Sonuç olarak, yurtdışında çok tartışmalı, çok yıpranmış, tahrip olmuş bir insan malzemesine sahibiz. Bunun çeşitli nedenleri var. Yurtdışında devrimciliğe güven kalmadı, devrimci hareketlere güven kalmadı. Bir sürü düzeysiz, samimiyetsiz, ikiyüzlü insan var çeşitli hareketlerin etrafında. Hareketler onlarla iyi anlaşıyorlar, deyim uygunsa birbirlerini iyi idare ediyorlar. Oysa biz yurtdışında samimiyetsizliği, ikiyüzlülüğü kabul etmiyoruz. Bize bir takım olanaklarını sunmayan insanlarla ilişkimizi kesiyoruz, bu kadar katı bir tutum alıyoruz. Bazı insanları kovuyoruz, bu açıdan pragmatist bir tutumumuz yok. Diğer örgütler bu açıdan çok farklı. Biz mesela mülteci akını kabul etmiyoruz. Türkiye’den buraya insan getirilmesini başından itibaren yasakladık, şu veya bu nedenle akrabalarına yardım etmek isteyen insanlarla problemli olduk, bunların bazılarına ceza bile verdik. Ama diğer örgütlerde bu böyle değil. Bu tür örgütler her türlü zaafla bağdaşabiliyorlar. Mülteci akınını kendileri için bir kitle tabanı sayabiliyorlar, bu tür sorunlara çok faydacı yaklaşıyorlar.