Ehl-i Beyt İmamlarının Siyasi Tutumları


Üçüncü İhtimal a) İranlıların Oyunu Almak



Yüklə 1,04 Mb.
səhifə31/43
tarix20.11.2017
ölçüsü1,04 Mb.
#32306
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   43

Üçüncü İhtimal




a) İranlıların Oyunu Almak


Diğer ihtimal, bunun Me'mun'un kendi düşüncesi olmasıdır; Me'mun başından beri samimi değildi ve siyaset gereği böyle bir işe girişti. Öyleyse nedir bu siyaset? Bazıları, İranlıları çekmek için böyle yaptığını söylüyorlar; çünkü İranlılar Şiî ve Ali (a.s) oğullarına eğilimliydiler. Ta başından beri Abbasîlere karşı kıyam edince "er-Rıza (veya er-Raziyy) min Âl-i Muhammed" yani Muhammed'in Ehlibeyt'inin rızası sloganıyla kıyam ettiler. Dolayısıyla tarihte geçtiği üzere (hadis kaynaklı değil) "Rıza" lakabını Me'mun verdi İmam Rıza'ya (a.s). Yani İmam Rıza'yı (a.s) kendine veliaht olarak atayınca, bundan böyle İmam'ı "Rıza" diye çağırın, dedi. Me'mun bu hareketiyle İranlıların yaklaşık doksan sene önceki "Muhammed'in Ehlibeyt'inin rızası" sloganıyla ettikleri kıyamın anısını yaşatmak istiyordu. Demek istiyordu ki, bakın! Ben sizin seksen doksan yıllık isteğinizi yaşatıyorum; sizin istediğiniz kişiyi getirdim işte; içinden ise, "Şimdilik bunların gönlünü alalım; daha sonra İmam Rıza'nın bir çaresine bakarız." diyordu. Şu da var ki, Me'mun yirmi sekiz yaşında bir gençti; otuz yaşına varmamıştı daha. İmam Rıza (a.s) ise yaklaşık elli yaşındaydı. (Şeyh Saduk ve diğerlerinin dediğine göre yaklaşık kırk yedi yaşındaydı; bu görüşün doğruluk payı daha fazladır.) Görüldüğü kadarıyla bu adamın veliahtlığının bana bir zararı dokunmaz. O benden en az yirmi yaş daha büyüktür. Birkaç yıl yaşasa bile sonuçta o benden önce ölecektir.

Dolayısıyla, bir görüş de İmam Rıza'nın (a.s) veliahtlık plânının Me'mun'un siyaseti olduğu yönündedir. Bu fikir Me'mun'un kendi düşüncesiydi; Me'mun bu girişimle siyasi bir hedefe ulaşmayı amaçlıyordu ve o da İranlıları yatıştırmak ve onların gönlünü almaktı.


b) Alevilerin Kıyamlarını Yatıştırmak


Bazıları Me'mu'un bu siyaseti için başka bir neden göstermişlerdir ve o da Alevilerin[1] kıyamlarını yatıştırmaktır. Aleviler bir sorun olmuşlardı; birkaç yılda bir (ve bazen de her yıl) memleketin bir köşesinde kıyam başlatılıyor ve bu kıyamın başını da bir Alevi çekiyordu. Me'mun Alevilerin gönlünü alıp onları yatıştırmak veya halk karşısında onlara bahane vermemek için yaptı bu işi. Alevilerin önderini getirip kendi düzenine sokunca kesinlikle onlar da, "Demek ki bizim de bu hilâfette bir payımız var; o hâlde biz de gidelim oraya" diyeceklerdi. Nitekim Me'mun onlardan birçoğunu kendisine göre büyük günahlar işlemiş olmalarına rağmen bağışladı; örneğin İmam Rıza'nın (a.s) kardeşi Zeyd-i Nar'ı affetti. Me'mun kendi içinden, bunları razı edip kıyamları engelleyeyim, diye düşünüyordu. Gerçekte ise Alevilerin yatışması için hilâfette onlara da bir pay vermek, sonra da diğer insanları onların etrafından dağıtmak istedi. Böylece Alevileri etkisiz hâle getirmek istedi; Aleviler de "Biz halifeye karşı kıyam etmek istiyoruz." diye nereye gitselerdi, halk "Sizin de hilâfette payınız var; şimdi İmam Rıza veliahttır; dolayısıyla siz İmam Rıza'ya karşı kıyam etmek istiyorsunuz." diyeceklerdi.

 

[1]- [Bu kitapta "Aleviler"den maksat, Hz. Ali'nin (a.s) soyundan gelenlerdir.]


c) İmam Rıza'yı Etkisiz Hâle Getirmek


İmam Rıza'yı (a.s) veliahtlığa geçirmek düşüncesinin Me'mun'un kendi düşüncesi olduğunu ve bu işin siyasi amaçlarla yapıldığını doğrulayan üçüncü ihtimal İmam Rıza'yı (a.s) etkisiz hâle getirmektir. Rivayetlerde şöyle geçer: İmam Rıza (a.s) bir gün Me'mun'a, "Senin hedefin budur." buyurdu. Sistemi eleştiren ve sisteme ters düşen kişileri etkisiz hâle getirmenin yollarından biri de o sistemde ona bir makam vermektir. Bu durumda, insanlar rahatsız olurlarsa, onlar insanların bu rahatsızlığından kendi hedefleri için yararlanamazlar. Hatta rahatsız olan insanlar onlara karşı tahrik olurlar. Halk, hilâfet Ali (a.s) evlatlarınındır; onlar halife olacak olurlarsa dünya gülistana dönüşür; adalet şöyle uygulanır diyorlardı. Me'mun, halkın daha sonra, "Değişen bir şey olmadı, durum değişmedi." söylemesi için veya "Bunlar hilâfete geçmedikleri için böyle konuşuyorlar; fakat kendileri hilâfete geçecek olsalar susar ve konuşmazlar." diye Ali (a.s) oğullarını suçlamak için İmam'ı (a.s) veliahtlık makamına getirdi.

Tarih açısından, İmam Rıza'yı (a.s) veliahtlık makamına getirmek fikrinin kime ait olduğunu anlamak çok zordur: Bu Me'mun'un düşüncesi miydi, yoksa Fazl'ın düşüncesi miydi? Eğer bu Fazl'ın fikri idiyse sebebi neydi? Yok, eğer Me'mun'un fikri idiyse hangi sebeple böyle bir işe girişmişti? Bunu iyi niyetle mi yapmıştı acaba? İyi niyetle yaptıysa sonra bu niyetinden vazgeçti mi? İyi niyetle yapmadıysa izlediği siyaset neydi? Tarih açısından bunlar şüpheli şeylerdir. Elbette bunların birçoğunun bir takım nedenleri vardır. Ancak yüzde yüz budur diyebileceğimiz bir delil yoktur. Belki Şeyh Saduk ve diğerlerinin görüşleri doğru olabilir. Me'mun'un ilk başta samimi olduğunu, fakat daha sonra pişman olduğunu söylemek Şia'nın mizacıyla bağdaşmayabilir; nitekim diğer insanlarda da böyledir durum. (Bir zorlukla karşılaştıklarında hakka dönmeye karar verirler; fakat sıkıntıdan kurtulunca aldıkları kararı unuturlar): " Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız Allah'a halis kılarak O'na yalvarırlar. Fakat (Allah) onları salim olarak karaya çıkarınca hemen (O'na) ortak koşarlar." [1] Kur'ân-ı Kerim, bazı insanların denizin dalgasına tutuldukları zaman çok samimi ve halis olduklarını, fakat karaya çıkınca unuttuklarını naklediyor. Me'mun da dalgaya tutulunca böyle bir nezirde bulundu; ilk başta nezrini yerine getirmeye kararlıydı; fakat yavaş yavaş unutuverdi ve onun tam aksi yönünde hareket etti.

Bence konuyu İmam Rıza (a.s) tarafından incelememiz daha uygun olacak. Konuyu bu açıdan inceleyecek olursak, özellikle tarihin kesin olaylarını göz önünde bulundurursak bence Me'mun'la ilgili net olmayan birçok şey açıklık kazanacaktır.

[1]- Ankebut, 65.


Konunun Tartışmasız ve Kesin Olayları




1- İmam Rıza'nın Medine'den Merv'e Getirilişi


Tarihte vuku bulan kesin olaylardan biri, İmam Rıza'nın (a.s) Medine'den Merv'e getirilişidir. Bu hareket İmam'la (a.s) konuşularak ve İmam'ın (a.s) görüşü alınarak yapılmamıştı. Hatta bir kişi bile Medine'de İmam Rıza'ya (a.s) "Sizi neden çağırıyoruz?" diye daha önce mektup yazıldığını veya Hazretle görüşüldüğünü, daha sonra İmam'ın (a.s) da bu davet nedeniyle ve belli bir şey için Merv'e gittiğini yazmamıştır. Me'mun açık bir neden belirtmeksizin İmam'ı (a.s) Merv'e çağırttı.

