Marksistlerin din üzerine bir tartışması, bir tutumu vardır; dini besleyen olguların nedenleri ile, ona karşı politik tutum arasında bir ilişki kurarlar. Bir benzetme açısından bu örneği veriyorum. Dini besleyen bir toplumsal yaşam vardır; siz dinle kendi içinde uğraşırsanız, yalnızca tuzağa düşersiniz. Onu besleyen toplumsal yaşamda, siyasal yaşamda, yığınların mücadele düzeyinde kayda değer bir mesafe almadan, işin esasını çözemezsiniz. Ama bu hiç de materyalizm propangandasının üzerinden atlamayı, bu alanda oportünist bir suskunluğu da gerektirmez. Bazı bakımlardan buna benziyor tartıştığımız sorun. Küçük-burjuva sosyal kökenden gelen insanların sorunlarının nereden kaynaklandığını, hangi toplumsal koşullardan beslendiği, toplumdaki çürümenin bizim yaşamımıza nasıl sirayet ettiğini bilmek, nedenleri tespit etmek bir şeydir. Ama bunlarla kendi içinde boğuşmak, kendi içinde müdahale etmek gerçek bir çözüm halkası olamaz. Partili yaşamı bütün düzeyleri ile kurduğunuz, böylece bu nedenlere müdahalenin imkanlarını o toplam içinde bir yere oturttuğunuz yerde, bir çözüm halkası ve bir müdahale zemini de bulabiliyorsunuz.