Evsâf ı kal‘a i Şekî;: Mâ-tekaddem Gürcîstân'ın Şavşad meliklerinden Aleksandır Hân binâ edüp andan Dağıstân beği feth edüp andan Acem istîlâ edüp andan sene 986 târîhinde Sultân Murâd Hân ı Sâlis'in vezîri Lala Kara Mustafâ Paşa feth edüp Levend Hân oğlu Ereklad (?) Beğ'e ihsân olunmuşdur. Ba‘dehû cülûs ı Mustafâ Hân'da kızılbaş istîlâ edüp hâlâ sultânlıkdır ve bin mikdârı askere mâlikdir. Şirvân eyâletinde bir püşte üzre seng-i [311a] binâ bir kal‘a i ra‘nâdır. Dâiren-mâdâr cirmi üç bin adımdır ammâ sa‘b kûh üzre olmağıla handakı yokdur. Ve iki kapusu var, biri bâb ı Gence, biri bâb ı Şirvân'dır. Dağıstân hudûdunda sehl ma‘mur kal‘adır ammâ Gürcîstân addolunur. Zîrâ bânîsi dahi Gürcîdür. Cümle üç bin hâne ve yedi mihrâbdır. Çârsû içre Mirza Alî Beğ Câmi‘i ve kal‘ada ve Lağoşoğlu Ahmed Beğ Câmi‘i ve kal‘ada Murâd ı Sâlis Câmi‘i harâba mü’eddî oluyor, hân ve hammâmları ve esvâk ı muhtasarı vardır. Bâğ u bâğçesinde bî-nazîr ipeği hâsıl olur. Bu kal‘anın cânib i şarkîsinde bir merhale yerde nehr i Kanut ubûr edüp nehr i Zengî'ye rîzân olur. Bu şehirden kalkup cânib i şimâle giderken nehr i Kabur'ı Özdemiroğlu Osmân Paşa cisrinden ubûr edüp andan Koyun Geçidi nâm mahalle varup rûy ı zemînde benî Âdem üstühânları püşte püşte yığılmış refîkimiz serdârı olan Yâver Alî Aka'dan su’âl etdim. Eyitdi kim "Sultân Murâd ı Sâlis serdârı Lala Mustafâ Paşa'yı, bu meydân ı ma‘rekede Tebrîz hânı Emîr Gûne Hân ve hâkim i Mağân ve hâkim i Lûr ve hâkim i Nahşivân ve hâkim i Karabâğ ve hâkim i Kazak ve Kazan ve Ensâr Halîfe Şeref Hân hulâsa i kelâm tokuz hân, serdâr ı İrân ashâb ı sürhserân cem‘ olup yigirmi binden ziyâde cünûd ı cünüb olup Lala Mustafâ Paşa'yı bu mahalde ortaya alup seyf i Alî urmağa başlarlar. Hemân serdâr Koca Lala cemî‘î guzât ı Muhammedî ile bir ağızdan gülbâng ı Muhammedî getirüp bir koldan Özdemiroğlu, bir koldan Haleb Valisi Mehemmed Paşa, bir koldan Mar‘aş eyâletine mutasarrıf Mustafâ Paşa cümle guzât ile kızılbaş içre hücûm edüp ân ı vâhidde bed-ma‘âşları târumâr edüp inâyet i Bârî yâri kılup on bin kızılbaş ı bed-ma‘âşın başın seyf i mücezzem ile tırâş edüp bakıyyetü's-seyfi Koyun Geçidi nâmda koyun sürüsü kanarıya varır gibi varup izdihâmdan geçidde cümle gark olurlar. Ba‘zılar firâr edüp nehr i Kınık'da ve nehr i Kabur'da gark olurlar. Netîce i merâm bu ceng i azîmde kırk bin şahsven Lala Mustafâ Paşa kılıcından geçmişdir. Gûr-be-gûr ola Osmânlı, deyü refîklerimiz nakl edüp "Bu üstühânlar anların alâmetidir", deyü mürdeleriyçün Fâtiha okuyup geçdiler. Andan Koyun Geçidin bu hakîr geçüp cânib i şimâle 3 sâ‘at vâsi‘ sahrâlar içre gidüp ve nehr i Aksu'yu ubûr edüp bu nehre Acem Gîlân çayı derler. Aras dağlarından gelüp nehr i Kür'e rîzân olur. Anı güzer edüp 3 sâ‘atde,
Menzil i nâhiye i Mahmûd-âbâd: Bir sahrâ yı azîm içre iki yüz pâre ma‘mûr [u] âbâdân ve hıyâbân içre kend i ravza i rıdvânlardır kim bin deve yükü ibrişim hâsıl olur, derler. Her kendi birer şehr i azîme mânend kasabalardır. Câmi‘ ve hammâmları ve esvâk ı şâhîleri vardır. Re‘ayâ ve berâyâları cümle Ermeni ve Gökdolağ ve Terekeme ve Moğol ve Boğol ve Kumuk tâ’ifeleridir. Bir kavmine İt-til derler.
Ahvâl i kabâyil i İt-til;: Lisân ı Moğolîde İt-til demek köpek lisânlı demekdir. Ya‘nî ceng mahallinde bir gûne av‘av ve va‘va‘ eder kelb i akûr kavm i lecûcdur. Meselâ Mardin kal‘ası kurbunda Melek Ahmed Paşa efendimizle kırdığımız Sincar dağındaki Saçlı Kürdü gibi yigirmi bin mikdârı kavm-i nâ-pâk ve Hakdan bî-bâk bed-mezheb ve bed-meşreb ve cîfe-hâr ve har-süvâr-ı bî-dîn, murdâr kavmdirler, ammâ su’âl eylesen "Hazret i Hamza neslindeniz" derler. Savm u salât ve hacc [u] zekât vermezler ve edâ yı alâ mâ-farazallah nedir bilmezler. Bir avreti yedi sekiz kişi alup tezvîc ederler. Ol nisvân ı sahib i ussândan bir şakî veled i zinâsı hâsıl olsa yedi sekiz babası bir yire cem‘ olup harâmzâdesinin eline sâhib i zinâ vâlidesi bir elma verüp oğlan elmayı kankı zânîye verirse babası oldur, deyü hükm edüp ba‘dehû avret anın hükmünde olup kimesne müdâhale edemez ve Acem diyârında mum söndürürler, deyü meşhûr olan bu kavm i habîsin içindedir. Yohsa gayrı diyârda görmedik ve istimâ‘ etmedik. Ammâ her diyârda teberrüken şâh pabucundan su içmeleri mukarrerdir kim şâhlarına ve hânlarına gâyet mutî‘ kavmlerdir.
{Evsâf ı kavm i kabîle i Kaytak;} Ve bu diyârda Kaytak kavmi derler, yigirmi bin kadar kavmdir kim Dağıstân hududundadır. Ba‘zı zamân Aras şehrine ve ba‘zı zamân Şekî şehrine gelüp bâzârlık ederler. Bir acîbü'l-heykel, dâbbetü'l-arz-misâl kazan başlı ve tobra taçlı ve iki parmak enli kaşlı ve omuzlarında birer âdem karâr edecek kadar vâsi‘ ketefli ve sînesi vâsi‘ ve beli ince ve uylukları semîn ve tabanları yassı ve gözleri [311b] müdevver ve ahmerü'l-levn vech i münevver kişilerdir. Ammâ Şâfi‘iyyü'l-mezheb geçinirler cüssedâr âdemlerdir. Kaçan Aras ve Şekî kal‘ası bâzârlarına gelseler cümlesi piyâde sahrâya inüp Şekî arabalarına süvâr olurlar. Zîrâ lahm u şahm sâhibi olduklarından anları at ve katır götürmeğe tahammül edemediklerinden arabalara ve mefret câmûslara eğer urup câmûslara süvâr olup başlarında hammâm kubbesi kadar destârlarıyla Kırım kadısı gibi şavârıp-tırâş ve zekan-dırâz olup iki cânibine muhteşemâne selâm vererek ubûr etdiklerinde gûyâ bir sürü kavm i Deccâl ubûr eder. Bir acîb ve garîb acebe-likâ oğuz tâ’ifelerdir. Cümle Gîlân ve Şirvân ve Şamâkî halkının masharalarıdır. Gâyet Oğuz kavmdir.
Lehce i kavm i Kaytak, lisân ı ıstılâhât ı kavm-i Moğol : Evvela
mori (envâ‘-ı atların ismidir) at
açre‘a aykır at
küvan kısrak
utğan tay
kolon at yavrusı
nov ay
tuka’ köpek
tavlay tavşan
susar gelincik
kafa hınzır
kermûn zincab kürkü
yalğan sammur
comran sıçan
ceyran geyik
vet‘an fil
ötbem kakum kürkü
hasine kurd
şıvlasun karakulak
temken deve
lavşa katır
höker sığır
miğun kedi
âhhîn örümcek
buvasud kehle
kumrika karınca
beslekun timsah
helye çaylak
dakak tavuk
dekavun horos
sığırça sığırcık
laçin şahin
tilkü çakır
itavun keklik
betokçın kerkes kuşı
çiğe tügsüz kuş yavrusu
çığa turna teli
çakçay heyhat sahrâsı
Sürhen pâdişâh ismi
câv düşman
şeneb mezaristân
şenbet bây mezarcılar
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
Niçe gûne ıstılâhâtları var ammâ iki günde ihtılât etdiğimizde ancak bu kadar tahrîr olundu. Bu Kaytak kavminin aslı Mâğân diyârından gelme Moğol Etrâkı olmağıla lisân ı Moğolca kelimât ederler. Bir elsine i nâsa müşâbeheti yok lisân ı kadîmdir. Bu tâ’ifeleri Mahmûd-âbâd ülkesinde seyr [u] temâşâ edüp yine cânib i şimâle sâ‘at ( ) gidüp,
Menzil i kend i Gîlân Çayı: Şirvân vilâyeti hudûdunda Gîlân Çayı kenarında altı yüz hâneli Oğan ve Terekeme re‘âyâlı ve bâğlı ve bâğçeli ma‘mûr kenddir. Andan yine cânib i şimâle sahrâlar içre ( ) sâ‘atde,
Evsâf ı şehr i Niyâz-âbâd,ma‘mûr [u] bünyâd;: Şirvân hudûdunda Yezdcird Şâh binâsıdır. Kadîm i evvelde şehr i azîm imiş. Hâlâ âsâr ı binâları ve tâk i kisrâları kavs ı kuzahdan nişân verir alâmetleri var. Sene ( ) târîhinde Moğol kavmi Dağıstân ve Kumuk ve Kaytak kavmiyle yek-dil [ü] yek-cihet olup harâb [u] yebâb etmişler.
Ba‘dehû imâr olup sene ( ) târîhinde Murâd Hân ı Sâlis âsaflarından Ferhâd Paşa sipehsâlâr ı mu‘azzamlık ile bu şehirde meştâ edüp ba‘dehû rûz ı nevrûz ı Harzemşâhîde Şirvân tarafına azîmet etdiklerinde bu şehrin kal‘asın harâb [u] yebâb edüp Niyâz-âbâd iken harâb-âbâd edüp Şirvan üzre revâne olurlar. Hâlâ Acem serhaddiyle Dağıstân'a meşâdır. Kırk mihrâb ve kırk mahalle addolunur. Câmi‘leri ve hân ve hammâmları ve çârsû yı şâhîleri vardır. Hâlâ sultânlıkdır. Bin kadar nökere ve on iki hâkimi ve kadısı vardır. Kelenterinin şehâdetiyle altı binden mütecâviz bâğ u bâğçeli behişt-âsâ hânedânlardır, deyü nakl etdi. Ve vilâyet i vâsi‘i ma‘mûr ve buka‘aları hûb ve mergûb ve halkı mahbûb bir şehr i müzeyyendir. Ve mezra‘aları vâfir ve hayrât [u] berekâtları mütekâsir ve ni‘metleri firâvân ve uyûn ı enhârları cârî ve revân bir şehr i âbâdândır. Ammâ bu şehrin vasatında harâb olan mütûn ı metîn hısâr hayfâ ki harâbdır. Böyle bir mahsuldâr ve âb [u] hevâsı latîf zemînde elzem i levâziminden iken kal‘ası harâb olmuşdur, ammâ Cenâb ı Bârî yâri kılup yine dest i Âl i Osmân'a nasîb olursa sehl himmet ile ta‘mîr u termîm [312a] olsa sedd i Kahkahâ-vâr bir kal‘a i üstüvâr olurdu. Ve bu şehrin cânib i erba‘ası deşt i Hâmûndur. Kend i âbâdân ile bu sahrâ bâğ ı bukalemûn ile ârâste olmuşdur.
Ziyâret i Avşar Baba;: Cedd i ızâmımız Türk-i Türkân Hoca Ahmed-i Yesevî hazretlerinin halîfelerindendir. Tarîk i Yesevî, Acem'de makbûl olmağıla yüz aded fukarâ Yesevî âsitânesinde tâ‘at [u] ibâdâte meşgûllerdir. Ve bu tekyegâhın ni‘meti âyende vü revendelere mebzûldur kim ziyâretgâh ı hâs [u] âmdır. Ve bu şehrin ekseri Hanefiyyü'l-mezheb sünnîlerdir. Zîrâ Şirvân eyâletidir. Yetmiş seksen sene Âl i Osmân mutasarrıf idi. Bu şehirden refîkler alup yine cânib i şimâle ( ) sâ‘at,
Kend i Ferruhzâd;: Şamahı hudûdunda Aksu kenarında beş yüz hâneli mu‘azzam büleydedir. Câmi‘, hân ve hammâmı ve esvâk ı muhtasarı vardır. Mihmândâr, hakîre hayli ri‘âyet etdi. Andan kalkup yine şimâle ( ) sâ‘at hıyâbânistân içre gidüp Kör Hudâbende nâm şâh ı dâllın saydgâhı kasrında ta‘âm tenâvül edüp andan kend i Nîl-çay ya‘ni Göksu derler, bir âb ı hayâtdır, Dağıstân'dan beri gelüp bu mahalde nehr i Kür'e mahlût olur.
{Der-sitâyiş i kûh ı Elburz;} Hikmet i Hudâ Dağıstân'ın cânib i kıblesinde olan kûh ı Elburz'dan gelen cümle enhâr ı cârî câriyeler bu nehr i Kür''e mahlût olur. Yine kûh ı Elburz'dan cânib i şimâle cereyân eden nehrler Bahr i Harez'e rîzân olur. Yine kûh ı Elburz'un cânib i kıblesinden cereyân eden nehr i azîmler cümle Karadeniz'e munsab olur. Ve yine kûh ı Elburz'un yıldız cânibinden cereyân eden nehirler nehr i Kuban'a katılup Kuban dahi cezîre i Taman kurbunda Karadeniz'e munsab olur. Zîrâ bu kûh ı Elburz kadar bir kûh ı azîm rûy ı zemînde halk olunmamışdır kim cânib i erba‘asında beş pâdişâh ve kıble cânibinde Abaza kabîleleri sâkindir kim tûlu seksen konak yerdir. Ve Abaza'nın cânib i şarkîsinde kûh ı Elburz dâmenlerinde vilâyet i Mikrilistân ve Gürcîstân ve Açıkbaş ve Şavşat ve Kuril ve Dadyân kavmi sâkinlerdir kim bu kabîleler ile Gürcîstân ülkesinin dahi tûlu kırk menzildir. Ve yine bu Gürcîstân'ın meştâsında Acem hudûdunda vilâyet i Tiflis ve şehr i Serîrü'l-lân hudûdları cümle dâmen i kûh ı Elburz'dur kim tûlu on tokuz konakdır. Andan içeri kûh ı Elburz'un dâmeninde ülke Dağıstân'dır kim tûlu yigirmi konakdır ve kûh ı Elburz'un şimâl tarafına vâkı‘ olmuşdur. Andan içeri yine kûh ı Elburz'un yıldız rûzgârı tarafında Çerkezistân memleketidir kim anda sâkin olan kabâ’il i Çerâkes i nâ-kes [ü] bî-kesden evvelâ kabîle i Kabartay ve kabâ’il i Bestî ve Bulatkay ve Hatukay ve Mamuşuh ve Bozodok ve Takaku ve Zânâ ve Şagaki ve niçe kabâ‘il i Çerâkise sâkinlerdir kim sâkin oldukları yerler cümle kûh ı Elburz dâmenindedir kim seksen bir konakdır. Bu hesâb üzre kûh ı Elburz'un cânib i erba‘ası iki yüz kırk konakdır. Tâ bu mertebe kûh ı azîmdir kim cânib i erba‘asında onar konak yerden nümâyândır. Cenâb ı Bârî bu rûy ı arzda cümle ulu dağlardan ulu yüz kırk sekiz dağ halk etmişdir. Ammâ bunlardan ulu on iki dağdır. Cümleden ulu bu kûh ı Elburz'dur. Andan kûh ı Bingöl'dür, andan kûh ı Demâvend'dir, andan kûh ı Sübhân'dır, andan Nîl i mübârek başında cebelü'l-Kamer'dir, andan Alman diyârında nehr i Tuna başında Alaman dağıdır, andan Erdel diyârında nehr i Tîse ve nehr i Turla başı Sahansamur dağıdır. Bunlardan mâ‘adâ dağlar küçükdür. Ammâ bu kûh ı Elburz'un nısfına çıkmış benî Âdem yokdur. Cenâb ı Bârî'nin ecnâs ı mahlûkâtı bu kûh üzre mevcûddır. Hatta bu seyâhatimizde Şirvân hudûdundan güzer ederken sol cânibimizde Dağıstân pâdişâhı ülkesi üzre zirve i a‘lâsı zulumât içre zâhir ü bâhir idi.
Ez-în-cânib yine sadede rücû‘ edelim. Bâlâda tahrîr olunan menzil i Gökçay kend i azîmdir. Kelenteri ve mihmândârı vardır. Cümle yedi yüz hânedir. Bâğı ve bâğçesi vardır. İpeği memdûhdur. Cümle halkı sünnîlerdir kim Şâh İsmâ‘îl'e sakal harâcı verirlermiş, ammâ hâlâ bu Abbâs ı Sânî'de sâ’ir tekâlîf i yasavuldan bile mu‘âf [u] müsellem olmuş müslimlerdir. Şemahı hâkinde âbâdân kend i meşhûrun biri dahi budur. Andan yine taraf ı şimâle sahrâlar içre 7 sâ‘at gidüp,
Menzil i kend i Aksu;: Şemahı hâkinde bin hâneli câmi‘ ve hân ve hammâm ve çârsû-yı bâzârlı mükellef ve mükemmel hadîka i rıdvânlı ma‘mûr kasabadır. Akçay şehr içinden cereyân edüp nehr i Kür'e mahlût olur. Ammâ menba‘ı Şirvân dağlarından gelüp Şemahı sahrâlarında pirinçlik mezra‘aları rey edüp nehr i Kür'e rîzân olur. Andan yine cânib i şimâle ( ) sâ‘at gidüp,
Evsâf ı vilâyet i Şirvân, ya‘ni kal‘a i Şemahı
hamiyyetü ani't terâhî1
İbtîdâ bânîsi sene ( ) târîhinde İrân zemîn şâhlarından Yezdcird Şâhun binâsıdır. Niçe yüz mülûk mâlik olmuş bir diyâr ı atîkdir. Cümle eyâletinde yedi hânlık {Ba‘zılar Şâm ahı derler, niçeler Şâm âhı derler. Zîrâ ibtida bu şehr ahâlî i Şâm ile imâr olduğundan Şemahı derler, ba‘zılar Şamakı derler. Dağıstânlılar Şemehı derler. Gîlânlı Şâm akı derler, ammâ galat ı meşhûr evlâ olmağıla Şamakı ve Şemahı derler} [312b] ve kırk sultânlık ve kırk sekiz kadılık ve kırk nâhiyesi ve yetmiş kal‘ası ve bin üç yüz şehr-misâl kendleri var bir sevâd ı azîm ve şehr i kadîm, diyâr ı vâsi‘ vilâyet i âbâdândır. Ba‘dehû sene ( ) târîhinde Süleymân Hân vüzerâlarından Ulama Paşa ve Karaman Paşası Pîrî Paşa nâme i Süleymân Hân ile kal‘a i Şemahı'ya varup cümle a‘yân ı Şirvân-ı sünniyân bir yere cem‘ olup kal‘a i Şemahı miftâhların Pîrî Paşa'ya teslîm edüp eyâlet i Şirvân ale'l-umûm mutî‘ [u] münkâd olup kemâkân kabza i teshîre geldüğü Süleymân Hân'ın ma‘lûmu olup hükûmeti Ulama Paşa'ya verildi. Ba‘dehû Şâh Tahmas[b] yedi ay Şemahı kal‘asın muhâsara edüp içinde olan sünnîler emân ile kal‘ayı şâha teslîm edüp ba‘de'l-emân amân vermeyüp cümle ibâdullahı katl edüp hükûmet i Şirvân'ı birâder i kihteri olan Elkas Mirza'ya verdi. Üç sene Elkas Mirza hâkim i Şemahı olup ba‘dehû sene 954 târîhinde Elkas Mirza şâh ı gümrâh Tahmasb'ın evzâ‘ [u] etvârından Elkas Mirza havfe düşüp hükûmet i Şirvân'ı terk edüp niçe şecî‘ ve bahâdır, nâmdâr, kafadâr dilâverler ile girân-bahâ cevâhir makûlesi eşyâların alup bir gicede Şemahı'dan azm i cânib i Âl i Osmân deyüp Heyhât sahrâsı içinden kırk günde Kefe'ye gelüp andan bir keştîye süvâr olup Edirne'de Süleymân Hân'ın pây-pûş i şerîfin bûs edüp niçe gün mültefit i şâhî olduğuna {Târîh i Elkas Mirza kudûmü;
Andan dârü's-saltanatü'l-aliyye olan mahmiyye i Kostantiniyye'ye gönderüp Pertev Paşa Sarâyında meks eder. Ba‘dehû Süleymân Hân Edirne'den bir alay ı azîm ile İslâmbol'a Edirnekapusu'ndan dâhil oldukda Elkas Mirza alay ı hümâyûnu Şehzâde Câmi‘i kurbunda Sultân Süleymân Hân'ı seyr [u] temâşâ edüp "Hey Âl i Osmân hey! Sen bu şân [u] şöhret u şevket ve dârât [u] azametle niçe İrân [u] Tûrân şâhı olmayup kızılbaş ı bed-ma‘âşı miyândan kaldırmayasın" deyüp deryâ-misâl asâkir i Âl i Osmân'ı görüp hayrân olur. Ba‘dehû Süleymân Hân kal‘a i Van ve diyâr ı Azerbaycân seferine gitdikde bu Elkas Mirza'yı bile götürüp şehr i Tebrîz'den Lala Mustafâ Paşa vilâyet i Şirvân üzre serdâr ı mu‘azzam olup Elkas Mirza mukaddemâ Şirvân hâkimi olmağıla Şirvân'a bile gelirken diyâr ı Nahşivân'ı, Revân'ı ve Gence ve Şirvân'ı harâb ve yebâb ederek gelirken Şâh Tahmas'ın fevti haberi istimâ‘ olunup yedi günde kal‘a i Şemahı muhâsara olunup kuvvet i bâzû ile Tahmas Şâh'ın oğlu elinden emân ile Lala Mustafâ Paşa, sene 955 târîhinde bu Şemahı kal‘asın feth edüp içine kemâkân asker ve cebehâne koyup kal‘ayı ta‘mîr u termîm eyleyüp Lala Paşa hâkim i Şirvân oldukdan sonra Elkas Mirza'ya Şirvân hükûmetinde ülke i Mahmûd-âbâd hânlığın ihsân edüp Elkas Mirza dahi dâğ ı derûnundan Acem diyârların tâ Isfahân'a varınca harâb u yebâb etdüğü haberiyle Şemahı fethinin meserret haberi(n) kal‘a miftâhlarıyla Süleymân Hân'a irsâl olundu. Niçe kerre dahi bu Şirvân üzre ceng [ü] cidâller olup âhir sene 991 târîhinde Sultân Murâd ı Sâlis asrında Özdemiroğlu Osmân Paşa serdâr ı mu‘azzam olup Bâbü'l-ebvâbı ya‘nî Demirkapu'yu feth edüp Şemakı kal‘asın dahi amân ile kabza i teshîre alup ta‘mîr [ü] termîm etdi. Ba‘dehû yine kızılbaş Şemahı'ya istîlâ edüp yine sene ( ) de Murâd ı Sâlis asrında Ferhâd Paşa feth etdi. Tâ Sultân Murâd ı Râbi‘e gelince dest i Âl i Osmân'da idi. Ba‘dehû yine kızılbaş ı bed-ma‘âş Şemahı'ya ve Demirkapu'ya istilâ edüp Demirkapu'dan ( ) Paşa ve hândan ağazâdeler amân ile çıkup der i devlete geldiler. Ol asrdan berü Şemahı kal‘ası dest i Acem'de kalup hâlâ hânlıkdır. Ve kadısı ve on iki hâkimi var. Kal‘ası sâhil i Kür nehrinde bir püşte i âlî üzre bir hısn ı hasîn ve sedd i metîn kal‘a i üstüvâr sengîn-binâdır. Hâlâ iç kal‘ası gâyet müstahkem ve ma‘mûr kal‘adır. Ammâ aşağı taşra kal‘ası câ-be-câ rahnedârdır. Dizdârı ve dizçöken ağası ve bin aded kal‘a neferâtları vardır. Ve şehr içre tahmînen yedi bin hâne i ma‘mûr u âbâdân cümle taş dîvârları ve dâm u bâmları hâk i amber-i pâk ile mestûr hânedânlardır. Ve her büyûtda birer enhâr [u] uyûnlu dârlardır. Ve bâğ u bâğçesine hadd u hasr yokdur.
Ve cümle yigirmi altı mahalledir. Evvelâ Meydân mahallesi ve mahalle i Şaburan, kal‘a içindedir. Şehrin güzîde yerinde olmağıla gâyet musanna‘ hânedânları vardır.
Ve cümle yetmiş mihrâbdır. Evvelâ Dîv Alî Câmi‘i, kâr ı kadîmdir. Mâ-takaddem Şâh Tahmas'ın hânı imiş, ammâ sünnî olmağıla bu câmi‘i inşâ etmiş ve taşra varoşda cemâ‘at i kesîreye mâlik Câmi‘ i Kebîr-i Şâh Safî nitekim tâk ı kisradan nişân [313a] verir bir binâ yı şîrîndir. Ve hareminde bir şâfi‘î havzı ve şâzirvânı ve etrâfında talebe hücreleri vardır. Ferhâd Paşa Câmi‘i'nin evkâfı olmağıla kapuları mesdûddur ammâ tarz ı Rûm câmi‘ i dilküşâ imiş. Ve Câmi‘ i Özdemirzâde, hâlâ medresedir; şehrin müftîsi ders takrîr eder.
Bu câmi‘lerden mâ‘adâ zâviyelerdir. Ve yedi medrese i dârü't-tedrîsi ve bir imâret i dârü'l-it‘âmı, Şâh Hudâbende'nindir ve kırk aded mekteb i sıbyân [u] tıflânı var ve yedi hammâm ı dilsitânı var.
Ammâ cümleden âb u hevâsı lâtîf, rûşen-binâ yı rûşenâ, hammâm ı râhat-fezâ yı dilküşa Şâbûrî hammâmıdır. Müte‘addid halvetleri ve miyânında havz u fevvâreleri var. Ve mahbûb ı Şirvân zemîn Hoten âhûsu gözlü, sîmîn-tenin nîl-gûn futaya sarmış pâk dellâkleri var. Meydân hammâmı ve Kazak Hân hammâmı ve Ferec Hân hammâmı ve kal‘adan taşrâ kal‘a kurbunda Husrev Hân hammâmı gâyet latîf hammâmdır. Ve bu hammâmlardan mâ‘adâ her bâğda birer hammâm ve birer havz ı şâfi‘î mukarrerdir.
Ve bu şehr içre cümle kırk dörd aded kârgîr binâ kârbânsarâylardır kim her birinde niçe bin tümen mâl ı Kârûn'a mâlik sevdâgerân hâcegiyânlar mihmân [u] sâkinândırlar. Ve mihmândârları dükeli yahşı cânlardır. Ve herkes hânesin bî-kıfl sedd edüp çârsû-yı bâzârda metâ‘ın füruht edüp hânesine geldikde yine dükkânçesin metâ‘larıyla hâli üzre bırağup dîdebân u pâsbânlar nigehbânlık ederler. Tâ bu mertebe emn [ü] emân diyâr ı Şirvân'dır. Cümle bin iki yüz dükkânçelerdir. Ammâ bezzâzistân ı kârgîri yokdur. Lâkin yine cemî‘î zî-kıymet makûlesi bî-kıymet firâvândır. Ve kahvehâneleriyle dükkân ı Selmânî'leri gâyet müzeyyen ve mecma‘u'l-irfân ve kân ı zurefâ ü a‘yândır. Ve hevâsı gâyet i‘tidâl üzre sevâhildir, zîrâ iklîm i hâmisin nihâyetidir. Ve zemîn i mahsûldârında pirinç ve pembe ve yedi gûne engûr ı âbdârı ve Abbâsî ve melçe emrûdu ve harbuzu ve mahbûbu u mahbûbesi memdûh ı cihân-ârâdır. Ve ekseriyyâ halkı Sünnî, Hanefiyyü'l-mezheb ulemâsı ve sulehâsı vardır. Nihânîce cemâ‘atle namâz kılarlar. Ve bu Şemahı Hânı Takî Hân'da yedi gün mihmân olup zevk u safâlar edüp niçe ehibbâ vü dûstân [u] yârânlar ile hoş sohbetler etdük. Ammâ Takî Hân-ı ber-cân, sâhib i tab‘ Fârisî-hân, bir civân [u] merd i meydân ve sâhib i iz‘ân ve fârisü'l-hayl, dilâver ve server-i hünerver fetâ yiğitdir. Ve yârân ı bâ-safâlardan Şâhverdi Aka ve Kulu Aka ve Şehrâb Aka ve Hoca Yezden-şîr ve İmirza Ma‘sûm ve Rüstem Aka nâmân a‘yân akalar ile hüsn i ülfet edüp hândân niçe harîr pârçe hedâyâlar ve on tümen Abbâsî ve bir karaçabuk at ihsânlar alup cümle tevâbi‘lerimize dahi ihsânlar edüp kendüsü dahi Revân Hânı düğününe Bakü kal‘asında sûra med‘uvv olmağıla kal‘a i Şamâkı'dan bin mikdârı asker ile alâ tarîkı's-seyr sayd [u] şikâr ederek cânib i şimâle
Ziyâret i Hazret i Pîr Derkûh Sultân: Horâsân erenlerinden ulu sultândır ve âsitâne i azîmi cümle kârgîr binâ yı metîndir. Şehrin cümle erbâb ı ma‘ârif ehl i teferrücünün mesiregâhıdır kim cümle şehr i Şemahı'nın hânedânları ve sâ’ir imâretleri serâpâ nümâyândır. Ve bu tekyenin cânib i erba‘asında hevâdâr bâğ ı İrem-misâl üç yüz dâr ı karârlar ile ârâste-kend i ma‘mûrdur. Ekseriyyâ bu kendin ahâlîsi Pîr Derkûh Sultân'ın mu‘tekidleri fukarâ yı Bektâşiyân'dır. Ve şeyhi müfessir ve muhaddis Alî Koç Dede, sâhib i sülûk bir mürşid i kâmil, mazanne i kirâme ve müstecâbü'd-da‘ve hâl sâhibi merd i Hudâdır. Hamd i Hudâ hayr du‘âlarıyla behre-mend olduk. Bu âsitâneden yine cânib i şimâle 6 sâ‘at imâristân içre gidüp,