El-Mîzân Tefsiri Allâme Muhammed Hüseyin tabatabai Cilt-1



Yüklə 6,68 Mb.
səhifə11/48
tarix04.01.2019
ölçüsü6,68 Mb.
#90080
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   48

Bakara Sûresi / 28-29 ......................................................


 

28- Allah'ı nasıl inkâr edersiniz ki, siz ölüler idiniz. O sizi diriltti,

yine öldürecek, yine diriltecek; sonra O'na döndürüleceksiniz.

 

29- O ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı; sonra



göğe yöneldi, onları yedi gök olarak düzenledi. O, her şeyi bilir.

 

AYETLERİN AÇIKLAMASI


 

Burada ikinci kez başa dönülüyor. Yüce Allah surenin giriş bölümünde

bazı açıklamalarda bulunduktan sonra, tümünü özetleyen

şöyle bir ifadeye yer vermişti: "Ey insanlar Rabbinize kulluk



sununuz..." Sonra bir kez daha meseleye dönüyor ve daha ayrıntılı

bir açıklamada bulunuyor: "Allah'ı nasıl inkâr edersiniz" diye başlayan

on iki ayette insan gerçeği, yüce Allah'ın onun özüne yerleştirdiği

kemal özellikleri, varoluşunun kapsamı, bu varlığın geçmek

zorunda olduğu ölüm, hayat, sonra tekrar ölüm, sonra tekrar hayat

ve ardından Allah'a dönüş gibi aşamalar ayrıntılı biçimde açıklanıyor.

Bu ayetlerde yüce Allah'ın insana bahşettiği varoluşsal ve yasal

nitelikli özel bağışlara, lütuflara değiniliyor. Buna göre, insan

ölüydü, Allah onu diriltti, sonra onu öldürecek ve ardından tekrar

diriltip huzuruna götürecektir. Allah yerde olan her şeyi onun için

yaratmıştır. Gökleri ona musahhar etmiştir. Onu yeryüzünde kendi

halifesi olarak görevlendirmiştir. Melekleri ona secde ettirmiştir,

daha önce de babasını cennete yerleştirmişti, ona tövbe kapılarını

açmıştı. Nasıl kulluk sunacağını ve doğru yolu göstermek suretiyle

lütufta bulunmuştu. Bu açıklamalar, ayet-i kerimenin akışıyla da

uyum içindedir: "Allah' ı nasıl inkâr edersiniz ki, siz ölüler idiniz,

 

Bakara Sûresi / 28-29 ...................................................... 187

 

O, sizi, diriltti..." Görüldüğü gibi ayetin akışı, kınama ve nimetleri

hatırlatma yönündedir.

 

"Allah'ı nasıl inkâr edersiniz ki, siz ölüler idiniz." Bu ayet içerik olarak



yüce Allah'ın şu sözünü andırıyor: "Dediler ki: Rabbimiz, bizi

iki kez öldürdün ve iki kez dirilttin. Günahlarımızı itiraf ettik.

Şimdi çıkmak için bir yol var mı?" (Mü'min, 11) Bu ayet dünya ile

ahiret arasında bir ara dönemin (berzah) varlığına kanıt olarak

gösterilen ayetlerdendir. Çünkü burada iki kez öldürmeden söz ediliyor.

Eğer bunlardan biri insanın dünyadan ayrılışına yol açan

ölümse, bu durumda bu ikinci ölümün tasviri bakımından iki ölüm

arasında bir hayatın kaçınılmazlığı gündeme geliyor ki, bu berzah

âlemidir. Bu da bize göre berzah âlemini ispat için yeterli bir kanıttır.

Bazı rivayetlerde de bu kanıtlamaya rastlamaktayız.

Fakat berzah hayatını inkâr edenler, bu iki ayetin, yani "Nasıl

inkâr edersiniz..." ve "Dediler ki: Ey Rabbimiz" ayetlerinin akışının

bir amaca yönelik olduğunu söylerler. Çünkü her iki ayette de iki

ölümden ve iki hayattan söz ediliyor. Şu hâlde vurguladıkları gerçek

de aynı olmalıdır. Birinci ayette açıkça görülüyor ki, ilk ölüm,

insanın, dünya hayatında kendisine ruh verilmeden önceki hâlidir.

Şu hâlde birinci ölüm ve hayatla dünya hayatından önceki ölüm ve

dünya hayatı kastediliyor. İkinci ölüm ve hayatla da, dünyadaki

ölümle ahiretteki diriliş kastediliyor. İkinci ayetteki aşamalarla da

birinci ayetteki aşamalar kastediliyor. Dolayısıyla bu ayetlerde

berzah hayatına ilişkin bir işaret yoktur.

 

Ama bu, büyük bir yanılgıdır. Çünkü her iki ayetin akışı farklı



mesajları vurgulamaya yöneliktir. Çünkü birinci ayette bir ölümden,

bir öldürmeden ve iki diriltmeden söz ediliyor. İkinci ayette

ise, iki öldürmeden ve iki diriltmeden bahsediliyor. Bilindiği gibi

ölümün aksine, öldürmenin öncesinde hayatın varlığı kaçınılmazdır.

Hayat olmazsa, öldürme olmaz. Şu hâlde birinci ayette sözü

edilen ilk ölüm, ikinci ayette sözü edilen ilk öldürmeden farlıdır.

Dolayısıyla, "Bizi iki kez öldürdün ve iki kez dirilttin" ifadesindeki

ilk öldürmenin dünya hayatından sonraki öldürme olduğu anlaşılıyor.

Ondan sonraki diriltme ise berzah hayatı içindir. İkinci öldürme

ve diriltme ise ahiretteki diriliş günü içindir. "Siz ölüler idiniz,



sizi dirilttik." ifadesinde ise, dünya hayatından önceki ölüm hâli

 

188 ......................................... El-Mîzân Fî Tefsîr-il Kur'ân – c.1

 

kastediliyor. Bu ise, öldürmeden ayrı bir durumdur. Burada kast



edilen hayat da dünya hayatıdır. "Sonra O'na döndürüleceksiniz"

ifadesinde ise, "sonra" edatıyla "diriltme" ile "döndürülme" arasında

bir ara dönemin varlığı ifade ediliyor. Bu ifade tarzı, bizim

yaptığımız açıklamayı pekiştirici niteliktedir.

 

"Siz ölüler idiniz." ifadesi insanın varoluşuna ilişkin temel bir

gerçeği dile getiriyor. İnsanın varoluşu, dönüşen, tekâmül eden bir

varoluştur. İnsan değişen ve dönüşen varoluş çizgisini tedricî olarak

geçer. Bu çizgi aşamalara bölünmüş hâldedir. Buna göre, insanoğlu

dünyaya gelmeden, varoluşa adımını atmadan önce ölüydü.

Sonra Allah tarafından diriltildi. Sonra öldürme ve diriltilme olguları

aracılığı ile durumdan duruma dönüşür. Böylece sürüp gider.

Nitekim yüce Allah şöyle buyuruyor: "Ve insanı yaratmağa



çamurdan başladı. Sonra onun neslini bir özden, basbayağı bir

sudan yaratmıştır. Sonra onu düzeltti ve ona kendi ruhundan üfledi."

(Secde, 7-9) "Sonra onu bambaşka bir yaratık yaptık. Yaratanların



en güzeli Allah, ne yücedir." (Mü'minûn, 14) "Dediler ki: Üzerinize

vekil edilen ölüm meleği, canınızı alır." (Secde 10-11) "Sizi

ondan yarattık, yine ona döndüreceğiz ve bir kez daha ondan çıkaracağız."

(Tâhâ, 55)

 

Gördüğün gibi ayetler (yeri gelince daha ayrıntılı bilgi vereceğiz)



insanın yeryüzünün ayrılmaz, koparılmaz bir parçası olduğunu

ifade etmektedirler. Bir varlık olarak yerden çıkmıştır. İnsan, sonra

çeşitli evrelerden geçerek gelişimini tamamlamış ve bir aşamaya

ulaşınca da, orada bambaşka bir yaratığa dönüşmüştür, bambaşka

bir yaratık olmuştur. Bu son ve mükemmel şeklini söz konusu

dönüşümle sağlamıştır. Ardından ölüm meleği gelip insanı bir şekilde

bedeninden ayırıyor, canını alıyor. Sonra Allah'a dönüyor. İşte

insanın varoluş süreci budur.

 

Ayrıca ilâhî plânlama insanı öyle bir kalıba sokmuştur ki, yer



ve gök menşeli tüm varlıklarla irtibata geçebilmekte, hayvanı, bitkisi,

madeni, su ve hava gibi diğer öğeleriyle en basit hücrelisinden

en karmaşık hücrelisine kadar tüm yaratıklarla bağlantı kurabilmektedir.

Aslında doğada yer alan tüm varlıklar böyledir. Her

varlık etkilemek, etkilenmek ve varlığını sürdürebilmek için baş-

 

Bakara Sûresi / 28-29 ...................................................... 189

 

kasıyla irtibata geçmek zorundadır. Yaratılışı bunu gerektirmektedir.



Ancak bu arada insanın manevra alanı ve çalışma kapasitesi

diğerlerinden daha geniş boyutludur. Nasıl mı? Bu donanımsız varlık,

hayatındaki birtakım basit amaçlarına ulaşmak için doğada

yer alan diğer varlıklarla yaklaşmak, uzaklaşmak, bir araya gelmek

ve ayrılmak şeklinde gerçekleşen hareketlerle ortak yöne

sahip olsa da, kavrama ve düşünme yeteneğine sahip olması bakımından

kendine özgü bazı tasarruflarda bulunur ki, bu, öteki

varlıkların gücünü aşar. İnsan bu yeteneği ile çevresindeki olguları,

varlıkları ayırır, birleştirir, bozar ve ıslah eder. İnsanın etkinlik

alanına girmeyen hiçbir varlık yoktur. Kimi zaman, doğada elde

edemediği bir şeyi doğaya öykünerek teknoloji aracılığıyla meydana

getirir. Zaman olur, doğaya doğayla karşı koyar.

 

Kısacası insan her amaç için, her şeyden yararlanır. Bu ilginç



canlı türünün üzerinden geçen bunca zaman, tasarruf alanını genişletmesi

ve bakışlarını daha derine nüfuz edici kılması için ona

destek olmuştur. Çünkü Allah, sözleriyle gerçeği ortaya çıkarmak

ve şu sözünün pratikte doğrulanmasını istemiştir: "Göklerde ve



yerde ne varsa hepsini kendinden size boyun eğdirdi." (Câsiye, 13)

 

"Sonra göğe yöneldi..." (Bakara, 29) Sözün, lütfun tamamlanması



için sağlanan nimetlerin açıklanması amacına yönelik olması gösteriyor

ki, yüce Allah'ın göğe yönelmesi de insan içindir. Gökyüzünün

yedi gök hâlinde düzenlenmesi de onun içindir.

Daha önce anlattıklarımız insanın varoluş süreci olarak izlediği

yolu ortaya koyuyordu. Şimdiki açıklamamız ise, insanın evrensel

boyuttaki tasarruf alanının sınırlarını belirliyor. Yüce Allah insanlık

âleminden bunları anlatıyor; nereden başladığını ve bu sürecin

nerede noktalanacağını dile getiriyor.

 

Şu kadarı var ki, Kur'ân-ı Kerim insanın dünya hayatının



başlangıcını doğadan alıp zaman zaman onunla irtibatlı olarak

gündeme getiriyorsa da, bu sürecin başlangıcını noksan sıfatlardan

münezzeh olan yüce Allah'la da bağlantılı olarak söz

konusu ediyor. Nitekim yüce Allah şöyle buyuruyor: "Sen hiçbir



şey değilken, daha önce seni de yaratmıştım." (Meryem, 9) "İlkin

var eden, sonra geri çevirip yeniden yaratan O'dur" (Bürûc, 13)

 

190 ......................................... El-Mîzân Fî Tefsîr-il Kur'ân – c.1

 

Şu hâlde insanoğlu, evren beşiğinde yetiştirilip terbiye edilen,



yaratılış ve varoluş memelerinden beslenen ve çeşitli varoluş aşamalarından

geçen bir yaratıktır. Hayat çizgisinin ölü doğa ile sıkı

bir ilişkisi vardır. Aynı şekilde öz yaratılış ve yoktan var edilme bakımından

da yüce Allah'ın emrine ve sınırsız egemenliğine bağlıdır.

Nitekim yüce Allah şöyle buyuruyor: "O'nun emri, birşeyi istedi

mi ona, sadece 'ol' demektir, o da hemen oluverir." (Yâsîn, 82) "Biz

bir şeyi istediğimiz zaman, söyleyeceğimiz söz, sadece ona 'ol'

dememizdir; derhâl oluverir." (Nahl, 40) Bu, meselenin başlangıcı

ile ilgili açıklamadır.

 

Dönüş açısından ise, insanın izlediği yol ikiye ayrılır: Mutluluk



ve mutsuzluk yolu. Sonunda insanı yüceler âlemine ulaştırmaya

en elverişli olanı mutluluk yoludur. İnsan bu yolu Rabbine ulaşana

kadar izler. Mutsuzluk yolu ise, menzile uzak düşer ve sonunda insanı

aşağıların aşağısı bir konuma düşürerek âlemlerin Rabbinin

huzuruna çıkarır. Yüce Allah tüm varlıkları çepeçevre kuşatmıştır.

Fatiha suresinde yer alan, "Bizi doğru yola hidayet et." ayetini incelerken

bu hususa ilişkin açıklamalarda bulunmuştuk.

 

İnsanın izlediği yola ilişkin genel bir değerlendirmeydi bu. Onun



dünya hayatından önceki, dünya hayatındaki ve dünya hayatından

sonraki hayatı ile ilgili açıklamalara da yeri geldikçe yer vereceğiz.

Şu kadarı var ki, Kur'ân-ı Kerim bu meseleyi, hidayet, sapıklık,

mutluluk ve mutsuzluk durumlarıyla olan bağlantısı dolayısıyla

gündeme getiriyor. Hedefinin dışında kalan hususları ise, üstü

kapalı olarak geçiyor.

 

"Onları yedi gök olarak düzenledi." İnşaallah "Fussilet" suresinin

ilgili ayetinde "gök" kavramı üzerinde etraflı bir değerlendirme yapıp

ayrıntılı açıklamalarda bulunacağız.

 


Yüklə 6,68 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   48




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin