İnsan hakları, yazılı belgelerde de, düşünsel alana koşut bir gelişim göstermiştir.Anayasal belgeler, bildiriler; daha sonra, Anayasalar, uluslararası sözleşmeler, ulusal ve ulusalüstü kuruluşlar (organlar) ve yargı yerleri insan hakları oluşumunun hukuksal ve etik temelini oluşturmuştur.
Anayasal belgelerin tümünde, insanın doğuştan sahip olduğu kabul edilen hak ve özgürlüklerin mutlak otorite karşısında korunması, devletin giremeyeceği alanın belirlenmesi amacı güdülmektedir.
Tarihsel süreçte insan haklarının gelişimi üç aşamada gerçekleşmiştir:
İlk aşama; 17. ve 18. yy.da burjuvazinin aristokrasiye, feodaliteye karşı yaptığı devrimler, özgürlük ve eşitlik kavramlarının doğmasını ve gelişmesini sağladı. 17. yy. da ortaya çıkan “bireysel haklar” düşüncesi doğal hukuk ve toplumsal sözleşme fikirlerine dayanır. Toplumsal sözleşme varsayımı ile devlete bireylerin vazgeçilmez ve devredilmez hak ve özgürlüklerini koruma görevi verilmektedir. Devlet bu görevi yerine getirmezse sözleşmenin meşruluğu ortadan kalkar. O zaman halk direnme hakkını kullanır ve devlete itaat etmez. Bu dönemde gelişen hak ve özgürlükler, dönemin İngiliz, Amerikan, Fransız haklar bildirilerinde yer alarak hukuk düzenlerinin yapı taşları oldular.
“İnsan hakları” tarihinin en önemli duraklarından birisi de Fransa ve 1789 Devrimidir. Bu bildiri burjuva demokrasisinin temel ilkelerini ortaya koyan en önemli belgedir ve tüm dünyada etkileri dalga dalga yayılmıştır. Fransız Bildirisi’nin özelliği, İngiliz ve Amerikan Bildirileri gibi ulusal değil, evrensel nitelik taşımasındandır. Bildiri yalnızca Fransız yurttaşlarını değil, bütün insanlığı kapsayan bir özgürlük anlayışını getirmektedir. Bildirideki haklar, nerede ve ne zaman yaşarsa yaşasın, insanın sırf insan olmakla sahip olduğu haklardır.
Bu dönemde kapitalizm ve burjuva görüşlerine uygun düşen ve korunması gerektiği düşünülen ilkeler, yasal eşitlik, kişi güvenliği, düşünce ve inanç özgürlüğü, siyasal ve mülkiyet hakları, yaşam hakkı, işkence yasağı idi (birinci kuşak haklar). Bu haklar karşısında devletten beklenen, karışmama, bekçilik göreviyle yetinmekti. Birinci kuşak haklar, hukuk devleti anlayışının ortaya çıkmasında önemli rol oynamışlardır,ancak tek başlarına fazlasıyla yetersizlerdir.
Dostları ilə paylaş: |