15 Kasım (noyabr), sayı 11, s.4-5.
TÜRK DÜNYASI
Rahimoğlu:
“TOPRAKLARIMIZI GERİ İSTİYORUZ”
Azerbaycan Halk Cephesi Nahçıvan Muhtar Cumhuriyeti Bölgesi Başkanı Arif Rahimoğlu ile Nahçıvan Basın ve Yayın Genel Müdürü Ali Şamiloğlu, (müəllif yanılır həmin vaxt mən AXC Naxçıvan vilayət təşkilatında mətbuat məsələlərinə cavabdehdim — Ə.Ş) geçtiğimiz ay kamuoyu oluşturmak için Türkiye’ye geldi.
Arif Rahimoğlu ve Ali Şamiloğlu Türkiye’de düzenledikleri basın toplantısında, gayelerinin kamuoyu oluşturmak olduğunu, 1921 yılında Kars anlaşması ile NAHÇIVAN’a verilen ve daha sonra Ermenistan’a peşkeş çekilen köyleri geri istedikleri ifade ettiler. Rahimoğlu ve Şamiloğlu’nun yaptıkları ortak açıklamaları şöyle:
“5.5 km2 arazisi, 350 bin ahalisi olan Nahçıvan Muhtar Cumhuriyeti güneyde İran’la, güneybatıda Türkiye ile kalan yönlerde ise Ermenistan’la sınırlanmıştır. 1920 yıllarında en kadim Türk toprağı olan Zengezur bölgesinin Ermenistan’a verilmesi sonucu Nahçıvan’ın Anavatan Azerbaycan’la arasındakı bağı koptu. Özellikle 1921 yılındakı Kars anlaşmasından birkaç yıl sonra, bu anlaşmayı yapmış Türkiye’nin ve diğer ülkelerin rizası olmadan dokuz köyün Ermenilere (hediye) edilmesi Nahçıvan’la Azerbaycan arasındakı mesafeyi daha da büyüttü. Azerbaycan’ın en kadim arazilerden biri olan Nahçıvan’da çeşitli madenler, fabrikalar ve küçük işletmeler mevcuttur.
Azerbaycan’la Ermenistan arasında çatışmaların başlamasından beri Nahçıvan’ın Azerbaycan’la olan karayolu bağlantısı kesildi, demiryolundakı hareket sık sık durdu. 1992 yılının nisan ayından beri ise demir yolu tamamen kullanılmaz oldu. Nahçıvan’a gaz verilmedi. Elektrik enerjisi kesildi. Evler ısıtılmadı. Sular sık sık kesildi. Neticede pahalık, kıtlık daha da arttı ve halkın hayat tarzı çok kötüleşti. Bu durum Nahçıvan’a Ermeniler’in sık sık hücum etmesi özellikle de Mayıs ayının 18’inden başlayarak şimdiye kadar küçük fasılalarla Nahçıvan’a ateş açması, 1990 yılının Ocak ayının 17’sinde Rus ordusunun yardımı ile Kerki köyü’nün işgal olunması, şimdi ise Günnüt ve Havuş köylerinden halkın göç ettirilmesi Nahçıvan’da durumu daha da kötüleşdirmiştir. Şu anda Ermeniler Sederek, Şerur, Şahbuz ve Ordubad ilçelerinin köylerine ardı arası kesilmeden bütün silah türleriyle ateş açmaktalar.
Nahçıvan’da mevcut durumu daha da kötüleştiren şimdiki idaredir. Sovyet rejiminin devamı olan ve Don Kixot otoritesine dayanan şimdiki idare aslında Nahçıvan’da hakimiyetsizlik ve hercümerçlik yaratmıştır. Geçmiş Kominist idareçilerden birisi olan KGB generali Haydar Aliyev son devirde daha çok komünistlerin iş başına gelmesine çalışıyor ve bu yolda bütün gayretlerini sarfediyor. Nahçıvan’da demokratik güclere karşı KGB’ye mahsus şantaj ve iftira kampanyası sınırsız bir şekilde yayılmaktadır. Aslında bu hareket Nahçıvan’da at oynatmaktadır ve bunlara karşı hiçbir önlem alınmamaktadır.
Nahçıvan idaresi Moskova’nın emirlerine, arzularına uygun olarak Azerbaycan’ın üniter bir devlet değil de, ayrı ayrı küçük devletlerden meydana gelen bir federasyon olması yolunda adımlar atmaktadır ve bütün qayretini bu yola yöneltmiştir. Son zamanlarda Nahçıvan, Azerbaycan’dan ayrı bir devletmiş gidi gösterilmektedir ve bu yolda politikalar üretilmektedir. Şimdiki durumda Nahçıvan’da Bağımsız Savunma Komitesi, Gümrük Komitesi, Dış İlişkiler Komitesi, Döviz Bankası vs. olması bu görüşümüzü desteklemektedir ve maalesef bu durum Azerbaycan halk nezdinde yürek burukluğuyla karşılanmaktadır. Henüz bir devlet kurmuşken onu parçalara ayırma sadece Azerbaycan’a değil, Türkiye’ye ve Türk aleminde de tamiri imkansız yaralar açmaya adaydır. Bizim düşüncemiz atalarımızın dediği gibi “nerede birlik varsa orada dirlik vardır” düsturu doğrultusundadır. Merkezleştirilmiş Azerbaycan devletine karşı bölücülük siyasetinden başka bir şey olmayan Nahçıvan İdaresinin siyaseti İran tarafından da desteklenmektedir. Ancak bizi bir konu çok üzmekte ve şaşırtmaktadır. İran devleti Nahçıvan Yüksek Meclisi Başkanına özellikle Cumhurbaşkanı demektedir. İşğali altındaki 25 milyonluk Güney Azerbaycan Türklüğünü asimile etmek ve onların uyanışına engel olmak yolundakı siyasetiyle bu hareketi tam anlamıyla uyum içindedir; fakat Türkiye’de de aynı hataya düşülmesi ve meclis başkanına cümhürbaşkanı sıfatının yakıştırılmasını doğusu bizler anlayamamaktayız. Bir ülkede kaç tane Cümhürbaşkanı olur? Türkiye’de bilmiyorlarmı ki, Haydar Aliyev Nahçıvan’ın meclis başkanıdır ve bu vazife Türkiye’deki bir valinin vazifesinden daha farklı bir şey değildir.
“Kamu çalışanları” dergisi, 1992, sayı 21, s.36.
RÖPORTAJ
Dostları ilə paylaş: |