“En çok” kelimesinin bulunması halinde bile Kurân’ın yedi dilde nazil olduğu görüşüne delalet edemez. Zira Kurân’ın çoğunun Kureyş dilinde nazil olduğunu kabul etsek dahi bu, onun diğer altı dilde de indiği lüzumunu doğurmaz.
c)
Bu rivayet Ehl-i Sünnet kaynaklarından gelmiştir ve Şia’nın bakış açısında böyle bir rivayete itimat edilmez.
d)
Rivayetin mefhumu Osman’ın konuşmasıdır ve hataya düşmüş olduğu içtihatlarından biri olabileceği için ona itimat edilmez.
e)
Zerkeşi’nin bizzat kendisi iki sayfa sonrasında şöyle demiştir: “Bu yedi lügatın hepsinin de Muzar’da olduğu söylenmiştir ve onlar Osman’ın şu sözüne istidlal etmişlerdir: “Kurân Muzar’ın dilinde nazil olmuştur.” Bu rivayet de önceki rivayete muarızdır. Yedi lügat sözünün bir diğer dayanağı ise “yedi harf” rivayetleridir ve yedi harften yedi lügatın kastedildiğine dair hiçbir şahit bulunmamaktadır. Kurân’ın Muzar kabilesinin dilinde nazil olduğunun dayanağı ise “Kurân Muzar dilinde nazil olmuştur” mazmunundaki Ömer’den nakledilen mürsel rivayettir.” (el-İtkan, c.1, s.150). Ayrıca bunun Ömer’in içtihatlarından biri olması ihtimali ve onun da hatadan korunmuşluğu söz konusu olmadığından bu rivayete de itimat edilemez. Rivayet mürsel olduğundan böyle bir rivayet hatta Ehl-i Sünnet nezdinde dahi muteber sayılmamaktadır.
|