27. EL-BASÎR
Her şeyi hakkıyla iyi gören. 832
"Gözler O'nu göremez; halbuki O, gökleri görür. O, eşyayı pek iyi bilen, her şeyden haberdar olandır.' 833
"Basîr" lügatta bilmek, sezmek, görmek, göz gibi manalara gelip, terim olarak Allah Tealâ'nın görmeye konu olan herşeyi görmesi demektir.
Sübhan, gözlerdeki karineleri, sadırdaki en gizli şeyleri anlar ve görür. O, bütün gizli işleribilir.
Eğer biz Allah'ın basir ve her şeyi gördüğünü biliyor ve anlıyorsak; o zaman her ne kadar onu görmesek de onu görüyormuşçasına O'na kulluk edip ibadet yapmamız gerekir.
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Bir kimsede Allah'ın haramlardan alıkoyan Allah korkusu yoksa, Allah o kimsenin işlediği bir şeye önem vermez."
Bunun manası "Eğer Allah'a isyan etmek istiyorsa, onun görmediği yerde asi ol" demektir ki bu ise mümkün değildir. Çünkü ondan hali olunabilecek hiç bir yer ve zaman yoktur. Bunun için Allah'ın işlemiş olduğumuz her şeyi gördüğünü bilmemiz takva ve günahtan azade olmak için kâfidir.
"El-Basîr" ism-i şerifi Allah'ın kitabında 41 kere geçmektedir. Bunlar:
"O her şeyi işiten ve görendir", "O her şeyden haberdar ve her şeyi görendir", "O kullarını hakkıyla görür", "O işlediklerinizi görür", "O işlediklerinizi görür" şeklindedir.
"Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gizliliklerini bilir. Allah yaptıklarınızı görendir." 834
Görmeye konu teşkil eden herşeyi hakkıyla gören demektir. Allah Teâlâ, göklerdeki ve yeryüzünün bütün bölgelerindeki herşeyi, hatta en gizli olanlarını dahi görür. O'nun görme alanının dışında kalan hiçbir şey düşünülemez. Karanlık bir gecede, sert bir kayanın üzerindeki siyah bir karıncanın yürüyüşünü, onun iç ve dış bütün organlarını, aldığı besinin incecik organları içinde nasıl ilerlediğini görür. Ağaçların dalları ve damarlarından suyun geçişini ve bütün çeşitleriyle irili ve ufaklı bitkileri görür. Karıncaların, arıların, sineklerin hatta ondan daha küçük hayvanların damarlarını dahi görür. Büyüklüğünde, sıfatlarının kapsamının genişliğinde, azamet ve lutfunda, görülen ve görülmeyen herşeyden haberdar oluşunda akılları hayretlere düşüren Allah Teâlâ, her türlü eksiklikten ve kusurdan münezzehtir. O, gözlerin hain bakışını, göz kapaklarının açılıp kapanışını ve organların hareket edişini görür.
"O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor. Secde edenler arasında dolaşmanı da görüyor." 835
"Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir." 836
"Allah herşeyi müşahede eder." 837
Yani O'nun ilmi, görmesi ve işitmesi bütün kainatı kuşatmıştır. 838
Allahu teâlâ görür. Herkesin gizli, açık yapağını ve yapacağını görüp durmaktadır. Karardıklar O'nun görmesine engel olamaz. Kat kat karanlığa boğulmuş katran maddelerini ve suyu teşkil eden zerreleri görür, namütenahi avalimin herhangi bir noktasında hiç bir hâdise yoktur ki, Allah onu görmüş ve işitmiş olmasın.
Allahu teâlâ, insanları da görür ve işitir yaratmıştır. Görme ve işitme cihazlarının yaradılışındaki esrar nedir? Üzerinde bu kadar incelemeler yapıldığı halde indikçe derinleşen ve bir türlü sonu gelmeyen bu kadar ince san'at kudretini, gözü olanlara gösterip dururken, kendisinin görmemesi ve işitmemesi mümkün müdür? O, işitenleri, görenleri de yaratan ve onlar üzerinde istediği gibi tasarruf eden ve hiç benzeri bulunmayan tam ve kadîm bir Semi’ ve Basîr'dir. 839
Biz Kullara Yaraşan:
Vaziyetimizi bilmeliyiz; ağzımızdan çıkanı da kulağımız işitmelidir. Tâ ki, Allah'ın sevmediği bir söz kaçırmayalım ve Allah'ın sevmediği çirkin vaziyetlere düşmiyelim ve şayet bu yüzden günâha girersek, derhal Allah'ın afv ve mağfiretine iltica etmeliyiz. 840
Allah Her Lâhza Bîzimle Berâberdîr:
Allah'ın her hareketimizi gördüğünü ve her sözümüzü işittiğini mülâhaza etmek ve bu mülâhazayı mümkün olduğu kadar muhafazaya çalışmak insanı adam eder. Söz temsili: insan çok saygı gösterdiği büyük bir zâtın huzurunda bulunurken, tavırlarında, hareketlerinde ve konuşmalarında edep ve terbiye dışına çıkamaz. Başkaları tarafından teşvik edilse de çıkamaz, zorlansa da çıkamaz. Halbuki Allahu teâlâ büyükler büyüğüdür ve her lâhza bizimle beraberdir. O'nun göremiyeceği, işitemiyeceği bir şey de yoktur. Şu halde Allah'a isyana çağıranlara nasıl uyulur? 841
Son hükmü veren, 842 hükmeden, hakkı yerine getiren. 843
El-Hakemü "Hükm" kökünden gelip düzeltme maksadıyla men etme, "Hâkem" zulmü önleme "hakîm" ise yanlışlığı engelleme demektir. Terim olarak "hakem" hükmeden, hakla batılın, iyi ile kötünün arasını ayıran demektir. "Hâkim" hükmü döndürülemeyen, hükmü üzerine bir başkası getirilemeyen manasına da gelir. Hakemin manasında kalbin rızası üzere hükmeden manası da vardır ki, nefis bu hüküm üzerine boyun eğip itaat eder, denilmiştir. Bir diğer manası da, herkese hayır ve şerden işlediklerini haber veren demektir. Bununla ilgili olarak Cenab-ı Hak şöyle buyurur:
"Allah aranızda hükmedinceye kadar bekleyin. O hakimlerin en iyisidir." 844
"Hakem" olarak ise Kur'ân'da bir kere geçmektedir.
"(De ki:) Allah'tan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size Kitabı açık olarak indiren O'dur..." 845
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Allah aranızda hükmedinceye kadar bekleyin. O hâkimlerin en iyisidir." 846
"Rabbimin sözü doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur." 847
"Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği emreder." 848
"(De ki): Allah'tan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size Kitab'ı açık olarak indiren Allah'tır."849
Hz. Peygamber de (s.a.v.) şöyle buyurur:
"Şüphesiz ki Allah hakemdir. Hüküm O'na aittir." 850
Allah Teâlâ, dünya ve âhirette kulları arasında adaletle hükmedendir. Zerre miktarı zulmetmez. Hiç kimseye kimsenin günahını yüklemez. Bir kula günahından daha fazla ceza vermez. Bütün hakları sahiplerine verir. Her hak sahibine hakkını mutlaka ulaştırır. O, yönetiminde ve takdirinde âdildir. O, fiilinde adaletle muttasıftır. O'nun bütün fiilleri adalet ve istikamet kanunları üzere cereyan eder. Bunlarda asla zulüm ve haksızlık şüphesi yoktur. Tamamı lütuf ve rahmet, belirttiğimiz şekilde adalet ve hikmet üzere cereyan eder. Asîlere ve dini yalanlayanlara dünyada verdiği çeşitli helak edici cezalar ve rüsvaylıklar, âhirette onlar için hazırladığı küçültücü cezalar, sadece onlar bunu hak ettikleri içindir. O, ancak bir suç sebebiyle cezalandırır ve ancak kesin delil ortaya koyduktan sonra azabeder. O'nun bütün sözleri âdildir. O, ancak tamamen veya çoğunluğu faydalı olan şeyleri emreder ve ancak tamamen veya çoğunluğu zararlı olan şeyleri yasaklar. Kıyamet gününde kulları arasında vereceği hüküm de böyledir. Onların amellerini, tartacak terazi de adaletlidir, asla haksızlık yapmaz. 851
Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş,) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz." 852
Allah Teâlâ fiillerinde, sözlerinde ve sıfatlarında adaletlidir. O, el-Hakem'dir. Hükmünde adaletlidir. Bu, şu âyetin anlamıdır:
"Gerçekten Rabbim doğru bir yol üzerindedir." 853
Çünkü O'nun sözleri doğrudur. Fiilleri adalet ve fazilet arasında deveran eder. Bunların tamamı isabetli ve yerli yerincedir. İhtilaf ettikleri konularda kulları arasında verdiği hükümler adaletli hükümlerdir. Hiç bir şekilde bunlarda haksızlık ve zulüm yoktur. Cezaî hükümleri de böyledir, verdiği cezalar da âdildir, mükafaatlar da âdildir. 854
Allahu teâlâ hâkimdir, her şeyin hükmünü O verir ve hükmünü tamamen icra eder. Hâkimlerin hâkimliğine, hükümdarların hükümdarlığına hüküm veren de ancak O'dur. O'nun hükmü olmadan hiçbir şey, hiç bir hâdise meydana gelemediği gibi; O'nun hükmünü bozacak, geri bıraktıracak, infazına mâni olacak, hiçbir kuvvet, hiçbir hükümet, hiçbir makam da yoktur. Allahu teâlâ dînini ve Kitabında bildirdiği hükümleri yürütecek, mü'mini, kâfiri, dinliyi, dinsizi ayıracak, isyan edenlere ceza, itaat edenlere mükâfat verecektir. Bunda îmân sahiplerine müjdeler, imansızları korkutma vardır. 855
Kula Gereken:
Dine yalandır dememeli, ceza gününü de inkâr etmemeli, hâkimler de verdikleri hükümlerde, kuvvetlerine mağrur olup ta hak ve adaletten ayrılmamalı, büyük Hâkim'in kudretinden korkmalı, O'nun ahkâmına sarılmalı, kullarına karşı adalet yapmalı, kendi salâhiyeti çevresinde salâha hizmet ederek tükenmez ecre ermeli. 856
Dostları ilə paylaş: |