Evliya deneme



Yüklə 4,3 Mb.
səhifə6/57
tarix17.01.2019
ölçüsü4,3 Mb.
#99316
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   57

Fütûhât ı Orhân Gâzî: Evvelâ, feth i kal‘a i Akyazı ve kal‘a i Konrapa ve Rûmelinde Yanbolu ve feth i Gelibolu. Târîhi

Bismirrahmânir­rahîmdir. Sene 740.1

Kal‘a i Mudurnu ve kal‘a i Kocaili ve kal‘a i İznikmit ve kal‘a i Yalakâbâd ve kal‘a i Bursa ve kal‘a i İznik ve kal‘a i Taraklı ve kal‘a i Bolu ve kal‘a i Göynük ve kal‘a i Karesi ve kal‘a i Balıkesrî ve kal‘a i Bergama-yı hısn ı hasîn ve kal‘a i Ezre­mid ve kal‘a i Çemennik ve Aşlona hisârı ve Te­kir­dağı hisârı ve kal‘a i Bolayır, be-dest i Süley­mân Paşa ibn Orhân Gâzî, yine Bolayır'da yatar, rah­metullahi aleyh. Bu kal‘alar feth olup ibtidâ Hacı Bektâş ı Velî ta‘lîmiyle yeniçeri askeri nasb olundu.



Ziyâretgâh ı Orhân Gâzî: Yedi yüz yet­miş bir târîhinde vefât etdi. Babası Osmân Gâzî'yle ikisi iç kal‘a câmisinde bir türbe i pür-envârda medfûn­lardır. Kırk bir sene pâdişâh olup âhir i kâr âhiret pâdişâhı oldu. Müddet i ömr, altmış dört sene ol­du. Sahibü'l-hayrât ve muhibb i fukarâ mücâ­hid i fî-sebîlillah bir pâdişâh ı halîm idi.

İcmâl i vüzerâ i merhûm Orhân Gâzî

................ (4.5 satır boş) ................

Orhân Gâzî asrındaki sultân ı şu‘arâları bildirir

................ (3.5 satır boş) ................

Devlet i Orhân'da olan kibâr ı evliyâullahı ve ulemâ ve sulehâları bildirir

Evvelâ Dâvûd ı Kayserî hazretleri : Kara­mâ­nî­dir. Lâkin Kayseriyye'de tahsîl i ulûm edüp sâkin ol­­duğıyçün "Kayserî" derler. Muhyiddîn i Arabî haz­­­ret­lerinin Füsûs'un şerh etmişdir. İlm i tasav­vuf­da gûyâ Teftezânî'dir. Orhân Gâzî'nin İznik'de bi­nâ et­düğü medreseye ibtidâ bunlar müderris olup ser-çeşme i müderrisîn bunlardır.

Ve el-Mevlâ Alâed­dîn: Esved Hoca demekle ma‘rûf­dur. İlm i usûlde [233a] Muğni'l-Lebîb (?) nâm kitâbı te’lîf [ü] şerh et­mişdir. Hakkâ ki şerh i metîn etmişdir. Ve Kitâb ı Vikâye'ye dahi bir latîf şerhi vardır.

Ve el-Mevlâ Cendereli Kara Halîl: Devlet i Âl i Osmân'da ib­tidâ Orhân Gâzî bunları kadı‘as­ker i Anadolu edüp cümle kadı‘askerâna pîşvâ oldular.

Ve el-Mevlâ Ha­san ı Kayserî: İlm i fıkıhda fa­kîh i âfâkdır ve Arûz ı Endülüsî'ye bir müfîd [ü] ma‘kûl şerh etmişdir. Muhyiddîn şâkirdlerindendir. Tekmîl i fünûn içün Şam'a varup anda tahsîl i kemâl i kelâm etdi. (   ) (   ) (   ) (   ) (   )



Zamân ı Orhân Gâzî'de evsâf ı neseb nâme i Sultân Hacı Bektâş ı Velî
kuddise sırruhû

Huzur ı ıhvân ı safâya şöyle ma‘lûm ola kim Hünkâr hazretleri âlem i sabâvetde her giz sıbyân ile karışup lu‘b u lehve meşgûl olmadı ve zât ı şerîfinde hâller zâhir olup niçe dürlü kerâmetler gösterüp lafz ı dürer-bârlarından envâ‘ ı kelâm ı hikmet is­timâ‘ olunurdu. Cidden dünyâya meyl ve hevâ ve hevese ve nefse mütâbe‘at göstermedi. Hemân gice ve gündüz hâli ibâdet ü tâ‘at ve zühd ü takvâ idi. Hatta Horâsân'da babası Allah emrine varıcak Hacı Bektâş'a sultânlığı arz eylediler, kabûl etmedi. Kırk sene kâmil çille i merdân çeküp gündüz sâ’im gice kâ’im olup ibâdet ve riyâzete ve zühd ü takvâya meşgûl idiler. Bi-hidâyetillahi Te‘âlâ şöyle yetiş­miş­lerdi ki gice rûhları âlem i ecsâmdan âlem i ervâha ubûr kıldıkda kesâyirü'n-nâs nefsleri dünyâ sıfatın­dan görünürdü ve âlem i kurbda âşinâ olana âşinâ­lık gösterirdi ve bâtın ı esrâr ı nübüvvet ve kemâl ı ma‘rifetillah ve ilm i ledün ve velâyet kendü­lerin­den zâhir olurdu. Bir mertebeye vâsıl oldulardı kim "Bâtın ı esrâr ı Alî bendedir", derlerdi. Âhir bir gün Horâsân erenleri Hacı Bektâş'dan nişân istediler. Bir cem‘iyyet i kübrâda cümlesine kerâ­met nişânların gösterdi. Âhir "Kânûn ı meşâyihân üzre sana bir mürşid i kâmil lâzımdır kim tarîk ı Hakka gitmene pîşvâ ola" dediler. "Nola bize bir pîr ola kim ehl i ir­şâd alâyimin göstere", dedi. Huzû­runda bir kimesne kerâmet alâyimin göstermeğe kâdir olamayup âhir kendüleri cümle Horâsân erenleri huzûrunda mü­kemmellik mertebesin remz edüp cümle kibâr ı Ho­râsân âlem i hayretde kaldılar, amma min kıbeli'l-Hak ilhâm ı Rabbânî ile Hacı Bektâş ı Velî, "Bu ha­kîr i pür taksîrin ceddi kutbu'l-aktâb, sultânü'l-ârifin, ser-çeş­me i neved u hezâr pîrân ı Türkistân Hoca Ahmed-i Yesevî ibn Muham­med Hânefî hazretleri rahmetul­lahi aleyh'den cihâz ı fakrı anlardan kabûl edüp anların irşâdına tâbi‘ olduk ve anlardan me’­zûn olup irşâd olduk" deyü işâret buyururlardı. Ve cihâz ı fakr ı dervîşân kim evvel kubbe elif tâc ve hırka ve seccâde ve çerâğ ve sofra ve alemdir. Cibrîl i Emîn aleyhis­selâm cennetden Hazret i Muham­med aleyhi's-selâm'a Allah emriyle getirmiş­di. Haz­ret dahi erkâniyle İmâm Alî'ye teslîm etmişdi. Ol dahi oğlu İmâm Hüseyn'e vermiş­di. An­lar­dan İmâm Zeyne'l-‘âbidîn'e değmişdi. An­lardan İbrâ­hîm i Mükerrem hazretlerine değmişdi. İbrâ­hîm i Müker­rem, Mervân ı la‘înin hapsinde iken Horâsân'dan Ebü'l-Müslim i {Mervî} hazretleri hafiyyeten hurûc edüp ol kubbe elîf tâcı ve hırka ve çerağ ve sofra ve alem ve seccâdeyi İbrâhîm i Müker­rem hapsde iken erkânı ile Ebu Müslîm i Mervî'ye tapşırdı. O da İmâm Muhammed Bâkır'a tapşırdı. O da oğlu İmâm Ca‘fer'e tapşırdı. O da İmâm Mûsâ Kâzım'a tapşırdı. O da oğlu Sultân ı Horâsân Alî b. Mûsa Rızâ'ya tap­şırdı. O da Sultânu'l-‘ârifîn ser-çeşme i neved hezâr ceddimiz pîrân ı Türkistân Hoca Ahmed i Yesevî b. Muhammed Hânefî'ye tapşırdı. Hoca Ahmed i Ye­sevî rahmetul­la­hi aleyh doksan bin halîfesi var idi. Her biri beşer onar kerre ol kubbe elif tâcı ve hırka ve alem ve seccâde vaslaların istediklerinde birine ver­meyüp "Bu vaslaların sahibi var, bizde emânetdir. Sâhibi zuhûr etdükde ana teslîm ederiz" deyü halîfe­lerine böyle buyururlardı. Ta ki Sultân Hacı Bektaş ı Velî zuhûr edüp Hoca Ahmed i Yesevî'den irşâd olup ol tâc ve hırka ve alem ve seccâde vaslaların "Babandan mîrâs cihâz ı fakrındır" deyü Hacı Bektâş'a [233b] tapşırdı. Zirâ bu vasla tâc u hırka vü seccâdeye lâyık olmağa nişânı Hacı Bektâş gösterdi ve her kim ki o kis­vetlere ve ol cihâzlara nişân gösterdi, kut­bu'l-kübera ki kutbu'l-aktâb mertebe­sidir ve bu merte­be­nin bâtını nübüvvet i Muham­med Mustafa ve velâyet i Aliyyi Murtazâ'dır. Hassa, bu mertebe irs yüzünden neseb i Resûl'den gayre müyesser ol­maz.

Nesebnâme i Hacı Bektâş ı Velî :; İsm i şerîf­leri Seyyid Muhammed eş-şehîr bi-Hacı Bektaşi'l-Horâsânî Kuddise sırruhu. Bi'n-nefs Seyyid İbrâ­hîm i Mükerrem oğludur. İbrâhîm i Mükerrem, Mervân'ın habsinde merhûm oldu. İbrâhîm i Mü­kerrem Alî Musa Rızâ oğludur. O da İmâm ı hü­mâm Kâzım oğludur. O da İmâm Ca‘fer i Sâdık oğludur. O da İmâm Muhammed Bâkır oğludur. O da İmâm Zeyne'l-‘âbidîn oğludur. O da İmâmü's-sultân Hüseyn oğludur. İmâm Hüseyn'in babası Aliyyü'l-Murtazâ kerremallahu vechehûdur. İmâm Hü­seyn'in anası Hazret i Fâtımatü'z-Zehrâ'dır ki Haz­ret i Muhammed aleyhi's-selâ­mın duhter i pâkize-ahteridir. Ve şeyh Ahmed-i Yesevî menâ­kıbın­da böyle buyurmuşlar. Beyt

