SONUÇ VE ÖNERİLER
Bilgi çağı olan 21. yüzyılı, iletişim ve bilgisayar teknolojileri yani bilişim teknolojileri yapılandırmakta ve şekillendirmektedir. Elektronik ve haberleşmenin, otomasyonun hâkimiyetinin başladığı ve hayatımızın her anını etkilediği bu dönemde, dünya ekonomilerinde adeta yok edici rekabet dönemi yaşanmaktadır. Rekabet ise üretimde hız ve kaliteye dayanmakta, bu dinamik yapının en önemli girdisi ise enerji olmaktadır. Bilgi çağında ekonomilerin başarısı güvenilir, sürekli ve rekabet edici fiyata sahip ve verimli kullanılan enerji girdisine bağlıdır. Gelişmişliğin ve medeniyetin göstergesi olan enerjinin, akılcı ve verimli kullanımı arttıkça ülkelerin ve toplumların refah seviyesi de artmaktadır.
Dünya ekonomisi ile hızlı bir entegrasyon sürecinde olan, altyapısını tamamlama, sanayi sektörünü Avrupa Birliği ile rekabet edebilecek bir düzeye çıkarma, bilgi toplumu yaratma ve kalkınma hedeflerini gerçekleştirme çabalarını sürdürmekte olan Türkiye, ayakta kalmak ve geleceğe güvenle yürüyebilmek için çağın gerektirdiği temel güçlere sahip olmak durumundadır. Bu güçlerin başında gelen enerji konusu ise ülkemiz için hayati bir öneme sahiptir. Çünkü artan nüfus, sanayileşme, teknolojinin yaygınlaşması, ekonomik ve sosyal kalkınma arayışları, tüm sektörlerin temel girdisi niteliğindeki enerjiyi her geçen gün daha da önemli bir konuma getirmiştir.
Bu bağlamda, rapor kapsamında enerji yapılarının yer seçiminde karşılaşılan sorunların irdelenmesi sonucunda;
-
Enerji politikalarının, stratejik planlama ilkeleri çerçevesinde belirlenen hedeflere göre oluşturulması,
-
Enerji sorununun ülke ve bölge bazında bir bütün olarak değerlendirilmesi, bilimsel verilere dayanan havza planlama çalışmaları yapılması,
-
Ülke, bölge ve proje bazında master plan yapılması,
-
Sektörel düzeyde veri tabanının oluşturulması, Türkiye’deki enerji rezervleri ve üretimini oranlayarak, hangi enerji kaynağının yaklaşık kaç yıllık ömrü kaldığının bilinmesi,
-
Enerji yapılarının yer seçiminde çevrenin korunmasına karşı duyarlı olunması,
-
Sürdürülebilir kalkınma ilkeleri çerçevesinde, yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesi amacına yönelik olarak; rüzgâr ve güneş enerjisi sistemleri üzerinde araştırma ve uygulama faaliyetlerinin yanı sıra kaynak değerlendirme çalışmalarının sürdürülmesi,
-
Yatırımcıların kendilerini ve projelerini bölge halkına iyi ifade edebilmeleri ve her platformda bölge halkıyla bir araya gelinmesi,
-
Hem yatırımcılar, hem ilgili idareler hem de kamuoyu için yasal düzenlemelerdeki eksikliklerin belirlenmesi,
-
Türkiye'nin enerji politikalarını stratejik olarak planlayacak, bunların gerçekleşmesi için gerekli altyapıyı oluşturacak yapısal düzenlemelerin yapılması, kurum ve kuruluşlar arası koordinasyon eksikliğinin giderilmesi
konularında yapılacak çalışmaların, enerji yapılarının planlanmasında ve yapılaşmasında karşılaşılan sorunların giderilmesinde önemli olduğu tespit edilmiştir.
Enerji yapıları kapsamında yaşanan sorunların giderilmesine yönelik getirilen çözüm önerileri ve öneriler kapsamında ilgili kurumlar ise şu şekilde yer almaktadır:
-
Enerji ile ilgili Master Planının yapılarak, enerji ihtisas alanları belirlenmelidir.
-
Ülkemizde bulunan yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin verilerin oluşturulması, mevcut enerji potansiyelinin ortaya konulması ve enerji ihtisas bölgelerinin planlanması gerekmektedir.
-
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nce ülke genelinde hidroelektrik santral kurulabilecek alanlar ile buralarda uygulanacak projelerinin tespiti yapılmış durumdadır. Bu çalışmaların ilgili Kurumlarca diğer yenilenebilir enerji kaynakları için de yapılması gerekmektedir.
-
DSİ projeleri hazırlanırken bir havza planının yapılmamış olması; hafriyat için gelişigüzel bir yer seçilmesine, yöre özelliklerinin dikkate alınmamasına, birden fazla proje üretilerek alanın optimum kullanımının sağlanmamasına neden olmaktadır. Dolayısıyla havza planlarının önceden yapılması gerekmektedir.
-
Dünyada beşinci sırada olduğumuz jeotermal kaynakların kullanımında, kaynakların potansiyelinin doğru tespit edilememesinden kaynaklı sorunlar yaşanmaktadır. Dolayısıyla, hidroelektrik santrallerde olduğu gibi ilgili Kurumlarca jeotermal kaynaklar tespit edilerek bu alanlarda uygulanabilecek projeler hazırlanmalı ve yatırımcılara bu anlamda yol gösterilmelidir.
-
Nükleer santraller özellikli tesislerdir. Ülkemizin sismolojik yapısı nükleer santral kurulabilecek yerlere ciddi kısıtlamalar getirmektedir. Bu nedenle nükleer santral sahaları çok kıymetli hale gelmektedir. Bu sahaların şu an için mümkün olmasa bile ileride nükleer santral kurulması gerekebileceği düşünülerek özel şartlar altında koruma altına alınması gereklidir. Ancak, koruma koşulları genellikle bölgenin hassas bölge ilan edilmesinden ya da tesis kurmak üzere tahsis edilmesinden ibaret olduğundan şu an için kesin bir çözümü bulunmamaktadır. Çünkü ilgili mevzuat tesise özel bilgilerin sağlanmasını ya da belirtilen sürelerde tesisin kurulmaya başlanmasını gerektirmektedir ki her iki koşulun da sağlanması mümkün görünmemektedir. Örneğin, orman arazileri için ön izin 2+1 yıl şeklinde 3 yıl verilmekte, bu süre zarfında hem saha çalışmaları tamamlanamamakta hem de kurulacak tesis tam olarak belli olmadığı için kesin izin yapılamamaktadır. Yer seçimi çalışmalarında kullanılan ve ihtiyaç duyulan verilerin (nüfus bilgisi, yerleşim yerleri, endüstriyel tesisler, kara yolları, hava yolları, toprak kullanımı, jeolojik veriler, fay hatları, elektrik hatları, flora, fauna vb.) tamamı sayısal olarak Bilgi Sistemleri kullanılarak aynı formatta bir merkezde tutulabilir ve güncellenebilirse bu bilgilere ihtiyaç duyan tüm kamu ve özel kurum/kuruluşlar bedeli karşılığı bu bilgileri tek merkezden temin etme olanağına kavuşacaktır.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı(özelde DSİ), Atom Enerjisi Kurumu ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yukarıda belirtilen öneriler kapsamında çalışma yapmalıdır.
-
İmar Mevzuatı Kapsamında Öneriler
Plan onaması yapan idareler, enerji tesislerine ilişkin tadilat planlarını kimi zaman hiçbir incelemeye tâbi tutmadan reddetmekte ve/veya yatırımların uzun süreler geçmesine rağmen gündeme alınmamasına neden olmaktadır. Bu yaklaşım; gerek teknik, gerek malî boyutta uzun hazırlık ve tedarik çalışmaları ile ortaya konulan yatırımların çok kolaylıkla gözden çıkarılması anlamına gelen sonuçlar doğurabilmektedir.
Enerji yatırımlarına yönelik imar planı tekliflerinin plan onaması yapan idarelere sunulması halinde, bu idareler tarafından yapılacak inceleme ve onaylar için azami bekleme ve iade sürelerinin belirlenerek İmar Kanunu’na eklenmesinin süreci kolaylaştıracağı ve kısaltacağı düşünülmektedir.
Ayrıca, bu tür değişikliklere konu taleplerin özel kanunlara tâbi alanlara da girebildiği göz önünde bulundurularak, özel kanun kapsamındaki alanlar için ilgili özel kanunda benzer değişikliklere gidilmemesi için, İmar Kanunu’nun “İstisnalar” başlıklı 4 üncü maddesinin ilk fıkrasında değişikliğe gidilerek özel kanunların İmar Kanunundaki hükümlere aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasını sağlamak amacıyla, bu nitelikteki alanlardaki muhtemel plan tekliflerinin de İmar Kanunu’ndaki esaslar çerçevesinde ve özellikle 9. maddesindeki yöntemle değerlendirilmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir.
Enerji Santrallerinde EPDK lisansı alınmadan ve Kamulaştırma Dairesi ile görüşülmeden ilgili İdarelerce İmar Planı onaylanması durumunda mülkiyet durumu ile İmar Planlarının çakışmadığı, bazen santral binalarının İmar Planı dışında kaldığı ya da santral binaları dışında kalan alanların da kamulaştırmaya konu edildiği gibi olumsuzluklarla karşılaşılmaktadır. Bu sıkıntıların giderilmesi için; kadastral parsellerin İmar Planı’nda gösterilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, İmar Planı teklifi aşamasında Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nden onaylı parselasyon planının da istenmesi zorunluluğu özellikle kamulaştırma aşamasında çok önemlidir.
İl Özel İdaresi ya da Belediyelerin imar planı gerekliliği olarak talep ettiği, orman ön izin gerekliliği kaldırılmalı, İl Özel İdarelerinin veya Belediyelerin talep yazısı yazması şartı aramadan, lisans sahibinin yazılı talebi ile, Orman Bölge Müdürlüklerinin vereceği bir yazı ile işlem hızlandırılmalıdır.
RES’ler kapsamında Orman Kesin İzni almak amacıyla düzenlenen imar planlarının yapım ve onaylanması sürecinin hızlandırılması için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması yararlı olacaktır.
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yukarıda belirtilen öneriler kapsamında çalışma yapmalıdır.
-
İrtifak Haklarının İmar Uygulaması Sebebiyle Kullanılamaz Hale Getirilmesinin Önlenmesine Yönelik Öneriler
3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Arazi ve Arsa Düzenlemesi” başlıklı 18. maddesinin 7. fıkrasının ikinci tümcesinde “Üzerinde bina bulunan hisseli parsellerde, şüyulanma sadece zemine ait olup, şüyuun giderilmesinde bina bedeli ayrıca dikkate alınır” hükmü yer almaktadır. Düzenleme ortaklık payı (DOP) oranında yapılacak kesintinin matrahı da “zemin” alanı olup, uygulama da buna göre yapılmaktadır. Diğer bir anlatımla “düzenleme” sebebiyle zeminin malik ya da maliklerinin aynı yerde (zeminde) veya başka bir yerde (zeminde) DOP kesintisi alındıktan sonraki hakları itibarıyla pay sahibi olmaları söz konusudur. Nitekim “bina bedeli ayrıca dikkate alınır” hükmü, aslında bir taşınmaz olan binanın bile “düzenleme” sebebiyle ayrı bir paylaşıma konu teşkil etmeyeceğine, buna ilişkin bedel hesaplaşmasının ayrıca dikkate alınması gereğine işaret etmektedir.
Taşınmazlar üzerinde kurulmuş olan irtifak hakları da, tıpkı binaların durumunda olduğu gibi, anılan yasa hükmüne göre salt zemine ilişkin olan “düzenleme”den, yani DOP uygulamasından muaf olmaktadır. Bu bağlamda; belediyelerce yürütülen 18. madde uygulamalarında, maliklerin başka parsellerde hisselendirilmeleri söz konusu olduğunda, maliklerle birlikte irtifak haklarının da beraber taşınması çok yaygın bir uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır. Oysa 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’ndaki taşınmaz mülkiyetine ilişkin irtifak hakkı ile ilgili hükümlere bakıldığında, ister eşyaya ister eşhasa bağlı olsun tüm irtifak haklarında yararlananın (hâkim) şahıs ya da taşınmaz olabileceği, ancak, yükümlünün (hadim) mutlaka bir taşınmaz olması gerektiği anlaşılmaktadır. Kanunun “Yüklü Taşınmazın Bölünmesi” başlıklı 793. maddesinin ilk tümcesinde ise; “Yüklü taşınmazın parsellere bölünmesi hâlinde kural, irtifak hakkının her parsel üzerinde devam etmesidir” denilmek suretiyle, bir irtifak hakkı ile yüklü bulunan taşınmazın “olduğu yerde bölünmesi” halinden bahisle, irtifak hakkının bu parçalanan (ve fakat dağılmayan) her parçasında devam edeceğine işaret edilmektedir. Yoksa İmar Kanunu’nun 18. maddesine göre yapılan uygulama sonucunda yerinde (eski zeminde) veya başka yer/lerde (yeni zemin/lerde) hisselendirilen maliklerin, geçmişte malik oldukları zemin vasıtasıyla hak sahibi oldukları zemin payının hatırına o eski zemine (taşınmaza) konulmuş sınırlı aynî hakkın da yeni zemin/lere götürülmesinin, anılan kanun maddesi hükmünce öngörülmediği açıktır.
Diğer bir anlatımla dağıtım cetvellerine de konu olduğu üzere; yeni oluşan imar parsellerine eski mülklerin dağıtımı değil, hak sahibi maliklerin dağıtımı yapılmakta olup irtifak hakkı ya da buna ilişkin şerhler de eski zeminin maliki adına değil, eski zemine karşılık gelen yüklü taşınmaz aleyhine olduğundan ve eski taşınmaz da aynı zeminde kaldığından bu sınırlı aynî hakların başka bir zemine nakledilmemesi gerekmektedir.
Bu bağlamda; gerek İmar Kanunu’nun gerek Kamulaştırma Kanunu’nun ilgili maddelerinde yapılacak düzenlemelerle, söz konusu yanlış algılama ve uygulamaları önleyecek, böylece mükerrer kamulaştırma bedelleri ödenmesine, daha da önemlisi enerji iletim hatları güzergâhında bulunmayan taşınmazlara da sanki kamulaştırma kapsamındaymış gibi amaçsız işlemler yapılmasına, gereksiz davaların açılmasına meydan verilmemesi sağlanmış olacaktır.
Kamulaştırma Kanunu’nun “İmar Mevzuatı Uygulanan veya Özel Parselasyon Yapılan Yerler” başlıklı 35. maddesindeki “İmar mevzuatı gereğince düzenlemeye tabi tutulan parsellerden düzenleme ortaklık payı karşılığı olarak bir defaya mahsus alınan yol, yeşil saha ve bunun gibi kamu hizmet ve tesislerine ayrılan yerlerle, özel parselasyon sonunda malikinin muvafakati ile kamu hizmet ve tesisleri için ayrılmış bulunan yerler için eski malikleri tarafından mülkiyet iddiasında bulunulamaz ve karşılığı istenemez” hükmünde, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Arazi ve Arsa Düzenlemesi” başlıklı 18. maddesine atfen ilave bir düzenlemeye gidilerek, taşınmazlar üzerinde kamulaştırma yoluyla tesis edilmiş olan irtifak haklarının farklı parsellere/mahallere dağıtılmasının önüne geçilmesi gereği bulunmaktadır.
Zira TEİAŞ tarafından tesis edilmiş bulunan enerji iletim hatları için kurulan irtifak haklarının Kamulaştırma Kanunu’nun 5. ve 6. maddelerinde belirlenen esaslara göre elde edilip onaylandığı ve bu haliyle o enerji iletim hattının sadece “geçmesi” için değil, teknik gereklere göre belirlenmiş koordinatlar kümesi itibarıyla arz üzerinde tanımlanmış “o güzergâhtan geçmesi”nde kamu yararı bulunduğu kabulüyle karar alındığından irtifak hakkı kurulmuş taşınmazların mülkiyet haklarının, düzeleme ortaklık payları kesintisinden sonra dağıtıma tâbi tutulsalar bile, o taşınmazın mülkiyetinden ayrı bir sınırlı aynî hak olması nedeniyle irtifak hakkının bu dağıtıma tâbi tutulmaması gereğinin açıkça vurgulandığı bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
İmar Mevzuatı’nda da yapılacak ayrı bir düzenleme ile; kamulaştırma yoluyla edinilmiş ve yürürlükteki imar planında o amaca tahsis edilmiş bulunan TEİAŞ’ın direk yeri, trafo merkezi sahaları gibi tamamen teknik alt yapı kapsamında olan sahalar için %40 (DOP) oranında “ilave” bir kamulaştırma yükü oluşturmamak için; İmar Kanunu’nun anılan maddesindeki DOP kesintisi açısından istisna teşkil ettiği ve düzenleme ortaklık payları açısından “alıcı” olmadığı gibi “verici” de olmayan “nötr” ortamda olduklarını belirten bir hükmün yer alması sağlanmalıdır.
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yukarıda belirtilen öneriler kapsamında çalışma yapmalıdır.
-
Tarım Arazilerinin Kullanımı Açısından Getirilen Öneriler
Zorunluluklar sebebiyle tarım arazilerinden geçmek durumunda kalan enerji iletim hatları ile bu tür alanlarda yapılması gereken trafo merkezleri için 5403 sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu” uyarınca tesisleşmeye geçilmeden önce, gerekli izinlerin alınmasını teminen başvuruda bulunulduğunda, TEİAŞ tarafından ortaya konulan zorunlulukların eşdeğer tonda kabul görmemesi sebebiyle alternatif güzergâh/alan bulunamadığı durumlarda bile o yatırım için tarım dışı amaca tahsis sağlanamamakta ve çare üretilememektedir.
Oysa anılan Kanun’un “Tarım Arazilerinin Amaç Dışı Kullanımı” başlıklı 13. maddesi ilk fıkrasının giriş, (d) bendi ve sonuç tümceleri birlikte ele alındığında oluşan “Mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri tarımsal üretim amacı dışında kullanılamaz. Ancak, alternatif alan bulunmaması ve Kurulun uygun görmesi şartıyla Bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış plan ve yatırımlar için bu arazilerin amaç dışı kullanım taleplerine, toprak koruma projelerine uyulması kaydı ile Bakanlık tarafından izin verilebilir. Bakanlık bu yetkisini valiliklere devredebilir” hükmü uyarınca ve;
-
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 5 ve 6’ncı maddeleri kapsamında TEİAŞ Yönetim Kurulunca istihsal edilen ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı tarafından onaylı olan “kamulaştırma amaçlı kamu yararı kararı”nı havi olmasının yanı sıra,
-
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğünün (TÜGEM) tüm bakanlıklara dağıtımlı 05.08.2009 tarihli, 13402-60108 sayılı yazısında geçen “tarım dışı amaçla arazi kullanım talepleri için her bakanlık adına kamu yararı kararı vermek üzere yetki verilen teşkilat isimlerinin bildirilmesi” istemi üzerine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB) tarafından yetkilendirilen TEİAŞ merkez ve taşra teşkilatı listesi sayesinde “tarımsal içerikli kamu yararı kararı” verme yetkisi de bulunması,
sebebiyle enerji yatırımları için tarım dışı amaca tahsis yönünde işlem yapılabilmesi mümkün görünmekteyse de uygulamada bunun gerçekleştirilemediği durumlarla sıkça karşılaşılması, enerji yatırımlarının zamanında başlatılması ve bitirilmesine engel teşkil eden hususlardan biri olarak karşımıza çıkabilmektedir.
Bu bağlamda; anılan mevzuat hükümleri açısından yatırımların gerçekleştirilmesine engel teşkil eden hususlar varsa bunların da açıkça belirtilmesinde; herhangi bir eksiklik bulunmadığının, sadece detay konularda farklı beklentilerin bulunduğunun teyidi halinde ise yatırım çalışmalarının önünün açılmasını teminen gerekli standart uygulama prensiplerinin ilgili tüm teşkilata iletilmesinde fayda olacağı değerlendirilmektedir.
Yukarıda sıralanan işlemlerin yerine getirilmesi halinde; daha ÇED olumlu belgesi ve tarım dışı amaca tahsis kararı alınmadan kamulaştırma planlarının yapılması öngörülmektedir ki; bu durumda yüzlerce kilometre uzunluğundaki enerji iletim hatlarının kamulaştırma planları, hatların geçtiği güzergahlara ilişkin olarak öncelikle 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun ilgili maddesi uyarınca ÇED olumlu belgesi ve diğer ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşlardan gerekli izinler edinildikten sonra ihale edilmek suretiyle yaptırılmakta olduğundan, söz konusu güzergahların henüz tarım dışı amaca tahsis ettirilmeden bu aşamada büyük harcamaların yanı sıra temini sırasındaki zorluklar ve hatta imkansızlıklar yüzünden uzun zaman kayıplarına sebep vereceği açık olan bu çalışmaların yapılarak, kamulaştırma planlarının ve mülkiyet belgelerinin hazırlanmasının, ileride tarım dışı amaçla kullanım izni verilmediği durumlarda yapılan masrafların boşa gideceği ve/veya tarım dışı amaca tahsis izni alınanlar için yapılacak kamulaştırma aşamasında meydana gelebilecek değişikliklerin (ifraz/tevhid, satış, kamulaştırma, imar vs. gibi ) farkına varabilmek ve muhatap olunacak malik/taşınmaz bilgilerinin güncelleştirilmesi amacıyla tekrar aynı bilgi/belgeleri temin etme zorunluluğunda kalınması sebebiyle oluşacak mükerrer iş, zaman ve masrafa yol açacağı ortadadır.
Bu bağlamda; 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile Tarım Arazilerinin Korunması, Kullanılması ve Arazi Toplulaştırmasına İlişkin Tüzük’ünün ilgili yerlerine kamu yatırımları ve/veya kamu yararı kararı olan enerji iletim tesisleri için 1/25000 ölçekli haritalar üzerinden tarım dışı amaca tahsis işleminin sağlanması yönünde değişiklik yapılmasının işlemleri hızlandıracağı gibi her bir İl Tarım Müdürlüğünce de farklı uygulama olmayacağından çalışmaların önünün açılmasını sağlayacağı değerlendirilmektedir.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (özelde EPDK), Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yukarıda belirtilen öneriler kapsamında çalışma yapmalıdır.
-
Zeytinlik Arazilerin Kullanımı Açısından Getirilen Öneriler
TEİAŞ tarafından gerçekleştirilen iletim hatlarından bazıları teknik gerekler sebebiyle kimi zaman zeytinlik alanlardan geçmek zorunda kalmaktadır. Böyle durumlarda konuyla ilgili mevzuat olan 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’da yer alan hükümlere dikkat edilmesi gereği bulunmaktadır. Adı geçen Kanun’un 4086 sayılı Kanun ile değişik 20’nci maddesinde:
“Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının iznine bağlıdır.
Zeytincilik sahaları daraltılamaz. Ancak, belediye sınırları içinde bulunan zeytinlik sahalarının imar hudutları kapsamı içine alınması halinde altyapı ve sosyal tesisler dâhil toplam yapılaşma, zeytinlik alanının % 10'unu geçemez. Bu sahalardaki zeytin ağaçlarının sökülmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının fenni gerekçeye dayalı iznine tabidir. Bu iznin verilmesinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı araştırma enstitülerinin ve mahallinde varsa ziraat odasının uygun görüşü alınır. Bu halde dahi kesin zaruret görülmeyen zeytin ağacı kesilemez ve sökülemez. İzinsiz kesenler veya sökenlerden ağaç başına iki milyon liradan beş milyon liraya kadar hafif para cezası alınır. Kesilen ve sökülen ağaçlar müsadere edilir. Bu Kanunun yayımından önce zeytinlik alanlarına ilişkin kesinleşmiş imar planları geçerlidir.” denilmektedir.
Madde metni incelendiğinde, zeytinlik alanlarda kimyevi atık bırakan, duman çıkaran tesislerden sadece zeytinyağı fabrikalarının yapılabileceği, bunun dışında kalan ve kimyevi atık bırakan, duman çıkaran tesislerin yapılamayacağı; ikinci fıkradaki koşullar sağlanmak suretiyle imar hudutları dahilinde yapılaşmanın bile olabileceği, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı izni olmak şartıyla bu sahalardaki zeytin ağaçlarının sökülmesinin de mümkün olabileceği anlaşılmaktadır.
Ancak, büyük bir kısmı zeytinlik alanlarla kaplı sahaları içeren, özellikle Marmara ve Ege bölgelerinde yapılması gündeme gelen ve zorunluluk arz eden enerji iletim hatları için; ilgili madde kapsamında yapılan değerlendirmeler sonucunda hat geçişlerine izin verilmediği durumlarla karşılaşılabilmekte ve böylelikle ya yatırımlar gerçekleştirilememekte ya da (çok uzun da olsa şayet alternatif güzergâh varsa) hat tesis maliyetinin artmasına yol açılabilmektedir.
Enerji iletim hatlarında, kilometre başına ortalama 2 ile 3 direk (pilon) yeri düşmekte ve her bir direk yeri için de emniyet payları da dâhil ortalama 64-225 m² aralığında bir kullanıma ihtiyaç bulunmaktadır. Üstelik uygulama sırasında direk yerlerinin zeytin ağaçlarına isabet etmemesini teminen hat aliğmanında ufak çaplı ileri-geri direk yeri oynamalarının yapılması da mümkün bulunmaktadır. Kimyevî atık bırakmayan, duman çıkarmayan ve imar sahasında bir yerleşim de içermeyen, ayrıca, kilometrede 2 ile 3 defa zemine dokunan ve geri kalan kısmı ise havaî hatla geçilen yarı şeffaf nitelikteki tesislerin bu özellikleri gözetilmeden, atık bırakan tesislermiş gibi değerlendirilmesi yönündeki yanlışlıktan vazgeçilmesi halinde herhangi bir mevzuat değişikliğine gidilmeksizin, salt mevcut mevzuat hükmünün yerinde yorumlanmasıyla yetinilmesiyle de beklenen çözümün sağlanacağı mütalaa edilmekte olup; ilgili Bakanlık teşkilatının bu yönde talimatlandırılması halinde büyük bir yanlış anlamanın ve bundan kaynaklanan sorunun ortadan kalkabileceği değerlendirilmektedir.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yukarıda belirtilen öneriler kapsamında çalışma yapmalıdır.
-
Mera Alanlarının Kullanımı Açısından Getirilen Öneriler
TEİAŞ tarafından tesis edilmekte olan enerji iletim hatları güzergâhına isabet eden mera, yaylak ve kışlaklar ile umuma ait çayır ve otlak vasfındaki taşınmazlarda, (kilometrede ortalama 2-3 kere araziye temas eden) direk yerleri dışında kalan havaî hat geçişleri için vasıf değişikliği yapılmaksızın irtifak hakkı tesis edilmesi konusunda da bazı sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu alanların tapu kütüklerinin özel sicil sayfalarında kayıtlı olmaları ve Hazine adına tescilli bulunmamaları sebebiyle vasıf değişikliği yapılmaksızın aynı vasıfla Maliye Hazinesi adına tescilinden sonra, irtifak hakkı tesisi işlemlerinin ikmali yönündeki talepler karşılanamamaktadır.
İrtifak hakkı sahasına isabet eden ve vasıf değişikliği yapılmadıkça tapuya tescilleri mümkün bulunmayan; mera, yaylak ve kışlaklar ile umuma ait çayır ve otlak vasfındaki taşınmazların vasfını hiçbir şekilde etkilemeyen, havai hat geçişine ilişkin irtifak hakkı sahalarıyla ilgili olarak, mera komisyonlarından alınacak uygun görüş kararlarıyla birlikte diğer teknik belgelerin, ilgili defterdarlık/malmüdürlüğüne TEİAŞ resmi yazısıyla bildirilmesi üzerine ilgili defterdarlık/malmüdürlüğünün bildirim tarihinden itibaren; enerji iletim hattının geçişiyle ilgili hakların başladığının ve bu taşınmazla ilgili olarak daha sonra herhangi bir vasıf değişikliğinin yapılarak Maliye Hazinesi adına tescil edilmesinin gündeme gelmesi halinde öncelikle enerji iletim hattına ilişkin irtifak hakkı işlemlerinin ikmal edilmesi gerektiğinin belirtilmesini teminen, gönderilen belgelerin (komisyon kararı ve teknik belgelerin) dosyasına konulması yönünde ilgili tapu sicil müdürlüğüne gerekli bildirimin yapılmasının meydana gelebilecek olumsuzluklarda Teşekkülümüz haklarının ispatı için kullanılabileceği ve konunun çözüme kavuşturulabileceği mütalaa edilmektedir. Bu itibarla Milli Emlak Genel Müdürlüğünce konunun bu yönde değerlendirilmesi ve uygun bulunması halinde taşra teşkilatın bu yönde talimatlandırılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yukarıda belirtilen öneriler kapsamında çalışma yapmalıdır.
-
Mevzuat Eksikliği ve Yetki Karmaşası Kapsamında Öneriler
-
Henüz güneş enerji santrallerinin kurulması ve işletilmesine ilişkin mevcut mevzuattaki düzenlemelerin yetersizliği ve eksikliği nedeniyle uygulamaya geçilememiştir. Bu belirsizliğin ortadan kaldırılması amacıyla, konunun ilgili Kurumlar tarafından görüşülmesi ve biran önce uygulamaya geçilmesinin sağlanması gerekmektedir.
-
Maliyeti diğerlerine göre son derece düşük olan yenilebilir enerji santrallerinde kullanılan teknolojinin geliştirilmesi için araştırma-geliştirme kurumları desteklenmeli, Üniversiteler bünyesinde bu konuda daha çok araştırma merkezleri kurulmalıdır.
-
Mevcut mevzuat kapsamında elektrik üretimi konusunda birden fazla idarenin yetkili olması nedeniyle, sürecin çok uzun sürdüğü görülmektedir. Bu sürecin kısaltılması amacıyla mevzuat çalışmaları yapılmalıdır.
-
Lisansların gerçek yatırımcılara verilmesini sağlamak ve lisansların el değiştirmesini önlemek amacıyla bir ön lisans aşamasının getirilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. Böylece, yatırımcı lisans aldığında doğrudan yatırıma başlayabilecek aşamaya gelmiş olacaktır.
-
Jeotermal kaynakların ruhsatlandırılması konusunda tek yetkili kurum olan İl Özel İdareleri’nin, arama ve işletme ruhsatı aşamasında yatırımcılar tarafından hazırlanan projeleri değerlendirme konusunda yeterliliğe sahip olmadığı düşülmekte olup, projelerin değerlendirilmesi hususunda Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü ve Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü’nden görüş alınması gerektiği düşünülmektedir.
-
Özel Kanunlar kapsamında kalmaları nedeniyle, bugüne kadar enerji potansiyeli değerlendirilemeyen alanlarda yenilenebilir enerji üretiminin önünü açacak mevzuat değişikliklerinin yapılması gerektiği düşünülmektedir. Nitekim TBMM’ye sunulan 5346 sayılı Kanunda değişiklik yapılmasına ilişkin Kanun Teklifinde bu düzenlemeye yer verilmiştir.
-
Baraj ve HES projelerinin fizibilite çalışmalarına teknik ve ekonomik yapılabilirliğin yanı sıra “Çevresel Fizibilite”nin de eklenmesi gereklidir. Bundan sonraki süreçte de, ÇED başvurusu yapılarak projeye devam edilmelidir.
-
HES’lerin inşası ve yapılacak imalatlarda çıkabilecek her türlü atığın ve hafriyatın Çevre Mevzuatı’na da uygun olarak nereye nasıl atılacağı ve depolanacağı, atık yerlerinde ne gibi peyzaj düzenlemelerinin (sosyal yasam alanları, ağaçlandırma, yeşil alan koridorları vb.) yapılacağına fizibilite raporlarında ayrıntılı olarak yer verilmelidir. Regülatör ve rezervuar yapı kenarlarında, kanal veya servis yolları kenarlarında ve kamulaştırılan alanlarda işletmeci şirket, arazi sahipleri ve yerel yönetimlerle işbirliği yaparak ağaçlandırma, yürüyüş yolları, yeşil alan koridorlarının vb. park-rekreasyon alanlarının oluşturulması konusunda çalışmalar yapmalıdır. Şirket ortak tesis niteliğindeki yerlerde, HES tesisinin inşa aşamasında yaptığı ve yapacağı inşaat ve imalat çalışmaları hakkında her 3 ayda bir DSİ’ye proje gelişme raporu vermelidir.
-
Yatırım ve inşaat aşamasında çıkan atıkların bertarafında HES’lerin bulunduğu illerde geri kazanım/bertaraf tesisleri bulunmamakta olup, bulunduğu yerlerde ise tesislerin, HES’lerden çıkan az miktardaki atıklar almak istememesine; Orman Kanunu’nda atıklarla ilgili çözüm yaratacak tedbirlere işlerlik kazandırılmalıdır.
-
Enerji Strateji Belgesinde yerli yakıta destek ifadesinin bulunmasına karşılık yerli kömür desteklenmemektedir. 08.12.2006 /26370 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2006/3 nolu “Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin Tebliğ” uyarınca AKTÇ(Avrupa Kömür Çelik Topluluğu) kuralları ile rödevans olarak çalışan kömür sahaları büyük yatırım kapsamına girmelerinden dolayı “yatırım teşvik belgesi” verilmelidir.
-
Petrol Piyasası Kanunu’na istinaden ruhsatlandırılan sahalarda doğalgaz arama ve üretimlerinde kullanılan akaryakıtta KDV-ÖTV muafiyeti uygulanmakta ve ameliye için gerekli makine ve teçhizat da KDV muafiyetli temin edilmektedir. Nevi olarak Doğalgaz olan metan gazı Maden Kanunu kapsamında olduğu için söz konusu devlet desteklerinden istifade edememekte olup, bu destekleri sağlayıcı düzenlemelere ihtiyaç bulunmaktadır.
-
Nükleer Enerji Santrali planlama ve yapım sürecini tanımlayan bir mevzuat bulunmaması nedeniyle, nükleer tesislere ilişkin yasal düzenlemelerin yapılmasında fayda bulunmaktadır.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı(özelde EPDK), Çevre ve Orman Bakanlığı, Atom Enerjisi Kurumu ve Üniversiteler yukarıda belirtilen öneriler kapsamında çalışma yapmalıdır.
-
Enerji Üretim Alanlarının Tahsisi Kapsamında Öneriler
Enerji ihtisas alanlarının belirlenmesine yönelik Maliye Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı arasında yürütülen çalışma kapsamında enerji potansiyeli bulunan alanlarda kalan Hazine taşınmazlarının tespit edilerek, bu alanların başka amaçlarla yatırımlara açılmaması için Maliye Bakanlığınca tahsisi yapılmalıdır. Ayrıca, tahsis için ilgili mevzuatta revizyon yapılarak, yatırım süreci hızlandırılmalıdır.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, ve Maliye Bakanlığı yukarıda belirtilen öneriler kapsamında çalışma yapmalıdır.
-
Kurumlar arası Koordinasyon Kapsamında Öneriler
-
Yenilenebilir enerji kaynağı konusunda deneyimli, sektörün ihtiyaçlarını bilen, yetkin uzmanlardan oluşan ve sadece yenilenebilir enerji yatırımları ile ilgilenecek, Enerji Bakanlığı ya da Bayındırlık ve İskan Bakanlığı kapsamında komisyon/kurul kurulmalıdır. Kurul, ilgili devlet kurumlarının temsilcilerini de mutlaka kapsamalıdır.
-
İşlem ve izin süreçlerinin takibi için sektöre uygun bir bilgisayar yazılımı geliştirilmeli, her üretim Lisansı için bu yazılım içinde bir dosya açılmalı ve tüm işlemler, bu kurul ve dosya numarası aracılığıyla sisteme kaydedilerek takip edilmelidir. Böylece yazışmaların–cevap yazılarının süresinin de kısaltılması sağlanmış olacaktır. Ayrıca lisans sahibi yatırımcı firmalar bu kurulda bir kişi ile muhatap olmalı ve tesis tamamlanıp devreye alınana kadar da bu kişi ile koordineli olarak tüm bürokratik iş ve işlemlerini yürütmelidir.
-
Yatırım yeri değişikliği olduğunda EPDK nezdinde lisansların sonlandırılması yerine yer değişikliğinden etkilenen bilgi ve belgelerin tamamlanıncaya kadar süreç dondurulmalı ve yer değişikliğinden dolayı kullanılmayan süreler ek süre olarak verilmelidir.
-
Yatırımcının, gerekli lisansları almasının akabinde projenin halka tanıtımında yaşadığı sorunları çözmeye yönelik; devletin yatırımcılarla işbirliği yaparak, yatırım projeleri ile ilgili proje bölgesindeki halka yönelik gerekli bilgilendirmelerde yatırımcıya destek olması kamuoyunun konu ile ilgili daha doğru bilgilendirilmesine yardımcı olacaktır.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yukarıda belirtilen öneriler kapsamında çalışma yapmalıdır.
Yukarıda yer alan öneriler kapsamında görev alacak ilgili kurumlar aşağıdaki tabloda
özetlenmiştir:
|
ÖNERİLER
|
İLGİLİ KURUMLAR
|
1
|
Enerji ile ilgili Master Planının yapılması ve enerji ihtisas alanları belirlenmesi
|
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı,
Çevre ve Orman Bakanlığı(özelde DSİ),
Atom Enerjisi Kurumu,
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
|
2
|
İmar Mevzuatı Kapsamında Düzenleme Yapılması
|
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
|
3
|
İrtifak Haklarının İmar Uygulaması Sebebiyle Kullanılamaz Hale Getirilmesinin Önlenmesi
|
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
|
4
|
Tarım Arazilerinin Kullanımına Yönelik Yasal Düzenleme Yapılması
|
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (özelde EPDK),
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
|
5
|
Zeytinlik Arazilerin Kullanımına Yönelik Yasal Düzenleme Yapılması
|
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
|
6
|
Mera Alanlarının Kullanımına Yönelik Yasal Düzenleme Yapılması
|
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
|
7
|
Mevzuat Eksikliği ve Yetki Karmaşası Kapsamında Düzenleme Yapılması
|
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı(özelde EPDK),
Çevre ve Orman Bakanlığı,
Atom Enerjisi Kurumu,
Üniversiteler
|
8
|
Enerji Üretim Alanlarının Tahsisi Kapsamında Düzenleme Yapılması
|
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı,
Maliye Bakanlığı
|
9
|
Kurumlar arası Koordinasyon Sağlanması
|
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı,
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
|
Tablo.1. Enerji Santrallerinin Planlanması ve Yapılaşmasında Yaşanan Sorunlara Çözüm Önerileri ve Öneriler Kapsamında İlgili Kurumlar
KAYNAKÇA
-
Kurum Görüşleri
-
TUBITAK-TTGV ENERJİ TEKNOLOJİLERİ POLİTİKASI ÇALIŞMA GRUBU 1998, ANKARA
-
Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu, UTES’2008 17-19 Aralık 2008, İstanbul.
-
Varınca K.B., Gönüllü M.T.; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Kullanımının Çevresel Olumlu Etkileri, YTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü.
-
http://hidrojeoloji.blogcu.com/Jeotermal+Enerji
-
http://www.angelfire.com/scifi/nuclear220/
-
http://www.frmtr.com/cografya/586417-enerji-kaynaklari.html
-
http://fizikodevleri.blogcu.com/Enerji
-
http://www.obitet.gazi.edu.tr/obitet/alternatif_enerji/Hidrojen_Enerjisi.htm
-
http://www.enerji2023.org
-
http://www.teknodan.com.tr/download/roportaj.pdf
-
http://www.enerjiport.com/2011/01/05/iste-genelkurmay-ruzgar-protokolu/
-
http://www.enerjiport.com/2010/12/29/ruzgar-enerjisi-icin-onemli-mutabakat/
-
http://www.gozlemgazetesi.com.tr/haber/22028-epdk-petkim39e-res-lisansi39ni-uygun-buldu.html
-
www.bptandogan.av.tr/web/eng/makaleler/ICCI_BildiriMetniSon07.05.09.doc
Dostları ilə paylaş: |