88. EL-GANÎ, EL-ĞANİYY
Kendisi her şeyden müstağni, her şey kendisine muhtaç olan,1458 çok zengin ve her şeyden müstağni.1459
"Rabbin her şeyden müstağni, rahmet sahibidir." 1460
El-Ganî, zatında, sıfatlarında ve fiillerinde hiçbir şeye ihtiyaç duymayan demektir. O, kendisinin dışında her şeyden müstağni, kendisinin dışında her şey ona ihtiyaç duyandır. Allah (c.c):
"Ey insanlar! Allah'a muhtaç olan sizsiniz. Zengin ve övülmeye lâyık olan ancak O'dur." 1461
El-Ganî, "kendisi ve yanındakiler tam, kamil ve bir başkasına ihtiyacı olmayandır." Allah (c.c), bu sıfatla muttasıftır. Çünkü ihtiyaç bir noksanlıktır. Muhtaç, ihtiyaçlarını yerine getirmekten ve ona ulaşmaktan acizdir. Muhtaç için, muhtaç olmayan bir zatın bulunması bir lütuftur. Acziyet, noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah hakkında caiz değildir. Bütün üstün vasıflara sahip bir kimsenin aciz olması düşünülemez. Çünkü O, kendisi dışındaki her şeyi bizatihi kendisi yaratmıştır. Yoktan yaratılan, sonradan yaratılan bir başka şeye malik olamaz. Allah her şeyin yaratıcısıdır.
Allah'ın dışındaki her şey fakirdir. O, noksan sıfatlardan münezzeh ve âlemlerden müstağnidir. Peygamberimiz (s.a.v.):
"Zenginlik mal çokluğu ile değil, fakat zenginlik nefsin zenginliğiyledir" buyurmaktadır. Yağmur dasmda da: "Allah'ım! Hak mabud sensin. Biz ise sana muhtacız, yağmur ihsan et" 1462' diye dua ederdi.
Zenginliğin, hiçbir şeye ihtiyaç duyulmayan zirvesi, en yüksek derecesi mevcudla iktifa etmektir. Bu yüzden nefsin zenginliğinden başka zenginlik yoktur. Bazen insan gerçekten fakirdir, fakat insanlar arasından zengin ve güzel görünüşlü olarak bilinir. Noksan sıfatlardan münezzeh olan dilediğine, dilediği şekilde verir. Sonra dilediği zaman ondan alır.
El-Gani, Kur'ân-ı Kerim'de onsekiz defa zikredilmiştir. Bunlar:
"Ve huve'l-ganiyyu'l-hamid" (O hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, övülmeye layıktır.) "Ve hüve ganiyyun hakim" (O, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, her şeye hükmedendir.) "Ve hüve ganiyyun kerim "(O, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, kerem/sahibidir.) "Ve rabbüke'l-ganiyyu zür-rahme" (Rabbın her şeyden müstağni, rahmet sahibidir.) Ve sübhanehu'l-ganiyyu lehu mafi's semavati vema fi'l-ardi “noksan sıatlardan münezzeh olan Allah her şeyden müstağni ve yerdeki ve göktekilerin sahibidir."
"(Müşrikler:) "Allah çocuk edindi" dediler. Haşa! O bundan münezzehtir. O'nun (çocuğa) ihtiyacı yoktur. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Bu hususta yanınızda herhangi bir delil yoktur. Allah hakkında bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz?" 1463
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Doğrusu zengin eden de varlıklı kılan da O'dur." 1464
"Ey insanlar! Allah'a muhtaç olan sizsiniz. Zengin ve övülmeye layık olan ancak O'dur." 1465
Allah Teâlâ ğaniydir (herşeyden müstağnidir, hiçbir şeye muhtaç değildir.) Zatının kemali ve hiçbir yönden eksiklik arız olmayan sıfatlarının kemali sebebiyle O'nun zenginliği (ğaniy oluşu) tam ve mutlaktır. O'nun ğaniy olmamasını düşünmek mümkün değildir. Çünkü O'nun zenginliği zatının gereklerindendir. Nitekim O, ancak ihsan sahibidir, cömerttir, çok şefkatlidir, merhametlidir ve kerem sahibidir. Yaratıkların hepsi her halükârda O'na muhtaçtır. Yaratılışlarında O'na muhtaçtırlar. Hayatlarını devam ettirmede O'na muhtaçtırlar. Göklerin, yerin ve rahmetin hazinelerine sahip olması O'nun çok geniş zenginliğindendir. O'nun yaratıklarına karşı cömertliği her zaman ve her lahza kesintisiz devam eder. O'nun eli gece gündüz açıktır. Yaratıklarına olan lütuf ve ihsanı pek boldur.
Kullarının kendisine dua etmesini istemesi, dualarına icabet edeceğini, bütün arzularını gerçekleştireceğini, istedikleri ve istemedikleri şeyleri kendi lütfundan onlara vereceğini va'd etmesi O'nun zenginliğinin ve cömertliğinin kemalindendir. İlk yaratılandan son yaratılana kadar bütün insanlık, genişçe bir yerde toplansa ve onlardan herbiri bir takım isteklerde bulunsa; bu isteklerin hepsini yerine getirmesi ve bunlar ne kadar olursa olsun O'nun mülkünden zerre miktarı bir şeyin eksilmemesi O'nun zenginliğinin kemalindendir. Cennet ehline, gözlerin görmediği, kulakların duymadığı, hiçbir beşerin aklına hayaline gelmeyen nimetleri, peşpeşe lezzetleri ve sürekli iyilikleri vermesi O'nun zenginliğinin kemalinden, bağışlarının genişliğindendir.
O'nun kendisine eş ve çocuk edinmemesi, egemenliğinde ortak kabul etmemesi, acizlikten ötürü bir dosta ihtiyacının olmaması ğaniy oluşunun kemalindendir. O, sıfatları ile mükemmel olup herşeyden müstağnidir. Bütün yaratıkları zengin eden de O'dur. 1466
Hulasa Allah Teâlâ, her yönden tam ve mutlak mânâda müstağnidir ve bütün mahlukatı da O'na muhtaçtır. Onları varlıklı eden O'dur. Seçkin kullarını, kalplerine rabbani bilgileri ve imanî hakikatleri doldurmak suretiyle zengin eden de O'dur. 1467
Zengin kimdir? Zengin hiçbir şeye ihtiyacı olmıyan, herşey yanında mevcut bulunduğu için hiçbir suretle başkasına müracaat mecburiyetinde olmayan zât demektir. Bu sıfat, tam ve mutlak surette Allah'a mahsustur. Gerek zâtında, gerek sıfatlarında, gerek işlerinde hiçbir zaman, hiçbir suretle, hiçbir şeye muhtaç olmayan, bununla beraber bütün ihtiyaçları tatmin eden tek zengin, O'dur. O'nun sıfatları namütenahidir; bitmez tükenmez hazineleri, kâf ile nun arasındadır, istediği her şey (Ol!) demekle bir anda oluverir1468.
İhtiyaç, Ma'budluğa Uymaz:
Çünkü hacet eksikliktir. Hacet sahibi, muhtaç olduğu şeyin tedarikinden aciz bulunuyor demektir. Velev ki bir zerrenin milyarda biri kadar olsun âciz ve muhtaç olan değil, ancak aczleri kaldıran, ihtiyaçları gideren ma'bud'dur. Hele bazı insanlar, o kendilerini bir çok mahlûktan üstün görüp de gurura ve şımarıklığa kapılan zavallılar, yaşamak için havaya, gıdaya ve birbirlerinin yardımına muhtaç bulunmaları gibi daha nice eksikliklerle çevrilmişken, şımarıklığı, edep ve terbiye dışına taşıracak kadar ileri götürüp, hak ma'bud'u inkâr etmek, O'na kulluğu kibirlerine yedirememek, öte taraftan da, birbirlerine kul ve köle olmayı cana minnet bilmek gibi, cidden insanlığın temiz alnını kirleten çirkinliği ve bunun iğrençliğini göremiyorlar; ne feci bir düşüş!.
Allahu teâlâ'nın kulunu ibadetle mükellef tutması, ihtiyacından değildir. Allah din yolu açtıysa, bir takım ibadetler emrettiyse, kitap indirip içindeki ahkâm ile insanları mükellef tuttuysa, bunlar kendi ihtiyacı için değil, insanların ihtiyacı içindir, insanların dünyâ yüzünde insanca yaşamaları içindir. Mahlûkat içinde Allah'a ihtiyacı en çok olan insanlardır. İnsanların maddî ve ruhî o kadar ihtiyaçları vardır ki, bunları tatmin etmek, Allah'tan başkasının yapacağı iş değildir. Allahu teâlâ kendi yarattığı insanların her türlü ihtiyaçlarını bildiği için, bu ihtiyaçlara göre ahkâm tesis etmiştir. Yaradan O, derdi bilen de O, dermanı hazırlayan da O'dur. 1469
İbadetlerde Hedef:
Bazı ince görüşlü zâtlar, namaz, oruç gibi dinin emrettiği ibadetlere ait hükümlerin sıhhî faydalarını ve meselâ namazın mükemmel ve muntazam bir idman vasıtası olduğunu, orucun hazım cihazını ve dolayısıyle bütün vücut makinesini dinlendirmek için çok faydalı bir perhiz olduğunu söylerler..
İlim ve hikmet, rahmet ve re'fet sahibi bulunan Allahu teâlâ'nın insanlara verdiği emirler, onları mükellef tuttuğu vazifeler elbette faydalı şeylerdir. Çünkü Allah, abes ve faydasız birşey yaratmaktan münezzeh olduğu gibi, abes şeyler emretmekten de münezzehtir. Binaenaleyh bu emirlerde yalnız sıhhî değil, iktisadî, içtimaî, siyasî nice nice faydalar bulunduğu muhakkak; fakat şu da muhakkak ki, Allahu teâlâ kulunun hizmetine muhtaç değildir. îstiğnayı tâm ile, gani ve müstağni bulunduğundan, bu faydaların bir zerresine bile ihtiyacı yoktur. Bu faydalar, tamâmiyle ve olduğu gibi ibadeti yapana verilir, ibadeti yapan bu faydaları kazanırsa da, onun maksûdu ve hedefi bu değildir. Belki yalnız Allah'ın emirlerine uymak ve bu vesileyle O'nun rızasına ermektir. İşte onun can ve yürekten aradığı ve uğrunda her şeyi göze aldığı tek gaye budur. Her ibadet ancak Allah'ın rızasını bulmak fikriyle yapılır ve bu fikir tamâmiyle gönülleri kaplamalı ve Allah'ın rızasından başka hiçbir fikir, hiçbir düşünce orada yer bulmamalıdır. Biz bir ibadeti yaparken, idman gibi, perhiz gibi dünyevî menfaat düşünemediğimiz gibi, âhiret menfaatlerini de düşünmeyeceğiz. Meselâ, birisi namaza başlarken:
"Cennete girebilmek için kılıyorum." yahut "Cehennemden kurtulmak için oruca niyet ettim." yahut "şu sadakayı veriyorum..." dese, bunlar hâlis bir ibadet olmaz. Karışık ve katkılı olur. Allahu teâlâ'ya böyle katkılı bir ibadet arzedilemez ve O, böyle ibadetleri kabul etmez; çünkü bu takdirde bunlar Allah emrettiği için değil, Cennet ümidi veya Cehennem korkusu için yapılmış olur. Farzedelim Allah Cennetin kapılarını istisnasız bütün insanlara açtığını ve Cehennemi ilga ettiğini bildirmiş olsa, yukarıdaki maksatlarla ibadet edenler artık ibadete lüzum görmeyecekler demektir. Çünkü maksatları hasıl olmuştur. .Halbuki Allah'ın emri ortada durdukça, maksat hasıl olsa bile yine emre itaat lâzımdır. 1470
Kula Gereken Şey:
Allahu teâlâ'ya karşı daimî aczini ve ihtiyacını takdir edip, gerek kendisi için, gerek başkaları için kulluk mevkiinden ileri bir mevki aramak deliliğine kapılmamalı ve Allah'a kulluk vazifesi yaparken bunu, yalnız Allah emrettiği için ve kendisine ibadet olunmak, bütün emirlerine kayıtsız şartsız boyun kesilmek, Allah'ın tam hakkı olduğu için yapılmalıdır.
Bilinmelidir ki, zengin ancak Allah'tır. İnsanlar âciz, muhtaç ve fakirdirler. Acz ve ihtiyaç, insana hakikî mevkiini gösteren en açık bir mürşit ve bütün mahlûkatı hat-tı müstakim üzere bir sıraya getiren, bir hizaya koyan en umumî bir eksikliktir. 1471
Dostları ilə paylaş: |