Ekolojik tarimda iÇ pazarin geliŞİMİ



Yüklə 3,61 Mb.
səhifə71/337
tarix07.01.2022
ölçüsü3,61 Mb.
#91017
1   ...   67   68   69   70   71   72   73   74   ...   337
BULGULAR VE TARTIŞMA
Bulgular

Metod kısmında belirtilen analizler organik ve inorganik meyvelerde başlangıçta ve 15’er gün aralıklarda yapılmış ve elde edilen veriler toplu olarak çizelge1’de verilmiştir.


Çizelge 1. Organik ve İnorganik Bursa Siyahı İncir Çeşidinde Soğukta Muhafaza Periyodu Boyunca Yapılan Analiz Sonuçları


Yetiştirme Şekli

Gün

Sertlik(lb)

Suda Çözünür Kuru Madde(%)

Titre Edilebilir Asitlik(%)

pH

Toplam Şeker

Solunum Hızı

MgCO2/kgh

ORGANİK

0

2.667 *a

8.133 f

0.385 bcd

4.380 g

1.010 cd

2.63 b

15

2.333 b

13.467 de

0.168 cd

4.363 g

0.178 e

2.51 c

30

2.500 b

14.200 cd

0.296 abc

4.587 f

0.781 e

1.97 d

45

2.500 b

14.267 cd

0.179 cd

4.680 cd

1.031 cd

2.20 c

60

1.600 cd

16.333 ab

0.458 a

4.640 e

1.154 cd

2.67 ab

İNORGANİK

0

2.500 b

12.333 e

0.112 d

4.503

0.949 de

2.56 b

15

1.967 c

4.267 cd

0.173 cd

4.627 e

1.382 b

2.11 c

30

1.667 cd

15.267 bc

0.391 ab

4.693 c

1.117 cd

2.67 ab

45

1.167 e

17.533 a

0.112 d

4.730 b

1.202 bc

2.67 a

60

0.167 f

15.400 bc

0.262 bcd

4.657 de

1.666 a

2.64 b

*Harfler %1 Düzeyinde Farklı Grupları Göstermektedir.
Meyve Eti Sertliği (MES)

Elde edilen sonuçlara uygulanan istatistik analizleri sonucu iki ayrı uygulama arasında önemli bir fark bulunamamış buna da örneklerin çok homojen seçilememesi neden olmuştur. Ancak gün ve yetiştirme koşullarının %1 düzeyinde etkili oldukları saptanmıştır. En yüksek meyve eti sertliği 2.66Lb ile başlangıç değerinde bulunmuştur.


Suda Çözünebilir Kuru Madde (SÇKM)

Muhafaza süresince SÇKM üzerine yapılan analizlere göre inorganik incir çeşidinde 15. günde ani bir azalış gözlenirken muhafaza süresince genel anlamda bir artış gözlenmiştir(Çizelge 1). Farklı günler SÇKM üzerinde %1 düzeyinde önemli olduğu bulunmuştur. En yüksek değer %17.5 ile inorganik incirlerde 45. günde ve en düşük değer %4.2 ile yine inorganik incirlerde 15. günde saptanmıştır.


Titre Edilebilir Asitlik

Soğuk muhafazaya alınan meyvelerde depolama süresince titre edilebilir asitliğin ani bir değişim göstermediği anlaşılmaktadır. Ancak depolama sonuna doğru asitliğin bir miktar azaldığı tespit edilmiştir. Organik meyvelerin depolama sonunda inorganik olanlara göre daha az asidik olduğu açıktır.(Çizelge 1). TEA üzerine yapılan değerlendirmelere göre en yüksek değer %0.48 ile organik incirlerde 60. günde ve en düşük değer %0.112 ile inorganik incirlerde 45. günde olduğu tespit edilmiştir.


PH

pH değerleri asitlik değerlerinin azalması ile ilişkili olarak artmıştır. Yapılan istatistiki analiz sonucunda %1 düzeyinde pH değerlendirmelerinin örnekler üzerinde önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Çizelge 1’den de anlaşılacağı gibi en yüksek pH değeri 4.730 ile inorganik incirlerde 45. günde ve en düşük değer ise 4.363 ile organik incirlerde 15. günde bulunmuştur.


