Bu yurtdışının zor bir alan olduğunu da gösteriyor. ‘70’lerde, Türkiye’de devrimci siyasal mücadelenin güçlü olduğu bir dönemde, yurtdışında güçlü bir devrimci taban vardı. ‘80’lerin ortasında bu taban hala belli ölçülerde korunabiliyordu. 12 Eylül’ün beslediği ideolojik ve örgütsel tasfiyeye, büyük moral ve maddi yıkıma rağmen, yıllar sonra yurtdışında hala belli bir canlılık vardı. Ama Türkiye’nin gerçekleri, Türkiye’deki sol akımın yaşadığı tasfiyeci süreçlerin gerçekleri, ‘80’li yılların ortalarında yurtdışına da yansıdı ve dağılmayı hızlandırdı. Bunun üzerine ‘89 çöküşü de binince, çok daha büyük bir tahribat, tasfiye, dağılma yaşandı. Devrimci hareket kitlesel konumunu kaybetti. İnsanların bir kısmı kendi dar kişisel yaşamına döndü. Bir kısmı Kürt hareketinin yurtsever tabanında yer aldı. Öteki bir kısmı ise Alevi dernekleri içerisinde sonuçta düzen güçleri tarafından kontrol altına alınabildi...