Mâide Sûresi 4-5 ...................................................... 355
tır. Örneğin bazılarına göre, "Size temiz şeyler helâl kılındı." ifadesiyle,
Bahi-ra, sâibe, vasîle ve hami gibi, yiyecekler helâl kılındı,
demek isteniyor. [Bu evcil hayvanlar, Arapların bâtıl inanç ve âdetlerine
göre, kesilmez ve etleri yenmezdi. Konuyla ilgili ayrıntılı açıklama
bu surenin 103. ayetinde gelecektir.]
Diğer bazısına göre, "Kendilerine kitap verilenlerin yemegi size
helâldir." ifadesinin anlamı şudur: Bu yemekleri ilk yasa itibariyle
Al-lah size haram kılmamıştır. Etleri de, İslâmî usûllere göre
değil de kendilerince boğazlamış olsalar size helâldir.
Diğer bazısı ise şöyle demiştir: "...yemekleri..." yani, onlarla
birlikte yemek yemek." Başkalarına göre, "Inanan kadınlardan iffetli
olanlar ile sizden önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli
kadınlar." ifadesiyle, onların bu haram kılınmadan önce temelde
helâl oluşları kastediliyor. Hatta, 'Bunun dışında kalanı... size helâl
kılındı.' ifadesi, bunların helâl kılındığını göstermek bakımından
yeterli bir kanıttır." Bir diğer grup da şu görüşü savunmuştur:
"Kim imanı inkâr ederse, onun ameli boşa çıkmıştır." ifadesi uyarı
amaçlıdır. Ayetin giriş kısmında belirtildiği şekliyle Ehlikitab'ın
yemeğinin ve iffetli kadınlarının helâl olduğu hususunun inkâr edilmemesi
isteniyor."
Bu ve benzeri yorumlar, tefsir bilginlerinin ihtimal verdikleri açıklamalardır.
Ancak bunların bazısı boşboğazlıktan ve ipe sapa
gelmez zorlamalardan öte gitmediği ortadadır. Söz gelişi "Bugün...
helâl kılındı" ifadesinin, hiçbir kanıta dayanmaksızın önceki ifadeyle
kayıtlandırılması bunun tipik bir örneğidir.
Bazısı da ayetin akışının içerdiği gün, minnet, hafifletme vb.
sınırlandırıcı olguların çürüttüğü yaklaşımlardır. Ki biz bu olgular
üzerinde ayrıntılı bir şekilde durduk.
Ayetlerden anlaşılan anlamdan hareketle serdettiğimiz önceki
açıklamalar, bu tür değerlendirmelerin yanlışlığını ve yanlışlığının
kaynağını, nedenini gözler önüne sermek bakımından yeterli bir
kanıttır.
356.........................................El-Mîzân Fî Tefsîr-il Kur'ân – c.5
"Bunun dışında kalanı, size helâl kılındı." ayetinin Ehlikitap
kadınlarıyla evlenmenin helâl olduğuna delâlet ettiği iddiasına gelince,
bu iddia bütünüyle yanlıştır. Çünkü ayet, soy ve sebep açısından
evlenmesi haram ve helâl olan kadınları açıklama amacına
yöneliktir, dinler ve mezhepler açısından değil.
AYETLERIN HADİSLER IŞIĞINDA AÇIKLAMASI
ed-Dürr-ül Mensûr tefsirinde, "Sana, kendilerine neyin helâl kılındıgını
soruyorlar..." ayetiyle ilgili olarak İbn-i Cerir, Ikrime'den
şöyle rivayet eder: "Resulullah Ebu Rafi'yi köpekleri öldürmekle
görevlendirdi. O da Avali [Medine'nin büyük bağları] denilen bölgeye
varıncaya kadar gördüğü köpeği öldürdü. Bunun üzerine Asım
b. Adiy, Sa'd b. Hayseme ve Uveym b. Saide Peygamberin huzuruna
girip, 'Bize ne helâl kılındı ya Resulullah?' diye sordular. Bunun
üzerine, 'Sana, kendilerine neyin helâl kılındıgını soruyorlar...' ayeti
indi."
Aynı eserde, İbn-i Cerir, Muhammed b. Ka'b el-Kurazi'den şöyle
rivayet eder: "Resulullah (s.a.a) köpeklerin öldürülmesini emredince,
halktan bazıları Resulullah'ın (s.a.a) huzuruna girip, 'Ya
Resulullah, bu cinsten bize ne helâl kılındı?' diye sordular. Bunun
üzerine, 'Sana, kendilerine neyin helâl kılındıgını soruyorlar...' ayeti
indi."
Ben derim ki: Bu iki rivayet birbirini açıklıyor. Buna göre, köpek
cinsinden, av ve benzeri şeylerde kullanılmaları hususunda
nelerin helâl olduğu sorulmuştur. "Sana, kendilerine neyin helâl
kılındıgını soruyorlar. De ki: Size temiz şeyler helâl kılındı." ayeti
ise, rivayetlerin içeriğiyle örtüşmüyor. Çünkü rivayetlerin içeriği özel
bir durumla kayıtlı, ayetin ifadesi ise mutlaktır, geneldir.
Kaldı ki, bu iki rivayetten ve bir sonraki rivayetten anlaşıldığı
kadarıyla, "vemâ allemtum min-el cevârih=öğreterek
yetiştirdiğiniz av köpekleri" ifadesi, "teyyibat=temiz şeyler" ifadesine
matuftur. Buna göre şöyle bir anlam çıkar karşımıza: "Uhille
Mâide Sûresi 4-5 ............................................................ 357
lekum mâ allemtum=öğ-reterek yetiştirdiğiniz av köpekleri size
helâl kılındı." Bu yüzden birçok tefsir bilgini, önceden de açıkladığımız
gibi anlamı düzeltecek bir ifadenin takdirini gerekli görmüşlerdir.
Oysa daha önce, "ma allemtum =öğreterek yetiştirdiğiniz"
ifadesinin "şart" olduğunu, dolayısıyla cezasının da, "fe kulû
mimmâ emsekne aleykum=sizin için tuttuklarını yiyin." ifadesi
olduğunu belirtmiştik.
Rivayette, hakkında soru sorulduğu belirtilen "cins"ten maksat,
bir sonraki rivayetin açıladığı kadarıyla, köpek cinsidir. [Rivayetin
orijinalinde "mâzâ uhille lenâ min hâzih-il ümme" ifadesi
geçmiştir ki, ümmetten kasıt köpek cinsidir]
Yine aynı eserde Faryabi, İbn-i Cerir, İbn-i Münzir, İbn-i Ebi
Hatem, Taberani, Hakim -sahih olduğunu belirterek- ve Beyhaki
"Sünen"inde Ebu Rafi'den şöyle rivayet ederler: "Cebrail Hz. Peygamberin
(s.a.a) yanına geldi. Evin içine girmek için izin istedi. Hz.
Peygamber (s.a.a) ona izin verdi. Içeri girmekte ağır davranınca,
Peygamberimiz (s.a.a) hırkasını üzerine alıp dışarı çıktı ve 'Sana
girmen için izin verdik' dedi. Cebrail, 'Evet, ama biz melekler, içinde
köpek ve resim bulunan evlere girmeyiz' dedi. Bunun üzerine
yapılan araştırma sonucu evlerin bazısında köpek yavrularının bulunduğu
anlaşıldı."
Ebu Rafi devamla der ki: "Resulullah (s.a.a) Medine'deki bütün
köpekleri öldürmemi bana emretti, ben de emri yerine getirdim.
Bunun üzerine insanlar geldiler ve 'Ya Resulullah, öldürülmesini
emrettiğin bu cinsin bizim için nesi helâldir?' diye sordular.
Resulullah bu soruya cevap vermedi. Bunun üzerine yüce Allah,
'Sana kendilerinden neyin helâl kılındıgını soruyorlar. De ki: Size
temiz şeyler helâl kılındı. Allah'ın size ögrettiginden ögreterek
yetiştirdiginiz av köpeklerinin...' ayetini indirdi. Ardından
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: Bir kimse avcı köpeğini salarken
üzerinde Allah'ın adını ansa ve bu köpek onun için bir hayvan yakalasa,
kişi onun yakalayıp da yemediği hayvanın etinden yesin."
