“İktidar savaşımında, proletaryanın, örgütten başka bir silahı yoktur." Bu temel ve özlü tanım, proletaryanın örgütü yoksa, hiçbir şeyi yoktur anlamına gelir.
Proletarya, nesnel tarihsel konumuyla çağdaş toplumun bu tek devrimci ve öncü sınıfının tarihsel amaçlarına başarıyla yürüyebilmesi ve bu amacın gerçekleşebilmesinin ilk ve asgari adımı bugünkü toplum içinde bağımsız bir siyasal sınıf konumu kazanabilmesidir. Bağımsız sınıf konumuna ulaşan bir kimlik kazanamamış sınıf, ücretli kölelik zincirlerine esir edilmiş kendi halinde bir yığındır. Proletarya ya devrimcidir ya da politik toplumsal kuvvet bakımından bir hiçtir. Proletaryanın bağımsız sınıf konumu kazanması ise, öncelikle ve özellikle “sosyalizmle sınıf hareketinin örgütlü birliği”nin cisimleşmiş hali olan öncü örgütü; devrimci sınıf partisinin varlığını gerektirir. Bu anlamda bugün parti, bağımsız sınıf hareketi yaratmanın aracıdır. Sınıflar, genel bir kural olarak, öncelikle kendi sınıf partileri şahsında siyaset sahnesine çıkarlar. Ve bu partilerin kendi sınıfıyla bütünleşmeleri, mensubu bulundukları sınıfın hareketinin organik bir parçası haline gelmeleri bir süreç sorunudur.