Toplam Şeker

Her iki meyvede de toplam şeker içeriği depolama süresince artış göstermiştir. Bu artış inorganik meyvelerde düzenli, bir seyir izlerken organik meyvelerde 30. günde bir azalma ve akabinde tekrar artış gözlenmiştir. Bu noktada analizin yapılması esnasında bir hatanın olup olmadığı bir şüphedir. Toplam şeker niceliğinin en yüksek değeri 1.666 ile 60. günde organik meyvelerde; en düşük değeri ise 0.178 ile 15. günde inorganik meyvelerde tespit edilmiştir.



Solunum Hızı

Solunum hızı analizleri organik meyvelerde depolama süresince stabil bir artış olduğunu ancak inorganik meyvelerin bu denli hassas tepki vermediğini ortaya koymuştur. Bu durum organik olarak yetiştirilen meyvelerin nicelik açısından daha kıymetli olduğunu açıklamaktadır. Solunum hızının en yüksek değeri organik incirlerde 0.267 ile 60. günde ve en düşük değeri 0.197 ile inorganik meyvelerde 30. günde bulunmuştur (Çizelge 1).


Tat Ve Görünüş

Soğukta muhafaza süresince meyvelerin ilk günkü tat ve lezzetlerinde bir azalma olduğu ve bu sonuçların %1 düzeyinde önemli olduğu istatistiki olarak ortaya çıkmıştır. Ancak toplam muhafaza süresinin sonunda organik meyvelerin gerek dış kabuk gerekse meyve içi görünümlerinin diğer meyvelere göre üstün olduğu duyusal olarak tarafımızdan tespit edilmiştir.


TARTIŞMA
Yapılan bu çalışmada, organik ve inorganik incirler 60 gün boyunca muhafaza edilip, bu esnada meydana gelen kalite kayıpları üzerine araştırılmış ve çeşitli kriterler göz önünde bulundurularak istatistiki değerlendirmeler yapılmıştır.

İncirlerde deneme süresince MES’nde genel bir denge olduğu söylenebilir. Fakat zamanla meyvelerin yumuşadığı dikkati çekmiştir. Ayrıca meyve eti sertliğinde, deneme esnasında yapılan analizlerde 15. ve 45. günlerde bir çıkış gözlenmiştir. Bu durumun ürünlerin homojen olmamasından kaynaklanmış olabileceği düşünülmektedir. Karaçalı, 1993’e göre meyve eti sertliği çevre ve toprak koşullarına göre de değişiklik göstermektedir.

Organik ve inorganik olarak yetiştirilen incirlerde deneme süresince SÇKM değerinde genel bir artış gözlenmiştir. Türk, 1999’a göre Bursa Siyahında SÇKM miktarı ortalama olarak %15.23 ve Yılmaz, 1988’e göre ise %15.80’dir. Bu iki araştırmacının sonuçlarındaki, paralellik yapmış olduğumuz çalışmada da ortaya çıkmıştır.

Taze meyvelerde titre edilebilir asitlik değeri olgunluk ve çeşide göre değişmektedir. Türk, 1999’a göre bursa siyahı çeşidinde asitlik ortalama %0.8 dir. Ancak yapılan çalışmada organik ve inorganik meyvelerin asitlik niceliği yaklaşık olarak %0.4 olarak bulunmuştur. Aynı değerlendirmeler pH değeri içinde yapılabilir. Yılmaz 1988’e göre adı geçen çeşidin pH değeri 4.61 dolaylarındadır. Bu bulgu çalışmamızın sonuçları ile paralellik göstermektedir.

Her iki örnekte de toplan şeker niceliğinin en yüksek olduğu değer 60. günde ortaya çıkmıştır. Soğukta muhafazaya alınan bir meyve için depolama süresinin uzamasına karşılık şeker miktarının artması beklenen bir sonuçtur.

