Ustaosmanoğlu'ndan Gülen Açıklaması
Sosyal medyada Mahmut Ustaosmanoğlu Hocaefendi'nin, "Başbakan Erdoğan'a karşı Fethullah Gülen'in yanında tavır aldığı ve hatta bu yönde rüyalar gördüğü" şeklindeki haber ve iddialar Hocaefendi'nin avukatı tarafından yalanlandı.
Benzer iddiaların muhatabı olan Yeni Asya Gazetesi de bir açıklama yaparak, yazılanları kesin bir dille yalanladı. Mahmut Ustaosmanoğlu Hocaefendi ile Yeni Asya Grubu'nun 17 Aralık darbe girişiminden sonra gördükleri bir rüya üzerine, Gülen Camaatine destek verecekleri yönündeki iddialar internette günün konusu oldu.
YİNE BARANSU ORTAYA ATTI
Taraf muhabiri Mehmet Baransu Twitter hesabından Yeni Asya grubu ile Mahmut Efendi grubunun gördükleri bir rüya üzerine Gülen grubunun yanında saf tuttuklarını iddia etti. Cemaat yanlısı internet sitelerinde büyük puntolarla manşet yapılan haber Mahmud Ustaosmanoğlu Hocaefendi ve Yeni Asya grubu tarafından sert bir dille yalanlandı.
USTAOSMANOĞLU'NUN AVUKATI AÇIKLAMA YAPTI
Mahmut Ustaosmanoğlu Hocaefendi'nin avukatı Cihat Gökdemir de kamuoyuna yaptığı yazılı açıklama da böyle bir rüyanın olmadığını açıkladı. Avukat Cihad Gökdemir imzasıyla yapılan açıklamada "Önce twitter, facebook gibi sosyal medya sonra da televizyon, gazete ve internet haber sitelerinde müvekkilim Mahmud Ustaosmanoğlu Hocaefendi ile ilgili bir kısım gerçek dışı haber ve yorumlarla bir kısım kişi ve kuruluşların kamuoyunu yanıltma çabası içerisinde olduğunu gördük.
Hayatı boyunca 'en büyük keramet istikamettir' şiarınca yaşayan müvekkilim Mahmud Ustaosmanoğlu Hocaefendi hakkındaki bir takım asılsız yorum ve haberler başta Mahmud Ustaosmanoğlu Hocaefendi ve sevenleri üzüntüye sevketmiştir." denilerek bu tür haber ve yorumlara itibar edilmemesi istendi.
"RÜYA İLE AMEL ETMEYİZ"
Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Müdürü Kazım Güleçyüz de yaptığı açıklamada, "Yeni Asya rüya ile amel etmez. Aksi yöndeki iddia ve söylentilerin hiçbirine itibar edilmesin" dedi.
(Yeni Şafak22 Şubat 2014 Cumartesi 07:07/habervakitim)
Tayinde Tek Şart Gülen’e Hizmet
Akit, paralel yapılanmanın devlete nasıl sızdığını, liyakat sahibi memurları nasıl tasfiye ettiğini gözler önüne seren bir tanığa ulaştı... Paralelciler, “1. derecenin 4. kademesinde bir müdür” olan kişiyi, “Senin ‘hizmet’teki derecen düşük” diyerek tasfi Paralel yapılanmanın devlet içerisindeki sızma ve tasfiye operasyonlarını deşifre eden şok bir tanık ortaya çıktı.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde çalışan İ.D. isimli bürokrat geçtiğimiz şubat ayında bakanlık müsteşarlığı görevinden alınarak Bolu Valiliğine atanan
Ahmet Zahteroğullarıtarafından il müdürlüklerinde kıyım yapıldığını, boşaltılan kadrolara yerleştirilen paralelci personelin korkunç bir rant ağı kurduğunu ifade etti. Kurumdaki ‘abi’ yapılanmasının paralel şirketlerden ihalesiz hizmet alımları, yapılanmayla ilişkili derneklere astronomik bağışlar ve yardım alan ailelerin mahrem bilgilerinin kurum dışarısına servis edilmesi gibi yasadışı birçok faaliyette bulunduğunu söyledi. Adana Aile ve
Sosyal Politikalar İl Müdürlüğündeki paralel yapılanma ile ilgili savcılığa ve emniyete ifade veren İ.D.,bakanlık bünyesindeki yapılanmanın dönemin müsteşarı Ahmet Zahteroğullarıtarafından organize edildiğini, cemaat mensubu olmayan üst düzey bürokratların tamamının mülakat yolu ile tasfiye edildiğini vurguladı.
