Ege bölgesi sanayi odasi meclis toplantisi iZMİR : 29. 07. 2013 GÜNÜ : Pazartesi saati : 18. 00 Top. No. 2013-2016/4



Yüklə 2,48 Mb.
səhifə2/11
tarix15.01.2019
ölçüsü2,48 Mb.
#96739
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

PLAKET TAKDİMİ YAPILDI.

5- Meclis Başkanı Salih ESEN :

Ekonomik ve Güncel Konular maddesine geçmeden önce aylık faaliyetlerle ilgili bir sinevizyon sunumu olduğunu belirterek, sunumun izlenmesinin ardından Yönetim Kurulu Başkanı Yorgancılar’a söz verdi.


SUNUM İZLENDİ.
Yönetim Kurulu Başkanı Ender YORGANCILAR :

Öncelikle Vali Toprak’a, bir İzmirli gibi aynı düşünce ve duyguları paylaştığı, güzel açıklamaları için teşekkür ettiğini ifade eden Yorgancılar, tek başına kimsenin başarılı olmasının mümkün olmadığını, EBSO olarak geçmişte olduğu gibi, devletin her kademesine verilen desteğin, bugün de devam edeceğini, bu bakımdan İzmir Valiliğinin çalışmalarında hep destek olacaklarını belirtti.


Yorgancılar, geçen ay içerisinde Odamız ve Tarım İl Müdürlüğü’nce ortaklaşa düzenlenen, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, İZTO, İTB ve İhracatçılar Birliği’nin katılmaları ile çok faydalı ve güzel bir çalıştay gerçekleştirildiğini, bu vesile ile Yönetim Kurulu adına görevlendirilen Meclis Üyemiz Kürşad Yuvgun’a vermiş olduğu katkılar, Hasan Girenes’e Çalıştaydaki sunumu için teşekkür ettiğini söyledi. Çalıştay’da kendisinin 2012 yılında da ifade etmiş olduğu gibi İzmir’in Türkiye’nin tarım merkezi olması şeklindeki görüşünün bir kez daha doğru çıktığını, öncelikle İzmir’de sadece tarıma dayalı sanayinin değil, tarıma dayalı makine üretiminin, çok çeşitli tarım ürünlerinin bulunduğunu ve bunların da işlenmesi gerektiğini, henüz hiç kullanılmamış olan özellikle Seferihisar bölgesinde potansiyel jeotermal tarım ile ilgili bir kaynağın bulunduğunu, ancak bütün bunların değerlendirilmesi için İzmir’in merkez olarak ilan edilmesi gerektiğini, Çalıştay’da Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’in de İzmir’in tarım merkezi olması konusunda aynı fikirde olduğunu çok açıkça beyan ettiğini, ayrıca biri zeytinyağı sektörüne, diğeri süt sektörüne olmak üzere iki müjdeli haber verdiğini, bundan sonraki hedeflerinin İzmir’in tarım merkezi olarak özel statüye alınıp, bu statü çerçevesinde desteklenip, Seferihisar bölgesindeki jeotermal kaynakların jeotermal tarıma tahsis edilerek, organik tarımın bölgemizde geliştirilip bölge ekonomisine ülke ekonomisine önemli katkılar sağlamak olduğunu belirtti.
Yorgancılar, Gezi Parkı olayları ile ilgili olarak, başından beri en önemli olgunun kimliği, mesleği ne olursa olsun insan varlığı olduğunu söylediklerini, insanı yönetmenin de ayrı bir önemli olgu olduğunu, barış, hoşgörü ve saygının birlikte olabildiği bir topluma ihtiyaç duyduklarını belirtti. Toprak’ın göreve başlar, başlamaz kendisini olayların içinde bulduğunu, ancak konulara devlet gelenekleri, ananeleri çerçevesinde çözüm getirdiğini, olaylar sırasında ne yazık ki bir polis memurunun genç bir kızı saçlarından çektiği televizyon görüntülerini 2023 Türkiye’sinde yaşamak istemedikleri, hiç tasvip etmedikleri görüntüler olduğunu, polisin yorgun olması, olaylar sırasındaki haliyeti ruhiyesi ne olursa olsun, görmek dahi istemedikleri bu olaylar karşısında görevli müfettişleri davet ederek, kamuoyunu aydınlatan Toprak’a göstermiş olduğu tutumdan dolayı teşekkür ettiğini, bundan sonraki temennilerinin saygı ve hoşgörü ortamının kaybolmaması olduğunu ancak kim bir hata işliyorsa, hatasının cezasını da çekmesi gerektiğini belirtti.