Nesl-i Şâh ı Murtazâ ceddeş Nebiyyi Hâşimî

Der tevârîh încâ-nist Hâcı Bektâş ı Velî

Bu takdîrce sâdât ı Horâsân'ın, Hünkâr hakkında sahîhü'n-neseb olduğuna şübheleri yokdur. Şüphe eden âsim olur, el-ıyâzen billah. Ammâ Tevârih i Ayn ı Âlî'de böyle tahrîr ey­lemiş, lâkin karîne yakındır. Ammâ künye i ecdâdlarıyla tahrîr eylemiş. Evvelâ Seyyid Mu­hammed Hacı Bektâş b. Seyyid Mûsâ Nişâbûrî b. Seyyid İshak es-Sâkin-i Râye b. Sey­yid İbrâhîm i Mükerremü'l-Askerî b. Seyyid Mûsâ eş-şehîr bi-Ebî Sebha b. Seyyid İbrâ­hîm el-Murtazâ el-Asgar b. el-İmâm Mûsâ Kâzım rahme­tullahi aleyhim ecma‘în. Fe lâ­cerem İbrâhîm el-Mü­câb Muharrem Sultân ı Horâsân İmâm ı Alî b. Mûsâ Rızâ'nın li-ebin ve ümmin birâder i kihteridir. Zirâ ki imâm ı velâyet-me’âb İbrâhîm i Mücâb ve Abbâs ve Kâsım ve Hamza nâm büzürgvârân ı me‘âlî {ce­nâb-ı} cümle bir anadan olmağla İmâm Mû­sâ'nın otuz yedi evlâdı miyânında memdûh ve mümtâz olmuş­lardı. Ya‘nî ki sıfât ı "Nec­metü'n-nübüvve" diye şöh­ret bulmuşlardı. Pes Hacı Bektâş ı Velî'nin peder i azîzi Sey­yid Mûsâ yı Mükerrem, "Nişâbûrî" lakabıyla şöhret bulmuşdur. İmâm Mûsâ Rızâ vefâtından sonra Horâsân vilâyetinden göçüp şehr i Nişâbûr'da sâkin oldular. Anda Şeyh Ahmed nâm bir azîzin Hateme nâm bir duhterin alup Hacı Bektâş ı Velî ol kerîmeden tevellüd etdi ve beyne's-sıbyân salâh [u] diyânetle ser-efrâz olup Türk-i Türkân Hoca Ah­med i Yesevî'nin halîfelerinden Şeyh Lokmân ki Horâsân erenlerindendir. Vâlid i büzürgvârı Hacı Bektâş'ı Şeyh Lokmân'a tilâmîzliğe verüp Hacı Bek­tâş anlardan ulûm ı zâhire ve bâtınayı tahsîl eyledi. Azîz hazretleri Horâsân'da ulu sultân idi. Hatta İmâm Ca‘fer asrında olmağıla İmâm ı Ca‘fer mübâ­rek kendü hırka i şerîfin Bâyezîd i Bistâmî eliyle mezbûr Şeyh Lokmân hazretlerine giydirdi ve "Bu hırka sâhibi geldikde emânetdir, anlara teslîm eyle" deyü emâneten gönderüp teberrüken Şeyh Lok­mân giyüp yine hıfz etdiler. An­lar dahi cemî‘î Horâ­sân erenleri huzûrunda hırkayı Hacı Bektaş ı Velî'ye teslîm edüp tevhîd [u] tezkîr ile hırkayı Bektâş ı Velî giymişlerdir kim hâlâ fukarâ yı Bektâşiyânın giy­dikleri on iki imâm işâretli on iki terkli tâc ı beyâz ve cübbe yenli abâ yı beyâz hırka idi. Ammâ irşâdı Hoca Yese­vî'den görüp Rûm erenlerinden olmağla izin taleb edüp yedi yüz fukarâ ile Seyyid Muham­med i Buhârî i Saltık ile Hacı Bektâş'ı Rûm'da Osmâ­ncığa gönderüp Mevlânâ yı Rûmî ve Hacı Bektâş ı Velî ve Şems i Tebrîzî ve Muhyiddîn i Arabî ve Ka­raca Ahmed Sultân ve gayrı yetmiş kibâr ı evliyâul­lahların bin yirde haşr olup sohbet i hâs edüp Orhân Gâzî asrında Hacı Bektaş ı Velî iştihâr bulup yeni­den çeri ya‘nî yeni-çeri peyda edüp Rûm diyârların Orhân ile ma‘an feth edüp yedi yüz fukarâlarının cümlesin feth olunan şehrlerde sâhib i seccâde edüp Muham­med Buhârî Sarı Saltık Bây'ı Kâfiristân'a gönderüp Dobruca ve Eflâk; ve Boğdan ve Leh ve Moskov'da çok gazâlar edüp "Saltık" nâmıyla iştihâr verdi. Anınçün hâlâ Rûm'da yedi yüz âsitâne i Bek­taşiyân vardır. [234a] Ba‘dehû Hacı Bektâş ı Velî sene (   ) târîhinde yine Orhân hilâfetinde merhûm olup Orhân, cenâze i Sultân'a hâzır olup Kır­şehri'nde defn etdiler. Rahmetullahi aleyh.

Nice bin keşf [u] kerâmetleri zâhir ü bâhir olmuşdur. Mer­kad i pür-envârların Tatar beğle­rinin bir mu‘tekıde duhter i pâkîze-gevheri Hânım nâm cânım bünyâd eylemişdir. Mürûr ı eyyâm ile sehl ha­râba yüz dutup Süleymân Hân asrında Kay­seriy­ye mirlivâla­rından Şeytân Murâd nâmıyla mülakkab bir beğ âsitâne i Hacı Bektâş'ı ma‘mûr [u] âbâdân edüp rasâs ı nîl-gûn ile pûşîde kılmışdır. Kabri ve şehri mü­zeyyen etmişdir. Ba‘dehû cümle ahbab-ı tekye ihyâ eden hakkında "Şeytân Murâd değil Sultân Murâd imiş", demeğe başladılar kim kibâr ı evliyâullaha mu‘tekıd imiş, Rahmetullahi aleyhim ecma‘în dedi­ler. İnşâallah âsitâne i Hacı Bektâş dahi mahallinde terkîm olunur.

Ve eş-Şeyh Seyyid Ahmed Kebîr-i Rufâ‘î: Orhân meşâ­yihlerinden ulu sultândır. Amasiyye Lâdik'i şehri içre Ulu Câmi‘de medfûndur. Târîhi sene isnâ ve hamsîn [ve] seb‘a mi’e'dir [752].

eş-Şeyh Hasan er-Rufâ‘î: Orhân Gâzî bunların mu‘tekıdi idi. Tokad'da Sünbüllü Baba'ya karîb bir âsitânede medfûndur. Lâdik şehrinde medfûn Şeyh Ahmed Kebîr i Rufâ‘înin ammîzâdesidir.

eş-Şeyh Geyikli Baba: Fukarâ yı Bektâşi­yân'dandır.

eş-Şeyh Karaca Ahmed Sultân: Acem şâhzâ­de­lerindendir. Terk i dünyâ olup seyâhat ile Orhân'a gelüp Hacı Bektâş ı Velî ile müşerref olmuşlardır. Büleyde i Akhisar'da medfûn ulu âsitânesi vardır. Kırşehir'de dahi makâmları vardır, ziyâretgâh ı inâsdır.

eş-Şeyh Ahî Evrân ı Kayserî: Selçûkıyândan berü mu‘ammer olup Orhân sohbetiyle müşerref olmuş­dur. Monla Hünkâr ve Şems i Tebrîzî ve Sadred­dîn i Konevî ve Hacı Bektâş ı Velî ile dahi hem-celîs olmuş tabbâğlık eder ulu sultândır. Denizli şehrinde medfûndur.

Ve eş-Şeyh Abdâl Mûsâ: Sultân Orhâ­nîdir.



eş-Şeyh Abdâl Murâd: Sultân Orhânîdir. Zi­yâretgâhları mahallinde tavsîf olunur.

................ (2.5 satır boş) ................

İcmâl i cülûs ı Gâzî Hudâvendigâr Murâd Hân ı Evvel ibn Orhân Gâzî

Sene târîhinde cülûs etdi, vilâdeş sene 727.

İcmâl i feth-i fütûhât ı Gâzî Murâd Hân ı Evvel

Evvelâ feth i Edirne sene 761 ve feth i kal‘a i Siroz sene 786 ve ceng i azîm i Varna sene 846, feth i Batnos ve feth i Misis ve feth i Burgos ve feth i Dimetoka ve feth i Keşân-ili ve feth i İpsala mükerrer ve feth i Edirne Zağrası ve feth i Gümül­cine ve feth i kal‘a i gevher-nigîn i Kütâhiyye ve feth i Hamîdili ve feth i Akşehir ve feth i Seydîşehr ve feth i Yalvaçhisâr ve feth i Burkoz ve feth i Polya ya‘nî Tanrı-yıkdığı ve feth i İskete ve feth i Marilye ve feth i Havâle ve feth i Dusin ve feth i Zihne ve feth i diğer Siroz ve feth i Ferkariyye ve feth i Köprü ve feth i Perilpe ve feth i Manastır ve feth i Filoronya, bu kılâ‘lar feth olup cümle guzât ı müslimîn mâl ı ganâ’imle muğtenim oldular. Ve yeniçeriler altun yaldızlı üsküf giydiler idi. {Bilecik şehrinde bir câmi‘ ve Bursa Yenişehri'nde bir câmi‘ ve bir zâviye ve anda Postun-pos Baba'ya bir âsitâne inşâ etdi.}

Vefât ı Gâzî Hüdâvendigâr der Gazâ yı Kosova

Yedi yüz doksan birde Kosova cenginde üç kerre yüz bin kâfiri dendân ı tîğdan geçirüp gazâ yı ekber etmişken küffâr ı hâk-sâr leşlerin temâşâ eder­ken Miloş Koblaki nâm kâfir leşler içinden kalkup Murâd Hân'ı ol mahalde bıçağıyla urup şehîd etdi. Karnın yarup kalbin Piriştine hâricinde nehr i Gülâb kenarında bir kubbe i âlîde defn etdiler. Hâlâ ziyâret­gâh ı inâsdır. Melek Ahmed Paşa efendimiz Bosna'dan gelirken ta‘mîr [u] termîm edüp dürr i beyz-âsâ bir kubbe i pür-nûr olup içine türbedâr ve eczâ-hânlar ta‘yîn eyledi. Ve na‘ş ı Murâd Hân'ı {Bursa'ya getürdüler}.

Ziyâretgâh ı Gâzî Hüdâvendigâr

Der-şehr i Bursa'nın cânib i garbîsinde Eski Kaplıca cenbinde bir kubbe i azîm ve bir âsitâne i kadîmdir. Kabr i şerîfi üzre saban oku ve zevlesi katîfe ile kaplı asılı durur ve şehîd olduğu kanlı hil‘atı ve sâ’ir âlât ı bisâtları cümle mahfuzdur. Ammâ âsitâne i sa‘âdetine âdem girdikde dehşet hâsıl olur. Müddet i saltanatı 30 sene ve müddet i ömr i şerîfleri 70 sene. [234b]

Devlet i Hudâvendigâr'da olan vüzerâları beyân eder

................ (2.5 satır boş) ................

Saltanat ı Hudâvendigâr'da olan şu‘arâları beyân eder

................ (3.5 satır boş) ................

Zamân ı Hudâvendigâr'da olan ulemâ ve sulehâları bildirir

................ (10 satır boş) ................

İcmâl i cülûs ı Yıldırım Bâyezîd Hân ibn Murâd ı Gâzî Hudâvendigâr

Sene (   ) târîhinde Bursa'da cülûs etdi. Yıldırım gibi cânib i erba‘asındaki kâfiristânları nehb u gârât [u] feth u fütûh edüp babasının kanın alup gazâlar etdi.

Fütûhât ı Yıldırım Bâyezîd Hân

Evvelâ Rûmeli'nde Üsküp kurbunda feth i kal‘a i Kıratova ve Üsküp ve Vidin ve Vodine ve Hıroz ve Yanbolu ve Silistre ve Uruscuk ve Yergögi ve Nige­bolu ve Anadolu'da Alaşehr ve Beğşehri ve Seydî­şehri ve diger Konya ve Aydın ve Saruhan ve Ayasuluk ve Milâs ve Balat ve Teke ve Menteşe ve diğer Osmâncık ve Kastamonu ve Amasiyye ve Ak­sarây ve Niğde ve Kayseriyye ve Sivas ve Erzincân ve Malatiyye, bu zikr olunan kılâ‘ları ve niçe yüz büleydeleri feth edüp bir senede yedi kerre Ana­do­lu'dan Eflâk ve Boğdân'a geçüp feth etdiğiy­çün Emîr Sultân Yıldırım lafzıyla mülakkab edüp "Yıldı­rım Hân" dediler. Ol sene İslâmbol'u derya-mi­sâl askerle muhasara edüp zor ı bâzû ile kadı nasb edüp icrâ yı şer‘ i mübîn olurdu. Unkapanı'ndan tâ Gül Câmi‘e varınca yedi yüz hâne i müslimîn ile ma‘mûr olup Aya Kapusu'nun iç yüzünde Sirkeci Tekyesi mahkeme ve Gül Câmi‘ ibâdethâneleri idi.

Ba‘dehû hicret i Nebevî'nin sekiz yüz beşinci sene­sinde sû’ i tedbîr ve bed-hâh huddâmân re’yiyle Timur Hân, Hind [u] Acem diyârlarından hurûc edüp Yıldırım Hân ile cenge âheng etdükde Yıldırım Hân gördü kim cümle askeri kendüden yüz çevirüp Timur yanına firâr etdiler. Kapu kullarıyla kendüsü yalnız kalup meydân ı ma‘rekede serbâzlık ve kâr cengârlık edüp niçe yüz Tatar askerine kılıç ye­tişdürüp dilâverlik, servlik ve emîrlik ve ba­hâdırlık ederdi. Lâkin kendüleri iş görmemiş, yara bere yi­me­miş ve ark atlamamış nâ-tamâm tay ata süvâr olup bir dahi Tatar içre at sürünce atdan tekerlenüp at firâr edüp Tatar içinde piyâde kalup kâmil bir sâ‘at piyâdece Tatar ile ceng edüp tîrke­şinde ha­den­gi kalmayup destinden kılıcı düşünce Tatar, Yıl­dırım Hân'ın başına üşüp dest ber-kafa kayd-bend ile Timur ı bî-nûr huzuruna getürüp Timur ayağ üz­re kalkup ta‘zîm edüp yanına otur­dup "Safâ gel­din, felek hâlidir, böyle olur, gam yeme" deyü niçe musâhabet [235a] edüp esnâ yı kelâmda Timur eyit­di "Ey birâder Yıldırım Hân! Senin destinde biz senin gibi ne‘ûzü billah mün­hedim olup beni senin yanına bu hâl ile getirseler, beni neylerdin" deyince hemân Yıldırım Hân gaza­bından "Seni demir kafes içine koyup Bursa şehrine götürürdüm" deyince hemân Timur âteş-pâre olup bir demir kafes içinde Yıldırım Hân'ı haps edüp di­yâr ı Acem'e götürmeğe azimet etdi. Üçüncü gün Yıldırım Hân dâğ ı derû­nundan hummâ yı muhrı­kaya mübtelâ olup demir kafes içre merhûm oldu. Akîbince Çelebi Sultân Mehemmed, kırk bin be­nâm ve güzîde asker ile cünd i Timur'a yetişüp eyle bir satûr ı Muham­medî urup cümle Tatar dendân ı tîğdan geçüp Timur, Amasiyye câniblerine firâr edüp bakıyyetü's-süyûf olan esîr Tatarlara mürdele­rin derilerin yüzdürüp derilerin sâyebân edüp Çe­lebî Mehem­med Hân, Tatar derilerinin sâyesinde oturup pede­rinin in­ti­kâ­mın aldı. Hâlâ ol sahrâya "Taşak ovası" derler. Zîrâ Ta­tar derileri kîrleri ve horde ve türtel­leriyle yü­zü­lüp sâyebân olduğundan "Taşak sahrâsı" der­ler. Ba‘dehû pederinin na‘şını Tatarlar elinden alup, ıl­gar ile Bursa'ya getirüp ba­bası câmi‘i sahasında defn edüp bir kubbe i âlî binâ etmişdir, ziyâretgâh­dır.

Ziyâretgâh ı Yıldırım Bâyezîd Hân


aleyhi'r-rahmeti ve'l-gufrân

Sultân Murâd Hân ı Râbi‘, merkad i pür-envâ­rına varup ziyâret etdükde "Ne böyle pâdişâ­hâne yatarsın. Âl i Osmân'ın ırzın pâymâl eyleyüp Tatar elinde kesr i ırz etdin" deyü sandû­kasına bir püşt i pâ urunca "Bre meded, ayağım" deyü Murâd ı Râbi‘ fez‘ u çera‘ edüp ol günden nikrîs marazına müb­telâ olup âhir sebeb i mevti ol oldu.

Müddet i Saltanat ı Yıldırım Hân

Sene 14 ve müddet i ömr sene 67. Yetmiş san­cak yeri Türk eşkıyâsından ve kefere a‘dâsından feth edüp altı yüz hutbesi tilavet olunur bir pâdi­şâh ı Sâm-akrân idi. Ammâ



"İzâ câe'l-kazâ amye'l-basar".1

Beyt:


İdemez def‘ sakınmakla kazâyı kimse

Bin sakınsan yine ön son olacak olsa gerek

İcmâl i vüzerâ yı Yıldırım Hân

................ (3.5 satır boş) ................

Zamân ı Yıldırım Hân'daki şu‘arâları beyân eder

................ (3.5 satır boş) ................

Devlet i Yıldırım Hân'daki ulemâ ve sulehâ ve kibâr ı evliyâları bildirir



el-Mevlâ eş-Şeyh Şehâbeddîn i Sîvasî: Yıldı­rım Hân ulemâsıdır. Nice yüz cild kütüb i mu‘te­berelerinden gayrı bir tefsîr i şerîf te’lîf et­mişdir kim gûyâ Tefsîr i Cerîrî'dir. Kendileri Aya­suluk'da medfûnlardır.

Ve Mevlânâ Kutbed­dîn i İznikî: Timur ile çok mücâdele edüp ilzâm etmişdir. İznik'de medfûndur.

Ve eş-Şeyh Hacı Bayrâm ı Velî: Nehr i Kara-Çubuk kenarında Sol nâm bir karyede vücûda gelmişdir. Ser-çeşme i Bayrâmî'dir. Yıldırım Hân'da En­gürü kal‘ası içinde âsitâne i azî­minde med­fûn­dur. Ve Şeyh Hâmid hazretlerinden me’zûndur.

el-Mevlâ Simavnazâde Şeyh Bedred­dîn b. Mah­mûd b. İsrâ’îl b. Abdül‘azîz: Yıldırım'da deryâ yı ulûm idi.

Ve Mevlânâ Fahreddîni'l-Acemî: Seyyid Şerîf'den tahsîl i ulûm etmişdir. Edirne'de medfûn­dur.

Ve eş-Şeyh Abdürrahîm b. Emîr Azîz-i Merzi­fonî: Mahlasları Rûmî'dir. Yine Merzifon'da medfundur.

Ve Şeyh Hazret i Pîr İl­yâs ı Amasiyyevî; yine Amasiyye'de medfundur. [235b]

İcmâl i cülûs ı Çelebi Sultân Mehemmed Hân ibn Yıldırım Bâyezîd Hân

Sene (   ) târîhinde cülûsları Bursa'da vâki‘ oldu. Ammâ hemân ol sene Devlet i Âl i Osmân muhtell [u] müşevveş olup her tarafdan küffâr ı dû­zah-karâr İslâm üzre hücûm edüp devletinde birâ­derleri Süleymân Çelebi. Mehmed'in kardefli); ve İsâ Çelebi ve Mûsâ Çe­lebi. Mehmed'in kardefli);ler Rûmeli'nde devletine rahne verüp feth [ü] fütûhâta mâni‘ oldu. Süleymân Çelebi iki sene ve yedi ay ve yigirmi gün pâdişâh olup Mûsâ Çelebi. Mehmed'in kardefli); dahi Edirne'de pâdişâh olup İsâ Çelebi. Mehmed'in kardefli); dahi Selânik câniblerinde bir alay eşirrâyı başına cem‘ edüp o dahi pâdişâhlık da‘vâsında idi. Âhir Koca Çelebi Mehemmed Hân üç birâderin bir senede civâr ı rahmete gönderüp kendüsü müstakil pâdişâh olup cânib i erba‘ada baş kaldıran küffârlara hücûm etdi.

İcmâl i Fütûhât ı Çelebi Sultân Mehemmed Hân

Evvelâ Rûmeli'nde feth i kal‘a i Peravadi ve Of­çabolu ve Köprülü ve tekrâr Eflağı ve Boğdan'ı harâ­ca kesüp Urusçuk karşusunda Eflâk hudû­dunda Tuna kenarında kal‘a i Çöl ya‘nî Yergögü kal‘asın binâ edüp asker kodu. Anadolu'da kal‘a i Mudurnu ve tekrâr feth i Kastamonu, niçe feth [u] fütûhâtlar edüp iki yüz altmış hutbesi tilâvet olunur. (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   )

Ziyâretgâh ı Çelebi Sultân Mehemmed

Hicretin sekiz yüz yigirmi dördüncü [sene]sin­de vefât etdi. Müddet i saltanat, sene 7 ve on bir ay ve on iki gün ve müddet i ömr sene [8]38. Kabr i şerîfi {Yeşil İmâret nâm} câ­mi‘ i pür-envârının önünde bir kubbe i münakkaş içinde medfûndur. Rahme­tullahi aley­hi rahmeten vâsi‘a. İbtidâ bunlar Mekke ve Medîne fukârasına surre göndermişlerdir.

Zamân ı devletindeki binâ yı azîmleri beyân eder

Edirne'deki Eski Câmi‘in esâsı Mûsâ Çelebi nâm karındaşı bırağup itmâmı Çelebi Mehemmed Hân'a müyesser oldu. Ve Filibe kurbunda Konis nâm beldede Meyyitoğlu nâm Gâ­zî Mehemmed Beğ'in merkadine bir kubbe i âlî ve bir câmi‘ ve imâret i it‘âm inşâ eyledi.

................ (1.5 satır boş) ................

Devlet i Çelebi Mehemmed Hân'daki şu‘arâları bildirir

................ (3.5 satır boş) ................

Zamân ı Mehemmed Hân ı Evvel'deki ulemâ ve sulehâ ve meşâyihleri bil­dirir

Evvelâ Kara Şemseddîn i Simâvî, kesret i seyâ­hetle ve ulûm ı garîbeler ile meşhûr iken Bur­sa'dan Rûmeli Zağrası'na menfî olup anda med­fûn­dur, kuddise sırruhû.

Ve eş-Şeyh Abdüllatîf Makdisî b. Abdurrahmân b. Alî b. Gânim i Ensârîdir. Küm­melînden büyük kimesnedir.

Andan (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) [236a]

İcmâl i cülûs ı Sultân Murâd ı Sânî ibn Çelebî Sultân Mehemmed Hân ı Gâzî

Sene 824 târîhinde cülûs etdi.

{Vilâdeteş sene 806}

Zamân ı devletinde feth olan kal‘aları beyân eder

Evvelâ kal‘a i İzmir, kal‘a i Güvercinlik ve vilâ­yet i Cânik, tekrâr Selânik ve kal‘a i Yanya ve kal‘a i Yenişehr, kal‘a i Tırhala, kal‘a i Semendire, kal‘a i Novoborda. Ve Destipot oğlunu harâca kesdi. Kul gulgule i âm edüp ihtiyâr oldu deyü hal‘ edüp oğlu Sultân Mehemmed i Sânî on üç seneye bâliğ iken sene 847 târîhinde Ebü'l-feth tahta geçüp iki sene taht-nişîn pâdişâh olup "Bir tâze oğlandır, hılâfet hakkından gelemeyüp her tarafdan düşman baş kaldırdı" deyü kul guluv edüp yine Koca Murâd ı Sânî'yi taht-nişîn pâdişâh edüp Ebü'l-feth'i Mağnî­sa'ya gönderdiler. Sene (   ) yine Murâd Hân pâdi­şâh olup yine kul guluv edüp "Pâdişâhımız koca oldu, bize bir tüvânâ pâdişâh ı zî-şân gerekdir" deyü sene 855 târîhinde yine Ebü'l-feth Sultân Mehem­med mâh ı Muharremin on altıncı günü ki yevm i hamîsdir, müstakil pâdişâh ı kâm-kâr oldu. Sinn i şerîfleri yigirmi bir seneye bâliğ idiler ki Edirne'de taht-nişîn olduğuna târîhdir: Rahmeti Rabbih, sene 855. (   ) (   ) (   ) (   )

Vefât [u] ziyâretgâh ı Koca Sultân Murâd Hân ı Sânî
nevverallahu madca‘ahâ bi-envâri'l-gufrân.

Hicretin (   ) sekiz yüz ellisinde [beşinde] Edirne'de vefât edüp na‘ş ı şerîfin Bursa'ya getirüp Câmi‘i kurbunda türbe i pür-envârında defn etdiler. Ammâ Bursa'da medfûn olan selâtînlerin cümlesin­den müte‘azzımâne yatır. Pâk kubbe i mînâsı ve sandû­kası ve sandûkası üzre zer-dûz ve münakkaş setri vardır. Saltanat ı Murâd Hân sene 28 ve müddet i ömr sene 49, {vefâteş sene 855}.

{Hayrât ı Murâd ı Sânî

Edirne'de Üç Şerîfeli câmi‘ ve bir câmi‘ dahi ahsen i mesâcîd deyü şöhret bul­muş­dur ve Edir­ne'de iki medrese ve bir dârü'l-hadîs ve bir bezâ­sten ve (   ) göz Ergene cis­rin ve anda bir câmi‘ ve imâretin cümle gazâ mâlıyla inşâ etmişlerdir ve ib­tidâ sâdât ı kirâma bunlar ulûfe ta‘yîn etmişlerdir}.

Devlet i Koca Murâd ı Sânî'deki vüzerâları beyân eder

................ (2.5 satır boş) ................

Asr ı Murâd Hân'daki emlahu'ş şu‘arâları beyân eder

................ (2.5 satır boş) ................

Zâman ı Murâd Hân ı Sânî'deki ulemâ ve sulehâ ve meşâyıhları bildirir

Evvela eş-Şeyh Zekeriyyâ yı Halvetî: Pîr İlyâs halîfesidir. Amasiyye'de Pîr İlyâs âsitânesine karîb Sarrâclar mescidi kurbunda medfûndur.

Ve Şeyh Abdurrahmân b. Hüsâmeddîn: Gü­müş­lüzâde nâ­mıyla şöhre i şehr olmuşlardır. Pîr İlyâs'ın duhterzâ­desidir. Koca Murâd Hân'ın üç oğ­lun­dan ikisi elin öperler. Şehzâde Mehemmed aya­ğın öpünce şeyh boğazından ridâsın şehzâde Me­hem­med'in boynuna sarup "Kostantıniyye kal‘a­sın ta‘mîr [u] termîm edüp cevâmi‘ ve dârü'l-‘ulûm­lar inşâ eyle" deyü Fâ­tiha tilâvet ederler. Yigir­mi bir yıldan sonra Ebü'l-feth Mehemmed Hân İslâmbol'u feth etmek müyesser olur. Amasiyye'de Pîr İlyâs kabrine karîb Ya‘kûb Paşa zâviyesinde âsûdedir.

Ve Mevlânâ Mehemmed Şâh ibn Molla Yegân

................ (10 satır boş) ................ [236b]

Ziyâretgâh ı şehzâdegân ı Âl i Osmân

Evvelâ Şehzâde Alâeddîn Paşa ibn Osmân Gazî. Ve­fâteş sene 804. İç kal‘a'da babasıyla Orhân Gâzî yanında yatır.

Ve Şehzâde Şehinşâh ibn Bâyezîd i Velî, Bursa'da hâkim idi. Ve Şehzâde Mehemmed Hân b. Şehzâde Şehinşâh, babasıyla Bursa'da idi.

Ve Şehzâde Mahmûd ibn Bâyezîd i Velî, bu Şehzâ­de Mahmûd oğulları Şehzâde Mûsâ, Şehzâde Emîr, Şehzâde Orhân ve biri dahi Şehzâde Alem­şâh ve oğlu Şehzâde Osmân'dır.

Bu sekiz aded şeh­zâde i civân-bahtları Sultân Selîm i Evvel birâder i cân-berâberi Şehzâde Ah­med Hân üzre Bursa Yeni­şehri üzre sefere gideceği mahalde devlet i dünyâ içün sekiz şehzâdeyi şehîd edüp dünyâ kaydından âzâde edüp cümlesin Orhan Gâzî yanında defn edüp Ahmed Hân üzre sefere gitdi.

Şehâdet i Şehzâde Ahmed Hân ibn Bâyezîd i Velî

Bursa Yenişehri'nde Selîm Hân ile ceng i azîm ederken atdan tekerlenüp kayd-bend ile Selîm i Evvel huzûruna getürüp serâperde i Selîm içre amân vermeyüp ma‘nûkan şehîd edüp na‘şını Bursa'da Orhân Gâzî cenbinde defn etdi.

{Târîh i inhizâm ı Şehzâde Ahmed

Sıdı Sultân Ahmed'i Sultan Selîm i kâmrân
sene, 927}

Bu Ahmed Hân cenginde Şehzâde Murâd ibn Şehzâde Ahmed'dir, bu Murâd, babası Şehzâde Ahmed'in katlini gö­rünce, "Niçe yüz benim; dîger nîst" diyen nâmdâr şehbâzlar ile Acem diyârında Erdebîl'e firâr edüp Şâh İsmâ‘îl yanında üçüncü senede merhûm olup kabri Erdebîl şehri içre Şeyh Safî hazretleri yanında medfûndur. Ve yine Şeh­zâde Ahmed Hân'ın iki oğlunun mihteri Şehzâde Alâeddîn gürbüz er idi. Ve bihteri Şehzâde Alî Hân, bu iki şehzâdeler içün cümle ulemâ Selîm Hân'a ricâ edüp ma‘sûmlardır deyü afv olunup İslâm­bol'da az müddet içinde tâ‘ûndan merhûm olup bun­ların dahi na‘şın Bursa'ya götürüp Orhân ile Osmân Gâzî kabrinde defn olundular.

Şehâdet i Şehzâde Korkud ibn Bâyezîd i Velî

Selîm i Evvel birâderi ki, ceng i azîm edüp münhezimen firâr edüp Teke vilâyetinde Piyâle lalasıyla bir gârda pinhân olmuş bulunup sene 909 târîhinde katl olunup cesed i pâkin Bursa'da Mu­râd ı Sânî cenbinde bir kubbe i âlî içinde âsûde kı­lındı, ammâ tüvânâ şehzâde imiş.

Ve Şehzâde Hasan ibn Murâd Hân ı Sânî, Ebü'l-feth Sultân Mehemmed'in li-üm birâder i kîh­teri idi. Hîn i cülûsda Ebü'l-feth Şehzâde Hasan'ı ma‘nûkan şehîd edüp babası Murâd Hân meytiyle Şehzâde Hasan'ı Bursa'ya gönderüp Murâd Hân türbesinde medfûn­dur.

Târîh i vefât ı Cem Şâh ibn Ebü'l feth Mehemmed Hân

Sultân Bâyezîd i Velî ile ceng i azîm edüp âhir i kâr münhedim olup on bir sene Mekke ve Medîne ve Yemen ve Aden'de seyâhat edüp andan Mısır'a gelüp andan İslâmbol'a gelmek sadediyle Ro­dos'da Malta ceneraline uğrayup anlar bir gemi­ye koyup "Seni İslâmbol'a götürsünler" deyü hîle edüp Cem Şâh'ı doğru Fransa'ya götürüp anasının anası Fransa kralının avreti idi. Cem Şâh'ı ana teslim edüp cümle tevabi‘iyle Cem Şah'a bir sarây ı âlî ihsân edüp başka bir hükûmet yer verüp sayd [u] şikârda pâdişâhâne zevk [u] safâlar edüp şeb [u] rûz huzû­runda on sekiz ban oğlu ban el kavşırup çâker ben­desi gibi hizmetinde olurlardı. Âhir bu ahvâl Cem Şâh karındaşı Sultân Bâyezîd'e mün‘akis olup bir nâme ile Fransa kralından Cem Şâh'ın kayd-bend ile der i devlete gelmesin ricâ etdiler. Fransa kralı dahi Cem Şâh'ı zehirli ustura ile tırâş etdirüp Yemen ve Aden seyyâhı iken Cem Şâh diyâr ı ademe gidüp Bâyezîd Hân izniyle na‘şın Bursa'da Koca Murâd ı Sânî cenbinde başka bir kubbe içinde âsûdedir. Muhallefâtından Cem Şâh Sa‘dîsi "câm ı cem" dedikleri câmdır kim bâdesin nûş edüp yine câm kendiden leb-ber-leb olurdu. Ve bir satranç bâz meymûn ve bir beyâz tûtî Cem Sa‘dîsi'ni siyâha boyayup 1 âyetin ve "Pâdişâh sağ olsun" lafzın Sa‘dî öğredüp Bâyezîd Hân mu­hal­lefâtı gördükde "Câm ol câm ammâ Cem'i yok" Ol câmı hazîneye korlar. "Kanı beyâz tûtî" deyü sü’âl ederler. Hemân tûtî-i gûyâ zebâna gelüp "Pâdişâh sağ olsun, efendim gitdiğine siyâh mâtem donu giydim" der. Ammâ Fransalar zu‘mınca [237a] "Zehirli ustura ile Cem Şâh'a müşâbih bir asfaru'l-levn bir âdemi tırâş edüp reng-i rû-yı pec­mür­de ve kendi dahi mürde olup "Na‘ş ı Cem'dir" deyü Bâyezîd Hân'a gönderdik. Anlar da Cem'dir deyü Bursa'da cedleri yanına gömerken cem şekilli herîfi yer kabûl etmeyüp gayrı yire defn etmişler. Yohsa bize gelüp sığınan kızımız evlâdı olan Cem'i ver­me­yüp ba‘dehû taşra Fransa vilâyetine Cem'i kral eyledik. Hâlâ kralla­rı­mız Cem Şâh neslin­den­dir. Anınçün Cem tarafından ve vâlide tarafından Fran­sa'nın Âl i Osmân'a karâ­beti vardır" derler. Ammâ hâsıl ı kelâm ve'l-meâl bu hakîr yetmiş dört târî­hin­de Alman diyâ­rında Beç ve Pırak ve Loncat nâm şehr i azîmleri seyâhat eder­ken niçe âlûfte ricâl bıt­rîk­ler ile ülfet edüp Cem Şâh ahvâlin söylediği­mizde Cem Şah'ın vâlidesin Ebü'l-feth İslâmbol'u feth ederken Sarây­bur­nu'nda niçe alup Bâyezîd ve Cem Şâh ol kızdan olup Cem Şah'ın Mısır'a ve Mekke ve Medîne ve Yemen ve Aden'de ve İşpaniye ve Fransa'da seyâhat edüp dış Fransa kralı olduğun bir bir tevârihlerinde tilâvet etdiler. Târîh i fevt i Cem Şâh ibn Ebü'l-feth.

Bahâr ı devlet Cem çûn / Harâbî yâft bîş ez-sayf

Resîd ez-gayb târîheş / Zi-dünyâ reft Cem vâ hayf,2

sene (   ) [900]

Kıt‘a i Cem Şâh



Iztırâbı ko gönül, (ey) murg ı revân sabr eyle

Eskiyüp işte harâb olmadadır ten kafesi

Kârbân ı reh i iklîm-i adem menzilinin

Tokunur oldu katı sem‘ime bâng ı çeresi

Sâhib i dîvân bir şehzâde i âzâde idi. Rahmetul­lahi aleyh.

Diğer târîh i vefât ı Cem Şâh:

Didiler eyleyüp du‘â yı sürûş

Câm ı Cem'den eylesün Cem nûş

Diğer târîh i Cem Şâh:



Ayn ı nizâm ı âlemest. Sene (   )

Ziyâret i şehîdân ı birâderân


merhûm u mağfûrân

Yüklə 4,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   57




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin