EDEBİYATIMIZDA BALKAN ACILARI
Hayriye Memoğlu-Süleymanoğlu
Ankara-2009
Balkanlar'dan göçler deyince çocukluğum gelir aklıma. Mahallemizdeki çocuk arkadaşlarımdan bazılarının ailece çok uzak yolculuğa çıktıkları ve bir daha dönmedikleri gelir aklıma. Balkanlar deyince, yakınlarımın göç yolculuğuna hazırlıkları, yürekleri sızlatıcı ayrılık anları… Gözyaşı dökerek babaannemin söylediği gurbet türküleri gelir aklıma… Acılarla dolu türküler, ağıtlar dinleyerek büyüdük. Sonra bu türküleri, bu ağıtları bizler söylemeye başladık. Türkülerimizde mi hüzün yok, oyunlarımızda mı? Ruhumuza mı işlememiş Balkan acıları?..
Balkanlar'dan Türk göçleri, tarihimizin en üzücü sayfalarını oluşturmaktadır. Balkanlar, Osmanlı Devleti’nin "Rumeli-i Şahane'siydi", diyorlar. Gün geldi felâket Balkanlar'da başladı. İlk toprak parçaları İmparatorluğun Rumeli kanadından koparıldı. Sonra Osmanlı, bu yerlerden atıldı. Olanlar da buradaki Türkler’e ve Müslümanlar’a oldu. Yüz binlercesi acımasızca öldürüldü. Yüz binlercesi kötü hava koşullarına, açlık ve hastalıklara kurban gitti. Hayatta kalabilenler de mekân tuttukları yerlerde Rumeli'nin hasretiyle yandı. Rumeli'de, Balkanlar’da kalanlar ikinci sınıf vatandaş olarak fakirleşmiş, fakirleştirilmiş bir azınlık durumuna düşürüldü. Göç edenler ise, tarihçilerin ifadesiyle, topraklarını kaybetmediler, vatanlarını kaybettiler. Çünkü Rumeli bir vatandı, Rumeli bir Türk yurduydu.
Geride ne kaldı?
-Geride içli Rumeli türküleri, acılarla dolu ağıtlar kaldı. Geride komitacı baskınlarını ve çeteci soygunlarını anlatan tüyler ürpertici hikâyeler, acıklı anılar, anlatılar kaldı. Geride bir sözlü tarih kaldı…
Türkiye Cumhuriyeti nüfusunun üçte birinin fazlası Balkan kökenlidir, diyor bazı uzmanlar. Bu insanların günahları neydi de yerlerinden yurtlarından sökülüp atıldılar? Balkan Türkünün felâket destanını biliyor muyuz? Balkanlar'da yaşanan insanlık dramı hepimizin bir felâket destanı değil midir? Osmanlı Avrupası hakkında yeterince bilgimiz var mıdır? Bu konuda yazılmış az sayıda eserleri de okuyor muyuz?
Rumeli felâketinin belki de unutulması, unutturulması istendi. Balkanlar’ı dolaşanlar, Balkanlar üzerine yazıp çizenler, Balkan Savaşı arifesine kadar bu coğrafî bölgenin çoğunluğunu oluşturan Türk ve Müslümanlar’a ne oldu, onlara ne yapıldı, sorusunu sormadılar. Yazılanların da çoğunda Balkan gerçekleri saptırılarak, çarpıtılarak verildi. Balkan ve Avrupa sanat eserlerinde de Türkler hep birer olumsuz tip (karakter) olarak gösterildi. Aleyhimize yazılmışları okuduk mu, biliyor muyuz? Bizler ne yaptık? Balkanlar'da yaşanmış acı gerçekleri, birazcık da olsun, gözler önüne serdik mi? Kendimizi anlatabildik mi?
Müthiş Rumeli Muhaceretine, Büyük Bozguna sebep olan Doksanüç Harbi, Millî felâketimizin bir başlangıcı olmuştur. Yaşanan bu ilk büyük göç, bundan sonra yaşanacak büyük göçlerin habercisi gibiydi. 1877/78 Osmanlı-Rus Harbinden bu yana Rumeli Türkü’nun gözyaşı dinmek bilmiyor; ayrılıkların, göçlerin bir türlü sonu gelmiyor… Milletimiz: “Anadolu’nun salgını, İstanbul’un yangını, Rumeli’nin bozgunu” diyerek tarihimizin bu acı sayfalarını, bir deyim hâline getirmiştir.
Bu araştırmada edebiyatımıza yansımış Rumeli'nin bitmeyen sancıları vardır, acı gözyaşları vardır.
Dostları ilə paylaş: |