c) Beyan Edici ve Açıklayıcı Rolü
Aklın tefsirde en önemli rolü, akil adamların kelamı anlamada faydalandıkları yolları dikkate alarak Kurân ayetlerini tahlil ve incelemeye tabi tutmasıdır. Aslında burada aklın araç olma yönü öne çıkmaktadır; başka bir ifadeyle akıl, diğer kaynakların tamamlayıcısıdır.956 Aklın bu rolünü, “Kurân’da tedebbürün” bir mısdakı sayabiliriz. Yani akıl, ayet ve rivayetlerdeki lügatten (muttasıl ve munfasıl karineler) istifade ederek ayetlerden kendisi için meçhul olan konuları keşfetmeye çalışır; araştırma ve istidlalde bulunarak Yüce Allah’ın ayetteki maksadını elde eder. Aklın elde ettiği kesin bulgular çok fazla değildir. Bu yüzden aklın en temel rolü, diğer kaynaklardaki verileri tahlil etmektir. Aklın, diğer kaynaklardaki verileri rahatça kabul etmeyeceği besbelli olan bir durumdur. Yani kıyasta istifade edilen mukaddimeler ya bedihi ve kesin olmalıdır veya kesin tecrübeye dayanmalıdır. Mukaddimeler her ne kadar alt derecede olursa ondan alınacak netice ve hükmün değeri de bir o kadar azalır. Bu yüzden muhtelif bilimlerde ortaya atılan ve açık delili olmayan teoriler aklın işine yaramaz. Burada beyan edilen nokta, Kurân bilgilerini anlama ve ayetleri tefsir etmede akli içtihat ve araştırmayı esas almaktır. Müfessirlerin birçoğu çok eskiden beri az-çok bunu uygulamış ve buna bağlı olduklarını göstermişlerdir.
Aklın beyan edici rolünün bir diğer şekli ise bazı ayetlerin mefhumu hususunda dakik ve kâmil bir açıklama sunmaktır. Bu açıklamanın bir örneğini “Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilahlar olsaydı, mutlaka onlar bozulurdu.”957 ayetinde görmekteyiz. Bu ayette Allah’tan başka mabutlarla âlemin bozulması arasında bir gereklilik kurulmuştur. Fakat bu gereklilik hakkında hiçbir söz söylenmemiştir. Akıl, kendi verilerinden faydalanarak bu gerekliliğe, aşağıda belirtildiği gibi makul ve sağlam bir açıklama sunmakta ve böylece ayetin daha dakik ve kâmil şekilde anlaşılmasını sağlamaktadır.
İlah, mabud anlamına gelir. Mabud ise ibadet edilmeye layık olan varlık demektir. Ancak rab olan bir varlık ibadete layık olabilir. Rab, merbubunun varlığını ve ihtiyaçlarını temin eden varlıktır. Rabbine ibadet eden merbub, yaratılışıyla rabbine bağımlıdır. Bunun anlamı şudur: Her rabbin merbubu, sadece kendi rabbine bağımlıdır. Eğer tüm varlıklar ortadan kalksa da o, kendi rabbine olan tam bağlılığı sebebiyle kalıcı olur. Şimdi tabiat âlemine bir göz atalım. Bu âlemdeki tüm varlıklar birbirine tam manasıyla bağımlıdır. Öyle ki biri olmadan diğeri varlığını devam ettirememekte ve bozulmaktadır. Yapılan açıklama dikkate alınarak; eğer Allah dışında müteaddit ilahlar olsaydı, o zaman bu âlemdeki varlıkların her birinin diğerlerinden bağımsız olması ve sadece kendi ilahına bağımlı olması gerekirdi. Fakat tüm varlıkların birbirine bağımlı olduğu mevcut düzende, onlardan her birinin diğerinden bağımsız olması, her biri ve diğerinin bozulmasını gerektirmektedir. Dolayısıyla bu düzende müteaddit ilahlar olamaz. Akıldan faydalanılarak yapılmış olan bu makul ve sağlam açıklamaya958 rivayetlerde de “İttisal’ut-Tedbir ve Temam’us-Sun/Tedbirdeki Bağlantı ve Yaratılıştaki Bütünlük” ismi ile dikkat çekilmiştir.
Dostları ilə paylaş: |