REZERV KAYBI, —> Üretim kaybı.
REZERVUAR KAYAÇ, —> Hazne kayaç.
RİCHTER ÖLÇEĞİ, Depremlerin —> Magnitüdünü ölçmede kullanılan deprem ölçü skalası. —> Mercalli ölçeği.
RİJİT BAĞ, 1) İki veya daha fazla sayıda madeni parçalardan imal edilip parçaları pabuçlar vasıtasıyla birbirine sabit olarak bağlanan madeni tahkimat. 2) Rijit tahkimat. 3) Esnemeyen tahkimat.
RİJİT KÖPÜK, İki kimyasal sıvının karıştırılarak püstürtülmesiyle meydana gelen kimyasal reaksiyon sonucunda, köpürerek hacmi 30 misline çıkan ve katılaşma özelliği gösteren köpük maddesi. Rijit köpük tecrit ve takviye maddesi olarak da kullanılır. —> Yüksek genişlemeli köpük.
RİJİT TAHKİMAT, —> Rijit bağ.
RİKEN-GAZDETEKTÖRÜ, Japonyada geliştirilen, su ve CO2 den arındırılmış içinde değişik oranlarda metan bulunan havanın içinden geçen ışığı kırma esasına dayanarak havadaki metan oranını tesbit etmeye yarayan ve elde kullanılan aygıt. Bu aygıtta havada bulunan CO2 oranı da % olarak tesbit edilebilmektedir.
RİMA ELEK, —> Tel örgülü elek.
RİMER, —> Tarama matkabı.
RİSK PRİMİ, —> Libor.
RİTTİNGER KANUNU, Kırma olayını yüzey artışı yönünden ele alan ve kırma için kullanılan faydalı işin, yüzey artışı ile orantılı olduğunu ifade eden prensip. —> Charles genel kırılma kanunu.
ROBOT, 1) Uzaktan kumanda ile kendisine çeşitli işler yaptırıbilen aygıt. 2) Başkasının buyruğu ile iş yapan, kendi akıl ve iradesini kullanamayan kimse (kişi).
ROGAR, 1) Kanalizasyonlarda çeşitli amaçlarla açılan ve zemin düzeyinde bir kapağı bulunan kuyu. 2) Su şebekesinde boruların denetimini kolaylaştırmak veya dağıtım muslukları yerleştirmek amacıyla açılan kuyu. 3) Bir lağım çukurunun üst bölümünde bırakılan bir kapak veya bir metal levhayla kapatılan açıklık. 4) Yeraltı telefon hattı tesisatında içinde en az iki kişinin çalışabileceği büyüklükte yapılmış kuyu biçiminde boşluk.
ROKBİT, —> Taş matkabı.
ROKVEL SERTLİĞİ, Tepe açısı 120½ olan sertleştirilmiş çelik bilye (Rokvel B) bir elmas koninin (Rokvel C) önce 10 ve sonra 150 kg.lık bir yükle sertliği tesbit edilecek malzeme yüzeyine bastırılması sonucunda her iki halde meydana gelen çukurlar arasındaki derinlik farklı ölçülerek tesbit edilen sertlik ölçüsü.
RONDELA, —> Pul.
ROSELTE BAKIRI, Tabii halde bulunan saf bakır.
ROTARİ DELME, —> Dönel delme.
ROTARİ TABLASI, 1) Sondaj makinelerinde motordan nakledilen dönme momentinin tijlere aktarıldığı; kuyudaki takımların manevraları sırasında takımların kuyuya indirildiği veya kuyudan çekildiği veya ilave tijin takıldığı tertibatın bulunduğu tabla. Rotari tablalı makineler genellikle petrol sondajlarında kullanılır. 2) Döner tabla. —> Kelly.
ROTASYONEL KAYMA, —> Şev duraysızlığı.
RÖDAVANS, Ruhsat sahalarının hak sahibi tarafından sözleşme ile özel veya tüzel bir kişiye belirli bir süre için terkedilmesi durumunda; maden ocağının işletilmesini üstlenen özel veya tüzel kişinin; esas ruhsat sahibine istihsal edilen beher ton maden için ödemeyi taahhüt ettiği meblağ.
RÖKONESANS, Bir maden yatağının sınırlarını, uzanımını, değerini ve işletilebilirliğini tayin etmek amacıyla yapılan etüd.
RÖLANTİ, RALANTİ, 1) Bir motorun en düşük devirle çalışma durumu. 2) En düşük tempoyla veya verimle yürümek veya çalışmak.
RÖLE, 1. Bir bobin ve kontaklardan oluşan küçük bir uyarma akımı ile devreyi açmaya, kapamaya yarayan eleman. 2) İki veya daha çok iletim arasında aracılık yapan sistem.
RÖLÖVE, 1) Bir yapıyı, plan kesit ve görünüşleriyle gösteren çizim. 2) Genellikle eski bir sanat eserinin, bir yazıtın çizilerek veya boyanarak yapılmış kopyası.
RÖMORK, Motorlu bir taşıt tarafından çekilen motorsuz taşıt.
RÖMORKÖR, Yedeğinde başka bir taşıt götüren taşıt, özellikle deniz taşıtı.
RÖSET, 1) Dik ve meyilli kuyuların dip ve başlarının veya ara katlarının yatay yollarla maden üretim yerlerine bağlantısını sağlayan yer. 2) İnset. 3) —> Akrosaj.
RUHSAT SINIRI, Bir işletme ruhsatı sınırını topografik ölçüm sonunda yeryüzünde belirleyen çizgi. Bu çizgiden indirilen teorik düzlemin yer küresi çekirdeğine kadar devam ettiği kabul edilir.
RULMAN, —> Bilyeli yatak.
RUTUBET, Nem, yaşlılık.
RUTUBET ORANI, Cevherin veya kömürün içinde bulunan serbest suyun toplam ağırlığa göre ifade edilmesi.
Ocaktan çıkan taşkömürünün rutubeti genellikle % 2,5 civarındadır. Zenginleştirme esnasında elde edilen ince kömür, mikst ve şlam’ın rutubeti ocaktan çıkan kömürün rutubetine göre daha fazladır. Ocaktan çıkan kömüre göre rutubet fazlalığı yıkanmış ince kömürde % 7,7; mikst’te % 14 ve şlam’da % 21 civarında olabilir.
Resimli Madencilik Terimleri Sözlüğü - S
|
SABAN, —> Kazı rendesi.
SABİT BUMLU KAZICI, —> Teleskopik bumlu kazıcı.
SABİT KÜL, —> Kül.
SABİT OLUK, Kendisi yerinde durduğu halde, eğimden yararlanılarak (gravite ile) veya ortasında çekilen bir zincire takılı disklerden faydalanılarak fren yapmak suretiyle taşıma işinde kullanılan oluk.
SABUNTAŞI, Kesif ve sık ince pullu bir talk minerali. Genellikle yeşilimsi gri olup, beyaz, sarımsı ve kırmızı renklerine de rastlanır. Kabuğunun yumru biçiminde olması başlıca özelliğidir. Mineralojide steatit olarak adlandırılan bir magnezyum hidro silikattır.
[ Mg6 (Si8 O20) (OH)4]. Steatit sıkı yapılıdır.
SAC, Kuyu, başaşağı, varagel gibi yerlerin dip, baş ve ara katlarında araba manevrasının yapılmasını sağlayan ince ve yassı çelik parçası.
SACCI, Varagel, vinç ve kuyuların baş ve diplerinde arabaları halata kancalamak, kafese yerleştirilmesini ve buralardaki araba manevralarını elle veya mekanik olarak sağlamakla görevli kişi. Bu kişi çancılık (işaretleşme) görevini de yapar.
SAF ALÜMİNYUM, Etinorma göre, % 99,0-99,7 Al ihtiva eden, piyasada 14-16 kg’lık külçe veya 650-750 kg’lık T İngot şeklinde satılan alüminyum malzeme. Saflık derecesine göre Fe, Si, Cu gibi empüriteler değişik oranlarda bünyesinde mevcut olup, mesela % 99,5 Al ihtiva eden saf alüminyumda maksimum Fe muhtevası % 0,40, Si muhtevası % 0,25’tir. Fe/Si oranı 1/2 olan saf alüminyum (Al>%99,5), elektrik iletkeni olarak kullanılır ve bunun beynelmilel adı E.C. grade Al’dur.
SAFİR, —> Alumin. —> Gökyakut.
SAĞLAM DOLGU, Mermer madenciliğinde, taş boşluklarına, esas oluşumun direncine yakın direnci olan bir malzemenin dolması.
SAHANLIK, 1) Kuyularda ve kelebelerde merdiven başlarında ya da bir merdivenden diğerine geçiş yerinde hem emniyeti sağlamak ve hem de dinlenme imkanı vermek için yapılan küçük (döşeme) platform. 2) Yapılarda ve büyük taşıtlarda kapı önünde, merdiven başlarında ya da ortasında bulunan genişçe yer.
SALAMURA, 1) Deniz suyundan —> Tuzla-larda ham tuz elde edilmesinden sonra arta kalan ve bileşiminde sodyum, potasyum, mağnezyum klorürler, sülfatlar ve bromür bulunan sıvı. 2) İçinde et, balık, sebze v.b. yiyecekleri saklamak için hazırlanmış su veya bu suyun içinde saklanmış yiyecek.
SALBAND, Cevher kontağındaki ince ve kilitli kısım.
SALGI, Kablo ile kablonun iki askı noktasını birleştiren doğru arasındaki en büyük düşey uzaklık.
SALLANTILI MASA, —> Sarsıntılı tabla.
SALLANTILI OLUK, 1) Zincirlerle veya çelik halatlarla tavana asılı veya tekerler üzerine yerleştirilmiş olup, eksantrik hareketler sağlayan ve böylece ileri hareketi yavaş, geri hareketi hızlı olan bir tahrik motoru ile teçhiz edilmiş meyli az başyukarılarda veya ayaklarda kömürü, cevheri veya taşı oluk içinde kaydırarak nakletmek için kullanılan mekanik düzen. 2) Sarsıntılı besleyici
SALMASRTA, Pompa piston kolu, sondaj ve su başlığı, buhar makinesi pistonu, buhar türbini vb. makine parçalarının ortak özelliği olan, duran bir kısım ile hareket eden mil veya aks çevresinde sıvı, buhar, basınçlı hava veya gazın kesin olarak sızmaması için özel hazırlanmış bir veya birkaç parçadan oluşan sızdırmazlık elemanı. Kendir, pamuk, grafitli amyant, lastik, deri vb. maddelerden imal edilir. Yağ ve sıvı sızdırmasını önlemek için kullanılanları keçe diye adlandırılır.
SANAYİ DEVRİMİ, İtici gücü kömür ve demir cevheri ve dolayısıyla bunlardan elde edilen buhar enerjisi ve demir-çelik olan sınai aşama. Buhar enerjisi lokomotif ve buharlı gemilerde kullanılarak kara ve deniz ticaretine ivme kazandırmış, kömür ve demir cevherinden elde edilen demir-çelik, savaş sanayiini geliştirmiştir. Sanayi devrimi 18. yüzyılın ikinci yarısıyla, 19. yüzyılın ilk yılları arasında cereyan etmiş, önce İngiltere’de başlamış ve sonra da Belçika, Almanya ve Fransa’ya yayılmıştır.Sanayi devriminin özellikleri ise özetle şunlardır :
a- Sınai üretimde atölye tipi üretimden fabrika üretimine geçilmesi ve mekanik gücün üretimde payının artması,
b- Yeni buluşlar yardımıyla yeni enerji kaynaklarının sanayide kullanımının yaygınlaştırılması (Buhar enerjisi ve buhar makinesi)
c- İş bölümünün gelişmesi
d- Tarım sektöründe de sınai üretimde meydana gelen artışa paralel olarak üretimin gelişmesiyle birlikte ekonomik büyümenin hızlanması,
e- Üretim artışının sonucu “pazar arama” sorununun çıkması ve böylece ülkeler arası pazar ele geçirme mücadelesinin başlaması,
f- Avrupa’da ülke yönetiminde söz sahibi olan aristokrasinin yerini, zenginleşen sanayi burjuvasının alma mücadelesi.
Kömür yataklarına sahip olan ülkelerin, bugün aynı zamanda gelişmiş birer ülke olmaları bir tesadüf değildir. Sanayi devrimini gerçekleştirebilen ülkeler ile, zengin kömür rezervlerine sahip ülkeler arasında belirgin bir paralellik vardır.
SANAYİ ELMASI, Sondajlarda, parlatma ve kesme işlerinde kullanılan, ziynet eşyası olmaya müsait olmayan siyah elmas. Ballas, karbonado, boartz, kongo diye isimlendirilen elmaslar.
SANİYELİ FİTİL, 1) Dış yapısı çeşitli renklerde, özü de kara barut denilen yanıcı madde ile dolu olan ateşleme fitili. Saniyeli fitil 1 cm/saniye süratle yanar. Bu fitilleri yakmak için rüzgar kibriti, çakmak veya sigara kullanılır. Bunların muayeneleri, yakmak ve yanış süratini ölçmek suretiyle yapılır. 2) Emniyet fitili.
SANİYELİ KAPSÜL, Gecikmeli (tavikli) kapsül. Saniyeli kapsülde alev alıcı hassas madde ile primer ecza arasında bir geciktirme elemanı bulunur. Geciktirme elemanının uzunluğu gecikme süresine göre ayarlıdır ve kademeler arasındaki zaman aralığı 1/2 saniyedir. —> Kapsül.
SANTRIFÜJLÜ AYIRICILAR, Küçük katı tanelerin akışkan ortam yani sıvı içinde (ağır ortam veya su) santrıfüj kuvveti uygulayarak çökelme ve ayırma hızlarını ve buna bağlı olarak kapasiteyi arttırmak üzere geliştirilmiş cevher ve kömür zenginleştirme üniteleri. Eşit hacimli, biri yoğunluğu fazla diğeri yoğunluğu az iki tanecik ele alındığında; yoğunluğu az tanecik için negatif (-), yoğunluğu fazla tanecik için pozitif (+), santrifüj kuvvet ortaya çıktığından yoğunluğu fazla tanecik için negatif santrıfüj kuvveti yoğunluğu az olan taneciği ayırma hücresinin merkezine, santrıfüj kuvveti ise; yoğunluğu fazla olan taneciği ayırma hücresinin duvarlarına (cidarına) doğru iterek taneciklerin birbirinden ayrılmaları sağlanmış olur.
İlk olarak 1950’li yıllarda uygulamaya sokulan akışkan ortam kömür zenginleştirme ünitelerinin yaygın olarak kullanılanları; —> DSM (Ağır ortam) siklonları, Vorsyl ayırıcısı, Dynawhirlpool (santrıfüj fırlatıcı) ayırıcısı, Tri-flo (üç akım) ayırıcısı, Otojen siklon (su siklonu)dur.
SANTRİFÜJ DOLGU, Madenin alınmasıyla hasıl olan veya herhangi bir boşluğa dolgu malzemesinin bir makine vasıtasıyla santrifüj kuvvetten yararlanılarak fırlatılması suretiyle yapılan dolgu.
SANTRİFÜJ PERVANE, —> Radyal. Vantilatör.
SANTRİFÜJ RAMBLE, —> Santrifüj dolgu.
SANTRİFÜJ TULUMBA, Merkezkaç kuvvet etkisi ile bir akışkanı basan, türbin tipi tulumba.
SAPAN, 1) Vinçle malzeme yükleyip boşaltmakta kullanılan iki ucuna göz yapılmış halat. 2) Varagel ve vinçlerde koşum takımına bağlı olup, vinçteki katarın üzerinden geçerek öndeki vagonun ön halkasına takılmak üzere hazırlanmış halat ve kanca. 3) Emniyet halatı. Vinçteki katarın çekilen tarafındaki araba kancasına koçboynuzu kanca, diğer tarafındaki araba kancasına da sapanın kancası takılmak suretiyle vinç nakliyatının kanca kesilmelerine karşı daha emniyetli bir şekilde yürütülmesi sağlanır.
SAPLAMA, 1) İki ucuna diş açılmış olup somun takılabilen mil şeklinde başsız cıvata. 2) Madeni tahkimatlar arasında irtibatı sağlayan ve sıktırma ile birlikte kullanılan mil. 3) Tayrot.
SAPMA, 1) Belirli bir yönde açılmakta olan sondajın yerçekimi, formasyon yatımı, arızalar, direnç farkları, vibrasyon, matkap baskısı vb. sebeplerle ilk verilen belirli yönden ayrılması. Esas yön ile sapan takımın yönü arasındaki açıya “Sapma açısı” denir. 2) Serbest bir mıknatıslı iğnenin denge konumunda iken gösterdiği doğrultudan geçen düşey düzlemle, bulunulan noktanın meridyen düzlemi arasındaki açı (manyetik sapma). 3) İnhiraf.
SAPTIRMA, Sondaj kuyusunun özel düzenlerle istenilen yöne yöneltilmesi. —> Sapma.
SARI PASTA, Uranyumlu cevherden hidrometalurjik yöntemle üretilmiş % 65 ila 85 U3O8 muhtevalı uranyum konsantresi. Konsantrenin kimyasal formülü çöktürücüye göre amonyumdiuranat veya magnezyumdiu-ranat olabilir. Bir ara ürün olan sarı pastanın kimyasal yöntemlerle arıtılmasıyla nükleer yakıt üretilir.
SARI ZIRNIK, Bir arsenik minerali olan limon rengindeki orpimene (As2 S3) halk arasında verilen isim. —> Arsenik.
SARKIT, Mağaraların tavanlarından sızan ve içinde erimiş kahlsiyum bikorbonat bulunan sular, damlalar halinde düşerken, CO2’nin uçması ile geriye kalan CaCO3’ın mağaranın tavanında çökelmesi sonucu meydana gelen kayaç oluşumu. Buna karşılık mağaranın tabanında oluşan kayaca da dikit denir.
SARMA, 1) Galeri tahkimatında, tahkimat profillerini irtibatlayan ve galerinin uzun eksenine paralel olarak konulan tahkimat direği. 2) Ayak tahkimatında, alına dik veya paralel vaziyette konulup altından iki veya üç ağaç çatal direk veya madeni direkle takviye edilen ağaç veya madeni direk. Ayak tahkimatında genellikle direk tasarrufu sağlamak için yarım daire kesitli ağaç direkler sarma olarak kullanılır. Emniyet ve tavana iyi intibak bakımından, sarmaların kesilmiş düzlem yüzeyleri tavana yerleştirilir.
SARNIÇLI VAGON, Ocakta çalışan makinelere (sulu delik delme vb.) su temini için üzerine su haznesi monte edilmiş vagon.
SARSAK, —> Sarsıntılı tabla.
SARSINTILI BESLEYİCİ, —> Sallantılı oluk.
SARSINTILI ELEK, Bir kasa içerisine yerleştirilmiş eleğin kasa ağırlık merkezine, merkezi olarak yerleştirilmiş bir tahrik düzeninin eksantrik hareket etmesi suretiyle, üzerine verilen malzemenin elenerek tane boyutlarına göre tasnifini sağlayan tesis ünitesi.
SARSINTILI TABLA, 1) Genellikle yatay düzleme göre iki yönde meyilli olan ve gövdesiye yatay yönde karşılıklı küçük darbelerle sarsıntı verilerek üzerine üst kısmından besleme yapılması suretiyle ağır parçaların tabla yüzeyindeki yatay çıtalar arasında seyretmesi, hafif parçaların da yukarıdan aşağıya verilen su akımı ile çıtalar üzerinden akmasını sağlayan düzen. Sarsıntılı tablada ayırma prensibi, aynı tane iriliğine getirilmiş malzemenin yoğunluk farkından istifade esasına dayanır. 2) Sallantılı masa. 3) Sarsak.
SATILABİLİR, Maden ocağından çıkarılan tuvönan madenden ekonomik bakımdan değerlendirilemeyen maddeler ayrıldıktan sonra geri kalan kısım.
Kömür madenciliğinde üretilen tuvönan kömürlerden krible ve krible taşı ayrıldıktan sonra geri kalan kısım zenginleştirmeye tabi tutularak kömür, mikst ve şist olarak ayrılır.
Zenginleştirme sonucu elde edilen kömürler de tane büyüklüklüklerine göre + 50 krible (iri kömür, parça kömür), 18-50 ceviz, 10-18 fındık, 0,5-10 ince kömür, 0-0,5 şlam adı altında tasnif edilir.
Bunlardan krible + Ceviz + Fındık + İnce kömür + Mikst + Şlam = satılabilir kömür miktarını, krible taşı + şist = artığı teşkil eder. Linyit madenciliğinde 10, 18 veya 30 mm elek altı kömürlere toz, elek üstü kömürlere de parça kömür denir.
Normal olarak satılabilir sayılan şlam ve mikst kalorifik değer dikkate alınıp hesabi olarak lave kömür veya taşkömürü eşdeğerine dönüştürülür.
SATILABİLİR KÖMÜR, —> Satılabilir.
SATILAN MALLARIN MALİYET UNSURLARI, İşçi ücretleri ve diğer sosyal yardım giderleri, enerji-akaryakıt, patlayıcı madde, yedek parça, malzeme bedelleri; makine tamir-bakım ve kiraları; taşaron ücretleri gibi madenin istihracı ve satılabilir (evsafa) hale getirilmesine kadar geçen safhadaki tüm doğrudan maliyet giderleri ile maden işletmesinde kurulu ve mevcut olup ruhsat sahibinin bilançosunda kayıtlı tüm tesis, demirbaş, bina, yol, kuyu, galeri, makine-teçhizat ve diğer aktif değerlerin yasal ve teknik esaslara uygun amortisman giderleri ve itfa bedelleri.
SATILIK, Kömür madenciliğinde satılabilir üretimi yapan kuruluşun kendi tükettiği kömür, satılabilir üretimden düşüldükten sonra geri kalan miktar.
Kömürden gayri madenlerde ise, satılabilir kavramı için satılık deyimi kullanılır.
SATIŞ GİDERLERİ, Cevherin ham veya işlenmiş olarak satışa konulması halinde, satış mahalline kadar olan taşıma, yükleme, boşaltma, stoklama, liman ve istasyon giderleri; verilen komisyonlar, satış elemanlarının ücret ve yollukları, analiz ve hakem ücretleri; tahsilat masrafları gibi doğrudan satışın gerçekleştirilmesi ile ilgili masraflar.
SATİN SPAT, Lifli ve ipek görünüşlü kalsit (CaCO3). —> Kalsit.
SATRE, —> Yerüstü patlayıcı madde deposu.
SAVAK, 1) Bir barajın fazla suyunu boşaltmaya yarayan sistem. 2) Bir kanaldan akan suyun yönünü değiştirmek veya fazlasını akıtmak veya debisini tesbit etmek için uygulanan düzen. Ölçü yapmakta kullanılan savak, kanalın önüne veya herhangi bir yerine düz bir set şeklinde yerleştirildiği gibi, bu setin üst kenar ortasına ter yamuk, V şekli veya dikdörtgen şeklinde bir boşluk açılarak da yerleştirilebilir. Düz savağın üstünden veya savaktaki kesitten taşan suyun akış şeklinden ölçüler alınarak her duruma göre özel bir formülle, taşan su debisi hesaplanır.
SAVURMA DÖKÜM, Metalin katılaşması sırasında merkezkaç kuvvetin etkisiyle gözenekliliği kalmayan hafif yapılı dönel parçaların elde edilmesinde kullanılan döküm usûlu. Bu metodun uygulanmasıyla dökme demir borular, motor silindirleri için dökme demir gömlekler, silindir şeklinde yatak parçaları, bilezik ve bronzdan kuzineler yapılır. Dönme hareketi yapan kalıp, genellikle metalik bir kokilden ibarettir. Geniş çaplı boruların yapımında ise kum kalıp kullanılır. 2) Düşey merkezkaç döküm. 3) Yatay merkezkaç döküm.
SAVRULMA, Bir atımdan sonra serbest hale gelen malzemenin dağılımı.
SAYDAM, 1) Işığı büyük ölçüde düzgün geçiren cisim. 2) Şeffaf. 3) Transparent.
SAYDAM KIYMETLİ TAŞLAR, Parlaklığı, sertliği ve renkleri ile göze çarpan, bir çoğunun bileşimi aluminyum, berilyum ve magnezyum oksit, bir kısmı da silisyum dioksit ihtiva eden mücevher taşları. Saydam kıymetli taşların bazıları birbirlerine benzerler. Bunlar sadece renklerinin değişik olmasıyla ayrılırlar (yakutla safir gibi) saydamlık, çatlak olmaması, renk ve ebat bunların değerlendirilmesinde ölçülerdir.
Zümrüt (Al2O3), krizoberil (BeO.Al2O3), akvamarin (3BeO.Al2O3.B6SiO2), korendon mineralleri (aluminyum oksidin (Al2O3) nadir bulunan mineralleri) topaz [(F1OH)2 Al2SiO4)] grenatlar [ R”3 R2"’ (SiO4)3], spadümen (LiAl Si2O6), zirkon (Zr SiO3), turmalin [R9 Al3 (B.OH)2 Si4O19], spinel (Mg Al2O4), —> Kuars (SiO2) kristalin kuars, kuarsın kıymetli taşları saydam kıymetli taşlar olarak sayılabilmektedir.
SAYMA ÇUBUKLARI, Uzunluk ölçmelerinde kaç şerit boyunda ölçü yapıldığını saymak için kullanılan özel çubuklar. Uzunlukları 30-40 cm olup, birer uçları halka şeklindedir. Bir çemberde 15-20 adet çubuk bulunur.
SAYMONS KIRICISI, Ara kırma aşamasında kullanılan, konik yüzeyleri daha yatık, daha küçük boyutlu, bir nevi konik kırıcı. —> Şekil.
SCORİA,—> Pomza taşı.
SEALE DAMAR, Çelik halattaki damarı teşkil eden dış sıradaki tel sayısının, bir alt sıradaki tel sayısına eşit olduğu yapım düzeni.—> Şekil.SEALE - FİLLER DAMAR, Bir çelik halat terimi olup, —> Filler damarından farklı olarak, dolgu telleri iki ayrı sırada olan kalın tellerin bir merkez teli üzerine değil, aynı sayıda sıra teli üzerine oturması şeklinde yapılan düzen.
SECURİT CAM, Tavlama yoluyla elde edilen, tescil ettirilmiş, —> Emniyet camı.
SEDEF CİLA, Kolay dilinebilen (teflik edilen) ve saydam minerallerde bulunan, sedef görünümü veren cila. Bu görünüm. Bu cila mika, jips vb. minerallerde vardır.—> Minerallerin parlaklığı.
SEDİMAN, 1) Sondajlarda karot alınmayan veya alınamayan durumlarda sirkülasyon suyu veya sondaj çamuru ile çıkan kırıntıların numune olarak toplanmış kısımları. 2) Tortul kayaçları meydana getiren tanecikler.
SEDİMANTASYON, Sıvı veya gaz ortamında, katı maddelerin belirli bir zaman içinde çökmesi.
SEDİMANTER MADEN YATAKLARI, —> Tortul maden yatakları.
SEDİMENTER PETROLOJİSİ,—> Sedimentoloji.
SEDİMANTER SEPİYOLİT, —> Lületaşı.
SEDİMENTOLOJİ, Tortulbilim olarak da bilinir. Tortul kayaçların fiziksel ve kimyasal özellikleri ile oluşum süreçlerini (taşınma, birikme, taşlaşma, katmanlaşma) konu edinen bilim dalı. Sedimentoloji çalışmalarının bir amacı da tortul kayaçların oluşumu sırasındaki çevre koşullarının belirlenmesidir. Tortul petrolojisi (sedimenter petroloji), kayaçların mineral içeriği, bileşen parçacıkların dağılımı ve kayaç dokusu gibi özelliklerini inceleyen bir alt disiplindir.—> Petroloji.
SEGER PİRAMİTLERİ, 1) (SK) Alman seramikçisi Hermann August Seger tarafından bulunan (1839-93) ve onun adını taşıyan kenarı 1 cm ve yüksekliği 6 cm olan üçgen piramit biçimindeki kuars, feldispat, demir oksit, kalsiyum karbonat, kaolin, bor oksitleri karışımından yapılmış ısı ölçen alet. Piramitler, ergime noktaları 600½C’dan 2000½C’a kadar yaklaşık olarak 20’şer 20’şer derecelenen bir gam meydana getirir. Seramik sanayiinde bunların yumuşamaları ve ergimeleri gözlenerek fırınlardaki sıcaklığı ayarlamakta kullanılır. 022 numaralı koni 600½C’da 42 numaralı koni 2000½C’da erir. SK-14; 1390½C’ı SK-11; 1310 ½C’ı ifade eder. SK, İngilizce’de P.C.E. ile ifade edilir. 2) Seger konileri.
SEGMAN, 1) —> Karot tutucusu. 2) Pistonlu makinelerde pistona takılan, pistonla silindir arasındaki sızdırmazlığı sağlamaya yarayan çelik parça (çember).
Dostları ilə paylaş: |