“İnkâr edenler göklerle yer bitişik halde iken bizim, onları birbirinden kopardığımızı görüp düşünmediler mi?” (Enbiya/30) ayetinin tefsirinde şöyle demiştir: “Bu ayetin tefsirinde en akıcı söz şudur: Gök ve yerin yağmur ve bitkisi yoktu. Gök yağmurla yer ise bitkilerle yarılıp açıldı. Zira ayetin sonraki bölümü bunun delilidir: “Canlı olan her şeyi sudan var ettik.” (Tefsir-i Taberi, c.1, s.8, 22-89 ve 150).
769Bu tefsirden sadece yedinci cüz elde kalmış geri kalanları ise kaybolmuştur. Bu cüz Mahmud Fazıl tarafından Farsça’ya tercüme edilmiş ve Astan-i Kuds-i Rezevi Yayınları tarafından (1987 yılında) yayınlanmıştır.
770Muhammed Razi Musevi, Hakaik’ut-Tevil fi Müteşabih’it-Tenzil, s.23. Şunu zikretmekte yarar var; Seyyid Razi ayetlerin siyakından istifade edilmesini önemle vurgulamıştır ve bu, tefsirde Kurân’dan istifade etme yollarından biridir.
771Muhammed Tusi, et-Tibyan fi Tefsir’il-Kurân, c.2, s.174 ve c.9, s.110, daha fazla bilgi için bkz. Cafer Hudayr, “Tefsir’il-Kurân bil Kurân ind’eş-Şeyh et-Tusi”, Mecelle-i Risalet’il-Kurân, üçüncü sayı, Dar’ul-Kurân’il-Kerim, Kum.
772Fazl b. Hasan Tabersi, Mecme’ul-Beyan li Ulum’il-Kurân, c.7, s.46, 59, 63, 72, 102, 103 ve 119.
O, iki tefsir kitabı daha yazmıştır ve bunlardan sadece birisi, yani Cevami’ul-Cami mevcuttur. Bazı bölümleri el-Keşşaf tefsirinden alıntı olan Cevami’ul-Cami Tefsirinde diğer ayetlerden daha az istifade etmiştir. (Ona ait “el-Kaf’iş-Şafi Tefsiri” kaybolmuştur).
773Bkz. Mahmud Zamehşeri, el-Keşşaf an Hakaik-i Gavamiz’it-Tenzil ve Uyun’ul-Ekavil fi Vücuh’it-Tevil, c.2, s.264, 265 ve c.3, s.185.
774Bkz. Muhammed b. Ahmed Ensari Kurtubi, el-Cami li Ahkâm’il-Kurân, c.1, s.137, 139, 142, 143 ve 149.
775Bkz. Takiyyuddin Ahmed İbn-i Teymiye, Mukaddimetun fi Usul’it-Tefsir, s.39.
776İbn-i Teymiye Tefsir-i Kebir, c.1, s.100’den sonra ve c.3, s.222’den sonra.
777Eb’ul-Fida İsmail ibn-i Kesir, Tefsir’ul-Kurân’il-Azim, c.1, s.4 (Burada geçen sözü Mukaddimetun fi Usul’it-Tefsir’de (s.39 ve sonrasında) geçen sözle mukayese edin).
778A.g.e, s.39.
779Örnek olarak; Ebu Suud (X. yy.) bazen ayetlerin siyakına yönelmiştir. Molla Muhsin Feyzi Kaşani (ö. 1091 Hicri) de Tefsir-i Safi’nin mukaddimesinde (s.75) şöyle der: “…Genel olarak, eğer Kurân’ın muhkem ayetlerinden, hakkında masumun beyanına ihtiyaç duyduğumuz kelime ve mefhumun şerhinden daha fazlasına delalet eden bir şahit bulursak onu getiririz. Zira Kurân’ın bir bölümü diğer bir bölümünü tefsir eder…”
780Muhammed Reşid Rıza’nın kalemiyle Kurân’ın ilk on iki cüzünü ihtiva eden Muhammed Abduh’un el-Menar ismiyle tanınan “Tefsir’ul-Kurân’il Kerim”i bunun bir örneğidir. Muhammed Emin Şenkiti’nin “Ezva’ul-Beyan fi İzah’il-Kurân bil-Kurân”, Muhammed Sadıkı’nın el-Furkan fi Tefsir’il-Kurân bil Kurân ve…
781Allame Tabatabai tefsirinin mukaddimesinde müfessirler arasında yaygın olan muhtelif yöntemlere değinmiş, onları inceleyip, eleştirisini yaptıktan sonra şöyle bir netice almıştır: Kurân tefsirinde en iyi yöntem Kurân ayetlerindeki bilinmeyen ve izahı zor olanı diğer ayetlere müracaat ederek gidermek ve müteşabih ayetleri muhkem ayetlere döndürmek suretiyle anlamlandırıp, Allah’ın maksadına ulaşmaktır. Allame, ayetlerin anlaşılmasında Kurân’ı kaynak kılmanın Masum İmamların (a.s) kabul ve tavsiye ettiği bir yöntem olduğunu savunmuştur. Ona göre kendisine “Nur” ismini veren Kurân’ın, kendi bilinmeyenlerini açığa kavuşturmaması mümkün değildir. Buna dayalı olarak Allame’ye göre eğer Kurân ayetlerini anlamada diğer ayetlerden istifade edecek olursak Kurân’ın nurani ayetleri üzerinde hiçbir sorun ve belirsizlik kalmayacaktır. (Bkz. El-Mizan, c.1, s.4-12).
782Hamd/6.
783el-Mizan, c.1, s.28-38.
784Ahmed b. Muhammed b. Halid Bergi, el-Mehasin, c.1, s.420.
785Bu tür ayetlere örnekler konunun devamında gelecektir.
786Örneğin Cennet ve saadet ehli olanlardan söz eden ayetleri anlamak için bazı yerlerde bedbaht ve Cehennem ehli olanların durumundan söz eden ayetlere müracaat edilebilir.
787Meryem/63-66.
788Meryem/19.
789Mecme’ul-Beyan tefsirinde yukarıdaki ayetlerin altında şöyle getirmiştir: “İbn-i Abbas şöyle der: Peygamber (s.a.a) Cebrail’e (a.s): “Neden bizi daha fazla ziyaret etmezsin?” diye sordu. Bunun üzerine şu ayet indi: