HEYELAN SINIFLANDIRILMASI
Çoğunlukla kayma şeklinde olan heyelanlar, bazen de düşme, kayma ve akma hareketleri ile bunların birkaçının birleşimi olarak karışık biçimde olmaktadır. Bu nedenle heyelanları farklı adlar altında ve farklı tiplere ayırarak sınıflandırmak oldukça zordur. Ancak heyelanlar daha etkin olan hareketin tipine göre genel olarak, aşağıdaki şekilde adlandırılmaktadırlar
a. Düşmeler:
Düşmeler, gevşeme veya parçalanma yoluyla, ana kütleden ve zeminden ayrılan bölümlerin ani hereketi olarak tanımlanabilir. Ancak kaya parçaları ile, zemini oluşturan malzemelerin (toprak ve diğer döküntüleri) eğim doğrultusunda hareketi şeklinde görülen bu hareket kaymalardan farklı olarak serbest düşme şeklindedir. Düşme hareketi doğal ve beşeri nedenlere dayanmaktadır.
b. Kaymalar:
Bir yada birkaç yüzey boyunca, kayma direncinin azalmasıyla oluşan heyelanlardır. Doğal olarak kayma sırasında, hareket eden malzemeler birbirleriyle etkileşim halindedirler. Bunun için bu kütleler, belirli ölçüde esas özelliklerine bağlı kalarak bozulmakta, parçalanmakta ve son aşamada akmalara dönüşmektedir.
Düzlemsel Kaymalar:
Bu tip kaymalar genellikle kayan kütlenin jeolojik oluşumuyla ilgilidir. Kayan malzemenin kalınlığı birkaç metre olmasına rağmen, etkiledikleri alan oldukça geniştir. Bu tip heyelanlar hem kaya, hem de kohezyonlu ve kohezyonsuz zeminlerde görülmektedir. Eklemli kayalar, ayrışmaya uğramış yüzey, ana kaya üzerinde geçirimli yamaç örtüsü, taneli zeminler ve şev topuğunun süreksizlik göstermesi kayma ve/veya ayrılma düzlemleri bulunan formasyonlar bu tip kütle hareketlerinin oluşmasına uygun yerlerdir Toprak kaymaları bu tip heyelanlara bir örnektir. Bunlar su ile dolgunlaşan ve kayganlaşan yüzey depolarının veya toprakların, kopma sonucu bulunduğu yamaçlardan aşağılara ve yana doğru kıvamlı bir hamur gibi yer değiştirmesidir. Bunlar yüzeyseldir ve üstteki toprak örtüsünü ve hemen altındaki döküntü örtüsünü ilgilendirmektedir. Bu kaymalar ana kaymalar ile kaba ve ince yüzey malzemelerinin kayması şeklinde olmaktadır.
Dönel Kaymalar:
Kayan malzemenin özelliğinde çok az bir değişmenin olduğu, yada değişmenin hiç görülmediği heyelanlardır. Bunlar en sık görülen heyelan tipidir. Kopma yüzeyleri bir kaşığa benzemektedir. Daha çok yamaç (şev) göçmesi şeklindedir. Kayma sonucunda, hareket eden kütlenin üst kısımları çökerken, alt kısımları yığılma nedeniyle kabarır. Bunun sonucunda üst yüzeylerin geriye doğru olması veya topografik düzensizlik nedeniyle de kaymanın görüldüğü üst kısımlarda yüzey sularının birikmesine bağlı küçük heyelan gölleri oluşabilir. Yamaçların alt kısımlarının akarsular, dağlar veya beşeri etkinlikler sonucu oyulması, göçme şeklindeki bu heyelanların esas nedenidir. Dönel kaymalar daha çok ana kaya ile, ince, kaba yüzey malzemelerinin blok halinde kayması şeklinde görülmektedir. Çoğu zaman dönel kaymanın görüldüğü yerlerde, yamaç topuğundaki malzeme çok ufalandığından, bir toprak veya döküntü akmasına benzer bir görünüm ortaya çıkabilmektedir. Bu oluşum daha çok dolgu yamaçlarda görülmektedir.
c. Akmalar:
Daha çok yamaç döküntüsü, ayrışmış malzemeler, kumlar ve sıkışmamış yüzey formasyonları gibi, gevşek malzemenin ıslak yada kuru zemin üzerindeki yer değiştirmesi, akma hareketi olarak tanımlanmaktadır. Bu tür hareketin esas nedeni; boşluk suyu basıncının doğmasına neden olan ve kayma direncini azaltan sudur. Nitekim akmalar genellikle kuvvetli sağanaklarsırasında veya sonrasında, ortaya çıkmaktadır. Kaynak suları, donmuş zeminlerin ani çözülmesi gibi, diğer bazı etkenler de, yamaç malzemelerinin harekete geçmesine yani bu tip heyelanlara neden olabilmektedir
Zemin Akmaları:
Genel olarak, içinde belli miktarda su bulunduran, kaba ve ince yüzey malzemeleri az eğimli yamaçlarda kayma, çok eğimli yamaçlarda ise akma hareketi göstermektedir. Bu hareketlere toprak sünmesi de denilmektedir. Zemin akmaları genellikle döküntü ve toprak akmaları olarak iki başlık altında incelenmektedir
Döküntü Akmaları:
Hareket eden malzeme yamacın yukarı kısımlarında iri, aşağı
kısımlarında ise daha küçük parçalara ayrılmış durumdadır ve hareket aşağı kısımlarda, yukarı kısımlardakine göre daha yavaştır. Döküntü akmaları şeklindeki heyelanlar, genellikle şiddetli yağışlara veya donmuş zeminin ani çözülmesine bağlı olarak, üzerindeki bitki örtüsünün çeşitli nedenlerle yok olduğu, ama, toprak tabakasının kalın olduğu yamaçlarda görülür. Daha çok çamur akıntıları şeklinde görülen bazı yayınlarda; döküntü akıntılarının tamamı çamur akıntıları olarak adlandırılır, bu heyelanlar çok önemli ekolojik ve çevresel sorunlara neden olmaktadır.
Toprak Akmaları: Çoğunlukla plastik yada çok ince taneli organik malzemelere bağlı olarak oluşur. Yamacın doğal dengesinin, suyla doygunluk ve boşluk suyu basıncının artması sonucu bozulmasıyla ortaya çıkan bu hareketin hızı, yamacın üst kısımlarından aşağı kısımlarına doğru azalmaktadır (Lös akması, kil akması, kum akması vb. ).
ç. Solüflüksiyon:
Soğuk mevsimde donan, sıcak mevsimde çözülen yüzeysel zemin katmanlarının, çok eğimli olmayan geçirimsiz özellikteki kayalardan oluşan ve yamaçlar üzerinde görülen yüzey üzerindeki hareketidir.
d. Kaya düşmesi:
Dağlık alanlarda, dik yamaçlardan kopan iri blokların ve büyük kaya parçalarının, koptukları yerden aşağılara doğru düşmesidir. Genellikle korniş şekilde olan ve altında daha yumuşak dolgular bulunan tabakalarda görülür. Altında gevşek tüfler bulunan bazalt akıntıları
veya killi bir tabaka üzerinde bulunan kalker tabakalarının oluşturduğu kornişler, kaya düşmesi olayının sık görüldüğü yerlerdir. Bunlar özelikle ilkbahar aylarındaki şiddetli donma-çözülme ve güneşlenmenin etkisiyle büyüyerek kayaların parçalanmasına ve yamaç aşağı düşmesine neden olurlar.
e. Çamur Akıntıları:
Su ile doygun hale gelmiş yüzey malzemelerinin, oldukça hızlı bir biçimde eğim doğrultusunda vadileri izleyerek aşağılara doğru akmasıdır. Kurak ve yarı kurak bölgelerde görülen akıntıdır. Akıntılar çamur şeklindedir. Ancak oluşum nedenlerine göre bunların içinde birkaç ton ağırlığında olan kaya parçaları da bulunabilmektedir. Yamaçların dik olması, ıslanınca kayganlaşan formasyonların (özellikle killi) bulunması, sağanak şeklindeki şiddetli yağışlar ve bitki örtüsünün zayıf olması, çamur akıntılarının oluşması ve şiddeti üzerinde doğrudan etkili olan faktörlerdir.
f. Karmaşık heyelanlar:
Doğal olarak, heyelanlar, klimatolojik-meteorolojik ve jeomorfolojik-jeolojik koşullar ve yamacın farklı malzemelerden oluşması nedeniyle hareket sürecinde birden fazla türde görülmektedir. Yani düşme kayma veya akma şeklinde olan heyelan, bir süre sonra aynı anda iki veya üç hareket şeklinde de görülebilmektedir. Böylece heyelanlar, çeşitli aşamalarda değişik hareket tipinde olabilmektedir. Heyelanların çoğu karmaşık türdendir. Zaten bir heyelanın tek ve kesin bir nedene bağlanması hemen hemen imkansızdır. Çünkü, bir çok neden, aynı anda devrededir. Karmaşık heyelanlar daha geniş bir alanı etkilediğinden, diğer heyelanlara göre çevreye daha büyük zararlar vermekte, ekolojik dengenin bozulmasına, büyük boyutta mal ve can kayıplarına neden olmaktadır.
Bazı yayınlarda yukarıda kısaca bilgi verilen düşme, kayma, akma ve karmaşık heyelanlardan başka, yuvarlanma ve yanal yayılma tipi heyelanlardan da söz edilmektedir.
Yuvarlanma tipi hareketler, ana kaya yuvarlanması ile kaba ve ince malzemelerden oluşan toprak yuvarlanmaları şeklinde olmaktadır.
Yanal yayılma heyelan tipinde ise, ana kaya yanal yönde hareket ettiği gibi kaba ve ince malzemelerden oluşan toprakta yanal yönde hareket etmektedir.
HEYELANIN OLUŞUMU
Heyelanlar gerek doğal gerekse suni faktörlerin etkisi altında meydana gelebilirler. Bölgenin jeolojik tarihçesi ve insan aktivitesi sonucu, bölgede meydana gelen değişiklikler şevlerin dayanımının bozulmasına etki eder. Şev stabilitesine etki eden birincil faktör yer çekimi etkisidir. Heyelana uğrayan birimler diğer ana ve tali etkilerin de yardımıyla yerçekimi kuvvetinin etkisi altında hareket ederler. Yerçekimi kuvveti, şev üzerinde gravite kuvveti ile aynı yönde davranış gösterir. Heyelanlar tipik olarak aşırı yağış, ani kar erimeleri, bitki örtüsü tahribatı ve yoğun sismik aktiviteler ile hareketlenir. Heyelanlar tek bir hareket şeklinde meydana gelebildikleri gibi küçük ölçekli birden fazla heyelan aynı anda hareket ederek büyük ölçekte bir hareket meydana getirebilmektedir. Özellikle küçük ölçekli oturmaların meydana getirdiği çatlak sistemleri yağışlı havalarda zeminin suya doygun hale gelmesine yol açmakta, böylece geniş ölçekli bir heyelan kütlesi içerisinde daha küçük ölçekli heyelanlar oluşmaktadır. Su, yamaçta bulunan örtüyü oluşturan elemanlar arasına sızarak, gevşemeye, yumuşamaya yol açar ve bu sayede yamaç örtüsü yamaç aşağı hareket etmek için daha
uygun bir özellik kazanır. Yamaçtaki kütle bünyesinde bulunan sudan daha fazla miktarda su alınca dengede kalamadığından yamaç aşağı hareket eder. Az çatlaklı kalker, andezit, mermer, bazalt gibi ana kayalar ve geçirimsiz killi tabakalar heyelanın etkisini çoğaltmaktadır.
HEYELANIN ETKİLER
a. İnsan kaybı : İnsanların yerleşim birimlerinde veya yol güzergahlarında heyelan kütlesi altında kalarak ölmeleri
b. Hayvan kaybı : Hayvanların heyelan kütlesi altında kalarak telef olması.
c. Tarımsal Hasar : Tarla, bağ ve bahçeler ile içlerinde ekili bulunan ağaç ve bitkiler heyelanla sökülerek yamaç aşağı taşınabilir. Bu sırada toprak karıştığı için bitki toprak ilişkileri bozulmakta, otsu bitkilerin toprağa karışmasıyla verimsiz materyallere dönüşmektedir. Bunun sonucunda hem ürünler heyelan kütlesi altında kalır, hem de tarımsal verimsizlik ortaya çıkar.
ç. Toprak kaybı : Heyelanlarla yamaç aşağı kayan kütlenin önemli bir kısmı da topraktır. Tarım topraklarının bu şekilde taşınmış olması, uzun süreli bir tarımsal verim düşüklüğüne yol açar.
d. Mesken hasarları : Yerleşim merkezlerinde olan heyelanlar, meskenlerin kısmen yada tamamen hasara uğramasına neden olur.
e. Ulaşım ve Nakliyenin engellenmesi : Toprak kayması sonucunda karayolları ve demiryollarının kapanmasıyla hem heyelan bölgesine gönderilen yardımlar engellenir, hem de ulaşım ve taşımacılık engellenerek ülke ekonomisi zarara uğrar.
HEYELAN ESNASINDA YAPILMASI GEREKENLER:
a. Kapalı bir odada iseniz ve konuttan dışarı çıkmak için yeterli vaktiniz yok ise onutun en az etkilenebilecek köşesinde (hareketin kaynağından uzak) sağlam eşyalar arasına saklanın. Harekete karşın sabit ve güvenli bir noktaya sıkıca tutunun ve hareket sona erinceye kadar yerinizden kımıldamayın.
b. Açık alanda iseniz, toprak kaymasının meydana geldiği bölgeden acil bir şekilde yukarı kotlara doğru uzaklaşın. Çamur veya moloz akmasından kaçabilecek zamanınız yoksa kalkan görevi yapacak, sağlamlığına güvendiğiniz cisimlerin arkasına saklanın ve mutlak surette başınızın ve vücudunuzun hassas kemiklerini koruyun.
c. Açık alanda heyelanı önceden fark ettiyseniz çevrenizde bulunanlara, bağırarak, var ise düdük çalarak, diğer ses çıkaracak şeyleri kullanarak mutlaka uyarın.
ç. Kapalı bir yerdeyseniz başınızı kollarınızın arasına alın ve dizlerinizi karnınıza çekip (cenin pozisyonunda) bekleyin.
d. Toprak altında kaldıysanız gücünüzü fazla sarf etmeyin, çırpınmayın, çevrenizden sesler duymadıkça bağırmayın (kurtarma ekiplerinin gelip sizi kurtarmasını bekleyin çünkü, gücünüzü sarf ettikçe yaşama şansınız azalır).
e. Kapalı bir alanda (oda, kulübe vb. ) kaldıysanız; çevrenizde elektronik cihazlar var ise (radyo,teyp) açık bırakın (kurtarma ekiplerinde bulunan alıcılar yerinizi tespitte kullanılır). Cep telefonunuz var ise size en yakın birilerini arayıp yardım isteyin.
f. En önemlisi hiçbir zaman kurtarılma umudunuzu yitirmeyin.
HEYELAN SONRASINDA YAPILMASI GEREKENLER
a. İlk önce tehlikeli bölgelerden uzaklaşarak kendinizi güvenceye alın.
b. İletişim hatları zarar görmemiş ise bölgenizde meydana gelen afet olayını en yakın idari birimlere haber verin.
c. Her davranışınız ve yardımınızdan önce mutlaka emniyette olduğunuzdan emin olun. Unutmayın ki orada ilerisi için size de ihtiyaç duyulabilir.
ç. Yakınınızda bulunan elektrik, gaz ve su kaynaklarını hemen kapatın. Çevrenizde gaz kaçağı olmadığından emin olun.
d. Yanıcı maddelerle aydınlatma yapmaya çalışmayın.
e. Çevrenizde yaralı veya yardıma muhtaç kişiler olup olmadığını tespit edin. Eğer bilginiz var ise yardım gelene kadar gerekli ilk müdahaleyi yapın. İkincil bir afet olayı meydana gelmemiş ise (yangın, çamur akması gibi) ciddi bir şekilde yaralanmış kimseleri yerlerinden kımıldatmayın.
f. Parçalanmış, kırılmış su ve doğal gaz iletim hatları ile kopan elektrik kablolarının yerlerini tespit edin mümkünse çevrelerine ikaz edici levhalar yerleştirin. Gelen yardım ekiplerini bu tehlikelere karşı uyarın ve yerlerini bulmaları için yardımcı olun.
g. Telefon ve cep telefonu gibi iletişim cihazlarını asgari seviyede kullanın.
ğ. Tehlike arz eden duvarlar, çatılar ve bacalara karşı çevrenizdekileri uyarın ve bu yapıların etrafında dolaşmayın.
h. Radyo ve televizyon gibi iletişim araçları vasıtasıyla size yapılacak ikazları dinleyin ve titizlikle uygulayın.