Meseleyi ilk defa Merv'de İmam Rıza'ya (a.s) açtı. Sadece İmam Rıza'yı (a.s) değil; Ebutaliboğulları'ndan büyük bir grubu hiçbir seçenek hakkına sahip olmaksızın gözaltında Merv'e getirmelerini emretti. Hatta İmam Rıza'yı (a.s) belli bir güzergâhtan getirmelerini, kendilerinden korktukları için Şiî merkezlerinden geçirmemelerini emretti. İmam'ı (a.s) Kufe güzergâhından getirmemelerini, Basra, Huzistan ve Fars güzergâhından Nişabur'a getirmelerini tembihledi. Güzergâhı belirtmişti.

Bu iş için görevlendirilen kişiler de İmam Rıza'ya (a.s) karşı çok fazla kin ve düşmanlık besleyen kişilerdi. İlginç olan şu ki, bu iş için görevlendirilen "Celludî" veya "Culûdî" adındaki komutan (zahiren Araptır) Me'mun'a öyle sadık ve İmam'a (a.s) öyle muhalifti ki, Me'mun Merv'de meseleyi gündeme getirince "Ben bu işe karşıyım." dedi. Me'mun her ne kadar, "Kes sesini." dediyse de o, "Ben karşıyım." dedi. Onunla diğer iki kişi bu nedenle zindana atıldılar ve daha sonra da bu sebeple öldürüldüler. Şöyle ki: Bir gün Me'mun bunları yanına çağırttı. O sırada İmam Rıza (a.s) ve aralarında Zu'r-Riyaseteyn Fazl b. Sehl'in bulunduğu bir grup da oradaydı. Me'mun tekrar görüşlerini istedi; fakat yine açık bir şekilde, biz kesinlikle karşıyız bu işe dediler ve sert bir cevap verdiler Me'mun'a. Birincisinin boynunu vurduktan sonra ikincisini çağırttı. Fakat o da direnince onun da boynunu vurdu. Sıra "Celludî"ye geldi.[1] İmam Rıza (a.s) Me'mun'un yanında oturmuştu. Yavaşça ona, "Bunu bırak." dedi. Fakat Celludî, "Ey müminlerin emiri! Senden bir ricam var. Allah aşkına! Bu adamın benim hakkımdaki sözünü kabul etme." dedi. Me'mun, "Senin bu yeminini kabul ediyorum; kesinlikle onun senin hakkındaki sözünü kabul etmeyeceğim." dedi (Celludî, bağışlanması için İmam'ın (a.s) kendisine aracılık ettiğini bilmiyordu) ve oracıkta boynunu vurdular.

Her halükârda İmam Rıza'yı (a.s) bu şekilde getirdiler Merv'e. Ebutaliboğulları'nın hepsini bir yere, İmam Rıza'yı (a.s) da başka bir yere yerleştirdiler ve orada gözaltında tuttular. Me'mun bu meseleyi orada İmam'a (a.s) açtı. Tarih açısından kesin olan olaylardan biri budur.

 

[1]- Celludî'nin çok kötü bir geçmişi vardı; şöyle ki: Medine'de kıyam eden ve daha sonra mağlup olan bir Alevi'nin kıyamında Harun, Celludi'ye Medine'ye gidip Ebutaliboğulları'nın bütün mallarını yağmalamasını, hatta kadınların bile ziynetlerini bırakmamasını ve üzerlerindeki elbiseler dışında diğer elbiselerini de almasını emretti. Celludî, İmam'ın (a.s) evine geldi. İmam (a.s) önüne geçerek, "içeri bırakmam." dedi. Celludî, ben şahsen içeri girip kadınların üzerinden birden fazla bütün elbiseleri almakla görevliyim dedi. İmam (a.s) "İstediğin her şeyi ben getiririm sana, fakat içeri girmene müsaade etmem." buyurdu. Ne kadar ısrar ettiyse de İmam (a.s) izin vermedi. Daha sonra İmam (a.s) kadınlara "Neyiniz varsa ona verin, çekip gitsin." buyurdu. O da kadınların elbiselerini, hatta küpe ve bileziklerini alıp gitti.



Yüklə 1,04 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   43




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin