18
AKAD (3), Mayıs 2014 / Prof. Dr. Ali DUYMAZ
araştırmalarda âşıkların halk hikâyesi anlatma teknikleri, icra ortamları ve
repertuarları ele alınmaya başlanmıştır
6
. Özellikle Sözlü Kompozisyon Teorisi adı
verilen yönteme göre hikâye anlatıcısı-âşık, öncelikle doğal icra ortamlarında, usta
anlatıcıları dinleyerek onların sık sık kullandıkları formül ve temaları öğrenip
özümser. Daha sonra öğrendiği ve özümsediği formülleri tekrarlayıp ustalarını
taklit ederek kendini geliştirir, yani uygulamalara başlar. En sonunda ise bu
formülleri ve temaları kullanarak bir hikâyeyi tasnif ve icra edebilir. Sözlü
Kompozisyon Teorisine göre hikâyedeki temaları ve bu temaları anlatabilecekleri
formülleri akıllarında tutan âşık-anlatıcılar, bu temalara bağlı olarak formüllerle
şiirleri söylemektedirler (Çobanoğlu 2002: 247-253). Halk hikâyeciliği ve âşık
edebiyatı araştırmalarında bu hususa özel önem verilmesi gerekmektedir ve
umuyoruz ki çok geç kalınmamıştır. Ayrıca halk hikâyelerinin manzum
kısımlarının âşık edebiyatı ürünleriyle mukayesesi de gereğince yapılamamıştır.
Bir diğer önemli husus ise halk hikâyelerinin kökenindeki yeri bilinen
türkülü hikâye, bozlak gibi kısa hikâyelerin üzerinde gereğince durulmamış
olmasıdır. Halk hikâyelerine “sözlü kompozisyon teorisi”ni uygulamaya yönelik
çalışmalarıyla dikkati çeken İ. Görkem’in (2005) son yıllardaki çalışmalarında
dikkat çektiği ve özgün bir çalışma olarak Gülay Mirzaoğlu’nun (2003) eserinde
değindiği bu tür, halk hikâyeleriyle ilgisi bağlamında muhakkak daha ayrıntılı
olarak ele alınmalı ve değerlendirilmelidir.
Belirli bir bölgeye bağlı halk hikâyesi araştırmaları da yapılmıştır. Refiye
Şenesen Okuşluk’un Adana halk hikâyeciliği geleneği
Dostları ilə paylaş: