Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (Tüm Bel-Sen) 3. Olağan Genel Kurulu’nda, Vicdan Baykara yeniden genel başkanlığa seçildi. Yönetim Kurulu ise Tekin Araç, İzzet Alpergon, Doğan Altun, Nurettin Kılık, Levent Metin ve Güler Elveren’den oluştu. Yeni Yönetim Kuruluna başarılar dileriz.
12 Nisan'da Tandoğan Mitingi Ulusal Platformlar Güç Birliği (UPG), “Ulusal Egemenlik Buluşması” adı altında 12 Nisan’da Tandoğan Meydanı’nda bir miting düzenlendi. Mitingde egemenlik, özgürlükler, demokrasi, güncel ülke sorunlarının katılımcı demokrasi anlayışı içinde gündeme getirildi. Mitinge KESK'e bağlı sendikalardan etkin katılım sağlandı. Mitingin tertip komitesine Sendikal Birlik grubu etkin katılım sağladı.
1 Mayıs 1886'da başlatılan 8 saatlik işgünü mücadelesi sonucu idam edilenlerin anısını yaşatmak amacıyla bugün dünyanın tüm ülkelerinde kutlanan 1 Mayıs birlik, mücadele ve dayanışma gününü kutluyoruz. Sendikal Birlik, 1 Mayıs günü İstanbul'da ve Ankara'da emekçilere karşı yapılan şiddeti kınamaktadır.
YETKİYE GİDEN YOL
SENDİKAL BİRLİK'TEN GEÇER
Demokratik öğretmen hareketinin yüzüncü yılını kutlamakta olduğumuz bu günlerde Sendikamız Eğitim Sen 100 yıllık mücadelenin mirasını yüklendiğini biliyoruz.
1908'de Encümen-i Muallimden beri Demokratik Öğretmen Hareketinin öncülüğünü, Atatürkçüler, solcular ve devrimciler sürdürmüşlerdir ve sürdürmekteyiz. Fakat geçen yıla kadar ezici bir çoğunluk olan Eğitim Sen, ne oldu da azınlık konumuna düştü?
Bunu araştırmak, kendimizi yetkili organlarımızda acımasızca eleştirmek, yaptığımız yanlışlıkları ve eksikliklerimizi görmek, sonra da birlikte bulduğumuz çözüm yollarını hayata geçirerek bu ayıptan kurtulmamız gerekmektedir.
Bu genel kurul sürecinden çıktığımızda birlik ve beraberlik içinde çalışmaya başlamamız gerekmektedir.
Çalışma yaparken de önümüze gerçekleşebilir hedefler koymalı, bu hedeflere ulaşabilmek için birlikte çalışmalıyız.
Değerli eğitim emekçileri
Dünya, küreselleşme veya Yeni Dünya Düzeni (YDD) adı verilen süreçle birlikte, emperyalizmin yeni bir biçimiyle karşı karşıya kalmıştır. Emperyalizmin bu yeni biçimi tek merkezli iktidarını küresel sömürgecilik yöntemleriyle yürütmektedir. Küresel sömürgecilik yöntemleriyle yürütülen bu iktidar, dünyanın herhangi bir coğrafyasında hegemonyasını fiili işgalle (ör: Afganistan, Irak kim bilir yarın daha başka ülkeler) sürdürürken, başka bir yerde kendi kontrol ettiği hatta kendi yetiştirdiği kadroları ülke yönetimlerine taşıyarak sürdürmektedir.
Türkiye gibi gelişmekte olan ya da orta derecede gelişmiş diye nitelendirilen ülkelerde ise izlenen yöntem iktisadi-siyasi işgallerdir. Bilindiği üzere; küresel sömürgecilik yöntemleriyle oluşturulan iktidarın en temel politikaları, özelleştirme, taşeronlaştırma, işsizleştirme, sendikasızlaştırma, kamu hizmetlerinin tasfiyesi kısaca tüm alanların piyasa koşularına terk edilmesi, sözleşmeli istihdam vb. biçiminde pratikleşen tümüyle ekonominin serbestleştirilmesidir.
Bu genel değerlendirmeler ışığında ülkemizde özellikle kamu emekçileri mücadelesine bakış şöyle şekillenmelidir:
1. İçinde yaşadığımız süreçte dünyada ve ülkemizde demokratik ve sendikal haklar üzerinde yoğunlaşan baskılar ve YDD uygulamaları sonucu emekçiler açısından ciddi hak kayıpları yaşanmaktadır. Kuşkusuz “sendikal hareketin krizi” diye nitelendirilen bu sürecin yaşanmasında YDD’nin neo-liberal politikalarının etkisi yanında, sendikal hareketin kendi içinden kaynaklı nedenlerinde etkisi olduğu su götürmez bir gerçektir.
2. Buradan hareketle ülkemizde kamu emekçileri mücadelesi bir an önce yapılan hatalardan ders çıkararak, toparlanıp, kamu emekçilerinin talepleri doğrultusunda onların sesi olmayı becermelidir.
3. Küresel emperyalizmin küresel olarak sömürüsünü devam ettirmek, bu bağlamda tüm dünyayı istediği gibi dizayn etmek için çeşitli yöntemlerle sürdürdüğü işgal yöntemine karşı Tam Bağımsız Demokratik Türkiye talebi tüm emekçilerin talebi olmalıdır. Çünkü “sermayenin vatanı yoktur” tespitinin yapıldığı dünyada bağımsızlık talebi, tam da, emekçilerin talebidir. Bağımsız Demokratik Türkiye’ye en çok emekçilerin ihtiyacı vardır.
İşte ülkemizin İstiklal Marşı, Bayrak, Atatürk vb. değerlerine yaklaşım bu bağımsızlıkçı duruş ışığında olmalı, KESK ve bağlı sendikalar bu değerlerle kavgalıymış gibi görünmekten kendisini kurtarmalıdır.
4. Ülkemizin birlik bütünlüğü ve üniter yapısı tartışılmazdır. Kuşkusuz ülkemizde çok ciddi bir demokratikleşme sorunu vardır. Kürt Sorunu’ndan, çalışma alanına, siyasi partiler yasasından, seçim yasalarına öte yandan temel insan haklarına dair süren anti-demokratik uygulamalara karşı çok ciddi demokratik açılımlara ihtiyacımız vardır. Ancak bütün bunlar ülkemizin birlik bütünlüğü ve üniter yapısı içinde, nereden ve hangi nedenle gelirse gelsin şiddetin her türüne karşı çıkarak, sürdürülecek demokrasi ve barış mücadelesiyle çözülebilecektir.
Bugün kim ne derse desin, dünyada ve ülkemizde temel çelişki emek-sermaye çelişkisidir. Bu nedenle emekçiler, emek örgütleri Kürt Sorunu tüm sorunlara bu çerçeveden bakmalıdır. Kürt Sorunu’nda farklılıklar öne çıkarılarak ayrılıkçı tarzla çözülemez. Sorunun çözümü emek eksenli, demokrasi ve barış mücadelesinden geçer. Dolayısıyla KESK ve EĞİTİM SEN bu çizgide yürümelidir.
5. Bu konuda belki de altı çizilmesi gereken en önemli şey, KESK ve bağlı sendikaların adeta sorunun çözümüne soyunarak konuyu sendikal mücadelenin başat sorunuymuş gibi görmeleri ve sendikal mücadelenin önüne sürekli bu sorunu koymalarıdır. Bu yaklaşım tarzı ne sorunun çözümüne ne de sendikal mücadeleye bir katkı sağlamamakta, aksine özellikle sendikal mücadeleye zarar vermektedir.
6. Herkesin anadilini öğrenme ve kullanma hakkı temel insan hakkıdır. Ancak bu konuda taleplerin gerçekleştirilmesi siyasi yapıya aittir.
7. Kamu yaşamını demokratik anlamda düzenleyen “sosyal hukuk devleti” niteliği savunulmalı, bu niteliğin kurumlarına sahip çıkılmalıdır. Ülkemizin tüm zenginliklerinin emekçilerin olduğu anlayışından hareketle, emekçiler adına adil ve demokratik paylaşım mücadelesi öne çıkarılmalıdır.
8. Sendika-parti ilişkisi konusunda herkes daha bir özenli davranmak zorundadır. örgütsel bağımsızlığımızı korumak için siyasi partilerin kendi görüşlerini çeşitli yöntemlerle örgütlerimize dayatmasına karşı çıkılmalıdır. Tam aksine siyasi partilerin sendikaların talepleri üzerinden çalışma yaşamı ve diğer alanlara yönelik politikalar yürütmesi için bir baskı aracı olmalıyız.
SB olarak, siyasete karşı olmak bir yana, daha çok ve aktif siyaset yapmaya ihtiyacımız olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle özellikle kamu emekçilerinin siyaset yapma yasağının kaldırılması talebi daha vurucu biçimde gündeme taşınmalı, konuya ilişkin gerekirse uygun konjektürde fiili durumlar yaratılabilmelidir.
9. Sendikal mücadele emek eksenli bir sınıf mücadelesidir. Bu anlamda temel çelişki olan emek-sermaye çelişkisi doğru kavranmalı, Yeni Dünya Düzencilerin yönlendirdiği “sivil toplum örgütleri” kavramı ile sendikal örgütlenme karıştırılmamalıdır. Emeğin örgütlenmesinde sendikalar, halen emekçilerin kitlesel olarak içinde yer aldıkları mücadele örgütleridir. Sendikaların bu işlevini küçümsemek veya yerine başka şeyler ikame etmeye kalkmak ancak Yeni Dünya Düzencilerin işine yarayacaktır.
10. Ülkemizde emek örgütlerinin özelliklede kamu emekçilerin içinde bir başka sorun da AB’ye yaklaşımdır. Kopenhag kriterleri içerisindeki çeşitli “özgürlük”, “kurumsallaşmış demokrasi”, “temel insan hak ve özgürlükleri” vb. kavramların çekiciliğine kapılırsak yanılırız. Emperyalizm artık emekçilerin kavramlarına el atmıştır. Kuşkusuz biz bu olguları kavram olarak değil, AB’ye girelim veya girmeyelim bu ülke emekçilerinin hakkı olduğu için doya doya yaşamak isteriz.
Ancak olayın YDD’nin bir ideolojik kamuflajı olduğunu göremezsek, aynı biçimde ABD’nin Irak’a “özgürlük götürdüğü” zırvasına da inanmak zorunda kalırız. Esas yaklaşım AB’nin emekçilere ne getirip ne götürdüğüdür. Türkiye’yi bir yana bırakalım Fransa ve Hollanda’da emekçiler Anayasa’ya red oyu vererek en azından kendilerine bir şey getirmediğini ortaya koymuşlardır.
11 Ülkemizde işsizliğin, yoksulluğun, gelir dağılımındaki adaletsizliğin temel nedenleri YDD’nin neo-liberal politikalarıdır. Bu günlerde gündemimize oturan “Kamu Personel Yasa Tasarısı” söz konusu politikaların alanımıza en somut yansıması olacaktır. Bu nedenle başta KESK ve bağlı sendikalar olmak üzere mümkün olan en geniş emek güçleriyle birlikte bu politikalara karşı ciddi, planlı programlı bir mücadele hattı yakalanmalıdır.
12 Emek mücadelesinde din, dil, ırk, siyasi düşünce, felsefi inanç ve cins ayrımı düşünülemez. Bu bağlamda kadınların toplumda kadın olmaktan gelen sorunları da dikkate alınarak örgütlenmeye daha çok katılımlarının sağlanması için gerekli çalışmalar daha bir yoğunlaştırılmalıdır.
13 SB, KESK’e bağlı tüm sendikalarda sınıf ve kitle sendikacılığı temelinde grevli-toplu sözleşmeli sendikal hakkın bir an önce kullanılır hale gelmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle KESK bu talebi başat talep yapmalıdır. Uygun koşullarda bu hakkı kullanabilecek bir hattı tutturmalı, grev ve toplu sözleşme hakkımızın iş güvencemizin karşısına koyulmasına izin vermemelidir.
14 KESK’e bağlı sendikalar kendi örgütlülükleri ve iş kollarına dair özgünlüklere önem vermeli, işleri KESK’e havale etmekten kurtulmalı, KESK’de kendisini sendika genel merkezi gibi görmekten vazgeçmelidir.
15. Önümüzdeki süreçte KESK ve bağlı çeşitli sendikaların gündeminde olan tüzük ve program kurultayı gerçekten örgütlerimizin ihtiyacı olan ve sorunlarını çözecek tarzda ön yargıdan uzak gerçeklikler üzerinden işletilerek, çeşitli örgütsel zaaflardan bir an önce kurtulmamızın yolu açılmalıdır.
16. Örgütümüzün karar alma süreçlerinde MYK’nın yetkisini kabul etmekle birlikte bu örgüte önerilerini, düşüncelerini katmak isteyen herkesin katılımına olanak tanımlayacak katılım mekanizmalarından var olanları daha etkili kullanmaya, geliştirmeye ve yenilerini yaratmaya ihtiyacımız vardır.
Emekçilerin ciddi hak gaspları ve ekonomik, sosyal,siyasal saldırılarla karşı karşıya kaldığı bu süreçte KESK ve bağlı sendikalarda bu gerçeklik üzerinden hareketle biran önce kısır iç çekişmelerin bitirilmesi ve mücadele hattının hızla örülmesi gerekmektedir.
SB olarak her zaman olduğu gibi bu süreçte de üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye kararlıyız. Bu kararlılığı tüm kamu çalışanlarıyla paylaşmaya hazırız.
Eğitim ve Bilim Emekçisi Arkadaş,
Örgütümüz içinde tartışılan kimi sorunlar hakkındaki görüşlerimiz ise aşağıda belirtmekteyiz:
-
Günümüzde emperyalizm kendi düzenini devam ettirebilmek için ülkeleri etnik ve dinsel kimliklerine göre böl-yönet politikasını sürdürmektir.
-
Laik, bilimsel ve demokratik eğitim mücadelesini tavizsiz sürdürmeliyiz. Türban konusunda taraf olmalıyız. Türban ülkenin yasalarının din kurallarına göre belirlenmesinin ilk aşamalarından birisidir.
-
Sosyal devleti savunmaya devam etmeliyiz. Özelleştirmelere karşı sesimizi daha güçlü duyurmalıyız.
-
Sendikamızın bu ülkenin ortak değerleri ile kavgalıymış gibi görünmekten kurtarmalıyız. Alanımızda ve ülkemizdeki her türlü gericiliğe karşı durmalıyız.
-
Etnik ve dinsel bölünme değil bir arada yaşama kültürünü sürdürmeliyiz.
-
Etnik milliyetçiliğin her türüne karşılık mücadele etmeyi sürdürmeliyiz.
Sendikamız EĞİTİM SEN:
-
Eğitim ve öğretim dışında kalan okul çağındaki çocuklara mutlaka öğretim koşulları sağlanmak için aktif olarak çalışmalıdır.
-
Eğitimde cinsiyet ayrımcılığının kaldırılması için etkin çalışmalıdır.
-
Bilimsel eğitim için okullarda laboratuvar ve malzeme alımı konusunda baskı yapılmalıdır.
-
Üyelerimizin özlük ve hukuksal sorunlarını çözüm için emekli müfettiş, avukat, idareci arkadaşlarımızı organize ederek iş yerlerinde anında çözüm yolu bulunmalıdır.
-
Eğitime bütçeden yeterli pay ayrılması için başlattığı kampanyayı genişletmelidir. Eğitime katkı payı adında kesilen vergileri ve nereye harcandığını takip etmelidir.
-
Eğitimin niteliğini artırmak ve bölgeler arası dengesizliği gidermek için projeler önermelidir.
-
Parasız eğitim, parasız sağlık mücadelesini kararlılıkla sürdürmeye devam etmelidir.
Sendikal Sorunlar
Eğitim Sen'de yetki kaybı "sadece moral ve motivasyon bozukluğu yaratmıştır." diyerek geçiştirilmiştir. 100 yıllık demokratik öğretmen hareketinde bir ilk gerçekleşmiştir. Yüz yıllık örgütlenme tarihimizde gerici ve ırkçı eğitimi savunanlar karşısında ilk kez üye sayısı olarak geride kalınmıştır. Bu tespitten hareketle önümüzdeki dönem titizlikle uygulamamız gereken konulardan bir kaçını aşağıda belirtmekteyiz:
- Sendikacılık meslek değildir. Sendikalar kimsenin gelir kapısı olmamalıdır.
- Sendikalar gelir düzeyine göre harcama yapmalıdır. Mali disiplin sağlanmalıdır.
- Sendikal birlik ve dayanışma kültürünü yeniden oluşturmak için daha çok çalışmalıdır.
- Günün değişen koşulları ve ihtiyaçlarımıza göre örgütlenme yapımızı, iletişim kanallarımızı, eylem ve etkinlik biçimlerini yenilemelidir.
- Eylemlerimizin tek konusu olmalı, konu çözülene kadar üzerine gidilmelidir.
- Sık, birbirini tekrar eden eylemlerden vazgeçmeli, hak alma mücadelesi vermek üzere hazırlık dönemi uzun olan mücadele yürütmelidir.
- Söylemimizi değiştirmeliyiz. Kitlenin anlayacağı dilden mücadelemizi anlatmalıyız.
- Tüm ülkeyi ilgilendiren konularda sadece TMMOB, TTB ve zaman zaman DİSK ile eylem birlikteliği sağlamayı hedeflememeli, daha geniş birliktelikler için çaba gösterilmelidir.
- Eğitim Sen, emperyalizmin böl-yönet politikalarına karşı uyanık olmalı; çalışanların sorunlarını paylaşan, emeğin hakkını titizlikle savunan bir sendika haline gelmelidir.
- Eğitim Sen, devletin yapısında ve demokraside görülen eksikliklere rağmen bu ülkenin ortak değerleri ile ilgili eylem ve etkinliklere katılmalı; demokratik, sosyal hukuk devleti özlemini dile getirmelidir.
- Ülkenin tüm sorunlarını sendikamızın çözeceğini düşüncesinden vazgeçilmeli, emek eksenli sorunlar ile ilgili mücadeleyi öne çıkarmalıdır.
- Üyelerin günlük hayatta sorun olarak gördüğü her konuda yanlarında olmalıdır.
- Sendikamızı tabanın kabul görmediği tartışmalı konularda kesin taraf olunmamalıdır.
- Ülkemizde eğitimin ve sosyal hayatın dinselleştirilmesine karşı açık olarak karşı çıkmalı, karşı çıkan kurum ve oluşumlarla birliktelik kurmaktan da kaçınılmamalıdır.
- Şube seçimlerinden başlamak üzere doğrudan seçim uygulamasına geçilmeli, delege sisteminden vazgeçilmelidir.
- Sendikanın temel görevi olan toplu sözleşme ve hukuk sekreterliğinin olmaması büyük bir eksikliktir. TİS ve Hukuk sekreterliği ayrı olarak şubelerde ve genel merkezde olmalıdır.
Mücadelemiz çağdaş, laik ve bilimsel eğitim mücadelesidir.
Mücadelemiz tam bağımsız Türkiye, insanca yaşama koşullarının olduğu sosyal hukuk devlet mücadelesidir.
Görevimiz:
— Örgütümüzü büyütmek
— Çalışanların sesi ve yüreği olmak
— Grevli ve toplu sözleşmeli sendika hakkını almak
Sendikal Birlik olarak ülkemizin birlik ve bütünlüğü içinde tüm insanlarımızın kendisini birinci sınıf yurttaş hissettiği tam bağımsız, gerçekten demokratik bir Türkiye hedefliyoruz. Bu hedefi paylaşan tüm eğitim ve bilim emekçileriyle birleşmek bütünleşmek istiyor, Sendikal Birlik’e davet ediyoruz.
İşyerinde, işkolunda ve KESK’te Sendikal Birlik
Yaşasın Grevli-Toplu İş Sözleşmeli Sendikal Mücadelemiz
Yaşasın Eğitim Sen, Yaşasın KESK
SENDİKAL BİRLİK
www.sendikalbirlik.net
Dostları ilə paylaş: |