Sakın Bulgarya’da eylenip kalma
Malına güvenip kendini salma
Dayler taşlar vatan deyip ayledi.
Gece gündüz ana deyip aylerim
Tesalla verip gönnümü eylerim
Bu gülmedik başla acap neylerim
Dayler taşlar vatan deyip ayledi.
Bu asıra derler yirminci asır
Dinleyin, sözlerimde yoktur kusur
Kalmışık şu beldede biz yesir
Dayler taşlar vatan deyip ayledi.
Tüccarlarda yoktur ne insaf, ne hatır
Merkezde macıra çekerler satır
Burada kalanlar hepsi de fakir
Dayler taşlar vatan deyip ayledi.
Kaçtı macırların beti benizi
Aşıp ta giderler Karadeniz’i
Ayrıldı anadan oğluyla kızı
Dayler taşlar vatan deyip ayledi.
Kalanlar döndüler boyun iyerek
Yas edip te göz yaşını silerek
Bu hasretlik mahşere kaldı diyerek
Dayler taşlar vatan deyip ayledi.32
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da Balkanlar'dan Türkiye'ye göçler devam etmiştir. 1989 yılında Bulgaristan'ın gerçekleştirdiği geniş kapsamlı zorunlu göç, BÜYÜK GÖÇ olarak tarihe geçmiştir. Komünist yöneticiler, ülkedeki Türkler’e soykırım uygulamaya kalkışmışlardır. Türkler’in okulları kapatılmış; silâh zoruyla, asker gücüyle ve ölüm tehdidiyle adları Bulgar adlarıyla değiştirilmiş, giyim-kuşamları yasaklanmış, camiler tahrip edilmiş, mezar taşlarından kaldırımlar yapılmış, cenazeler Bulgar mezarlıklarına gömülmüştür. Türk dilinde eğitim şöyle dursun, evde dahi Türkçe konuşmak yasaklanmıştır. Tepki gösteren Türkler, ölüm kamplarına ve hapishanelere gönderilmiştir. Tırmanışını giderek artıran baskılar BÜYÜK GÖÇ ile son haddine ulaşmıştır. Tüm bu olaylar, sözlü edebiyatta da izler bırakmıştır. Türkçe konuşmanın yasaklanmasına tepki gösterenler hapishanelerde çürümüş, birçokları da kurşuna dizilmiştir:
İçinizden biridim
Karlar gibi eridim
Anadilimiz için
Hapislerde çürüdüm
Gide gide yoruldum
Sular gibi duruldum
Üzülme anneciğim
Türkçe’m için vuruldum33
.................................
Bulgarlaştırma süreci Aralık 1984 tarihinde Kırcaali bölgesinde kanlı olaylarla başlamış ve birçok Türk, tanklar altında kalmış, kurşuna dizilmiştir. Düşman kurşunu, dağlarda ve ormanlarda derin karlar altında gizlenenleri de bulmuştur. Süleyman Yusuf Adalı'nın derlediği türkülerden şunu okuyalım:
Örencik deresi köy oldu bize
Böğürtlen çal(ı)ları ev oldu bize
Atma zalım atma
Kadım yok benim
Düşmana verecek
Adım yok benim
..................................
Örencik deresi dar geldi bana
Bu ecelsiz ölüm zor geldi bana
Atma zalım atma
Kadım yok benim
Düşmana verecek
Adım yok benim
Bulgarlaştırma olayları şu ilâhiye de konu olmuştur:
Dobruca ovası düzlük
Gitti adlarımız çok üzüldük
Buradan (Türkiye'ye) giden kurtudu dedik
İmdat Allah’ım imdat!
.................................................................
Babam adımı koydu ezan ile
Kâfir değiştirdi silâh ile
Annem ağladı gözyaşı ile
İmdat Allah’ım imdat!
..........................................................
Dostları ilə paylaş: |