Ekm-bh-452-word


İYİ BİR KOMŞU, KALICI BARIŞ SEBEBİDİR



Yüklə 215,68 Kb.
səhifə3/4
tarix17.12.2017
ölçüsü215,68 Kb.
#35173
1   2   3   4

İYİ BİR KOMŞU, KALICI BARIŞ SEBEBİDİR

Açılış haftasında sergileri gezmek için uluslararası sanat çevrelerinden eleştirmen, küratör, müze ve galeri yöneticileri ile basın mensupları da dahil olmak üzere yurtdışından 3000’in üzerinde konuk ağırlayan 15. İstanbul Bienali’nin açılış toplantısında, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç bir konuşma yaptı: “Her fırsatta vurguladığımız gibi, Koç Holding olarak ekonomik ve toplumsal gelişimin bir bütün olarak gerçekleşmesinin çok önemli olduğuna inanıyoruz. Toplumsal gelişimin en önemli unsurlarından biri olarak da kültür ve sanatı görüyor; bu alanlara verdiğimiz desteği bir öncelik ve sorumluluk addediyoruz. Bu sorumluluk duygusu, müzelerimizin ve sanat kuruluşlarımızın arkasındaki temel felsefeyi de oluşturuyor. Ülkemizin en büyük çağdaş sanat platformu olan İstanbul Bienali’ni desteklemeye 2007 yılında başladık. Geçtiğimiz 10 yılın ardından; bu defa sponsorluğumuzun ikinci 10 yıllık dönemini de başlatmanın heyecanını yaşıyoruz. Sponsorluğumuzu sadece finansal destek sağlamanın çok ötesinde, stratejik bir işbirliği olarak görüyoruz. İstanbul Bienali’nin ve çağdaş sanat kültürünün zenginleşerek devam etmesi ve ülkemizin toplumsal kalkınmasını desteklemek adına katkılarımızı sürdüreceğiz” diyen Ömer M. Koç, konuşmasında İstanbul Bienali’nin bu yılki ‘iyi bir komşu’ başlığına da atıfta bulundu ve şöyle devam etti: “Hepimiz yaşayarak görüyoruz. Sınırların her geçen gün daha fazla sorgulandığı bir dünyayla; savaş ve gerginliklerin giderek tırmandığı zor bir dönemle karşı karşıyayız. Bu dönemde en büyük ihtiyacımız, gücünü kültürden ve evrensel değerlerden alan sanatın diline daha çok kulak vermektir. İnanıyorum ki, temel insani değerlerimizi kökten sarsan ve barışı gölgeleyen yabancılaşmaya karşı komşuluk, büyük bir kapı aralayabilir. İyi bir komşu savaş değil, kalıcı barış sebebi olabilir.”


BİENALİN EV SAHİPLERİ

Koç Holding sponsorluğunda ve Koç Topluluğu şirketlerinden Ford, Koçtaş, Arçelik, Allianz Türkiye, Aygaz, Opet ve Tüpraş’ın destekleriyle düzenlenen 15. İstanbul Bienali’nde 32 ülkeden 56 sanatçının farklı coğrafya ve zaman dilimlerinden hikâyeler anlattığı 150 eseri sergileniyor. Bienal bu yıl, Galata Rum Okulu, İstanbul Modern, Pera Müzesi, ARK Kültür, Yoğunluk Sanatçı Atölyesi ile Küçük Mustafa Paşa Hamamı olmak üzere birbirine yürüme mesafesinde altı komşu mekânda ziyaretçilerini ağırlıyor.

15. İstanbul Bienali süresince farklı alanlardan isimlerin katılımıyla gerçekleşen ücretsiz etkinliklerle de ‘iyi bir komşu’ başlığı üzerine düşünülmeye devam edilecek. Sanatçı ve akademisyen Zeyno Pekünlü’nün koordinatörlüğünü üstlendiği Kamusal Program kapsamında, uluslararası konuşmacıların katılımıyla gerçekleştirilecek sempozyumlardan film gösterimlerine ve konuşmalara, farklı kültürel coğrafyalardan davetli şeflerin birlikte yemek pişirecekleri atölye çalışmalarından İstanbul’un göçmen ve yerleşik müzisyenlerinin doğaçlama performanslara, okuma günlerinden çocuklar için animasyon ve tasarım atölyelerine pek çok farkı etkinlik düzenlenecek. Sanatçı Burçak Bingöl’ün seramikten çiçeklerle ürettiği ve Beyoğlu’na Kumbaracı 50, Pera Müzesi, Şimdi Cafe, Lebon Pastanesi gibi mekânlara yerleştirdiği güvenlik kameraları da şehrin çeşitli noktalarını Bienal heyecanına katacak.
ÖNCE ÇOCUKLAR VE SANAT

15. İstanbul Bienali, gençlerin ve çocukların da sanatla yakın temasına imkân tanıyacak şekilde kurgulandı. Liverpool Bienali eğitim küratörü Polly Brannan ve Pera Eğitim ekibiyle iş birliği içinde geliştirdiği çocuk ve gençlere özel eğitim programıyla, bienalin genç ziyaretçileri ev, komşu ve mahalle kavramları üzerine tartışmalar yürütme ve kendi sanat eserlerini yaratma imkânını yakalayacak. Ücretsiz gerçekleştirilecek eğitim programı, 12 Kasım’a dek devam edecek. Atölyeler pazartesi hariç her gün Pera Müzesi’nde gerçekleştirilecek.

Daha önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da rehberli turlarla ziyaret etme imkânı sunan bienal süresince, Galata Özel Rum İlköğretim Okulu, İstanbul Modern ve Pera Müzesi’nde, pazartesi hariç her gün, 11.00, 14.00 ve 16.00 saatlerindeki rehberli turlara katılabilir, VIP Rehberli Tur rezervasyonları için (212) 334 07 76 numaralı telefonla iletişime geçebilirsiniz.

‘’ÖZEL SEKTÖRÜN SANATA İLGİSİ ARTIYOR’’


KOÇ HOLDİNG KURUMSAL İLETİŞİM VE DIŞ İLİŞKİLER DİREKTÖRÜ OYA ÜNLÜ KIZIL, ÇAĞDAŞ SANATIN SANATÇI VE İZLEYİCİYE, SOSYAL VE EKONOMİK MESELELERE SANAT YOLUYLA ELEŞTİRİ GETİREBİLECEKLERİ DEMOKRATİK BİR ALAN SAĞLAMASINI ÖNEMSEDİKLERİNİ, HATIRLATIYOR VE TÜRKİYE’DE ÖZEL SEKTÖRÜN SANATA DESTEĞİNİN ARTMASINDAN DUYDUKLARI MEMNUNİYETİN ALTINI ÇİZİYOR.


Koç Holding, İstanbul Bienali ana sponsorluğunu Holding’in 100’üncü kuruluş yıldönümü olan 2026’ya kadar devam ettirme kararı aldı. İstanbul Bienali, Koç topluluğu için neden önemli?

Koç Holding olarak, kültür ve sanatı toplumsal gelişimin en önemli unsurlarından biri olarak görüyoruz. Dolayısıyla bu alanlara destek verme sorumluluğumuzu ve çağdaş, dinamik fikirleri destekleyen bir kurum olarak algılanmayı önemsiyoruz. Sponsorluk çalışmalarımızda bu nedenle toplumun farklı kesimlerine ulaşabilecek, izleyici nezdinde sahici olacak ve toplumda dalga etkisi yaratacak işleri tercih ediyoruz. Bienaller bu anlamda kentlerin, bulundukları ülkenin hem marka değerine hem de ortak hafızasına kalıcı etkiler bırakan, çoksesli, çokyönlü organizasyonlar. Üstelik dünyanın farklı kültürlerinden sanatçıları ve yerel sanat camiasını bir araya getirdiği için kenti kültürel bir buluşma noktası haline de getiriyorlar. Venedik, Sydney ve Sao Paulo ile birlikte en çok ilgi gören dört büyük bienalden biri olarak bilinen İstanbul Bienali nedeniyle iki yılda bir İstanbul’un bu yönü, tüm dünyada yeniden anımsanıyor. Dünyanın her yerinden sanatçı ve sanatseverler İstanbul’a akın ediyor. Bizim için destek verdiğimiz projelerin toplumsal anlamda fayda üretmesi kadar, yaratılacak etkinin Türkiye ile sınırlı olmamasını sağlaması da önemli. Ayrıca uzun soluklu beraberlikler sağlayabileceğimiz partnerlerle, Topluluğumuzun kurumsal değerleriyle örtüşen projelerde yer alıyoruz. Bienal de bu prensip ve yaklaşımlarımızla birebir örtüşüyor.


Sponsorluklarının kültür ve sanat dünyası için nasıl bir önemi olduğunu düşünüyorsunuz?

Özel sektör kuruluşlarının kültür sanat alanına ilgisinin giderek arttığını görmek Koç Holding olarak bizi de memnun ediyor. Cumhuriyet tarihinde önde gelen sanayi kuruluşlarının bu konuda üstlendiği misyon sayesinde tüm Türkiye’nin kültürel mirası zenginleşti. Bu kültürel miras, Türkiye’nin ekonomisine de katkıda bulundu. Daha da önemlisi Türkiye’yi dünyanın geri kalanıyla bütünleştirmekte önemli bir aracı oldu. Özellikle yeni bir teknolojik çağın kapılarının aralandığı günümüzde, küresel vizyona sahip olmak sadece teknolojik yatırımlara ağırlık vermek anlamına gelmiyor. Dünyadaki gelişmeleri yakından takip eden genç ve dinamik bir neslin yetişmesi kadar, çağdaş sanatla temas halinde, estetik ve eleştirel yetenekleri gelişmiş, kendini sanatla ifade edebilen bir toplum olabilmemiz de çok önemli. Böyle bir neslin yetişmesine katkı sağlamak için kültür ve sanat kanalını kullanan tüm özel sektör temsilcilerinin çabalarını önemsiyoruz. Koç Holding olarak model alınabilecek projeler yaratmaya devam edeceğiz.


Özellikle de billboard’larda karşımıza çıkan “İyi bir komşu, sizinle aynı gazeteyi mi okur?”, “İyi bir komşu, sizin gibi yaşayan birisi midir?” gibi sorular, insanlara empatiyi hatırlattı. Bienalin bu yılki teması size neler düşündürdü?

Dünya zor bir dönemle karşı karşıya. İnsanların gündelik hayatından ülkelerin gerilimlerle dolu gündemlerine kadar, her açıdan sınırların sorgulandığı süreçlerden geçiyoruz. Çağdaş sanat, sanatçıya da izleyiciye de sosyal ve ekonomik sorunlarla ilgili sanat yoluyla yorum, eleştiri getirebilen demokratik bir alan sağlıyor. Biz de bu demokratik ortamı destekliyoruz. 15. İstanbul Bienali, komşuluk gibi temel bir olgunun hayatımızdaki anlamını sorgulama imkânı tanıyor. Bugün sanatın birleştirici, kimi zaman huzurlu kimi zaman tutkulu diline her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Bu dil aracılığıyla ve komşuluğun özündeki temel insani değerleri hatırlarsak, toplumsal ve bireysel hayatlarımızdaki barışı gölgeleyen yabancılaşmaya karşı daha güçlü olabiliriz.


İstanbul Bienali'nin son yıllardaki izleyici artışıyla ilgili ne tür geri bildirimler alıyorsunuz?

İstanbul Bienali, özü itibarıyla farklılıkların ve farklı düşüncelerin yan yana sergilenebildiği bir platform. Ancak bu özünü paylaşabildiği oranda misyonunu tamamlayabileceğine inanıyoruz. Son üç bienal, ücretsiz sergilenmesi, ayrıca güncel sanatın giderek önem kazanması ve genç neslin bu konuda aktif olması nedeniyle rekor sayıda katılımcı tarafından izlendi. Koç Holding olarak Türkiye’de sanat ortamının gelişimine destek olurken geniş kitleleri ve özellikle yeni nesli güncel sanatla buluşturma misyonumuzu yerine getirmekten mutluluk duyuyoruz. Bu misyonunu tüm Koç Topluluğu şirketleri benimsiyor. Her sene Topluluk şirketleri Bienal Destekçisi, Özel Proje Sponsoru, Katalog ve Sergi Kitapçıkları Sponsoru gibi görevler üstlenerek bu önemli organizasyonun gerçekleşmesi için İKSV’nin ve sanatçıların yanında hazır bulunuyor.


Koç Holding İstanbul’a her bienalden kalıcı bir eser armağan etme kararı aldı ve ilk olarak Ugo Rondinone’nin ‘Buradan Nereye Gidiyoruz?’ adlı eseri Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nin çatısına yerleştirildi. Eserin neden seçildiğini anlatabilir misiniz?

İstanbul Bienali ile Koç Holding arasında yapılan yeni bir anlaşma çerçevesinde bu yıldan itibaren her bienalde İstanbul’a kalıcı bir eser bırakılma kararı alındı. Eserleri Roma, Londra ve New York’ta kamusal alanlarda sergilenen İsviçreli sanatçı Ugo Rondinone'nin 1999 yılında, 6. İstanbul Bienali için ürettiği neon ışıklardan oluşan heykeli Taksim Meydanı’nda sergilenmişti. İşin yeni bir düzenlemesini her gün Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden geçen yüz binlerce kişi, Rondinone’nin eserini görebilecek ve bu soru onlara geleceklerini ve umutlarını düşündürecek.



KAPI ÇALANA AÇILIR
NAKKAŞTEPE’DEKİ ABDÜLMECİD EFENDİ KÖŞKÜ, 15. İSTANBUL BİENALİ SÜRESİNCE KOÇ HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI ÖMER M. KOÇ KOLEKSİYONU’NDAN BİR SEÇKİYE EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR.
İstanbul’un en özel yapılarından biri olan Üsküdar, Nakkaştepe’deki Abdülmecid Efendi Köşkü, sanatın özel dilini tarihin dokusuyla birleştiren çok özel bir sergi dolayısıyla ilk defa kapılarını ziyaretçilere açıyor. "Kapı Çalana Açılır" sergisi, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç Koleksiyonu’nda bulunan, Türkiye ve dünyadan 24 sanatçının 1700’lerden günümüze geniş bir döneme yayılan ve bir kısmı Türkiye’de ilk kez sergilenen 30 yapıtını bir araya getiriyor.

VKV Kültür-Sanat Danışmanı ve Arter Kurucu Direktörü Melih Fereli ile Ömer M. Koç Koleksiyonu Yöneticisi Károly Aliotti’nin küratörlüğünde gerçekleşen sergi, Bienal boyunca, 12 Kasım'a kadar devam edecek. 19’uncu yüzyıl Osmanlı mimarisinin en önemli örneklerinden biri olan köşkün kapılarını, sanatın ‘güçlü ve etkileyici’ sesi eşliğinde zamanda bir yolculuğa çıkmak isteyenlere açacak.


ZAMANIN ELÇİLERİ: SANAT VE MİMARİ

2010’dan bu yana Arter’in Kurucu Direktörlüğünü yürüten Melih Fereli ile Ömer M. Koç’un kişisel sanat koleksiyonunun yöneticiliğinin yanı sıra çeşitli çağdaş sanat yayınlarına katkıda bulunan Károly Aliotti’nin, zaman ve değişim, hareket ve duraksama gibi kavramlar arasındaki ilişkiyi sorguladığı sergide Patricia Piccinini, Ron Mueck ve Carsten Höller’in yapıtları köşkte zamanın akmaya devam ettiği hissini veriyor. Daphne Wright, Yaşam Şaşmazer ve Franz Xaver Seegen gibi sanatçıların işleri ise zamana yenik düşmüş gibi görünüyor. Leyla Gediz, Anıl Saldıran ve Semiha Berksoy zamanın değişkenliğini vurgularken Ekin Saçlıoğlu, Alejandro Metallo Gibert ve Taner Ceylan’ın yapıtları ise dönüşümün kaçınılmazlığını gözler önüne seriyor. Sergide 15. İstanbul Bienali’nin küratörlüğünü üstlenen Elmgreen ve Dragset ikilisinin de iki yapıtı yer alıyor.


YAKIN PLAN

GENÇLİK RÜZGARI NEREYE DOĞRU ESİYOR?
DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDA YENİ KUŞAKLARI VE ONLARIN EĞİLİMLERİNİ ANLAMAYA YÖNELİK ARAŞTIRMALAR YAPILIYOR. DİJİTAL ÇAĞIN YERLİLERİ OLARAK TANIMLANAN YENİ NESİL HAYATTAN, GELECEKTEN NE BEKLİYOR?

BİRAY ANIL BİRER


İnsanlık tarihinde, genç nüfusun en kalabalık olduğu zamanları yaşıyoruz. Tüm dünyada yeni sanayi devriminin, çevresel hassasiyetlere dayalı ekonomik dönüşümlerin, politik çekişmelerin yön verdiği bir dönemde, ‘genç nüfusun’ algıları, eğilimleri ve tercihleri, değişimin asıl tetikleyicisi oluyor. Araştırma şirketleri de için geleceği belirleyecek gençleri anlamak için var gücüyle çalışıyor.

Dünya Ekonomik Forumu’na bağlı ve kendilerini “genç insanlar ağı” olarak tanımlayan bir topluluk olan Global Shapers Community’nin, dünyanın farklı bölgelerindeki 186 ülkeden 18-35 yaş arası 24 bin gençle yürüttüğü The Annual Survey 2017 anketi, bu konuda yapılan en büyük anket. Politik, ekonomik ve sosyal açıdan ortaya koyduğu sonuçları dikkat çekiyor. Öte yandan Universum İdeal İşverenler Araştırması’nın Türkiye’de 45 binin üstünde gençle yaptığı anketin sonuçları da ülke gençlerinin gelecekle ilgili düşüncelerine ışık tutuyor. Deloitte Y Kuşağı Araştırması 2017 ise, hem dünyada hem Türkiye’de profesyonel dünyaya karışacak gençlerin durumunu anlamak isteyenlerin ilgi gösterdiği bir çalışma. Sonuç olarak bugünün yetişkinleri, geleceği formüle etmelerine yarayacak doneleri alabilmek için bu araştırmalardan yardım alıyor.

Her dönem, yeni neslin kendisinden öncekilere nazaran nasıl davranışlar sergilediği, araştırmacıların iştahını açan bir konu oldu. Nesiller farklı kuşak isimleriyle etiketlendi. Bu trend, çağımızda hiç olmadığı kadar önem kazandı. Geleceğin hızla değişen donelerini elde etmek isteyenler, bugün 1990’ların ortalarında doğan, en yaşlısı liseden yeni mezun olmuş gençleri tanımak için tüm gücüyle çalışıyor.

ÇEVRİMİÇİ, GLOBAL VE DUYARLI

Genç nesille ilgili en net veri, onların dijital çağın yerlileri olduğu gerçeği. Bir önceki nesil, dijital çağın öncüsüydü. Sosyal medyanın, anında mesajlaşmanın, akıllı telefonların, arama motorlarının ve mobil devrimin ortaya çıkışına ve yükselişine tanıklık ettiler. Ancak şu an 18-25 yaş aralığında olan gençler bu yeniliklerin içine doğdu. Her an bağlantı kurma, küresel bilgiye saniyeler içinde ulaşma, kişisel paylaşımlarla belirsizleşen özel hayatı ihlalin sınırları, 7/24 haber sirkülasyonu gibi olgular, onlar için doğal şeyler. Global vatandaş da sayılabilirler. Dünyanın her geçen gün daha büyük bir kısmının çevrimiçi olmasıyla küçülen coğrafyada, sınırlarının ötesindeki benzer değerlere sahip yaşıtlarıyla olayları gerçek zamanlı paylaşmaları nedeniyle, ilk küresel nesil olarak tanımlanabilirler.

Global Shapers Community’nin yürüttüğü anketin sonuçları, gençlere atfedilen özellikleri düşündüğümüzde epey şaşırtıcı. Araştırmaya göre gençler, bugün dünyayı etkileyen meseleler içinde en çok iklim değişikliği ve doğanın tahrip edilmesi konusunda kaygılılar. İklim değişikliğinin bu yıl üçüncü kez en ciddi küresel sorun olarak görülmesi, gençlerin Paris Anlaşması gibi çabalarla ikna olmadığını da gösteriyor. Bugünkü bölgesel/küresel istikrarsızlıkları göz önünde bulundurduğumuzda, anket sonuçlarına göre gençlerin sırasıyla savaşlar ve eşitsizliklerden dolayı kaygı duymaları anlaşılabilir. Yoksulluk, dinsel çatışmalar ve devletlerin güvenilmezliği de listede üst sıralarda.

Ankette ortaya çıkan bir diğer önemli sonuç da gençlerin medyaya, büyük şirketlere ve hükümetlere güvenmiyor oluşu. Ankete katılanların sadece yüzde 30’u medyaya güvendiğini söylerken, yüzde 46’sı güvenmediğini belirtti. Gençler aynı şekilde bankalara ve hükümetlere de güvenmiyor. Yüzde 22,7’si yolsuzluktan şikayetçi. Gençlerin en güvendiği kurumlar ise okullar, uluslararası örgütler, işverenleri ve mahkemeler.

Global Shapers Annual Survey 2017, gençlerin aslında kariyer odaklı olduğunu da ortaya koyuyor. İş fırsatlarını düşünürken gözettikleri en önemli kriterler sırasıyla maaş, işe yarama hissi ve kariyer gelişimi. Gençlerin sadece yüzde 16’sı hayatını yaşamak uğruna kariyerden ve maaştan ödün verebileceğini söylüyor. Genç kuşağın tembel olmadığını gösteren bir diğer sonuç da yüzde 81 gibi bir oranın kariyer gelişimi için uzak ülkelere gitmeye gönüllü oluşu. İş için gitmek istedikleri ülkelerin başında ABD, Kanada, İngiltere, Almanya ve Avustralya geliyor.

TEKNOLOJİ VE EMPATİ

Son yıllarda iş hayatındaki teknolojik gelişmeler, işverenlerin insan yerine robot çalışanlar tercih edebileceği yönünde kaygıları artırdı. Buna rağmen, gençlerin yüzde 79’u teknolojinin iş imkânlarını öldüreceğinden ziyade yeni iş olasılıkları yaratacağına inanıyor. Yakın gelecekte en büyük teknoloji trendinin ne olacağı sorulduğunda ise ankete katılan gençlerin yüzde 28’inin cevabı yapay zeka oluyor. Eğitim, yeni teknolojilerden faydalanacak en büyük alan olarak görülüyor. Yine de gençlerin sadece yüzde 3,1’i robotların kendileri için karar vermesine razı.

Bu yılın anketinden çıkan şaşırtıcı sonuçlardan sonuncusu da yeni kuşağın empati kurmaya eğilimli oluşu. Katılımcı gençlerin neredeyse üçte ikisi (yüzde 73,6) ülkelerinde mültecilerin varlığına sıcak baktığını söylüyor. Hükümetlerinin mülteci krizi konusunda ne yapması gerektiği sorulduğunda, gençlerin yarısından fazlası mültecilerin ulusal iş gücüne katılması için daha çaba gösterilmesi gerektiği görüşünde. Söz konusu gençlerin sadece yüzde 3,5’i mültecilerin sınır dışı edilmesi gerektiğini belirtmiş. Günümüzün küresel belirsizlik ve izolasyon çağında, gençlerin yüzde 86,5 kendilerini bir ülke, din veya etnik grupla özdeşleştirmektense sadece “insan” olarak görüyor.

TÜRKİYE’DE ENDİŞELER FARKLI

Universum’un Türkiye ve Ortadoğu çalışmalarından sorumlu Evrim Kuran, Türkiye’de 25-35 yaş arası 27 milyon, 18-25 yaş arası ise 20 milyon genç olduğunu söylüyor. Gençler için “özgürlüğüne düşkün, kolay adapte olabilen, çabuk vazgeçen, iyi eğitimli, otoriteye meydan okuyan, teknoloji hayranı” sıfatlarını kullanıyor. Bu kuşakların sahip oldukları imkânlar ise küreselleşmenin ve kültürlerarası etkileşimin arttığı bir dönemin etkilerini birebir gösteriyor. Öte yandan, yürüttükleri İdeal İşverenler Araştırması’nın sonuçları, Türkiyeli gençlerin uluslararası anket sonuçlarından sapmalar gösterdiğini de ortaya koyuyor. Hem Universum hem de Deloitte Y Kuşağı Araştırması 2017 sonuçlarına göre işsizlik, Türkiyeli gençlerin en çok endişe duyduğu konu. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün 2016 raporlarına göre Türkiye’nin 15-29 yaş arası gençler listesinde işsizlik oranı yüzde 30 ve Türkiye bu oranla listenin birinci sırasında. Bu durum, Universum İdeal İşverenler Araştırması’nın ortaya koyduğu sonuçlarla paralellik gösteriyor. Araştırmaya göre Türkiyeli gençlerin iş ve kariyer seçimlerindeki önceliği, Batı’daki yaşıtlarının aksine, iş ve yaşam dengesi olamıyor. Türkiye’deki üniversitelilerin çoğu, girişimciliğini ve yaratıcılığını kullanabileceği bir iş istiyor. Evrim Kuran, Türkiyeli gençlerin kariyer sürecini şöyle anlatıyor: “Bir şirkete giriyorlar. Yaklaşık altı ay ila bir yıl içinde bütün amaçları değişiyor. Kariyer hedeflerinde para kazanmak birinci sıraya yerleşiyor. Yani bütün anlam, erozyona uğruyor. ‘Madem istediklerimi gerçekleştiremiyorum, bu şirketin gerçeklerini değiştiremiyorum, ben de bari parama bakayım’ diyorlar.” Kısacası Türkiye’deki çalışma şartları hayatlarında ve yaptıklarında anlam arayan gençlerin potansiyelini gerçekleştirmesine izin vermiyor.

Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 30 ülkede, 25-35 yaş arası 8 bin çalışanın katılımıyla gerçekleştirilen Deloitte Y Kuşağı Araştırması 2017’ye göre gençler, iş dünyasında liderlerin kendilerini net bir şekilde ifade etmelerini, dışlandığını düşünen kesimlerin sesi olmalarını, görüşlerini tutkulu bir şekilde dile getirmelerini ve değişimler konusunda hızlı davranmalarını istiyor. Türkiye’deki katılımcıların yüzde 71’i, şu anda 18 yaş ve altındaki kuşağın iş dünyasında etkili bir varlık göstereceğine inanıyor. Geleceğin yapı taşları, dünyayı, çevresini ve kendilerini sandığımızdan da fazla önemsiyor.
DÜNYAYA YÖN VEREN GENÇLER

Dünya Ekonomi Forumu inisiyatiflerinden Global Shapers Community, yerel, bölgesel ve küresel meselelere çözüm arayan 30 yaş altı gençlerden oluşuyor. Altı binden fazla üyeye sahip topluluk 160 ülkedeki 378 şehirde faaliyet gösteriyor. Shapers ekipleri her şehirde kendi yerel halkının ihtiyaçlarına cevap verecek projeler oluşturmak için örgütleniyor; doğal felaketler, yoksulluk ve iklim değişikliğiyle mücadele gibi başlıklar altında çalışıyorlar. Global Shapers Community’nin İstanbul Hub’ı 2011 yılında kuruldu. Sporcu, girişimci, genç profesyonel, gazeteci, akademisyen, avukat, sanatçı gibi birbirinden farklı alanlarda başarılar elde etmiş bireylerden oluşan Hub’ın 2016/2017 dönemi için belirlediği öncelikler, kadının güçlendirilmesi ve Dördüncü

Sanayi Devrimi.

MESLEK SIRRI


GLOBALLEŞEN DÜNYADA YENİLİKLERE UYUM SAĞLAMALIYIZ”



İstanbul'da 21 yıldır başarıyla Tofaş bayiliğini sürdüren Erkay Otomotiv’in kurucusu Erdal Kaygusuz, mesleğini ilk günkü azimle sürdürme konusunda kararlı.
BİRAY ANIL BİRER
Bize kendinizden bahsedebilir misiniz? Mesleğinize ne zaman ve nasıl başladınız?

İstanbul’da üniversiteyi kazandıktan sonra, henüz eğitim hayatım devam ederken çalışmaya başladım. O dönemde hem okula devam ediyor hem de saraciye olarak çalışıyordum. Ardından, üniversitede tanıştığım hayat arkadaşım da beni yüreklendirince hobi olarak başladığım araç alım satımı işini profesyonel olarak devam ettirmeye karar verdim.




Tofaş ile yollarınız nasıl kesişti?

Profesyonel olarak başladığım araç alım satım işinde ağırlıklı olarak Tofaş markalı araçları alıp satınca Tofaş’la birlikte yoluma devam etmek istediğimi anladım. Bu konuda yaptığım araştırmalar ve görüşmeler sonucunda bayilik almanın en doğru tercih olacağını gördüm, çünkü Tofaş bayiliği alarak Koç Grubu gibi Türkiye’nin sayılı şirketlerinden birinin bünyesine girmek önemliydi. Tofaş, Koç Topluluğu’nun en önemli kilometre taşlarından biri. Ben de bayilik müracaatında bulundum. Bayiliğim 1996 yılında onaylandı. Ekip arkadaşlarımla tesisimizi açtık ve çalışmaya başladık. 2000 yılında ana bayilik müracaatında bulunduk ve onay aldıktan sonra entegre tesisini oluşturduk. 2003 yılından beri ana bayi olarak işimizi en iyi şekilde yapmaya ve markamızın adını en iyi şekilde temsil etmeye çalışıyoruz.



Bayinizde Tofaş adına nasıl faaliyetler yürütüyorsunuz?

Fiat marka filo ve perakende araç satışı, servisi; otoeksper adı altında ikinci el garantili araç alımı ve satımı gibi faaliyetlerde bulunuyoruz.




Koç Topluluğu’yla çalışmak nasıl etkiledi mesleğinizi?

Koç sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın da en büyük ve başarılı Topluluklarından biri. Böyle bir Toplulukla çalışmak bize de başarıyı, kurumsallığı ve sürekli gelişimi getirdi. Her zaman doğru ve güvenilir adımlar atmayı öğrendik. Ürün ve hizmetlerimizin kalitesini çalışanlarımızın kalitesiyle birleştirerek müşterilerimizin sürekliliğini sağlamayı ilke edindik. Koç Grubu sayesinde daima en iyi olmayı hedefledik ve piyasada lider olmayı amaçladık.




Ekibiniz kaç kişiden oluşuyor? Onlarla nasıl bir iletişim içindesiniz?

Ekibimiz toplam 130 kişiden oluşuyor. İş etiği ilkeleri doğrultusunda şeffaf, adil, saygılı ve dürüst bir iletişim halindeyiz. Profesyonel bir yönetimle, paylaşımcı bir çalışma ortamı yarattık. Bu prensibimiz bizi başarıya götürüyor.




Mesleğinizin zorlukları neler?
Başarı odaklı bir kişiliğe sahip olduğum için profesyonel bir ekiple çalışıp başarıyı sürekli en yüksek noktada tutmak gibi bir hedefim var. Globalleşen dünyada hepimizin yeniliklere uyum sağlaması gerekiyor. Edindiğiniz tecrübeleri bilgi birikimleriyle birleştirdiğinizde zorluklarla başa çıkabilmek çok güç olmuyor.
Bayinizin yer aldığı Mahmutbey’den bahseder misiniz? Bölgeyi Tofaş için farklı kılan özellikleri var mı?

2000’li yılların başına kadar köy hüviyetinde olan Mahmutbey’in şehrin plazalarla dolu yeni ofis üssüne dönüşüyor olması umut verici. Bölgeye talep gün geçtikçe artıyor. Sürekli değişen, yenilenen ve sanayileşmeyle beraber ciddi bir konut alanı haline de gelen bir bölgede başarıyı dinamik kılmak zor, ama profesyonel yapımız sayesinde markamızı en iyi şekilde temsil etmeye devam ediyoruz.




Yüklə 215,68 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin