e) Tefsirde İçtihat ve Akılcılık
Tefsirde ve tefsir metodolojisinin seyrinde akılcılığın gelişmesiyle nakle dayalı tefsirden içtihada dayalı tefsire geçiş süreci, çeşitli ilimlere yönelmeyi etkili kılan bir diğer sebep olmuştur. Tefsir tarihinin de gösterdiği gibi sahabe döneminde nakle dayalı tefsir Peygamber (s.a.a) asrındaki birikimlere dayanıyordu, içtihat ve istinbat ise ender görülürdü.973
Bu yöntemin seçilmesinin sebebi, sahabenin, tefsirle ilgili karşılarına çıkan müşkülleri çözmede en kolay ve güvenilir yolun Resulullah’ın (s.a.a) kendisine sormak olduğunu bilmeleriydi. Ayrıca nüzul asrından sonra ortaya çıkan ilimlere ihtiyaç duyulmadığı gibi böyle şeyler mevzu bahis de değildi.
Tabiin de direkt olarak sahabeyle temasta oldukları için onların yoluyla ve bir vasıtayla Peygamberin (s.a.a) açıklamalarını elde edebiliyorlardı. Bu yüzden onlar da aynı yöntemin etkisi altında kalmışlardır. Gerçi Peygamberin (s.a.a) açıklamaları arasında beyan edilmemiş veya Tabiine ulaşmamış yeni birtakım sorular ve iphamların ortaya çıkması az da olsa tefsirde içtihat ve istinbat yolunu açtı ama çoğunlukla nakle ve rivayete dayalı tefsir yöntemi tercih edilmekteydi ve hatta bu, Tabiinden sonra bir süre daha devam etti.974
Zamanın geçmesi ve İslami toplumda çeşitli değişimlerin meydana gelmesi, tedrici olarak tefsirde akılcılıktan daha fazla faydalanmayı gündeme getirdi. Hatta belli bir süre sonra tefsirde bir yöntem olarak nakle dayalı tefsirin yerini aldı ve daha sonrasında da Kurân tefsirinde çoğunlukla istifade edilen bir yöntem oldu.
Muhakkiklerin söylediklerine göre nüzul asrından uzaklaşmak ve zikri geçen noktaya ilave olarak bu alanda iki faktörün de önemli etkisi olmuştur. Bunlardan birisi “mezhep ihtilafları”, bir diğeri ise “İslam havzasına yeni ilimlerin girmesidir”.975 Zira ihtilafların ortaya çıkmasıyla birlikte bu gruplardan her biri kendi düşünce ve inancını savunma yoluna girmiştir. Dini metinler arasından Kurân en üstün ve muteber konumda bulunduğu için her mezhep mensubu, kendi inancını desteklemek için onu referans almaya başladı. Bu yüzden kendi düşünce ve içtihadıyla ayetleri, mensubu olduğu mezhebin inanç temellerine mutabık olacak şekilde tefsir ettiler.
Aynı şekilde tedrici olarak muhtelif ilimler ve kültürlerin komşu bölgelerden Müslümanların ilim mahfillerine intikal etmesiyle birlikte yeni sorular ortaya çıktı ve söz konusu sorulara Kurân’dan cevap bulabilmek için, Müslümanlar arasında geniş çaplı bir ilim hareketi vücuda geldi. Gerçi İslam kültürünün asalet ve derinliği kısa sürede bu ilimleri kendi içinde eritti ve az bir zamanda felsefe, riyaziyat, astronomi, tarih, tıp, coğrafya vb… çeşitli ilim dallarında çok kıymetli eserler ortaya çıktı.976 Fakat ister istemez Müslümanların düşüncelerine kaçınılmaz etkisini bıraktı ve beraberinde İslam ve Kurân tarafından açık cevap verilmesi ve muayyen bir duruş sergilenmesini gerekli kılan birtakım soruları ve iphamları getirmişti.
Bu değişimler ve akabindeki düşünsel koşullar, nakle dayalı tefsir yönteminin artık konumunu kaybetmesine, onun yerini rey ve içtihada dayalı tefsirin almasına veya nakle dayalı tefsirin yanında bu yöntemin de parlamasına neden oldu. Bu da tefsirde edebiyat ve Kurâni ilimlerin yanı sıra kelam, irfan, felsefe ve heyet gibi ilimlerden de istifade edilmesine sebep oldu.977
Bu istifadeler genellikle çeşitli hedeflere ulaşmak için gerçekleşiyordu. Kurân ayetlerini daha iyi anlamak, Kurân’da ifade edilmiş dini inançları ispat etmek, diğer düşünce akımları veya dinler tarafından gündeme getirilen şüpheleri geçersiz kılmak ve mezhep inançlarını ispatlamak bu hedeflerden bazılarını oluşturmaktaydı. Elbette bazı durumlarda bu istifadeler tefsire olan ihtiyaçtan öteye geçiyor, birtakım ifrat ve aşırılıkları beraberinde getiriyordu. Bu yüzden müellifleri çeşitli ilim dallarında usta olan bazı tefsirlerde onların bu ilimlerin zaviyesinden tefsire baktıkları için kitaplarını, bu ilimlere ait bir sürü terimle doldurmuş olduklarını görmekteyiz. Oysaki buna hiç de gerek yoktu.
Dostları ilə paylaş: |