Akit’in ulaşmayı başardığı İ.D., paralel yapılanmanın bakanlık bünyesinde yaptığı operasyonları şöyle anlattı: “Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüklerindeki yapılanmayla ilgili en ciddi adımlar 2012 yılında atıldı.
Dönemin müsteşarı Ahmet Zahteroğulları’nın sadece Adana’da yaptığı operasyonu anlatırsak yeterli olur sanırım. İl müdürü ve müdür yardımcıları paralel yapılanma tarafından önerilmiş, Zahteroğulları’nın bizzat katıldığı mülakatla özel bir kadro kurulmuştur.”
YARDIMCISI, MÜDÜRE EMİR VERİYOR
Adana Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğünün üst yönetimindeki paralel yapılanmanın önemli isimlerini deşifre eden İ.D. “Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğündeki imamları İl Müdür Yardımcısı Hacı Ali Ünal’dır. Müsteşar Ahmet Zahteroğulları tarafından Batman’dan getirtilen İl Müdürü Erhan Güngör hiyerarşide Hacı Ali Ünal’dan emir alır. İçişleri Bakanımızın Efgan Ala’nın ‘üst amir, memurun emrine girmiş’ sözünün haklılığını ortaya koyan bir durumdur. Bakanlığın 5 ve 6 bölgesinde hizmet etmesi gereken Hacı Ali Ünal bu dönemde 1. bölgeye atanmıştır. Kadrosu Maraş’ta bulunmasına rağmen ‘görevlendirme yazısı’ ile buradaki yapılanmanın başına getirilmiştir” şeklinde konuştu.
HEMŞİREYDİ MÜDÜR YARDIMCISI YAPILDI
“Hacı Ali Ünal’ın altında müdür yardımcıları İdris Dal, Hayriye Erbil, Turgut Sak, ve Hakkari’den getirilen Hamide Nurgül Kaya bulunmaktadır” diyen İ.D., Turgut Sak’ın bakanlıkla Adana arasındaki personel planlamayı koordine ettiğini söyledi. İ.D. “Finansal işleri İdris Dal yürütmektedir. İdris Dal’ın bir diğer görevi de Memursen gibi sendikaların bölge şubelerini etki altına almaktır. İdari İşler Sorumlusu Arif Aygün de yine yapılanmada önemli bir konumda bulunmaktadır. İl Müdürlüğünün alım yaptığı işçiler bu şahsın referansı ile alınmaktadır. Yedi Pınar Engelli Çocuklar Rehabilitasyon Merkezi Müdürü Muzaffer Aygün de yapılanmanın en eski üyelerindendir. Yazışma notlarından gördüğüm kadarıyla hiçbir idareciliği olmayan Saliha Kurt isimli hemşire de, Zahteroğlu teşkilatı tarafından Adana’da yer bulunamadığı için Aydın Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne müdür yardımcısı olarak gönderildi” dedi.
“SENİN HİZMET DERECEN DÜŞÜK”
Liyakat esasına göre değil de cemaat esasına göre atamalar yapıldığını kaydeden İ.D., şahit olduğu vahim bir olayı şöyle anlattı:
“Mesela bizzat benim de şahit olduğum dini ve beşeri hiçbir hassasiyetle izah edilemeyecek bir durum var. Dönemin müsteşarı Ahmet Zahteroğulları’nın da aralarında olduğu 3 kişilik heyet, Adana’da bir müdür yardımcısını mülakata aldı. Adamcağız arzusunun ‘ya Adana’da kalmak ya da bir başka şehre il müdürü olarak atanmak’ olduğunu söyledi. Zahteroğulları ‘senin hizmet derecen düşük’ diyince, müsteşarın hizmet hareketini kast ettiğini anlamayan müdür yardımcısı ‘Olur mu efendim, ben 1. derecenin 4. kademesindeyim’ cevabını verdi. Bunun üzerine Zahteroğulları ve beraberindekiler kahkaha atıp, odadan çıkmasını söylediler. Daha sonra bu arkadaşımızın müdür yardımcılığı görevinden alınarak öğretmen yapıldığını öğrendim.”
25 BİN AİLENİN MAHREM BİLGİLERİ SERVİS EDİLDİ
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarındaki örgütlü yapının, 30 Mart yerel seçimlerinde AK Parti karşısında kim güçlüyse onu desteklemek için çaba sarf ettiğini vurgulayan İ.D.; sadece Adana’da 25 bin ailenin mahrem bilgilerinin seçim malzemesi olarak kullanıldığını belirtti. “Adana Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü ile ilgili isimlerini saydığım abla ve abiler MHP’nin kazanması için yoğun bir mücadele verdi” diye konuşan İ.D. sözlerini şöyle sürdürdü:
“Evde bakım hizmeti alan vatandaşlara ait verilerin tamamı paralel yapıya aktarıldı. Bizim elde ettiğimiz bilgilere göre özellikle MHP’ye oy vermeleri için bu kişilere ve ailelerine baskı yapıldı. Çünkü Adana’da MHP’nin AK Parti karşısında en güçlü rakip olduğunu biliyorlardı. İl Müdürlüğünden sosyal yardım alan 25 bin ailenin mahrem verileri bu şekilde servis edilip kullanıldı. Hatta ikna turlarına rağmen AK Parti’ye oy vereceğini söyleyen vatandaşlara, ‘evde bakım hizmetini keseriz’ denildi.”
(05 Mayıs 2014 Pazartesi 09:59/habervaktim)
Paralel Yapının Polisinden Şok İtiraflar!
İngiliz The Guardian gazetesi İstanbul muhabiri Cemaate mensup polis memuruyla röportaj yaptı. Cemaate mensup polis memurunun itirafları okuyanları şok edecek cinsten...
Cemaatin yapılanması ve paralel yapının dostlarını nasıl desteklediği yabancı basının gündeminde. The Guardian cemaat ile yakın teması bulunmuş bir polisin itiraflarını polisin adını değiştirerek yayınladı.
Guardian'ın İstanbul Muhabiri Constanze Lech'in imzasını taşıyan haber, "Türker Yılmaz sistemin nasıl işlediğini fark ettiğinde polis okulundaki eğitimine yeni başlamıştı. İyi işler, daha iyi maaş, terfi fırsatları hep Pennsylvania'da üslenmiş müphem bir İslami gruba adanmışlığa bağlıydı" satırlarıyla başlıyor.
"KAPILIP GİDİYORSUNUZ"
Daha sonra haberde adı değiştirilerek Türker Yılmaz denen polis yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Her yeni öğrencinin fişleri, birden beşe kadar puanları vardı. Beş puanlıklar, namaz kılan, oruç tutan ve hiç alkol almayanlardı. Her şey polis okulunda başlıyor.
Bana bir kere geldiler 'hayır' dedim. Ama çok ustalardı. Bir gün bir arkadaşım, başka bir arkadaşın evine kahvaltıya, belli bir kitabı okumak için bir akşam yemeğine çağırdı. Okulda çok az paranız oluyor. Hayatınızı kolaylaştırmak için bazı şeyler yapıyorlar. Bedava yemek, bedava barınma gibi. İçlerine girdiğinizde hayatınızı düzenliyorlar, kapılıp gidiyorsunuz. Okuldan mezun olduğunuzda da istediğiniz birimde başlayabiliyorsunuz."
"GÜLEN SİYASETİN BELİRLEYİCİSİ"
"Yaşlı din adamının gücü ve nüfuzu Türk siyasetinin belirleyicisi. Türkiye'de Gülen hareketinin yargı ve güvenlik kurumlarında hesap sorulamayan bir nüfuz elde ettiği uzun süredir konuşuluyordu. Ahmet Şık ve eski polis müdürü Hanefi Avcı cemaatle ilgili kitap yazdıkları için hapse atıldı." diyen Guardian polis Yılmaz'ın şu sözlerini de kullanıyor:
"Altı dil konuşan, sınıf birincisi arkadaşlarımız vardı ve karakol nöbeti bekliyorlardı. Çok daha az kalifiye olanlar üst düzey görevleri aldı çünkü Gülencilerle bağlantıları vardı." Yedi yıldır İstanbul Polisi'nde görev yaptığını belirten ve yine haberde ismi değiştirilen Oğuz Gün de diğer polis Türker Yılmaz gibi,
"Gülen hareketine karşı olduğundan şüphelenilenlere uydurma disiplin suçları yöneltiliyor, kötü yörelere gönderiliyor ve hatta meslekten attırıyorlar." diyor.
(Yeni Akit/11.02.2014)
Paralel yapının dehşete düşüren ses kayıtları
Yargı darbesiyle AK Parti hükümetini devirmek için art arda operasyonlar yapan paralel yapının yüksek yargı üyesi hakim ve savcılara yönelik talimatlarını içeren ses kaydı ortaya çıktı. Ankara'daki hakim ve savcılara dinletildiği belirtilen kayıttaki ifadeler şok etkisi yarattı.
19 maddenin sıralandığı kayıtta "Hizmetin bekaası için Türkiye'nin feda edilebileceği", "takiyye, inkar ile her yolun kullanılabileceği", "insanların zaaflarıyla tehdit edileceği", "Seçimlerde yüzde 65 ile bile gelseler dosyalarla götürüleceği" gibi dehşet ifadeler dikkat çekti.
Başbakan Erdoğan'dan 'Uzun' diye sözedilen kayıtta "MOSSAD, CIA ve diğerleri Uzun'u götürmek istiyor" deniliyor. Seçimlerden galip çıksa bile Kayıtta, AK Parti'nin seçimlerden galip gelmesi halinde yargı darbeleriyle götürülmesinin hedeflendiği şöyle dile getiriliyor:
"Ok yaydan çıktı bir kere. Bu safhadan sonra geri dönüş 'yok olmamız' anlamına gelir. Onun için tüm imkanlar kullanılarak taarruz tek yoldur. Önümüze kim çıkarsa ezip geçeceğiz. Seçimlerde yüzde 65 ile bile gelseler, dosyalarla götürmek zorundayız. 44 yılda ördüğümüz hırkayı 'buyrun siz giyin' diyecek değiliz." Kayıtta, istenilen sonucun alınması için "Komünist, faşist, Alevi ve CHP'li farketmez herkesle ittifak edin" talimatı veriliyor. Gerekirse Türkiye feda edilir Yüksek yargı mensuplarına yağdırılan telkinler bunlarla sınır değil. 'Hayrı kesir için şerri galil irtikap edilir' (Büyük bir fayda için küçük kötülük yapılabilir) denilerek örgütün çalışma prensipleri belirtililiyor.
"150 devlet içinde hizmet hareketimiz ve müesseselerimiz var" ifadesiyle başlayan kayıtta "Bu hizmetin bekaası için gerekirse Türkiye feda ed
lir. 5 bin savcı o kadar hakim, onbinlerce polis ve asker şehit olmaya hazır. Kayıplar önemli değil. Türkiye'deki mücadelede ABD'nin yanında yer alırsak güçlü çıkarız" ifadeleri yer alıyor. Yıpratmak için her yolu kullan Şok kayıtta, hükümeti yıpratmak için her türlü yolun kullanılması gerektiği dile getirilerek şu talimatlar veriliyor:
"Tedbir, inkar ve takiyye ile her yolu kullanarak mücadele edeceksiniz. 93'ten sonra mütevelli olanlara yetki verilecek. 93'lü yıllarda hizmete girenler bugün yapılıp söylenenleri geçmişle mukayese edip sorguluyorlar. Bunlarla bir sonuca varmamız mümkün değil. İstişareye tabi olunacak. Orada tebliğ edilenlere mutlak itaat edilecek. Başbakan bu gücü tahmin edemediği için baş edeceğini düşünüyor." Herkesi zaaflarıyla baskı altına alın Fişlemelerle birçok kişinin bilgilerinin ellerinde olduğunu ve gerekirse bunların kullanılacağının belirtildiği kayıtta şöyle deniliyor:
"Bütün bilgiler her alanda amir, memur, hakim, savcı, asker, general, vali, müsteşar, esnaf ve talebe sayı ve özellikleriyle masamızda. Herkesi her an 'hain ilan ediliriz' endişe ve baskısı altında tutun. Gerekirse zaaflarını açıklamakla tehdit edin. Hizmetimizi muhafaza için güçlü olandan yana olmak esas düsturumuz olmalı. Türkiye'deki mücadelede ABD'nin yanında yer alırsak güçlü çıkarız."
Uzun'un gitmesi için halisane dua edin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef alan kayıtta, Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın da açıkladığı "Uzun adamın ölmesini bekliyorlar" sözünü doğrular ifadeler yer aldı.Kaydın o bölümü ise şu ifadeleri içeriyor: "Üç yıldır Uzun'un ölümü için dua ediliyor. Hala ayakta. Demek ki halisane dua etmiyorsunuz.
MOSSAD, CIA ve diğerleri Uzun'u götürmek istiyor. Bize de onun akılsız davranışları yüzünden '159 ülkedeki okullarınızı kapatırız ya da RTE'yi götürüsünüz' diyorlar. Hizmetimizin selameti için 1 kişi veya ülke gitse ne olur."
(Kaynak: Star15 Şubat 2014 06:56 / Kanal7.Com)
'17 Aralık operasyonunun amacı yolsuzluk değil'
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, 17 Aralık operasyonunun asıl amacının yolsuzlukla mücadele olmadığını söyledi ve ekledi:
Operasyonu yapanları kahraman gibi göstermeye kalkmayın! Almanya'nın Köln kentinde, Avrupa Atatürkçü
Düşünce Dernekleri Federasyonu'nundüzenlediği toplatıda konuşan Feyzioğlu,AK Parti-cemaat koalisyonunun, Türkiye'yi 12 yıl yönettiğini söyledi.
Hükümet ile cemaat ilişkisinin kırılma noktalarını, 'İlker Başbuğ'un tutuklanması, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın sorguya çağrılması, Başbakan'ın Ortadoğu'da mezhepçi bir politika izlemesi, dershanelerin kapatılması kararı ve 17 Aralık operasyonu' olarak tanımlayan Feyzioğlu, "17 Aralık'ta düğmeye basılmasının nedeni yolsuzlukla mücadele değildir.
Düğmeye basılmasının sebebi iktidarın AKP kanadını silkelemektir. Dolayısıyla amacı yolsuzlukla mücadele olmayan bir soruşturmanın, Türkiye'deki bütün yolsuzlukların üzerine samimiyetle gittiğini kabul etmiyorum. Seçtiği yolsuzlukların üzerine gidiyor.
Yolsuzlukla mücadele için bağımsız yargı gerekli. O düğmeye samimiyetle basılmasını ve sonucunun samimiyetle getirilmesini talep ediyorsak tarafsız, bağımsız, adil, etkin yargıya ihtiyacımızvar.
Bana yolsuzluk soruşturmasını yürütenleri kahraman gibi göstermeye kalkmayın, açıklamasıyla gündeme damgasını vurdu.
(Kaynak: NTV 10 Mart 2014 10:19 / haber7)
İftirayı Basıp Dağıtmış
Başbakan Erdoğan’ın Kütahya ve Uşak mitinglerinde açıkladığı tarihi belgeyi CHP’li Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in matbaada bizzat basıp ardından tüm ile dağıttığı ortaya çıktı.
Akit Ankara Temsilcisi Yener Dönmez’in bugünkü yazısında yer alan bilgilere göre, 27 Mayıs 1960’ta
Eskişehir Örfi İdare Kumandanlığı’nca hazırlanan sözkonusu belgede rahmetli Menderes ve arkadaşlarına iftiralar atılıyor. Bütün hükümet erkânının ve Demokrat Parti başkanlarının yurt dışına kaçarken yakalandığı dezenformasyonunun yapıldığı tebliğde şu ifadelere yer veriliyor:
“Ankara'da bütün hükümet erkânı ve Demokrat Parti başkanları yabancı memlekete kaçarken yakalanmışlardır. Beraberlerinde 12 uçak dolusu altın, mücevherat ve parayı kaçırmakta iken yakalandılar.” Ayrıca Yılmaz
Büyükerşen kitabında, 27 Mayıs 1960 ihtilalinde Eskişehir’de yayın yapan Sakarya gazetesinin yazı işleri müdürü olduğunu belirtiyor. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen
“Zamanı Durduran Saat” isimli kitabında Menderes ve dava arkadaşlarına karşı atılan iftiraları bizzat kendisinin basıp dağıttığını itiraf ediyor. Evet CHP’nin milli iradeye müdahalesini ve darbelerdeki rolünü gözler önüne sermesi bakımından küçük bir kesit...
O gün Büyükerşen basıp dağıtıyordu.
(01 Mart 2014 Cumartesi 12:24/habervaktim)
Oy verecekleri partiyi açıkladı
Said Nursi talebesi Mehmet Kırkıncı'dan Erdoğan'a açık destek. Kırkıncı hakkında çıkan yalan beyanatlara karşı uyardı ve Erdoğan'ı desteklediklerini açıkladı.
Said Nursi talebesi Gülen'in hocası da sayılan Mehmet Kırkıncı'dan gündeme ilişkin çarpıcı açıklama. İşte o açıklama:
Daha önce son hadiselere ve hükümetimize bakışımla ilgili beyanatlarda bulunmama rağmen, seçimin yaklaşmış olduğu bu günlerde hakkımda tamamen hakikat dışıhaberlerin yayıldığını esefle işitiyorum. Nur talebeleri olarak yarım asrı aşan bir zamandan beri seçimlerde takip ettiğimiz yol belli olup halen aynı istikamet üzerindeyiz.
Üstadımız, Halk Partisinin başa gelmesi halinde komünist kuvvetlerin memlekete hakim olacağını açıkça beyan ederek, Halk Partisi karşısındaki en büyük sağ parti olan Demokrat Partiyi açıkça desteklemiştir.
Nur Talebeleri de aynı yolu takip ederek ve sevad-ı azama tabi olarak, Halk Partisi karşısında mücadele veren ve çok hayırlı işlere imza atan Ak Parti hükümetini desteklemişlerdir ve desteklemeye devam etmektedirler.
Bu meyanda benim de aynı kanaatte olduğumu efkâr-ı umumiyeye bir kez daha bildirmem zaruret halini almıştır.
(29 Mart 2014 01:24 / Haber7)
Latif Erdoğan'dan Çarpıcı Açıklamalar
Bir dönem Fetullah Gülen cemaatinin en önemli isimlerinden olan Latif Erdoğan katıldığı televizyon kanalında Rahmi Koç'un Samanyolu TV'ye ortak olmayı istediğini iddia etti.
Özel bir televizyon kanalında programa katılan Latif Erdoğan bu ilginç isteği bizzat Fetullah Gülen'in kendisine açıkladığını söyledi. Latif Erdoğan yine çarpıcı açıklamalarını sürdürdü.
GÜLEN'E İHANETİN SONU BAKIN İŞTE BU
Yazar Erdoğan, cemaatteki biat yapılanmasına ilişkin çok çarpıcı ayrıntıları paylaştı. Cemaate ihanet edilmemesi için biat yemini ettirildiğini söyleyen Erdoğan bugünkü yaşananlarda bölünmelerin yavaş olmasının sebebinin de bu olduğunu kaydtti.
GÜLEN YAHUDİLERİ SEVER ONLAR GİBİ DÖVERKEN AĞLAR
Latif Erdoğan "Hocaefendi Yahudileri çok sever o yüzden onlar gibi davranıyor" dedi. Bugün yaşananlara dikkat çeken Erdoğan "yapılanlar Yahudi ahlakıdır.Yahudiler döverken ağlar derler. Bu kadar Yahudileri seversen olacağı budur" diye konuştu. Latif Erdoğan son olarak ise; ''Gülen'den helallik istemiyorum. Ona hakkımı da helal etmiyorum. Allah onu siyaset için yaratmadı bunu bilsin.'' şeklinde konuşt
(19 Mart 2014 Çarşamba 08:01/habervaktim)
Latif Erdoğan'dan Çarpıcı İddia
Gülen'in eski yol arkadaşı Latif Erdoğan, Fethullah Gülen'in dini kullandığını iddia etti.
A Haber’de yayınlanan Mehmet Ali Önel yönetimindeki Deşifre programına Gazeteci Yazar Latif Erdoğan çarpıcı açıklmalarda bulundu.
Latif Erdoğan Fethullah Gülen ve cemaat hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu. İşte o açıklamalar:
Dini liderlerin en büyük özelliği topluma takva sahibi görünmektir. Gerçek takva sahibi olsa öyle görünmez. Öyle olur. Cemaat içinde hakkımda gıybetin her türlüsü yapılıyordu. Fethullah Gülen de konuşulanları dinliyordu.
İşte bunlar güven sarsıcı şeylerdi. Gülen, cemaat içinde insanüstü bir varlık gibi görülüyordu. Gülen'den gelen her mesaj cemaat içinde gökten gelen bir mesaj gibi algılanıyordu.Gülen'in yaptıkları Türk İslam tarihinin en büyük ihanetidir. Ülke vatan deyip ülke aleyhine çalışmıştır.
Şahsiyetli hiçbir insan bu insanın arkasından gitmemeli. Giderse bunun hesabını veremez. Gülen'in yapacağı en iyi iş örgüt yapısını tasfiye ederek Türkiye'ye dönmektir. Devlet açısından bu yapılanmanın tasfiyesi şarttır.
"GÜLEN'İN ABDULLAH ÖCALAN'DAN HİÇBİR FARKI YOK"
Gülen'in Abdullah Öcalan'dan hiçbir farkı yoktur. Din âlimliğini bırakın o sadece bir hareketin lideridir. Gülen, yaptıklarını dini kullanarak yapıyor. 45 senem Fethullah Gülen ile geçti. Şerefli bir insan onun arkasından gitmez. Şu anda bu cemaat mezara girmiştir, gömülmüştür. Bu örgütten hayır beklemek aptallıktır.
"GÜLERCE CEMAATİN YAPISINDA HİÇBİR ŞEY DEĞİLDİR"
Latif Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: Hüseyin Gülerce hizmetin hiçbir şeyi değildir. Gülerce, Gülen örgütü içinde herhangi fert bile olamamıştır. Esas yapıda yoktur. Çekirdek kadroda kim varsa asıl yönetim ve cemaat odur. Esas yapı Toplam 50 kişiden oluşur. Fethullah Gülen'e beddua ettiren yanındaki yalakalardır.
(07 Mayıs 2014 Çarşamba 09:22/habervaktim haber 06 mayıs gecesi yayınlandı.)
Kim bu Süleyman Müftigil?
Bir gazeteye verdiği röportajla gündem olan Gülen cemaatine en yakın isimlerden Süleyman Müftügil, özellikle Erdoğan hakıkında darbe destekçilerini aratmayacak sözleriyle tepki çekmişti.
Sabah yazarı Mahmut Övür, kamuoyunda pek bilnimeyen ancak bilenlerinde de iyi tanıdığı Müftügil hakkında 'sıradan biri değil' diye yazdı.
İşte Övür'ün köşesinde yazdığı Müftügil portresi;
Son dönemde siyasi mücadele ne yazık ki daha çok operasyonlar ve yasadışı ses kayıtları üzerinden yürüyor. İlginçtir bu yöntemi bir siyaset aracı olarak kullananlar da o yöntemle vurulmaya başlandı ve ortaya birbirinden çarpıcı bilgiler döküldü. O çarpıcı bilgiler arasında biri var ki gerçekten insanın kanını donduruyor.
