Ehl-i Beyt İmamlarının Siyasi Tutumları



Yüklə 1,04 Mb.
səhifə24/43
tarix20.11.2017
ölçüsü1,04 Mb.
#32306
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   43

Soru ve Cevap


Soru: Cabir b. Hayyan ilmini İmam Cafer Sadık'tan (a.s) mı almıştır?

Cevap: Dediğim gibi bu konuların bir bölümü tarihte meçhul kalan şeylerdendir ve bugüne kadar tarih bunu tam olarak açığa çıkaramamıştır. Ancak şu kadarı belli ki Cabir bu dersleri İmam Cafer Sadık'tan (a.s) almıştır. Elbette buna güvenmeyip, Cabir b. Hayyan'ın dönemi İmam Cafer Sadık'ın (a.s) döneminden biraz sonraya rastlamaktadır diyenler de vardır. Cabir'in İmam Cafer Sadık'tan (a.s) biraz sonra yaşadığını söyleyenler de onun İmam Cafer Sadık'ın (a.s) bazı öğrencilerinin öğrencisi olduğunu söylemekteler. Fakat her halükârda bunu yazanlar ve bu meseleye güvenenler onun bu dersleri İmam Cafer Sadık'tan (a.s) aldığını söylemişlerdir.

Asıl önemli olan bu bilimlerin ondan önce olmayışıdır; bu da İmam Cafer Sadık'ın (a.s) çeşitli bölümlerde çeşitli öğrencileri olduğunu göstermektedir. (Herkesin ruhî ve fikrî kapasitesi bir değildir).

Nitekim Emirü'l-Müminin Hz. Ali (a.s) Kumeyl b. Ziyad'a, "Bende öyle fazla ilimler var ki ne yazık ki söyleyecek istidatlı bir kimse bulamıyorum." [1] demiş ve daha sonra şöyle eklemiştir: Zeki ve kabiliyetli birini bulsam da onun düzenbaz ve dünya peşinde biri olduğunu, dini maddiyat için vesile etmek istediğini görüyorum. Biri de dindar ve iyi kişi olmasına rağmen ahmaktır; ilim edinme yeteneği yoktur. Hem ilim edinme yeteneği ve hem de ahlakî istidadı olan bir kişi bulamıyorum."

 

[1]- Nehcü'l-Belâğa, Feyzülislâm çevirisi, 139. hikmetli sözler.


İmam Musa Kâzım'ın Şehadetine Neden Olan Etkenler


Bismillahirrahmanirrahim

Hamd âlemlerin Rabbi Allah'a özgüdür; bütün mahlûkatın yaratıcısı O'dur. Salat ve selâm Allah'ın kulu, elçisi, habibi, seçtiği, efendimiz, peygamberimiz ve mevlamız Ebu'l-Kasım Muhammed'e ve onun tertemiz ve masum Ehlibeyti'ne olsun.

Eûzu billahi mine'ş-Şeytani'r-Racîm

(Kovulmuş Şeytan'ın şerrinden Allah'a sığınırım):

 Siz en sağlam sırat, ana yol, fenâ yurdunun şahitleri ve bekâ yurdunun ise şefaatçilerisiniz. [1]

Şu anda yaşamakta olan Hz. Hüccet İmam Mehdi (Allah zuhurunu çabuklaştırsın) dışında bütün Ehlibeyt İmamları şehit olarak ahiret yurduna göçmüşlerdir. Hiçbiri doğal ölümle ve kendi ecelleriyle veya normal bir hastalıkla ölmemişlerdir. Bu da onların büyük iftihar kaynaklarından biridir. Birincisi kendileri sürekli Allah yolunda şahadet şerbetini içmeyi arzuluyorlardı; biz bunu kendilerinin bize öğrettikleri ve okudukları dualarda görmekteyiz. Ali (a.s) buyuruyordu ki: "Ben yatakta ölmekten nefret ediyorum. Bin kılıç darbesiyle parçalanmak yatakta yavaşça ölmekten daha iyidir benim için."

