EvliLİkte mutluluğun sirlari


Evlenmenin Gayesi Ne Olmalıdır?



Yüklə 457,15 Kb.
səhifə2/5
tarix27.10.2017
ölçüsü457,15 Kb.
#15853
1   2   3   4   5

Evlenmenin Gayesi Ne Olmalıdır?

Aile kutsal bir yuvadır. Bu kutsiyetin belgesi nikâh­tır. Gayesi belli bir antlaşma ve kutlu bir akittir. Sağ­lıklı bir neslin devamı için nikâh esastır.

Evlenin ve çoğalın muhakkak ki ben kıyamet günü sizin çokluğunuzla diğer ümmetlere öğüneceğim”. (Suyûtî, ed-Dürru’l-mensûr, III,  146)



İdeal nesil yetiştirmek için, İdeal yuvalara ihtiyaç vardır. Aile kutsal bir yuvadır. Bu kutsiyetin belgesi nikâh­tır. Gayesi belli bir antlaşma ve kutlu bir akittir. Sağ­lıklı bir neslin devamı için nikâh esastır. Ve nikâh gözü haramdan en çok saklayan, ırzı en iyi koruyan nikâhtır. Nikâh bedeli olan (Mehir) ise nikâh için şart­tır.

Bu konuda Yüce Allah (Celle Celalühü)Kur’an-ı Keriminde:



Kadınlara mehirlerini cömertçe verin, eğer ondan gönül hoşluğu ile size bir şey bağışlarlarsa onu afiyetle yiyin.”  buyurur. (Nisa: 4/4)

Mehir müessesesi son derece ciddi bir müessese­dir. Kadınların haklarının korunma-sına ve istikballeri­nin garanti edilmesine yönelik bir uygulamadır. Dini­miz, nikâhla olan birleşmeyi bir milletin temeli sayar. Nikâh kuralları içinde olmayan bir araya gelmelere de “sifah” zina der.

İslâm, eşler arasındaki meşru ilişkiyi ibadet kabul eder evlenmek, nafile ibadetler-den daha faziletlidir” der. (Fethül Kadir 3, 98)

Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz, “Mehiri kolay tutun. Zira ağır mehir kadını meşru kılar, ama erkeğin kalbinde ona karşı bir kin ve düşmanlık meydana getirir.” 

Evlenecek eşlerin Allah (Celle Celalüh)’la bir bağı yoksa onlardan doğan nesiller de şuurlu ve dengeli olmaz.

Evlenmedeki gaye, Allah (Celle Celalühü)’ı hoşnut ve Rasulüllah’ı memnun edecek bir nesil yetiştirmektir.

Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz: “Evlenin, çoğalın. Ötede sizin çokluğunuzla iftihar ederim” buyurdular. (Aclûni Keşf'-l Hafâ: 1/318)

Ancak, Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi Vesellem)’in iftihar edeceği bir nesil yoksa o çoğalmanın hiçbir anlamı yoktur.

Başı secdesiz, vicdanı paslı, gözü kanlı bir nesil ile kimse iftihar etmez. Böyle bir nesil Allah (Celle Celalühü)’ı gazaba getirir. Bunların vebali çok, değeri yoktur.

Yapılan duâlar Aspirin gibidir; Gücüne inandığın oran da fayda verir...

Efendimizin iftihar edeceği bir nesil yetiştirmek için evlenen eşler, Cennetin bir misalini, dünyada İken yaşamaya başlar.” (M.F. Gülen)


Gelin ve Damat Olacaklara Örnek Babalardan Örnek Öğütler

Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz;

Ey kızım! Nefsini su ile pak eyle, lisanınla Rabbini zikreyle ki, eşin sana baktığı zaman ferahlansın... Ey Fâtıma! Allah katın­da kabul edilen ibadetler yap. Çünkü kıyamet gününde ben de seni Allah’ın azabından kurtaramam.”

Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tane­si asırlığında olsa bile ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) geti­rir. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden ha­berdardır. Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazge­çirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir. Küçümse-yerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzün­de böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez- yürüyüşünde tabii ol, sesini alçalt. Unutma ki seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.” (Lokman:31/16-19)

Ey oğul! Her şeyden önce Allah’tan kork, bütün emirlerini ye­rine getir. O'nu anmakla kalbini yaşat. İpine sımsıkı sarıl. Cimri ile arkadaş olmaktan sakın. Çünkü o kendisine en çok ihtiyaç duyduğun anda senden uzaklaşır. Fâsıkla arkadaş olmaktan sakın. Çünkü o çok değersiz şeye seni satar.” (Hz. Ali (Radiyallahu anh)

Ey oğul! Bilmediklerini öğrenmek istiyorsan, ilk önce bildiklerin­le amel etmelisin. Allah’ın verdiklerinin en hayırlısı, akıl ve ilim ol­duğu gibi; musibetlerin en kötüsü de ahmaklık ve cehalettir.” (İmam Gazali)

Hz. Ömer (Radiyallahu anh) şöyle demiştir: “İmandan sonra, iyi (sâliha) bir hanım­dan daha büyük nimet yoktur.”

Her iyi kadın, erkek için mukaddes bir kalkandır.” (Halide Edip Adıvar)

Kadının en başta gelen görevi, iffet ve namusunu koruması­dır. Kadın, gözünü haramdan sakınarak, ırzını koruyarak, görül­mesine müsaade edilen yerlerin dışında, örtülmesi gerekli yerle­rini örterek bu görevini yerine getirir.

Kur’an-ı Kerirn’de geçen şu âyetler her mü’min ve mü’mine için güzel örnekler taşımaktadır.

Ey Peygamber hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allah'tan) korkuyorsanız, (yabana erkeklere karşı) çekici bir eda ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan bir kimse ümide kapılır. Güzel söz söyleyin. Evlerinizde oturun, eski cahiliyye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı ve­rin, Allah'a ve Rasülüne itaat edin. Ey ehî-i beyti Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz kılmak istiyor. Evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah, her şeyin iç yüzünü bilendir ve her şeyden haberi olandır.” (Ahzâb:33/ 32-34)

Ey Peygamberi Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadın­larına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıktan zaman) dış örtülerini üstlerine almalarım söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, merhametlidir.” (Ahzâb: 33/ 59)

Mü'min kadınlara da söyle: gömerini (harama bakmaktan) ko­rusunlar, namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstes­na olmak üzere, ziynetlerini teshir etmesinler. Başörtülerini, yakala­rının ürerine kadar örtsünler. Kocaları, babalan, kocalarının babala­rı, kendi oğullan, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeş­lerinin oğullan, kız kardeşlerinin oğullan, kendi kadınları (mü’min kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler yahut henüz ka­dınların gizli kadınlık hususiyetlerinin /arkında olmayan çocuklardan başkasına ziynetlerini göstermesin l er. Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın diye ayaklanın yere vurmasınlar (dikkatleri üzerlerine çe­kecek tarzda yürümesinler). Ey mü’minler.' Hep birden Allah’a tevbe edin kî kurtuluşa eresiniz.” (Nur:34/31)

Bu âyetler, aslında yoruma gerek kalmadan olması gerekeni ortaya koymaktadır.

Evdeki işlerle ve çocukların yetiştirilip büyütülmesiyle daha çok ilgilenme duru-munda olan kadın, dışarı çıkarken câhiliyye çıkışı ile çıkmayacaktır.

Kur’an-ı Kerirn’de: “İffet ve edebinizle, vakar içinde evlerinizde oturun. Çünkü kadının asıl faaliyet alanı evidir. Bununla birlikte bir ihtiyacı için dışarı çıkmanız gerektiğinde, İslam öncesi o eski cahiliye kadınlarının yaptığı gibi süslenip püslenerek sokağa çıkmayın! Namazı güzelce kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Râsülüne gönülden itaat edin. Ey Peygamber hanımları, ey Fatıma, Ey Ali, ey Hasan, Ey Hüseyin! Kısacası ey Peygamberin ev halkı; Allah size bunları emretmekle, ancak, şan ve şerefinize leke getirme ihtimali bulunan günah ve kirlerden sizi arındırıp emiz kılmak istiyor.” (Ahzâb:33/33)

Câhiliyye çıkışı, yabancı erkekler için: süslenme, ince veya dar elbiseler giyme, açılıp saçılarak sokağa çıkmayı içermektedir. Kadınlar, cinselliklerini sadece kocalarına karşı kullanmalı, kocasının yanında dişi; diğer insanların yanında kişi olarak yer almalıdır.

İslâm’ın, kadın başta olmak üzere insanlara getirdiği tesettür 50 anlayışı, onurun ve saygınlığın korunmasını esas alır. Tesettür, sahibinin değerinin göstergesidir, İslâm’ın insana verdiği değerin ifadesidir. Bugün özgürce giyinme adına çıplaklığın yaygın olma­sından kaynaklanan rezalet ve onur kinci olayları görmezden ge­lerek tesettüre karşı çıkanların, sırf bunu özgürlük adına yaptıklarının inandırıcılığı kalmamıştır. Elbette ki şehvetperest biri te­settüre karşı çıkacaktır. Tesettüre karşı çıkmak, nefislerini tatmin etmek için kadına mal gözüyle bakan erkeklerin ve kendilerini erkeklere teşhir etmekten zevk alan kadınların işidir. Çünkü te­settürün gelmesiyle başkalarının kaybedeceği bir şey yoktur.

Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz, tesettüre tamamen riâyet etmeyerek erkekleri tahrik edecek şekilde giyinen kadınlar (giyinmiş çıp­laklar) olarak ifade etmiş ve cennetin kokusunu dahi alamayacak­larını haber vermiştir;

Cehennem ehlinden iki sima insan vardır. Ben şu anda onla­rı (sizin aranızda) göremiyorum (ileride görülecektir). Birincisi; yan­larında sığırkuyrukları gibi kamçılar bulunan bir topluluk ki, (on­lar idarecilerdir, ellerindeki kamçılarla) halkı döverler. İkincisi de; gi­yinmiş çıplak, (kalçasını) oynatan, salınarak yürüyen, başları salman deve hörgücü gibi kadınlardır. Bunlar cennete giremezler, onun koku­sunu da alamazlar. Hâlbuki onun kokusu mesafelerin ötesinden bile alınır.” (Müslim Libas)

Müslüman kadın sadece kocasına karşı süslenmeyi ibadet bilmeli, onu doyurabil-melidir. Aile düzeninin huzur, mutluluk ve saadeti­nin sağlanması için, her otorite sahibine olduğu gibi, aile reisine de saygılı olmak, kadının başta gelen ailevî sorumluluğudur. Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Kadın, kocasının hakkına riâyet etmedikçe, Rabbinin hakkını (emrini) yerine getirmiş olmaz.” (İbni Mace)

Erkek, ailede yöneticidir ve yönetiminden sorumludur. Kadın da kocasının evinde yöneticidir ve elinin altındakilerden sorumludur. (Buhari Müslim)

Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Eğer birinin birine secde etmesini emretseydim, şüphesiz kadınlara Allah’ın eşleri için boyunlarına yüklediği haklar sebebiyle eşlerine secde etmelerini emrederdim.” (Sunen-u Ebi Davud, 2140)

Bir aile kurmak, dünyanın en değerli kurumunu meydana getirmektir.”

Ana ocağından gelip bir yuva kuruyorsunuz. Bah­tınız açık, yuvanız mutlu, gönlünüz sürurlu, eviniz cennet bahçesi olsun.

Şüphesiz herkes mutlu olmak için evleniyor. Fakat o mutluluk kuşu, her başa konmuyor. Nice insanlar istedikleri halde mutluluğu elde edemiyor. Mutluluk yuvası olması gereken evler, eşleriyle güç savaşının yapıldığı arenaya dönüyor. Çene yarışı, söz düellolarıyla mutluluk katlediliyor.

Herkes kendini haklı, eşinin yanlış yaptığını düşü­nüyor, aklınca eşinin yanlışını düzeltmeye çalışıyor. Neticede eşler karşılıklı cephelerde birbirine ateş edi­yor. Farkına varmadan mutluluklarını kendi elleriyle öldürüyor.

Evlilik, insanı günahtan koruyan bir kalkandır. Ailede mutluluğa, sadece güzellikle, boyla, posla, ve hizmetlerle kavuşulamaz...

Mutluluğa, ancak evin sahibi, eşinin yâri, yardımcı­sı, can yoldaşı olmakla kavuşulur. Eşini mutlu etme­yen mutlu olamaz.

Evet, mutluluğun sırrı budur ki, ancak mutlu etmek­le mutlu olunur. Ve mutluluk paylaştıkça çoğalır.

Siz eşinizin canı, cananı olunuz! Göreceksiniz, eşi­niz de sîze köle ve hizmetkâr olacaktır.

Evet, eşine câriye olan onu kendisine köle eder. Eşinizin cebine değil, kalbine bakın, gönlüne gi­rin.

Yemeğinize tuz, sözünüze şeker katmayı unutma­yın! Tatlı söz, şiddetli öfkeye karşı en etkili bir ilaçtır.

Gönül alıcı bir söz, kışı yaza çevirir, Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır.”

Kadın efendisine sevgi ve saygı ile bağlanmalı, ev idaresinde ve çocukların terbiye-sinde efendisine yardımcı olmalı.

Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz: “Erkeğin kadına “Seni seviyorum” demesi asla kadının kalbinden çıkmaz”

Kadın, efendisini helal kazanca teşvik edip olur olmaz devamlı isteklerde bulunma-malı. Tutumlu olmalı. Efendisinin kazandığını israf etmemeli ve evine sahip çıkmalı. Varlıkta da darlıkta da neşede de hüzünde de hep efendisinin yanında olmalı.

Kadın, efendisini güler yüzle işine uğurlayıp, güler yüzle karşılamalı.

Kadın efendisinin Allah (Celle Celalühü) tarafından kendisini ve namusunu korumakla görevlendirdiğini unutmamalı.

Yüzünüzden tebessümü eksik etmeyin! Tebessüm, yüzün zekâtıdır. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz: “Mü’min kardeşini tebessümle karşılamak, fakire sadaka vermiş gibi sevap kazandırır.” buyurur. Tebessüm ve tat­lı bir bakışla insan, eşini kendisine bağlar, kalbine gi­rer. Tebessüm, sevgi ve şefkatin meyvesi ve yüzdeki yansımasıdır. Malın paranın yapamayacağını yapar.

Kur’anı Kerim, “gönül alıcı hoş bir söz, bir kusur örtme, bir affediş ardından eziyet gelen bir sadaka­dan daha hayırlıdır” buyurur.

İnat, asık surat ve somurtkanlık, mutluluğa gölge düşürür, saadet güllerini soldurur. Efendimiz, “kocası kendisinden razı olarak ölen her kadın cennete girer” buyurmuştur.

Kadın, küskünlükle kocasının yatağından ayrı olarak sabahlarsa, melekler ona lanet eder.” (Buharı, Nikâh, Müslim Nikâh 122)

Kocasının davetine imtina eden kadın, kocası razı oluncaya kadar, semadaki melekler ona beddua ederler.” (Buhâri. Bed’il Halk,7)

Kocası haklı olarak kendisine dargın olan kadının, kocası kendisinden razı oluncaya kadar namazı kabul olmaz ve göğe hiçbir hayrı çıkmaz.

Kocaya ve iyiliğe karşı nankörlük büyük günahlar­dandır. Ancak erkek evin beyni ise kadın evin kalbidir. Ve yuvayı yapan dişi kuştur.

Evlenenler, sadece eş olmaya değil, anne baba olmaya da fikren ve kalben hazır olmalılar. Efendi­miz (Sallallahu Aleyhi Vesellem); “Erkek, hanımına; hanım da beyine sever gözlerle baktıklarında, Allah (Celle Celalüh) da onlara rahmet nazarıyla bakar. Şayet erkek, hanımının ellerini, ellerine alırsa, her ikisinin de günahları parmakla­rının aralarından dökülür gider” buyurdular. (Feyz’ül Kadir,2/333)

Eşler şefkatle merhametle birbirini seyretmelerinin karşılığında, bir Hacc, bir Umre sevabı verildiğini bilerek, Allah için birbirlerini sevmeli, dünya ahiret huzuruna ermeli.

Eşler bu nasihatlere uyarlarsa huzur ve mutluluk bulurlar, bu şekilde çevrelerine “Örnek bir aile” olurlar.

Sizin en hayırlınız hanımlarına karşı en iyi davrananızdır. Erkek hanımının yiyecek, giyecek ve diğer ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmalı, kazancı helal olmalı.
Genç Evlilere Tavsiyelerimiz

Eşinize sevdiğinizi söyleyin ve sevginizi gösterin. Birbirine karşı sevgi ve muhabbeti olan aileye Allah, bol rızık, uzun Ömür ve saadet ihsan eder.

Benim için birbirini sevenlere muhabbetim hak oldu” (K.hadis) (Ahmet b Hambel)

Sevmek ve sevilmek, İslâm’ın da, insanlığın da şia­rıdır. Sevgi sevgiyi doğurur. Sevmeyenler sevilmez­ler. Bunu her iki eş de çok iyi bilmelidir.

Sevgi; acıyı tatlıya, toprağı altına, hastalığı şifaya, zindanı saraya, belâyı nimete, kahrı, rahmete dönüş­türür. Demiri yumuşatan, taşı eriten hep sevgidir. (Hz. Mevlana)

Sevgi büyük bir nimettir, onun açamayacağı bir kapı, aşamayacağı bir engel yoktur.

Hanımlar ev temizliğine gereğinden fazla önem verirken, eşlerine karşı bakımlı olmayı ihmal etme­meliler.

Vücut temizliğinden başka giyimlerine de özen gösterip eşleri için güzelleşmeyi, bakımlı olmayı ken­dilerine âdet haline getirmeliler.

Çünkü “Temizlik imanın yarısıdır.” “Allah temizdir temizliği sever.” (Tîrmizîî, edeb 41) “Allah güzeldir, gü­zelliği sever” (Müslim, iman 147)

Kişinin eşi ve çocukları için harcadıkları sadaka­dır.”

Allah yolunda harcanan paranın en hayırlısı aile için harcanandır.”

Sevabı en çok olan harcama, aileye harcanandır” (Müslim)

Eşinin ağzına koyacağın bir lokma sadakadır.” (Buhari iman.41)

“Birçok insan, saadeti, burnunun üstünde unuttu­ğu gözlük gibi etrafta arar.”

Kadın, erkeğe Allah (Celle Celalühü)’ın bir emanetidir. Emanetin sahibine göre davranın. Kabalığın, tenkidin, tahkirin ve hakaretin, olduğu yerde mutluluk barınamaz.

Hz. Mevlanâ şöyle der; “Baba gücünü ancak hayırda kullanır. Asla dikta­tör olmaz. Akıllı ve arif erkekler, hanımlarına mağlup olurlar; kaba, katı ve cahiller de hep galip gelirler.”

Zarif ve kibar insan, gücünü hâkim olmakta değil, düzeni sevgi ile korumakta kullanır. Eve kaba kuvvetle hâkim olmaya çalışan erkekler, oradaki gö­nüllere giremezler.

Evet ailede erkek İçin en büyük mesele, ev halkının kalplerine girmek ve gönüllerinde yer almaktır.

Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem), erkekleri uyarmış ve onla­rın kadınlara nazik davranmalarını istemiştir.
Ahlâklı kadın, erkeğinin başında taçtır. Onu takdir etmeyen erkek ahmaktır. Eşinizin kıymetini bilin.

Evinde eşini mutlu edip mutlu olmayanlar, dışarıda da huzurlu, işlerinde de başarılı olamazlar.

Kadının aile bütçesine katkıda bulunması sadaka­dır.

Eşlerin en önemli işi, eşini mutlu etmek olmalıdır.

Eşinizi olduğu gibi kabul edin ve kısmetinize razı olun.

Sakın hatır gönül kırıcı olmayın. Gönül alıcı ve gönül yapıcı olun. Unutmayın ki gönül Allah (Celle Celalühü)’nün Kâbe’sidir. Eşinize “teşekkür ederim” demeyi unutma-yın.

Özellikle aile yuvasında tatlı dilli ve uysal olmaya dikkat ediniz.

Eşinize hitap ederken “canım, hayatım” gibi sevgi ifadeleri kullanın.

Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz “insanların en kötüsü hanımına ve çocuklarına sıkıntı verendir” buyurdular.

Ashab sordu:

Aileye sıkıntı vermek nasıl olur. Peygamberimiz cevaben:

Kişi eve geldiğinde, eşi ürperir, çocuğu ise korka­rak kaçar”. (Mecmauzzevâid)

Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz, hanımlarına ve çocuklarına ne hoş olmayan bir söz söylemiş ne de yüzünü ekşitmiştir.

Gönül derler buna sırçadan ince



Kırma, o gördüğün şişe değildir

Açar çiçeğini bahar gelince

Kesme o gördüğün meşe değildir.”
Evlilikte Mutluluğun Sırları

Mutluluk dağlar gibidir; ses verir ama kımıldamaz. Bekler ki sen ona gidesin” (Cenap Şebabettin)

Efendi­miz (Sallallahu Aleyhi Vesellem); “Kocasına yedi gün hizmet eden kadına, Allah cehennemin yedi kapısını yüzüne kapatır ve cennetin sekiz kapısını yüzüne açar, böylece istediği yerden cennete girer.” Daha sonra şöyle buyurdu: “Kocasına bir yudum su içiren kadının bu ameli kendisi için gündüzleri oruç tuttuğu ve geceleri ibadetle geçirdiği bir yıldan daha hayırlıdır.” buyurmuşlardır.

Evliliğin ilk on yılı can cana, ikinci on yılı yan yana, üçüncü on yılı sen o yana ben bu yana, dördüncü on yılı ise “sen şimdi lâzımsın bana” dönemidir. 

Yeni evliler, huzurlu ve mutlu olmaları için arala­rında “sen” “ben” kelimesini kaldırıp “biz” kelimesini kullanmalılar. Çünkü ailede mutluluk ve huzur, ben senle değil, “biz” duygusuyla olur. Biz duygusunun olmadığı yer­de mutluluk ve huzur olmaz.

“O senin meselen, bu benim meselem” olarak de­ğil, “bizim meselemiz” olarak çözülmelidir. “Burası bizim evimiz; neşemiz de kederimiz de ortaktır” de­melidirler. Herkes kendi hayatını değil, ortak bir aile hayatını birlikte yaşamalılar.

Ailede mutluluk karşılıklı sevgi ve saygıya dayanır. Sevgi ve saygının olmadığı yerde mutluluktan söz edilemez.

Evliliğin mutluluğa dönüşmesi için önce kalplerin uyuşması, anlaşması, kaynaşması gerekir.

Mutluluk satılmaz. O, yaşanır, yaşatılır, duyulur, hissedilir.

Gözü gören eli ayağı tutan, istediği yere giden, yediğinden tat alan, mutlu değilse, mutluluğunun far­kında değildir...

Erkeğin de kadının da terbiyesi, birbirleriyle tartış­tıkları zaman belli olur. “Ben haklıyım” deniyor, haklı olmak mı mutlu olmak mı önemli?

Anlayışsız davranılsa bile siz anlayışla cevap ve­riniz. Zahmet ve sıkıntıyı paylaşanlar, mutlu olurlar.

Mutlu evlilik, mutlu çocukların, mutlu çocuklar, mutlu toplumun, mutlu toplum, mutlu bir dünyanın oluşmasına sebep olur. Evet, üstün insanların milleti de üstün olur.

Mutluluk ötelerde değil. Bir demet gül alan eşine tebessümle bakan kadın, eşinin şefkat ve sevgisiyle pişirdiği bir çorbaya teşekkür eden erkek huzur ve mutlu olur.

Eşiniz hizmetçi ve temizlikçi değil, hayat arkada­şıdır. Hayatta en büyük mutluluk, kişinin sevildiğini bilmesidir.

Sevgi ile bulanık sular arı duru hale gelir. Dünyada en mutlu insan, aile yuvasında huzurlu olandır.

Bazı erkekler eve erken gelmeyi, evin ihtiyaçlarını karşılamayı eşe sevgi göstergesi için yeter sayarlar.

Bazı kadınlar da güzel yemek pişirmeyi, evi düzenli tutmayı sevgi gösterisi kabul eder ve karşılık görme­mekten yakınırlar.

Hâlbuki bunların yapılması kadar, yaparken söyle­nen sözler ve davranışlar da çok önemlidir.

İlgisiz davranarak ve kötü söz sarf ederek yapılan şeyler değerini kaybeder ve sevgi ifadesi olarak algı­lanmaz.

Ailede küçük tartışmalar ciddiye alınmamalı.
Ailede Huzur ve Mutluluk

Resulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) şöyle buyurmuştur: “Karısına bir su içiren erkek mükâfata erişir”, “Karısına sadece sıddık (doğru), şehit veya Allah’ın dünya ve ahiret hayrını dilediği kimse hizmet eder.”

Yine başka bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “İki zayıf hakkında Allah’tan korkun: Yetim ve kadın. Şüphesiz en hayırlınız, ailesine en iyi olanınızdır”, “Erkeğin ailesinin yanında oturması Allah-u Teâlâ’ya bu benim mescidimde itikâfa girmesinden daha sevimlidir”, “Eşinin ağzına doğru lokmayı kaldıran erkek sevap elde eder.”

Huzurun kaynağı âhiret inancıdır. Toplumun huzuru imanla sağlanabilir. “İnsanın en fazla ihtiyacını tatmin eden, kalbine karşılık bir kalbin bulunmasıdır ki, her iki taraf sev­gilerini, şevklerini mübadele etsinler ve lezzetlerde birbirlerine ortak, gam ve kederli şeylerde de birbir­lerine yar ve yardımcı olsunlar.” (Bediüzzaman)

Allah (Celle Celalühü) insanları mutlu kılmak için yaratmıştır. Mutsuz ve umutsuz oluyorlarsa kendi hataları yüzün­dendir.

Sana gelen iyilik ve güzellikler Allah'tan, mâruz kaldığın şerler de nefsinden, kendi hata ve günahlarındandır.” (Nisa: 4/ 79)

Sağlıklı aile, iki tam insanın kurduğu sağlıklı iliş­ki üzerinde yükselir. Yarım insanlar, sağlıklı bir aile eksik ve yarım kişilikli olur.

Hayatın bizzat kendisi umut ve mutluluk kaynağı­dır. Onu mutsuz eden biziz. Arzularımızı biraz kısıtlasak mutlu olacağız.

Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz, eşlerine nezâketle davrandı ve üm­metine örnek oldular.

Ey ümmetim, kadınlara hayırla muamele etmenizi tavsiye ederim. Çünkü onlar sizin emriniz altındadır: fazla tahakküme hakkınız yoktur” buyurdular.

Eşinizin kusurlarını yüzlerine vurup ayıplamayın. Onları şiddet uygulayıp, dövmeyin” buyurdular. (Ebu Davut. Nikâh 42)

Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz: Koskoca bir devleti şanla şerefle idare eder, savaşlara bizzat katılır, ağır Peygamberlik yükünü taşır, gece gündüz millet ve devletinin hizme­tine koşar, özel İşlerini kendisi yaparlardı, Bu arada eşlerine de yardım ederlerdi.

“Bir kimse kadınına buğz etmesin, hoşlanmadığı huyları varsa, ona karşılık, memnun olacağı huyları da vardır.”

“Bahtiyardır o adam ki, refika-i ebediyesini  kaybetmemek için saliha zevcesini  taklit eder, oda salih olur. Hem bahtiyardır o kadın ki, kocasını mütedeyyin  görür, ebedi dostunu ve arkadaşını kaybetmemek için o da tam mütedeyyin olur, saadet-i dünyeviyesi  içinde saadeti uhreviyesini kazanır.”

Eşimizden iyilik istiyorsak önce biz iyi olalım. Nezâket ve kibarlık ailede bütün kapıları açar.

Çoğu insan, gerçek mutluluğu bilmediği için sahte mutluluklarla oyalanır. Suçlamalar çok defa geri teper.

Ev işlerinde eşlere yardım etmek Hz. Peygam­berin yoludur. Bilhassa ağır işlerde eşlere yardımcı olunuz.

“Ev işlerinde eşine yardım eden erkeğe bir umre sevabı verilir.”

Kadına yapılacak yardım, fizikî bir destekten öte, moral desteği ve anlayışlı olmaktır. Kocasının sine yardım edeceğini bilmesi kadını memnun eder.

Çocukların bakım ve terbiyesinde eşlere yardım ediniz.

Rahat etmek istiyorsanız kanaatten ayrılmayın. Kanaat ruha safa ve gönle ferahlık verir.

İnsanların küçük de olsa iyiliklerini takdir etme alış­kanlığı, insanın ruhunu zenginleştirir. Bir hadisi şerif­te: Size namaz kılmak, oruç tutmaktan daha faziletli bir hususu haber vereyim mi? İki kişi arasını bulmak ve düzeltmektir.

Hadisi Şerifte “En faziletli sadaka, iki kişi arasını bulmaktır” buyurulur. (Ebu Davud)

Araları bulup, barıştırılacak olanların en önceliklisi ve ailedir.

Anneleri mutlu olmayan çocuklar, mutlu olmamak­ta ve toplum içinde birer gâile olmaktadır. Buna se­bep olan babalar için bu, tarife gelmez bir günah ve vebaldir.


Yüklə 457,15 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin