Kabul ettik icma ettikleri şartlı değildir. O şeyin icmalarını gösteriyor ki iki söylemin birisinin ele alın-ması caiz olması 2. Asrın ehlini iki söylemden birisinin icma ederlerse icma ettikleri 1. Asrın icmaına teyid etmesi ele alınmasında caiz kılınması. Onların icmalarına muhaliftir. İcmaı teyid edenlerin işitme olarak yasaklanmamış oluyor. Yasaklanma hakkında söylediğinizi kabul ettik. Fakat caiz kılınmasının gösterilme-si itirazlıdır. Gerçekleşme beyan etmesi. Çünkü sahabelerin ittifakla Peygamber (SAV)’I defni Aişe Ranh. Evinde defnedilmesi. Defnin yerinin konusunda ihtilaf ettikten sonradır. İttifak ettiler Ebu Bekr’in imamlı-ğı hakkında. Kim imam olacak, ihtilaf ettikten sonra ittifaka varılmış. Tabi olanların ittifakları çocukların annelerinin satışı hakkında sahabe ihtilaf halinden sonra ittifak olur. İttifakın bu şekli yasaklanmış olsaydı bunlar gerçekleşmemiş olurdu. 1. Sorunun cevabı iki söylemin birisinin yanlış olması ile değildir. Kabul etmiyoruz. (mutlak değil) Fakat her ictihad eden ictihad meselelerinde doğruyu yakalar. Anlayacağımız gibi. Haberlerden zikrettikleri, tevili olacaktı. Doğruluğa inanılması gereği çünkü ümmetin icmaı göz önün-de tutularak ictihad edenin söylediğinin herbirinin ele alınmasının caizliği, doğru olmasa bile. Yoksa icma-ların yanlışları ele alması imkansızdır. Bu gibi hükümle ümmet şart koymamış. Fakat mana, anlam vermiş. Her icmada bunun gibi caiz olurdu. Ümmetin bir söyleme ittifakla caiz olurdu. Ondan sonraki bir hilafete (ayrılığa) icma ettikleri şartlı olabilirdi. Muhalif ortaya çıkmadığı için. İctihad eden birisinin ondan sonraki muhalefetinin caizliği olurdu. Şarttan söylendiği gib. Bu imkansızdır. İcma akdolunmuştur. Mutlak icma-nın muhalif olanların herbirinin zikredilen şart belirlenmemiş. Bu da yanılgıya düşmüştür. Asidir. Bu Ebu Abdullah Basri’nin izlediği icmanın akdolunmasının caizliği, geçen icmaın hilafına yoludur.
29. Sual 2. Asrın ehlinin icmaı. Bu imkansız olmuyor. İki söylemin birisinin icmaının aynısı bu gerektir-miyor. Diğer söyleminin ele alınmasını yasaklamıyor.
30. Sual. İttifak ettikleri defin, imamlık, zekatı engelleyenlerle savaş v.b. zikredilenler.
Bu istikrarından sonra hilafın onların aralarında ve ictihad edenlerin herbirinin gittiği yolun savunması ve hilafın istişare yoluyla geleneklere dayanarak incelenmesi (durumlarının) bu akıllar arasındaki yapılması gereken tartışılan şeyin tersine. Kabul ettik bu ittifak hilafın istikrarından sonra. Ayrıca ihtilaf edenlerin kendilerine ittifak ve icmada şart koyan ictihad eden asırların tükenmesi. Bunların onlara dönmeleri (bazı-larının) icma ettiklerini, hilaf ise icma edenlerin düşünülmesi birlikte, öncelerinin asrının tükendikten sonra ayrılık ettiklerini. Fakat 1. Cevap seçilendir. Çocukların anneleri meselesi ise, sahabenin hilafını istikrarı ve devamını onların asrının tükenmesi ile. Kabul etmiyoruz tabi olanların icmaının hepsinin satışının ya-saklanmasını. Ali’nin mezhebi diyor. Satışının caiz kılınması devamlı görünmektedir. Şii’nin tümü ve bütün hal akd ehli bu mezhebe tabi olanları bu güne kadar.
22. Mesele: Sahabe veya herhangi bir asır ehli herhangi bir meselede iki söylemde ihtilafa düşerse. İtti-faklarını caiz oluyor mu? İhtilaf istikrar ettikten sonra. O söylemi birisinde veya saklanma diğer söyleme caiz olması. İhtilafa düşmüşlerdir. İcmada asrın tükenmesine itibar eden caiz kılmış demektir. Asrın tüken-mesine itibar etmeyen ihtilafa düşmüştür. Bazıları onları şartla caiz kıldılar. İttifak ettikleri şey kıyas ve ictihadın hilafına kesin delil değildir. Bazıları mutlak olarak men etmesi ve söylediklerinden birisinin icma-larının akdolunması caiz kılınmıyor. Bu seçilendir. Çünkü biz beyan ettik. Ümmetin ittifakına bir hükme bir an için olsa. Bu da kesin veya şüpheli bir delile dayandığından bu kesin bir delil oluyor. Muhalefet ya-saktır. Beyan ettik o meselede ümmet beyanlarını hilafının istikrar etmesi iki söyleme. Onlardan icma olu-yor ki bu iki söylemden herbirinin ele alınmasının caiz kılınmasını, iki söylemin birisinin icması düşünü-lürse daha sonra imkansızlığa girer. Daha önce beyan ettiğimiz gibi. O meselede itirazlardan ve ayrılışlar-dan edinilen, kendisinde oluyor ki itibar edilmesi veya nakledilmesini.
Fakat bu mesele başka bir soruya ait oluyor. Bütün sahabe ittifak ederse herhangi bir asrın ehlinin birisi muhalefet etmesi yasak olmuyor. Birisine belirlenmesini kalan ümmete belirlendiği gibi. Onun belirlenme-si ile biz yasak etsek gerekene gitmesini biz yasakladık demektir. Hükme delille onu belirlenmiş olanı ve ümmetin kalanı ile birlikte vacib kıldı. Ona hükme muhalif olanı ve iptal edilmesi de imkansızdır. Onunla olması yasaklanmazsa o zaman onlardan ittifak gerçekleşmesi olurdu. Hilaftan sonra. Bu istenilendir. Şöyle söyledik onu belirleyen şey ümmetin belirlediği gibi. Ona dönmesini imkansızlaştırmıyoruz. Şöyle söylü-yoruz. Ona belirlenmesi imkansızdır. akıl yönünden değil işitme yönünden iki icmaın itirazları ve birisinde hata olması daha önce açıkladığımız gibi. Fark (arasındaki) icmaın ehlinin bu meselede onlara dönenlerin icma ettikleri ve kendilerine muhalifleri 1. Meselenin tersine. Muhalif olan 1. Meselede şöyle şüpheye düşer. O meselede gelen ümmetin bazıları ittifak ettikleri bu meselede icma edenlerin ümmetin tümüdür. Bunun için bu meselede sorun 1. Meseleden daha büyüktür. Buna göre şöyle söylüyoruz. Asrın ehlinin 2. Meselede ihtilafa düşmesi veya iki kısımdan birisi vefat ederse, diğer kısmı kalırsa. Söylediklerini icma engelleyen diğer söylemin alınması olmuyor. Daha önce söylediğimiz gibi bir grup muhalefet ederse.
23. Mesele: Delil veya haber var olabilir mi? ona itiraz olmayan. Ümmete bilinmemesinde iştirak eder mi? ihtilafa düşmüşler. Bazıları caiz kılmış. Onlar onunla uyulamaya, belirli olmayanla mükellef değildir. Onunla ilimin bilinmemesi hata sayılmıyor. Bilinmemesi onların yaptıklarından değildir. Mükellefin hatası fiillerinin vasıflarındandır. Bazıları imkansızlaştı. Bilinmemesine katılırlarsa bu onlara bir yoldur. Başkala-rına tabi olmaları gereklidir. İlminin tahsil edilmesi yasaklananlar Allah’ın (CC) söylediği Nisa 115. “Müminlerin yollarından başka bir yol.”
Seçilenlerin onlara iştirak edilmesinde engel yoktur. Yaptıklarını ona teyid ederse. Çünkü teklif etme-diklerini, belirli olanların tebliğ edilmeyenlerin anlaşılması ayette delil yoktur. Çünkü her grubun yolu kasdedilen fiillerden onlara arasında yaygınlaştırılması ittifak ettikleri. Söyleyenin söyleminden anlaşıldığı gibi. Falanın yolu böyle, filanın yolu böyle. İlim bilmemesi ümmetin fiilinden değil. Onlara yol değildir. Onlara yol olmaz. Biz biliyoruz ki ayette kasdedilen, müminlerin yollarının izlenmesinin teşvik edilmesi. Delilin bilinmeyişi ona yol olsa bile. Ayette onların izlenmesini teşvik ederdi. Kanun koyucu cahile teşvik etmez. Dini delillerle icma olarak. Onların yaptıklarının tersi ise imkansızdır. Çünkü bu ümmetin icmaının yanlışlığı işitme delilinin olumsuzlaştırılmıştır. İhtilafa düşmüştürler.
24. Mesele: Muhammed (SAV)’in ümmetinin dinden dönmesinin düşünülmesinin asırlardan bir asırı olumsuzlaştırmış veya ispat ederek, aklen düşünülmesinin şüphesi yok. Hilaf olan işitme engellenmesidir. Seçilen ise yasaklanışı. Peygamber (SAV) “Ümmetim bir dalalet, hata üzerine toplanmaz.” Başka hadisler-de “ Ümmetin hataya düşmeden veya dalalete düşmeden masum olduğu anlaşılır. Şöyle söylenirse, dön-düklerinde Peygamber (SAV) ümmetinden değillerdir. O haberler onları kapsamaz. Söyledik şöyle gösteri-yor ki Peygamber (SAV) ümmetine hatayı ittifakla doğrulamıyor. Ümmet dönerse şöyle söylemini doğru-lar. Muhammed (SAV) ümmetine ittifak etmiştir. Dönmede hatanın kendisidir. Bu da yasaklanmıştır.
25. Mesele: Ulema Yahudi’nin diyeti konusunda ihtilafa düşmüşler. Bazıları müslümanın diyetine gibi-dir. Bazıları yarısıdır.bazıları 1/3’ü demiştir. 1/3’ü savunan kişi Şafii (Ranh.) ihtilafa düşmüşler. Fakihler-den bazıları şöyle zannetmiş, icmayla tutulmasını. Bu böyle değildir. 1/3’ün odaklanmasını 1/3’ün vacibi-nin içeriği ve fazlanın olumsuzlaştırılması. 1/3’ün vacibliği ittifakladır. Hilaf yoktur. Fakat fazlanın olum-zuzlaşması ittifakla alınmamıştır. İçinde ihtilaf vardır. Olumsuzlama olumsuzlaşan için dayanak ise bir de-lin gözleminde belirlenmesinde engel var olduğunu veya bir şartın geçmesini veya idrak edilmemesini. Asıl olumsuzun getirilmesinin itimad edilmesi ve bu da icma edilişi herhangi bir olayda değildir.
26. Mesele: Bir haberde icmaın tesbitinde arkadaşlarımızdan bir kısmı caiz kılmış. Ebu Hanife arkadaş-ları ve Hanbeliler inkar etmesi, Ebu Hanife’nin arkadaşlarından bazıları, arkadaşlarımızdan bazıları, Gazali gibi, tümünün ittifakıyla birisinin bir haberiyle tesbit edilen dayanağı zannidir. Metni kesin olsa bile caiz kılınmasını söyleyenlerin delili nas ve kıyastır. Nas ise Peygamber (SAV) “Biz zahir ile hükmederiz. Gizli olan Allah’a aittir.” Kıyas birinin haberi icmadan bu zanna faydalıdır. Delildir. Peygamber (SAV)’in nası gibi engelleyen delili ise, icmaın bir dilden nakledilmesinin fıkıh usullerinden bir aslı kıyas gibi. Veya bir kişi Peygamber (SAV)’den bir haber verirse. Ümmetten kesin bir icmaın delil olarak caiz kılınmasının deli-li yoktur. Zahiri şeylerden başka bir şey yoktur. Usullerden olmuyor. Dallarda delil oluyor. Topluca mesele asıl delilin oluşumunun şartlanmış veya şartlanmamış ise, kesin şartlanan yasaklanmış. Birinin haberi icma-ın menkulu bir dilden menkul olmasının delilidir. Bu meselede ortaya çıkan iki taraftan itirazını delil getir-meyişi.
27. Mesele: Hükmün icma eden hükmün önemsenmemesinin küfrü olması konusunda ihtilafa düşmüşler. Bazı fakihler ispat etmiş. Diğerleri red etmiş. Zanni icmaın hükmünün inkarı küfre düşürmez. Seçilen ise ayrıntıdır. İcmaın hükmü bu İslam anlamını içerebilir. 5 ibadet gibi. Tevhid ve tebliğ. Veya böyle değildir. Satışın helal kılınmasının hükmü gibi. İcazetin doğruluğu v.s. 1.ise önemseyen kafirdir. Çünkü bu İslam’ın hakikatini kapsamaz. 2. İse değildir.
BİTİŞ
İcma delil olacak olur veya olmaz. Bu icma geçen dinlerde delilmiydi?, değil miydi? 1. İse icma edilen icmaın doğruluğu ona bağlıdır veya değildir. 1. İse delil icma olarak bir şeyi yasaklamış oluyor. Herbirinin doğruluğu diğerine bağlıdır. Bu roldür. Delil getirme Allah’ın varolması ve Peygamber (SAV) tebliğinin doğruluğu, icmaın doğruluğu naslara bağlıdır. Ümmetin hatadan masum olduklarını daha önce söylediği-miz gibi nasların doğruluğu, gönderen Allah’ın (CC) doğruluğuna bağlıdır ve Peygamber (SAV) elçidir. Tebliğini icmaın doğruluğunu muhalefete bağlanmışsa roldür. 2. Kısımdan olsa icma edilen şeyler dünyevi ve dini emirler olurdu. Din emirlerinden ise engelleyen bir delildir. Muhalefet kesin ise icamı söyleyenlerin hilafı olmadan ittifak ettikleri aklen Allah’ın (CC) takdiri ile olmadan rüya görmesi. Bir yönde değil. (Allah’I tasarlayarak görmesi v.b.) Allah’a (CC) ortak koşanların olumsuzlaşması veya dinen namaz, oruç, zekatın vacibliği v.b.
İcma edilen dünyevi bir durum ise savaşlardaki görüşler. Ordunun tertibi, insanların hallerinin düzen-lenmesi. İhtilaf var. kadı Abdul Cabbar söylemi, olumsuzlaşması veya ispatlanması. Bazıları muhalefetin yasaklanması, bazı hallerde caiz kılıması ve iki söylemde de cemaatten tabi olanlar vardır. Seçilen ise mu-halefetin yasaklanması gerekli değildir. Çünkü genelde ümmet hatadan masumdur. İttifak ettikleri izlenme-lidir. Geçen dinlerde icma delil mi, değildi. Usulleri ihtilafa düşmüşler. Gerçek ise ispatı veya olumsuzlaş-ması ondan vazgeçmesi ne akıl ve nakli olarak gözükmez. Olumsuzlaşma veya ispatını engeller. Bu da son kelamdır. İcmada 1. Cüz bitmiştir.
Dostları ilə paylaş: |