Ben derim ki: Rivayette, Cebrail'in inişinin şekliyle ilgili olarak
358 .......................................... El-Mîzân Fî Tefsîr-il Kur'ân – c.5
anlatılanlar, bu konuya ilişkin bilinen gerçeklerle bağdaşmıyor ve
şaşırtıcıdır cidden. Öte yandan rivayette bazı karışıklar da yok değildir.
Çünkü Cebrail'in, bazı evlerde köpek yavrusu vardır, diye
Resulullah'-ın (s.a.a) yanına girmekten kaçındığından söz ediliyor.
Ayrıca bu, ayetin içerdiği mutlak soru ve cevapla ve "yetiştirdiginiz
av köpekleri..." ifadesinin matuf olduğunu ifade ettiği için ayetin
zahiriyle bağdaşmıyor. Bu bakımdan rivayet daha çok uydurma rivayete
benziyor.
Aynı eserde Abd b. Hamid ve İbn-i Cerir, Amir'den şöyle rivayet
etmişlerdir: "Adiy b. Hatem et-Tai Resulullah'ın (s.a.a) yanına gelerek,
ona köpeklerin avladıkları hayvanlarla ilgili bir soru sordu.
Resulullah (s.a.a) bu soruya nasıl cevap vereceğini bilemedi. Nihayet
yüce Allah, Mâide suresindeki 'Allah'ın size ögrettiginden
ögreterek' ifadesini içeren ayeti indirdi."
Ben derim ki: Aynı anlamı içeren başka haberler de aktarılmıştır.
Fakat önceki problemler bu rivayetler için de geçerlidir. Öyle
anlaşılıyor ki, bu rivayetler ve aynı anlamı içeren diğer haberler,
olayların ayete uyarlanışına örnek oluşturmaktadır. Ancak eksik
bir uyarlama. Buna göre, Müslümanlar Hz. Peygambere (s.a.a) köpeklerinin
avladıklarını sormuşlar, sonra helâl ve haramı ayırt etme
bağlamında bütünsel bir ölçüt sormuşlar. Dolayısıyla ayette,
onların soruları gündeme getirilerek, cevabi ifadede şu bütünsel
ölçüt ortaya konmuştur: "Sana kendilerine neyin helâl kılındıgını
soruyorlar. De ki: Size temiz şeyler helâl kılındı." Ardından onlara,
üzerinde konuştukları özel meseleye cevap veriliyor. Ayetin ifade
tarzından bunu algılıyoruz.
el-Kâfi'de müellif kendi rivayet zinciriyle Hammad'dan, o
Halebi'-den, o da İmam Cafer Sadık'tan (a.s) şöyle rivayet eder: "Ali'nin
(a.s) kitabında, 'ögreterek yetiştirdiginiz av köpeklerinin...'
ayetiyle ilgili olarak şu açıklama yer almıştır: "Onlar, köpeklerdir."
[Füru-u Kâfi, c.6, s.202, h:1.]
Aynı hadis, Tefsir-ul Ayyâşî'de Semaa b. Mihran kanalıyla İmam
Cafer Sadık'tan (a.s) rivayet edilir. [c.1, s.294, h:28]
Mâide Sûresi 4-5 ........................................................ 359
Aynı eserde, müellif kendi rivayet zinciriyle İbn-i Muskan'dan, o
da Halebi'den şöyle rivayet eder: İmam Cafer Sadık (a.s) dedi ki:
"Babam fetva verirdi ve fetva verirken takiyye ederdi. Biz de şahin
ve doğan gibi avcı hayvanlar hususunda fetva vermekten korkardık.
Ama şimdi korkmuyoruz ve bunların avını da ancak henüz can
vermeden yetişip boğazlanması durumunda helâl biliyoruz. Çünkü
Ali'nin (a.s) kitabında şöyle yer almıştır: Yüce Allah av köpekleri
hakkında, "yetiştirdiginiz av köpeklerinin..." ifadesini buyurmuştur.
[Füru-u Kâfi, c.6, s.207, h:1]
Aynı eserde, müellif kendi rivayet zinciriyle Ebu Bekir el-
Hadremi'den, o da İmam Cafer Sadık'tan (a.s) şöyle rivayet eder:
"İmama şahin, doğan, pars ve köpek gibi avcı hayvanların yakaladıkları
avları sordum. Buyurdu ki: 'Av köpeklerinin dışındaki avcı
hayvanların yakaladıklarını kendiniz boğazlamadan yemeyin.' Dedim
ki: 'Köpek yakaladığını öldürse de mi yiyelim?' Cevapta buyurdu
ki: 'Ye. Çünkü yüce Allah şöyle buyuruyor: 'Allah'ın size ögrettiginden
ögreterek yetiştirdiginiz av köpeklerinin, sizin için tuttuklarını
yiyin.' Sonra şöyle dedi: 'Yetiştirilmiş av köpekleri hariç
bütün avcı hayvanlar kendileri için avlanırlar. Çünkü av köpeği sahibi
için avlanır.' Ardından şöyle buyurdu: Av köpeğini saldığın zaman
üzerine Allah'ın adını an, bu, hayvanın boğazlanması yerine
geçer." [Füru-u Kâfi, c.6, s.204.]
Tefsir-ul Ayyâşî'de Ebu Ubeyde'den, o da İmam Cafer Sadık'tan
(a.s), eğitilmiş av köpeğini salarken üzerinde Allah'ın adını anan
biriyle ilgili olarak şöyle rivayet edilir: "Av köpeği yakaladığı sırada
hay-vanı öldürse de, kişinin o hayvanı yemesi helâldir. Eğer yanında
eğitilmemiş bir köpek bulunursa ondan yemez." Dedim ki:
"Avcı kuşlardan doğan, kartal ve şahin için de mi aynı hüküm geçerlidir?"
Buyurdu ki: "Eğer yakaladıkları hayvan canlıyken yetişir
de boğazlarsan ye. Ama sen yetişmeden ölürse yeme." Dedim ki:
"Pars, köpek konumunda değil midir?" Dedi ki: "Hayır. Ancak köpek,
bu hususta eğitilmiş (mu-kellib) kabul edilir." [c.1, s.294, h:26.]
Aynı eserde, Ebu Basir'in İmam Cafer Sadık'tan (a.s), "Allah'ın
360 ..............................................El-Mîzân Fî Tefsîr-il Kur'ân – c.5
size ögrettiginden ögreterek yetiştirdiginiz av köpeklerinin, sizin
için tuttuklarını yiyin ve üzerine Allah'ın adını anın." ayetiyle ilgili
olarak şu sözleri rivayet ettiği belirtilir: "Av köpeği, yakaladığından
yemediği sürece onun yakaladığı hayvanı yemenin bir sakıncası
yoktur. Şayet sen yetişmeden köpek yakaladığı hayvandan yemişse,
ondan yeme." [Bu, köpeğin eğitilmiş olmadığını ve avı sahibi için
değil, kendisi için yakaladığını gösterir.] [c.1, s.295, h:33]
Ben derim ki: Ayette geçen "mukellibîn" (köpek olarak eğitilmiş)
ve "sizin için tuttukları" gibi ifadelere dayanarak avın öldüğü
takdirde sadece köpeğin yakaladığının helâl olacağına ilişkin, aynı
şekilde av köpeğinin yanında eğitilmemiş bir köpeğin bulunmamasının
şart koşulması gibi rivayetlerde söz konusu edilen bütün
bu özellikler, ayetten çıkarsanan ayrıntılardır. Daha önce bu konuda
kısmen açıklamada bulunduk.
Aynı eserde Hariz'den, o da İmam Cafer Sadık'tan (a.s) şöyle
rivayet edilir: "İmama bir Mecusî'nin köpeğini bir Müslüman eğitir,
sonra da üzerine Allah'ın adını anarak salarsa, yakaladığı yenir
mi? diye soruldu. Evet, dedi. O artık eğitilmiştir. Üzerine Allah'ın
adı da anıldıktan sonra herhangi bir sakıncası olmaz." [c.1, s.293,
h:24]
Ben derim ki: Bu rivayette "mükellibîn" ifadesinin mutlak tutulduğunu
görüyoruz. ed-Dürr-ül Mensûr tefsirinde, Ebu Hatem,
İbn-i Abbas'dan, Mecusî'nin eğitilmiş köpeğini ya da Mecusî'nin eğittiği
şahini veya doğanı alıp av hayvanının peşine salan Müslüman'ın
durumuyla ilgili olarak şöyle rivayet eder: "Bu hayvanı salarken
üzerine Al-lah'ın adını ansan da yakaladığı hayvanın etini
yenmez. Çünkü o, Me-cusî tarafından eğitilmiştir. Oysa Allah "Allah'ın
size ögrettiginden ögrettiginiz..." buyurmuştur.
Ancak bu rivayetin zayıflığı açıktır. Çünkü, "Allah'ın size ögrettiginden..."
ifadesindeki hitap zahiren müminlere yönelik olsa da,
Allah'ın öğrettiği şeylerle köpekleri eğitmeleri, Mecusîlerin ve diğer
top-lumların köpeklere öğrettikleri davranışlardan farklı değildir.
Bu anlamı, ayeti dinleyen herkes kavrayabilir. Çünkü müminin av
Mâide Sûresi 4-5 ....................................................... 361
köpeğini eğitmesini farklı kılacak ona özgü bir bilgisi söz konusu
değildir. Dolayısıyla eğitilmiş köpeğin bir Müslüman tarafından eğitilmiş
olması ile Müslüman olmayan biri tarafından eğitilmiş olması
arasında herhangi bir fark yoktur. Nitekim bir Müslüman'ın
malı olması ile başkasının malı olması arasında herhangi bir fark
yoktur.
Tefsir-ul Ayyâşî'de belirtildiğine göre, Hişam b. Salim, İmam
Cafer Sadık'ın (a.s), "Onların yemegi size helâldir."1 ifadesiyle ilgili
olarak, "Mercimekleri, hububatları ve benzeri şeyler kastediliyor.
Onlardan maksat da Ehlikitap'tır" dediğini rivayet etmiştir. [c.1,
s.296, h:37]
Ben derim ki: Şeyh Tusi bu hadisi et-Tehzib adlı eserinde aktarır.
Oradaki metin şöyledir: "Mercimek, nohut ve benzeri yiyecekler."
[c.9, s.88, h:73.]
el-Kâfi ve et-Tehzib adlı eserlerde, Ammar b. Mervan'ın ve Sema-
a'nın İmam Cafer Sadık'tan (a.s), Ehlikitab'ın yemeği ve onlardan
helâl olanlarla ilgili olarak naklettikleri rivayetlerde İmam'ın,
"Bununla kastedilen, hububattır" dediği belirtilir. [Füru-u Kâfi, c.6,
s.263, h:1 ve 2. et-Teh-zib, c.9, s.88-89.]
el-Kâfi'de müellif kendi rivayet zinciriyle, İbn-i Müskan'dan, o
da Kuteybe el-A'şa'dan şöyle rivayet eder: Adamın biri İmam Cafer
Sadı-k'a (a.s) bir soru sordu, ben de yanındaydım. Adam dedi ki:
"Bir koyun sürüsü bir Yahudi veya Hıristiyan çobana teslim edilse,
sürüye bir hâl olsa ve o da koyunları kesmek durumunda kalsa,
kestiği yenir mi?" İmam şu cevabı verdi: "Ne kestiğinin bedelini
malına kat, ne de ondan ye. Çünkü hayvan kesilirken önemli olan
üzerine Allah'ın adının anılmasıdır. Bu hususta Müslüman'dan
başkasına güvenilmez." Bunun üzerine adam dedi ki: "Ama Allah,
"Bugün size temiz şeyler helâl kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin
yemegi size helâldir..." buyuruyor. İmam Cafer Sadık (a.s) şu
karşılığı verdi: "Babam derdi ki: Burada kastedilen, yemek, hubu-
-----
1- [Hadiste ayet lafız itibariyle değil de anlam itibariyle nakledilmiştir.]
362 ............................................ El-Mîzân Fî Tefsîr-il Kur'ân – c.5
bat ve benzeri şeylerdir." [Füru-u Kâfi, c.6, s.240, h:10]
Aynı hadisi Şeyh Tusî et-Tehzib adlı eserde1, Ayyâşî tefsirinde2
Kuteybe el-A'şa'dan, o da İmam Cafer Sadık'tan (a.s) rivayet etmiştir.
Görüldüğü gibi rivayetlerde, ayette helâl olduğu belirtilen
Ehlikita-b'ın yemeğinin, hububat ve benzeri şeylerden mamul olanlar
şeklinde açıklanıyor. "et-Taam" kelimesi mutlak olarak kullanıldığında
buna delâlet eder. İslâm'ın ilk dönemlerine ilişkin rivayet
ve hikayelerden de bu anlaşılıyor. Bu yüzden bizim mezhebimize
mensup ulemanın büyük bir kısmı, helâlliğin sadece hububat
ve benzeri şeylerden mamul besinlerle sınırlı olduğu görüşündedir.
Bazı müfessirler, bu sınırlandırmayı öngören görüşleri savunanlara
sert biçimde karşı çıkmış ve bunun Kur'ân'ın "et-taâm"
kelimesine ilişkin genel kullanımıyla bağdaşmadığını söylemişlerdir.3
Adı geçen müfessir diyor ki: Kur'ân terminolojisinde ağırlıklı
kullanım bu değildir. Örneğin yüce Allah Mâide suresinde, "Hem
kendinize, hem de yolculara bir geçimlik olmak üzere deniz avı
ve onun yemegi, size helâl kılındı." (Mâide, 96) buyuruyor. Hiç kimse
de çıkıp, deniz avının yemeğinden maksat, buğday veya hububattır,
demiyor. Yine: "Israil'in kendine haram kıldıgından başka,
Israilogullarına bütün yiyecekler helâl idi." (Âl-i Imrân, 93)
buyruluyor. Yine de biri çıkıp buradaki yiyecekten maksat buğday
veya mutlak olarak hububattır, demiyor. Çünkü ne Tevrat'ın inişinden
önce, ne de sonra, bunlardan bir şey Israiloğullarına haram kılınmış
değildi. Şu hâlde "yemek" (et-taâm), tadılan veya yenilen
her şey demektir. Yüce Allah, Talut'un dilinden nehir suyuyla ilgili
olarak şöyle buyurmuştur: "Kim ondan içerse, artık o benden degildir
ve kim de ondan tatmazsa, bendendir." [Bakara, 249] Bir di-
1- [c.9, s.74, h:269]
2- [c.1, s.295, h:36]
3- el-Menar tefsirinin müellifi.
Mâide Sûresi 4-5 ............................................................ 363
ğer ayette de şöyle buyurmuştur: "Yemeği yiyince dagılın." [Ahzâb,
53] Ayetin orijinalinde geçen "taamtum" fiili, yeme anlamında kullanılmıştır."1
Keşke adı geçen müfessirin, "et-taâm" kelimesi mutlak olarak
kullanıldığı zaman hububat ve benzeri şeyleri ifade eder" sözünden
ne anladığını bir bilseydim. O, hiç duraklamadan buna "lem
yet'amhu =tadmazsa" ve "taamtum=yediniz" fiil türevleriyle karşı
çıkıyor? Oysa, yukarıdaki değerlendirme "et-taam" kelimesi için
yapılmıştır, bu kelimeden türeyen fiiller için değil. Bir de, "taâm-ul
bahr" (deniz yiyeceği) ifadesini örnek gösteriyor. Ki aslında tamlama
konuya ilişkin en güzel karinedir. Çünkü denizde buğday ve
arpa bitmez.
Aynı şekilde, "Bütün yiyecekler İsrailogullarına helâl idi." ayetini
örnek gösteriyor; sonra kendisi, dinlerinin onlara buğday ve
hububat türü bir yiyeceği haram kılmadığını belirtiyor. Oysa adı
geçen müfessir, Kur'ân'da bu kelimenin mutlak olarak kullanıldığı
aşağıdaki ayetlere bakmalı, sonra diyeceğini demeliydi. "...bir
yoksula yedirecek kadar fidye vardır." (Bakara, 184) "Yahut yoksullara
yedirme şeklinde keffaret." (Mâide, 95) "Yemegi yedirirler." (Insan,
8) "Insan şu yiyecegine baksın." (Abese, 24) vb. ayetler.
Sonra adı geçen müfessir diyor ki: "Hububat helâl veya harama
konu olan bir madde değildir. Böyle bir değerlendirme ancak
et için söz konusu olabilir. Bunun da gerisinde hayvanın eceliyle
ölmesi gibi somut bir gerekçe ya da üzerinde Allah'tan başkasının
adı anılarak kesilmesi gibi manevî bir gerekçe vardır. Bu yüzden
yüce Allah, 'De ki: Bana vahiy olunanda, yiyen kimse için haram
kılınmış bir şey bulamıyorum. Ancak leş yahut akıtılmış kan... olursa
başka.' (En'âm, 145) Bu ayette sayılan şıkların tümü hayvanla
ilintilidir ve söylendiği gibi haram oluşun sınırlılığını ortaya koyan
açık ve tevili kabul etmeyen bir ifade konumundadır. Dolayısıyla
bunun dışındaki herhangi bir şeyin haram olduğunun kanıtlanması
------
1- [el-Menar tefsiri, c.6, s.177.]
364 ........................................... El-Mîzân Fî Tefsîr-il Kur'ân – c.5
için nassa ve açıklamaya ihtiyaç vardır."
Adı geçen müfessirin bu açıklaması, bir önceki paragraftaki
açıklamasından daha ilginçtir. "Hububat helâl veya harama konu
olan bir madde değildir. Böyle bir değerlendirme ancak et için söz
konusu olabilir." sözüne gelince; ona sormak lazım, hangi zamanı
kastediyorsun? Asırlardan beri zihinlerin İslâm'a ve genel hükümlerine
adapte olduğu şu zamanları mı kastediyorsun, vahyin inmeye
devam ettiği ve dinin henüz birkaç yıllık bir ömre sahip olduğu
zamanları mı? Nitekim o dönemlerde hububat ve benzerlerine ilişkin
hükümlerden daha açığını ve daha belirginini içeren sorular
yöneltilmiş, net cevaplar alınmıştır. Yüce Allah, aşağıdaki ayette
olduğu gibi bunların bir kısmına işaret etmiştir: "Sana neyi infak
edeceklerini soruyorlar." (Bakara, 215)
Abd b. Hamid Katade'den şöyle rivayet eder: "Bize anlatıldı ki:
Bazı adamlar şöyle demişler: 'Bizim dinimiz ayrı, onların dini ayrı
olduğu hâlde onların kadınlarıyla nasıl evleneceğiz?' Bunun üzerine
yüce Allah, 'Kim imanı inkâr ederse, onun ameli boşa çıkmıştır.'
ayetini indirdi..." Daha önce geçtiği gibi ileriki sayfalarda ve rivayetlerin
kapsamı içinde de bu sözlerin benzerlerine yer vereceğiz.
Nitekim temettü haccı ve benzeri konularda bu tür rivayetlere
yer verdik.
Ehlikitab'ın namuslu kadınlarıyla evlenmenin helâl olduğuna
ilişkin hükmü içeren ayetin inişinden sonra bile bu tür sözleri söyleyenler,
ayetin inişinden önce Ehlikitap'tan olan kimselerle bir
sofrada oturup yemek yemenin, onlardan alınan hububat türü
malzemeleri yemenin, bunlardan elde edilen ekmek ve helme gibi
gıdaları almanın ve bu türden yapılan yemekleri yemenin helâl olup
olmadığını sormazlar mı? "Bu yiyecekleri nasıl yeriz? Onların
dini ayrı, bizim ki ayrı." demezler mi? Üstelik yüce Allah da müminlere
onları sevmeyi, dost edinmeyi, onlara yaklaşmayı, onlara güvenip
dayanmayı birçok ayette yasaklamışken?!
Aslında onun, "Böyle bir değerlendirme ancak et için söz konusu
olabilir." şeklindeki sözleri, aleyhine kanıt olarak da kullanı-
Dostları ilə paylaş: |