Karaçalı 1993’e göre olgunlaşma klimakteriyel yükseliş ile eş anlamlıdır. En uygun derim olumu klimakteriyel minimuma veya önceki birkaç güne rastlar. İncir meyvesi derimden sonra klimakteriyel yükseliş göstermemektedir. Meyvelerin solunum hızında deneme süresince genel bir denge durumu hakimdir.

Deneme süresince tat ve görünümde doğal olarak bir azalış gözlenmektedir. Bununla birlikte muhafaza süresinin sonunda inorganik incirlerde düşüşün organik incire göre daha fazla olduğu dikkati çekmiştir. Organik ve inorganik olarak depolanan incirlerde muhafazaya dayanım arasında büyük bir faklılık gözlenmemiştir ancak tat ve görünüş açısından organik meyveler daha üstün olduklarından ihracata yönelik incir işleyecek firmaların organik meyveleri tercih etmelerinin doğru olacağı kanısındayız.
SONUÇ
Organik yetiştirilen incirlerin inorganik yetiştirilen incirlere göre özelikle kabuk yapısında tat ve görünümde daha avantajlı oldukları, daha olumlu özelliklere sahip oldukları saptanmıştır. Özellikle muhafaza performansları organik olmayan incirlere göre daha yüksek bulunmuştur. Örneğin, SÇKM 60. günde organik meyvelerde en yüksek değeri (%16.3) almıştır. Aynı sonuç TEA’te de (%0.4) gözlenmiştir. Solunumda ise her iki uygulamada önemli bir fark görülmemiştir. Meyvelerin görünümünde ise beklenen sonuç alınmış yani inorganik meyvelerin daha yüksek puan aldıkları saptanmıştır. Ancak 60 günde her iki uygulamada da önemli azalışlar olmuştur.

Bu çalışmadan elde edilen sonuca gelince; Bursa Siyahı gibi bir incir çeşidinde, fazla bir teknik ve uygulamaya gereksinim duyulmadan organik yetiştiriciliğe geçilebileceği, bu yöntemle üretilen meyvelerinde muhafaza, taşıma ve pazarlama aşamalarında daha fazla avantaj yarattığı saptanmıştır.


KAYNAKLAR
Anonim, 1988. Çevre ve İnsan Dergisi. Türkiye’de Organik Tarım

Anonim, 1993. T.C. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı İl Müdürlüğü, İncir Yetiştiriciliği.

Çelikek, F. G., 1990. Effect Of Harvest Maturity and Precooling On Fruit Quality and Longevity of Fig ( Fuıcus Carica L. cv. Bursa Siyahi).

Karaçalı, İ., 1993. Bahçe Ürünlerinin Muhafazası ve Pazara Hazırlanması. Ege Üniv., Ziraat Fakültesi Yayınları. No:494

Türk, R., 1999. Bahçe Ürünlerinin Muhafazası ve Pazara Hazırlanması. Uludağ Üniv., Ziraat Fakültesi. Yayımlanmamış Ders Notları.

Türk, R., 1999. Subtropik İklim Meyveleri. Uludağ Üniv., Ziraat Fakültesi. Yayımlanmamış Ders Notları.

Yılmaz, İ., 1988. Bursa Siyahı İncir Çeşidinde Ön Soğutmanın Muhafaza Üzerine Etkinliği.

EKOLOJİK TARIM AÇISINDAN GENETİK KAYNAKLARIN VE GENETİK EROZYONUN ÖNEMİ
Harun EKİZ 1
GİRİŞ
Türkiye, dünya tarımında kültüre alınmış birçok bitkinin gen merkezi konumundadır. Dünyada kültürü yapılan bitkilerin orijini açısından sekiz ana merkez belirlenmiştir. Bunlardan; Akdeniz ve Yakındoğu gen merkezi ülkemizde birleşmektedir. Bu birleşmeden dolayı Türkiye, dünyada benzeri olmayan biyo çeşitliliğe sahiptir. Özellikle buğday başta olmak üzere birçok bitkide çeşit ve form zenginliği ülkemizde görülmekte olup bunların korunması ve devamlılığının sağlanabilmesi için gereken önlemler yeterince alınmamaktadır.

Çevre kirliliği, zirai mücadele ilaçlarının kullanılması, nüfus artışı, endüstri ve yerleşim alanları ile yeni tarım alanlarının açılması, aşırı otlatmalar, orman yangınları, aşırı derecede ağaç kesimi, doğal plantasyonlarda bulunan ekonomik öneme sahip formların yurt dışına kaçırılması gibi olayların artması sonucu meydana gelen tehditler de hızla artmaktadır. Primitif ve yabani formlar erozyona uğrama sonucunda giderek kaybolmakta ve daha önceleri varlığı bildirilmiş olan bazı genetik kaynaklara günümüzde artık rastlanılmamaktadır.

Genetik varyabilitenin geniş ve sınırsız olduğu doğal plantasyonlarda bulunan biyolojik çeşitliliğin yukarıda belirttiğimiz nedenler sonucunda yok olması genetik erozyon olarak ifade edilebilir. Bu yok oluşla birlikte sınırsız varyabiliteye sahip genetik kaynakların giderek daralması söz konusudur.

Doğal bitki örtüsünün erozyona uğratılmadan geleceğe aktarılması, ıslah çalışmalarının ve ekolojik tarımın geleceği açısından ve de tohum endüstrisinin ihtiyacı olan yeni çeşitlerin sürekli geliştirilmesi için önem taşımaktadır. Biyo çeşitliliğin korunması için yapılacak olan faaliyetler ile bitki ıslahçılarının kendi konularında yapacakları çalışmalar sonucunda elde edilen kazançlar, ekolojik tarım adına da elde edilmiş olacaktır.



GENETİK ÇEŞİTLİLİK
Genetik çeşitliliği bulunmayan ve aynı yapıdaki bireylere sahip canlı topluluğunun değişim gösteren çevre şartlarında devamlılığını sağlaması çok zordur. Karakterler bakımından varyasyon göstermeyen bir türde genetik çalışma olanağı da yoktur Çevre koşulları karşısında gösterilecek başarılı adaptasyon ve bitki ıslahındaki başarı, genetik varyabilitenin dayandığı tabanın genişliğine bağlıdır. Bu tabanın genişliği ise genetik çeşitliliğin yoğunluğu ile ölçülür. Vavilov’a (1927) göre, Türkiye dünyadaki sekiz gen merkezinden ikisi (Akdeniz, Yakındoğu gen merkezi) üzerinde yer almaktadır (5). Bu teori ile ülkemiz üç kıtanın türlerini içermekte ve bitki gen kaynakları yönünden, dünyanın en önemli birkaç merkezinden birisi konumuna gelmektedir.

Ülkemiz, Avrupa içerisinde en yüksek endemizm’e ve dünyada benzeri olmayan biyo çeşitliliğe sahiptir; 8715 türde (3000’ni ise endemik) 10 bin 400 takson bitki florası, 80 bin çeşit faunası bulunmaktadır. Birçok bitkinin primer ve sekonder gen merkezi konumunda olan ülkemizde 5 mikro gen merkezi bulunmaktadır. Mikro gen merkezlerimizde; arpa, çavdar, yulaf, kolza, mercimek, nohut, bakla, fasulye, sakız kabağı, kavun, karpuz, hıyar, elma, badem, armut, asma, adi fiğ, korunga ve baklagil yem bitkilerinde çeşit ve form zenginliği görülmektedir. Ayrıca Anadolu ve Ön asya buğdayın köken aldığı ve evrimini sürdürdüğü yer olup diploid, hekzaploid ve tetraploid formları ülkemizde görülmektedir. Bitki flora sayısının Suriye’de 3500 İran’da 7000, Bulgaristan’da 3300, Almanya’da 2500, Yunanistan'da 800 ve İngiltere’de 2000 olduğu kaydedilmiştir (4).

Bahsettiğimiz ve yenilenmesi mümkün olmayan genetik çeşitliliğimiz, çevre şartlarında meydana gelen yoğun tahribat sonucu hızla tükenmekte, korunması ve devamlılığının sağlanabilmesi için gereken önlemler alınmamaktadır.

Biyolojik çeşitlilik gelecekte insanlığın yararlanabileceği büyük bir bilgi hazinesi, büyük bir organik kütüphanedir. Bu kütüphanede, canlıların milyonlarca yıllık geçmişinde kazandıkları deneyimler gen denilen kalıtsal mesajlar halinde yazılmışlardır. Basit bir sinekteki kalıtsal bilgi bile yüzerce ciltlik kitabı dolduracak kadar çoktur. Genetik bilimi bu tür bilgileri henüz çözmeye başlamıştır. Canlı türlerinin yok olmasına göz yummak, ileride gelecek kuşakların yararlanabileceği kütüphanelerin, kitapların yok olmasına göz yummak ile aynı anlama gelir (3).

Dünyaca ünlü bilim adamları; önümüzdeki 20-30 yıl içinde dünyadaki canlı türlerinin beşte birinin yok olacağı, biyolojik çeşitlilikte bu boyuttaki bir azalmanın yaratacağı sonuçlar bir nükleer savaşınkine yakın olabileceğini belirtmişlerdir (3).
BİTKİSEL GEN KAYNAKLARININ BİTKİ ISLAHINDA KULLANILMASI
Bitki ıslahı çalışmalarında amaç; yüksek verimli, hastalık ve zararlılara dayanıklı, üretim maliyeti düşük, sanayiye ve tüketiciye uygun, kaliteli yeni çeşitlerin tarıma kazandırılmasıdır. Islahçı, çalışmalarında bu amaca ulaşmak için bir taraftan ıslah yöntemlerini geliştirmekte, diğer taraftan genetik çeşitliliği temel alarak yeni genetik kaynakları aramaktadır. Genetik yapısı üniform olan ıslah edilmiş çeşitlerde yeni çeşitlerin ıslahına temel oluşturacak genetik varyasyon oldukça kısıtlıdır. Islah çalışmalarının temelini oluşturan genetik varyabilitenin korunması için yerel çeşitler, köy populasyonları, kültür çeşitlerinin primitif akrabaları, doğada mevcut diğer primitif türler ile geçit formları, ıslah edilmiş çeşitler, bazı önemli karakterlere sahip ıslah hatları ile yurt dışından introdüksiyon yolu ile gelmiş olan materyalin toplanıp, korunması gerekmektedir.

Dünyamızda, 250 bin tür kadar olan çiçekli bitkilerden sadece 200 kadarı gerçek olarak kültüre alınmış durumdadır. Bunlardan da 100 kadarı önemli ürünler olup 30 kadarının dünya üretimi 10 milyon tonun üzerindedir. Bu türlerin tümü insanlar tarafından yabani formlarından geliştirilmiştir (1).

Hem yabani hem de kültür koşullarında adaptasyonun genel koşulu ise genetik varyabilitedir. Doğal bitki populasyonları ve ilkel bitki populasyonları önemli ölçüde genetik varyabiliteye sahiptirler. Genel olarak da varyasyon miktarı yabani ve ilkel çeşitlerde yüksektir (1).

Hastalık ve zararlılara dayanıklılık, stres faktörlerine dayanıklılık, kalitenin geliştirilmesi ve ıslah sistemlerinin geliştirilmesi için çalışan bitki ıslahı ve ıslahçıları bunlar için gereken varyabiliteyi bitkisel gen kaynakları içerisinde bulunan genetik çeşitlilikten sağlamaktadırlar.

Bitki genetik kaynaklarında, genetik çeşitliliği oluşturan ve genetik varyabilitelerinden yararlandığımız bitki tiplerini dört sınıfta toplayabiliriz;


  1. Yabani türler

  2. Geçit formlar

  3. Köylü populasyonu ve geleneksel çeşitler

  4. Geliştirilmiş çeşitler ya da ıslah çeşitleri




Yüklə 3,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   67   68   69   70   71   72   73   74   ...   337




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin