Enerji sektöRÜnde sera gazi azaltimi çalişma grubu raporu



Yüklə 1,37 Mb.
səhifə13/13
tarix26.07.2018
ölçüsü1,37 Mb.
#58856
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   13

SONUÇ:
Türkiye gelişmekte olan bir ülke olup buna paralel olarak enerji talebi de hızla artmaktadır. Geçmiş yıllarda ortalama % 7-8 oranında olan elektrik enerjisi ve % 4-5 olan genel enerji talep artış hızlarının önümüzdeki 15-20 yıllık süreçte de devam etmesi beklenmektedir. Bu durum taraf olduğumuz uluslararası anlaşmaların göz önünde bulundurularak ihtiyacımız olan enerjinin güvenilir, ekonomik şartlarda ve olumsuz çevresel faktörlerin en aza indirgenerek sağlanması gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Her ne kadar Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinin (İDÇS) EK-1 listesinde yer alıyorsak ta, ülkemizin çeşitli ekonomik, enerji gibi göstergelerinin önümüzdeki 15-20 yıllık süreçte, aynı grupta yer aldığımız diğer OECD ülkeleri ile aynı seviyede olmasa bile onlara yakın seviyelere getirilmesi için Sözleşmenin ”ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar” ilkesi doğrultusunda ve ülkemiz ekonomisinin elverdiği ölçüde gerekli adımların atılması kaçınılmazdır. Ancak, şu husus asla gözden kaçmamalıdır; Sözleşmenin ana hedefi EK-I ülkelerince CO2 emisyonlarının 2008-2012 döneminde 1990 yılı seviyesinin % 5 altına indirilmesidir. Bu Türkiye için tamamen yerine getirilmesi mümkün olmayan bir husus olup, daha önce de belirtildiği üzere Sözleşmenin ”ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar” ilkesi doğrultusunda gereken her türlü çaba sarf edilmelidir.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Bağlı ve İlgili Kuruluşlarınca, emisyonların azaltılmasına yönelik olarak sürdürülmekte olan çalışmalar çerçevesinde bir dizi önlemler alınmış olup, bunların olumlu sonuçları gözlenmeye başlamıştır.

Bunları kısaca özetleyecek olursak;



  • Isınma amaçlı olarak kullanılan linyitin; yüksek kaliteli ithal taşkömürü ve doğalgaz ile ikamesi neticesinde, 1980’li yıllarda özellikle büyük şehirlerde gözlenen hava kirliliği önemli derecede düşmüştür. Doğalgazın konut ve ticarethanelerde kullanımının yaygınlaştırılması çalışmaları hızla devam etmektedir. Elektrik talebi ve üretiminin artışıyla birlikte Türkiye yakıt tipini çeşitlendirmektedir. Ülkemiz, elektrik enerjisi üretiminde yerli kaynaklarımızın değerlendirilmelerinin yanı sıra doğalgaz ve nükleer santraların da yapımına önem vermekte olup bu kapsamda; yaklaşık 126 TWh olan Türkiye hidrolik potansiyelinin % 87’si 2020 yılında değerlendirilmiş olacaktır.

  • Türkiye’nin enerji ihtiyacının yarısından fazlası ithalat yoluyla karşılandığından, enerji politikaları çerçevesinde mümkün olduğu kadar yerli enerji kaynaklarının kullanılmasına öncelik verilmektedir. Bu politika çerçevesinde, enerji arzında, özellikle elektrik enerjisi üretiminde yerli linyitlerin kullanımı önemli bir yer tutmaktadır. Ancak, düşük kaliteli linyitlerin ısıl değerlerinin düşük ve kükürt içeriklerinin yüksek olmasından dolayı, linyite dayalı termik santrallardan kaynaklanan SOx emisyonları ilgili Yönetmelikte belirtilen sınır değerler aşılmakta ve baca gazı kükürt arıtma (BGD) tesislerinin kurulmasını gerektirmektedir. Bu açıdan, Yönetmeliğe uygun olarak mevcut termik santrallara, bir öncelik sıralamasına göre BGD tesisleri kurulmaktadır. Aynı zamanda, yeni santrallar için BGD tesisleri planlama aşamasında dikkate alınmakta olup, santral ile birlikte ihale edilmektedir. % 95 verimle çalışan BGD tesislerinin kurulmasının sonucu olarak, birim elektrik enerjisi başına düşen SO2 emisyonlarında yıllar itibariyle önemli ölçüde azalma sağlanmaktadır. Aşağıdaki Grafik’te de görüleceği üzere 2010 yılında emisyon değeri 2.87 ton SO2/GWh olacaktır ki, bu değer 13.29 ton SO2/GWh olan 1990 yılı değerinin dörtte birinden daha azdır.

  • Ülkemizde, Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliği ve Endüstriyel Tesislerden Kaynaklanan Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği yürürlükte olup bu kapsamda yeni inşa edilen elektrik üretim santralleri, bahse konu yönetmeliklere göre yapılmakta ve santrallerden kaynaklanan emisyon değerleri düzenli olarak kontrol edilmektedir.







  • Son yıllarda ülkemizde gelişmiş teknolojilere önem verilmektedir. İlk uygulama olarak 2x160 MW’lık Çan Termik Santralı’nda Akışkan Yatak Teknolojisi kullanılmaktadır. Bu teknolojide, santralın üretilen elektrik enerjisi başına CO2 emisyonu diğer konvansiyonel linyite dayalı santralların emisyonlarına göre daha düşük olmaktadır. Çan Termik Santralı’nın CO2 emisyonlarının 0.84 kg/kWh civarında olduğu hesaplanmıştır. Türkiye’de mevcut linyit yakıtlı konvansiyonel santralların emisyon değerleri bunun biraz üzerindedir (1.0 kg/kWh).

  • Özellikle sanayi ve ısınma sektörlerinde kullanılan linyitlerin kalitesinin yükseltilerek bunlardan kaynaklanan çevresel etkilerin azaltılması amacıyla üç sahada kömür yıkama sistemleri yerleştirilmiş ve yıllık yıkama kapasitesi 10 milyon ton’a ulaşmıştır.

  • Sanayi tesislerinin kendi enerji ve buhar ihtiyaçlarını karşılamaları amacıyla Otoprodüktörlük modeli kapsamında kojenerasyon santralleri yaygınlaşmıştır. Halihazırda, toplam kurulu gücü 3.256 MW olan 147 kombine ısı-güç santralı devrededir. Bu tesisler dahil toplam kurulu gücü 4542 MW 175 adet otoprodüktör tesis işletme halindedir ve bunların 2003 yılı üretimleri 25 milyar kWh civarındadır.

  • Elektrik üretim, iletim ve dağıtımından kaynaklanan kayıpların azalması emisyonları azaltacaktır. İletim kayıpları yaklaşık % 2,5-3 civarında olup, dünya standartları içerisindedir. Bununla beraber dağıtım kayıpları yüksektir. Kayıpların azaltılması için çalışılmakta olup, elektrik dağıtım faaliyetlerinin özelleştirilmesiyle kayıpların azaltılması hedeflenmektedir.

  • Kamu santrallerinde verimliliği yükseltmek üzere rehabilitasyon programı başlatılmıştır. Ayrıca kamu santrallarının özelleştirilmelerinin sonucunda da verimliliklerinin arttırılması hedeflenmektedir.

  • Türkiye’de GSYİH, ekonomik büyüme ve yaşam standartlarının gelişimi nedeniyle artmaktadır. Diğer taraftan, hızlı sanayileşme ve ekonomik büyümeye bağlı olarak enerji talebi hızla artmakta ve buna bağlı olarak ta CO2 emisyonları yükselmektedir. Bu nedenle genel olarak, GSYİH ile CO2 emisyonları arasında bir korelasyonun olduğu söylenebilir. Aşağıdaki Grafik bu korelasyonu doğrulamaktadır. Genelde, GSYİH başına CO2 emisyon değeri 1.0 ton/1000 US$ veya bu değerin biraz üzerinde olmaktadır. Bununla beraber, emisyonların düşürülmesi ve çevresel etkilerin azaltılması amacıyla yeni gelişmiş teknolojilerin uygulanması, enerji kaynaklarında hiç veya az emisyon veren yakıt dönüşümlerinin yapılması ve enerji verimliliğinin arttırılması gibi çabaların harcanması sonucunda CO2/GSYİH değerleri 2000’li yıllarda düşecek ve 2010 yılında 0.9798 ton CO2/1000 US $ olacaktır. Grafikte görülen son yıllardaki nispi düşme elektrik üretiminde bu yıllardaki su gelirinin artması ile hidroelektrik üretimin payının artması ve büyük doğalgaz santrallerinin devreye girmesinin etkisini yansıtmaktadır.





  • Ülkemizde yakın zamanda piyasaya sunulan kurşunsuz benzin tüketimi 2003 yılında yaklaşık 1,8 milyon ton’a ulaşmıştır. 2007 yılından itibaren AB standartlarında olmak üzere tamamen kurşunsuz benzin kullanılacaktır. Ulaştırmadan kaynaklanan kirliliğin azaltılması amacıyla araçların yakıt tüketim sistemleri benzinden LPG’li sisteme dönüştürülmektedir. Ankara ve İstanbul’daki taksilerin yaklaşık % 90’ı benzinden LPG’ye dönüştürülmüştür. Bunlara ilave olarak Ankara, İstanbul, İzmir, Konya ve Bursa gibi bazı büyük illerdeki toplu taşıma araçlarında doğalgaz, % 25 doğalgaz ve % 75 motorin karışımı yakan veya EURO1 ve EURO2 standartlarına uygun araçlar hızla kullanıma girmiştir ve bunların sayılarının artırılmasına devam edilmektedir.

Raporda yer alan konular, ortaya çıkan sonuçlara göre tekrar değerlendirildiğinde;

Türkiye çevre politikasının ana hedefi, sürdürülebilir bir kalkınma ile gelişme sağlanırken insan sağlığı için son derece önemli olan doğal dengenin korunması ve gelecek nesillere bırakılmasıdır. Bu nedenle doğal, fiziki ve sosyal çevre ile uyumlu sürdürülebilir bir ekonomik kalkınma sağlanabilmesi için kalkınma hedefleri ve politikaları ile çevresel konular birlikte ele alınmalı, gerekli kanuni düzenlemeler bir bütün olarak gerçekleştirilmelidir.

Enerji ve çevre politikaları ülkenin öncelikleri ve özel şartları dikkate alınarak uluslararası anlaşmalardan doğan gereksinimleri de karşılayacak şekilde düzenlenmelidir.

Türkiye’de çevre ve enerji politikalarının entegrasyonu için gerekli konular DPT Müsteşarlığı’nın hazırlamış olduğu 8’inci Beş Yıllık Kalkınma Planında anlatılmıştır. Kalkınma planında yer alan bazı temel kriterler şunlardır;



  • Ulusal Çevre Eylem Planı ( UÇEP) yasal bir çerçeveye sokularak gözden geçirilip güncellenmelidir. Sürdürülebilir kalkınma verileri UÇEP’in izlenmesi açısından geliştirilmelidir.

  • Bütün sektörlerde hava kirliliğinin önlenmesi için emisyon faktörleri belirlenmeli ve emisyon envanteri çıkarılmalıdır.

  • Endüstriyel politikalarda ve yatırımlarda çevreyle uyumlu teknolojilere önem verilerek kullanımı desteklenmelidir. Bu yöntem teknoloji transferini ve işbirliği gelişimini artıracaktır.

  • Enerji verimliliği ve tasarrufu ile ilgili yasal düzenlemeler yapılarak ulaştırma, enerji, sanayi ve konut kaynaklı sera gazı emisyonlarının kontrolü ve azaltımı sağlanmalıdır. Bu kapsamda bazı elektrikli ev aletlerine enerji tüketim etiketi konulması zorunluluğu Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

Türkiye’nin yerli enerji kaynakları sınırlıdır. Bugün için tespit edilen potansiyel enerji kaynaklarının tamamı değerlendirildiğinde bile 2010 yılından itibaren bu kaynaklar yeterli olmayacaktır.

Enerji kaynakları kendisine yeterli olmamakla birlikte jeopolitik konumu nedeniyle dünyanın en zengin enerji kaynaklarına sınırdaş olup bu kaynakların tüketim merkezlerine açılan bir kapısı ve başta doğalgaz olmak üzere enerji kaynaklarının nakil güzergahı durumundadır. Bu özellik, doğalgazın yüksek oranda kullanılmasına etki edecektir.

Türkiye, kaynak çeşitliliğini artırmak suretiyle enerji problemlerinin aşılmasını sağlayacaktır. Bu kaynakların başında hidrolik santrallar, rüzgar ve linyit gelmektedir.

Ülkenin elektrik üretim kurulu güç kapasitesine bakıldığında özellikle DGKÇ satrallarının sayısının üretim içerisindeki payının yüksek olduğu görülmektedir. Yüksek üretim kapasitesine sahip bu santrallarda kullanılan elektromekanik ekipmanlar yeni teknoloji ürünleridir. Benzer özelliklere sahip ancak daha düşük kapasiteli santrallar ise sanayici ve özel sektör tarafından elektrik ve ısı ihtiyaçlarını karşılamak üzere özel sektör tarafından otoprodüktör statüsünde kurulmuştur.

Çok çeşitli yakıtlar kullanılabilmesi özelliği ile bir katma değer oluşturan kojenerasyon sistemleri, yüksek enerji çevrim verimi sayesinde yakıt tasarrufu sağlayarak ülke ekonomisine katkıda bulunmaktadır. Kojenerasyon tesisleri ucuz ve kaliteli enerji üretimi ile tüketim bölgelerinin yanına kurulduklarından, iletim ve dağıtım hat kayıplarının olmaması özelliği ile de elektrik enerjisinde tasarruf sağlamaktadır. Bu nedenle yüksek verimli kojenerasyon uygulamaları desteklenmelidir. Ayrıca ülkemiz Avrupa Birliği müktesebatına uyum çalışmaları kapsamında, kojenerasyon konusundaki AB Direktifindeki hususları hayata geçirecek düzenlemeleri de bir an önce çıkartmalıdır.

Enerji kaynakları yönünden dışa bağımlı olan ülkemizde elektrik üretimi ve tüketiminde verimlilik yeni bir kaynak olarak önem kazanmıştır. Verimliliğin artırılması ve kaynak israfının önüne geçilmesi amacıyla hazırlanmakta olan “Enerji Verimliliği” Kanun Tasarısı bir an önce hayata geçirilmelidir.

Türkiye’de bol ve yaygın bir şekilde bulunan linyitlerin değerlendirilmesi, ekonomik açıdan gereklidir. Kömürün enerji üretiminde önemli bir enerji kaynağı olması ve gelecekte de bir süre daha önemini koruyacak olması nedeniyle kömüre dayalı enerji üretiminde verimliliği arttırıcı ve sera gazı emisyonlarını azaltıcı teknolojiler kullanılmalıdır. Bu nedenle, çevreye duyarlı teknoloji kullanarak yeni üretim tesisi kurmak isteyen tüzel kişilere destek sağlanmalıdır.

Sera gazı emisyonlarının azaltılmasına en büyük katkıyı yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesislerinin yaygınlaşması sağlayacaktadır. Ancak bu tesislerin yatırım maliyetlerinin yüksek olması yaygınlaşmasının önünde bir engel olmaktadır. Türkiye’de sera gazı emisyonlarının azaltılmasında katkı sağlayacağı göz önünde bulundurularak yenilenebilir kaynaklı üretim tesisleri çeşitli teşviklerle desteklenmelidir.

Türkiye’de atıklara dayalı biyokütle enerjisi ( biyogaz ve çöp santralları) için bazı çalışmalar yapılmakla beraber potansiyel tam olarak bilinmemektedir. Ülkemizin “ biyokütle enerji potansiyelinin saptanması “konusu öncelikle ele alınmalı ve bir proje ile enerji ormancılığından, enerji bitkileri tarımından, çeşitli yan ürün, atık ve atıklardan elde edilebilecek biyokütle materyalin çeşitleri ve coğrafi bölgeler açısından yıllık miktarları belirlenmelidir.

Elektrik Enerjisi Sektöründe liberalleşme ve özelleştirme sektörün bütünüyle verimli çalışır hale getirilmesi ve kayıp kaçakların azaltılması yönünde fayda sağlayacaktır, bu da emisyonları azaltacaktır.

Türkiye, enerji ihtiyacını karşılamaya yönelik programlarında sera gazı emisyonlarını azaltmayı da ön planda tutarak nükleer enerji santrallarının kullanımı bir seçenek olarak değerlendirilmelidir.

Sera Gazı emisyonlarının azaltılması için alternatif senaryolar oluşturulmalıdır. Sera gazı emisyonlarını artırıcı yönde etkisi olan enerji üretim tesisleri kurulurken uygun teknolojiler kullanılmalı, emisyonları sınırlayıcı yatırımların yapılmasına devam edilmelidir. Ayrıca HES’ler, rüzgar türbinleri, güneş, çok amaçlı jeotermal kaynak kullanımı gibi yenilenebilir kaynaklar ile yüksek verimli ve daha az emisyona yol açan kojenerasyon tesislerinin yapılması desteklenmelidir. Mevcut linyit santrallerindeki emisyonları azaltmak üzere, bir program dahilinde yeni yatırımların yapılmasına devam edilmelidir. Bu yatırımların önemli ölçüde finansman ve süre gerektirdiği göz önüne alınarak, gerekli olan finansmanın sağlanması için tedbirler öngörülmelidir.

Sanayinin toplulaştırıldığı OSB alanlarında kojenerasyon tesislerinin yaygınlaştırılması elektrik üretim verimliliğini artıracağı gibi iletim ve dağıtımdan kaynaklanan kayıpları da azaltacaktır.

Çevreye duyarlı ve yeni iş/yatırım olanakları sunan bir kaynak olması nedeniyle rüzgar enerjisi üretimine büyük önem verilmektedir. Rüzgar enerjisinin potansiyelinin tespiti açısından, yer seçimi, rüzgar çiftliği dizaynı ve rüzgar enerjisi çevrim sistemleri üzerine yapılacak AR-GE çalışmaları desteklenmelidir

Jeotermal kaynakların yüksek verimli ve entegre kullanılmalarına yönelik AR-GE çalışmaları artırılmalıdır. Bu bağlamda jeotermal enerjinin elektrik enerjisine dönüşüm verimini artıran (çift buharlaştırmalı sistemler) ve düşük sıcaklıktaki jeotermal akışkandan elektrik üretimine imkan sağlayan yeni teknolojiler (İkili Çevrim Teknolojileri) üzerinde araştırmalar yoğunlaştırılmalıdır.

Enerji üretiminde Hidrojenin kullanımı için üretimi, taşınma ve depolanması ve kullanılmasına ilişkin teknolojilerin geliştirilmesi için kapsamlı programlar yürütülmeli ve Karadeniz'in tabanında kimyasal olarak depolanmış olarak bulunan hidrojenin değerlendirilmesi konusunda da araştırmalar başlatılmalıdır.

Türkiye güneş enerjisi açısından birçok ülkeye göre şanslı durumdadır. Ancak ülkemizde güneş enerjisinden ekseriyetle su ısıtma amacıyla yararlanılmaktadır. Bu kaynağın kullanımının yaygınlaştırılması ile ilgili gelişmiş ülkelerdeki teşviklerin (vergi indirimi, kredi, vb.) ülkemizde de uygulanması güneş enerjisi kullanımını artıracaktır. Güneş enerjili sıcak su sistemleri, yerlerini aldıkları geleneksel karbon oluşumlu kaynaklardan ortaya çıkan zararlı salımları önledikleri gibi, kırsal yörelerde yaygın kullanılması halinde ormanların tahrip edilmesini de önlemektedir. Bu alanlara yönelik araştırmaların desteklenmesinin yanı sıra uygulamaların da yaygınlaştırılmasına çalışılmalıdır.

Ülkemizdeki ormanlık alanlarda, bozuk baltalıkların ıslahı ile enerji ormancılığı yapılabileceği dikkate alınarak bu potansiyelimizin değerlendirilmesiyle sera gazı emisyonlarının düşürülmesi, erozyonla mücadele ve istihdamın artırılmasına katkı sağlayacağı değerlendirilmekte olup, biyokütle esasına dayalı modern enerji ormancılığının yaygınlaştırılması teşvik edilmelidir.

Atmosferdeki karbonun, ormanlar, bitkiler, toprak ve ürünler tarafından biyokimyasal süreçlerle emilimi ya da tutulmasını (carbon sequestration) sağlamak amacıyla enerji üretim santrallarının bulundukları bölgelerde ağaçlandırma zorunluluğu getirilmelidir.



Mevcut linyit santrallarında CO2, SO2 ve diğer emisyonları azaltacak ilave yatırımlar yapılmalıdır.

KAYNAKLAR


  1. ETKB,APK Kurulu Başkanlığı

  2. Enerji İşleri Genel Müdürlüğü,

  3. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü,

  4. Elektrik Üretim A.Ş Genel Müdürlüğü,

  5. Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü,

  6. Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü,

  7. Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü,

  8. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü,

  9. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu,

  10. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığı,

  11. Kayseri ve Civarı Elektrik T.A.Ş Genel Müdürlüğü,

  12. İller Bankası Genel Müdürlüğü,

  13. Çevre Ve Orman Bakanlığı, Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü ,

  14. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı,

  15. Türkiye Teknoloji Vakfı,

  16. Türkiye Jeotermal Derneği,

  17. Şişecam A.Ş.,

  18. Türkiye Sınai ve Kalkınma Bankası,

  19. Hazine Müsteşarlığı,

  20. Türkiye Kojenerasyon Derneği,

  21. Doğalgaz Cihazları Üreticileri ve Sanayicileri Derneği

  22. Tübitak-Mam,

  23. Tema Vakfı,

  24. Marmara Üniversitesi,

  25. Eurosolar

  26. İGDAŞ Genel Müdürlüğü,

  27. Anadolu Üniversitesi, Çevre Mühendisliği Bölümü,

  28. Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Çevre Mühendisliği Bölümü,

  29. International Energy Agency

  30. Devlet Planlama Teşkilatı, 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı

  31. Devlet İstatistik Enstitüsü

  32. Nuclear Energy ve Kyoto Protocol, OECD,NEA,2002

  33. [WARK,K. WARNER, C.F., Air Pollution , Purdue University

  34. İklim değişikliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara-2000, DPT Yayını

  35. ERDİN. E, “Enerji Çevre İlişkisi/Etkileri ve Bazı Önleyici Yatırımlar”  Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Buca/İZMİR



1



Yüklə 1,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   13




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin