e)- Aga Buzurg-i Tehrani:70 “Tefsir, Arap lügatinin kaideleri esasına bağlı kalarak Kurân ayetlerinin zahiri manalarını beyan etmektir.”71
“Kurân ayetlerinin zahiri manaları” ibaresi, bu tanımın ardından gelen cümlelerin karinesi ile her türlü zahiri manayı (ister Allah’ın muradı olsun, ister olmasın) kapsamaktadır. Aga Buzurg-i Tehrani, bu tanımın devamında şunları yazmıştır:
“Fakat bu zahiri manaların hepsinin delil olması ve Yüce Allah’ın gerçek muradı olduğuna hükmedilmesi konusuna gelince; Kurân bizi bundan menetmiştir… Araştırmacı müfessirlerin seçtikleri doğru görüş şudur; Muhkemat, zahiri anlamlarına itimat edilmesinin sahih ve gerçek muradı yansıttığına hükmetmenin caiz olduğu ayetlerdir. Çünkü eğer ayetin zahirinden anlaşılan mana gerçek murat olursa, bundan batıl veya muhal bir iş doğmaz. Müteşabihat ise zahiri manalarına itimat edilmesi ve gerçek muradı yansıttığına hükmedilmesi mümkün olmayan ayetlerdir. Ya onlarda, temelden zahiri bir mana yoktur; mesela bazı surelerin başlangıcında gelen “mukataa harfleri” gibi. Ya da onların zahiri anlamları batıl ve imkânsız bir şeyi gerektirir ki kesinlikle bu Allah’ın gerçek muradı olamaz.”
Buna göre mezkûr tanımlama, ister Allah’ın muradı olsun, ister olmasın Kurân’ın tüm zahiri manalarını kendi kapsamına almaktadır. Elbette bu iki zahiri mananın itibarı ve delil oluşu farklıdır. Bu tanımda tefsirin dayanağı (Arap lügatinin kaideleri esasına bağlılık) zikredildiği için önceki tanımlardan ayrıcalığı vardır. Fakat önemli bir eksiği de yok değildir; o da şudur ki; sadece tefsirin birinci aşamasını (müfessirin, ayetlerin kullanılan manalarının aşikâr olması için yaptığı işi) kapsamıştır. İkinci aşamayı (müfessirin, ayetlerden Yüce Allah’ın muradını belirlemesini) kapsamına almamıştır. Hâlbuki ikinci aşamanın önemi daha çoktur ve müfessirin asıl maksadını oluşturmaktadır. Birinci aşama aslında bunun için bir mukaddimedir.
Dostları ilə paylaş: |