Rahîme Hâtun’un Hizmetinin Mükâfâtı
-Rivâyete göre Eyyûb -aleyhisselâm-, hanımının bir hatâsından dolayı sıhhate kavuştuğunda ona yüz değnek vurmaya yemîn etmişti. Ancak zevcesinin O’na karşı hizmet ve fedâkârlığı büyüktü. Bu sebeple Allâh Teâlâ, yüz tâne ekin sapından oluşan bir demetle bir kere vurulmasını kâfî görerek onlara merhamet buyurdu ve şöyle emretti:
.
وَخُذْ بِيَدِكَ ضِغْثًا فَاضْرِب بِّهِ وَلَا تَحْنَثْ وَجَدْنَاهُ صَابِرًا نِعْمَ الْعَبْدُ إِنَّهُ أَوَّابٌ إِنَّا
-Eline bir demet sap al da onunla vur; yemînini böyle yerine getir. Gerçekten biz Eyyûb’u sabırlı (bir kul) bulmuştuk. O, ne iyi bir kuldu! Dâimâ Allâh’a yönelirdi.”
(Sâd, 44)
Âyet-i kerîmedeki ruhsat, şer’î cezâ ve yeminlerde
-Eyyûb ruhsatı” adıyla bâkî kalmıştır. Âyette bu demetin, ne demeti olduğu açıkça belirtilmediği için daha başka mânâlara da hamledilmiştir. Yâni bu emir, yalnız o ruhsatı göstermekle kalmamış, aynı zamanda eli altında bir cemâat kurulması gerektiğine de işâret etmiştir.
Bir kişinin eşi canının yarısı gibidir
-O can yoldaşın olan eşine yeri gelince iyi bir döveceksin ondan sonra da yatağa girince seni çok seviyorum diyeceksin,buna kargalar bile güler ona kim inanır,
-Tekrar üstüne basa basa diyorum ki o dövün diye inen ayeti kerime Allah resulüne indiği halde, Allah resulü hiçbir eşini hiçbir zaman dövmemiş sen kendini Allah resulün den daha üstün mü sayıyorsun, buna ne hakkın var
,o ayeti kerime bir emir degil bir ruhsattır,
-şöyle bir misal akla gelir sana devlet ruhsatlı silah verse onunla birini öldürsen sorumlu olmazmısın,ruhsatında olsa mesüliyetten kurtulamazsın,
-Allah Teâla Peygamberin eşlerine yönelik olarak şu uyarılarda bulunmuştur:
-Ey Peygamber; eşlerine de: Eğer dünya hayatını ve süslerini istiyorsanız, gelin size bağışta bulunayım ve güzellikle salıvereyim. Yok eğer Allah’ı , Rasulünü ve Ahiret yurdunu istiyorsanız, muhakkak ki Allah içinizden iyi davranan hanımlara büyük mükafat hazırlamıştır.” …………………… (Ahzap 28-29)
İMTİHAN İMTİHAN İMTİHAN YİNEDE İMTİHAN
HZ.eyyüp vucudunu kurtlar yedi dermansız kaldı imdat demedi,
HZ.yusuf zindana atıldı karanlıkta kaldı eyvah demedi,
HZ.ibrahim ateşe atıldı bir kerre olsun yandım demedi,
HZ.Hamzayı şehit ettiler gözü önünde kanın içtiler feryat etmedi,
HZ. Bilal üzerine kayalar kondu o anda bile ezildim demedi,
Unutmaki dertler tasalalar sevilen kullardan başkasına
İnmedi.
-Yinede eşinden şikayeti olan muhterem kardeşlerime bir soralım,
-Senin eyyüp gibi bir derdin varmı inanıyorumki hayır,
-Senin Yusuf gibi zindana atanlar varmı inanıyorumki hayır,
-Senin hz. İbrahim gibi ateşa atanın varmı inanıyorumki hayır,
-Seni hz. Hamza gibi öldürüp kanını içenin varmı inanıyorumki hayır,
-Seni hazreti Bilal gibi üzerine kayalar koyup işkence edenin varmı inanıyorumki hayır,
Ozaman bu isyan niye, ozaman bu feryat niye,ozaman bu asilik niye, allah’ü azımüşşan Bakara Süresini 153 ayetinde ben sabredenlerle bera berim buyruyor,
-sen allahla beraber olmak istemezmisin allahla beraber olmak isteyenler sabırlı olanlar.
-BİR KİTAB DÜŞÜNKİ SANA DOĞRUYU GÖSTERİYOR,
-BİR KİTAB DÜŞÜNKİ SANA SEVGİYİ ÖGRETİYOR,
-BİR KİTAB DÜŞÜNKİ SENİ ATEŞDEN KURTARIYOR
-BİR KİTAB DÜŞÜNKİ SENİ CENNETE GÖTÜRÜYOR,
-BİR KİTAP DÜŞÜNKİ AİLENDE HUZURU SAĞLIYOR
-BİR KİTAB DÜŞÜNKİ HAYATINI GÜZELLEŞTİRİYOR,
-İŞTE O KİTAP KURAN DIR,
-İŞTE BU KİTABCIKTAKİLER DE O KİTABTAN DIR
.
kadın dövülmekle degil ,kadın sevilmekle terbiye olur
-R.s.a.v- hadis-i şeriflerinde buyruyorki günahlarla aranıza perde olan, kendilerinde sükun bulduğumuz kadınlarınız, hayatımızın bir parçası de ğil belki de bin parçası dır onun için, Bir kadın tarafın dan özlenirseniz ancak ozaman kendinize değer verirsiniz,.
-Şöyle derler birgün Mecnun, yanından geçen bir köpeğin ayaklarının altını öptüğünde sebebini sorarlar: “O köpek benim Leylamın yaşadığı köyden geliyor, ayakları onun yaşadığı köyün topraklarına bastı, onun için öpüyorum demiş”bunu kim anlar, Mecnun olmayan anlamaz. Bunu kalbinde sevgi olan, sevmenin ve sevilmenin ne demek olduğunu bilen anlayabilir. Leyla' dan Mevla' ya, Mevla' dan Leyla' ya köprü kuranlar anlayabilir.
İnsanın tek sığınacağı limanı eşidir
-Bir gün Hazret-i Aişe ile Peygamberimiz arasında bir tartışma oldu. Hazret-i A işe itirazlar edince konuyu bir hakeme götürme kararı alırlar. Peygambe rimiz sevgili eşine teklif eder. Kabul eder Hazret-i Aişe hakem işini. Peki kim olacak hakem? Peygamberimiz, sevgili kayınpederi, Hazreti Aişenin babası Hz. Ebu Bekiri teklif eder. Onu da kabul eder.
-Hz. Ebu Bekir hakem olarak gelir ve hadiseyi dinlemeye başlar. Peygamberimiz konuyu tam anlatmaya başlayacağı sırada Hazret-i Aişeden şu ikazı alır: “Ama doğru anlatacaksın tamam mı!” Bu ikaz cümlesi Hz. Ebu Bekiri üzer, sinirlendirir:
-Sen Allah Resulüyle böyle nasıl konuşuyorsun!” diyerek kızının yüzüne bir tokat atar. Aişe bu tokattan korkup hemen Peygamberin yanına sığınır. Eşinin, babası tarafından tokatlandığını gören Peygamberimiz üzülür: “Ya Eba Bekir! Sen haksızlık ediyorsun. Biz seni buraya hakemlik için çağırdık, tokat atasın diye değil ki!”
.
Allahü zül celal eşleri cennete giderken bile ayırmamış
الَّذِينَ آمَنُوا بِآيَاتِنَا وَكَانُوا مُسْلِمِينَ
ُادْخُلُوا الْجَنَّةَ أَنتُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ
Benim âyetlerime iyman edip de halîs müsliman olan kullarım
Siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluk içinde cennete giriniz zuhruf -69-70-
-Bakınız allahımız ey iman eden eşlerinizle cennetime girin buyurmaktadır allahımız eşleri kur’anı da cennete gönderirken bile ayırmamış sen eşini duada nasıl ayırırsın bu bizim haddimizemi,onun için eşimizi hem dünyamızda hem duamızda unumayalım.
belki eşin Salih bir insandır onu yardımı ile seni cennete götürür,belkide sen Allah indinde iyi bir kul isen eşine yardım edersin,
Senin eşini sevdiğin kadar onu kayırdığın kadar başka hiç kimse kayırmaz ve acımaz,
-Eşinizi öyle sevin öyle sevin ki şöyle de dua edin yarabbi -bizim sevgimizi birliğimizi,
ve beraberliğimizi,
-Pazara kadar degil
-Mezara kadar degil
-Mahşere kadarda degil
-Ta cennette kadar sürdür orda bile biri birimizden ayırma -yarabb, diye niyazda bulunalım işte sevgi böyle olursa bu sevgi aşkı hiç bitmez,
-ayrıca allahü zül celalin ev reisinin ev halkına şefat etme yetkiside verecegi rivayeti var,
-Eyi kul olursan gül gibi kokarsın,
-Eyi kul olmazsan kül gibi yanarsın
.
Haram yiyenin ibadeti ve duası kabul olmaz
ALLAH–ü Teâlâ, Kur'ân–ı Kerim'de Mü'minûn suresi, elli ikinci ayetinde buyuruyor ki:
-Ey Peygamberlerim! Helâl ve temiz yiyiniz ve bana lâyık ibâdetler yapınız!"
-İşte, Resûlullah sallALLAHü aleyhi ve sellem bunun için; "Helâl kazanmak her müslümana farzdır." buyurdu ve yine buyurdu ki: "Bir kimse, hiç haram karıştırmadan, kırk gün helâl yerse,
-Sa'd bin Ebî Vakkâs RadıyALLAHü Anh dedi ki:
"Ya ResûlALLAH! Dua buyur da, ALLAH–ü Teâlâ, benim her duamı kabul etsin!"
Bu soruya cevaben buyurdular ki:
-Duanın kabul olması için, helâl lokma yiyiniz!"
Peygamber efendimiz diğer bir hâdis–i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
-Çok kimse vardır ki, yedikleri ve giydikleri haramdır. Sonra ellerini kaldırıp dua ederler. Böyle dua, nasıl kabul olunur? Haram maldan verilen sadaka kabul edilmez.
-Ebû Bekir RadıyALLAHü Anh, hizmetçisinin getirdiği sütü içti. Sonra helâlden olmadığını anlayınca, parmağını boğazına sokarak kay etti, kustu. O kadar zahmetle çıkardı ki, ölüyor sandılar. Sonra şöyle dua etti:
-Ya Rabbi! Elimden geleni yaptım. Midemde ve damarlarımda kalan zerrelerden sana sığınırım.
-Hazreti Ömer RadıyALLAHü Anh da, Beyt–ül–mala ait zekât develerinin sütünden, yanlışlıkla verilip içtiği zaman, böyle yapmıştı.
-Abdullah bin Ömer RadıyALLAHü Anhümâ buyuruyor ki:
"Kambur oluncaya kadar namaz kılsanız ve kıl gibi oluncaya kadar oruç tutsanız, haramdan kaçınmadıkça, kabul edilmez, faydası olmaz."
-Süfyân–ı Sevrî buyuruyor ki:
"Haram para ile sadaka veren, cami yaptıran, hayrat yapan kimse, kirlenmiş elbiseyi idrar ile yıkayan kimseye benzer ki, daha çok pislenir."
-Yahyâ bin Muâz buyuruyor ki:
"ALLAH–ü Teâlâ'ya itaat etmek, bir hazineye benzer. Bu hazinenin anahtarı dua, anahtarın dişleri de helâl lokmadır."
-Sehl bin Abdullah–ı Tüsterî buyuruyor ki:
"Hakikî imana kavuşmak için, dört şey lâzımdır: Bütün farzları edeple yapmak, helâl yemek, görünen ve görünmeyen bütün haramlardan sakınmak ve bu üçüne, ölünceye kadar devam etmeye sabretmek."
-Büyükler buyuruyor ki:
"Kırk gün şüpheli lokma yiyenin kalbi kararır ve lekelenir."
Abdullah ibni Mübârek buyuruyor ki:
-Şüpheli olan bir kuruşu sâhibine geri vermeği, bin lira sadaka vermekten daha çok severim."
Sehl bin Abdullah Tüsterî buyuruyor ki:
-Haram yiyenlerin yedi azâsı, istese de, istemese de günah işler.”
-Bunlardan biri Vüheyb ibni Verd idi ki, nereden geldiğini anlamadan bir şey yemezdi. Bir gün annesi, buna bir bardak süt vermişti. Sütü nereden aldığını ve parasını nereden verdiğini ve kimden aldığını sordu. Hepsini anlayınca, bu koyun nerede otlamış, dedi. Müslümanların hakkı bulunan bir yerde otlamıştı. Sütü içmedi. Annesi, oğlum, ALLAH sana rahmet etsin, iç! dedi. O'na günah işlemekle rahmetine kavuşmak istemem, dedi ve içmedi.
- ( Merhameti olmayana Allah merhamet etmez Merhamet, imandandır.H.ş))
HANİ REÇETE
-şu kısacık ömür için hastalandığında kapı kapı dolaşıp en iyi doktoru ve en iyi reçeteyi arıyorsun da, niçin ebedi hayat süreceğin ahiretin için en iyi bilgiyi belgeyi ve reçeteyi aramıyorsun ?
-Yerin göğün zehir saçtığı, göklerde internetlerin dolaştığı, yerlerde İncillerin bedava dağıtıldığı bu günlerde, eşimizle daha çok ilgilenip ona sahip çıkmalıyız.
-Eşimizi günah tuzağına düşmekten ve Allah’ın azabında yanmaktan korumamız şarttır.ona helalı , haramı dini nikahı öğretip,bil hassa zinadan korumalıyız,
guslünü , abdestini namazı öğretmeliyizki , yarın huzur’u İlahi’de bizden şikayetçi olup yakamıza yapışmasın.
Çünkü onlar bize bu dünyada hizmet ederek,bizi günah
dan koruyup günahla aramıza,
Siper oluyorlar perde oluyorlar kalkan oluyorlar,Onun için
Hz. Allah buyuruyor ki : “Yakıtı insan ve taşlardan olan cehennem ateşinden kendinizi ve ailenizi koruyunuz”
EY CENNET YOLCUSU DİN KARDEŞİM
-Ey eşini şu yalan dünyada, yazın sıcağından, kışın soğuğundan koruyan, eteğini çamurdan koruyan,insan oğlu,uykusu bölmesin diye öpmeye bile kıyamadığın
Onu koklamaya bile doyamadığın,
o eşini nasıl gönlün razı oluyorda harıl harıl yanan o şiddetli cehennem ateşinden korumuyorsun,
--Sen hiç insan bedeninin ateşte yanarken gördün mü? Aynen çam çırası gibi çatır çatır yanmaktadır.
Ayrıca taşın nasıl yandığını hiç gördünüz mü?
- Bir git de kireç yakılan ocaklarda taşların yanmasını bir seyret.
O kuyunun içinde ikibin derecede taş bile çatır çatır yandığına şahit olacaksın. Sen aileni o ateşin içine atabilir misin?
Şöyle bir düşün gözünün önüne al
-Sen eşinin alev alev yanan bir fırının içine atıldığını, fırının da kapağı kapanmış olduğunu içeride eşinin yanarken görsen, beni kurtar sevgilim,beni kurtar birtanem, diye feryatlarını duysan o feryada dayana bilirmisin,bu duruma insan olanın yüregi dayanmaz bu durumda ne yapa bilirsin,
işte ne yapacaksan şimdi bu dünyada yap, onu kötülükten koru günahlardan koru ona sakın beddua etme onu günaha zorlama, ne yap yap onu o alev alev yanan ateşten buradayken kurtar, yarın hiçbir şey yapamazsın,bu sana Allahın emri senin de vazifendir.
-Eğer böyle bir aleve böyle yanan volkan ateşine atabilirim dersen bir diyeceğim yok. Bırak ateşe atmayı, evinde bir kibrit yak ve parmağını üstüne tut. Mümkün değil dayanamazsın.insan olan imanı olan böyle bir tehlikeli işleri yapmaz
Dostları ilə paylaş: |