Tüm bu olaylar sırasında en büyük kaygılarının ülkenin güvenlik güçleri ile yarınımızın umudu gençlerimizin karşı karşıya gelmesi olduğunu, hoşgörü yerine karşılıklı algılama hataları nedeniyle kaygılarının daha da arttığını, uluslararası arenada kazanmış olduğumuz ülke itibarı ve güven ortamına ve gelecek 2023 vizyonumuza ne yazık ki zarar verdiğini, FED’in Türkiye ekonomisine ilişkin yapmış olduğu açıklamalardan sonra doların 1.82-83’lerden 1.93-94’lere yükseldiğini, Merkez Bankası’nın müdahale kararı alarak, 150 milyon dolar dövizi piyasaya sürmesine karşın hala dövizde bir düşüşün yaşanmadığını, mevduat faiz oralarının da aynı şekilde yükseldiğini, bunun bedelini ise üreten kesimin ödediğini, sanayicinin canının yandığını, Türkiye’nin 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat hedefine ulaşabilmesi için sadece üretimi düşünmesi gerektiğini söyledi.
Kutuplaşmanın, güvensizliğin, sen ben kavgasının Türkiye’yi hiçbir yere götürmeyeceğini, bunun zararının geçmişte yaşandığını, hükümetin, vatandaşın özellikle muhalefetin de içinde olduğu diyalog ortamının sağlanması gerektiğini, gezi olayları sırasında yaşamını kaybetmiş vatandaşlarımıza bir kez daha Tanrı’dan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğini belirtti.
The Economist dergisinin bir yan kuruluşu olan EIU'nun her sene hazırlamakta olduğu Demokrasi Endeksi'ne göre Türkiye’nin çok veya az demokratik olarak kategorize edilen 116 ülke arasında 88. sırada yer aldığını, çalışmada, Türkiye seviyesinde kişi başına milli geliri olan bir ülkenin yaklaşık demokrasi endeks değeri 7 civarında iken, Türkiye’nin ortalama endeks katsayısının 5,7 civarında olduğunu, endeks oluşturulurken, seçim yöntemi, parti sayısı, hükümetin icra yetki ve sorumlulukları, siyasi katılım, demokratik siyaset kültürü, sivil özgürlüklerin dikkate alındığını ifade etti.
Yorgancılar, küresel piyasalar ile ilgili gelişmelere bakıldığında, G8 ülkelerinin yapmış olduğu toplantıda artık kötü günlerin geride kaldığının ifade edildiğini, FED’in yapmış olduğu açıklamada; tahvil alım programının 2014'te sona erebileceğinin ifade edildiğini, bu açıklamanın piyasalar tarafından daha önce fiyatlanmayan ve gelişmekte olan ülkeler için çok negatif bir gelişme olarak algılandığını belirtti. Merkez Bankası tarafından yapılan son açıklamada ise yurt içi nihai talebin sağlıklı bir toparlanma sergilerken, ihracatın zayıf küresel talebin etkisiyle yavaşladığının ifade edildiğini, ihracatımızın ne yazık ki yavaşladığını söyledi.
5 yıllık 10. Kalkınma Planı’nda iddialı hedeflerin belirlendiğini, bu hedeflerin gerçekleşmesi için kurgulanan makro ekonomik politika dizaynının oldukça iyi göründüğünü, burada Merkez Bankası’nın konumunun çok önemli olduğunu, 10. Kalkınma Planı ile ilgili 2014-2018 yılları ile ilgili dile getirilen konuların nitelikli insan, yenilikçi üretim, yaşanabilir mekanlar, kalkınmak için uluslararası iş birliği, büyüme hızı, kişi başı gelirin 10 bin dolardan 16 bin dolarlara ulaşması, işsizlik oranının 9.2’den 7.2’ye düşürülmesi olduğunu, yılda 700 bin öğrencinin üniversitelerden mezun olduğu bir ortamda, mevcut 5,9 büyüme oranı ile ancak mezun olan öğrencilerin işe yerleştirilebilineceğini, dolayısı ile işin esas kilit noktasının yatırım ve nitelikli eleman yetiştirmek olduğunu belirtti.
Geçen ay art arda üç kuruluş tarafından notu artırılan Türkiye’nin, küresel piyasalardaki gelişmeler ve Gezi Eylemleri süreci ile, yurtdışındaki risk algısının da yükseldiğini, CDS olarak tanımlanan ve uluslararası arenada risk algısı olarak bilinen verilere bakıldığında yaşanan son gelişmelerin ardından bozulan bir ivmenin tespit edildiğini dile getirdi.
2013 yılının ilk çeyreğinde büyüme oranının %3 olarak açıklandığını, Türkiye’nin kısa vadeli beklentilerle uyumlu olduğunu, ancak potansiyelinin çok altında, 2023 vizyonunun oldukça gerisinde büyüdüğünü, Dünya Bankası’nın yılsonu büyüme oranı beklentisini %4’ten %3,6’ya indirdiğini, imalat sanayideki büyümenin 2012 yılının son çeyreğinde 0, yılın ilk çeyreğinde de sadece ‰ 9’da kaldığını, ihracata dayalı büyümenin yerini iç tüketime bıraktığını, kamu sektöründeki yatırımlar ve tüketimin, özel tüketim ve ihracatın katkısını geride bıraktığını, yerli ve yabancı yatırımların artırması için önce politik, ardından da yatırım ikliminin iyileştirilmesi gerektiğini belirtti.
Yorgancılar, geçen hafta içerisinde Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ile birlikte Diyarbakır’da; Gaziantep’teki teşvik sisteminin sonuçlarını irdeleme toplantısına katıldığını, toplantıda oda başkanlarının bankalarla yaşadıkları sorunları bankaların o bölgede arsa ve binaları teminat olarak dahi almadıklarını, kredi almada sorun yaşadıklarını dile getirdiklerini, finanssız bir sanayinin beklenemeyeceğini, ancak son açıklanan 2012 yılı Kurumlar Vergisi listesi incelendiğinde; reel sektörün 14. sıradan başladığını, ilk 14’de bankaların yer aldığını, böyle bir sistemin kabul edilemeyeceğini, konunun irdelenmesi gerektiğini ifade etti.
Yaşanılan konjonktürde kurlarda ciddi dalgalanmaların yaşandığını, bunun özellikle pozisyon açığı olan kesimleri ciddi düzeyde olumsuz etkilediğini, reel sektörün döviz pozisyon açığına baktığımızda, riskli bir duruma gidildiğinin görüldüğünü, gerek yurtiçi, gerekse yurtdışı kaynaklı olası olumsuz bir durumun, kriz sonrasında kurlarda yaşanacak olası dalgalanmalar nedeniyle döviz açığında artan bu rakamların, firmalar için ciddi tehlike anlamına geldiğini, özellikle, kısa ve orta vadeli yatırım kaynağını yurtdışından sağlayan reel sektörün, olası kur artışlarının dikkatle değerlendirilmesi gerektiğini, zira döviz pozisyonu açıkları bakımından tehlikeli bir döneme girildiğini ifade etti.

 

Yorgancılar, diğer sanayi odaları ile genel olarak uyumlu hale gelmesi bakımından Odamız meslek grupları isimlerinde birkaç değişiklik yapmak mecburiyetinde kaldıklarını ifade ile yapılan değişikliklerden Meclis’e bilgi verdi.



20 Haziran 2013 Perşembe günü Odamızda Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Erdoğan Çiçekçi ve Yönetim Kurulu Üyesi Ateş Demirkalkan’ın katkıları ile yaklaşık 200 katılımcıyla gerçekleşen iş güvenliği ile ilgili toplantının çok verimli geçtiğini, organize sanayi bölgelerinde yer alan firmalarda başlayan teftişlerin diğer firmalarda da yoğun bir şekilde yapılacağı ve firmaların gerekli tedbirleri alması düşüncesi ile üyelerimizi önceden bilgilendirmek adına yapılan bu toplantının faydalı olduğunu belirtti.
Yorgancılar, geçtiğimiz hafta içerisinde basında; İstanbul’a kesilen çevre cezası 1,5 milyon iken, İzmir’de kesilen cezanın 4,2 milyon TL olduğuna ilişkin bir yazı okuduğunu, İzmirli sanayiciler olarak elbette çevreye karşı gerekli hassasiyeti gösterdiklerini, şayet çevreyi kirleten unsurlar var ise firmaların bedeli ödemeleri gerektiğini, ancak yapılan denetlemelerde adil olunması, yapılan uygulamaların da aynı olması gerektiğini ifade etti.
Kani AYDOĞDU:

Odamız’ın, Türkiye’de seçim sürecini en iyi yaşayan odalardan bir tanesi olduğunu, diğer odaların fiziksel olarak hangi şartlarda seçim gerçekleştirdiklerini takip ettiklerini bu nedenle Yönetim Kurulunu tebrik ettiğini belirtti. Seçim süreci içerisinde TOBB’un, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren hepsi iç içe girmiş 36 tane yönetmeliğinin bulunduğunu, bu yönetmelikler çerçevesinde seçimi nasıl yaptıklarını anlamanın mümkün olmadığını, yönetmeliklerin hukuk lisanı ile hukuk anlayışı ile bağdaşmadığını, gruplandırmalarda da bir takım yanlışlıklar, eksiklikler olduğunu, örneğin 2005-2008 döneminde inşaat sanayi tek bir grup iken bu dönemde dört grup, plastik sanayi tek başına iken üç grup, metal sanayi bir iken 6 tane grup ile temsil edilmeye başlandığını, bir sektörün içerisinde bu kadar grubun olmaması gerektiğini, seçimlerin yeni yapıldığını, bir sonraki dönem için meslek gruplarının yönetim kurulu ve meclisimizce yeniden değerlendirilmesi, gözden geçirilmesi gerektiğini, bunun için Meclis içerisinden bir komisyon kurulabileceğini ya da konunun meslek komitelerinde irdelenebileceğini ifade etti.


Ülkemizin kötü günlerden geçtiğini, bu badireleri en kısa süre içerisinde en az zarar ile atlatmayı ümit ettiklerini, yaşanılan olayları henüz daha kavrayamadıklarını, ipin ucunun nereye gideceğini de kestiremediklerini, ancak olayların ülkeden çok fazla şey götürdüğünü, borsanın durumunun ortada olduğunu, ülkenin ekonomik anlamda bir çok kaybının olduğunu, 7-8 milyar doların yurt dışına çıktığını, Türkiye’den çıkan paraların da ne zaman geri döneceğini bilmediklerini, Yorgancılar’ın konuşmasında da belirttiği gibi konuların diyalog ile çözümlenebileceğini, konunun inatlaşmaya gelmeyecek kadar önemli sonuçlar doğurduğunu, güç ile egonun insanların gözünü kör etmemesi gerektiğini ifade eden Aydoğdu, geçtiğimiz dönem içerisinde Yorgancılar’ın Mecliste hep “biz”, “beraber”, “birlikte” ifadelerini kullandığını, ancak geçtiğimiz toplantıda Nace kodlamaları ile ilgili konuşmasında “ben” kelimesini fazla kullandığını, bunun ise diyalog ortamını bozabileceğini hatırlattı.
Kürşad YUVGUN :

14 Haziran 2013 tarihinde düzenlenen İzmir Tarım ve Gıda Sektör Zirvesi’nde yapmış olduğu sunumu aktarmak için söz aldığını belirten Yuvgun, tarımın önemini vurgulayarak, gıda sanayinin kırsal kalkınmanın vazgeçilmez lokomotifi olduğunu belirtti.


Yuvgun, zirve öncesi yaptıkları çalıştayda 16 başlık altında tasnif edilecek sorunlar ortaya çıktığını, en önemli sorunlardan bir tanesinin hammadde temini olduğunu, gelişmiş ülkelerde tarımsal ürünlerin gıda sanayiinde kullanılma oranının %70 iken ülkemiz de %35-40’lar mertebesinde olduğunu, bu sorunların giderilmesi ile ilgili en önemli enstrümanın da sözleşmeli tarımsal üretim olduğunu belirtti. Gelir Vergisi Kanunun 94. Maddesine göre her türlü ayni ve nakdi avans ödemelerinin stopaja tabi olduğunu, sözleşme gereği yapılan avans ödemelerinin her zaman mala dönüşememesi nedeniyle sorun yaşandığını, bu sorunun çözümünün Bakanlar Kurulu’nun yetkisinde olduğunu, Bakanlar Kurulu kararı ile stopajın sıfıra kadar indirilmesi veya bir katına kadar arttırılmasının söz konusu olabileceğini, konunun Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eker’e aktarıldığını söyledi.
6427 sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanunun ne yazık ki yürürlüğe girdiğini, önümüzdeki mart veya mayıs ayından itibaren artık sayaç takma zorunda olunduğunu, akabinde de ücretlerin ödenmeye başlayacağını, burada sanayicilerin sayaç takma zaruretini ve yer altından kullanacakları suya ücret ödemek suretiyle maliyetlerinde oluşacak etki analizlerini bilmeden yatırım yaparak, bir takım sorunların üstesinden gelmeye çalıştıklarını, Yasa’nın bir yıl ertelendiğini, ancak bir yıl ertelemenin sonucunda yatırımların durma noktasına geldiğini, bir takım yabancı sermayenin de yatırımlarını askıya aldığını belirterek, bunun hesabını kimin vereceğini soran Yuvgun, gıda sanayicileri olarak son derece nitelikli ve yüksek miktarlarda su tükettiklerini, bu paraları ödemeye hazır olmadıklarını, bunun gıda güvenilirliği açısından da ciddi risk yaratan bir husus olduğunu, taleplerinin Yasa’nın iptal edilmesi ya da en azından gıda sanayi ile ilgili bir istisnanın oluşturulması olduğunu, şayet gıda sanayinin tekerine engel konulursa tarımın da lokomotifsiz kalacağını söyledi.
Yuvgun, 5957 Sayılı Sebze ve Meyvelerle Yeterli Arz Ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun, başka bir deyişle yeni Hal Kanunun da yürürlüğe girdiğini, Kanunun çok önemli değişiklikler getirdiğini, arz ve talep derinliğine göre tespit edilen diğer mallar içerisinde konserve, turşu, zeytin gibi akla gelecek her türlü kuru gıdanın yer alacağını ifade ile gıda sanayicileri olarak bir an evvel hallerde işlem görecek arz ve talep derinliğine göre tespit edilecek malların listesinin oluşturulmasını ve hallerde ürün satabilecekleri yeni iş yerlerinin oluşmasını beklediklerini ifade etti. Yine söz konusu Kanun ile pazar yerleri ile de çok önemli değişikliklerin yapıldığını, burada yükümlülüğün belediyelerde olduğunu belirtti.
Gıda sanayicilerinin marka oluşturmaya ihtiyaçları olduğunu, kümelenme yoluyla, kooperatifleşerek İzmir’e özgü en az bir dünya markası yaratmış gıda sanayi görmek istediklerini, tanınmış bir marka oluşturabilmek için ürünlerin market raflarında yer alması, tüketicinin beğenisine sunulabilmesinin gerektiğini, ancak bu işin hiç de kolay olmadığını, marketlerin talepleri ile üreticilerin, tedarikçilerin verebileceklerinin örtüşmediğini, bir de marketlerin kendi markalarındaki ciddi büyüme ve gelişmenin gıda sanayicilerimizin marka oluşturmaları yönünde çok önemli engel teşkil ettiğini, çözümün ise AVM, büyük mağazalar, zincir mağazalar yasasının bir an evvel çıkarılması olduğunu, çok uzun zamandır taslak tasarının hazır olduğunu, artık bu konuda irade gösterilerek, Yasa’nın bir an önce çıkartılması gerektiğini söyledi.
Yuvgun, süt toplama merkezleri ile yumurta paketleme tesislerinin onaylı işletme kapsamından çıkartılıp, kayıtlı işletme kapsamına alınması ve uygulanmakta olan okul sütü projesinin bir benzerinin incir, üzüm, vesaire gibi kuru meyvelerle de yapılması hususlarını Bakan’dan talepte bulunduklarını, gıda davalarında tarafların birbirini anlamakta güçlük çekmesi nedeniyle adaletin geç tecelli ettiğini, sorunun çözümü için gıda ihtisas mahkemesine ihtiyaç bulunduğunu ifade etti.
Eğitim kurumlarımızın nitelikli eleman yetiştirme konusunda yetersiz olduğunun ne yazık ki eğitmenler tarafından da kabul edilen bir gerçek olduğunu dile getiren Yuvgun, ulusal ve uluslararası fuarlara ilişkin fuar stajı teklifinde bulunduklarını, bu konuda İzmir Gıda Fakültesi Dekanı ile İzmir Ziraat Fakültesi Dekanı’nın istekli oluklarını, buna ilaveten bir ülkemizde yapılmayan kontrat eğitiminin, derslerin arasına seçmeli de olsa ilave edilmesini teklif ettiklerini belirtti.

Sayıl DİNÇSOY :

Türkiye’nin bıçak sırtında bir dönemden geçtiğini, yaşı 70’in üstünde olan neslin buna benzer filmleri çok defa izlediğini, olayların çok ciddiye alınması gerektiğini ifade eden Dinçsoy, Türk Ordusu’nun bugüne kadar ihtilal yapmadığını, Türk Ordusu’na hep ihtilal yaptırıldığını, bunun en önemli örneğinin Saddam olduğunu, Saddam’ın bir tane uçağını bile kaldıramadığını, çünkü GPRS sistemlerinin ona göre dizayn edildiğini, bunun farkına varan Avrupa ve Çin’in ikinci bir GPRS sistemi geliştirdiğini dikkatlere sundu.


Dinçsoy, Rothschild ailesinden David Rockefeller’ın kitabından; “Atatürk yüzünden planlarımızı yarım yüzyıl ertelemek zorunda kaldık. Türkiye’ye Adnan Menderes zamanında Marshall Yardımı ile el attık. Türkler de yıllar boyu komünizme karşı savaşmıştır. 50’de bizim desteğimizle ülke yönetimine Adnan Menderes gelmişti. Aslında Menderes başta bizimle gayet güzel diyalog kurmuştu. Bizden seçimde almış olduğu destek karşılığında Marshall yardımı aldı, devamlı borç alıyor ve ülkesine yatırımlar yaparak sanayi yapısını geliştiriyordu. Fakat o kadar plansız ve programsız harcama yapıyordu ki, ödeme günleri geldiğinde bizden borç ödemek için tekrar borç istemeye başladı. Bizde kendisinden ülkesini yabancı sermayeye açmasını ve bizim şirketlerimize özel imtiyazlar tanımasını diğer bir değişle Osmanlı İmparatorluğu’na dayatılan kapitülasyonlar ve benzer şeyleri talep ettik. Menderes bize bunu hiçbir zaman kabul etmeyeceğini söyledi. Bizden uzaklaşmaya başladı. Ülke insanı ilk defa asfalt yollarla tanışıyor fabrikalar arka arkaya dikiliyordu. Ülkenin çoğunluğu Müslüman olduğu için ülkenin her yerine camiler yaptırıyordu. Menderes bu şartlarda iktidardaki yerini uzunca bir süre için sağlamlaştırdığını sanıyordu. Bir darbe ile bu işe son verildi. Bu sorunun öyle bitmesini istemediğimiz halde çalışma arkadaşları ile beraber idam edildi. Sadece Celal Bayar kurtuldu çünkü bir masondu. Yakın arkadaşı Papa Roncaldi ya da diğer adı ile 23. John Vatikan’ın baskısı ile onu idamdan kurtardı.” bölümü okudu.
Dinçsoy, ülkenin ciddi şekilde bir konsensüse ihtiyacı olduğunu, konsensüsün sağlanmaması halinde ülkemizin çok şey kaybedeceğini, Türkiye’nin hiçbir taraf için öteki olmadığını, hepsinin birleşiminin Türkiye’yi oluşturduğunu her seferinde vurgulamaları gerektiğini ifade etti.
Bu memlekete taşın altına elini koymamış bir grup tarafından hazırlanan TTK’nın EBSO Meclisi’nde başlatılan bir kıvılcım ile düzgün noktaya geldiğini, yine aynı şekilde İş Güvenliği Yasası’nın da taşın altına elini koymamış bürokratlardan alınarak, Türkiye şartlarına uygun bir hale getirilmesi, sanayicinin rekabet şansının yok edilmemesi için gereklerinin yapılmasının şart olduğunu belirtti.
Dinçsoy, geçen ay içerisinde bir davet vermek üzere Sanayiciler Kulübü’ne rezervasyon yaptırdığını, davetiye bastırarak, dağıttığını, ancak Sanayiciler Kulubü tarafından daha sonra davete iki gün kala başka bir toplantı yapılacağı gerekçesi ile rezervasyonunun iptal edildiğini belirterek Sanayiciler Kulübü’nün tüm sanayicilere hizmet etmek zorunda olduğunu, rezervasyonunun iptali yerine farklı bir çözüm yolu bulunabilineceğini söyledi.
Dinçsoy, İAOSB’nin, ingilizce eğitim veren son derece güzel bir meslek lisesi yaptıracağını, bu nedenle Odamız’ın İAOSB’nde ikinci bir meslek lisesi yapmasına gerek olmadığını, ayrıca Odamız’a tahsis edilen arsa ile ilgili olarak anayasa mahkemesine bireysel dava açılabileceğini, bu nedenle biran evvel arsanın değerlendirilmesi gerektiğini dikkatlere sundu.
Yönetim Kurulu Başkanı Ender YORGANCILAR :

Vali Toprak’ın programının uygun olması halinde, birlikte İzmir’deki organize sanayi bölgelerini ziyaret ederek, organizelerin doluluk oranları, sorun ve konularına ilişkin bilgilendirme yapmak istediğini ifade eden Yorgancılar, Yuvgun’un açıklamalarından dolayı teşekkür etti.


Yorgancılar, geçtiğimiz dönem içerisinde üyelerden gelen öneri ve talepleri değerlendirerek, ellerinden geldiğince yerine getirmeye çalıştıklarını, üyeler bundan memnun kalmış olacaklar ki 25 yıl aradan sonra ilk defa tek aday ile seçime katılarak, yeniden Yönetim Kurulu’na seçildiklerini, bundan sonraki dönemde sorumluluklarının daha da arttığı bilinci ile ellerinden gelen gayreti göstererek, gelen tüm önerileri değerlendireceklerini ifade etti.
Gerek meclis kürsüsünden olsun, gerekse diğer platformlarda Oda ile ilgili çalışmaları ifade ederken hep “biz” ifadesini kullandığını, kendisinin bunu yaşantısında 30 yıldan beri düstur edindiğini, “ben” kelimesini sevmediğini, kendisinin geçen Meclis toplantısındaki sözlerinin yanlış anlaşıldığını belirtti.
Seçim süreci içerisinde Aydoğdu’nun da bahsetmiş olduğu gibi 36 tane Yönetmeliğin çıktığını, ancak her bir yönetmeliğin, bir öncekini düzelttiğini, birbirleri ile örtüştüğünü ve 365 oda ve borsayı kapsadığını, bilindiği üzere şubat ayında seçim hazırlıkları sırasında diğer bazı oda üyelerinin şikâyetleri nedeniyle seçimlerin mayıs-temmuz aylarına ertelendiğini, ertelenme sonrasında TOBB ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’ndan oluşan bir ekibin tüm NACE kodlamalarını yeniden gözden geçirdiğini, itirazları değerlendirdiğini ifade ile NACE kodlarının yatay ve dikey olarak ikiye ayrılması neticesinde grup tanımlamalarını gerçekleştirdiklerini, bu tanımların sadece Odamıza has olmadığını, Türkiye genelindeki tüm sanayi odalarında aynı lisanı konuşabilmek adına ortak sistem içerisinde gerçekleştirildiğini belirtti. Geçen Meclis toplantısında NACE kodlamaları ile ilgili kendisinin sözlerinin de yanlış anlaşıldığını söyleyen. Yorgancılar, geçtiğimiz dönemde 67 komite, 355 meslek komitesi üyesi, 144 tane meclis üyesi varken yeni dönemde bu sayının 64 meslek komitesi, 324 meslek komitesi üyesi, 130 meclis üyesi olarak çok büyük kayıp yaşanmadan değiştiğini ifade etti.
6- Meclis Başkanı Salih ESEN :

Odamız 2013 Mayıs ayı mizanına ilişkin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nın 21.06.2013 tarih, 6046 sayılı yazısı ile Hesapları İnceleme Komisyonu Kararı’nı okuttu.


HESAPLARI İNCELEME KOMİSYONU KARARI

Ege Bölgesi Sanayi Odası Hesapları İnceleme Komisyonu 20 Haziran 2013 Perşembe günü saat 17.00’da Ege Bölgesi Sanayi Odası’nda, Cengiz Kocagil başkanlığında, Aytekin Öztaş, Cemal Altıntaş, Mehmet Karahaliloğlu, Metin Akdaş, Nejat Özduran ve Tuncer Vardarcı’nın iştirakleri ile toplanmıştır.



G Ü N D E M

  • Mayıs 2013 ayı mizanı

Ekseriyet mevcut olduğundan oturum açıldı ve gündemdeki maddelerinin müzakeresine geçildi.


  • Mayıs 2013 ayı mizanı ile ilgili olarak yapılan tetkikte, muhasebe işlemlerinin, hesapların, sarf, evraklarının kayıtlarla ilgili defterlerin Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği ile yürürlükteki mevzuata uygun olarak düzenlendiği, 2013 yılında bütçe uygulama sonuçlarına göre gelirlerimizi 2.884.105,21 TL olarak % 27 oranında, giderlerimizin 4.051.800,38 TL olarak % 39 oranında gerçekleştiği görülerek uygunluğuna;

Ve alınan kararların Meclis’e arzına, oy birliği ile karar verilmiştir.


Meclis Başkanı Salih ESEN:

Herhangi bir soru veya aksi görüş olmadığından, Mayıs ayı mizanını oylamaya sundu.

Yapılan oylama neticesinde, 2013 Mayıs


Yüklə 2,48 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin