Emine Özkan şenliKOĞLU



Yüklə 0,8 Mb.
səhifə17/17
tarix28.10.2017
ölçüsü0,8 Mb.
#17885
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   17

—Hayır hiç korkum olmadı. Pardon sonradan aklıma geldi bir defa olmuştu.

—Çamaşırlarınızı yıkayacak yer varmıydı?

—Cezaevinin bir o yönü güzeldir. Çamaşır yıkayacak yeri var. Ne yazık ki su bulunmuyor çoğu kez.

—Sizi en çok sevindiren olay ne oldu?

—Bir çok sevindirici olay oldu tabii.. Bunlardan biri ilkokuldan sonra okumayacağım diye tutturan oğlum Hüseyin'i günlerce yalvararak Rize'deki Resul hocanın kursuna gönderdim. Futbol sahalarından çıkmayan çocuk, öğrense öğrense Kur'an okumasını öğrenir derdim. Cezaevinde iken bir gün bana, müjde dediler Hüseyin Arabça'da kurs birincisi oldu. Tabii çok çok sevindim. Ayrıca annem ve kızım Çiğdem beni mutlu etmeleri için çarşaf giymişlerdi. Kızıma dedim ki, eğer benim için giydinse çıkar, ne zaman Allah için davan için gi-yeceksen o zaman giy. Daha önce bilinçsizce giymesinin cezasını çektiğim için böyle söyledim. On yaşlarında iken on beşgün çarşaf giymek için ağlamıştı. Çok sevindim tabii. Annem kızım İslam için cezaevinde yatsın da ben çarşaf giymi-yeyim mi demiş. İkincisi, mescid açtığımız gündür. O gün çok sevinmiştim. Daha sonra yakınlarımın ve Yılmaz Yalçıner, Ömer Yorulmaz ve Abdullah Büyük gibi mücahid ahilerimizin telgrafları oldu. Bir kaç gün sonra da bana erkekler koğuşundan bir şeriatçı kardeşimiz MİLLİ GAZETE göndermişti, sanki kırk yıllık dostuna kavuşmuş gibi olmuştum. Bir de İsviçreli Hacı Hanife kardeşimizin beni ziyaretine çok sevinmiştim. Daha çok konular var tabii ama herşey bu sahife-lerde anlatılamaz.

—En çok üzüldüğünüz olay?

—Üzüldüğüm olaylar tabii ki çok oldu. Orada gördüğüm haksızlıklar. Masum mahkûmlara yapılanlar. Bir tanesini anlatayım: Fatma Cevad adında Suriyeli bir kadın mahkum vardı. Kocasının kurbanı olarak düşmüştü cezaevine. Bir

244


gün bunu çok feci şekilde dövdüler. Sonrada "O bizi dövdü" diyerek onu Binbaşı Kamil Ertiryakiye şikayet ettiler. Binbaşı da şahitlerin ifadesine göre Fatma Cevad'ı nezarete attırdı. Dayanamadım ve gittim, dedim ki: "Binbaşı sizinle görüşe-bilirmiyim? Maddi hiçbir menfaatim yok. Sadece Allah rızası için, sizinle iki kelime konuşmak istiyorum. O kadının hiçbir suçu günahı yok, o dövmedi, onu dövdüler" dedim. "Ben bir kişiyim benim sözüme inanmayabilirsiniz. Ama hakikat budur" dedim. Kamil Ertiryâki "Emine hanım ben size inanıyorum ve onu Hücreden çıkartıyorum" dedi. Bu benim şahid olduklarımdan sadece biri. Böyle binlercesi oluyor cezaevlerinde. Haksız yere ceza alan Feride Salman Se-vinç'e de çok üzüldüm.

—Bir de müslüman erkekler kadınlardan ayrı kalınca hemen evlenmeyi düşünürler ve evlenirler imajı hakim, siz eşinizden hiç endişe duydunuz mu?

—Hayır en ufak bir endişe duymadım. Çünkü benim eşim benim kafa dengim. Aklı davasında olan bir insan. Hiç bir zaman düşünmedim. Hatta kendim teklif ettiğimde bana dedi ki: "Eğer bir daha bana evlenme teklif edersen, evlen dersen beni sevdiğinden şüphe ederim" diyerek konuyu kapattı. Zaten kendisi evliliğin şakasını bile yapmaz.

—Annenizi, babanızı çıkınca ölmüş bulabilirim düşüncesiyle hiç ağladığınız oldu mu?

—Annemi babamı değil de kendimi düşündüm. Çok hasta olduğum bir gün Allah'tan benim orada canımı almamasını, aksi halde ailemin ve yakınlarımın yaralanacağını, bunun için canımı dışarda almasını istedim. Dua ettim. Bir de orada olan benzeri olaylar vardı. Mesela birisinin bir gün sonra tahliyesi vardı, birgün evvel ziyaretine gelenler o gün öldüğünü öğrendiler... Çok sarsılmıştım...

—İlk sabah nasıl bir duyguya kapıldınız?

—Hatırlamıyorum.

—Hava alabiliyormuydunuz?

—Havalandırma tertibatı vardı. Hava denirse alıyorduk işte. Fakat dışarda köpeklerin kirlettiği havayı almaktan iyi idi. —Sizin hafızlığa başladığınızı duyduk. Doğrumu?

245


—Evet, fız değil hafızlığa çok aşığım. Ama yaş meselesi... İnşaaallah sonra başlayacağım. Cezaevinde böyle bir çalışmaya başlamıştım. Fakat sonra istişare ve istihare neticesi, fıkıh ve akaidle ilgilenerek yazı üzerinde çalışmam daha uygun görüldü ve ben de bıraktım. Bir müddet yazıp çizdikten sonra tekrar başlamayı düşünüyorum. Ömrüm vefa ederse in-şaallah hafız olacağım. Belki kırkımdan belki ellimden sonra olacak. Ama ömrüm olursa niyetim böyle.

1 —Cezaevinde çok sıkıldığınız zaman sıkıntınızı nasıl atı-

yordunuz?

—Çok sıkıldığım oluyordu. Mesela kitab okurken sıkılıyorsam bırakıp yazmaya başlıyordum. Ondan da sıkılıyorsam abdestimi alıp teşbihimi çekiyor, dua ediyordum. Bundan sonra insan bir rahatlama hissediyor. Bazan da arkadaşlarla dertleşiyor ve onların dertlerini dinliyordum. Bazan da gazete okuyarak ve düşünerek dinleniyordum. Düşünmek te ibadetlerden sonra işlerin en güzeli, gelen mektupları okuyor ve cevablandırıyordum. Yani sıkıldığım konuyu değiştiriyordum. Bir de ikinci senemde her ay bir hatim indirmeye başlamıştım. Bu beni çok mutlu ediyordu. Bunu da cezaevindeki kardeşlerimi teşvik maksadıyla söylüyorum.

—Ramazanda teraviyi nasıl kılıyordunuz?

—Allah'a şükür, Sağmacılar'da tansiyon hastalığımdan dolayı biraz zorlanmıştım ama yinede bazen kılıyordum otururak.

—Bu hastalığınızı tedavi ettirmediniz mi? . . ,

—Çıktıktan sonra uğraştık. Şimdi iyiye doğru gidiyorum.

—Rüyanızda kendinizi çıkmış görüp de uyanıp içerde ol-duğunuzuanlayınca ne hissederdiniz?

x \x —Çok enteresandır. Bu tür rüyaları hep başkalarından ^vardım. Ben öyle bir rüya görmedim.

Tekrar içeri girmemeniz için dost ve akrabalarınızdan \\ye tenbihler geliyormu?

x*hassa annemden ve babamdan. Bu da normal-

¦ft*

\*mıan olarak ya İslâm dışı hükümlere bo-\%er zaman hapse girme ihtimalini göze



—Diğer vakit geçirme araçları nelerdi cezaevinde?

—Televizyon vardı. Radyo vardı. İşte haberleri falan dinliyordum. Fakat bunları müslümanca kullanma imkanı yoktu tabi.

—Başörtü için imza toplanma kampanyasında ne yaptınız?

—Kampanyayı duyduğumda istedim ki bir iki günde beş-yüz bin imza birden toplansın. Fakat bu konuda halkımız duyarsız. İmza vermekten bile çekiniyorlar. Bu müslümanın davası olduğuna göre neden çekiniyorlar anlamıyorum. Sonunda ölüm bile olsa buna hizmet edeceksin. Davulun zarını patlatmadan davula vurmasını ve en yüksek sesi çıkarmasını bileceksin. Ben de kendi çapımda içerde bazı mahkûmlardan imza toplamıştım fakat dışarı gönderemeden yakalandım. Neticede bir şey olmadı. Fakat oradaki kardeşlerimizin mücadelesini gazetelerden takibediyorum . Ve "Var olun" diyordum.

—Ramazanda sahur yemeğini nasıl yapıyordunuz?

—Sağolsunlar Dilber ,Hanım ve Feride Salman sahur yemeklerini hazırlıyor ve beni şefkatle kaldırıyorlardı. Allah razı olsun. O zaman gelen mektuplarda da bu konu soruluyordu. Daha sonra Fatma Kalyoncu ve diğer kardeşlerim sonraki ramazanı hazırladılar. Hasta olmadığım zaman ben hazırladım.

—Sabah namazına kalkabiliyormuydunuz?

—Tabiiki evet. Fakat çok problem oluyordu. Yani bazı mahkumlar rahatsız olup küfür bile ediyorlardı. Ama yinede kıldık. Allah'a hamdolsun.

—Size dışardan yardım geldimi?

—Cezaevine girdiğimde birçok yerden alacağımız vardı. Fakat elimizde fazla para yoktu. Birkaç yerden aldık. Hatta bir kardeşimizden borç para aldık fakat adresini kaybettim. Sonra bizim kitaplar rekor satışlar yaptı ve maddi durumumuz düzeldi. Yine de yardım teklifleri devam ediyordu. Bazı gelen paraları geri çevirdim. Daha çok ihtiyacı olanlara gitsin istiyordum. Almanya'danbir kardeşimiz beş milyon gönderip benim kurtulmamı tekfif ediyordu. Ben de ona mek-

247

1

tup yazarak o parayı Afganistan'a göndermesini istedim. O da göndermiş. Çok memnun oldum. Bu arada bizim kitabe-vimiz de çok kitab satışı yapıyordu. Gelirimiz iyi idi. İlk zamanlar müstesna.



—İçerde devamlı okuyup yazmayı mahkûmlar nasıl karşılıyordu?

—Onlar ilk zamanlar benim kafayı üşütüp çıkacağımı zannediyorlardı. Ben yapı olarak çalışkanım. Zaten zamanla onlara durumumu kabul ettirdim. İslâm düşmanlarının çalıştığını bizimde çalışmamız gerektiğini onlara izah ettim. Onlar da alıştılar.

—Cezaevinin müslümana verdiği mesaj nedir?

—Bir müslümanın 163. maddeden içeri girmesi o maddeyle mesajı vermesi.demektir. Bu madde nedir, müslüman nedir? Suçlayan kimdir, suçlanan kimdir? Neden bir müslüman Kur'an'ın emirlerini söylediği zaman suçlanıyor? Bütün bunlar mesajı beraberinde, uyanmayan beyinlere getiriyor. Hatta getirdi de. Bir çok kardeşimiz "Müslümanın cezaevine girmesi gözümüzü açtı" diyerek itirafta bulunmuşlardır.

Evet böylece bazı kardeşlerimizin sormuş olduğu sorulanda cevaplandırmış olduk.

Muhterem okuyucu kardeşlerim, kitabımı hatalarıyla, güzellikleriyle burada bitirmek istiyorum. Allah'ın izniyle ben yazdım bitirdim. Allah izin verirse siz de okuyacaksınız. Allah için müslümanlar için yazılan her satır onlara birşeyler anlatacaktır. Hatta ifade edilemeyen bazı hususları da basiret ve ilim sahibi müslümanlar kendileri kitaba ilave ederek kendilerinin meydana getirdikleri kitabı okumuş olacaklar.

Başka ne yazayım. Belki bir gün gelecek şimdi yazamadıklarımı da yazacağım.

Revire yanımıza getirilen kreş çocuğunun şu sözünü unutmayacağım: "Teyze beni anne gibi öpsene" Annesi cezaevinde olan anaya hasret çocuk... ve çocuklar...

İşte cezaevinin dışındayım... Köpekler dile gelmiş hav-luyorlar. "Hey! İrticacı!.. Yobaz... Öyle düşünme, böyle yazma... Hööt... Dur... Özgürsün ama sen özgür olamazsın.. Meğer dışarısı köpeklerin dolu olduğu yermiş... Evet onun için

248


yalnız içerisi değil: "İŞTE BURASI CEZAEVİ"

O da köpekler hâla havluyorlar... Bu köpeklere "OŞT" diyecek yok mu?

Sizleri cezaevinde Selam dergisi için yaptığım röportajla başbaşa bırakıyor hepinize cihat dolu günler diliyorum muhterem kardeşlerim. ,

\

249



Cezaevinde Gördüğüm Çocuk

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...

Elime SELAM dergisi geçti, okudum ve çok beğendim. Gördüm ki bu dergi sadece küçük çocuklar için değil, 6 yaştan 20 hatta daha büyük yaşlarında faydalanacağı bir dergi. Emeği geçenlerden Allah razı olsun.

Bilhassa çocuklarla ilgili, fakat büyüklerin ağlaması gereken bir olayı size anlatacağım. Siz de arkadaşlarınıza anlatın. Çocukken insanlar gerçeği idrak edemiyorlar. Hatta çoğu kez büyükler bile idrak edemiyorlar.

Ciğerimi yakan bir olay fakat bana binlerce kez nefret veren bir olay...

Bir gün cezaevinde hastahaneye gidiyordum. Merdivenlerde onüç yaşlarında bir çocuk gördüm. Mahkûm elbisesi giymiş ellerinde kelepçe vardı. O ana kuzusu çocuğu kelepçeler içinde görünce bir an dünyam karardı. Benden epeyce uzakta duruyordu. "Ne yapsam da yanına yaklaşıp onunla konuşsam" diyordum. Göz yaşlarım akmak üzere idi. Bir çocuk ve kolları kelepçeli... İlk aklıma gelen "Bu çocuğu buralara düşürenler hiç utanmazlar mı?" sorusu oldu. Derken biraz ötede ikinci çocuk dikkatimi çekti. Mahkûm ağabeylerinden sigara istediği belliydi.

Ben o kültür ve toplum kurbanı ana kuzularına bakar-

250


ken, kelepçeli olan yanıma yaklaştı.

—Bana bir zula yaparmısın teyze? dedi.

"Zula" ne demekti anlamadığım için sordum-

— Zula ne demek delikanlı? dedim.

—Sen yenimi geldin., dedi.

—Nereden anladın?

—Zulayı bile bilmiyorsun, ondan anladım dedi.

Yine anlamamıştım.

—Açık açık söyle yavrum zula ne demek?

—Senden para istiyorum, bizi görsen ne olur? dedi.

Öyle bir isteyiştiki adeta usta olmuştu. Cezaevi kültürü ile konuşuyordu.. Sordum:

—Kaç lira istiyorsun? _—Kaç lira verirsen?

—Meselâ beşyüz lira versem olur mu?

—Size yakışır mı beşyüz pepel?

—Senin suçun ne?

—Hırsızlık... dedi.

Dedi ama başını eğerek söyledi. Belli ki utanma duygusu tamamen kaybolmamıştı.

—Neden hırsızlık yaptın canım? Bak temiz aile çocuğuna benziyorsun, senin gibi temiz bir çocuk nasıl hırsızlık yapar? dedim.

Cevap vermedi.

—Hadi anlat bak çok kısa zamanımız var. Söyle niçin bu yaşta hapishaneye düştün? diyerek ısrar ettim.

Daha da uzun ısrarlarım karşısında anlatmaya başladı:

—Bak teyze ben kötü çocuk değilim. Ne olur bana kötü çocuk deme. (Zaten ben öyle bir şey söylememiştim) Cezaevine onbir yaş'nda girdim. Mahallede arkadaşlarım vardı. Hepsi sigara içiyordu. Sinemalara, kötü filmlere gidiyorlardı. Bende özendim. Onlarla Caka satıyordum.

—Caka ne demek?

251


işte.

-Aman teyze sen de hiçbir şey bilmiyorsun. Caka denir

—Eee sonra ne oldu?

—Sonra biz o biçim filmlere alıştık. Babam gece yarısı eve geliyordu. Annem de bana söktüremiyordu. Ben anlamamış gibi tekrar sordum:

—Söktüremiyordum ne demek?

—Annemi dinlemiyordum. Babama söylese babam beni çok dövüyordu. O zamanda evden kaçıyordum. Sigaraya, sinemaya, hele son o kitabları bilirmisin, onlara da çok alıştım. Para yetmeyince önce annemden çalmaya başladım. Annem anlayınca parayı koynunda saklamaya başladı. Sonra babamdan çalmaya başladım. Bizim arkadaşlara da kıyak yapıyordum, para yetmedi. Sonra bakkaldan aşırmaya başladım. Birgün bakkal beni enseledi. "Bir daha yapma" diyerek bana nasihat etti. Dinlemedim. Sonra pazarlarda çalmaya başladım. Tombala oynuyordum. Dersleri astım. Sınıfta kaldım. En sonunda Lunaparkta bir kadının çantasından araklarken, kadın beni yakaladı, polise verdi. Ondan sonra buraya geldim. Annem ziyaretime geldiğinde ağlıyor. Babam gel-miyor. Şimdi devamlı annemi dövüyormuş.

—Peki şimdi pişmanmısın?

—Pişmanım ama ne yazar? Artak mahallemde adım hırsıza çıktı. Gazeteye bile çıktım. Okulumu da bitiremedim.

—Görüyorsun değilmi? Arkadaşlarına aldandın. Hem kendi hayatını mahvettin, hem de annenin. Büyüyünce devamlı kahrolacaksın. Sokak çocuğu olacak doğru dürüst bir baba olamayacaksın. Fakat aklını kullanırsan tertemiz bir genç olursun, yaptıklarından vazgeçersen herşey biter. Herşeye yeniden başlarsın.

—Olurmu ya teyze? Bizden geçmiş artık.

—Bak canım, hapishane sözleri ağzına hiç yakışmıyor. Ne demek bizden iş geçmiş? Senin daha yaşın kaç? Tamamen düzelebilirsin. Önce düzelmeyi kafana koy. Sen düzelmeme-yi kafana koymuşsun, biliyormusun? Kolundaki kelepçeler beni ciğerimden yaktı. Sen bizim evlâdımızsın ve seni cezaevin-

252


de görüyorum. Sana bu işleri yapma diyen arkadaşın yokmu? —Nereden olsun? Onlar benden de beter. —Kaç çocuk mahkûm var içerde? —Ohoooh... Bir sürü. —Hangi suçlardan? —Galiba hepsi de hırsızlık.

—Size ders veren hocalar geliyormü? Ağabeyleriniz size öğüt veriyorlarmı?

—Onlar da mahkum. Onlarda da hırsız çok var. Bize de karışmıyorlar.

—Sen sigara içiyormusun?

—Ohooooh... İçmezmiyim.

—Peki sigara bulamayınca ne yapıyorsun?

—İzmarit topluyorum.

—Peki bu sefalet hoşuna gidiyormu? Sıcak evinde olmak, babandan dayak yesen bile surdaki hayatından daha iyi değilmi Anneni karşedini özlemiyormusun?

Batı kültürünün kurbanı olan çocuk sanki sorumu bek-liyormuş. Hemen gözleri doldu:

—Özlemezmiyim teyze. Babamı bile özledim. Ama artık kâr etmiyor bu üçüncü girişim.

Onunla onbeş dakika konuştuk. Çocuk aklıyla kötü işler yapan çocuklara aldanması onu ve onun gibilerini hapishaneye sürmüştü.

Sorumsuz ana babalar. Sorumsuz eğitim, sorumsuz insanlık bu yavrulara asrın zulüm elbiselerini giydirmiştiler.

Sen ey ümid nesli... Kefere senin kardeşlerini daha küçük yaşta İken baştan çıkarıyor. Sen, Ahmed, Ayşe... Sen Hülya, Hüseyin.... Velhasıl hepiniz ve sen, hiç olmazsa sen bu oyunlara gelme ceylanım. Seni avcılar vururlar. Acımazlar... Sen o tür arkadaşlarına değil uymak, onları öyle durumlarda görürsen ikaz et. Kardeşine yardım et, yalvar, yakar. Büyük suçlar küçükleri işlemekle başlar. Ne olur mücahidim, mücahidem, ismini dahi sormayı unuttuğum bu küçük mahkûmun durumunu unutma. Ve sen ey ana-baba... Önce evla-

253


dına kendin örnek ol.. Sen örnek ol da o bozulursa hiç olmaz "Ben elimden geleni yaptım ama ne yapayım olmadı" diyebil.

—Ve ey yavrularımızın kanına giren kansızlar! O çocuklara kelepçe taktırmakmıdır medeniyetiniz?

Sen ey zalim medeniyet!.. Sen Materyalist, Kapitalist sistem... Sen şirin görünen fakat bir ejderha olan batı uşağı zulüm...

"Alma mazlumun ahım çıkar aheste aheste". Şunu bil ki, sizin medeniyetinizden artık bütün insanlık nefret ediyor. Sizin medeniyetiniz katil, sizin medeniyetiniz vicdansız. Sizin medeniyetiniz günahsız çocukları yuvasından ayırıyor. Sizin medeniyetinizde çocuklar küçük yaşta hırsız ve cinsi sapık oluyor. Az da olsa bu çocuklar sizin medeniyetiniz eseridir.

Sen... Sen ümidle geleceğe örnek olarak yetişmesi beklenen altın çocuk... Sen hiç olmazsa sen kurtul.

—Hiç olmazsa sen "Alın sizin medeniyetinizi, bizimki bize yeter" de..

Ne olur? Kardeşlerin kötülerin kurbanı oldu. Çoğu elimizden gitti ellerin oldu. bari sen bizde kal. Sen ellerin olma. Sen Hz.Ali'nin küçüklüğünde yaptığı yiğitliği örnek al. O, oniki yaşındayken dininden taviz vermiyordu.

Sen bizim ol küçüğüm. Gidenleri kurtaramazsak da seni kurtarmanın sevincini yaşayalım. Onlar için hem ağlayalım, utanalım.. Hem de şiirler yazalım küçüğüm.

Hakkı görmek içindi o küçücük gözlerin O'na yalvarmak için mini mini ellerin Küfür eline attık kanına girdik senin Seni anlayamadık affet bizi çocuğum.

Suçsuzdun günahsızdın, öyle tertemiz doğdun. Alemlerin Rabbine kul olmak istiyordun. Kafire çok benzedin, şimdi onların oldun Seni anlayamadık affet bizi çocuğum.

Namaz kılmak isterdin Rabbimin emri diye Verdik seni Moskofa acımadan hediye Gözyaşı döküyordun kurtarın beni diye Seni anlayamadık affet bizi çocuğum.

ısı


(*) Soruyu böyle uzatmamın sebebi tahsil kavramını karşı tarafın iyice idrak etmesini sağlamaktır.

(*) Bu şiirime tabii tüm mahkum arkadaşlar dahil değildir. Olayın olduğu gece merdiven altında Fatmayı döven kadınların üçüde psikopat olanlardındı. O an onları seyreden mahkûm arkadaşların ses çıkarmaması, ezilen bir insanın karşısında susmalarını hazmedemiyorum. Tabi olayı bütün mahkum arkadaşlar görmedi, görselerdi tabii durum böyle olmazdı.

(*) Muhterem okuyucu kardeşim. Ben dedelerine saygıda kusur etmeyen torun olarak dedemlere sizden birer fatiha rica etmek istiyorum. Sizinkilerde dahil olsun...

(*) Not: Muhterem okuycularım, bazı sebeplerden dolayı bu yazının sadece iki paragrafını koyduğum için özür dilerim.

HAFTALIK GAZETENİZ

C Vahdet


TÜM GAZETE BAYİLERİNDE... Yaym Karata

AHMET KÜÇÜKAĞA RECEP ÖZKAN BEKİR SAĞLAM ...VE BtR ÇOK İMZA...

HÜSNÜ AKTAŞ ABDULLAH BÜYÜK ÖMER KÜÇÜKAĞA ADİL DOĞRU

Mfistümanlann dünya olaylarında gözü, kulağı ve »oluğudur...

Şünyada olup biteninin müslümanca yorumunu okumak istiyorsanız Gazeteniz Vahdet'i mutlaka okuyunuz... Yatışma:

Malta, Boyacıkapısı Sk. No: 7/1 Kat: 2 34240 Fatih - İstanbul Tel: 531 27 22 • Fax: 533 02 37

255

4 4


MEKTUP'' Ayhk dergi

Kadınların kaleminden kadın erkek herkes için. Emine Şenlikoğlu, Ayşegül AktUrk, Şule Yüksel Şenler, Emine kılar(Taştepe) Mevlude Uçar, Sabiha Ünlü, Aysel Zeynep Toz-duman gibi yazarlarımız ve diğerleri her ay sizlere sade ve akıcı bir dille hitap edmekte. Ayrıca telefonla röportaj, vicdan azabı fıkıh, sorun söyleyelim, Araştır bul bil, ashabın örnek hayatı gibi heyecanla okuyacağınız yazılar bunlunmaktadır.

Zamanımızın en büyük silahı basındır. Onun için biz hanımlar bir araya gelerek elimizden geldiği kadar bu silahı kullanmak için yola çıktık, sizlerde bu silahın (derginin) kullanılması (okunması) için elinizden geleni yapmak mecburiyetindesiniz Dergiyi okuyunuz. Okuyunca mutlaka bir kardeşinize okunması için veriniz. Belki bir kimsenin hidayete ermesine vesile olursunuz. Rabbimiz cümlemizi razı ve hoşnut olduğu kullarından eylesin. (Amin)

Abone olmanız için, mektup dergisi Fevzipaşa Cad. Meymenet Sok. No: 10/A Yavuzselim Fatih/İSTANBUL adresine mektup göndermeniz veya 521 83 10—525 27 06 numaralarına telefon etmeniz kafidir. Allanın izni ile derhal abone olacaksı-nızdır.

1. Bize Nasıl Kıydımz(Roman)... Emine Şenlikoğlu (Özkan)

2. Mahkum Duygular(Şiir) Emine Şenlikoğlu (Özkan)

3. Burası Cezaevi.........Emine Şenlikoğlu (Özkan)

4. İslam'da Erkek........Emine Şenlikoğlu (Özkan)

5. Çocuğumuzu Nasıl eğitelim.... Bakiye Marangoz

6. Ne Dediler (Röportajlar) Bakiye Marangoz/Aysel Zeynep Tozduman.

BURASI CEZAEVİ

Ben küçükken, birgün peşime köpekler düşmüştü, köpeklerden kaçarken ayağım kaydı, düştüm. Bana dediler ki: "Merak etme büyüyünce unutursun." Büyüdüm ama yine unutamadım. Çünki, köpekler hâla peşimdeler.

• Kızım! Vaktiyle biz davamıza sahip olsaydık, şimdi sen cezaevinde olmayacaktın.

• Benim suçum yok abla. Şunlar, senin kafana vurmamı söylediler.

• Biz nasıl evleneceğiz?

• Abla anlatsana dincilik nasıl birşey?

• Siz, çarşaflı hanım! Suçunuz hırsızlık mı?

• Kızım, neden yaptın bunu, dünyayı sen mi müslüman yapacaksın?

• Ayy... Sen fala bakarken mi tutuklandın? Ammada çok para kazanmışsındır ha!... Ne olur bana da büyü yapsana, sevgilim bana aşık olsun.

• Yooo... Sen fala bakarken değil, huculuk yaparken yakalanmışsındır.

• Aman sen de ne biçim yazarsın. Savcıların gâvuru olur mu hiç? Onlar Türk... Sen de gâvurla Türk'ü ayırt edemiyorsun, amma da cahilsin ha...

• Emine Teyze! Ne olur, beni anne gibi öpsene!

• ... Gelen yemekleri köpeklere mi yapmışlar anlamadım.

• Ben olmuşum ekonomi.



• Cumhurbaşkanı sizi hiç sevmiyor. O da olmasa siz İRTİCACILAR baş olmazsınız. Sizin hakkınızdan o geliyor.
Yüklə 0,8 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   17




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin