DUMANSIZ BARUT, Barutun esas olarak eter ve alkol veya santralit ile özel bir muameleden sonra şekil verilebilir hale getirilmesi yani jelatinleştirilmiş nitroselüloz ile nitrogliserin karışımından elde edilen (hafif dumanlı barut) patlayıcı madde. Nitrogliserinin pamuk barutu (kolodyum pamuğu) ile karıştırılmasından elde edilen nitrogliserinli barutların yanma ısıları fazladır. Hafif dumanlı barutlar artık bırakmadan yanar; yandığı zaman kara baruta göre üç misli fazla ve çok hafif berrak bir duman çıkarır. Bu yüzden sürücü (itici) kuvveti daha büyüktür. Çok az nem çeker. Daha uzun zaman depolanabilir.
DURALÜMİN, Bünyesinde %4 Cu, %1,4 Mg, %0,5 Si ve %1,2 Mn bulunan bir alümimyum-bakır-magnezyum alaşımı. Bunun 490°C’de sulanmasından ve adi sıcaklıkta olgunlaşma-sından sonra, mekanik direnci 44 kg/mm2’yi bulur. En düşük ağırlığa karşılık en yüksek mekanik dirence sahip olduğu için havacılıkta kullanılır. Duralümin, korozyona karşı, alüminyum metali kadar, dayanıklı olmadığı için iki tarafı ince saf aluminyum ile kaplanır (sandviçlenir).
DURDURUCU, Arabayı, önceden kararlaştırıl-mış noktada durdurmayı sağlayan mekanik düzen.
DURULTMA HAVUZU, —> Tikiner. Koyulaştırma.
DUYARLIK, Bir patlayıcının harici bir uyarıcıya maruz bırakılması durumunda, sahip olabileceği nisbi patlama yeteneği. Kullanmada optimum emniyeti elde etmek için patlayıcı kazaen olan darbelere ve sürtünmelere duyarsız olmalıdır ve patlayıcılar ancak imalatçısının tarif ettiği şekilde ateşlendiğinde patlamalıdır. Doldurmanın mekanik olarak yapıldığı durumlarda, emniyet şartlarını iyileştirmek için genellikle düşük duyarlıklı patlayıcılar tercih edilir. Bu durumda, patlatma deliğine daha emniyetli yöntemlerle yerleştirilen küçük ara şarjlar (yemleme) konularak patlamayı başlatmanın desteklenmesi zorunludur. —> Boşluk duyarlığı.
DÜRBÜNLÜ PUSULA, —> Pusula.
DÜŞEY AÇI İLE YÜKSEKLİK TAYİNİ, 1) A ve B noktaları arasındaki h yükseklik farkının trigonometrik yöntemle yani A ve B ‘yi birleştiren hattın yatayla yaptığı açının sinüs ve tanjantı vasıtasıyla bulunması. —> Şekil.
DÜŞEY MERKEZKAÇ DÖKÜM, —> Savurma döküm.
DÜŞÜK KARBONLU ÇELİK, Bünyesinde % 0.2’den daha az karbon bulunduran çelik.
DÜŞÜK KARBONLU FERROKROM, Özel çelik imalinde kullanılan ve karbon muhtevası en çok a) : 0,15, b) % 0.10, c) % 0,06 olan Ferrokrom. C oranına göre % 1-4 C için 7500-10000 kWh/t; % 0,01-0,10 C için 13500-15000 kWh/t elektrik enerjisi tüketilir: Ferrokrom karbon muhtevasına göre: % 2-10 C, Si % 3 Ferrokrom karbür; % 0,5-2 C, Si (en çok) % 1,5 Ferrokrom afine; C<% 0,5 S % 0,05 P, % 0,05 N % 0,05, Mn % 0,3 Ferrokrom sürafie diye sınıflandırılabilmektedir.
DÜŞÜM, Drenaj sonucu doğal su tablasında görülen değişme.
DÜZ DAMAR KESİM, Mermer işletme-ciliğinde taşın çökelme yüzeyine paralel kesimi.
DÜZENSİZ HATALAR, —> Tesadüfi hatalar.
DÜZGÜN OLMAYAN BİR YÜZEYİN ALANI, —> Geometrik şekilli olmayan yüzeyin alanı.
DÜZLEMSEL KAYMA, —> Heyelan.
DYNAWHİRLPOOL (SANTRİFÜJ FIRLA-TICI) AYIRICISI, ABD’de geliştirilen 0,3-30 mm tane büyüklüğündeki kömürlerin yıkanmasında (zenginleştirilmesinde) yaygın olarak kullanılan kömür zenginleştirme (yıkama) ünitesi. Ayırma işlemi yatay düzlemle 20°-25°’lik açı yapan silindirik bir hücrede gerçekleştirilir ve hücrenin beslenmesi farklı girişlerden yapılır. 65 cm çapındaki bir ünitenin kapasitesi 100t/h cıvarındadır. Performansı, ağır ortam siklonları ile benzerlik gösterir. Ünite içindeki ağır ortam yoğunluğu homojen olmayıp şist çıkışına ve hücre duvarına doğru artış gösterir. —> Santrifüjlü ayırıcılar, Ağır mayi ile ayırma, Kömür yıkama yöntemleri. —> Şekil.
Resimli Madencilik Terimleri Sözlüğü - E
|
EFEKTİF ISI, Hava sıcaklığı, hava nemi ve hava akım hızının beraberce, kişi üzerinde oluşturduğu sıcaklık etkisi. Kişi üzerinde eşit sıcaklık etkisini yapan, hava sıcaklığı, hava nemi ve hava akım hızının çeşitli bileşimlerine de “Efektif ısı değeri” denir.
EGZOTERMİK, Isı ve-ren kimyasal olay.
EĞİK KİLİT TAHKİ-MATLI AYAK İŞLET-ME METODU, —> Küp veya —> Çapraz çerçeve tahkimatlı işletme metot-larının uygulanması müm-kün olmayan veya çerçeve yapılmasına vakit bırak-mayan, tavanı ve tabanı kabaran dar damarlarda uygulanan; tavanın göç-mesini, tabanın kabarmasını önleme esasına dayanan ağaç tahkimatlı (üretim) işletme metodu.
EĞİM, 1) Genel olarak bir yüzeyin yatay düzlemle düşey düzlem arasındaki bir konumda olması. 2) Bir yolun yatay düzlemle yaptığı eğim açısının tanjantı. 3) Fizikte, yerin mıknatıs alanında bulunan bağımsız mıknatıslı bir iğnenin doğrultusuyla yatay düzlem arasındaki açı. İnklinasyon. 4) Gök bilimi ve matematikte bir doğrunun bir düzlemle ya da başka bir doğruyla yaptığı açı.
EĞİM AÇISI, Eğimin geometrik ölçüsünü veren trigonometrik değer. Şekilde gösterildiği gibi, eğik olarak belirlenen bir ölçüm kenarının, düşey düzlemdeki durumu düşey ve yatay eksene göre iki şekilde ifade edilir. Eğik kenarın düşey eksene göre yaptığı açı “ Zenit açısı” olup (Z) ile; yatay eksene göre yaptığı açı ise “ Eğim açısı” olup (à) ile gösterilir.
EĞİMLİ TABAKALAŞMA, Sel ve nehir sularının sürükledikleri kum, çakıl, vb. maddelerin eğimli tabana az çok paralel olarak çökelmek suretiyle tabakalaşması.
EĞİM ÖLÇER, 1) Bir yüzeyin, tabaka ya da çatlağın eğimini ölçmeye yarayan araç. 2) Denizcilikte, bir gemi omurgasının yataylık derecesini ölçmeye yarayan aygıt. 3) Havacılıkta, özellikle sis ve bulutlar arasında uçuş yapan bir hava taşıtının eğimini ölçmeye ya da ufuk çizgisini yitirdiğinde uçağın yataylık derecesini saptamaya yarayan aygıt. 4) Yerbiliminde, katmanların yatım açısını ölçmekte kullanılan cihaz (buna madencilikte enklinometre de denir). 5) Eğimi ölçmek amacı ile sondaj kuyusuna sarkıtılan araç. —> Klinometre.
EĞRİ ELEK, Su içindeki parçacıkların sınıflandırılması için genellikle ikizkenar yamuk kesitli tellerden yapılmış sabit ve kavisli tabanı olan elek. Bu eleğin bir tarafından su ile birlikte verilen malzemenin içindeki ince parçalar santrifuj kuvvetten dolayı su ile birlikte elek altına geçer, böylece iri parçalar da ayrılmış olur.
EKLEM, Kayaçlar içinde en çok bulunan, kaya mekaniği ve jeoteknik uygulamalarında önemli olan, uzunluğu boyunca gözle görülebilir hiç bir hareket ve yer değiştirme olmamış süreksizlik yani jeolojik kırık. Biribirine paralel eklemler grubuna “ Eklem takımı “ birbirini kesen eklem takımlarına da “ Eklem sistemi” denir.
EKLEMLİ SARMA, Bir kavrama ve kilitleme düzeni yardımıyla benzeri diğer bir sarmaya sağlanabilen sarma.
EKLEM SİSTEMİ, —> Eklem.
EKLEM TAKIMI, —> Eklem.
EKLİPTİK, Yer yörüngesi düzleminin gök küresi ile olan ara kesiti.
EKONOMA, 1) Bir iktisadi kurum (kuruluş) personelinin gıda maddeleri ve diğer ihtiyaçlarını tedarik eden servis. 2) İşletme marketi.
EKONOMETRİ, Ekonomik ilişkilerin ve olayların istatistiksel ve matematiksel çözümlenmesini amaçlayan ekonomi branşı. Hükümetler ekonomik politiklarını belirlemede, özel işletmeler ise fiyat, mal stoku ve üretim kararlarının alınmasında ekonometrik yöntemlerden yararlanır. Maden üretimi ve pazarlamasında da bu yöntemden yararlanılır. Üretici açısından, ekonometrik çözümleme, üretim, maliyet ve arz fonksiyonlarını inceler. Üretim fonksiyonu, bir firmanın girdileri veya üretim faktörleri ile çıktıları arasındaki teknik ilişkinin matematiksel bir ifadesidir.
EKONOMİK CEVHER, Günün teknik ve ekonomik şartlarında kârlı olarak değerlendi-rilebilecek cevher.
EKONOMİZÖR, 1) Bir nesnenin, daha çok bir akışkanın, sıcaklığını yükselterek kullanma verimini artıran cihaz (enerji santralında kazana verilecek suyun ön ısıtılması). 2) Bazı araçlarda motorun sıcak suyundan ya da ekzosundan yararlanarak motora verilen gaz karışımını ısıtma işini gören cihaz.
EKSANTRİK UÇ, Simetrik olmayan bir cins delik delme matkabı.
EKSKAVATÖR-BANT YÖNTEMİ, —> Nakliyat.
EKSKAVATÖR-DEMİRYOLU YÖNTEMİ, —> Nakliyat.
EKSKAVATÖR-KAMYON YÖNTEMİ, —> Nakliyat.
EKSEN DÜZLEMİ,—> Kıvrım.
EKSHALASYON YATAKLARI, Gazlarını henüz kaybetmemiş olan bir magmanın içerisindeki gazları püskürtmesi sonucunda (yeryüzüne yakın veya deniz dibinde) meydana gelen cevher yatakları.
EKSKAVATÖR, 1) Bir bum ucunda kepçesi bulunan ve çoğunlukla paletler üzerinde hareket eden, elektrik veya akaryakıtla çalışır motorla donatılmış toprak veya cevher kazma ve yükleme aracı. Kepçeli; çarklı ekskavatör gibi çeşitli formasyonlarda çalışabilen tipleri vardır. 2) —> Bager.
EKSOJEN, Dışarıdan gelen etki.
EKSOJEN METAMORFOZ, Dış etkilerle meydana gelen metamorfoz.
EKSPLORASYON, 1) Bir madenin bulunması için yapılan bütün işlemler ile bulunmasından sonra incelenmesi, yeni bulunmuş madenin miktar, kalite ve işletilebilirlik yönünden keşfi. 2) —> Prospeksiyon ve detay etüd.
EKSPLOSİF, —> Patlayıcı madde.
EKSPLUVATASYON, Hazırlığı yapılmakta olan veya bitmiş bir ocaktan madenin çıkarılması, yani maden yatağının işletilmesi.
EKSTENSOMETRE, 1) Yeraltının etkilerini topoğrafik olarak ölçmeye ve değerlendirmeye yarayan alet. Ölçme yerlerinin seçimi ve ölçü sıklığı, içinde bulunulan yeraltı yapılarının karakterine göre değişir. Bunda şu kriterlere dikkat edilir: Damar kalınlığı değişmeleri, fasiyes değişikliği, büyük tektonik arızaların cıvarı, imalat üstü veya altı diğer imalatlarla tahkimat cinslerinin değişim yerleri. 2) Arazide açılmış olan bir deliğe veya sondaj deliğine yerleştirilmek suretiyle delinen kayacın boy ve istikametindeki uzamaları ölçmeye yarayan cihaz.
EKSTRAKT, Özet, hulasa, öz, ruh, esans, seçilmiş parça, alıntı yapılmış kısım.
EKSTRAKSİYON, Çıkarma, istihraç, özet, öz hulasa.
EKSTRAKTİF METALURJİ, 1) Cevherden saf metal üretmek için gerekli fiziksel, kimyasal işlemlerin tümü. 2) Üretim metalurjisi.
EKSTRÜSİF KAYAÇ, —> Volkanik kayaç.
EKSTRÜZYON ÜRÜNÜ, Alüminyumun bir kalıp içerisinden, preslerden geçirilmesiyle elde edilen ve boru, çubuk, profil gibi, boyu kesitine göre oldukça uzun ürünleri tanımlayan ve alüminyum sektöründe kullanılan bir terim.
ELASTİK BAĞ, —> Elastik tahkimat.
ELASTİKİYET SINIRI, —> Çekme deneyi.
ELASTİK TAHKİMAT, 1) Galerilerde kullanılan tahkimat sistemlerinin, arazi tazyiği altında kesitin küçülmesi sayesinde deforme olmadan, uzun süre dayanmalarını sağlamak için u veya çan profili demirlerle ve rijit bağların ayaklarına geçirilen sürtünme pabuçları ile yapılan tahkimat. Bu tahkimatta tavan basıncı içiçe geçen parçaların oluşturduğu sürtünme kuvveti ile karşılanır. 2) Elastik bağ. 3) Esnek bağ.
EL DOLGUSU, El ile yapılan ön sıra taş duvarın arkasına, dolgu malzemesinin kürekle atılması suretiyle teşkil edilen basit bir dolgu usulü.
ELEK, Eleme işlemi yapmak için kullanılan araç. Bunlar yapı esaslarına göre; tek tablalı, çok tablalı, jigli, rezonanslı, titreşimli, tamburlu, dönen elek, çubuklu ızgara (grizley) diye isimlendirilirler. Kullanma amacına göre tuvönan, şlam, çamur, tasnif, kontrol eleği vb. diye adlandırılırlar. —> Delikli saç elek, Tel örgülü elek, Elek altı, Elek üstü, Elek açık alanı, Eleme randımanı.
Elek tabanı çeşitli malzeme (saç, tel, sert plastik madde vb.) kullanılarak hazırlanır.
ELEK AÇIK ALANI, Elek tablası yüzeyinde mevcut delik alanları toplamı yani eleğin etken eleme alanı. Bu alan (%) olarak belirlenir. —> Delikli saç elek, Tel örgülü elek, Elek anma alanı.
ELEK AÇIKLIĞI, Elek yüzeyi üzerinde yer alan delik veya açıklıklar. Bunlar daire, kare veya dikdörtgen şeklinde olabilir. Tanımlamaları ise, dairenin çapı, karenin bir kenarı veya dikdörtgenin kısa kenarı olarak yapılır. Herhangi bir —> Elek analizinde, kullanılacak en büyük elek açıklığı, numunedeki en iri tanenin boyutuna bağlı olarak, bir maksimum değerden biraz küçük olarak seçilir. Örneğin en iri tane boyutunun 20mm olması durumunda, kullanılacak elek açıklığı 15 mm olarak alınabilir ve bunu izleyen diğer elek açıklıkları geometrik bir dizi oluşturacak şekilde seçilir.Elek açıklıklarının seçiminde kullanılan sabit oran Amerikan—>A.S.T.M. sistemine göre 4š2=1,189, AmerikanTYLER sistemine göre de š2=1,4142 olarak alınır. Her iki sistemde de başlangıç noktası olarak 200 meşlik (0,074 mm) memlik bir eleğin elek açıklığı kabul edilir ve tertip edilen elek dizisi š2 ve 4š 2’nin katı veya askatları şeklinde seçilir. Elek açıklıkları meş; mm veya mikron olarak ifade edilir. —> Tyler ve ASTM elek serilerindeki elek açıklıkları.
ELEK ALTI, Elenen malzemenin elek deliklerinden geçen kısmı. Bu malzemenin boyutu (-) olarak (-30mm, -100mm) tanımlanır. —> Elek üstü.
ELEK ANALİZİ, 1) Bir numunenin standart kontrol elekleri ile elenerek tane boyutlarına göre tasnif edilip ağırlık oranlarının belirtilmesi. 2) Granülometri . Bu analizde, normal ve çeşitli büyüklükteki eleklerden geçmeyen maddenin % miktarları tesbit edilir. Absise çaplar ve ordinata da muayyen bir delik çapından geçmeyen % miktarları işaretlenerek elek analizi eğrisi çizilir.
ELEK ANMA ALANI, Elek yüzeyinin kullanılan kısmı. —> Elek, Elek açık alanı, Eleme.
ELEK RANDIMANI, —> Eleme randımanı.
ELEK ÜSTÜ, Elenen malzemenin elek deliklerinden geçmeyerek elek üstünde kalan kısmı. Bu malzemenin boyutu (+) olarak (+30mm, +100mm) tanımlanır. —> Elek, Delikli saç elek, Tel örgülü elek, Elek altı, Elek analizi.
ELEKTRİK ALANINDAN AYIRMA, Farklı elektriksel özelliğe sahip mineralleri elektrik yüklü alandan geçirerek ayırma ve zenginleştirme işlemi.
ELEKTRİK ENERJİSİ BAĞLAMA TESİS-LERİ, 1) Elektrik devrelerindeki gerilimleri alçaltmak, yükseltmek ya da devreleri açmak ve kapamak için kurulan transformatör, kumanda (ayırıcı, kesici vb.), koruma (röle, parafudr vb) ve ölçme (ölçü aletleri, ölçü transformatörleri, vb.) cihazların tamamını veya bir bölümünü içine alan tesisler. 2) şalt tesisleri.
ELEKTRİK ENERJİSİ DAĞITIM ŞEBE-KELERİ, Elektrik enerjisini tüketicilere dağıtmak için kurulan ve dağıtım transformatör merkezleri, hava- ve/veya kablo hatlarından oluşan tesisler.
Gerilimleri 1000 volt kadar (1000 volt dahil) olanlara alçak gerilim veya alçak gerilimli; gerilimleri 1000 volt’un üzerinde olanlara yüksek gerilim veya yüksek gerilimli elektrik enerjisi dağıtım şebekeleri ismi verilir.
ELEKTRİK ENERJİSİ İÇİN İSTEK KATSAYISI, Bir elektrik enerjisi şebekesinin ya da şebeke bölümünün çalışma süresi içinde çektiği en büyük gücün şebekenin ya da şebeke bölümünün toplam bağlı gücüne oranı. Bu orana talep faktörü de denilir ve yüzde olarak verilir.
ELEKTRİK ENERJİSİ İÇİN TALEP FAKTÖRÜ, —>Elektrik enerjisi için istek katsayısı.
ELEKTRİK ENERJİSİ KAYIPLARI, Kullanılan makine ve cihazlarda, tüketilen elektrik enerjisinin istenmeyen enerji şekillerine dönüşen kısımları. Elektrik motorlarından istenilen mekanik enerji olduğu halde, elektrik enerjisinin bir bölümü, sürtünme ve ısı gibi istenmeyen enerji şekillerine, aydınlatma lambalarında ise; istenilen ışık enerjisi olduğu halde lambaya verilen elektrik enerjisinin büyük bir bölümü ısı enerjisine döşünür ve elektrik enerjisi kayıplarını teşkil eder.
ELEKTRİK ENERJİSİ KULLANMA SÜRESİ, Bir enerji santralında bir yılda üretilen elektrik enerjisinin, santralın tepe gücüne (puant gücü) bölünmesi ile bulunan süre.
ELEKTRİK ENERJİSİ ÖLÇÜ VE/VEYA KUMANDA MERKEZLERİ, Bünyesinde güç transformatörü bulunmayan elektrik enerjisi bağlama (şalt) tesisleri. Bunlar ayırıcı ve kesici veya yalnız ayırıcı bulunan ya da aynı biçimdeki ölçü yapılmayan bağlama tesisleri de olabilir.
ELEKTRİK ENERJİSİ TEMİNİNDE BAĞLI GÜÇ, Elektrik enerjisi tüketicisinin bir şebeke veya şebeke bölümüne bağlı elektrikle çalışan tüm cihazlarının toplam gücü.
ELEKTRİK ENERJİSİ TEMİNİNDE GÜÇ YOĞUNLUĞU, Elektrik enerjisi şebekelerinde yüklenme derecesi farklı hat bölümlerinde, aynı zamanda çekilen yüklerin hesaplanmasında kullanılan katsayı. şebekelerdeki bağlı güçler (tüketiciler) belli ise güç yoğunluğu kullanılmaz. Bağlı güç —> Eşzamanlılık katsayısı ile çarpılarak yük hesabı yapılır.
ELEKTRİK ENERJİSİ TEMİNİNDE KURULU GÜÇ, Bir sistemi besleyen kurulu makinelerin (elektrik üreten makineler) anma güçlerinin toplamı.
ELEKTRİK ENERJİSİ TÜKETİM TESİSLERİ, Dağıtım şebekeleri veya enerji iletim hatları vasıtası ile şahıslara ya da kuruluşlara ait tesisleri elektrik enerjisi ile beslemek için kurulan transformatör tesisleri. Bunlardan bir fabrika, benzin istasyonu, sulama pompa tesisi vb. bağımsız tesislere elektrik enerjisi sağlamak için kurulanlar, tekil tüketim tesisleri diye isimlendirilir. —> Elektrik enerjisi dağıtım şebekeleri.
ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETİM TESİS- LERİ, Elektrik enerjisi üretmek amacı ile kurulan tesisler. Genel olarak bu tesisler enerji santralları olarak da isimlendirilir. Bunlardan su enerjisinden yararlanarak elektrik üretenlere hidrolik santrallar, ısı enerjisinden yararlanarak elektrik üretenlere de termik santrallar denir. Termik santrallardan fosil yakıt, gaz ya da öteki yakıtlardan elde edilen buharla çalışanlarına buharlı santrallar, gaz türbinleri ile elektrik üreten santrallara gaz türbinli gazlar, gazlardan magneto hidrodinamik yöntemle (MHD) elektrik üreten santrallara MHD santrallar, dizel-generatör grupları ile elektrik üreten santrallara dizelli santrallar, nükleer enerjiden yararlanarak elektrik üreten santrallara nükleer santrallar veya atom santralları ve jeotermal kaynaklardan elde edilen buharla elektrik üretilen santrallara da jeotermal santrallar denir.
ELEKTRİKLE ATEŞLEME, Elektrik üreten (manyeto) ateşleme makinesi, elektrikli kapsül, ateşleme kabloları, devre muayene cihazı (galvanometre) vb. ateşleme ile ilgili alet ve edevat kullanılarak yapılan ateşleme.
ELEKTRİKLİ FIRINLAR, Elektrik akımın-dan yararlanılarak cevherin veya metalin ergi-tilmesinde kullanılan (dirençli-, arklı-, indüksi-yonlu-, yüksek frekanslı-) fırınlar. —> şekil
ELEKTRİKLİ KAPLAMA, (Elektrolitik kaplama), Elektrik akımı yardımıyla bir yüzeyin metalle kaplanması işlemi.—> şekil, (Cu SO4) çözeltisi içeren, tipik bir elektrikli kaplama (düzeni) devresi. Metal kaplama işlemi hem iletken yüzeylere (metaller), hem de iletken olmayan yüzeylere (plastik, tahta, deri) uygulanabilir. —> Elektriksiz kaplama, Kaplama, Elektrotipi, Galvanoplasti.
ELEKTRİKSİZ KAPLAMA, Metal, plâstik, tahta, deri vb. malzemelerin denetimli otokatalitik indirgeme yöntemi ile kalın katmanlarla kaplanması işlemi. İletken olmayan yüzeyler, böyle bir işleme alınmadan önce grafitle veya iletken vernikle kaplanarak elektriksiz kaplama ya da buharla kaplama gibi işlemlerle iletken duruma getirlilir. —> Elektrikli kaplama, Kaplama, Elektrotipi.
1944’de A. Brener ve G.E.Riddell tarafından geliştirilen bu yöntemde malzemelerin yüzeyi bakır, nikel, gümüş, altın ve palladyum gibi çeşitli metallerin kimyasal banyolar içinde çökeltilmesi ile kaplanır. Ayna yapımında da aynı işlemden yararlanılır.
ELEKTRİKLİ KALIPLAMA, —> Galvano-plasti.
ELEKTRİKLİ KAPSÜL, İçinde bir direnç teli (resistans), hassas kimyasal patlayıcı bulunan ve ağzı rutubet geçirmez bir madde ile sıkılanmış kovan ve birer ucu kovanın içindeki resistansa bağlı iki ateşleme telinden ibaret detanatör —> şekil. Elektrikli kapsüller tek, seri, paralel ve karışık bağlanarak ateşleme manyetosu veya herhangi bir elektrik üretecinden verilen ceryanla ateşlenir —> şekil. Elektrikli kapsüller kullanma amacına göre adi, gecikmeli (saniyeli ve milli-saniyeli) kapsül olarak imal edilir.
ELEKTRİKLİ LOKOMOTİF, Ocak içinde demiryolu boyunca çekilmiş bir doğru akım enerji hattından aldığı güçle çalışan lokomotif.
ELEKTRİKLİ PARLATMA, Metal bir yüzeyin düzleşmesini sağlayan elektrokimyasal işlem. Metal bir cisim bir elektroliz tepkimesinde anot olarak kullanılarak, üzerindeki pürüzlerin giderilmesi ile yüzeyi düzleştirilir. Elektrikli parlatma, —> Elektrikli Kaplama işleminin tersidir ve elektrolitik parlatma olarak da adlandırılır.
ELEKTRİK METODU, 1) Cevher yataklarında kimyevi değişikliğe uğrayan cevher muhtevasından doğan yeryüzündeki elektriki gerilim farklarının ölçülmesiyle cevherin varlığının saptanmasına yarayan jeofizik maden arama metodu. 2) Formasyonlar veya cevherlerin farklı dirençlerinden dolayı, verilen elektrik akımını farklı geçirmesi esasından hareketle cevherin saptanması esasına dayanan jeofizik maden arama metodu.
ELEKTRİK SONDAJI,—> Jeoelektrik maden arama metotları.
ELEKTROFİLTRE, Bir elektrik alanı içerisinde 0,01-10 mikron iriliğindeki tozları tutmada kullanılan toz ayırma cihazı.
ELEKTROLİT, 1) Metallerin elektrolizle ayrılmasına müsait solüsyon. 2) Elektrik akımı ile ayrılabilen kimyasal bileşik.
Genel anlamda, iyon denen artı ve eksi yüklü parçacıklara ayrışarak, elektrik akımını ileten madde. Artı yüklü iyonlar elektrik devresinin eksi kutbunda (katot), eksi yüklü olanlar ise artı kutbunda (anot) toplanarak boşalır. Elektrolitlerin en iyi bilinen örnekleri, su ya da alkol gibi çözücülerde çözünerek iyonlara ayrılan asitler, bazlar ve tuzlardır. Tuzların birçoğu, örneğin sodyum klorür, herhangi bir çözücü olmadan eridiğinde yine elektrolit gibi davranır. Ayrıca, gümüş iyodur gibi bazı tuzlar katı durumdayken de elektrolit özelliğindedir.
ELEKTROLİTİK BAKIR, —> Yüksek kalite bakır.
ELEKTROLİTİK KAPLAMA, —> Elektrikli kaplama.
ELEKTROLİTİK PARLATMA, —> Elektrikli parlatma.
ELEKTROLİZ, Elektrik akımı yardımıyla, bir sıvı içinde çözünmüş kimyasal bileşiklerin ayrıştırılması işlemi. Bu değişiklik, maddenin elektron vermesinden (yükseltgenme); ya da almasından (indergenme) kaynaklanır. Elektroliz işlemi, elektroliz kabı ya da tankı denen bir aygıt içinde uygulanır. Bu aygıt, çözünerek artı ve eksi yüklü iyonlara ayrılmış bir bileşiğin (—> Elektrolit) içine birbirine değmeyecek biçimde daldırılmış iki elektrottan oluşur. Elektrotlar bir akım kaynağına bağlandığında meydana gelen gerilim (elektriki alan), iyonları karşıt yüklü elektroda (kutup) doğru hareket ettirir. Karşıt kutupta yükünü dengeleyen atom veya moleküller elektrotta çökelir veya elektrolit içindeki moleküllerle yeni reaksiyonlara girer. Yeni reaksiyona girme meyli daha fazladır. Örneğin sofra tuzu içeren elektrolitte anotta klor açığa çıkarken nötr sodyum atomları su moleküllerini etkiliyerek katottan hidrojen açığa çıkmasına sebebolurlar ve elekrolitte sodyumhidroksit oluşur.
Elektroliz konusundaki 1800 yılında Carlisle ve Nicholson,1807 yılında Davy ve 1833 yılında Faraday’ın keşifleri ve, 1887 yılında Arrhenius tarafından geliştirilen iyon teorisi, zamanımızın atom fiziğine temel teşkil etmişlerdir.
ELEKTROMANYETİK SİKLON, —> Santrıfüjlü ayırıcılar.
ELEKTROMETALURJİ, Elektrolitik ve elektrotermik yollarla cevherlerden, konsantre-lerden ve yarı mamullerden metallerin ve alaşımlarının elde edilmesi işlemi. Elektrolitik yöntemde ilk önce cevher, metallerin suda eriyen tuzlarına dönüştürülür; asit ilavesinden sonra elektroliz yolu ile metal unsuru katotdan saf olarak veya tuzlarla muamele edilmiş metal bileşiği elektrik akımı ile eritilerek yine elektrik akımı yardımı ile katotdan metal olarak elde edilir.
Bakır, çinko, kadmiyum, kobalt ,krom, manganez ve nikel gibi metaller çoğunlukla bu yöntemle üretilir. Bazı metaller sulu çözeltilerde yıkanarak zenginleştirilmeden doğrudan indirgenerek elde edilir. Aluminyum, berilyum, kalsiyum, lityum, magnezyum ve sodyum bu yöntemlerle üretilen başlıca metallerdir. Elektrotermik izabe yönteminde metaller ve alaşımları, arklı veya endiksiyonlu elektrik fırınlarında ergitme ve redükleme işlemleri sonucu elde edilirler.
Elektrometalurji terimi, ayrıca çeliğin ve öteki bazı metallerin üretiminde ve arıtılmasında kullanılan —> Elektrikli fırınlar’da gerçekleştirilen elektrotermik işlemleri de kapsar. —> Hidrometalurji, Ergime.
Dostları ilə paylaş: |