ı. Cadde ve sokakları acil yardım araçları için mümkün olduğunca boş bırakın.
i. Hasarlı yapılara eşyalarınızı kurtarmak amacıyla kesinlikle girmeyin.
j. Soğukkanlı olun ve sağlık ekipleri gelene kadar yapabileceğiniz basit ilkyardımları siz yapın.
k. Yapılan yiyecek ve içecek gibi yardımları ihtiyacınız kadar alın. Çevrenizde bulunan birçok kişinin sizinle aynı durumda olduğunu unutmayın.
l. Kurtarma ekiplerine yardımcı olun ve yapılan uyarılara mutlaka uyun
ÇIĞ
ÇIĞ: Dağlık, engebeli ve eğimli rüzgar altı yamaçlarda, tabakalaşmış kar örtüsünün vadi tabanına doğru yerçeki etkisiyle hızla kayması olayıdır. (Kar tabakasının iç ve dış kuvvetler etkisi ile yamaç eğimi yönünde gösterdiği akma hareketidir.)
Çığ, ülkemizde özellikle doğu ve güneydoğu bölgelerinde dağlık kesimlerde kış ve ilkbahar mevsimlerinde karşılaştığımız büyük can ve mal kaybına neden olan bir doğal afettir. Meydana gelen her çığ, yüzlerce vatandaşımızın ölümüne sebep olmakta, hayatta kalanların kalplerinde onarılmaz yaralar açmakta ve büyük acılara sebep olmaktadır. Örneğin 1991-1992 kış mevsiminde Güneydoğu Anadolu da meydana gelen çığ olaylarında 384 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Bunun yanında milyarlarca lira maddi zararlar vererek ülke ekonomisini de olumsuz etkilenmiştir.
Böylesine büyük maddi ve manevi yaralar açan çığ felaketini önlemek, neden olacağı can ve mal kaybını en aza indirebilmek için sürekli çalışmak, halkı bu konuda aydınlatmak, hatalı yerleşim ve davranışlardan sakınmalarını Böylece çığın sebep olacağı zararlar azaltılarak yeni kayıpların önlenebileceği gibi ülke ekonomisine büyük darbeler indiren bu felakete karşı halkımız bilinçli davranacaktır.
TÜRKİYE’DEKİ ÇIĞ BÖLGELERİ:
Türkiye’deki çığ olaylarının büyük kısmının ARALIK-MART aylarında, çoğunluğunun Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin dağlık kesimlerinde ve Karadeniz Bölgesinin bazı kesimlerinde meydana geldiği görülmektedir.
Geçmişte yaşanan çığ felaketleri; arazi yapısı, güneşin etkisi ve ARALIK-MART döneminde bölgede esen hakim rüzgarların esme istikametleri ile birlikte değerlendirilerek Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde çığ ihtimali yüksek olan kesimler, Karadeniz bölgesinde: Küre ve Soğanlı Dağları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde: Tecer, Yama, Otluk Beli, Munzur, Karagöl, Palandöken, Kargapazarı, Aras Güneyi, MuşGüneyi, Kavuşşahap, Van Doğusu ve Hakkari Dağları
Değerlendirmelere göre, çığ olaylarının en fazla görüldüğü iller sırasıyla; Bingöl, Tunceli ve Bitlistir. Ölümcül çığ olaylarının büyüklüğü açısından sıralama; Şırnak, Tunceli, Bayburt, Hakkari, Bitlis ve Siirttir.
Yapılan araştırmalara göre ; Doğu, Güneydoğu ve Kuzey Anadolu yerleşim bölgelerinde meydana gelen çığ olayları, can kaybı açısından deprem felaketinden sonra ikinci derecede önem arz eden doğal afet durumundadır
TÜRKİYEDE MEYDANA GELEN ÇIĞLAR
1958 yılından beri Türkiye’de afet kayıtlarına geçmiş 448 adet çığ olayında can kaybı miktarı 850 kişidir. Bu kaybın en çarpıcı örneği; 1991-1992 kış mevsiminde 328 kişinin hayatını kaybetmiş olmasıdır. Çığın sosyal etkisi sadece can kayıplarıyla sınırlı değildir. Çığdan etkilenen alanlardaki maddi kayıpları karşılayamayan insanların bölgeden göç etmesi de sosyal bir sonuçtur. Ekonomik açıdan bakıldığında ise bölgede çığların verdiği hasarların kısa sürede telafi edilememesinin getirdiği zorluk nedeniyle oluşan üretim ve iş gücü kayıpları giderek artmakta ve bazı bölgelerin turizm potansiyeli dahi dolaylı olarak etkilenmektedir.
ÇIĞ BAŞLAMADAN ÖNCE ALINACAK EMNİYET TEDBİRLERİ
Çığ bölgelerindeki bir çok tehlikelerden kaçınılabilir yada bilinen ve uygulanan birkaç basit kuralla çığın etkisi azaltılabilir. Aşağıdaki kurallara, çığ ihtimali olan bölgelerden geçerken bağlı kalınmalıdır.
Malzemenin Ayarlanması :
Bacakların ve kolların serbestliğini sağlamak için personel, buz baltasının bilek halkasını bileğinden çıkarır. Kayakları kullanırken bağlantıları çıkartmayı kolaylaştırmak için gevşetir ve kayak sopası kayışlarını bileklerinden çıkartır. Kayaklar karışabilir, hareketi sınırlar ve kayan karla sürüklenebilir. Kar koşullarının izin verdiği anlarda tehlikeli bölgelere kayaklar taşınarak, yürüyerek emniyetlice geçilir. Kayarken, personel tüm hareketlerini tedbirlice yapar. Silahlar ya çıkarılmalı ya da gevşetilmelidir.
Güzergahların Seçimi :
Personel, çığ yollarını öğrenmeli ve mümkün olduğu sürece tehlikeli eğimlerin etrafından dolaşmalıdır. Tepenin üzerinde hareket edebilir ama asılı kalmış bir pervazın üzerinden geçemez. Bir karışıklığın her iki yamaçta oluşabilecek çığlara neden olabileceği ve dar vadi tabanının kar kütleleri ile dolabileceği V şeklindeki vadilerin tabanı boyunca hareket etmekten sakınmalıdır. Geniş U şeklindeki vadilerin ortaları boyunca ilerlemek daha az tehlikelidir . Çünkü, oluşan çığ, ortadan yürüyen birliklere daha küçük bir tehlike oluşturarak kuvvetini geniş vadi tabanına yaymaya yönelecektir. Personel vadi tabanında bulunan morenler gibi doğal bariyerlerin üzerinden geçmemelidirler. Çünkü, bir kaya bir bariyerle çarpışabilir.
Taktiksel bölgelerin seçimi :
Tehlikeli koşulların var olduğu bölgelerde, savaş pozisyonunun ileri karakolların, komuta yerlerinin, güvenlik unsurlarının, batarya pozisyonlarının, ordugah mevzilerinin ve ileri destek üslerinin yerleri büyük bir dikkatle seçilmelidir.
Hava durumu :
En son hava tahmini, hareketten önce en iyi mevcut kaynaktan elde edilmelidir. Harekat boyunca, havadaki değişim göstergelerine karşı personel uyanık olmalıdır. Ani herhangi bir değişim tehlikeli olabilir.
Çıkma ve inme
Çığ eğimleri çıkılır yada inilirken tercihen kar tabakasının daha az kaymaya meyilli olduğu kayaların kaya tabakalarının ve ağaçların çıkıntı yaptıkları bir hat boyunca personel, düz yukarı tırmanırlar yada aşağı inerler. İleri yada geri travers yapmaktan kaçınılmalıdır. Çünkü kar tabakası parçalara ayrılmış yada karışmış olabilir. Kar birikiminin yerleri olan kayaklar, sel sularının açtığı dere kayakları ve alçak arazi şekillerinden kaçınılır.
İnceleme ve test etme :
Traverslenecek alan mutlaka tehlike işaretleri için daima incelenmelidir. Bir personel, tehlikeli eğime girmeden önce aynı eğim ve görünüşteki küçük bir alanı test etmelidir. Rüzgar bloğu yapılarından kaçınılmalıdır. Çünkü, katılığı hakkında sahte izlenimler verir. Güneşin sebep olduğu gölgelenme incelenmelidir. Eğim üzerine dik düştüğü anda güneş faaliyeti maksimumdur. Emin olmayan bir eğimde, personel, ormanın, rüzgarın aşındırdığı eğimlerin ve arazi bariyerlerinin koruyuculuğunu aramalıdırlar.
Uygun zamanlama :Çığ tehlikesi olan alanlarda hareket eden personel, yerel koşullara ve aşılacak alana bağlı olarak aralarındaki mesafeyi artırırlar. Yalnızca olası en az sayıdaki kişiler o anda bu tehlikeye maruz kalırlar. Eğer bir tehlikeli eğim, derin bir çukur yada dere yatağı traverslenmek zorundaysa ekibin diğer elemanlarına tırmanma ipiyle bağlanmış bir personel eğimi test eder. Görsel temas sağlanır ve eğer gerekliyse ikaz karakolları kurulur yada gözlemciler güzergah boyunca güvenli yerlere yerleştirilir.
Çığ kaytanının kullanılması :
Personel, çığ alanlarında keşif görevindeyken ve özelliklede test için parlakça boyanmış ipin bir ucu (15-20 m. ) gövde çevresine bağlanır ve geride taşınır. Bu parlak renkli çığ ipi, bir güvenlik tedbiridir ve çığ nedeniyle gömülmüş bir elemanın yerini bulmaya ve kurtarmaya yardım eder. Çünkü ip, yüzeyde yada yüzeye yakın bir yerde kalmaya meyillidir.
ÇIĞ TAHMİN USULLERİ
Bugünkü teknolojik ilerlemeye rağmen bir çığın kesin oluşum zamanını belirlemek henüz imkansızdır. Ancak, bu amaçla geliştirilen yöntemler doğrultusunda yapılan çalışmalara çığ olabilecek lokasyonu ve çığ oluşma anının yakın olup olmadığını belirleyebilmek mümkündür. Bu saptama insanların güvenliği açısından çok önemlidir. Bu nedenle, günümüzde bölgesel ve lokal olarak çığ tahmini çalışmaları tüm dünyada sürdürülmektedir.
Çığ tahmini, pratikte çok farklı ölçeklerde çalışıldığında geniş bir hassasiyet yelpazesi ortaya çıkar. Bu hassasiyet, çalışılan yerin mikro ölçekte bir yamaç için duyarlılık tespiti olmasından sinoptik olarak bir dağ kuşağı için yapılan tahmin çalışmalına kadar değişiklik gösterir. Ölçek mikro ölçekten sinoptiğe doğru yaklaştıkça hassasiyet düşer.
Çığ riskinin yüksek olduğu yerlerde, çığ patikalarının bulunduğu yamaçların özelliklerini verecek şekilde yakın bir noktada konumlandırılan kar ve çığ rasat istasyonlarında çok çeşitli ölçümler yapılır. Bu ölçümlerden bazıları; gerçek zamanlı meteorolojik ölçümler ile periyodik olarak 1 veya 2 haftada bir (gerektiğinde daha sık da olabilir) yapılan ve kar örtüsünün özelliklerinin tanımlandığı kar profili alma işlemidir. Eğer gerek duyulursa, bu profil alım işlemi dışındaki tüm bu rasatlar, eller veya otomatik istasyonlar (24 saat boyunca ölçüm yapabilen, ölçüm sonuçlarının manyetik ortamlara kaydedebilen) kullanılarak yapılabilmektedir.
Toplanan tüm veriler, istatistiksel veya sayısal bazlı modellerde kullanılmak ve tutarlı tahminler yapabilmek için bilgisayar ortamında depolanıp analiz edilip uzmanların yorumlarına hazır hale getirilmektedir. Bu son aşama henüz Türkiye`de gerçekleşmemiştir. Çığ üzerine yapılan detaylı çalışmalar ülkemiz için yeni olması ve ölçümü yapacak kurumlar arası sorumluluk paylaşımları halen netleşmediğinden veri elde etmede sıkıntılar doğmaktadır. Örneğin mikro ölçekteki (bir veya birkaç yamacı içeren bir alanda) tahmin çalışmaları sonucunda; çığ riski taşıyan yamaç veya yamaçların tespit edilmesi, farklı seviyelerde tanımlanan kar örtüsünün duyarlılık değerlerinin bulunması, çığ önleme ve/veya insanların uyarılması için gereken kararların verilmesi sağlanır. Bu sonuçlara erişebilmek ve yukarıda kısaca bahsedilen, pratik olarak uygulanan ve tatmin edici sonuçlar veren kar örtüsünün duyarlığı tespiti işlemi bazı yöntemler kullanılarak yapılabilir. Bilindiği gibi kar örtüsü içinde zayıf tabaka olarak isimlendirilen ve kar örtüsünün duyarlılığını bozabilecek tabakalar vardır. Arazide uygulanan tahmin yöntemlerin bir çoğu bu tabakaların varlığını ve özelliklerini tespit etmekte (risk değerlendirmesi) kullanılmaktadırlar.
Dostları ilə paylaş: |