3.2. Roscher
Roscher’e göre, nasıl ki bir doktor insan beyninin çalışma sistemini anlamadan insan vücudunun çalışma sistemini anlayamazsa, politik iktisatçısı da ekonominin en büyük parçası olan devleti analizin dışında tuttuğunda, milli ekonominin organik bütününü anlayamaz. Devlet iktisadi hayatın beynidir. İktisadi olgunun incelenmesinde izlenmesi gereken bu bütüncül yaklaşım, Alman tarihçi okulunun en önemli özelliklerinden biridir.
3.3. Schmoller
Schomoller, tarihi ve tasviri gerçek verilerin toplanması hedefinin tümdengelim yöntemiyle teoriler kurmaktan daha önemli olduğunu düşünmektedir.O ve arkadaşları, klasiklerin ceteris paribus varsayımına ve iktisadi olgunun küçük parçalarının bütünden ayrı olarak incelenmesine karşıdırlar.
3.4 Weber
Weber, kapitalizm ile Hristiyanlığın Protestanlık mezhebi arasındaki ilişkiler üzerindeki çalışmalar ile tanınmıştır. En önemli eseri Protestan Ahlakı ve Kapitalizm Ruhu’dur.
3.5 Sombart
Sombart’a göre, kapitalizmin ruhunun oluşumunda en büyük etkiye sahip olduğu söylenen Protestan görüşlerin bir kısmı, Yahudi dininden ödünç alınmıştır. Kapitalizme bireyci, akılcı ve maddeci özellikleri özellikleri kazandıran Hristiyanlık değil Yahudiliktir. Kapitalizm Yahudi ideallerine en uygun iktisadi sistemdir.
MARJİNALİZM
1. Marjinalizmin Tarihi Arka Planı
Marjinalist iktisadi düşünce, iktisadın çeşitli alanlarında teoriler üretmiş olmakla birlikte ,esas çabaları,
1.Değeri yaratan faktörün tek başına emek olmadığı,
2. Sermayenin üretimden aldığı payın haklı olduğunu kanıtlamaya çalışmaktan ibarettir.Bu açıdan bakıldığında Marjinalizm ile Neo Klasik iktisadın ana akım iktisatta onarım yapan ve onu kurtarmaya çalışan iktisadi düşünce okulları olduğunu söyleyebiliriz.
Marjinalizm ,Stanley Jevons, Carl Menger ve Leon Walras tarafından birbirilerinden habersiz olarak 1871 yılında marjinal fayda teorisi üzerine yazdıkları kitapları ile başlar.Marjinalizm 1871’de başlayıp 1920’lerde sona ermektedir.
2. Marjinalizmin Temel İlkeleri
a) Sübjektif Değer Teorisi: Marjinalistler Klasik ve Marxçı emek-değer teorisini reddeder. Onlara göre, mübadele değerinin belirleyicisi faydadır.
b) Marja Dayalı Analiz: Marjinalistler ,Ricardo’nun diferansiyel rant teorisinde geliştirdiği marjinal kavramını iktisat teorisinin bütününe uyguladılar.
c) Mikroekonomik Vurgu: Marjinalistler ekonominin bütününü ele almak yerine, tek bir firmanın üretimi gibi mikroekonomi alanına giren konularla ilgilenirler.
d) Soyut, Tümdengelim Yöntemi: Marjinalistler, Ricardo tarafından geliştirilen analitik, soyut tümdengelim yöntemini savunurlar.
e) Tam Rekabet Vurgusu: Marjinalistler analizlerini yaparken ekonominin tam rekabet şartlarına sahip olduğu varsayımını yaparlar. Piyasa fiyatları milyonlarca üretici ve tüketicinin etkileşimi sonucunda belirlenir.
f) Talep Kaynaklı Fiyat Teorisi: Bir malın fiyatını belirleyen faktör Klasiklere göre emek-zaman, Marjinalistlere göre taleptir.
g) Sübjektif Fayda Vurgusu: Marjinalistlere göre talep, sübjektif, psikolojik bir olgu olan marjinal faydaya bağlıdır.
h) Denge Yaklaşımı: Marjinalistler, ekonomiye yön veren güçlerin genellikle dengeye doğru yöneldiklerine inanır. Denge, zıt yönde hareket eden güçlerin doğruduğu hareketsizlik durumudur.
I) Sermaye ile Toprak Faktörlerinin Birleşmesi: Marjinalistler, analizlerinde sermaye ile toprağı ayırmadan birlikte ele alırlar ve adına mülkiyet altındaki kaynaklar derler.Buna göre faiz, kar ve rant; mülkiyet altındaki kaynakların getirisidir.
i) Rasyonel Davranış: Marjinalistlere göre; insanlar zevk ve zahmeti, bugünün kazancı ile geleceğin kazancını dengelerken ve farklı malların marjinal faydalarını ölçerken rasyonel olarak hareket ederler.
j) Minimum Devlet Müdahalesi: Marjinalistler, Klasiklerin ekonomiye minimum devlet müdahalesinin en iyi iktisat politikası olduğunu savunurlar.
3. Marjinalizm ve İktisadi Düşünce
Marjinalistler, piyasa mekanizmasının kaynakları etkin olarak nasıl dağıttığını ve iktisadi özgürlüğü nasıl genişlettiğini daha iyi anlamak suretiyle, bütün insanlığın çıkarına hizmet etmeyi amaçladıklarını ifade etmekte ve bu amacı geniş ölçüde gerçekleştirdiklerini düşünmektedir.
Marjinalizm iktisadi özgürlüklere ve siyasi muhafazakarlığa dayandığı için, çıkarları ekonomideki mevcut durumun sürdürülmesini isteyenlere, bir başka ifade ile değişime direnenlere destek sağlamaktadır.
Marjinalizm aynı zamanda toprak sahiplerini, Ricardocu rant teorisine dayanarak ileri sürülen saldırılara karşı savunmaktadır.
3.1. Marjinalizmin İktisadi Düşünceye Katkıları
Marjinalistler, başta geometrik diyagramlar ve matematiksel teknikler olmak üzere yeni ve güçlü analiz araçları geliştirmişlerdir. Bu iktisatçılar sayesinde, iktisat daha kesin bir sosyal bilim haline gelmiştir.Nihai malların ve üretim faktörlerinin fiyatlarının belirlenmesinde talebin oynadığı rolü ortaya koymaları , iktisat bilimine yaptıkları en önemli katkılar arasındadır.
3.2 Marjinalizme Yöneltilen Eleştiriler
İlk eleştiri Keynes’ten gelmiştir. Keynes, Marjinalist-Neo Klasik istihdam teorisini, yol açtığı terkip hatası nedeniyle eleştirmiştir. Terkip hatası, parça için doğru olan bir hususun bütün için doğru olmayabileceğini ortaya koyan bir ilkedir.
Marjinalist yaklaşımın benimsediği tam rekabet varsayımı da eleştiriye uğramıştır.
Marjinalistlerin hükümet müdahalesini minimuma indirgeyen görüşü, tarihi süreç içinde geliştirilen yeni teorilerle bir kenara atılmıştır.
Marjinalistler her arzın kendi talebini yaratacağından öylesine emindirler ki, ekonominin daima tam istihdam seviyesinde bulunacağına inanırlar ve iktisadi krizlerin ortaya çıkacağını kabul etmezler.
Marjinalist-Neo Klasik okul iktisadi büyümenin açıklanmasında başarısızlığa uğramıştır. Neo-klasik büyüme teorileri yavaş kalkınan ülkeleri analizde yetersiz kalmıştır.
4. Bazı Marjinalist Düşünürler
Avusturya'da K. Menger (1840-1921) ile başlıyan marjinal düşünce akımı Avusturya Okulunu (Viyana Okulu) meydana getirmiştir. K. Menger'in 1871 de yayınlanan «Grundsaetze der Volkswirtschaftslehre» — İktisat İlminin Temelleri — adlı kitabı ile başlıyan bu akımın başlıca öteki temsilcileri Fredrick von Wieser (1851 -1926), Eugen von Böhm - Bawerk (1851 -1914) dir.
Avusturya Okulu'nun düşüncelerini geliştiren; bu nedenle kendilerine neo-marjinalist denilen başlıca ekonomistler ise, Ludwig von Mieses, Fredrich von Hayek, J.A. Schumpeter, Hans Mayer, Alexandrer Mahr, Wüchelm Weber'dir.
İngiltere'de William Stanley Jevons (1835 -1882) ile başlayan düşünce akımı Anglo - Amerikan Okulu'nu meydana getirmiştir. Jevons'un 1871 de yayınladığı «The Theory of Political Economy» — Ekonomi Teorisi — adlı kitabı ile başlayan bu akımın başlıca öteki temsilcileri P.H. Wicksteed (1884-1927), F.Y. Edgeworth (1845 -1926) dır.
Sübjektif değer teorisini geliştiren ve günümüze kadar sürdüren diğer ekonomistler arasında İngiltere'de J.R. Hicks, L.C. Robbins, C.A. Pigou; İsveç'te F.G. Knut Wicksell, Gustav Cassel, Bertil Ohlin; Amerika Birleşik Devletleri'nde F.B. Clark, I. Fisher sayılabilir.
İsviçre'de Leon Walras (1834 -1910) ile başlayan marjinal düşünce akımı Lozan Okulu'nu meydana getirmiştir. Leon Walras'ın 1874 te yayınladığı «Elements d'Economie Politique» —Ekonominin Temelleri— adlı kitabı ile başlayan bu akımın öteki temsilcisi Vilfredo Pareto (1848 -1923) dur. Daha önce Augustin A. Cournot (1801 -1877) fiyat meselesinin araştırılmasında marjinal tahlilden yararlanmıştır.
Neo - klasik ekonomistler marjinal değer ve bölüşüm teorileri ile klasik düşüncede önemli bir değişiklik yapmışlar; ayrıca para ve konjonktür teorilerine geniş ölçüde katkıda bulunmuşlardır.
Leon Walras
Leon Walras faydayı azamileştirmenin itici güç olduğu mübadele ekonomisinde tam rekabet koşulları altında en yüksek toplam faydanın sağlanabileceğini gösteren matematiksel bir sistem kurmuştur. L. Walras'a göre, ekonomide bir taraflı sebep- sonuç ilişkisi yoktur; karşılıklı ilişkiler vardır. L. Walras ve onu izleyen ekonomistler bu ilişkileri matematiksel denklemlerle göstermişler; ekonominin tümünü kapsayan genel bir denge teorisi kurmak için çaba harcamışlardır.
L. Walras tam rekabet piyasasında fertlerin piyasaya belirli mal stokları ile geleceğini; bir müzayedede olduğu gibi, herkesin karşılıklı fiyat tekliflerini bildireceklerini; eğer bu fiyatlarda arz ve talep dengede ise, denge fiyatının hemen oluşacağını; değilse, herkesin mübadeleye devamda bir yarar görmeyinceye kadar bu sürece devam edeceğini, sonunda denge fiyatına ulaşılacağını ileri sürmüştür.
L. Walras'ın bu sistemi daha sonra Pareto, Cassel, Hicks tarafından geliştirilmiş, nihayet Leontief'in girdi - çıktı analizlerinde bazı değişikliklerle nicel olarak ölçülebilir hale getirilmiştir.
Carl Menger
Neo-klasik düşünceye göre, gelir bölüşümü, üretim faktörlerinin üretimdeki produktif hizmetlerinin marjinal faydasına göre oluşur. Gerçi, üretim faktörleri doğrudan gereksinmelerimizin giderilmesinde kullanılmaz; gereksinmelerimizi gideren malların üretiminde kullanılır. Bunların faydaları üretilen nihai malların faydalarına bağlıdır. Marjinalistler bu olgudan hareket ederek, üretim girdilerinin değerini bu girdilerle üretilen mallardan aldığını ileri sürmüşlerdir.
C. Menger üretim faktörlerinin değerini üretilen malların beklenen değerlerinden aldığını; üretimde kullanılan faktörlerden biri bir birim azaltıldığı zaman, öteki üretim faktörleri aynı kalmak şartıyla toplam üründe bu yüzden meydana gelen azalmanın faydasının o faktörün değerini belirleyeceğini açıklamıştır. Wieser bunu, faktör değerinin üretimde kullanılan öteki üretim faktörleri sabit kalmak kaydı ile bir faktörün bir birim artırılması sonucunda üretimde meydana gelen artışın faydasının belirleyeceği şeklinde değiştirmiştir.
Stanley Jevons
İngiliz ekonomist william stanley jevons 1835 yilinda liverpool’da dogdu ve hayata 1882 yilinda yani daha 46 yasindayken gozlerini yumdu.
1871 yilinda yazdigi politik ekonomi teorisi (the theory of political economy) kitabiyla “degeri marjinal fayda kavramiyla aciklamis ve emek deger teorisini siddetle elestirmistir. bu kitabiyla avusturyali carl menger ve isvicreli leon walras ile birlikte marjinal devrimi baslatan ekonomistler arasinda yerini almistir. fakat yazismalari incelendiginde 1860′lardan marjinal devrimin baslangicina kadar marjinal fayda kavramini gelistirdigi anlasilmaktadir.
Bir malin degeri sadece ona harcanan emek ile olculemez. bunun yani sira bir malin degeri onun miktarina baglidir. miktar artarsa marjinal fayda duser. jevons, iktisadi olaylari matematiksel olarak aciklar. ayrica iktisat bilimi matematiksel oldugu kadar mantik bilimidir.
Jevons mal‘i soyle tanimlamistir: “zevk veren veya aciyi defeden herhangi bir nesne, hareket veya hizmet”
Ona gore fayda ise: “herhangi bir seyin amacimiza hizmet eden soyut niteligidir ve bir malolarak degerlendirilebilir”
Fayda kazanmak icin yapilan her sey icin bir miktar zahmete katlanilir. jevons bu durumu soyle ifade eder: “isteklerimizi en fazlasiyla ama en az zahmetle tatmin etmek, arzu edilen seyin cogunu, arzu edilmeyenin en aziyla elde etmek, yani zevki maksimize etmek, iktisadin problemidir”. Fayda da, zarar da malin icinde mevcut degildir. Bu, malin insan ile iliskilerinden dogar. Bu yuzden malin marjinal faydasi o maldan sahip olunan miktarin azalan bir fonksiyonudur.
Degeri belirleyen faktor fayda olmakla birlikte, kitlik derecesi de belirleyicidir. ornegin gundelik yasamimizda ekmek siradan bir beslenme aninda diger yiyeceklerin yaninda dusuk degere sahipken, olum kalim meselesi soz konusuyken neredeyse sonsuz faydaya sahiptir.
Eger bir mali hic kimse faydali bulmuyorsa, o mala ne kadar emek harcanmis olursa olsun, malin degeri sifirdir.
Degisim teorisinde jevons her birinde ayri mal bulunan iki kisi orneginden yola cikar. maldan elde edilen marjinal fayda, mal miktari arttikca azalacagindan iki kisinin kendilerinde olmayan mali digeriyle degistirerek durumlarini iyilestirebilecegini ve bu degisimin ticaretn karli olmaktan cikacagi noktaya kadar devam edecegini one surmustur. bu ticaretin ne zaman karli olmaktan cikacagi, yani dengenin ne zaman gerceklesecegi konusunda da, iki malin degisim oraninin, degisim sonrasi miktarlarinin marjinal fayda oranlarinin tersine esit oldugu zaman dengeye ulasilacagini soylemistir.
Jevons’un emek konusundaki dusuncesi de ilginctir, soyle ki:
Emek teorisine de fayda teorisini uygulamistir. jevons’a gore insanlarin calisma istegini aciklayan iki unsur vardir:
1)Katlanilanmaliyet(aci)
2) Elde edilen fayda (zevk)
katlanilan maliyet acinin, fayda ise zevkin temsilcisidir. bu yuzden emek, “gelecekte bir gelir elde etmek amaciyla dusuncenin veya vucudun kismen veya tamamen katlandigi aci veren bir eylem” olarak ele alinir. calismanin faydasi, uretim miktari ile karsilastirildiginda surekli azalan bir seyir izlerken, emegin zahmeti ise ters U biciminde ilerler. calismanin acisinin faydaya esit oldugu noktada isci calismaya son verir.
jevons’un orjinal fikri olan “gunes lekeleri” / “guneste meydana gelen lekeler” gezegenlerin guneşi, gunesin de tarimsal üretimi etkiledigini ve boylece yiyecek ve hammadde fiyatlarinin tum piyasayi etkiledigini savunmuştur.
NEO-KLASİK İKTİSAT: MARSHALL
Alfred MARSHALL klâsik okula mensup iktisatçılardandır (1842-1924) yılları arasında yaşamıştır. En önemli eseri Ekonominin Prensipleri (Principles of Economics) dir. Marshall’a göre, iktisat bilimi insanların günlük ihtiyaçlarını inceler.
Günlük ihtiyaçlar ise, iktisâdî faaliyetler, para ile ölçülebilen ve bir fiyatı olan faaliyetler olmaktadır. Marshall, iktisâdî olayların izâhında geometriden de faydalandı. Marjinal fayda eğrileri, toplam mâliyet eğrileri, marjinal gelirler gibi çeşitli analiz araçlarını iktisâdasokmuştur.
Arz-talep dengesinin kurulmasında zaman faktörünü de dikkate alan odur. Marshall, klasik iktisatçıların düşüncelerini yeniden canlandıran neo klasikler içinde incelenmektedir.
Jevons’un bulduğu ve Menger’in geliştirdiği marjinal fayda eşitliği yani (MUa/pa=MUb/Pb ) eşitliğinden bireysel talep eğrisi türetilebiliyordu. Bu eşitliğe dayanarak örneğin a malının fiyatı ucuzladığında eşitliğin sol tarafı büyüyecektir. Bu durumda faydaları eşitlemek için tüketici satın aldığı a malı miktarını arttırmak zorunda kalacaktır. Bu talep kanunundan başka bir şey değildir. Malın piyasa fiyatıyla miktarı arasında ters bir ilişki vardır. Bütün bireyler aynı koşullar altında dengeye geldikleri için bireysel talep eğrilerinin toplamı piyasa talebini verir bu eşitlik malın mübadele değerini de verir. Mübadele değeri o mala kişilerin duyduğu ihtiyacın şiddetiyle ilgilidir. Yani toplumdaki bireylerin elinde x malından çok az varsa bu malın marjinal faydası bireyler için yüksek olduğundan toplum buna yönelecek böylece malın fiyatı yani mübadele değeri belirlenmiş olacaktı. Mübadele değeri büyük ise o mala olan ihtiyaç yani toplumun o maldan aldığı fayda büyük olacaktır.
Ama bu incelemede piyasanın önemli bir belirleyicisi olan arzın piyasa fiyatını belirlemedeki rolü göz ardı ediliyordu. Bu eksiklik Marshall tarafından çözüldü. Arz bir yandan mevcut piyasada oluşacak dengenin taraflarından birisi diğer yandan da üretimin girdileri ile olan ilişkisi sonucu hem faktör fiyatlarını hem de faktör gelirlerini yani gelirin dağılımını belirleyen önemli bir unsurdu.
Marshall a gelene kadar ihmal edilen arz ve talep yapısı, üretim faktörleri ile yani üretimin temel girdileri ile sıkı bir ilişki içindeydi. Ancak böyle bir durumda incelenmesi gereken mal ve hizmet piyasasından ayrı olarak ikinci bir piyasa, üretim faktörleri piyasası ortaya çıkmaktaydı ve burada faktör arzı ve faktör talebi ve bunların özellikleri diğer piyasadaki oluşuma uygun biçimde tanımlanarak analiz edilmeliydi.
Marshall, üretim maliyeti ve arza ilişkin görüşlerini oluştururken zaman boyutuna da önem verdi. Üretim dönemini piyasa dönemi kısa dönem ve uzun dönem olarak üçe ayırdı. Kısa ve uzun döneme yoğunlaştı çünkü ona göre üretici iki cepheye sahipti. Cephelerden birisi onun mal ve hizmetle olan ilişkisini, diğer cephe ise üretim faktörleriyle olan ilişkisini gösteriyordu.bu nedenle iki piyasa arasında sürekli bir geçiş vardır ve tıpkı tüketicide olduğu gibi üreticinin de dengeye gelme süreci bulunmaktadır burada da marjinallik kavramından faydalanır.Analizin bir ucunda faktör fiyatlarıyla olan ilişki nedeniyle gelir dağılımına uzanır.üretim faktörleri piyasasında da tam rekabet vardır ve Marshall a göre firmaların çalışma koşulları tam rekabetin varlığını ortaya koyar niteliktedir.bütün firmalar içinde hiçbiri sürekli artan verimle çalışmaz. Her iki piyasada da tam rekabetin varlığının kabulü mal ve hizmetler piyasasın da fiyatların, üretim faktörleri piyasasında da ücretlerin veri olduğu anlamına gelir.
Marshall değer teorisinin açıklanmasında her ne kadar kısa dönem de marjinal fayda ve tüketici talebine önem verdiyse de uzun dönemde değerin tek başına marjinal fayda ve tüketici talebi tarafından belirlendiğini söylemez. Ona göre uzun dönem söz konusu olduğunda üretim maliyetleri devreye girer. Aynı zamanda uzun dönemde firmanın ürettiği malın fiyatı , ürettiği malın maliyetine eşit olma eğilimindedir.yalnızca ; çok kısa dönem , monopol ve birleşik mal üretme durumlarında üretim maliyetini fiyat yani değer üzerinde etkisi olmaz.
Marshall, piyasa fiyatının belirlenmesinde arz ve talebe, yani üretim maliyeti ve marjinal faydaya beraber önem atfederken ortalama bir yaklaşım benimsiyor ve her iki dönemde de geçerli olan yasaların piyasadaki rekabetçi yapıyı bozmayacağını düşünüyordu. Bir firma için sürenin kısalması fiyatın belirlenmesinde talebin rolünü, sürenin uzaması ise fiyatın belirlenmesinde maliyetlerin rolünü arttırmaktaydı. Marshall bir yandan maliyet-değer teorisi diğer yandan da fayda-değer teorisine önem vermekle neoklasikler ile klasikler arasında köprü olmuştur.
NEO KLASİK İKTİSAT: WICKSELL, FISHER VE HAWTREY
1. Wicksell
İsveçli iktisatçı para, sermaye ve faiz teorisi alanlarında araştırmalar yaparak Eugen Böhm-Bawerk ve Carl Menger çevresindeki Viyana Ekolünün ortaya attığı Marjinal Fayda Teorisini belirleyici bir biçimde geliştirdi.
Stockholm'de bir bakkalın oğlu olarak dünyaya gelen Wicksell 1869'dan sonra Uppsala Üniversitesi'nde matematik, Latince, Yunanca ve fizik eğitimi almaya başladı. 1880 sıralarında iktisat konusuna ilgi duymaya başladı. Alkol karşıtı bir konferansta alkolikliğin nedenini nüfus fazlasına bağlayacak kadar ileri gitti. Devletin doğum kontrolü uygulamasını ve iki çocuklu ailelerin oluşturulmasını talep ediyordu. Sözleriyle skandala neden olduğu gibi, iktisat tarihini bilmemekle de suçlandı.
Wicksell 1884'te matematik fakültesinden mezun olduktan sonra bunu izleyen beş yıl boyunca İngiltere, Fransa, Almanya ve Avusturya'da iktisat okudu. 1889'da Paris'te evlendiği Anna Bugge, sonradan İsveç Kadın Hakları Hareketinde liderlik rolünü üstlendi. İlk büyük çalışması olan Über Wert, Kapital und Rente'de Değer, Sermaye ve Rant Üzerine) Wicksell, Carl Menger ve Eugen BöhmBawerk çevresindeki Avusturyalı Marjinal Fayda Teorisi ekolünün öğretisini matematiksel olarak ele aldı. Yaptığı denklemlerle malların değiş tokuş (takas) değeri ile üretim faktörlerinin (işçilik ücreti, toprak rantı, sermaye) ödenmesi arasında lojik bir bağlantı kurdu.
Wicksell hukuk dalında devlet bitirme sınavını veremediği için, Lund Üniversitesi çalışmasını 1893'te doktora tezi olarak kabul etmedi. Oysa doktor ünvanını kazanması için bu şarttı. Bundan iki yıl sonra özel bir izinle felsefe dalında doktorasını yapabildi. "Faiz Olayı Öğretisi" adlı yazısında "Değer, Sermaye ve Rant'' kitabındaki kuramsal düşünceleri kullandı.
1896'da "Para-Kuramsal Araştırmalar" adlı yapıtını iki yıl sonra çıkardığı Geldzins und Güterpreise (Faiz ve Fiyatlar) adlı yazısı izledi. Para faizi (piyasa faizi) ile doğal faiz (bir yatırımdan sağlanan net kazanç) arasındaki bağlantı fiyat düzeyi ve para değerinin dalgalanmaları açısından belirleyici bir önem taşımaktadır (Borçlu ve Alacaklı Faizleri Arasındaki Marja İlişkin Teorem). Wicksell'e göre bankalar doğal faizle para faizi arasındaki farkları olabildiğince çabuk düzenlemek ve bir denge sağlamakla yükümlüdürler. İktisatçı Wicksell bu bağlamda para kurumlarının hatalı planlarını (ödeme ayarlamalarını) konjonktür dalgalanmalarından sorumlu tutuyordu.
Dikkatleri çeken çalışmalarına karşın Wicksell önceleri doçent olamadı. 48 yaşındaki bilim adamı ancak hukuk tahsilini tamamladıktan sonra, 1899'da Lund Üniversitesi'ne iktisat ve para hukuku dersleri vermek üzere öğretim üyesi olarak atandı. Çoktandır beklediği profesörlüğe bir yıl sonra atanan Wicksell,1903'te ordinaryüs profesör oldu.
1901'den başlayarak sürekli olarak gözden geçirip yeni baskılarını yayınladığı "Ekonomi Dersleri" kısa zamanda bir ders kitabı niteliğini kazandı. Bu kitapta "Faiz ve Fiyatlar" adlı yazısındaki düşüncelere yeniden yer verdi. Ekonominin periyodik konjonktür ve krizlerini tanımlaması Wicksell Süreci olarak bilinmektedir. 1916'da emekliliğini isteyen Wicksell, 1926'da ölünceye kadar İsveç'in merkezi Stockholm'de yaşadı.
2. Fisher
Amerikalı iktisatçı Fisher Marjinal Fayda Kuramının matematikleştirilmesine önemli katkılarda bulundu. Piyasa değeri denklemi bugün de para kuramına ilişkin çok sayıda çalışmanın temelini oluşturmaktadır. Saugerties/New York'ta dünyaya gelen Fisher zor koşullar altında büyüdü. Tarikat kilisesinde papaz olan babası, iki kardeşi gibi, erken öldü. Her ne kadar Fisher New Haven'de Yale Üniversitesi'nde okumayı başardıysa da, ayrıca özel ders vererek ailesinin geçimine katkıda bulunmak zorunda kaldı. Olağanüstü başarıları sayesinde 1888'de bir burs kazanarak matematik, felsefe ve sosyal bilimlerle ekonomi bilimleri dallarında eğitim görebildi. Fisher 25 yaşındayken Yale Üniversitesi'nde ekonomi dalında salt kuramsal olan ilk doktora tezini verdi. Adı "Paranın Satın Alma Gücü" idi. Başkaları yanı sıra Carl Menger ve Ikon Walras tarafından kurulmuş olan Marjinal Fayda Kuramı (Grenznutzentheorie) ve bu kurama dayanan fiyat kuramına, yani piyasada bir fiyatın ne şekilde ve ne yükseklikte oluştuğuna ilişkin tümüyle matematiksel açıklamasını gözler önüne serdi. Fisher bir yıl sonra varlıklı bir aileden gelen Margaret Hazard ile evlendi. 31 yaşında Yale Üniversitesi'nde Ekonomi kürsüsüne atandı. Ne var ki, buraya atandıktan kısa bir süre sonra tüberküloza yakalandı ve üç yılı aşkın bir süreyi çeşitli sanatoryumlarda geçirmek zorunda kaldı. Ancak 1901 yılında profesör olarak çalışmaya başladı. Fisher'in üniversite dışı aktivitelerine bundan böyle hastalığının damgası vuruldu. İnanmış bir vejetaryen olan Fisher nerdeyse dinsel bir hevesle gerçek sağlık bilimini kurmak istiyordu. 1907'de bir devlet sağlık bakanlığı tesis etmek amacıyla bir komite kurdu. Bir hükümet komisyonunun üyesi olarak iki yıl sonra "Ulusal Sağlığa İlişkin Rapor"u yayınladı. Fisher'in bilimsel çalışmalarında, tekrar tekrar gözlemlediği konjonktür (piyasa hareketleri) dalgalanmalarında merkezi bir anlam tanıdığı paranın değeri konusu, ağırlık noktasını oluşturmaktaydı. Buna göre paranın değeri sık sık dalgalanan satın alma gücüyle kendini belli etmektedir. Tüketici, (kâğıt ya da madeni paranın üzerinde yazılı) nominal değer ile paranın reel değeri(satın alma gücü) arasında bir ayırım yapamadığı için, bunu çoğu zaman anlamamaktadır. Fisher 1911'de yayınladığı "The Purchasing Power of Money" (Paranın Satın Alma Gücü) adlı yapıtında para miktarının artırılmasının fiyatları etkileyeceğine ve ekonomik dengeyi bozacağına ilişkin düşüncelerini savundu. Bunun sonucu olarak ortaya çıkan fazla ödemeler fiyat artışına ve dolayısıyla satın alma gücünün azalmasına neden olacaktır. Fisher paranın piyasa değerine ilişkin denkleminde bu bağlantıları çok basit matematiksel bir formülle açıkladı. Bilimsel çalışmaları ve sağlık alanındaki uğraşları yanı sıra Fisher'in 1915'te yayınladığı "How To Live" (Nasıl Yaşamalı) adlı kitabı en iyi satan kitaplar listesinde başa geçerek yarım milyondan fazla satış yaptı. Fisher'in ayrıca buluşları vardır. Bir hava odası ve bir güneş saati geliştirdi. Ayrıca yazdığı makalelerle içki yasağının tutunması için çalıştı ve 1923'te dünya barışının güvence altına alınabilmesi için önerilerini sundu. Aynı yıl içinde kurduğu Endeks Sayıları Enstitüsü paranın satın alma gücünü kaydetmek üzere haftada bir, bir toptan fiyat endeksi çıkarttı. 1929'da ortaya çıkan dünya ekonomi buhranı, Fisher'in yeni bir ekonomik döneme ilişkin inancını aniden yok etti. Bir yıl sonra konjonktür dalgalanmalarına ve ekonomik depresyona ilişkin tepkilerini "The Stockmarket Crash and After" (Borsada Hisselerin Aniden Düşmesi ve Sonrası) adlı kitabında dile getirdi. Yine 1930'da, daha önceden 1907'de yazdığı "The Rate of Interest' (Faiz Oranları) adlı kitabının tekrar gözden geçirilmiş baskısı olan "The Theory of Interest' (Faiz Kuramı) adlı kitabını yayınladı. Bu yapıtında işadamının (varlığını maksimuma çıkartan) ve tüketicinin (yararını azami dereceye çıkartan) hedefleri arasındaki ilişkinin aynı hedefe yönelik olduğunu açıkladı. Adını kendisinden alan denkleminde aynı çalışmanın sonucu olarak faiz oranının karmaşık bir ekonomideki rolünü anlattı. Buna göre nominal ve reel faiz oranı arasındaki fark beklenmekte olan enflasyon oranına işaret etmektedir. 1935'te emekliye ayrılan Fisher, yayınlarıyla dikkatleri üzerine çekmeyi sürdürdü. 1942'de yayınladığı bir makalede vergi sisteminin kökten bir biçimde değiştirilmesini istedi. Bundan beş yıl sonra 80 yaşında New York'ta öldü.
Dostları ilə paylaş: |