El-esmâul-hüSNÂ


Allah Teâlâ'nın İsimleri Ve Sıfatlarının Kendisine Ait Olması



Yüklə 2,56 Mb.
səhifə9/81
tarix03.01.2019
ölçüsü2,56 Mb.
#89394
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   81

Allah Teâlâ'nın İsimleri Ve Sıfatlarının Kendisine Ait Olması

İsimlerin Aynı Olmasının İsimlendirilenlerin De Aynı Olmasını Gerektirmediği

İbnu Teymiye şöyle dedi:

Allah Teâlâ kendisini ve sıfatlarını bir takım isimlerle isimlendirmiştir. Bu isimler O'nun kendisine aittir. Bu isimler Allah'a izafe edildiğinde başkaları için kullanılamazlar. Allah Teâlâ bazı yaratıklarına da olara mahsus ve onlara izafe edilebilen isimler vermiştir. Mahlukata verilen bu isimlerin, müsemmalarından/isimlendirilenlerden bağımsız düşünüldüğü vakit, Allah'a verilen isimlerle uyuştuğu görülür, isimlerin uyuşması ve aynı olması müsemmalarının/isimlerin sahiplerinin de aynı olmalarını ve benzeşmelerini gerektirmez. Bu aynilik, ismin bir müsemmaya izafesi ve tahsisinden soyutlanmış yalın halinde iken söz konusudur, izafet ve tahsis esnasında ne bir benzerlik ne de aynilik söz konusu olamaz.

Allah Teâlâ kendisini Hayy (diri) diye isimlendirdi:

"Allah, O'ndan başka tanrı yoktur. O, Hayydır, Kayyûmdur."80

Hayy smini bazı kullarına da vermiştir:



"Ölüden diriyi, diriden ölüyü O çıkarıyor."81

Birinci ayetteki hayy/diri, ikinci ayetteki hayy/diri gibi değildir. Çünkü birincisi Allah'a mahsus bir isimdir, diğeri yaratıklara ait bir isimdir. Ancak herhangi bir şeye tahsis edilmeksizin yalın halde söylenildiğinde aralarında herhangi bir fark yoktur. Yalın haldeki söyleyişte onun hariçte bir isimlendirileni yoktur. Fakat söyleyişte, iki şey arasında ortak bir noktanın bulunduğunu akıl kavrar ve bu ismi iki ayrı şeye tahsis ederken de yaratıcıyı yaratılandan ayırdetmek suretiyle bunu kayıtlandırır.

Bu durum Allah Teâlâ'nın bütün isimleri ve sıfatları için geçerlidir. Bunlar mahlukata da isim olarak verildiği zaman iki isimlendirme arasında hangi yönlerden benzerlik ve mutabakat olduğu ve yaratıcının yaratılanlardan hangi yönlerden farklı özelliklere sahip olduğu kolayca anlaşılır.

Aynı şekilde Allah Teâlâ kendisini "Alîm" ve "Halîm" 82 diye isimlendirmiştir. Bazı kulları için de "Alîm ve Halîm" demiştir. Mesela Hz. İbrahim'e müjdelenen oğlu İshak için:

"Ona bilgin (alîm) bir oğlan çocuğu müjdelediler" 83 ve İsmail için de; "Biz ona yumuşak huylu (halîm) bir oğlan çocuğu müjdeledik" buyurulur. 84 Allah'ın ismi olan Alîm, mânâ ve muhteva yönünden İshak'a verilen alîm ismi gibi değildir. Allah'ın ismi olan halîm ile İbrahim'e verilen halîm ismi de böyledir. Aralarında fark vardır.

Allah Teâlâ şu ayette kendisini Semi' (işiten) ve Basîr (gören) diye isimlendirmiştir:

"Allah size,' mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah Semi'dir (herşeyi işiticidir), Basîr'dir (herşeyi görücüdür85 Bazı yratıklarına da Semi' ve Basîr ismini vermiştir: "Gerçek şu ki, biz insanı katışık bir nutfeden yarattık. Onu imtihan edelim diye kendisini işitir (Semi') ve görür (Basîr) kıldık." 86

Bu ayetteki Semi' ve Basîr, yukarıdaki ayetteki Semi' ve Basîr gibi değildir.

Cenab-ı Hak kendisini "Rauf (şefkatli, çok merhametli) ve "Rahîm" diye isimlendirmiş ve şöyle buyurmuştur: "Allah insanlara karşı Rauf'tur (şefkatlidir) ve Rahîm'dir (merhametlidir)."

87Aynı isimleri bazı kullarına da vermiştir:

"Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. Mü'minlere karşı Raûftur (çok şefkatlidir), Rahîm'dir (merhametlidir)."88.

Bu Rauf, o Rauf gibi değildir, bu Rahîm de o Rahîm gibi değildir.

Yüce Allah kendisini, "Melik" diye isimlendirmiş 89 bazı kullarına da "Melik" demiştir 90 fakat iki Melik de farklı farklıdır.

Allah Teâlâ kendisini de "mü'min" 91 (emniyet ve güven sağlayan) diye isimlendirmiş, bazı kullarına da "mü'min"92 demiştir. Fakat ikisi birbirinden çok farklıdır.

Azîz ismi de böyledir. Kur'an'da bu isim hem Allah'a hem de bazı kullarına 93 izafe edilir. Fakat bunlar birbirinden çok farklıdır.

Allahü Zülcelal, Cebbar ve Mütekebbir isimlerini de hem kendisi için 94 hem de bazı insanlar için 95 kullanmıştır. Fakat her ikisinin de ifade ettiği anlam tamamen farklıdır. Buna benzer şeyler pek çoktur.

Allah Teâlâ kendi sıfatlarını bir takım isimlerle tesmiye ettiği gibi, kullarına ait sıfatları da bu isimlerin benzerleriyle isimlendirmiştir.

Mesela şu ayetlerde Allah Teâlâ İlim ve Kudret sıfatını, kendisine izafe etmiştir:

"O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler96

"Allah onu ilmiyle indirdi." 97

"Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan Allah'tır." 98

"Onlar kendilerini yaratan Allah'ın, onlardan daha kuvvetli olduğunu görmediler mi?" 99

Şu ayetlerde de mahlukatın sıfatlarına ilim ve kuvvet diye isim vermiştir:

"Size ancak az bir ilim verilmiştir." 100

"Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen birisi vardır." 101

"Onlar kendilerinde bulunan ilme güvendiler." 102

"Sizi güçsüz yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardından güçsüzlük ve ihtiyarlık veren Allah'tır. O, dilediğini yaratır. O, hakkıyla bilendir, üstün kuvvet sahibidir." 103



"... Kuvvetinize kuvvet katsın104

"Kulumuz Davud'u, o kuvvet sahibi zâtı hatırla." 105

Allah'ın ilmi, kulların ilmi gibi değildir, kuvveti de kulların kuvveti gibi değildir.

Allah Teâlâ kendisini meşiet (dilemek, istemek) .sıfatı ile nitelendirmiş, kulunu da aynı sıfatla nitelendirmiştir:

"O, herkes için, sizden doğru yola gitmek isteyenler için bir öğüttür. Alemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz." 106

"Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar. Sizler ancak Rabbinizin dilemesi (izin vermesi) sayesinde (bir şeyi) dileyebilirsiniz. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir." 107

Allah Teâlâ hem kendisini hem de kulunu irade (istek) vasfıyla nitelemiştir:

"Siz geçici dünya malını istiyorsunuz, halbuki Allah (sizin için) ahireti istiyor. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir."108

Allah Teâlâ kendisini de kulunu da mehabbet (sevgi) ile nitelemiştir:

"...Allah, sevdiği ve kendisini seven bir topluluk getirecektir." 109



"(Rasûlüm!) De ki: “Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın." 110

Allah Teâlâ kendisini de kulunu da rıza (hoşnutluk) ile nitelemiştir:

"Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O'ndan razı olmuşlardır." 111

Malumdur ki, Allah'ın dilemesi kulun dilemesi gibi değildir. O'nun iradesi, mehabbeti ve rızası da kullarınki gibi değildir.

Allah Teâlâ kendisini kafirlere gazap etmekle vasıflandırdı. Ayette bunu ifade için geçen "makt" kelimesini kulları için de kullanmıştır:

"İnkar edenlere şöyle seslenilir: Allah'ın gazabı, sizin kendinize olan kötülüğünüzden elbette daha büyüktür. Zira siz imana davet ediliyorsunuz, fakat inkar ediyorsunuz." 112

Allah Teâlâ hem kendisini, hem de kulunu Mekr ve Keyd (tuzak kurmak) ile nitelendirmiştir:

"Onlar (sana) tuzak kurarlarken, Allah da (onlara) tuzak kuruyordu."113

"Onlar bir tuzak kurarlar, ben de bir tuzak kurarım." 114

Fakat Allah'ın onlara kurduğu tuzak onların tuzağına hiç benzemez.

Allah Teâlâ kendisini amel (yapmak, yaratmak) ile nitelendirmiştir:

"Görmüyorlar mı ki biz kudretimizin eseri olmak üzere onlar için birçok hayvan yarattık. Bu sayede onlar bunlara sahip olmuşlardır." 115

Aynı vasfı kullar için de söylemiştir:

"Yaptıklarına karşılık onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilmez." 116

Fakat Allah'ın ameli kulların ameli gibi değildir.

Allah Teâlâ kendisini münadât (seslenmek) ve münâcât (fısıldamak) ile vasıflandırdı:

"Ona Tur'un sağ tarafından seslendik ve onu fısıldaşan kimse kadar (kendimize) yaklaştırdık." 117

"O gün Allah onları çağıracak..." 118

"... Rableri onlara nida etti..." 119

Aynı şekilde kulunu da vasıflandırdı:

"Sana odaların arka tarafından bağıranların çoğu aklı ermez kimselerdir." 120

"Peygamber ile gizli bir şey konuşacağınız zaman..." 121

"Aranızda gizli konuştuğunuz zaman günahı, düşmanlığı ve peygambere karşı gelmeyi fısıldamayın." 122

Allah'ın nida etmesi ve fısıldaması ile kulun nida etmesi ve fısıldaması farklıdır.

Allah Teâlâ kendisine teklim (konuşma) sıfatını verdi:

"Ve Allah Musa ile gerçekten konuştu." 123

"Musa tayin ettiğimiz vakitte (Tur'a) gelip de Rabbi onunla konuşunca..." 124



"O Peygamberlerden bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuştur..."

Aynı sıfatı kulları için de verdi:



"Kral dedi ki: Onu bana getirin. Onu kendime özel danışman edineyim. Onunla konuşunca:Bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir birisin, dedi." 125

Allah'ın konuşması, kulun konuşması gibi değildir.

Allah Teâlâ hem kendisini hem de bazı yaratıklarını tenbie (haber vermek) ile vasıflandırdı:

"Peygamber, eşlerinden birine gizli bir söz söylemişti. Fakat eşi o sözü başkalarına haber verip Allah da bunu Peygamber'e açıklayınca, Peygamber bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber verince eşi: Bunu sana kim bildirdi? Dedi. Peygamber: “Bilen, herşeyden haberdar olan Allah bana haberverdi , dedi." 126

Her iki haber veriş birbirinden farklıdır.

Allah Teâlâ hem kendisini hem de kulunu Ta'lim (öğretmek) ile vasıflandırdı:

"Rahman Kur'an'ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona açıklamayı öğretti." 127

"(Avcı köpeklerine) Allah'ın size öğrettiği şeyleri öğretirsiniz." 128

"Andolsun ki içlerinden kendilerine Allah'ın ayetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkardan) kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur." 129

Allah'ın öğretmesi kulların öğretmesi gibi değildir.

Allah Teâlâ gazabı hem kendisine hem de kuluna sıfat olarak vermiştir:

"Allah onlara gazap etmiş ve lanetlemiştir.”130

"Musa kızgın (gazaplı) ve üzgün bir halde kavmine dönünce..." 131

Her ikisinin gazabı birbirinden farklıdır.

Allah Teâlâ kendisini arşı istiva etmekle vasıflandırdı ve bunu yedi ayrı ayette belirtti. 132 Allah bazı yaratıklarının da diğerlerine istiva ettiğini bildirdi:

"...Ve size bineceğiniz gemiler ve hayvanlar var etmiştir ki böylece onların sırtına istiva edersiniz (binersiniz)."133

"En, yanındakilerle birlikte gemiye istiva ettiğinde (binip yerleştiğinde)..."134

"Gemi Cûdî Dağı'nın üstüne istiva etti (yerleşti)." 135

Allah'ın istivası ile yaratıkların istivası birbirine benzemez.

Allah kendisini Bastu'l-Yedeyn (eli açık olmak)la vasıflandırdı;

"Yahudiler, Allah'ın eli bağlıdır (sıkıdır) dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lanet olasılar. Bilakis Allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir." 136

Bazı yaratıklarını da aynı şeyle vasıflandırdı:

"Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma."137

Ne Allah'ın eli kulların eli gibidir, ne de Allah'ın elinin açıklığı, kullarınki gibidir. El açıklığından kastedilen bol bol vermek ve cömertlik olduğuna göre Allah'ın vermesi ve cömertliği hiçbir zaman kulların vermesi ve cömertliğine benzemez. Buna benzer şeyler pek çoktur.

Allah Teâlâ'nın kendisini vasıflandırdığı şeyleri kabul edip, O'nu yaratıklara benzetmekten sakınmak gerekir. Bir kimse, Allah'ın ilmi yoktur, kuvveti yoktur, rahmeti yoktur, O konuşmaz, sevmez, razı olmaz, nida etmez, fısıldamaz ve istiva etmez derse O'nun sıfatlarını iptal ve inkar etmiş ve O'nu yokluğa ve cansız varlıklara benzetmiş olur. Bir kimse de O'nun ilmi benim ilmim gibidir, kuvveti benim kuvvetim gibidir, rızası benim rızam gibidir, elleri benim ellerim gibidir, istiva etmesi benim istiva etmem gibidir, derse o da Allah Teâlâ'yı kendisine ve canlı varlıklara benzetmiş olur. Birincilere Muattıle, ikincilere Müşebbihe denilir. Allah'ın isimlerini ve sıfatlarını hiçbir şeye benzetmeden ve O'nu sıfatlarından soyutlamadan kabul etmek gerekir. 138

İbnü'l-Kayyim, bu tür isim ve sıfatların üç açıdan değerlendirilmesi gerektiğini beyan etti:

1. İsim ve sıfatların Rabb Tebareke ve Teâlâ'ya ve insanlara izafe etmeksizin onlara vermeksizin soyut olarak değerlendirilmesi.

2. Rabb Teâlâ'ya izafe ederek ve O'na tahsis ederek değerlendirilmesi.

3. İnsanlara izafe ederek ve onlarla kayıtlayarak değerlendirilmesi.

Zâtı ve hakikati sebebiyle gerekli olan bir isim hem Rabb Teâlâ, hem de kul için sabit olur. Yani böyle bir isim Allah'a da kula da izafe edilir. Ancak bu ismin Allah'a izafesi O'nun şanına layık bir şekilde ve kemaliyledir, kula izafesi de kulun durumuna uygun bir şekildedir.

Mesela es-Semi' (işiten) ismi, işitilecek şeylerin idrakini, el-Basîr ismi görülecek şeylerin idrakini gerekli kılar. El-Alîm, el-Kadîr vs. isimlerin durumu da böyledir. Bu kelimelerin herhangi bir kimseye isim olarak verilebilmesi için onların mânâlarının ve hakikatlerinin o kimsede mevcut olması şarttır. Bu isimlerin zatı için gerekli olan; Allah Teâlâ'ya nisbet edilmesidir. Bunda bir sakınca yoktur. Ancak bunun teşbih ve temsilden uzak olması, Rabb Teâlâ'nın yaratıklara benzetilmemesi gerekir. Kim, mahlukatın da bu isimlerle isimlendirilmeleri sebebiyle bunların Allah'a nisbetini kabul etmezse, Allah'ın isimleri konusunda ilhada düşmüş olur ve O'nun kemal sıfatlarını inkar etmiş sayılır. Kim, bu isimlerin Allah'a nisbetini, aynı isimlerin mahlukata nisbeti gibi anlarsa, o da Allah'ı yaratıklarına benzetmiş olur. Kim ki Allah Teâlâ'yı yaratıklarına benzetirse küfre girmiş olur. Kim ki Allah Teâlâ'yı yaratıklarına benzetmiyecek şekilde ve O'nun büyüklüğüne ve yüceliğine uygun bir biçimde isimlendirecek olursa o da teşbih pisliğinden ve ta'til 139 cinayetinden korunmuş olur. Bu, ehl-i sünnetin yoludur. Bir sıfatın yaratılmışlara nisbeti sebebiyle gerekli olan nice şeyler vardır ki aynı sıfatı Allah'a nisbet ederken Allah'ı bunlardan tenzih etmek gerekir. Nitekim kulun hayat sıfatına sahip olması onun uyumasını ve uyuklamasını, beslenme ihtiyacını ve buna benzer şeyleri gerekli kılar. Yine aynı şekilde kulun iradesi kendisine faydalı olanı almak, zararlı olanı uzaklaştırmak hususunda harekete geçmesini gerektirir. Yine kulun yüceliği, onun kendisinden daha yüce olacağı birisine ihtiyacı olduğunu ve onunla kıyas edildiğini gösterir. Halbuki Allah Teâlâ'nın bütün bunlardan tenzih edilmesi gerekir. Bir sıfat hangi cihetten sadece Allah Teâlâ'ya özgü ise yaratıklarından da o cihetten nefyedilmesi, o cihetin onlarda bulunamayacağının bilinmesi gerekir. Mesela Allah'ın ilmi, ezelidir. Vücub ifade eder (yani mutlaka vardır) ve her şeyi kuşatıcıdır. İradesi, kudreti ve diğer sıfatları da böyledir. Bu sıfatlardan Allah Teâlâ'ya özgü olan hususların mahlukat için sabit olması, onlarda da bu hususların bulunması mümkün değildir. Bu kurala tam olarak riayet ettiğin ve gerektiği şekilde kavradığın takdirde iki türlü âfetten kendini kurtarmış olursun. Bu iki afet kelamcıların düştükleri belanın aslıdır. Bunlar ta'til âfeti ve teşbih âfetidir.

Sen, düşünürken bu makamın hakkını verirsen, Allah'ın güzel isimlerini ve yüce sıfatlarını gerçek olarak ispat ve kabul etmiş olursun. Böylece hem ta'tilden kurtulmuş, hem de o sıfatlardan mahlukata ait özellikleri de reddederek teşbihten kurtulmuş olursun. Meselenin bu yönünü iyi düşün ve bunu bu konuda müracaat edeceğin bir kalkan haline getir. Allah (c.c.) doğruya ulaştırandır. 140

İbnu'l-Kayyım bu konuda şunları da söyledi: Hayy, Semi', Basîr, Alîm, Kadîr ve Melik gibi hem Allah'a hem de kullara verilebilen isimler üzerinde kafa yorup düşünenler arasında farklı görüşler vardır. Kelamcılardan bir grup: "Bu isimler insanlar için hakikat, Rabb için mecaz ifade eder, dediler. Bu görüş Cehmiyye'nin aşırılarına aittir ve ortaya atılan görüşlerin en çirkini ve en bozuk olanıdır. İkincisi bunun karşıtıdır. Ebu'l-Abbas en-Nâşî'ye ait olan bu görüşe göre, bu isimler Rabb Teâlâ için hakikat, kullar için mecazdır. Üçüncüsü ise Ehl-i Sünnet'in görüşüdür ve onlara göre bu isimler hem Allah hem de kulları için hakikattir. Doğrusu da budur. Bu isimlerin Allah ve kullarına izafesinde farklı anlamlar ifade etmeleri Allah Teâlâ ve kulları için hakikat ifade etmelerine mani değildir. 141 Bu isimlerden Rabb Teâlâ için O'nun şanına layık mânâlar vardır, kullar için de onlara uygun mânâlar vardır. 142


Yüklə 2,56 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   81




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin