TAKLİT VE ÖRNEK ALMA YOLUYLA ÖĞRENME
İnsan öğrenmesinde yeri olan bir diğer bilişsel öğrenme türü de başka bireyi taklit etme ya da türün başka bir üyesinin davranış larını örnek almadır . Bir kişi başkasının bir şey söylediğini duyar ya da yaptığını görür ve onu kopya etmeye çalışır.
Neyin taklit edilebilir olduğu türe özgü yeteneklerle belirlenir. Bazı kuşlar, örneğin papağan, insanların konuşmasını taklit edebilir. Bazı kuşlar da ötüşlerini türlerinin daha yaşlı üyelerini dinleyerek geliştirirler. Şempanzeler ise genellikle birbirlerinin hareket ve jestlerini taklit ederler. Çocuklar da kelimeleri söylemeyi, bir ölçüde, ana-babalarını ve başka çocukları duyarak öğrenirler.
Uzun yıllar psikologlar, taklidi klasik ve edimsel koşullanmanın bir bileşimi olarak açıklamaya çalışmışlardı. Oysa modern psikologlar taklit ya da örnek almayı, bazı hayvan türlerinin sahip olduğu, doğuştan gelen bir yetenek olarak görmeye başlamışlardır. Yeni görüşe göre söz konusu hayvanların, başkalarının davranışlarını algılayarak aynını yapma konusunda doğuştan gelen bir yetenekleri vardır.
KAVRAMA YOLUYLA ÖĞRENME
Tipik bir kavrama deneyinde bir problem sorulur, görünürde hiç bir ilerleme olmadan bir süre geçer, sonra çözüm birdenbire gelir. Kavrama yoluyla öğrenmenin bir eğrisi çizilecek olursa, önce hiç bir öğrenme belirtisi görünmez; sonra da birdenbire tam ya da hemen hemen tam öğrenme görülür. Kavrama yoluyla öğrenmenin bir özelliği de benzer durumlara büyük ölçüde genellenmesidir.
Kavrama olayı şempanzelerle yapılan birçok deneyde gösterilmiştir. Bu deneylerin en basitleri, hayvanın elle ulaşamadığı yiyeceği bir sopa kullanarak almasını gerektiren deneylerdir. Aşağıdaki alıntı Nueva adlı bir şempanzeyle yapılan böyle bir deneyi betimlemektedir:
Nueva gelişinden üç gün sonra test edilmiştir. Henüz diğer hayvanları tanımamıştır ve bir kafeste tek başına kalmaktadır. Kafesine küçük bir sopa sokulur. Nueva bu sopayla yerleri kazır, muz kabuklarını iterek bir yığın haline getirir, sonra da önemsemez bir tavırla sopayı kafesin parmaklıklarından dışarıya, aşağı yukarı 75 santim uzaklığa atar. On dakika sonra kafesin dışına ve Nueva'nın ulaşamayacağı bir uzaklığa bir meyve konur. Hayvan önce meyvaya uzanmaya çalışır fakat tabii başaramaz. Bunun üzerine şempanzelere özgü şikayetlere başlar dudaklarını, özellikle aşağı sarkıtır, gözlemciye yalvaran bakışlarla bakar, ağlama sesleri çıkarır ve son olarak da başka durumlarda da gözlenen en açık çaresizlik davranışını gösterir, kendini sırt üstü yere atar. Böylece k yakınmalarla, yalvarmalarla geçen bir süreden sonra 7 dakikadan sonra sopaya bakar.Sopayı yakalar kafesin dışına uzatır, beceriksizce de olsa muzu eliyle ulaşabileceği bir mesafeye getirir.
Bu örneğin en önemli noktası hayvanın sopaya birdenbire bakması ve hemen ardından sopayı uygun şekilde kullanmasıdır.Yani deneme yanılmalarla uğraşmadan kavramalı bir davranış göstermesidir işte bu kavrama yoluyla öğrenmeyi iyi bir örnektir.
SOSYAL ÖĞRENME
Klasik ve edimsel koşullanma kuramları insan ve hayvan davranışlarının hangi uyarıcılarla azaldığı ya da çoğaldığını açıklamaktadır. Ancak insanların göreli olarak karmaşık davranışları, doğrudan pekiştirilmeden bir kerede tüm özellikleri ile gösterdikleri gözlenmektedir. Örneğin öğrenciler parmak kaldırarak söz istemeyi, öğretmen geldiği zaman sessiz durmayı genellikle doğrudan pe-kiştireç almaksızın öğrenirler. Bu tür öğrenmeleri açıklayan en önemli kuramlardan biri, gözlem yoluyla öğrenme kuramıdır. Bu kuram değişik kaynaklarda taklit yoluyla, model alarak ya da sosyal öğrenme olarak da anılmaktadır.
Bu öğrenme kuramının öncüleri N. E.Miller, J. Dollard ve A. Bandura'dır. Bu psikologlardan Miller ve Dollard'a göre çocuklar çevrelerindeki kişilerin davranışlarını ve bu davranışların sonucunu gözlerler.Gözledikleri davranışlardan pekiştirilenleri taklit ederken, sonucu olumlu olmayan dayanışları taklit etmezler. Bu nedenle bir modeli taklit etme bir tür edimsel koşullanmadır. Bu açıklamaya göre bir davranışın öğrenilmesi için, bireyin bu davranışın sonucunu yaşayarak öğrenmesi gerekmez. Örneğin köpek tarafından ışınlan ya da salıncaktan düşen bir çocuğu gözleyen biri, köpek ve salıncaktan korka-bilir. Günlük yaşantımızda gözleyerek öğrendiğimiz pek çok davranış vardır.
Sosyal öğrenmenin önde gelen isimlerinden biri olan A. Bandura'ya göre, gözlem yoluyla öğrenme, pekiştirilen bir davranışın taklit edilmesi kadar basit bir olgu değildir. Gözlemin bireyi bilgilendirme işlevi de vardır. Bandura, insanların çevrelerindeki kişilerin davranışlarını gözlediklerini, bu gözlemlerden bazı sonuçlar çıkararak kendileri için yararlı olan durumlarda davranışı gösterdiklerini öne sürmüştür. Örneğin bir şoför önündeki arabanın yoldaki bir çukura ya da kasise girerek sallandığını gözleyebilir. Bu gözlemi sonucunda arabanın geçtiği yerde bir çukur olduğu bilgisini edinir ve arabasına zarar vermemek için gözlediği davranışı taklit etmez.
Bandura'ya göre model alınan davranış saklanabildiği ve değişikliğe uğratılabildiğine göre, gözlenen davranışların bireyin belleğine kodlanması ve gerektiği zaman hatırlanması gerekir. Bu özelliklerinden ötürü gözlem yoluyla öğrenmenin bilişsel boyutu da önemlidir.
Sosyal Öğrenme Süreçleri
Bandura'ya göre, gözlem yoluyla öğrenmede dikkat, hatırlama, yeniden üretme ve pekiştireç olmak üzere 4 temel süreç vardır.
Aşağıda bu süreçler kısaca açıklanmaktadır.
Dikkat: Model alınan davranışın gösterilebilmesi için öncelikle model alınan davranışa dikkat edilmesi gerekir. Yapılan araştırmalar, insanların farklı, ilginç ve yüksek statülü kişilerin davranışlarına dikkat ettiklerini göstermektedir.
Hatırlama: Model almak için modeli taklit etmeye niyetli olmak ve modelin davranışlarını belleğe kodlamak gerekir. Çünkü gözlenen davranış genellikle gözlemden hemen sonra ortaya çıkmayabilir. Birey gözlediği davranışı yeri geldiği zaman da kullanabilir.
Davranış belleğe görsel, sözel ya da sembolik olarak kodlanabilir.
Yeniden Üretme: Model alınan davranışın gösterilmesi için bireyin gözlemlerini davranışa dönüştürebilmesi gerekir. Örneğin bir seyirci bir basketbolcunun davranışlarını gözleyip, belleğine kodlayabilir. Ancak sahip olduğu kas sistemi ile gözlediği davranışları kendisi gösteremeyebilir.
Okulda Gözlem Yoluyla Öğrenmenin Yeri Ve Önemi
1. Öğretmenler, öğrencilerin dikkatini gerçek hayattan, roman ve film kahramanlarından model alabilecekleri kişilere çekmelidir.
2. Çocuklar film ya da masal kahramanlarının davranışlarını da taklit ederler. Araştırmalar çocukların özellikle saldırgan davranışları daha çok taklit ettiklerini göstermektedir. Bu nedenle çocukların izledikleri filmler dikkatle seçilmeli, çocuklara kötü model oluşturacak filmler gösterilmemelidir
3. Öğretmen en çok model alınan kişilerden biridir. Bu nedenle öğretmenin sınıfta ve sınıf dışında öğrencilere çok iyi bir model oluşturması gerekir.
4. Öğrencilerde istendik davranışlar oluşturmak için, doğru davranan öğrenciler pekiştirilerek, bu öğrencilerin diğer öğrenciler tarafından model alınması sağlanmalıdır
KISACA:
"Bilişsel öğrenme" yaşantı sonucu bilginin işlenişinde meydana gelen değişme olarak tanımlanır. Bu olayın varlığı, yer öğrenme ve bilişsel haritaların oluşması konularındaki araştırmalarla gösterilmiştir. Bilişsel öğrenme yoluyla, başka kişileri model alıp onların davranışlarını taklit edebiliriz.
Kavrama yoluyla öğrenme de bir tür bilişsel öğrenmedir ve bireyin, yaşantılarını algısal düzeyde yeniden örgütlemesi şeklinde tanımlanabilir. Ayrıca kavrama yoluyla öğrenme, bir ölçüde, bireyin daha önceki öğrenmelerinden yaptığı aktarmalarla da açıklanabilir; yani bireyin daha önceki yaşantıları sırasında öğrenme kurulumları geliştirdiği, diğer bir deyişle öğrenmeyi öğrendiği ve yeni öğrenme durumunda bunlardan yararlandığı düşünülebilir.
GÜDÜLEME MOTİVASYON
Etkileştiği çevresi insanı,davranışları öğrenmeye zorlar.Zorlama ile hayvanlar da ba-zıdavranışları öğrenirler. Ama hayvanları davranmaya iten gücün , iç güdü olduğu varsayılmaktadır.İnsanı gelişmeye iten güç ise dürtü,güdü,gereksinme ve güdülenme kavramları ile anlatılmaktadır.
İç güdü bir canlı türünün tüm üyelerinde aynı biçimde görülen, kalıtsal olarak örgütlenmiş öğrenmeye dayanmayan, davranma eğilimidir. İç güdü ile yapılan davranışlar kendiliğinden doğal olarak ortaya çıkarlar. Kimi kez iç güdü sözcüğü yerine içtepi sözcüğü de kullanılır. Kimi psikologlar, saldırganlık,kıskançlık, başarı, gibi davranışların kaynağının insanın iç güdüsü olduğunu savunurlar. Ama insan,öteki canlılardan farklı olarak, çevre etkilerinin dışında iç güçlerinin
zorlaması ile, doğayı değiştirecek,öteki canlılardan üstün gelecek, kendine kültür denilen bir ortam yaratacak gelişmişliğe ulaşır.
İnsanı,yemek,içmek gibi yaşaması için gereken davranışlara yönelten ve doğuştan getirilen itici güce dürtü denir. Kimi psikologlar , dürtüleri fizyolojik güdü adı altında güdülerin alt dalına koyarlar.
Güdü (motive) insanı bilinçli olarak yaşaması ve gelişmesi için bir gereksinimini karşılamaya yönelten bir iç güçtür. Güdüler, öğrenilmemiş (kalıtsal) ya da doğumdan sonra çevrenin gereksinmesini kapsayan genel bir kavramdır. Güdünün açıkça gözlenen ya da gözlenmeyen bir çok türü vardır. Psikologlar güdüleri teker teker saymaktan daha çok bunları kümelendirerek adlandırırlar.
İnsan , bazı güdülerinin farkında olmayabilir. Farkına varılan ya da varılmayan güdüler, doğumdan sonra birbirini etkileyerek ve çevre değişkenleri ile çekinik ya da baskın nitelik kazanarak insanın güdüsel örüntüsü-nü oluştururlar. İnsan, belli bir güdünün yönlendirmesinden çok güdüsel örüntünün yönlendirmesiyle gereksinimlerini karşılar.
Gereksinme insanın bedensel, toplumsal, ruhsal nitelikte olan bir şeyin (nesne,ilişki ,duygu, bilgi gibi) yoksunluğundan, yetmezliğinden duyduğu içsel gerilimdir. Günlük anlatımda gereksinme kavramı güdü ,dürtü kavramına göre daha çok kullanılır. Ayrıca, güdü ,dürtü ve gereksinme kavramları , birbirinin yerine kullanılabilir.
Dürtü ,güdü ya da gereksinmenin insanın, bir davranışı öğrenerek ya da değiştirerek gelişmeye itmesi gerekir. Başka bir deyişle insan gereksinmesini doyurmaya güdülemelidir.
Güdülenme insanın gereksinmesini (dürtüsünü, güdüsünü) doyurmak için eyleme geçecek düzeyde isteklenmesidir. Gereksinmenin etkisiyle güdülenmeyi ,dış etkilerle güdülenmeden ayırmak için ,gerektiğinde içsel (doğal)güdülenme deyimi kullanılır. Dışsal (yapay) güdülenmeye eğitimde güdüleme denir.
Güdüleme, insanı bir gereksinmesini doyurmaya ya da onda yeni bir gereksinme yaratmaya yönelik dıştan yapılan etkidir. Kimi kez etkileme ile güdüleme eş anlamda kullanılır.Öğretmenin öğrencide bir konuyu öğrenmeye istek yaratması güdülemedir.Eğer öğretmen öğrencide, onu öğrenme eylemine geçirecek düzeyde istek yaratabilmişse öğrenci dıştan güdülenmiştir.
GÜDÜLER
İnsanın amacı , yaşamını ve soyunu sürdürmektir. İnsanın yaşamını ve soyunu sürdürmesi de güdülerini doyurmaktır.İnsanın bazı güdüleri kalıtsaldır.Açlık susuzluk,cinsellik,merak,oyun, devinme gibi güdüler doğuştan gelir.Bunlara dürtü,birincil güdü,temel güdü ya da öğrenilmemiş güdüler de denilmektedir. Bu tür güdülerin ,yekindiğinde insanı davranışa itme gücü yüksektir. Açlık,susuzluk gibi dürtülerin doyurulamaması, insanın yaşamını sona erdirir. (Maslow,1971)
İnsanın bazı güdüleri ise çevre etkenleri ile oluşur. Bunlar öğrenilmiş güdülerdir. Çevre etkenleri içinde özellikle toplum,insanın yeni güdüler öğrenmesini sağlar. Buna kültürel ya da sosyal etkenler denir. Çevre etkenleri ile edinilenler ,bir topluma ilişkin
olma , toplumun onayını kazanma , başkasının gözüne girme ,sorumluluk alma, başarılı olma ,toplumda bir konum edinme gibi güdülerdir. Bunlara ikincil güdülerde de denir.
İnsanın öğrenilmemiş ve öğrenilmiş güdülerinin ne olduğu konusunda pek çok araştırma yapılmış ve çok sayıda güdü ,dürtü ve gereksinme adı bulunmuştur. Bunların kümelere ayırarak sınıflandırılması da yapılmıştır.
Bu sınıflandırmadan biri aşağıdadır:
1. Fiziyolojik ihtiyaçlar: Açlık, susuzluk.
2. Beden güvenliğini sağlama: Yaşama ,dinlenme, tehlikelerden,hastalıklardan ve kazalardan korunma, çalışma gibi gereksinmeler.
3. Cinsel doyurulma: Karşıt cinsin dikkatini ve ilişkisini sağlama, cinsel gerilimden kurtulma gibi gereksinmeler
4. Sevilme ve kabul edilme: Sevilme güven içinde olma arkadaş ve dost edinme , toplumca beğenilme, bir kümeye katılma, başkalarını memnun etme , iyilik yapma , övülme gibi gereksinmeler
5 Toplum da yer edinme ve tanınma :
Mal edinme,edindiklerini koruma , önder olma, önderi izleme , başkalarını yönetme, başkalarını koruma, başkalarını öykünme, saygınlık kazanma, kınanmaktan,ayıplanmaktan kaçınma gibi gereksinmeler
6. Bilişsel yaşam ve yaratıcılık: Başkaları ile aynı düşüncede olma ,kendini anlatabilme,özendirilme, desteklenme, düşünme, bilgi ve beceri edinme, bunları yorumlama, örgütleme , açıklama, yollarını arama gibi gereksinmeler
7. Kendini bilme ve geliştirme: (öz ger-çekleştirim) Gelişme, kusurlarını ve engelleri yenme, amacına ulaşma,ve zorlamalara karşı koyma, kendini bilme ,tanıma ve bulma gibi gereksinmeler
Gereksinmelerin bu genel sınıflandırılmasının yanı sıra , öğrencilerin asıl gereksinmeleri de öğretmen için önemlidir.Öğrencilerin gizil güçlerini ve kişiliklerini geliştirebilmeleri için, eğitim yoluyla doyurmak istedikleri gereksinmeleri beş başlık altında toplanabilir:
1. Öz gerçekleştirim gereksinimi: Öğrenci kendini tanımak, kendini kabul etmek,yeteneklerini yeterliliklere dönüştürmek,amaçları ile yeterlikleri arasında denge kurmak, sorunlarını bilimsel bilgilerle akılcı yaklaşımla çözmek,davranışlarını istenci ile yönlendirerek düşünce ve eylem özgürlüğüne ulaşmak ister.
2. Anlatım ve iletişim gereksinimi : Öğrenci duygularını, düşüncelerini , konuşarak, yaşayarak, çizerek, devinerek, renk ve madde kullanarak değişik yollarla anlatmak; anlatımda değişik araçları kullanmak,başkaları ile etkili bir iletişim kurmak ister.
3. İlişki, iş birliği , birlikte yaşama gereksinimi: Öğrenci, başkaları ile ilişki kurmada , birlikte çalışmada ve yaşamada yeterli olmak başkaları ile iyi ilişkiler kurmak ister.
4. Sağlıklı yaşama gereksinimi: Öğrenci,kendini ve çevresini temizlemede dengeli beslemede ,sağlık kurallarını uygulamada , kaza ve hastalıklardan korunmada yaşamını ussal ve özenli düzenlemede yeterli olmak ister.
5. Üretim ve tutumluluk gereksinimi: Öğrenci geçimini sağlamak için bir meslek edinmek, mesleğini başarılı yürütmek , gelir ve giderleri arasında denge kurmak, ürettiklerini ve elindeki kaynakları tutumlu kullanmaklara günler için para biriktirmek,kaynaklarını savurmamak ister.
Okul , bu gereksinmelerle gelen öğrenciye gereksinmelerini doyurabileceği ortamı hazırlayabilmeli ,bilgi,beceri,ve tutumu (davranışı) kazandırabilmelidir.
GÜDÜLENME
Bir güdü doyumsuzluğa dönüştüğünde , yeterince doyurulamadığında, erişmek istediği hedeften yoksun bırakıldığında hedefine ulaşmada yetersiz kaldığında insanı gerilime iter.Bu iç gerilim, insanın güdüsünü doyurmak ya da güdünün hedefine ulaşmak için gerekli davranışları yapmaya zorlar; gereken davranışları ona yaptırır. Eğer insan güdüsünü yeterince doyurmada ya da hedefine eriştirmede başarılı olursa gerilimden kurtularak rahatlar.
İnsanın bir güdüsünü karşılanması gereken bir davranışı yapmasına ve güdüsünü doyurarak gerilimden kurtarılmasına güdülenme süreci denir .Böylece güdülenme süreci , yekinme , davranma ve doyurulma olmak üzere üç aşamalıdır. Bu üç aşama çem-bersel bir dönü oluşturur.
İnsanın güdüler , ister öğrenilmemiş,ister öğrenilmiş olsun, gerektiğinde öğrenme yoluyla değişmeye uğratılabilir. İnsan öğrenme yoluyla yeni güdüler kazanarak yerleşmiş güdülerini değiştirerek , kendine bir güdüsel örüntü geliştirir.
İnsanın güdüsel örüntüsü,kişiliği eliyle denetlenir. Yekinen bir güdünün, niçin,nasıl, nerede, ne zaman, hangi öncelikle doyurulacağım insanın güdüsel örüntüsü belirler. Ama insan güdülenmesinin kendi kişilik özelliklerine uygun olarak oluşmasını da denetim altına alır .
Örneğin, bir insan açlık güdüsünü doyurmada, kişilik özelliklerine göre, başka insanlardan ayrılır. Açlık güdüsünü doyurduğu yer, zaman gibi koşullar önemlidir. İnsan, evinde açlık güdüsünü doyuruyorsa başka türlü davranır. Eğer insan açlığını başkalarının yanında doyurmaya kalkarsa içinde bulunduğu durumun gerektiği gibi davranarak, açlık güdüsünü bastırabilir, beğenilme, küçük düşmeme, tok gözlü görünme gibi gereksinmeleriyle az yemeyi ya da yememeyi yeğleyebilir.
İnsanın güdüsel örüntüsü hem yerleşiktir hem de değişme içindedir.Güdüsel örüntü ,kişilik özellikleriyle bağlantılı olduğu için, kişilik özellikleri gibi yerleşiktir, kolay kolay değişmez. Öte yandan bir durum karşısında egemenliğini yitirebilir ve yerini başka güdülere bırakabilir.İnsanın yaptığı bir davranışı, bir önceki davranışına benzese bile, bu davranışının nedeni olan güdüler değişik bir örüntüde olabilir. Çünkü insanın güdüsel örüntüsü, her düzeydeki bütün gereksinmelerinin ve kişilik özelliklerinin karmaşık bir etkileşimi ile oluşmaktadır.
Güdüsel örüntüsünün değişme içinde olması yüzünden, insanın hangi nedenle davrandığını tanımak güç olur. İnsanın güdüsel örüntüleri birbirinden değişiktir. İki insan aynı davranışı yapsa bile davranışının nedenleri ayrı olmaktadır. Sözgelimi , sınıfta birkaç kez kavga çıkaran bir öğrenci her kavgada doyurmak istediği güdüleri değişiktir. Kavgaya karışan on öğrenci varsa ,bu on öğrencinin kavga yoluyla doyurmak istediği güdüleri de birbirlerinden değişiktir.
İnsan güdülerini doyurması çoğu kez , çevresinden gelen engellerle karşılaşır. İnsanın güdülerini doyurup dengeye ulaşması için , bu engelleri yenip sorunu çözmesi gerekir. Sorun çözme, insanın kendi yetenekleri ile çevre koşullarının akla uygun biçimde birleştirerek, ihtiyaç duyulan güdüsünün doyurulmasını zorlaştıran engeli kaldırmakla olur.
Güdüsel Öğrenme
Güdüsel öğrenme kuramları, insanın yaşamını sürdürmek için öğrendiğini savunurlar.İnsanın yaşamasının amacı, güdülerini doyurmaktır.İnsan güdülerini doyurmaya elverişli davranışları öğrenmeden bu amaca ulaşamaz. Davranışlar insanın güdülerini araçlarıdır.Güdüsel öğrenme kümesine girebilecek iki öğrenme kuramı vardır.
Bunlar Psikodinamik ve İşlevsel Öğrenme kuramlarıdır:
PSİKODİNAMİK KURAM
Psikodinamik öğrenme kuramına göre öğrenme insanın doğal bir gereksinmesi-dir.İnsanın kişiliğini geliştirmek ve gereksinmelerini karşılamak için öğrenmek zorundadır. İnsan , doğumuyla birlikte gereksinmelerini karşılayarak kişiliğini kazanmaya başlar ve bunu yaşam boyu sürdürür. Bu süreç içinde insan sürekli öğrenir.
İnsanın öğrenme süreci içinde ilk çocukluk evresi, kişiliğini geliştirmede temel bir gelişim evresidir. Bu evrede çocuk, kişilik özelliklerinin temelini oluşturacak yaşantılar kazanır, hızlı bir öğrenme süreci içinde bulunur. Bu yaşlarda edinilen yaşantılar ve kazanılan kişilik özellikleri , etkilerini insanın ömrü boyunca sürdürürler. Bu kurama göre öğrenme, öğrenene haz vermelidir. Çünkü insan elemden kaçar,hazza yönelir. Öğrenilenlerin pekiştirilmesi için yapılan alıştırmalar,insana haz vermediği zaman, öğrenme sakatlanır. Alıştırmalar insanın gerilimini çoğaltmamak, tersine azaltmalıdır.
İnsanın güdüleri tüm eylemlerinin temeli olduğu gibi , öğrenmesinin de temelidir.İnsan , güdülerinin doyurulması engellendiğinde , yeni doyurulma yolları aramak için öğrenme eylemlerine geçer.Böylece doyurula-mamanın yarattığı kaygılardan kurtulmaya çalışır.(Maslovv, 1971)
İŞLEVSEL KURAM
Öğrenmede işlevselcilik öğrenmenin insana, bir amacını, gerçekleştirmek için gerektiğini savunur. İşlevsel Öğrenme kuramına göre, insan bir işi yapmaya giriştiğinde işini iyi yapmak ve önüne çıkan engelleri ortadan kaldırmak için bildiklerini kullanır, bilmediklerini de öğrenmeye çalışır. İnsan bir işlevini yerine getirmek için öğrenir,öğrenme ise insanın bir işlevi içindir.
İnsanın öğrenmeye güdülemesi gereklidir. İnsanın öğrenmeye güdülenmesi öğreneceklerinin amacını gerçekleştirmesinde bir işlevi olduğunu görmesine bağlıdır. Öğrenilecek davranışlar, insanın amacına ulaşmasını engelleyen engelleri ortadan kaldırıyor ise, insan öğrenmeye, güdülenmeye başlar, engel ortadan kaldırılıncaya dek güdülenmesini sürdürür. Bu kurama göre işlevsel olan bilgi ve beceriler başka alanlara geçiş yapabilirler.
MOTİVASYON VE ÖĞRENME
Motivasyon (güdülenme), okuldaki öğrenci davranışlarının yönünü , şiddetini .kararlılığını belirleyen en önemli güç kaynaklarından biridir.
Okul ve sınıfta ortaya çıkan öğrenme güçlükleriyle disiplin olaylarını önemli bir kaynağı güdülenme ile ilgilidir. Öğrenmek için her öğrenci öğretme-öğrenme sürecine istekli katılmak, öğrenmenin gerektirdiği ilkelere uymak öğrenmesinden sorumluluk taşımak ve çalışmak zorundadır. Bu nedenle ,öğrenme için gerekli güdülenmeyi sağlamak okulun görevlerinden biridir.
Güdü, belli durumlarda belli amaçlara ulaşmak ve gerekli davranışların yapılabilmesi için organizmayı harekete geçiren, enerji veren, duyuşsal bir yükselmeye (coşku,istek) neden olan ve davranışları yönlendiren bir "itici güç" tür. Güdülenme, belli amaçlara ulaşmak için bir güç kazanma halidir. Mesela, Ali ortaokul 2. sınıf öğrencisidir. Sosyal Bilgiler dersine düzenli olarak girmez ve sınıfta dersle ilgilenmez. Derslerde arkadaşlarının da dinlemesine engel olup pencereden dışarıyı seyreder. Sosyal Bilgiler dersinde verilen ödevleri yapamadığı zaman , cevap aramak istemez. Öğretmen derste adapte etmekte zorlanır. Bu durumlar, Ali'nin Sosyal Bilgiler dersinden hoşlanmadığını ,bu dersle ilgili faaliyetlere istekle katılmadığını ,güdülenmemiş olduğunu gösterir.
Buna karşılık, sınıf arkadaşı Ayşe Sosyal Bilgiler dersi ile çok ilgilidir . Derslere her zaman önceden hazırlanır,sürekli çalışır, ödevlerini büyük bir zevkle yapar. Değişik kaynaklardan bulduğu bilgileri sınıfa getirir. Ödevlerini zamanında yapar ve çözemediği her soruyu araştırır.Ayşe Sosyal Bilgiler dersinde yüksek derecede güdülenmiştir.
Güdülenmiş ile güdülenmemiş öğrenci davranışları arasında önemli farklar vardır. Güdülenmiş davranışların yönü bellidir,büyük bir enerji ile yapılır. Hareketlerde kararlılık, devamlılık ve ısrar vardır.
1. İlgi duyma ve dikkat etmede süreklilik
2. Davranışın yapılması için çaba göstermeye ve gerekli zamanı harcamaya isteklilik
3. Konu üzerinde odaklaşma . kendini verme ve güçlüklerle karşılaşıldığında istenilen davranışı yapmaktan vazgeçme , sonuca gitmede ısrarlı olmak ve kararlılık.
İnsanlar bir izlenimde bulunurken az çok güdülenmişlerdir. Örneğin, ders dinlemeyen çocuk dışarıyı izlerken veya arkadaşları ile konuşurken başka yöne güdülenmiş demektir. Öğretmenler, öğrencilerin güdülenmemiş olduklarını söyledikleri zaman , bunu kendi hesapları açısından yorumlamaktadır.
Güdülenmenin Kurumsal Dayanakları
Güdülenmenin içeriğini açıklama konusunda psikologlar genellikle şu soruları cevaplamaya çalışırlar:
1. İnsanı bir harekete başlatan nedir?
2. İnsanı belli bir hedefe doğru ilerlemesini sağlayan nedir?
3. İnsanın belli bir hedefe ulaşmak için ısrarla uğraşmasının nedeni nedir?
Öğrenme kuramlarında olduğu gibi güdülenmenin ne olduğunu açıklamaya yönelik kuramlar çok sayıda ve çeşitlidir. Bazılarında doğuştan birlikte getirdiğimiz yönelimlere ,bazılarında tamamen dış etmenlere bazılarında ise insanların iç durumlarına ağırlık vermektedir.
Dostları ilə paylaş: |