Biz de dualarda ve onları ziyaret etmek için okuduğumuz ziyaretlerde onlar için bir fazilet olarak andığımız şeylerden biri de onların şehitler zümresinden olmaları ve dünyadan şahadetle göçmeleridir. Konuşmamın başında okuduğum cümle, Camia-i Kebire Ziyareti'ndendir; buyuruyor ki: "Siz en sağlam sırat, ana yol, fenâ yurdunun şahitleri ve bekâ yurdunun ise şefaatçilerisiniz."

Istılah anlamıyla, "şehit" Hz. İmam Hüseyin'in (a.s) lakabıdır ve biz normalde onu "şehid" lakabıyla anmaktayız: "Hüseyn-i Şehid." Nitekim İmam Cafer Sadık'a (a.s) da, "Cafer Sadık" ve İmam Musa b. Cafer'e, "Musa Kâzım" lakabıyla hitap etmekteyiz. Şehitler efendisinin lakabı "Hüseyn-i Şehid"dir. Fakat bu, Ehlibeyt İmamları arasında şehit olan tek kişinin İmam Hüseyin (a.s) olduğu anlamına gelmez. Nitekim örneğin İmam Musa b. Cafer'e "Kâzım" diyorsak, diğer Ehlibeyt İmamları'nın kâzım[2] olmadığı anlamına gelmez. Veya İmam Rıza'ya (a.s), "Rıza" diyorsak diğer Ehlibeyt İmamları'nın "rıza" kelimesinin örneği olmadığı ve İmam Cafer Sadık'a "sadık" diyorsak diğer imamların (haşa) sadık olmadıkları anlamına gelmez. Aynı şekilde biz şehitler efendisine "Şehid" diyorsak diğer Ehlibeyt İmamları'nın şehit olmadığı anlamına gelmez bu.

 

[1]- Camia-i Kebire Ziyareti.



[2]- Kâzım, öfkesini yenen kişi anlamındadır.

Zaman Gereksinimlerinin Mücadele Yöntemindeki Etkisi


Burada şöyle bir soruyla karşılaşmaktayız: Neden diğer Ehlibeyt İmamları şehit oldular. Tarih onların da dönemlerinin zalim yönetimine karşı kıyam edip kılıç çektiklerini göstermiyor. Zahiri yaşamları onların metotlarının İmam Hüseyin'in (a.s) metoduyla farklı olduğunu gösteriyor. Diyelim ki, İmam Hüseyin (a.s) şehit oldu; peki İmam Hasan (a.s) neden şehit olsun ki? Neden İmam Seccad (a.s) şehit olsun? Neden İmam Bâkır, İmam Cafer Sadık ve İmam Musa Kâzım şehit olsun ki? Aynı şekilde diğer Ehlibeyt İmamları için de aynı şey geçerlidir.

Bu sorunun cevabı şudur: Diğer Ehlibeyt İmamlarıyla İmam Hüseyin'in (a.s) metodunun bu konuda farklı olduğunu sanmak yanlıştır. Bazıları böyle düşünüyorlar; diyorlar ki: Ehlibeyt İmamları arasında İmam Hüseyin (a.s) zamanın zulüm sistemiyle savaşmaya kararlıydı; fakat diğer Ehlibeyt İmamları savaşmıyorlardı; onlar bu açıdan İmam Hüseyin'le farklıdırlar. Böyle düşünecek olursak büyük bir hata yapmış oluruz. Tarih bunun aksini söylüyor; elimizdeki delil ve kaynaklar da bunun zıddını göstermektedir. Evet, konu başka bir şekilde değerlendirilecek olursa böyledir. Hiçbir zaman gerçek bir Müslümanın, gerçek bir müminin (nerde kaldı, kutlu imamet makamına sahip olan bir kişinin) zamanının zulüm sistemiyle uzlaşması ve uyuşması, yani kendisini ona uygun kılması imkânsızdır; o sürekli onlara karşı mücadele eder. Ancak mücadele metotları farklıdır. Bazen açıkça mücadele yapılır, açıkça savaş ilân edilir, kılıçlar çekilir ve savaşılır. Bu mücadelenin bir şeklidir, ancak her zaman böyle olmayabilir. Bazen de mücadele olmasına rağmen, şekli farklıdır. Bu mücadelede de karşı tarafı ezmek, yerden yere vurmak, halkı karşı taraftan sakındırmak, onun batıl üzere olduğunu açıklamak ve toplumu ona karşı direnen bir hâle getirmek söz konusudur; fakat bu iş kılıçla yapılmaz.

İşte bu nedenle zamanın gereksinimleri mücadele şeklinde etkili olabiliyor. Hiçbir zaman gereksinimi, bir zaman diliminde zulümle uzlaşmanın caiz oluşunda, başka bir zamanda ise caiz olmayışında etkisi yoktur. Hayır, zulümle uzlaşmak hiçbir zamanda, mekânda ve hiçbir şekilde caiz değildir. Fakat mücadele şekli değişebilir. Mücadele açık bir şekilde yapılabileceği gibi gizli ve perde arkasından da yapılabilir. Ehlibeyt İmamları'nın tarihi onların sürekli mücadele hâlinde olduğunu göstermektedir. Takiyye hâlinde mücadele diyorlarsa, maksat sessiz kalmak ve hareketsizlik değildir. "Takiyye" "veka" kökündendir, tıpkı "veka" kökünden olan "takva" kelimesi gibi. Takiyyenin anlamı gizli bir şekilde, örtülü bir şekilde kendini savunmaktır; başka bir tabirle kalkan kullanmak, mümkün olduğu kadar fazla vurmak ve az darbe almaktır. Yoksa mücadeleyi bırakmak anlamında değildir; hayır, kesinlikle.

İşte bu nedenle bütün Ehlibeyt İmamları'nın kendi zamanlarında hiçbir zalim halifeyle uzlaşmadıklarını ve sürekli onlarla mücadele hâlinde olduklarını görürüz ve bu da onlar için bir iftihar vesilesidir. Bugün bin üç yüz sene sonra (ve bin üç yüz seneden fazla veya bazı imamlar için biraz daha az, yani bin iki yüz elli sene, bin iki yüz altmış sene, bin iki yüz yetmiş sene) Abdulmelik Mervan gibi halifelerin (Abdulmelik Mervan öncesinden Abdulmelik Mervan ve Abdulmelik'in çocukları, amca çocukları, Abbasoğulları, Mensur-i Devanigî, Ebu'l-Abbas Seffah, Harunu'r-Reşid, Me'-mun ve Mütevekil'e kadar) tarihte en kötü isimleri almış kişiler olduğunu görmekteyiz. Olayların apaçık belli olduğu biz Şiîler arasında ve hatta Sünnîler arasında bunlar çöplüklere gömülmüşlerdir. Bunları kim çöplüklere gömmüştür acaba? Ehlibeyt İmamları'nın bunlar karşısında direnişleri olmasaydı, onların fısk ve sapışlarını açığa çıkarmasalardı, gasıp ve liyakatsiz olduklarını insanlara hatırlatmasalardı; evet, böyle yapmasalardı bugün Harun'u ve özellikle Me'mun'u kutsal kişi olarak kabul ederdik. Ehlibeyt İmamları Me'mun'un iç yüzünü açığa çıkarıp tamamen tanıtmasaydı kesinlikle Me'mun dünyada ilim ve dinin kahramanlarından sayılırdı.

Konumuz İmam Musa b. Cafer'in (a.s) şahadetinin nedenlerini incelemektir. Neden Musa b. Cafer'i (a.s) şehit ettiler acaba? Birincisi Musa b. Cafer'in (a.s) tarihte şehit olduğu şüphe götürmez kesin bir olaydır; bunu hiç kimse inkâr etmemiştir. En muteber ve en meşhur rivayetlere göre Musa b. Cafer (a.s) dört yıl zifiri karanlık zindanlarda kalmış ve zindanda da şehit olmuştur. Zindanda İmam Musa b. Cafer'e (a.s) defalarca özür dilemesi ve diliyle itirafta bulunması önerilmişti; fakat İmam (a.s) bunu kabul etmemiştir; tarihte böyle geçer.


Yüklə 1,04 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   43




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin