İnsanlar korkunç tutucu. Geçmiş deneyimlerimden bakıyorum, bugünden bakıyorum, bu kongre üzerinden bakıyorum; insanlar kendi alışkanlıkları konusunda korkunç tutucular. Değişime müthiş kapalılar. Ama ben diyorum ki, buna katlanmak, buna tolerans göstermek, devrim davasıyla alay etmektir. Biz parti yaşamı ve örgütsel demokrasi(133)konusunda sosyalizmin tarihsel deneyimlerinden dersler çıkardık. Biz PKK’daki bir takım gelişmeleri trajik buluyoruz ve acıyla izliyoruz. Biz DHKP-C’nin tarzını küçümsüyoruz. Bunların hepsi güzel! Bu konudaki hassasiyeti en baştan göstermiş bir insan olmanın gönül rahatlığı ile söylüyorum bunu. Peki ama, biz devrimci bir sınıfa, modern bir düşünceye yaraşan bir otoriteyi, bir katılığı kendi tarzımızda üretemeyecek miyiz? PKK’da bu iş köylü tarzı olabilir. DHKP-C’de bu iş küçük-burjuvaziye özgü bir tarzda olabilir. Zamanında Sovyetler Birliği’nde bu acımasız biçimler kazanmış olabilir. Biz bunları taklit etmek bir yana, eleştiriyoruz, yer yer yerli örnekleri aşağılıyoruz. Bunların hepsi konusunda kafamız üstelik başından beri çok açık. Ama biz kendi tarzımızda, sosyalist dünya görüşünün, modern devrimci sınıfın kendi değer yargılarına, kendi ciddiyetine, kendi vakarına uygun bir katılığı, bir ciddiyeti küçük-burjuvaziye karşı gösteremeyecek miyiz?