Bakın işadamı Süleyman Hamit Müftigil, Sözcü gazetesinden bir muhabirle konuşurken neler diyor:
"Bu kongre sonrası İmralı (Öcalan) bertaraf edilecek, artık tekrar silahlı ve çatışmalı bir dönem geliyor, Barzani de bertaraf edilecek, Erdoğan da bertaraf edilecek." Tam anlamıyla bir darbeden söz ediyor. Başbakan Erdoğan indirilecek, Öcalan ve Barzani devre dışı bırakılacak, çatışma yaşanacak ve onlar kendi iktidarlarını kuracak. Peki, kim bu işadamı? Doğrusu bu işadamını kamuoyu fazla bilmiyor ama bilen de çok iyi biliyor.
En başta da Gülen Cemaati ve iş dünyası iyi biliyor. Bir de İsrail'in devlet erkânıyla Yahudi cemaatleri... Müftigil, Erzurumlu bir işadamı. Gülen'in hemşerisi... İstanbul Sarıyer Demirciköy'de inşaat yapan, Kazakistan ve Ukrayna'da iş ilişkileri olan bir işadamı. Çevresine göre girişken, tuttuğunu koparan, çok konuşan ve ilişkileriyle övünen bir işadamı...
En yoğun ilişkisi de İsrail devleti ve ABD'deki Yahudi lobisiyle. Bu ilişkinin en somut göstergesi de bürosuna gelen herkese gösterdiği İsrail ve ABD'den aldığı madalya ve nişanlar. Boşuna değil "Güneydeki sevdiğim ülke" demesi...
İsrail'i kastettiği çok açık. Bu yüzden kimse Avukatı Mahmut Tanrısever'in "Suudi Arabistan'dır" demesini ciddiye almadı. Alamazdı çünkü Suudi Arabistan'ı sevmediği de biliniyor. Müftigil, Kanada'da oturuyor ve tam bir Pensilvanya-Washington müdavimi.
Tabii şu sözleri Pensilvanya ile ilişkisinin daha ileri bir boyutta olduğunu gösteriyor:
"Ben onunla (Gülen) her an beraberim. Günde 3 defa görüşüyoruz. Onun evinde (Pensilvanya'daki ev) benim payım var." Bu yakınlıkta hemşerilikten daha çok İsrail ve ABD'deki lobilerle ilişkisinin etkisi olduğu söyleniyor.
Türkiye'deki yakın dostu da bilinen bir isim; Türkiye Yahudileri Cemaati Onursal Başkanı Bensiyon Pinto. Müftigil'i tanıyan bir işadamı şöyle diyor:
"Cemaatte hiç kimsenin İsrail'le bu kadar yakın ilişkisi yok. Sesini iyi tanıyorum. Akıcı konuşur. Bu kadar bilgiyi rastgele biri bilemez. Baksanıza daha 17 Aralık olmadan olacakları söylüyor."
Sıradan biri olmadığı için de söyledikleri "Paralel Devlet" tartışmalarında bir dönüm noktası. Çünkü ilk defa devlet içindeki paralel yapının, iç ve dış ilişkileri, hedefi net biçimde ortaya çıktı. 17 -25 Aralık operasyonlarıyla
Başbakan Erdoğan bertaraf edilecek, Kürt siyaseti çatışmaya sürüklenecek, Genç Parti hazırlanacak, büyük işadamlarıyla ilişki kurulacak ve AK Partili 78 milletvekili istifa ettirilerek darbe tamamlanmış olacak. Tıpkı 28 Şubat darbesi gibi diyeceğim ama ondan daha tehlikeli. Bu da darbeci zihniyetin virüs gibi mutasyona uğradığını gösteriyor. Ama başaramayacaklar çünkü Türkiye toplumu da artık darbelere karşı aşılı.
(09 Şubat 2014 13:05 /Haber7.Com)
Dostları ilə paylaş: |