Emine Özkan şenliKOĞLU



Yüklə 0,8 Mb.
səhifə6/17
tarix28.10.2017
ölçüsü0,8 Mb.
#17885
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   17

—Biz gâvurmuyuz?

—Ben sizi bilemem, ben kendimden bahsediyorum. Siz de isterseniz kendinizden bahsedin. Ben müslümanım ve mes-eid'i sadece namaz kılmak için istiyorum. Sizin de ölüleriniz vardır. Müslüman olduğunuza göre siz de namaz kılıyoıv sunuzdur.

—Ben mi? Şey... Ben kılamıyorum, ama kılanlara saygım var. Meselâ ben şimdi size saygı duydum. İnancınıza bağlısınız. Ve bir namaz için mücadele veriyorsunuz. Aslında benim ailem de dindardır. Bakmayın biz vakit bulamıyoruz.

—Aman müdür bey. Her şeye vakit buluyorsunuz da,, sıra namaza gelince mi bitiyor vakit? Siz bana inanın ki imanınız eskidiği için kılamıyorsunuz namazı. İsterseniz imanınızı tazeleyebilirsiniz. Şimdi sizden rica ediyorum, bana yardımcı olun. Namazda iken ayakta durmak farz. Yerde kılsam, yerler çamur içinde, üstelik kıbleye doğru kılacak yer de yok.

—Valla şimdiye kadar mahkûmlardan böyle bir talep, gelmedi. Bu isteğinizi savcıya bildireceğim. Cevabını bugün getirebilirim belki...

—Çok teşekkür ederim. Ayrıca savcı beye hatırlatın. Er-

77

kek mahkûmların mescidi var, kadın erkek eşit tutuyoruz diyorlar. Bir zahmet o teoriyi burada pratiğe döksünler.



Müdür Güngör bey gayet yapıcı tavrı ile savcıyı göreceğini söyleyerek bizim bölümden ayrıldı.

Mahkûıyıların yanına döndüğümde Ayşe Baysal, Feride Salman, Dilber (üçü de namazlarım kılıyorlar) merakla sordular:

—Ne oldu?

—Galiba verilecek... Müdür bey önceleri, benden korktu ama, sonra o da anladı yanlış hareket etmiyeceğimi. Feride Salman:

—Vermezler Emine hanım, vermezler. Demin mahkûmlardan birkaçı konuşuyorlardı. "Burası Şenlikoğlu'nun özel yeri değil, katiyyen açamaz" diyorlardı. Bu işten vazgeç Emine hanım. Boşuboşuna düşman edineceksin. Kıskanıyorlar. Başka bir sebebi yok. Alevi teyze bile onları ayıpladı... "Siz ibadet edene neden engel oluyorsunuz?" dedi. Güya bizim mezheb-den olanlarda bize karşı çıkıyorlar. Nerde bunlarda iman? Biraz konuşsam hemen "Kocanı öldürdün, onun için kılıyorsun" diyecekler gene... Onun için de susuyorum.

—Yerli yersiz konuşmak nasıl hata ise, yeri geldiğinde susmak da öyle hatadır. Bizim mescid hakkımızdır. Ben şahsım için istemiyorum ki... Cezaevine gelen müslümanlar için de istiyorum. Bak bazı mahkûmlar en ufak haklarını bile direnip alıyorlar. Karar verdim, gerekirse adalet bakanlığına müracaat edeceğim. Gerçi adaleti orada aramam yanlış. Kel ilâç bulsa başına sürer. Fakat yine de "vatandaş" olarak kütükte yazılı olan hakkımı kullanacağım.

Derken saat ondört oleju. Ve gardiyanın sesi:

—Emine Şenlikoğlu, kapıya gel. Savcıya çıkacaksın.

Hazırlandım, gardiyan kadınla beraber savcıya doğru gidiyoruz. Cezaevine gireli ilk defa bu kadar uzun mesafeli yürüyorum. Bu yürümek bile güzel. Devletten bir yürüyüş koparmak da kârdır. Salonda yürüyoruz. Bu arada gardiyan; Zeyneb'e soruyorum: ı

—Savcı müslüman biri mi acaba?

78

—Aaa, gâvur savcıda mı varmış? Bunlar Türk. Gâvur olurlar mı?



—Türklerden gâvur yok mu? Dün "Din tanımıyorum" diyen kızı görmedin mi?

—O gâvur değil ki.. Türk Türk.. Sen de Türk'le gâvuru ayırd edemiyorsun... Seni nasıl yazar yapmışlar bilmiyorum.

Bu zavallı kadın bir sürü mahkûm kadının başına getirilmiş.

ve, savcının huzurundayız. Savcı demokrat bir tip, ilk bakışta,

—Emine hanım, anlat bakalım. Kimsin? Hangi fikirdesin?

—Adım Emine kimliğim Müslüman.

—Müslümanlar da farklı farklı değil mi? Siz hangi mez-hebdensiniz?

—Hanefi mezhebinöenim.

—Ama Hanefî mezhebinde Çarşaf yok ki?

—Nereden biliyorsunuz savcı bey? Hanefi mezhebini baştan sona kadar okudunuz mu?

—Ama çarşaf çok çirkin duruyor. Öcü gibi. Şöyle güzel güzel kapansanız, halk UlânYa daha çok ısınır-

—Öyle kapanan din kardeşlerimiz de var. Eğer kıyafete bakarak İslâm'a ısınacak fertler varsa, şık giyimlilere baka-raktan ısınırlar. Ama buna imkan yok. Hiç kimse dış görünüşle İslâm'ı sevmez.

—İyi ama size yazık değil mi?

—Evet bize ya/ık ama zalimlerden çile gördüğümüz için yazık. Bir çarşaflık jarse kumaş kişileri acınacak haie sokmaz.

Savcı konuyu değiştiriyor:

—Senin bende dilekçen var. Mescid İstiyormuşsun. Ama bizde mescid verecek yer yok ki. Söyle bakalım, neresini verelim? Zaten bir yatakta bazan üç kişi yatıyorlar. Yerimiz dar...

—Mescid için müsait yer var. Gardiyan odası.

—Ama gardiyanlar bu işe taraftar değiller. (Belli ki şi-

79

kayet benden Önce gitmiş)



—Neden? O odayı daha önce tamamen Nazlı Jheak'ın emrine vermişsiniz. (Sağcı Tercüman Gazetesinin baş yazarı) Namaz kılan mahkûmların namazı sizce Nazlı Ilıcak kadar değer taşımıyormu?

Savcı bey biraz düşünüyor:

—Valla, Emine hanım, aslında bu işe Binbaşı karışır. Şahsen ben de isterim, namaz kılacak yeriniz olsun...

Savcı bu işi Binbaşıya havale ettikten sonra tekrar geri döndük. Bir de baktım Binbaşı gelmiş koğuşa.

Hemen kendisi ile müsait bir zeminde görüşmek istediğimi söyledim. Yeni gelen Adapazarılı Binbaşı Kâmil Ertir-yaki beni güzelce dinledi. "Sana ben neticeyi bildiririm" diyerek ayrıldı. Bir de baktım gardiyanların ikisi benimle konuşmuyorlar. Yüzlerinden kin akıyor. Gardiyanlar "Onu hemen şevke göndertelim" demişler. İçlerinden bir gardiyan da "Aman kadından ne istiyorsunuz?" diyerek onlara karşı çıkmış.

Cezaevi, dedikodu gazetesinden duyuyorum bunları... "Kadınların olduğu yerde dedi kodu olmaz mı?" diyenlerle hemfikir değilim. Çünkü erkeklerin olduğu yerde de aynı gazete çok okunuyormuş.

—Şimdi benim için dört ayrı kanalla mücadeleler var. Savcı, Binbaşı, içerden mahkûmlar ve Gardiyanlar... Mahkûmlardan bazıları ile konuştum... Ben şahsım için istemiyorum. Bütün namaz kılanlar için istiyorum. Bakın siz namaz kılmazsanız bile namaza saygılı olmanız lâzım. Çünkü siz müs-lümansınız. Bu arada Yahudi Raşel ranzasından bağırıyor:

—Eğer onlar müslüman, var bende ımislünun...diyor.

Mahkûmların bir kısmı beni destekledi. Hatta genelev kadını Figen bile çileden çıktı. "Ne demek ulan bu? Bizim hayatımız zaten kaymış. Türklüğümüzü de unutalım mı? Kimse kimsenin ibadetine karışamaz." diye isyan ediyor.

—Allah sana tevbe nasib etsin. Dilerim Rabbimizden içindeki kıvılcım imanım alevlendirir.

80

Mahkûmların bazıları söyleniyorlar "Sema olsaydı bu gardiyanlar böyle ötemezlerdi. Çünkü hepsi de Semaya karşı kamburlar."



Hele eroinman Hülya tamamen benden yana. Bazı ideolojilerin militanları hiç karıştırmıyorlar. Zannediyorum her cezaevine bir mescid olmalı hükmünü bildiklerinden susuyorlar. Yoksa bir çöp bile fazlalıktan bana verilse itiraz edilirdi. Bir günlük durum bu noktada devamını yarın yazarım. Şimdilik Allah'a emanet olunuz muhterem kardeşlerim.

81

"Burası Kabe mi"



Dün gece burada mescid istemeyen gardiyanlardan birisi nöbetçi idi. Üstelik sevdiğim gardiyan.

Yine cezaevi dedikodu gazetesine göre bu gardiyan "Burası Mekke mi?" demiş. Baya üzüldüm. Yüreğimde yara hissettim. Bu öyle bir yara ki bu yarayı ancak dava erleri bilir ve anlar. Abdullah Gülcemal "Gönül söyler, dil susar" kitabında "Gönül ehli olmayan bizi herden bilsin" diyor. Evet ne bilsinler.

Ey nazlı bülbül sen ağla halimize senden çıksın nağmeler zira biz bize yaremizi açamıyoruz. Biz kendi ülkemizde kendi din kardeşimiz tarafından düşman ilan ediliyoruz. Biz kendi kendimize savaş açmışız, bize dışardan gelecek düşmana ihtiyaç yok. Bizim bu birbirimize olan düşmanlığımız Yunan kafirinden daha keskin. Öyle olmasaydı bu gardiyanın da vicdanı vardı, tslâm onun da diniydi. Ama bu gün eline geçen bir fırsatı İslâmın aleyhine kullanıyordu.

Ey Allahım! Şu mescid'i açmayı nasibet... Amin.

Gardiyan hanımla karşı karşıyayız. Ona ilk sorumu soruyorum:

—Bak........hanım, sen ve ben ikimizde aynı dine mensubuz. Ama aramıza cehalet girdi. Ve biz din kardeşler birbirimizden koptuk. Ben burasını mescid olarak istiyorum. Sen karşı çıkıyormuşsun. Söylermisin sen dinine hiç bir zaman yardım etmeyecekmisin? Eline geçen bu güzel fırsatı kaçırı-yorsun. bak fahişe kadar da olamadın mı? İşte bir odanız var. Sadece bir kişiye bir oda düşsün diyerek keyfinizden taviz vermiyorsunuz. Sıra cennete girmeye geldimi, kalbini göstererek ilk sırada aday olursun. Bu nasıl müslümaniık böyle? Sen bana burada sahip çıkman gerekirken sen de zalimlerden yana oluyorsun. Sen bir gün ölmeyecekmisin? Cenaze namazını namaz kılanlardan başka kim kılar zannediyorsun? Yapma........

hanım. Elini vicdanına koy. Bu din ikimizin de dini. Sen dini önemsemezsen, dinde seni önemsemez. Huzuru ilâhide din

82

sana sorar... Derki sen dünyada iken bana sahip çıkmadın, şimdi de ben sana sahip çıkmıyorum. Üç kuruşluk keyfimiz için dinimize tekme atmayalım. (Üzüntümden gardiyana konuşma hakkı vermiyorum) senin şu yaptığın İslâm'a tekmedir, unutma. Bu hareketinle sadece sen kaybedersin.



Seninle huzuru ilâhide elbette görüşeceğiz. Şimdi vicdanınla başbaşa kal. Zaten seninle artık bu konu ile ilgili hiçbir şey konuşmayacağım. Dilerim kendi halinden kendin utanırsın.

Odadan gözlerim dolu olduğu halde çıkarken arkamdan seslendi:

—Gel kız! Bana okus pokus mu yaptın ne? Birden yu-muşayıverdim. Sana burayı veriyorum. Engel olacaktım ama vazgeçtim.

—Allah seni sevdiklerinden yapsın. Beni çok mutlu ettin. Allah da seni mutlu etsin. Teşekkür ediyorum.

Evet dün akşam gardiyan da izin verdi, mahkûmlar da. Sorun değil artık, bir tek Binbaşının emrine bakıyor. Bir de Binbaşı olmaz derse ne olacak. Kanun burada Binbaşı!..

Nihayet heyecanlı dakika geliyor, Güngör bey, Binbaşı ve yanında gardiyanlar olduğu halde koğuşa geldiler.

—Emine hanım, burası mescid olarak açılıyor. Dilekçen kabul edildi.

Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Binbaşı Kamil Er-tiryaki inancı doğrultusunda, nasihatim ve ikazını yapmadan da edemedi.

—Emine hanım, burası size ait. Sadece namaz için, sakın Hûculuk yapmayın ha... O zaman derhal kapatırım.

—Benim buralarda hû çekmeme lüzum yok ki. Maksadım Allah demekse ben onu her zaman benim olduğum her-yerde söyleyebilirim.

—Bak sen medeni insansın diye sana inanarak buranın açılmasına karar verdik.

—Çok teşekkür ediyorum. Yalnız bir konu var. Bazı kişiler buranın mescid olmasını istemiyorlar da.

83

O

—Hiç kimse verdiğim kararı değiştiremez. Ben tek başıma da vermedim bu karan. Her yere dilekçe vermişsin.



Güngör bey:

—Sen merak etme Emine hanım, biz etkide kalmayız. Sen rahat rahat kıl namazını bize de dua et. Bakma sen biz de müslümanız ama senin gibi aşırı müslüman değiliz o kadar.

—Ben de aşın değilim. En normal müslüman benim gibime geliyor sizinle kıyas yaparsak

—Ama Emine hanım, sen de muammalı konuşuyorsun...

Ve böylece mescidde ilk namazımızı bu gün kıldık. Yapılan mücadelenin sadece yüzde onunu belki anlatabildim.

İstermisiniz bu gün Necip Fazıl'ın bir şiiri ile kapatalım. Şiir deyip te geçmeyiniz, şiir de ağlar bazan.

EN YAKIN

Bütün insanlığı dövsem havanda Zerre zerre yine herkes yalnızız Boşlukta yol alan uçsuz kervanda Herşey tek başına, dağ, taş ve yıldız Herkes bir vücutsuz hayal peşinde Eşini kaybetmiş herkes işinde İçinizden yiv yiv derinlesiniz de

ARTIK ÇIK KARŞIMIZA EY YAKIN! UZAKLAR BÎZE DÜŞMAN BİZ UZAKLARA...

84

Zor Gelen Yönler



Tiana burada en çok zor gelen olay nedir biliyor musunuz? Belki güleceksiniz ama. Yine de söylemek istiyorum. Bizim gurubda biz dört kişiyiz. (Yemek arkadaşı) Bir eşya dolabımız var, bir de yemek dolabımız. Ayrıca namaz kıldığımız yerin de anahtan var. Yemek dolabından bardak almaya gidiyorum bakıyorum kilitli... Gidiyorum arkadaştan anahtar istiyorum, kapıyı açıyorum, tekrar kilitliyorum. Namaz vakti geliyor. Namaz kılmaya gidiyorum. Kapısında koca kilit. Geri dönüyorum ranzaların altında anahtar arıyorum, buluyor, kapıyı açıyor, kılınca tekrar kilitliyorum. Elbise dolabına gidiyorum, o da kilitli... Kilitlenmese hırsızlar kol geziyorlar. Hiç de bana göre bir iş değil anahtar saklama işi. Çünki çok dalgın bir insanım. Günde on anahtar verseler, onunuda kaybederim. Git bir dolaba kilitli, gel öteki dolaba kilitli. Bu anahtarlardan bıktım. Zira dış kapı kilitli bu gün söylenmeye başladım. Anahtarsız bir dünya istiyorum, evet t^na en zor gelen sadece anahtarlı bir dünya oluşu... İkincisi de görüş günleri, sevdiklerimle görüşürken, arada iki ayrı bölmelerle cam oluşu. Yani sevdiklerimle aramda, demir parmaklıklarla beraber bir de kalın camların bulunması. Doğrusu alışana kadar insanın ciğeri yanıyor.

Her akşam sayım yapılır... Bir çay yapar demlersiniz, tam çayları içeceksiniz, gardiyanın düdük sesi:

—Haydiii... Sayım var sayım... Hepiniz sıraya... (Tabii kural bu) İster istemez sıraya giriyorsunuz. Sizi çift sıra halinde sayıyorlar. Sonra yüksek bir sesle:

—Allah kurtarsın... diyorlar.

Hurra... Yüzelli kişi içeri giriyor. Bu arada mahkûmların bedduası... "TAŞ OL ...ZAL TAŞ OL!.. Bir af çıkarmadın gitti"

Cezaevindeki "Allah kurtarsın" sözü, (dua demiyeceğim, onların niyeti başka)

Bazı mahkûmlara isyan ettiriyor. Mahkûmlar bilmiyorlar ki, halk devletini kendi kurarsa, o devletin verdiği cezadan Allah o kulu kurtarmaz. Kul Allah'a dönerse kurtulur.

8-5


Asıl Suçluların Bulunmadığı Yer, Burası Cezaevi

Cezaevine geleli aylar oldu. Bu da ne? Asıl suçlulardan hiç birini burada göremiyorum. Nasıl olur? O suçlular nasıl olurda burada olmazlar? O çocuklarımızın körpe beynini zehirleyen güler yüzlü canavar öğretmen nerede? O "çocuklarımıza "Allah'a inanmayın" demişti. Kur'an "çöl bedevisinin eseridir" diyerek çocuğumuzun eline duygusal sömürü yapan yahudi kitaplarını vermişti. O neden burada yok? Ama onun yetiştirdiği genç burada!

Genç kızlarımızı genel evlerinde satan manukyanlar niçin burda yok? Onun bu yaptığı vahşet bu milleti hiç mi ilgilendirmiyor? Hiç mi yaralamıyor? Çilekeş ananın, zavallı kadının çocuğunu alarak, anasını sokaklara atan baba! O nerede?

İşçinin sırtından milyarlar çalan hırsız adam o niye buraya gelmemiş? Ya eroin, esrar şebekesinin babaları, onlar neden burada değil? İlk el neden yokta, üçüncü beşinci eller var burada?

İslama küfür edenler, îslamın aleyhinde kanunlar çıkaran "kanun adamı" neden buralarda değil?

Gazetecilik yapmak, ilginç haberler bulmuş olmajc için zavallı insanların namuslarına bile leke sürmekte olan gazeteciler var, dışarıda mesleğini icra ediyor. Peki içeride neden yok? Koca bir cezaevinde yalan haberden dolayı ceza alan neden yok? Bunca gazeteler bunca yazarlar, gazeteciler hep doğruyu mu yazıyorlar? Fatma Kalyoncunun haberi tamamen namusa yapılan saldırı var ama ne gazeteden bir yetkili ne de muhabir hiç biri burada değiller.

Ya suçsuz insanlara ceza veren hakimler? Onlardan neden bir kişi burada değil?

Ya rüşvet alarak ameliyat yapan Doktor oiüar veya biri neden yok bu cezaevinde?

86

Hayret, rüşvet alan komiserler polisler de o kadar az ki?



Velhasıl burada suçlular var. Fakat asıl suçlular buralarda değiller, asıl suçluların suça ittiği kişiler buradalar.

Evet burası cezaevi. Asıl suçluların bulunmadığı yer... Katil burada ama bir adamı katil yapan sistem burada değil. Belli ki suçlu sistem yargılanmıyor. Yargıîanamaz da. Çünkü suçlu sistemleri biz, biz müslümanlar yargılayacağız!

87

Cezaevinde En Çok Kullanılan Kelimeler



1) Allah'ından bul ..ÖZAL Bir af çıkarmadın gitti.

2) Allah cezanı versin.

3) Gardiyan sürünesin olur, mu?

4) Posta neden gelmiyor?

5) Karavana geldi mi?

6) Senin ziyaretçin gelecek mi?

7) Paracı neden gelmedi? Acaba bana para gelecek mi?

8) Ne zaman af çıkar sence?

9) Fai'a baktıracağım. İçim bu gün çok kabarık da...

10) Mektup yazacağım.

11) Çay neden halâ gelmedi?

12) Sular akmıyor.

13) Dalaaan dalan sen de şımarıyorsun.

14) ..zal boynun devrile ...ZAL... Sen denizde saltanat sür, biz burda pisipisine yatalım.

15) Ah...ah kader beni buraya attın.

16) Kaderi suçlama kızım kendini suçla. ¦

17) Gelirsem saçını başını yolarım ha!..

18) Suçumuz neydi bizim?

19) Kahpe hakim, arabaların altında kalırsın inşaallah. Bana haksız yere ceza verdin...

20) Hakimlerin vicdanı olsaydı cezaevleri boş olurdu.

21) Gazeteler yine hakkımda yalan yazmışlar.

22) Bu gazeteciler...

23) Bu cezalar da geçer. Geçer geçer ama yıkarda geçer.

24) Karnımız yine doymadı. Bu yemekleri köpeklere niı veriyorlar...

25) Ahh benim şubede nasıl işkence gördüğümü bir bilseniz.

26) Ben evlâdımı çok'özledim. Şimdi ne yapıyor acaba?

27) Kırıklarım...

28) Hapishaneye güneş doğmuyor.

'29) Beni buraya atanlar, sürünün inşaallah.

30) Yürü kızım yürü...

31) Ceza aldın mı?

32) Mahkemeye giderken hangi elbise giysem acaba.

88

Mahvolan Genç Kız



—Aaa... Bakın bakın Nalân yine gelmiş.

—Geliyor ya. Onun gibilerinin ikinci adresi değilmi burası?

Bu arada gayet rahat haliyle genç kız mahkûmlara yaklaştı.

—Selâm,


—Ne oldu Nalân? Yine niye geldin ki?

—Niye olabilir ki Herifçi oğlundan altmış bin lira aşırdım. Kodesi boyladım.

—Parayı geri verseydin ya?

—Niçin vereyim? Adam söyledi de havam alırsın dedim. Şurada bir kaç gün yatar çıkarım... Benim için daha iyi, ekmek elden su gölden.

Nalan'ı takip ettikten sonra sordum: —Kaç yaşındasın kardeş? —21 yaşındayım.

—Bu yolda oluşunuza üzülmüyor musun? Bak iki günlük dünyada, sıcak bir yuvaya hasret, itin kopuğun ellerinde gezeceksin. Biraz yaşlanınca sokaklarda kalacaksın. Her şeyin gittiği gibi bir de dinin elinden gidecek. Belki de gitmiştir? Niçin darda kalınca kötü yola düşmek aklınıza geliyor? Başka çareler niçin aramıyorsunuz?

Nalân başını mahcup tavırla eğerek: —Ne yapalım kader utansın? —Kader ne demek? —Bilmem. Bizim âlemde öyle derler de.

—Sizin âlemin işine geliyor da onun için. Suçu kadere atarak kendilerini temize çıkaracaklarını zannediyorlar.

—Peki ne yapsaydım? Babam peze..... Annem de beni sekiz yaşında bırakarak kaçmış. Beni akrabalar büyüttü.

89

Eeee ne yapsaydım? Sonunda bu yola düştüm.



Kötü yolu bulduğun gibi iyisini de bulurdun . Evet seni bu duruma sokan eğitim sistemi de, anan da, baban da utanmalı. Ama sen de suçsuz değilsin. En azından bir fabrikada çalışabilirdin. Tanıdıklarına gözyaşları ile yalvarsaydın mutlaka birinden biri seni himayesine alırdı.

—Oranın parası kime yeter ki?

—Lüks yaşama niyetinden, nefsinden kurtulan her kadına yetebilir. Sen istediğin çizmeyi giymemeyi, kuaföre gitmemeyi göze alsaydın bu yola düşmeyebilirdin. Kendini aldatma kardeş... Senin gibi anasız, babasız büyüyen, nice darbeler yiyen kadın vardır ki; namazlarından, niyazlarından asla ayrılmamışlardır. Onlar niçin düşmemişler? Gerçi bugünkü eğitimsizlik kadınların, erkeklerin kötü yola düşmeleri için bir tuzaktır. Ama çok namuslu kadın kurtulabilir. Hizmetçilik . yapsaydın ya.

—Doğrusu hizmetçi olamam.

—Niçin hizmetçilik ayıp mı?

—Ne bileyim, çok onurluyum.

—Çok onurlu insan öyle mi olur? Ellerinle hizmetçiliği gururla yapmıyorsun, sanki şimdi hizmetçi değil misin? Bu sefer ellerinle hizmetçilik yapmayan sen, bütün bedeninle ayyaşlara, berduşlara hizmetçilik yapıyorsun değil mi? Hem de hizmetlerin en kötüsü.

—Aslında doğru söylüyorsunuz. Bu yola düşen kadınların hepsi de konfor için düşüyor. Ama ne yapalım çevre?

—Tabi doğru. Belki binde bir sevginin kurbanları oluyor amma ruhunda namusluluk yatanlar hemen oradan ayrılıyorlar. Sen ayrılmıyorsun da iyi mi oluyor kardeşim? Bak bu kadar mahkûmların içinde damgalı oluyorsun?

—Olsun biz alıştık artık... Yalnız ben mi varım? Koğuşta kadın satanlar bile var. Ben yine onu yapmıyorum.

—Sen kötüye bakma kardeş. Senden daha günahkâra bakarsan kendini günahsız görürsün. Zaten binlerce insan başkalarına bakarak kendini günahsız görüyor. Mesela, sırtına kadar açık bir elbise giyen kadını gören başka bir kadın, eğer

90

onun kadar açık değilse, kendini kapalı zannediyor. Sen de onun gibi kadınlar satanları görünce, kendini satman sana hafif gelmesin. Çok büyük bir yanılgıdasın. Bak sana bir şiir okuyayım.



Ellere bakarak, Allah'ı terketme Bu halinle kendine kıymış olacaksın. İslâmı bâtıla, yanılarak benzetme, Burda ne yaptınsa, mahşerde bulacaksın. Aldanma zâlime, pişman dönersin yarın, Sen sana düşman olursan, yanarsın yarın...

Hem ne geçecek eline? Diyelim on milyon kazandın? Sanki o parayı Allah sana rahat rahat yedirecek mi? Kaldı ki, bak hapiste kaç tane hayatı zehir olan kadınlar var. Zinacı kadınlar bunlar... Çoğu meteliksiz değil mi?

—Söyledikleriniz doğru ama ne yapalım? Bizimki de amme görevi oluyormuş.

—Kim söyledi?

—Herkes bizim âlemde öyle söylüyor. Hatta dış âlemde olanlar bile öyle söylüyor.

—Onların kızları senin yaptığın işi yapınca da acaba aynı şeyi söylerler mi? Başkasının evlâdı yanarken bol keseden atanlar acaba kendi kızları senin yerinde olsa ne söylerler?

—Bilmem ki?

—Anlat bakalım Nalân alemde?

Neler dönüyor sizin

—Hangisini anlatayım. Bilmem ki!.. Şey. Neyse o yönü boş verelim. Bizim alemde güzel hiç bir şey yokki.

—Tabi yok... Ondan şüphemiz yok da. Oraya düşen kızların nasıl ve ne şekilde düştüğünden bahset.

—Nedenleri gayet basit. Lüks hayat özlemi! Ne aradığını bilmemenin verdiği bunalımlar.

—Sözünü kestim. Nalân "lüks hayranlığı" dedin. Kötü yola düşenlerin içinde. Zengin kızlar... Lüksün içinden gelenlei yok mu?

—;Çoook... Ama yine gözleri hayat kadınlığında oluyor.

91

—Sözünü yine kestim, ne için o yoldaki kadınlara hayat kadınları diyorlar? Onlar hayat mı veriyorlarki?



—Doğrusu bunu hiç düşünmedim. Zannediyorum. Toplumda yaptıkları kötü isim hayat kadını olarak değiştirildi.

—Yani psikolojik olarak o kadınlara siz o......., değilsiniz, hayat kadını veya tele kızsınız diyerek onlara bir yerde gönül rahatlığı veriyorlar öyle mi?

—Olabilir. Pek fazla bu konularda bildiğim yok. Tek bildiğim şey varsa onlar kader kurbanlarıdır.

—Şimdi ayıp ettin Nalân. Toplum kurbanı, şehvet kurbanı, giyim kurbanı, kısacası dinsizlik kurbanı demiyorsun, kader kurbanı diyorsun. Burada kaç tane kadın tanıdımsa hiç kendisini suçlamıyor. Sadece kaderi suçluyorlar. Giyim uğruna bu yola düşenlerin haddi hesabı yok. Bak Nalân biz diyoruz ki. Bugünkü gençliğe Allah (cc) sevdirilse İslâm öğre-tilse... giyimle üstünlüğün olmayacağı bildirilse., gazeteler ve dergideki moda gösterilerine aldanmasalar.. ve de erkeklere çekici görünebilmek için rüyalarında dahi giyimle uğraşma-salar.. bunlar olmaz. Sana soruyorum bu durumda kaç genç kız kötü yola düşer?

—Çok çok haklısın. Bunları gazeteler ve filmler yolu ile gençlere etki yapanlar düşünsünler çok iyi olurdu.

—İşte bütün mesele bu ya. Düşünmüyorlar. Onlar kazanacağı paraya bakıyorlai. Gençliği mahfeden onlar. Sonra onu sermaye eden onlar. Sonuçtanda kendilerini hiç sorumlu tutmadıkları gibi kötü yola düşen kızların çoğunun talihsizlik yada ailelerinin müteassıp olduğundan dolayı bu yola düştüğünü söylüyorlar.

—Evet., ne söyleyeceğimi büemiyorum. Ben de daha çok artist olmak istediğim için ailemi terk ettim. Gerçi benim ailem beni benden önce terk etti, ama eğer benim lükse karşı sempatim olmasaydı bir başka akrabama gider bu yola düşmem imkansız olurdu.

—Şimdi doğruyu söyledin. Sahi aklıma gelmişken bir soru daha sorayım. Kötü yola düşenlerden lise mezunu olanlar yok mu?

—(Nalan ellerini sallayarak) Ohooooh.. Hem de ne ka-

dar çok var. Üniversite mezunlarından bile hayat kadını var. Mesela Nermin Abla, Leyla, Nalân. Bir sürü hatta öğretmenliğinden istifa edip hayat kadını pardon (........) olanlar bile var.

—Demek ki kötü yola düşüş sebebi sadece ekonomik bunalım değil. Eğitimsizliğin verdiği bunalım oluyor. Gözler milyon paralarda tabi. Kanaat yok. Allah'tan da korkmuyor.

—Doğru doğruda... Bazı kişilerin düşüşü ekonomik bunalım oluyor gerçekten de. Çoğu kez erkeklere aldanıyorlar. Zorla randevu evine (zina evine) tuzaklarla satılanlarda var.


Yüklə 0,8 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   17




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin