Tablo 1. Türkiye’de Yıllar İtibariyle Üretilen Organik Ürün Miktarları, Üretici Sayısı, Üretim Alanı Ve Ürün Çeşidi
YILLAR |
ÜRETİCİ SAYISI
|
ÜRETİM
ALANI (ha)
|
ÜRETİM (ton)
|
ÜRÜN ÇEŞİDİ
|
1990
|
313
|
1037
|
2476
|
8
|
1992
|
1780
|
6077
|
13930
|
23
|
1994
|
1600
|
5196
|
8843
|
20
|
1996
|
4035
|
15250
|
40968
|
37
|
1997
|
7417
|
15906
|
47612
|
53
|
1998
|
8199
|
24042
|
99300
|
67
|
1999
|
12275
|
46523
|
168306
|
92
|
Kaynak: Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, APK Daire Başkanlığı.
Türkiye ekolojik ürünlerin üretimi açısından Avrupa ülkelerine göre daha şanslı durumdadır. Avrupa ülkelerinde iklim koşulları nedeniyle yetiştirilemeyen üzüm, incir, kayısı, fındık gibi ürünler Türkiye’de bol miktarda yetiştirilmektedir. Ülkemizin ekolojik tarım açısından bir diğer avantajı da gübre ve ilaç kullanımının Amerika ve Avrupa ülkeleri kadar yoğun olmamasıdır (ANONİM, 1999; DELEN, 1999). Ülkemizde gübre ve ilaç kullanımı 1950’li yılların sonlarına doğru başlamış, 60’lı yılların ortalarında artış göstermiş, 1970’li yıllarda ise hızını giderek artırarak bugünkü düzeyine ulaşmıştır. Türkiye’de 1982-1991 döneminde kimyasal gübre kullanımı % 20 artarken, ilaç kullanımında % 8’lik bir azalma görülmüştür (GÜVELİ, 1996). 1991 yılı rakamlarına göre, hektar başına kullanılan kimyasal gübre bakımından ülkemiz dünya ortalamasının da altında bulunmaktaydı. Ayrıca, hektar başına kullanılan tarım ilacı etkili madde miktarı bakımından ülkemiz yine bazı Avrupa ülkeleri ve Amerika’nın altında yer almaktaydı. 1997 yılında kesin olmayan sonuçlara göre 700 g/ha etkili madde miktarıyla FAO verilerine göre ülkemiz halen gelişmiş, hatta Polonya gibi gelişmekte olan ülkelerin bile altında yer almaktadır.
Ekolojik tarım, Türkiye’de henüz oldukça küçük çapta olsa da bazı bölgelerde uygulanmaya başlanmış bir üretim biçimidir. Bu tarım yönteminin ileride ülkemizde daha da yaygınlaşması ve önem kazanması beklenmektedir, çünkü bu üretim şeklinde yasaklanan veya kullanımı sınırlandırılan kimyasallar bazı kırsal alanlarda zaten az kullanılmakta veya hiç kullanılmamaktadır. Türkiye’nin uygun iklim ve toprak koşulları da bu üretim şeklinin uygulanmasına yardımcı olmaktadır. Bu bakımdan, frenküzümü, ahududu, böğürtlen ve nar diğer meyve türlerine göre ön sıralarda yer almaktadır, çünkü bu türler zaten yıllardır doğada kendiliğinden yetişmekte olduklarından yetiştikleri bölgelerin iklim ve toprak koşullarına uymuş durumdadır ve bu nedenle kültür formları da fazla kültürel işleme gerek duymadan zahmetsizce yetiştirilebilmekte, kimyasal gübre ile tarım ilacı gereksinimleri de az olmaktadır.
BAZI ÜZÜMSÜ MEYVELERİN (Frenküzümü, ahududu, böğürtlen, nar) TÜRKİYE’DE EKOLOJİK YETİŞTİRİCİLİĞİ
Üzümsü meyveler olarak anılan frenküzümü, ahududu ve böğürtlenler Asya, Avrupa ve Amerika kıtalarında; kuzeyde arktik ve güneyde subtropik iklim sınırlarına kadar yetiştirilmektedir. Narın anavatanı ise Güneybatı Asya olmasına rağmen, özellikle Anadolu, Azerbeycan ve İran’da çok sayıda yabani formu bulunmaktadır. Bunların dışında Batıda Amerika ve bütün Akdeniz ülkeleri, doğuda Çin’e kadar yaygınlaşmıştır (ONUR, 1988; 1996a; 1996b).
Türkiye’de frenküzümleri Kuzey, Orta ve Doğu Anadolu’nun 1000m’nin üzerindeki yüksek yerlerinde, ahududular yine Kuzey Anadolu’nun 1000 m’nin üzerinde ve oransal nemi yüksek olan yörelerinde, böğürtlenler hemen hemen bütün bölgelerin farklı yerlerinde doğal olarak bulunmaktayken bu meyve türlerinin sınırlı miktarda yapılan ticari yetiştiriciliği ıslah çalışmaları sonucu elde edilen çeşitlerin kültüre alınmasıyla artmaktadır. Nar üretimi ise son yıllarda kapama bahçelerin çoğalmasıyla 60.000 tona kadar ulaşmıştır. En fazla üretim sırayla Akdeniz, Ege ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’ndedir (ONUR, 1988; 1996a; 1996b).
Ülkemizde üzümsü meyvelerin yetiştiriciliği henüz yeni gelişmektedir. Bursa ilinde yaklaşık 10-15 yıl önce ahududu ile başlayan üretim yaklaşık 1600 tona ulaşmıştır. Son yıllarda böğürtlen ve frenküzümleri ile de kapama bahçeler kurulmaktadır. Elde edilen ürünün büyük bir çoğunluğu ihraç edilmektedir. Sadece Almanya’nın ahududu meyvesine olan talebi yılda ortalama 15.000 tondur. Avrupa’daki diğer tüketici ülkeler dikkate alındığında üzümsü meyvelerin büyük bir ihraç potansiyeli olduğu görülmektedir. Avrupa ülkelerinin el emeği gerektiren tarımsal faaliyetlerden işçilik ücretlerinin pahalı olması nedeniyle giderek kaçındığı ve ihtiyaçlarını ihracat yoluyla karşılamak istediği düşünülürse ülkemizde üzümsü meyvelerin yetiştiriciliği ulusal ekonomimiz için büyük önem taşımaktadır (KAPLAN ve ark. 1999).
Ülkemizde ahududu bitkisinde 1997 yılında toplam 54 ha’da başlayan ekolojik üretim 500 ton iken, 1998 yılında üretim az miktarda artarak 502 tona yükselmiştir. 1997 yılında ihracat ise 40 ton olarak belirlenmiştir. 1999 yılında böğürtlende 30 ha’da başlayan 150 ton’luk ekolojik üretimin tamamı iç piyasada tüketilmiştir. Frenküzümlerinde ve narda ise ekolojik üretime henüz geçilmemiştir. 1997 yılında ahududu bitkisinde başlayan ekolojik üretim toplam ekolojik üretim miktarının % 1.05’ini, üretim alanı olarak da % 0.33’ünü oluşturmaktadır. 1998 yılında bu meyve türünün ekolojik üretimi miktar olarak artsa da toplam üretim miktarı içindeki payı azalarak oransal bakımdan % 0.5’lik, üretim alanında ise % 0.2’lik bir yer tutmuştur. Böğürtlen ise, 1999 yılında toplam ekolojik üretim içinde alan olarak % 0.06, üretim miktarı açısından da %0.09 oranında yer almıştır (Tablo 4). Sözü edilen değerler ahududu ve böğürtlen türlerinin ekolojik yetiştiriciliği açısından yetersiz görülmektedir. Bu meyve türlerinde başlayan ekolojik üretimin yaygınlaştırılması, nar ve frenküzümünde ise başlatılması ve geliştirilmesi ülkemizde yeni tanınmakla beraber yurt dışında, özellikle Avrupa’da yıllardır tanınan, özel bir öneme sahip olan ve talep gören üzümsü meyvelerin değerini daha da yükseltecek, ihracat şansını artıracaktır.
Tablo 4. Ülkemizde Ekolojik Ahududu ve Böğürtlen Üretim Değerleri
Dostları ilə paylaş: |