Evliya deneme


Menzil i karye i Şinikçi Ahmed Ağa



Yüklə 4,3 Mb.
səhifə48/57
tarix17.01.2019
ölçüsü4,3 Mb.
#99316
1   ...   44   45   46   47   48   49   50   51   ...   57

Menzil i karye i Şinikçi Ahmed Ağa: Bir bayır dibinde bâğlı ve bâğçeli köydür. Andan (   ) sâ‘atde kasaba i Ista­noz'ı ubûr edüp kıbleye [367a] tarafına (   ) sâ‘atde,

Menzil i karye i Erkeksu: Mukaddemâ En­gürü'den çıkdıkda evsâfı tahrîr olunmuşdur. Andan (   ) sâ‘atde,

Menzil i kal‘a i Engürü: Şehre dâhil olunca ibtidâ mahkeme i şer‘ i Resûl'e varup emr i şerîfi mollaya ibrâz edüp kırâ’at olundukda maz­mûn ma‘lûm ı şerîfleri olup Mütevellî Hasan Çe­lebi, mahkemede Hasan Ağa'ya teslîm edüp Hasan Ağa Mütevellî Hasan Çelebi hânesinde mihmân olup hakîr huddâmlarımla mukaddemâ hâne i bî-min­net i emânet-kârım ve yâr ı gâr ı cânım olan Keder­zâde efendim hânesinde mihmân olup cümle emâ­net koduğum esbâb [u] eskâllerimi ve bâr ı sakîlle­rimi bî-küsûr verüp bir boğça ak kenarlı serâ­vîl kamîs ve on top sûf ve bir kıt‘a Kitâb ı Miftâh verdi kim hakîre gûyâ bir genc i Dârâ verdi. Ertesi Hasan Ağa kâ’ime mûcebince Hasan Çelebi'den cümle mâlları tahsîl edüp fakir Hasan Çelebi'yi kayd-bend ile paşaya götürmeğe müteveccih oldukda hâne sâ­hibimiz Kederzâde efendimiz bâr ı sakîlle­rim hafîf olsun içün iki re’s seyishâne ihsân edüp cümle bâr ı sakîllerim yükledüp hâne sâhibimizle vedâlaşup Engürü'den (   ) sâ‘atde,

Menzil i ka­saba i tekrâr Istanoz: Mukaddemâ bâlâda mevsûf­dur. Andan yine cânib i şimâle düz sahrâlar içre ma‘mûr [u] âbâdân u mahsûldâr büldânlar ubûr ederek 8 sâ‘atde {Ayaş Beli'n aşar­ken aceb bârân-ı rahmet çekdik. Andan,

Evsâf ı kasaba i kadîm Ayaş;: Engürü sancağı hâkinde Haremeyn evkâfıdır. Dârü's-sa‘âde ağası ta­rafından zabt olunur, yüz elli akçe kazâdır. Kal‘ası harâbdır. Serdârı ve kethüdâyeri vardır. Cümle bin hâne, on mihrâbdır. Çârsû içinde (   ) câmi‘i ve mesâcidleri ve hânları ve hünkâr hammâ­mı ve es­vâk ı muhtasarı vardır. Câbecâ bâğ u bâğçesi vardır. Lâkin dere ve depeli yirde olmağıla hevâ­sı sakîlce­dir. Ammâ şehri ma‘mûrdur ve cânib i erba‘ası bayırlıdır.

Ziyâret i Emîr Dede; ve karşu batı tarafındaki dağ üzre Şeyh Buhârî bir kubbede med­fûndur}.

Evsâf ı kal‘a i Germiyân Hezârı ya‘nî şehr i Beğbâzârı

Paşa efendimiz bu şehirde bulup Mütevellî Ha­san Çelebi'yi paşaya teslîm edüp cümle mâlı kabz edüp haps etdi. Bugün katl ederim diyerek Halîl Efendi mâliyçün kırk kîse cerîmesin ve yedi katar-ı katırın ve yüz top sûfun alup hapsden ıtlâk edüp bir hil‘at i fâhire ile tatyîb i hâtır edüp Engürü'ye revâ­ne oldu. Hakîr dahi bu şehri seyr [u] temâşâya mu­kayyed oldu.



Ahvâl i pür-me’âl i Bebekbâzârı: İbtidâ bâ­nisi ma‘lûmum değildir. Lâkin ibtidâ fâtihi Kütâ­hiyye pâdişâhlarından Germiyânoğlu Ya‘kûb Şâh'ın vezîri Dinar Hezâr feth etmeğile Germiyân Hezârı derler. Ammâ şehrinin ulemâ ve zurefâları şehr i Bebekbâzârı derler. Amma lisân ı Etrâk'da Beğbâ­zarı derler. Hakkâ ki haftada bir gün güzel müzey­yen bâzârı durup cemî‘î zî-kıymet [ü] bî-kıymet bulu­nur. Ammâ cümle halkının kâr [u] kesbleri tiftik keçisi olmağıla sûf ipliği çok füruht olunur. Ammâ meterisi var deresinde niçe bin kantar sûf ipliği bey‘ ve şirâ olunur. Lâkin sofî olmaz. Ammâ lâtif mu­hayyeri olur. Bâzâr ı azîmde her hafta etrâf kurâ­lardan on bin âdem cem‘ olur. Hâlâ bu şehr Anadolu eyâleti hâ­kinde Engürü sancağı hudû­dun­da Âsitâne i sa‘âdet­de her kim şeyhülislâm ise anların hâs­sıdır kim hâss-ı hümâyûndan ifrâz olunup müftî ta­rafın­dan subaşısı hâkimdir ve yüz elli akçe ile sa­daka olunur kazâdır. Senevî kadısına yedi kîse hâsıl olur şerîf kazâdır. Ve cümle (   ) aded kurâları var­dır. Ve damga emîni ve sipâh kethüdâyeri ve yeni­çeri serdâ­rı vardır. Lâkin dizdârı ve kal‘a neferâtları yokdur. Zirâ kal‘ası bir kaya üzre şekl i mu­rab­ba‘dan tûlânî ilhaf taş dîvârlı bir ince kal‘a olmak ile ma‘mûr olmayup neferâtı yokdur. Kal‘a kayası bir dere içine vâkı‘ olmuş kal‘anın iki cânibi balık arkası gibi bir sırtlı kaya üzre kal‘acıkdır. Cirmi ne mikdâr olduğu ma‘lûmum değildir. Aşağıda şehri iki dere i vâsi‘ içinde cümle yigirmi mahalle ve kırk bir mihrâ­bdır. Lâkin selâtîn câmi‘leri gibi mükellef câmi‘leri yokdur. Evvelâ çârsû içinde (   ) câmi‘i

................ (1 satır boş) ................

Bunlardan mâ‘ada mesâcidlerdir. Ve cümle üç bin altmış aded ikişer kat hâne i zîbâlardır. Cümle dîvârları kerpiçdendir, amma sütûhları cümle tahta örtülüdür. Ve medrese ve dârü'l-hadîsi ve dârü'l-kurrâsı vardır. Zîrâ tâlib i ilm fuzalâ ve ulemâsı çok­dur. Ammâ medreseleri sâ’ir diyârın medreseleri gibi kârgîr binâ dârü't-tedrîsleri yokdur. Ve yetmiş aded mekteb i sıbyânı vardır. Gılmânları gâyet necîb ve reşîd olup yedi yüzden mütecâviz hâfız ı Kur’ân ve huffâz ı Kitâb ı Muhammediyye vardır. Ve bir şeyhülislâmı var kim cemî‘î ulemâ anınla mübâ­hase i ilmiyye etmede âcizlerdir. Ve nakîbü'l-eşrâfı fâzıl değildir ammâ gâyet mün‘im ü sâhib kerem, ni‘met i firâvân sâhibidir. Ekseriyyâ halkı ulemâdır. Sipâhî dahi çokdur. Cümle, elvân sûf ve muhayyer giyerler. Ammâ zenâneleri cümle muhayyer giyer­ler. Etrâk şehirlerinden olmağıla ekseriyyâ halkı Oğuz tâ’ifesidir. Ya‘nî Türk kavmi demenin hüsn i ta‘bîridir. Ve cümle yedi aded hânı vardır. Hattâ çârsû içinde bir mükellef hânı ıhrâk bi'n-nâr ol­muşdur. Ve cümle (   ) hammâmdır. Çârsû içinde (   ) hammâmı gâyet [367b] müferrahdır. Ve cümle altı yüz dükkândır. Her zî-kıymet mevcûd­dur. Lâkin kârgîr binâ bezzâzistânı yokdur. Çârsûda kassâblar içinde cereyân eden dere kenarında hafta bâzârı olur. Mezkûr dere cereyân ederek inüp şehrin aşağı cânibinde cereyân eden (   ) nehrine mahlût olup andan nehr i Sakarya'ya munsab olur. Bu şehr bir mürtefi‘ yerde olmağıla cümle şâhrâh­ları kumsalca kaldırımsızdır. Ve halkı gâyet garîbü'd-diyâra ri‘âyet edüp ehl i kerem âdemlerdir. Âb [u] hevâsının letâ­fetinden Türk mahbûbları olur. Mahb­ûbeleri mem­dûh değildir. Zîrâ çârsû-yı bâzârda ve deri ve der­nekde ve cem‘iyyet i sûrda görülmiş değillerdir. Gâyet afîfe ve mü’eddebe nisvânları vardır.

Memdûhât ı Beğbâzârı;: Evvelâ bâğ u bâğçesi gâyet çokdur. Besâtinlerinde bir gûne kavunu olur kim lezzetinden âdemin dimâğı dü şakka olur ve müsg [ü] amber i hâm-misâl râyiha i tayyibesi olur. Bu şehir halkı ekseriyyâ ol kavundan zerde tabh edüp içine darçın ve karanfil koyup bir zerde olur kim Mu‘âviye hazretlerinin ibtidâ te’lîf etdüğü le­zîz zerde olur. Bu gûne bir lezîz ve hoş-hor ve serî‘u'l-hazm kavundur. Ve bir gûne sebz-gûn em­rû­du olur. Bir müdevver, dördi beşi bir vukıyye gelir âb­dâr ve hoş-hor emrûddur. Âsitâneye niçe yüz bin kutu emrûd pembeler içre hedâyâ gider. Bir gûne sükker-i halvâ emrûddur kim Acem diyâ­rın­da Tesuy şehrinde ve Ordubâr şehrinde Meleçe emrûdu lez­zetindedir. Ve siyâh arpası olur. Gâyet yağlıdır. Ata çok vermeden ihtirâz etmek gerek. Ve sahrâsında pirinci olur, gâyet pişkindir. El-hâsıl bir vâsi‘atü'l-aktâr ve rahîsatü'l-eş‘âr şehr i imâr-ı dâr ı diyâr şehr i Beğbâ­zâr'dır. Hafazekallah.

Ziyâretgâhların beyân eder: Evvelâ şehr içinde Şeyh Ivaz Dede:

................ (3 satır boş) ................

Bu şehirde üç gün meks edüp safâ ederken Âsitâne tarafından ulaklar gelüp paşaya hakîr içün ammîlerimden ve Memekzâde efendimden ve Ab­dürrahîm efendimden mektûblar gelüp "Evliyâ kulunuzun pederi merhûm olup cemî‘î mülkü ve eşyâsı üğey vâlidesi elinde ve hemşîreleri ve kassam elinde memhûrlu kalmışdır. Lütfunuzdan ricâ ederiz kim Evliyâ Çelebi dâ‘îniz bu cânibe gönderüp bir­kaç zamândan sonra işlerin tamâm edüp yine huzû­runuza vara" deyü mektûblar göndermişler ve üç aded mekâtibler dahi akrabâlarımızdan gelüp "Siz sağ olun. Pederiniz merhûm oldu. İnnâ-lillah" deyü haber gelince cihân başıma teng ü dar oldu. Ve mektûbları paşaya gösterdim. Paşa dahi kendüye gelen mektûbları gösterüp bî-karâr oldum. Hemân ol mahalde yine gelmek şartıyla izin taleb edüp dest-bûs etdim. Nola deyüp kethüdâ ve hazinedârın çağı­rup beş yüz esedî harc-ı râh ve iki küheylân at ve iki köle ihsân edüp sâ’ir levâzımâtlarımı ve bir mükellef cerke ve merhûm Varvar Alî Paşa'nın ihsân etdüğü üç katıra üç katır dahi ihsân edüp kâmil bir katar ka­tır olup yedi abd i memlûk ve sekiz nefer yapışma huddâmımla Beğbâzârı şehrinden paşa efendimizle vedâlaşup ve cümle ehibbâ ve dûstânlar ile cümle vedâlaşup

Bin elli sekiz Cemâziyelâhirinde Engürü kurbunda Beğbâzârı'ndan İslâm­bol'a müteveccih olduğumuz menâzil­leri beyân eder

Evvela Bebekbâzârı'ndan cânib i şimâ­le ma‘­mûr u âbâdân ve mahsûldâr kurâları ve âlî çemen­zâr yaylaları küşâde hevâda 9 sâ‘atde ubur edüp,

Menzil i karye i Sarılar: Yaylanın ardı ol­mağıla (   ) hudûdunda yüz hâneli ma‘mûr karye­dir. Bu mahalde bir Ğeddâdî binâ bir çemenzârda durur. Gûyâ bir kûh ı bülend-pâre-i Horâsân ile rıh­tım ı binâ yı mu‘azzamdır. Hacı Bektaş ı Velî'nin cânsız dîvâr yürüttü dedikleri dîvâr budur, derler. Hakkâ ki dîvâr üzre oturdukları mak‘adı yerleri zâhîrdir ve asâleten temelli binâ değildir. Âhar yer­den geldüğü zâhir ü bâhirdir. Andan 7 sâ‘atde,

Menzil i karye i Kös­tebek Hânı: Bu dahi (   ) hâ­kinde yüz hâneli bir dereli zemînde bâğlı ve bâğçeli ma‘mûr kurâdır. Cümle âhâlîleri cemî‘î tekâlîf i örfiyyeden berîlerdir. Zîra sene (   ) târîhinde Sul­tân Ahmed Hân asrında Kara Yazıcı ve Sa‘îd Arab ve Kalenderoğlu ve Cennetoğlu ve Deli Hasan ve Kalacak nâm celâlîler Anadolu diyârların harâb u yebâb etdük­lerinde bu mahalde bir kâr­bân ı azîm bozup iki binden mütecâviz ibâdullahı dendân ı tîğ­dan geçirüp bu kadar mâl ı ganâ’im aldıklarından sonra bu yollar niçe zamân mesdûd olup ba‘dehû Nasıf Paşa bu mahalle kal‘a-misâl bir hân ı azîm binâ edüp bu karye âhâlisin bu mahalle iskân etdi­rüp hâlâ ma‘mûr kasaba olmuşdur. Bir câmi‘i ve hânı ve imâreti ve hammâmı ve bir kaç esvâk ı muhtasarı vardır. Üzüm turşusu gâyet mem­dûh­dur. Ammâ hânı Anadolu diyârında nazîri yokdur. Me­ğer Şâm kurbunda Katîfe ve Şa‘şa‘a [368a] hânı ola. İçli ve dışlı ve müte‘addid haremli ve iki bin at alır ıstablı ve başka develiği ve beyâz sahrâ-misâl bir meydânı ve'l-hâsıl cümle imâreti rasâs ı hâss-ı nîlgûn ile mestur bir hân ı ma‘mûrdur. Andan yine şimâle 6 sâ‘atde,

Menzil i Nallıhân: Bâğlı ve bâğçeli ve sâfî kavaklı bir dere içre yüz hâneli ve bir küçük ham­mâmlı mu‘âf [u] müsellem müselmân köyüdür. Hakimleri yine Nusaf Paşa mütevellîsidir. Bu hân dahi Nusaf Paşa hayrâtıdır. Hemân Köstebek hânı gibi bir hendese üzre imâr olmuşdu kim acâ’ib hayrât ı azîmlerdir kim cümle yüz elli ocakdır. Bunda dahi matbah ı Keykâvûs-misâl bir imâret i dârü'z-ziyâfesi vardır. Âyende vü revendeye birer bakır sini ile her âdem başına birer nân-pâre ve birer sahan çobra ve birer şem‘ i revgan mihmândârlar getirüp hizmet ederler. Andan (   ) sâ‘atde

Evsâf ı kal‘a i Türbeli Gönlük

Lisân ı Etrâk;'da Torbalı Göynük ve Torbalı Gül­yük derler ammâ sahîhi Türbeli Köylük'dür. Akşem­seddîn hazretleri bu şehirde medfûn olmağıla Tür­beli Köylük derler. Ammâ kal‘asına Yunan târîh­lerinde Aleksandran derler. Bursa tekürleri binâ etmişdir. Sene 712 târîhinde Osmân Gâzî fethidir. Hâlâ (   ) sancağı hâkinde (   ) (   ) lıkdır ve yüz elli akçe nâhiye kazâsıdır. Kethüdâyeri ve yeniçeri serdâ­rı vardır. Lâkin kal‘ası evc i âsumâna ser çekmiş bir yalçın kaya üzre hâlî ve harâb ve mu‘attal ol­ma­ğıla dizdârı ve neferâtları yokdur. Bu şehrin iki tarafı kayalı ve dağlı ve bâğlı ve şehr içre cereyân eder de­reli ve dağlardan nüzûl eder çam oluklardan mîzâb-vâr cereyân eder âb ı hayât sulu şehr i kadîmdir. Gerçi ahâlîsi Etrâk'dır ammâ şîrîn şehir­dir. Cümle iki bin çam tahtası örtülü hâne i zîbâ­lar­dır. Ve cümle on sekiz mihrâbdır. Evvelâ (   ) (   ) cami‘î

................ (1.5 satır boş) ................



Bunlardan mâ‘adâ mesâcidlerdir. Ve cümle sekiz mahalle add olunur. Hikmet i Hudâ bu mahal­leler cümle yalçın kayalar altına vâkı olup pâre pâre kayalar her bâr şehre uçup düşer. Bi-emrillah Aş­kemseddîn hazretlerinin du‘â yı hayr berekâtları se­bebiyle bir merd [ü] zene ve bir mûr [u] mâra bi-emr i Hudâ aslâ zarar isâbet etmez. Hemân ol kaya nereye uçarsa anda hûrd olup kalır. Bu kayalar al­tında cümle iki yüz hânelerdir. Ammâ medrese ve dârü'l-hadîsi yokdur. Yigirmi mikdârı mekteb i sıb­yânı vardır. Çârsû içinde üç aded kiremit ile mestûr hâneleri vardır. Ve yine derûn ı sûkda bir latîf hammâm ı hoş-hevâsı vardır ve deresi içinde firâvan âb ı revân üzre deverân eder âsiyâb ı mâları vardır. Ve cümle yetmiş beş dükkânı vardır. Ekseriyyâ nâ­zük at çulu ve tobra işlediklerinden Torbalı Gönlük derler. Bunda aslâ Yahûdi kefere tavattun edemez. Hemân ol gün mürd olur.

Evsâf ı ziyâretgâh ı Türbeli Gönlük;: Evvelâ menba‘ ı esrâr, merci‘ i ebrâr ve kıdve i ricâl, nokta i kemâl, nâsıh ı halayık, nâtık ı hakâyık, pî­rân ı erbâb ı zevk, şeyh i ashâb ı şevk, sultân ı dünya ü dîn, sîmurg ı kâf ı yakîn, eş-Şeyh Hazret i Ak­şemseddîn Mehemmed b. Hamza: Mevlûdleri Şâm ı cennet-meşâm-ı müşk [ü] amber i hâmda vâ­kı‘ olmuşdur. Ve Hazret i Ebâbekri's-sıddîk neslin­den­dir. Mübârek parmağının bir boğumu nâkıs olması Ebâbekir nesli olduğına şehâdet eder. Ol ırk ı tâhir ile ola gelmişdir. Şeyh Şehâbeddîn Sühreverdî kim Bağdâd kal‘ası içinde medfûndur, anların şeref i sohbetiyle ve Engürü'de Hacı Bayrâm ı Velî ile hem-meclis olmuşlardır. Ve Ebü'l-feth ile İslâmbol fethinde bulunup "İnşâallahu Te‘âla bu kal‘a sene 857 târîhinin mâh ı Rebi‘ulevvel, gün rûz ı tem­mûzda feth olunur" deyü İslâmbol feth olacağı günü ta‘yîn buyurup bi-emrillah ol sâ‘at ve derece ve dakîkada feth olup ba‘dehû bu şehr içre bir dırah­tistân mesîregâh yerde bir kubbe i azîm içre cümle evlâd [u] ensâb ı zevi'l-ihtirâmiyle med­fûn­lar­dır. Müddet i ömr i azîzleri sene (   ) olmuş­du. İslâm­bol'da Ebâ Eyyûb ı Ensârî hazretlerinin cesed i şerîfin bunlar bulup "Şu mahalli hafr idün. Ebâ Eyyûb'un elinde bir tuc mühre üzre ism [ü] res­miyle Eyyûb ı hakîr Muttalib-kabîle dûş-ı fakîr deyü yazılmışdır, tîz kazın" dedikde Ebü'l-feth Gâzî ibtidâ kendiler Ferhâdî külünk urup hafr etdik­lerin­de yedi zirâ‘da çâr-kûşe bir seng i hârâ altında takrîr etdik­leri üzre cesed i Eyyûb Sultân ter ü tâze destinde yazılı mühresiyle zâhir olup du‘â yı hayr [u] senâ ile yine mestûr edüp üzerine türbe i âlî ve câmi‘ ve medrese ve hân ve hammâm ve imâret [ve] sûk ı sultân binâ olunmasına sebeb cümle bu Ak­şem­seddîn'dir. Zamânesinin kutb ı âfâkı idi. Ve niçe mücelled ki­tâb te’lîf etmişdir. Ve ilm i [368b] tıbda Lokmân ı Sânî idi. Ve kendilerden sonra Yûsuf [u] Züleyhâ sâhibi veled i necîbi musannif ve mü’ellif Hamdî Çelebi İslâmbol'da Ayasofya içinde kitâb ı Yûsuf [u] Züleyhâ te’lîfine mukayyed olup peder i azîzi seccâdesin kabûl etmeyüp cümle fukarâ yı pîrânın izniyle

eş-Şeyh Hazret i Sa‘deddîn b. Akşemsed­dîn: Seccâde-nişîn halîfe olup mürşid i kâmil [ve] sâhib i ayyâr oldu. Sene 897 vefât edüp pederleri cenbinde medfûndur. Kuddise sırruhu'l-azîz.

Andan ziyâret i eş-Şeyh Fazlullah b. Akşem­seddîn: İlm i Ledün sâhibi olup niçe bin halkı irşâd edüp peder­leri yerine cülûs etmişdi. Âhir sene 960 sitte ve tis‘a mi’ede dâr ı bekâya âzim i cinân olup pederi cen­binde medfûndur.

Ve Şeyh Nûrullah b. Akşem­seddîn: Tahsîl i ma‘rifet içün Bursa'ya gidüp hücresinde kalem yonarken kalem-traş batnına batup girde-bâliş i nâliş üzre yatup vücûdu defterin ka­lem-traş hakk­idüp sahîfe i âlemden Bursa'da Bâkî âleme gidüp Zeynîler cenbinde medfûndur.

Eş-Şeyh Çelebi Emrullah b. Akşemseddîn: Pederi tarîkına girmeyüp mütevellî olup nikrîs ma­ra­zın­dan mer­hûm olup peder i azîzi cenbinde med­fûn­dur. Ammâ cihân-ârâ idi. Cild i tevârîhi vardır.

Eş-Şeyh Nasrullah b. Akşemseddîn: Tahsîl i ulûm içün Acem'e gidüp yedi sene seyâhat edüp Tebrîz vilâyeti şehrinde medfûndur. Ammâ Acem ârifânları Şem­seddînzâde deyü ziyâret ederler. Niçeler Şems i Tebrîzî evlâdı zann edüp ziyâret ederler. Ammâ Şems i Tebrîzî mücerred pâk iken Konya'da haz­ret i Mevlânâ'yı irşâd edüp Sultân Veled Efendi, Şems'in kellesin kesüp destine alup bayağı menzil kat‘ ederek bî-ser Hoy şehrine varup hâlâ Şems i Tebrîzî Hoy'da yatar, mesîh-vâr mücer­red [u] pâk intikâl eyledi. Ammâ bu Tebrîz'de medfûn Şeyh Nasrullah, bu Akşemseddîn evlâdıdır.

Eş-Şeyh Mehemmed Nûru'l-hüdâ b. Akşem­seddîn: Bunlar vâ­lideleri batnında iken Hazret i Şemseddîn ehlinin karnına urup "Bre benim meczûb, ârif i billah oğ­lum" derlermiş. Hikmet i Hudâ rahm i mâderden müştakk olunca "Esselâmü aleyküm yâ ehl i dünya" derler. Kemâl i bülûğiy­yete yetişüp meczûb ı İlâhî'den bir kimesne olur. Azîz hazretleri sâ’ir evlâdla­rına "Sakının Nûru'l-hüdâ celâlinden" derlermiş. Hattâ câmi‘e vardıkda "Bu ehl i cennetdir, bu ehl i cehennemdir", deyü niçe âdem hakkında ta‘yîn i keşf edermiş. Âhir azîz Nuru'l-hüdâ'yı bâzâ­ra götürüp bâ-zârî bâzâr ta‘âmın yedirüp mükâşe­feden men‘ etdirmiş. Bu gûne niçe keşf [ü] kerâ­meti zâhir olup Sultân Mehemmed, Evlek nâm karyeyi kendüye temlîk ihsân edüp hâlâ anda med­fûndur.

Eş-Şeyh Mehemmed Hamdullah ibn Ak­şemseddîn: Pederlerinden sonra seccâde-nişînliği kabûl etmeyüp Yûsuf [u] Züleyhâ te’lifîne mukay­yed olduğu bâlâda mestûrdur. Ammâ bunlar dahi rahm i mâderde iken vâlideleri karnına pederleri urup "Bre benim zî-akl Aristo yı zû-fünûn ve şâ‘ir ü mâhir ve musannif ü mü’ellif oğlum" deyü vâ­lidi, vâlidesinin batnın ohşarmış. Hikmet i Hudâ sene 853 târîhinde rahm i mâderden müştakk olup sekiz yaşında dîvân sâhibi olup Leylâ ve Mecnûn kitâbın ve Mevlûd ı Manzûm dahi anındır. Ammâ Yûsuf [ü] Züleyhâ'sı te’lîfi makdûr ı beşer değildir. Ancak aşk ı İlâhî ile âlûde olan kelâmıdır. Müddet i ömr i azîzleri altmış altıya yetmiş iken sene 909 târî­hinde vefât edüp pederleri cenbinde medfûn­lar­dır. Yüz yetmiş pâre risâle ve kütüb i mu‘teber te‘lî­fât­ları vardır. Rahmetullahi aleyh. Ammâ Kıyâ­fetnâ­me'sisi ve Yûsuf [u] Züleyhâ'sı memdûh i âlemdir.

Ve bunların nûr ı dîdesi ve ciğer-kûşesi Mehemmed Çelebi ibn Hamdullah ibn Akşemsed­dîn, bu Mehemmed Çelebi ol asrda bir dürr i girân-mâye gibi zuhûr etdi kim ol asrda velvele-ârâ ve fuzalâ yı âlem-ârâ olup cemî‘î Arab ve Acem ule­mâ­ları ana cevâb vermede âciz-mânde kalmışlar­dı. Zamânesinin gûyâ İmâm ı A‘zam ı asğarı idi. Hulâsa i kelâm cümle ulûmda yed i tûlâ sâhibi idi. Bâ-husûs ilm i hatda Yâkût ı Musta‘sımî ve hattât İbn Mukle; idi. Ammâ kabr i şerîflerin türbedârları bilmediler. Zîrâ evlâd ı zevi'l-ihtirâm, Türkistân ı eblehân içinde kalmışlar.

Ve ziyâret i eş-Şeyh Abdülkâdir b. Sa‘dullah b. Akşem­sed­dîn. Bunlar azîz hazretleri­nin evlâd ı evlâdıdır. Halkdan münzevî tâlib i ilm ve sâhib i hilm kimesne idi. Cedd i büzürgvârlarının kubbesi hâricinde medfûnlar.

Ve ziyâret i eş-Şeyh Abdür­ra­hîm: Akşemsed­dîn'in kırk sene sonra hule­fâların­dandır. İlm i tasavvufda Vahdetnâme nâm kitâb anın te’lîfidir. Cenb i azîzde medfûndur. Rahmetul­la­hi aleyhim ecma‘în. {Emîr Sultân ve eş-Şeyh Seyyid Sikkîn Sultân himmetleri hâzır u nâzır ola}.

Bu şehirde bir gün mukîm olup zevk [u] safâ­lar etdik. Andan yine cânib i şimâle 7 sâ‘atde,

Evsâf ı kal‘a i Taraklı;: Bursa tekürü binâsıdır. Sene 712 târîhinde Osmân Gâzî fethidir. Hâlâ (   ) sancağında (   ) hâkimlikdir [369a] ve yüz elli akçe kazâdır. Hâlâ kal‘ası vîrândır ammâ kasabası bâğlı ve bâğçeli ve âb ı revânlı bir dere içre bin beş yüz hâne i ma‘mûr cümle kiremitli ve tahta örtülü kasaba i şîrîndir. Ve cümle on bir mihrâb ve yedi mahalledir. Çârsû içinde (   ) câmi‘i sâde binâdır.

................ (1 satır boş) ................

Mâ‘adâ mesâcidlerdir. Bir hammâmı ve beş hânı ve altı aded mekteb i sıbyânı ve iki yüz dükkânı var. Cümlesi kaşık ve tarak işlediklerinden Taraklı şehri derler. Dağları sâfî çimşir dırahtı olmağıla cümle halkı ma‘laka ve şâne işleyüp Arab ve Acem'e kaşık bundan gider. Âb u hevâsı gâyet latîf ve cümle dağları çengelistân ve sayd [u] şikâr yer­leri­dir. Deresi içre cereyân eden nehr i cârîye nehr i (   ) inüp nehr i azîm Sakarya'ya mahlût olur.

Ziyâretgâh ı Taraklı (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) Andan cânib i şimâle 8 sâ‘atde

Evsâf ı kal‘a i Geyve

Aslında ismi Genve'dir. İzmit kal‘asın binâ eden İskender'in akrabâlarından Genve nâm kral-i fer­tûte-avretin koyunları çobanlarıyçün binâ olun­muş bir küçük kal‘adır. Ol kralenin ismiyle müsemmâ Genve'den galat ı meşhûr Geyve derler. Sene 712 târîhinde Osmân Gâzî fethidir. (   ) Sancağı hâ­kinde yüz elli akçe şerîf kazâ olup nehr i Sakarya üzre Bâyezîd i Velî'nin ağreb u garâ’ibden (   ) göz cisr i azîminin hâlâ evkâfıdır. Bu kantara i ib­ret-nümâ dahi Devlet i Âl i Osmân'da ma‘rûf ı âfâk bir cisr i azîmdir. Zamân ı kadîmde bu Geyve, şehr i azîm idi. Lâkin Murâd Hân ı Râbi‘ asrında nehr i Sakarya tuğyân üzre gelüp bu şehri gark edüp yine imâr oldu. Ammâ deryâda katre ve gü­neşde zerre kadar imâr olmayup üç yüz hâneli ve bir câmi‘li ve bir câmi‘i harâb meydânda bir minâ­resi kalmış ve bir hammâm ve üç hân ve yedi mek­teb i sıbyân ve evleri kiremitli ve tahta örtülü nehr i Sakarya'dan bir ok menzili ba‘îd imâr olmadadır. Ammâ bir kiremitli mu‘azzam hânı var ve hân cenbinde yigirmi kadar dükkânı ve bâğı ve bâğçesi fi­râvân olduğundan üzüm turşusu ve Sakarya kenarı kavunu meşhûrdur. İki kavunu bir ata yükle­dirler, gâyet iri ve lezîz kavunu olur. Geyve cisri kenarında sâfî besâtinlerdir. Bu cisrin altından cereyân eden nehr i Sakarya'nın ibtidâ tulû‘ı (   ) (   ) (   ) dağ­la­rın­dan hu­rûc edüp andan şehrin bâzârı kurbundan ubûr edüp niçe büldân ve kurâları reyy ederek bu İzmit sanca­ğından geçüp Kocaili sancağında İrva nâm kasabada Karadeniz'e mahlût olur. Bu kasa­bada sipâh kethüdâyeri ve yeniçeri serdârı ve evkâf mütevellîsi vardır.

Ziyâretgâh ı Geyve;: Hazret i Burhân. Osmân­cık ile gelüp bunda medfûndur. (   ) (   ) (   ) (   )

Andan cânib i şimâle cisri ubûr edüp nehr i Sa­karya kenarınca Ağaç denizi nâm çengelistân ve hı­yâbân ı ormanistândır kim ehl i beled olmayan garîbü'd-diyâr âdemlerin niçesi gâ’ib olmuş vahşî ca­navarlara ve kuttâ‘u't-tarîk harâmîlere harem olmuş bir bî-amân dağıstân yerdir. Bu kuyâğıstânda eyle gûnâ-gûn dıraht ı müntehâlar var kim kadd [ü] kâ­metleri eflâke ser çekmiş şecer i azîmlerdir kim şems i âteş-tâbın te’sîri yokdur, eyle sâye-dâr dâğ­lardır. Tefne ve ardıç ve çam ve uhlamur dırahtları­nın şükûfeleri râyihasından âdemin dimâğı mu‘attar {olur} bu kûh ı hıyâbân içre niçe bin tahta biçecek bıçkı değirmânları ve niçe bin gemi kerasteleri kesici kâtı‘u'ş-şecer i bî-merhemet Etrâkları vardır. Fursat bulurlarsa âyende vü revendeden benî Âdem dahi keser. Bu dağlar dörd sancak yer hudûdında vâkı‘ olmuş, hakkâ ki ağaç deryâsıdır. Bir tarafı Bursa sancağında nihâyet bulur ve İzmit sancağı ve Bolu sancağı ve Kocaili sancağı hadlerinde cümle ağaç denizi vardır. Dâiren-mâdâr bir ayda devr olunur, bahr i şeceristândır. Ammâ güzîde yerleri bu Geyve yolu üzre vâkı‘ olmuşdur. Bu Geyve'den üçüncü sâ‘atde leb i Sakarya'da bir yalçın kaya üzre,



Evsâf ı kal‘a i Çoban: Evc i âsumâna kad çek­miş serâmed yalçın kaya üzre bir küçük kal‘acıkdır. Hâlâ içinde benî Âdemden yokdur. Hâ­râb u yebâb durur. Zamân ı kadîmde Gegve kralenin çobanları bu kal‘ada sâkin olup âyende vü revendeden bâc alırlarmış. Aşağısı deryâ-misâl Sa­karya nehri ensesi yalçın dağ üzre kal‘a i Poli ise pür dert sakar yolu olmağıla bi'z-zarûrî cümle kâr­bân halkı bunda bâc [u] harâc verirlermiş. Anı ubûr edüp yine cânib i garba nehr i Sakarya kenarınca aslâ güneş te’sîr etmez çemenzâr [u] lâle‘ızâ[r] sular kenarında tahta'l-kahve, fatûr ı fatîrler tenâvül edüp tâ‘at [u] ibâdât edüp sun‘ ı Hudâ yı Perverdigârı temâşâ ederek 4 sâ‘at dahi gidüp, [369b]

Menzil i kasaba i ma‘mûr Sabanca: Sene (   ) târîhinde Defterdârzâde Mehemmed Paşa efen­di­miz­le Erzu­rûm'a giderken İzmit sancağı hâkinde yüz elli akçe kazâ ve Rüstem Paşa evkâfı olup cemî‘î imâristân ve memdûhât ı buhayresiyle tavsîf olun­muşdur. Andan yine cânib i garba (   ) sâ‘atde,

Menzîl i kal‘a i İzmit: Bu dahi ol senede mu­fassal memdûh olmuş­dur. Andan (   ) sâ‘atde He­le­ke kal‘asın geçüp (   ) sâ‘at dahi cânib i garba gidüp,

Yüklə 4,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   44   45   46   47   48   49   50   51   ...   57




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin