Eşkâl i kal‘a i Bâyburd;: Bir yalçın püşte i âlî üzre şekl i muhammes Şeddâdî binâ bir serâmed i ra‘nâ iç hisârı vardır. Der-i dîvârının kaddi kırk zirâ‘ ı melikîdir. Yalçın kaya üzre olmağıla cânib i muhammesinde handakı yokdur. Ve derûn i iç hisârda cümle üç yüz hâne kâr ı kadîmler vardır. Lâkin çârsû-yı bâzâr ve hân ve hammâm yokdur. Ve iki kapusu vardır. Biri cânib i şarka, bâğçeler tarafına küşâde üç kat cedîd kavî bâb ı hadîdlerdir. Ve biri dahi cânib i garba nâzır Nevbethane kapusudır. Andan aşağı şehre nüzûl olur. Bu kal‘a cümle ( ) burc ı metînlerdir. Ve cümle dendân ı bedendir ve dâiren-mâdâr cirmi ( ) adımdır. Ve Nevbethane kapusundan aşağı şehr cümle binden mütecâviz toprak örtülü hânedânlardır. Bu şehr içre cümle on tokuz mahalle i müslimîn ve yedi mahalle i Ermeni, ammâ Yahûdî ve Çingâne tâ’ifeleri yokdur. Lâkin leb i deryâ üç menzil karîb olmağıla Urum keferesi çokdur. Ahâlî i vilâyetin çoğu Ekrâd u Türkmândır, ammâ Ebü'l-feth feth etdikden sonra Tire şehrinden üç bin âdem bu şehre nefy edüp tavattun etmişlerdir kim ekseriyyâ bu şehr halkının çoğu Tirevîlerden münteşir olmuşlardır. Hâlâ gayet ehl i sünnet ve'l-cemâ‘at musallî âdemleri var.
Cümle ( ) mihrâbdır. Evvelâ cümleden cemâ‘at i kesîreye mâlik câmi‘ i kadîm Ebü'l-feth Câmi‘i iç kal‘adadır. Andan aşağı çârsû içre şeb [u] rûz cemâ‘at i kesîre ile müzdehim Zâhîd Efendi Câmi‘i, bu dahi toprak ile mestûr tarz ı kadîm câmi‘ i atîkdir. Bir nâzük, mevzûn ve rakîk, miyân ı serâmed tula minâre i bâlâsı vardır, sol tarafında iki aded bâb ı mu‘allâsı vardır. Mahkeme i şer‘ i Resûl i mübîn ve boyahâne i sultânî ve kappan ı dakîk i dihkânı Zâhid Câmi‘i'nin yesâr tarafındadır. Ve Karı hammâmına muttasıl Kadızâde Mehemmed Çelebi Câmi‘i hayli vâsi‘ ve musanna‘ ve kâr ı kadîm ve şîrîn-kâr câmi‘ i azîmdir. Nehr-i Çoruğ'a karîb bir garîb câmi‘i-i acîbdir. Ve Şengülbây Câmi‘i ve nehr i Çoruğ aşrı olan şehre Yüres mahallesi derler anda, dahi bir câmi‘ i kadîm vardır. Lâkin tahta minârelidir. Bu zikr olunan cevâmi‘lerden mâ‘adâ mahalle mesâcidlerdir. Ve bir imâret i ıt‘âm ı dârü'z-ziyâfesi vardır kim âyende vü revendeye ni‘meti mebzûldır. Ve bir imâret i dârü't-tedrîsi ve ders i âmmı ve talebeleri vardır. Ve her câmi‘de ve ba‘zı zâviyelerde medrese i hasbîler mukarrerdir.
Ve cümle üç aded hammâmlardır, evvelâ biri kal‘a altında Köprü hammâmı ve biri Şehîd Alî Şengâh hammâmı ve Kızıl hammâm. Bu üç hammâmın âb [u] hevâsı ve binâsı gâyet kâr ı latîf, hoş-hevâ hammâm ı rûşenâlardır.
Ve cümle üç tekye i dervişân ı zîşân vardır.
Ve cümle ( ) hândır. Evvelâ Kadızâde Mehemmed Çelebi, câmi‘ine muttasıl bir hân ı azîm binâ edüp câmi‘ine vakf etmişdir. Cümleden metîn ve müstahkem binâ yı azîm hândır. Her bâzâr günlerinde bu hân önünde beş on bin âdem cem‘ olup azîm bâzâr olup herkes metâ‘ın bey‘ [u] şirâ ederler ve cümle üç yüz ma‘dûd dükkânlardır. Ve bir müzeyyen kârhane i bezzâzistânı var, mahkemeye muttasıldır. Câbecâ kahvehâneleri vardır.
Ve me’kûlât ü meşrûbâtının ve sanâyi‘ât ı makbûlâtının memdûhâtından latîf ter ü tâze tereyağı ve ketesi ve katmer beyâz yağlı çöreği ve tavuk böreği ve beyâz deve dişi nâhiye buğdayı meşhûrdur. Ve Bâyburd kilimleri ve keçe ve seccâdeleri sıfat ı şehri halıçelerinden latîf ve hayâl i münakkaş ma‘rifetli ve hafîf seccâde kilimleri cümle diyârlara gider.
Ve bu şehrin âb [u] hevâsı burûdet üzre olmağıla müsmirrât [u] ezhârı ve bâğ [u] bostânı ol kadar firâvân değildir. Ammâ cânib i erba‘asından gûnâ-gûn âbdâr meyve gelüp şehr ganîmet eder. Ve dahi vilâyet i vasî‘i ma‘mûr ve mezâri‘leri vâfir ve hayrât [u] berekâtı mütekâsir olduğundan zer‘ i hubûbâtları ve gûnâ-gûn devvâbâtları bî-hisâbdır.
İklîm i hâmisin vasatında olmağıla âb [u] hevâsının letâfetinden câ-be-câ mahbûbu ve mahbûbesi dahi memdûhdur. Yetmiş aded mekteb i sıbyân [u] tıflân ı ebced-hânı vardır. Gâyet zeki ve reşîd ve necîb [u] mahbûb gılmânları vardır. Ricâl i müsinn makûlesi yüz elli seneye bâliğ olur. Zâl ı zamâne ihtiyârları elîf-kâmetleri çöngelüp sinn [ü] sâlleri dırâz olduğundan sinleri az olup kelimâtda icrâ yı hurûf edemeyüp harf i sîni icrâ [e]düp gûr i sîni üzerlerler Ammâ zenâneleri fasîhu'l-lisân ve bedî‘u'l-beyân gâyet afîfe ve mü’eddebe nisvânları vardır. Zîrâ Erzurûm arzında olmağıla hevâsı yaylakdır.
Bu şehr Erzurûm'un şimalîsinde iki konak gereği râh ı müstakîmdir. Ve bu şehrin Tarabuzan, leb i deryâda şimâl cânibine sarp dağlar ile piyâde âdem iki günde, atlı dörd günde varır. Bu şehr Tarabuzan'ın cenûbîsinde yaylalı dağlar içre vâkı‘ olmuşdur.
Evsâf ı nehr i Çoruğ: [328a] Eyâlet i Erzurûm'da ( ) dağlarından tulû‘ edüp niçe büleydelere ve kasabâtların mezârı‘ların rey ederek inüp bu şehr i Bâyburd içre aşağı şehrden kal‘a altına doğru cereyân edüp bu nehrin iki cânibi kat-ender-kat ma‘mûr [u] âbâdân şâh-nişînler ve müzeyyen kârgîr binâ sarây ı âlîler ve gûnâ-gûn maksûreler ile ârâste ve câ-be-câ gül ü gülistânlı hadîkalar ile pîrâste olmış hânedânları vardır. Herkes kâh ı Havernaklarında oturup nehr i Çoruğ'da şinâverlik eden alabalıkları sayd [u] şikâr edüp tenâvül ederler bir âb ı hayât nehr i zülâldir kim nehr i Çoruğ,, cûy ı rûh'dan galatdır. Ya‘nî rûh ırmağı demekle meşhûr bir berrâk u sâf ve billûr-misâl bir nehr i zülâldir.
Ahvâl i garîbe: Şehr i Bâyburd'un cümle ummâl ı re‘âyâları şehirden bir menzil bâlâda dağlarda odun kesüp dağlar gibi püşte püşte yığarlar. Herkes hîme-i hîzemlerine birer gûne nişânlar edüp cümle hatabların bu nehr i Çoruğ'a ilkâ ederler. Şehr içre bir bend i azîm vardır. Cümle odun ol bende gelip cem‘ oldukda herkes bend başına gelüp nişân ı ma‘lûmlarıyla hîmelerin alup kabz ederler. Garîb u acîb temâşâgâhdır.
Bu nehr i aynu'l-hayât bu şehre cânib i şarkından cereyân ederek kal‘a kayaları dibinden geçüp niçe kılâ‘ ve kasabâtlara uğrayup Tarabefzûn kurbunda Karadeniz sâhilinde kal‘a i Gönye dibinde deryâ-misâl olup Karadeniz'e mahlût olur. Ol mahalde bu nehr i azîm içre niçe yüz pâre zârbûne gemisi ve Lazların meneksile nâm gemileri girüp bu nehr ile tâ Mikrilistân'a ve Gürcîstân'a bâzârgânlar gidüp esîr alup Rûm'a götürürler, bir nehr i azîmdir.
Evsâf ı ziyâretgâh ı Şehr i Bâyburd
Evvelâ bu şehrin içinde cereyân eden nehr i Çoruğ'un karşu mahallesindeki câmi‘ ensesindeki kûh i bâlâya Dudular dağı derler. Anda bir ma‘mûr ve hevâdâr karye i lâlezâr vardır.
Anda ziyâret i Abdülvehhâb Gâzî medfûndur kim ziyâretgâh ve mesîregâh ı hâs [u] âmdır. Bu kûh ı bülend kal‘aya havâledir ammâ beynehümâ nehr i Çoruğ cereyân edüp top ermez bir mesâfe i ba‘îde cebel i âlîdir ve şehr içindeki câmi‘ ensesindeki evc i âsumâna peyveste olmuş kayaya nısf sâ‘atde urûc olunur.
Anda ziyâret i Şehîd Osmân Gâzî Baba; bir kârgîr tula binâ kubbede medfûndur. Bu mahalde bir azîm karlık vardır.
Ve ziyâretgâh ı Çağırkanlı Dede; bu şehrin ekseriyyâ halkı bu sultâna dahi ziyâdesiyle mu‘tekıdlerdir. Karîbü'l-ahd olmağıla keşf [ü] kerâmetlerin görmüş âdemler vardır. Sehl münhedim olmuş kubbe i âlîde medfûndur.
Ve bu mahalle karîb nehr i Çoruğ üzre çam sütûnlardan üstâd ı kâmil bir mi‘mâr ı âmil kırlangıç kanadı ve cisr i azîm binâ etmişdir kim misli meğer Hersek sancağında Foça şehri önünden cereyân eden nehr i Dirin üzre çam sütûnlardan binâ olunan cisr i azîm ola. Ammâ bu Bâyburd cisri bir göz olmağıla Foça cisrinden âlî ve vâsi‘ ve musanna‘ cisr i garâ’ibdir. Ve bu şehr i Bâyburd'un kıblesi tarafındaki mezâristân [u] cebbânistânında niçe bin kibâr ı kümmelînler medfûnlardır, ammâ âsitânelerine yüz sürdüğümüz bu tahrîr olunan sultânlardır, kaddesenallahu bi-sırrıhi'l-azîz.
Bu şehri dahi seyr [u] temâşâ edüp cümle askerî tâ’ifeleri getirdiğimiz emr i şerîfler ile sefere âmâde olup hakîre üç yüz guruş ücret i kadem hizmet edüp şehir subaşısı Alî Ağamızdan elli atlı müsellah refîkler alup
................ (3,5 satır boş) ................
günde
Evsâf ı kal‘a i Tortum
Zamân ı kadîmde Gürcîstân meliklerinden Mamrol Melîk binâsıdır. Ba‘dehû sene 871 târîhinde Uzun Hasan Şâh tasarrufunda idi. Andan Ebü'l-feth feth edüp yine Gürcîstân keferesi istilâ etdi. Andan Selîm Hân ı Evvel, şehzâdeliği âleminde Tarabefzûn hâkimiyken feth edüp Süleymân Hân asrında yine Gürcîstân keferesinin ısyân [u] tuğyânı zâhir olup niçe kılâ‘ları ve bu Tortum kal‘asına istîlâ etdüğü mesmû‘ ı Süleymân Hân olunca vezîr i sânî Ahmed Paşa'ya seksen bin asker verüp sene ( ) târîhinde serdâr ı mu‘azzam olup kat‘ ı menâzil ederek kal‘a i Tortum üzre gelüp rûz ı rûşende emân vermeyüp meterise girerler. Bi-inâyetillahi Te‘âla yedi günde ve yedi sâ‘atde ceng i azîm ile yürüyüş edüp içinde mütehassın olan Gürcî Aznavuru küffârın dendân ı tîğdan geçirüp feth olundukda ta‘mîr [u] termîm edüp içine kifâyet mikdârı asâkir i İslâm müstahfızân ve cebehâne ve top ı kal‘a i kûpân ve müstevfâ zahâ’ir ve gayrı ma‘ûnet i firâvân [328b] koyup yine asker i deryâ-misâl ile Gürcîstân vilâyeti içre gidüp,
Kal‘a i Nacah, andan kal‘a i Emîrâhûr, bu iki kal‘alar deryâ-misâl askerin gelmesinden havf [ü] haşyete düşüp kal‘a i mezkûrları amân ile verüp içlerine cüyûş ı muvahhidîn mâl-â-mâl olmuşdur. Andan serdâr ı mu‘azzam Akçakal‘a üzre varup sa‘b [u] kavî hisâr ı metîn olmağıla ceng i azîm olup yedinci günde hâh-nâ-hâh fethi müyesser olup içine müstevfâ asker konup ezân ı Muhammedîler tilâvet olundu. Andan,
Kal‘a i Pengird ve kal‘a i Vaşird ve Küçük Akçakal‘a beğleri; amân ile mutî‘ olmuşlardır. Ve,
Yovana nâhiyesi: Üç yüz pâre kurâsıyla mutî‘ olup hâlâ mutî‘lerdir ve gâyet imâristândır. Ve kal‘a i İspir ve kal‘a i Pertekrek amân ile itâ‘at ve inkıyâd etdiler. Ve
Nâhiye i Dadanlı: : Yetmiş altı pâre âbâdân kurâsıyla, on beş pâre kılâ‘ ı sağîr [u] kebiriyle itâ‘at edüp kimi imâr, kimini harâb [u] türâb etdiler.
Andan kal‘a i Tikhiz ve Akçakal‘a ve Yuvâne deresi cümle feth olup kal‘a i Tortum'a gelüp Erzurûm eyâletinde sancak beği tahtı olmak üzre tahrîr edüp hâlâ Erzurûm hâkinde Tortum başka sancak paşası tahtıdır. Beğinin taraf ı pâdişâhîden hâss-ı hümâyûnı ( ) akçedir. Sancağında ( ) ze‘âmetdir ve ( ) timardır ve alaybeğisi ve çeribaşısı vardır. Hîn i seferde cebelüleriyle beğinin askeriyle cümle bin altmış beş güzîde askerdir. Ve senevî paşasına on iki, on üç bin guruş ber-vech i adâlet hâsıl olur. Ammâ hâlâ sefere me’mûr etmeğe geldiğimiz Gâzî Seydî Ahmed Paşa sehl ta‘addî edüp bu Tortum sancağına yigirmi bin guruş dutdururdu. Hattâ bu hakîr, kendülere emr i şerîf ile gelüp Revân derneğine me‘mûr olduğunda sancâğında olan erbâb ı ze‘âmet ve erbâb ı timardan ve gayrı eli berâtlı e’imme ve hutabâlardan bile sefere me‘mûrsuz deyü bu mâdde içün on bin guruş alup cümle asâkir i İslâm'ı âmâde edüp hakîr kendü sarâyına konup şeb [u] rûz sohbet i hâs edüp şehri seyr [ü] temâşâ ederdik. Yüz elli akçe kazâdır ve tokuz nâhiye i ma‘mûrdır.
Evvelâ nâhiye i Yovana ve nâhiye i Dadanlı ve nâhiye i İspir ve ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ).
Bu nevâhîlerden kadısına senevî üç bin guruş hâsıl olur. Şeyhülislâmı ve nakîbü'l-eşrâfı ve a‘yân [u] eşrâfı ve kal‘a dizdârı ve kal‘a neferâtları ve yeniçeri serdârı ve sipâh kethüdâsı ve şehir subaşısı vardır.
Eşkâl i kal‘a i Tortum: Kal‘ası bir seng i âlî püşte üzre şekl i murabba‘ bir Şeddâdî binâ kal‘a i zîbâdır. Ammâ dâiren-mâdâr cirmi ma‘lûmum değildir. Cânib i ( ) bir demir kapusu var ve derûn ı kal‘ada cümle on sekiz mikdârı hâne ve bir câmi‘ i muhtasar ı Süleymân Hân ve bir anbâr ı zehâyir i insân var. Gayrı hân ve hammâm ve sûk ı sultânîden bir âsâr yokdur. Ancak dizdâr ve neferâtlar bunda sâkinlerdir, ammâ aşağı varoşu ma‘mûr ve şîrîn binâlardır kim cümle yedi yüz hâk i amber i pâk ile mestûr hâne i kadîmlerdir. Cümle mahalle ve yedi mihrâbdır. Cümleden çârsû içinde ( ) câmi‘i, cemâ‘at i kesîreye mâlik câmi‘ i kadîmdir. ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) mâ‘adâ mesâcidlerdir.
Ve iki hammâmı ve iki hânı on aded mekteb i sıbyânı ve yetmiş aded her esnâfdan dükkânı vardır.
Lâkin kârgîr binâ bezzâzistânı ve imâreti ve medreseleri yokdur. Ammâ her hânesinde bâğ u bâğçesi çokdur. Âb [u] hevâsının letâfetinden gûnâ-gûn fevâkihât [u] müsmirrâtları firâvândır. Engûrü ve emrûdu ve la‘l-gûn al yanaklı şeftâlûsü memdûhdur. Husûsan mahbûbelerinin tebekânî yanaklı et şeftâlûleri dahi çâşnîdâr [u] hoş-hordır. Bu şehr Erzurûm'a iki konak mesâfe olmağıla cemî‘î tüccâr tâ’ifesi bu şehrin meyve i âbdârların sandûkalar ile yük yük Erzurûm'a taşırlar. Erzincân şehrinden sonra eyâlet i Erzurûm'da bu şehr i Tortum, bâğ ı İreme zât-misâl bi şehr i müzeyyendir. Ve cümle halkı garîb-dost, halûk ve halîm ü selîm kimesnelerdir. Ve bu şehr içre cereyân eden ( ) dir. Karadeniz'e munsab olur. Ve bu şehr i Tortum'da mîrî güherçile hâsıl olur. Şehri bir dereli yire vâkı‘dır. ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
Bu şehri temâşâ edüp cümle Tortum sancağı askeriyle Erzurûm altına gitmeğe cem‘iyyet i kübrâ etmişken hikmet i Hudâ Karadeniz sâhilinde Gönye kal‘asına Kazak ı Ak ale'l-gafle istîlâ etdüğü haberi Gâzî Seydî Ahmed Paşa'ya haber gelince ol ân Bismillah ile mübârek tenine zırh ı Dâvûdî'sin giyüp bilâ-fermân atına süvâr olup "Dîn i mübîn uğuruna gazâ ve şehâdet isteyen, at ve timar ve ze‘âmet ve mâl ı ganâ’im isteyen gelsin" deyüp şehrden taşra çıkup bâğlar başında [329a] sehl ârâm edüp cümle bin mikdârı güzîde müsellah ve sebük-bâr güzîde asker olup, "Ardım sıra gelmeyenin vay hâline", deyüp üç nevbet gülbâng i Muhammedî çeküp cânib i şimâle cümle hayyâl ı küheylân atlı asker ile ol gün ol gice ılgar edüp uğradığımız yerlerde ata dona kâdir olan, askerî dahi olmayan âdemleri sürerek ertesi gün vakt i seherde bir vâdî içre menzil-i
................ (2 satır boş) ................
Andan yine bir gün cânib i şimâle ılgar ile gidüp Tarabefzûn hudûdun ubûr edüp Gönye hudûduna dâhil olduğumuz mahalde Mikrilistân askerlerine râst gelüp Seydî Ahmed Paşa'ya gelüp cümlesine ikrâm olundu. Ammâ üç bin mikdârı müsellah giyimli gök demire gark olmuş eli sırıklı küheylân atlı dâbbetü'l-arz'a benzer Mikril Aznavurları ve bin mikdârı bu piyâde tüfenk-endâzları ve Gürcî serverleri gelüp giysû yı müşk-bârların târumâr edüp kimisi fetîle fetîle etmişler. Kırkar ellişer yaşında bî-rîş u mutarraş acebe-likâ Cemapur askeri gibi birbirine mugâyir kavm i gûnâ-gûnlardır kim her biri birer kerîhü'l-manzar kavm i acebe-likâ ve hey’et i garîbe ecnâs ı mahlûkât içinde kalup bunların her birine birer va‘de i kerîmeler ile Koca Gâzî Seydî Ahmed Paşa dilnüvâzlık ve dildârlıklar edüp ol gice menâzil kat‘ ederek ale's-sabâh menzil i
................ (2,5 satır boş) ................
Nehr i Çoruğ; kenarıyla ertesi gün ale's-sabâh Karadeniz sâhilinde kal‘a i Gönye dibine varup anı gördük, cümle küffâr ı bed-girdâr [u] murdâr Kazak ı Ak, derûn ı kal‘ada mâl-â-mâl olup hâç-peyker ile kal‘anın burc [u] bârûların zeyn edüp asâkir i İslâm'ı gördüklerinde derûn ı kal‘adan küffâr "Yâ jûj, yâ jûj" sadâsına rehâ buldurdu. Ve derûn ı kal‘ada bî-bâk u bî-pervâ mütavattın olup yetmiş pâre şayka kayıkların zeyl i kal‘aya bend edüp dururlar. Derûn ı kal‘ada olan küffâr ı dûzah-karârın çoğu mest [u] medhûş iken beri tarafda Seydî Ahmed Paşa yüz elli kadar iç ağalarıyla ve sâ’ir Tortum gâzîleri ve yolda imdâda gelen Mikrilistân ve Gürcîstân piyâdeleriyle bir ağızdan "Allah Allah!" deyüp der-ceng i evvel göz karardup sâhil i nehrde yatan gemilerine girüp der-ân amân vermeyüp gemilerin iplerin kesüp cereyân ederek yetmiş pâre kayıklar ile Karadeniz'e çıkup kayıklar içre beşer onar mikdârı mest [ü] medhûş kayık dîdebânlarının kimini dendân ı tîğdan geçirüp kimini pây-beste ve dil-hâste esîr edüp anlara kürek çekdirerek cümle guzât şâdmân ederek yetmiş pâre kayıkları kal‘adan top menzili bâ‘id Hopan tarafı cânibine bir liman şekilli yerde kayd-bend edüp cümle küffâr derûn ı kal‘adan mahsûr olup kayıklarıyla halas olmadan me’yûs olup yaralanmış hınzır gibi kudurup âteş-feşânlığa başladılar. Beri tarafda guzât ı müslimîn gitdikçe çoğalup kal‘aya yürüyüş etmeğe mühimmâtlar görülüp küffârdan alınan şaykaların direk ve küreklerinden derhâl nerdübânlar edüp ve Mikrilistân'dan Laz meneksileleriyle gelen Mikril kayıklarının direklerin çıkarup nerdübânlar ve kayıkların karaya çıkarup siper gibi kal‘a altına çekerek kal‘anın cânib i şarkîsinde ve cenûbına a‘lâ meterisler olup cümle guzât ı müslimîn ve Gürcîstân ve Mikrilistân Aznavurları rûz ı rûşende zîr i kal‘aya meterise girüp derûn ı kal‘adan küffâr ı hîlekâr taşradan İslâm askeriyle serdâr kal‘aya kurşumlar urup her tarafdan hücûmlar edüp küffârın bir bölüğü bayrakların açup kal‘adan taşra guzât ı müslimîn üzre hücûm edüp beri tarafdan Gâzî Seydî Ahmed Paşa kendü tevâbi‘iyle üç yüz mikdârı tüvânâ şehbâz dilâver [ü] serverleriyle "Allah! Allah!" deyüp kassab ı cömerd köçeği gibi dâl satûr ı Muhammedî olup göz açdırmayup küffâra eyle satûr ı mücezzem urdılar kim küffârın gerü bakmağa dermânı olmayup meğer nehr i Çoruğ kenarında bir kaç aded gemileri kalmış, anlara cân atup leb-ber-leb olunca gemileri gark olup âyet:
1[329b]
nass ı kâtı‘ı üzre cümle gark olup niçesi nehr i Çoruğ içre şinâverlik edüp karşu tarafa selâmetle çıkdım zann edüp beri tarafdan dalyan tüfenkler ile cüyûş ı muvahhidîn halâs olanlara kurşumlar urup anlardan dahi bir cân halâs olmayup cân ber-cehennem oldular. Kenar ı Çoruğ'da kalan keştîlerinden yedi adedini ihrâk bi'n-nâr edüp bakıyyetü's-seyfden mâ‘adâ ikiyüz aded küffâr kal‘aya dâhil olamayup cümle giriftâr ı bend i hicrân oldular. Küffâr kal‘adan bu hâl i diyer-gûn ı pür-melâli görüp dibelik cânların halâsdan kat‘ edüp cân [u] gönülden cenge âheng etdiler. Bu üç kerre hücûm ı cengde yetmiş aded guzât ı müslimîn şehd i şehâdet câmından nûş edüp mest [ü] medhûş ı âhiret oldular. Âhir Seydî Ahmed Paşa bu hâli görüp Batum sancağı nevâhîlerine gerüden gelüp yetişen kapucubaşıların nâhiye nâhiye fermânlar ile asker sürmeğe gönderüp azamet i Hudâ etrâf [u] eknâfda karîb olan nevâhilerden eli harbalı ve tüfenkli ve Kazin fuğulu ve matra kaykulu Laz tâ’ifesi ve Giresin ve Kalipravoli'den ve Şena ve Çiho'dan niçe bin Laz tâ’ifesi dangiyu boruları ve ziğola nâm düdüklerin çalarak beyâz bayraklar ile alay alay gelüp Seydî Ahmed Paşa'ya buluşup nehr i Çoruğ kenarında meks etdiler. Ol sâ‘at anlara ârâm vermeyüp "Koma kardaşlar, gayret sizindir. Dîn uğuruna çalışın. Allah'ım hem seni kerîmdir, hem beni kerîmcidir" deyü Çerkes lisânı üzre Koca Gâzî Seydî Paşa cümle guzâtı cenge terğîb edüp va‘de i kerîmeler edince azamet i Hudâ cânib [u] etrâfdan dağî ve taşî ve bâğî ve râğî, yakın ve ırağî asker i deryâ-misâl mevc ve mevc olup herkesin ellerinde birer demet çalı ve birer tobra tezek ve birer demet lazot darısı ve gügüm çalısı ve pasda darısı sapı demetleri ile gelüp kal‘anın cânib i erba‘asına demetleri yığarken kimi şehîd ve kimi mecrûh olup bu hücûmda dahi yetmiş aded adem şehîd olup mertebe i şehâdete yetmişlerdi. Derhâl bu aralıkda Seydî Ahmed Paşa gemi direkleri ve kürekleri nerdübânların kal‘a dîvârlarına bî-bâk u bî-pervâ dayayup cümle guzât ı müslimîn bir yire cem‘ olup bir ağızdan cümle gülbâng ı Muhammedî çeküp sadâ yı Allah Allah evc i âsmâne peyveste olup Batum dağları ve bâğları ra‘d-vâr gürleyüp sıyt u sadâ yı velvele i benî Âdem evc i âsumâna urûc etdikde cümle guzât dahi darı ve çalı demetlerinden ve nerdübânlarından İspir keçisi gibi ve ankebût-vâr tırmaşup kapudan tarafa yığınlara dahi âteşler urup alev-ber-alev küffâr ı dûzah-karâr âteş i Nemrûd içinde kalup yine cân havliyle guzât ı müslimîne kurşum ururken hemân Gâzî Seydî Paşa dal-kılıç kal‘anın cânib i şarkî kûşesindeki kulle üzre iç ağalarıyla çıkup elinde dal-kılıç "Bre koman şehbâzlarım" deyü feryâd edince guzât ı müslimîn Seydî Paşa'yı görüp mûr ı siyâh, mâr ı ejdehâya üşer gibi kal‘aya üşüp her tarafdan hücûmlar edince derûn ı kal‘ada olan küffâr gördî kim der-i dîvâr üzre guzât ı müslimîn kılıç urup gelir, hemân cân ı habîslerin nâr ı sa‘îre atar gibi atup ıhrâk bi'n-nâr olup niçesi kılıç havfinden kal‘adan pertâb edüp dest [ü] pâları şikeste olup bî-per ü bâl olup kaldı. Kimi nehr i Çoruğ'a düşüp gark ı âb oldu. El-hâsıl ol gün vakt i Şâfi‘î'den tâ vakt i asra dek Hudâ âlimdir cümle Seydî Ahmed Paşalı ve gayrı guzât ı müslimîn bir nân-pâre tenâvül etmeyüp iş bu sene mâh ı ( ) günü vakt i asrda kal‘a i Gönye feth olup hamd i Hudâ hakîre ibtidâ feth ezânı kırâ’at etmek müyesser oldu. Ve cümle guzât ı müslimîn kal‘aya leb-ber-leb olup yedi yüz küffâr esîr ve sekiz yüz kelle kat‘ olunup cümle kelleler kulleler üzre ârâyiş i nîze olup mukaddemâ feth olunan altmış yedi pâre kefere firkatelerin kal‘a altına getirüp cümle mühimmâtların yerli yerine koyup âmâde durdu ve dellâllar nidâ edüp üç gün üç gice top u tüfenk şâdmânları olup ve her şeb kanâdîl ve meş‘ale çerâğânları olup gicemiz Kadr, rûzumuz rûz ı ıyd ı adhâ olup hamd i Hudâ ile feth i fütûhda bulunduk. Hemân kal‘a feth olup ezân ı Muhammedî kırâ’at olunurken kal‘anın cânib i şarkîsinden tarafa nehr i Çoruğ kenarından berü niçe bin reng-â-reng bayrağ u sancağ ve alay ı Muhammedî ile niçe bin asker kal‘ada şâdmân içün atdığımız [330a] top ı kûblerin sadâsın istimâ‘ edüp cümle guzât ı müslimîn tekbîr i Muhammedî getirüp tâ kal‘a altına dek at bırakdılar. Gördiler kim kal‘a feth olup Seydî Ahmed Paşa derûn ı kal‘ada âlât [u] mühimmât görmede. Meğer bu asâkir i kerrâr Erzurûm Valisi Defterdârzâde Mehemmed Paşa efendimiz tarafından Erzurûm eyâleti askeriyle Kars Paşası Ketenci Ömer Paşazâde Bâkî Paşa cümle askere serdâr ı zafer-şi‘âr olup Erzurûm sahrâsından beş günde Gönye altına yedi bin güzîde asker gelüp kal‘a i Gönye altında nehr i Çoruğ sâhilinde salt sebük-bâr hayme ü hargâhsız çıtâçıt meks etdiler. Bir cânibde Pasin sancağına mutasarrıf Ketağaç Paşa kondu. Bir tarafa Pasin sancâğının erbâb ı timarı ve erbâb ı zü‘amâları ve kal‘a neferâtlarının nısfıyla cümle iki bin asker meks etdiler. Ve Ahıçka kal‘asının muhâfazasına me’mûr olan Ketenci Ömer Paşazâde Tavîl Mehemmed Paşa mutasarrıf olduğu Urfa eyâleti askeriyle ve Birecik Beği Alî Merdân Beğ livâsı askeriyle ve gayrı gönüllü fedâyî askerler bir tarafa meks etdiler. Ve Malazgird Beği Mehemmed Beğ iki bin be-nâm-ı nâmdâr, güzîde, yarar, dilâver erler ile nehr i Çoruğ kenarına kondular. Kiğı sancağına mutasarrıf Deli Hüsâm Beğ, Tabanıyassı Mehemmed Paşa çerâğlarından nâmdâr [ve] server bin mikdârı livâsı askeriyle zîr i kal‘ada sâhil i Karadeniz'de feth olan Kazak ı Ak kayıkları muhâfazasına me‘mûr olup meks etdi. Ve'l-hâsıl Kemâh ve Erzincân ve Tercân [ve] Kelkik ve Koylıhisâr ve Hacı Murâd kal‘ası ve Gümüşhâne ve Bâyburd ve Hınıs ve İspir ve Tekmân ve Kuzucân ve Tortum ve Mecingird ve Mamrevân sancaklarının ve gayrı kılâ‘ ve kasabâtlarının cümle sancakbeğleri ve alaybeğleri ve çeribaşıları ile gelüp kal‘a i Gönye altında meks etdiler. Dahi akîblerince Şebin Karahisârı sancâğı, Ahıska paşası olan vezîr i rûşen-zamîr Koca Sefer Paşa'nın ber-vech i arpalığı idi. Kethüdâsı olan Müsellem Sarı Dervîş Ağa, Şebin Karahisârı'nın erbâb ı zü‘amâsı ve erbâb ı timarıyla cümle iki bin mikdârı güzîde asker ile bâlâda tahrîr olunan sancak askerlerine dündâr olup ol dahi nehr i Çoruğ kenarında meks edüp zîr i kal‘ada bir azîm dîvân ı pâdişâhî olup ikinci serdar ı imdâd-kâr olan Bâkî Paşa yı nâmdârda Defterdârzâde tarafından bir zer-ender-zer hil‘at i fâhire ve bir sorguç ı şâhâne var imiş, ol dîvân ı şehriyârîde Bâkî Paşa ayak üzre kâ’im olup "Gazân kutlu olsun, Erzurûm Vezîri serdâr ı mu‘azzamım. Defterdârzâde Mehemmed Paşa, size selâm edüp bu zerdûz hil‘ati ve bu semmûr lipâçeyi ihsân etdi" deyü Seydî Ahmed Paşa'nın zahrına giydirüp başına bir mücevher otâğa sokup hayr du‘â ü senâ olundu. Hikmet i Hudâ vakt i asrda yine leb i nehr i Çoruğ ile bir kırk elli pâre Laz meneksile kayıkları zâhir olup cereyân ederek gelirken gördüler kim derûn ı kal‘ada ümmet i Muhammed mâl-â-mâl ve bîrûn ı kal‘ada hem-çünân hayme ve hargâh ı asâkir i Âl i Osmâniyân deryâ-misâl meks etmişler, hemân cümle kayıklar gerü dönüp firâra yüz dutdular. Hemân Seydî Paşa tarafından ve gayrı kollardan cânı başı yerinde olan zübde i fetâ şehbâzlar at boynuna düşüp sâhil i nehr i Çoruğ ile kayıkları kova kova girü kalanları alıkoyup karşu tarafdan ve beri tarafdan kayıkları kurşuma dutup tâ vakt i ışâya dek bir ceng i azîm savaş ı perhâş olup hamd i Hudâ kırk yedi pâre kayık giriftâr ı dâm ve Mikril kâfirlerinin üç yüz mikdârı esîr ( ) ve altı yüz mikdârı gark ı âb ı nehr i Çoruğ ( ) olup hamd i Hudâ bir seferde üç gazâ oldu. İbtidâ kayıkları feth oldu. Sâniyen kal‘a feth oldu. Sâlisen yine bu Mikril kâfirlerinin kayıkları feth oldu. Meğer bu mel‘ûnlar kal‘aya istilâ eden Kazak ı Ak'a imdâda gelen Mikrilistânın âsî Aznavur gavurları imiş. Gemileri mâl-â-mâl ve leb-ber-leb me’kûlât ü meşrûbât imiş. Seydî Paşa bu zahâ’irin cümlesin imdâda gelen guzât ı müslimîne bezl edüp Ordu yı İslâm ganîmet oldu. Ol gice yine derûn [u] bîrûn ı kal‘ada ol kadar top u tüfenk ve fişenk şâdmânlıkları oldu kim şeb i muzlim rûz ı rûşen-misâl olup tâ vakt i sehere dek kâh gülbâng ı Muhammedî, kâh tabl ı Âl i Osmânîlere turralar urulup sabâha dek çerâğânlar oldu.
Ertesi ale's-sabâh mâh ı mezbûrun ( ) günü yine nehr i Çoruğ kenarından bir gerd i gubâr evc i âsumâna peyveste olup şukka i alem şa‘şa‘ası ve cebe vü cevşen ve zırh-ı zireh-külâh nûru benî Âdemin merdüm i dîdelerin hîrelendirüp sâf sâf [ve] mevc mevc asâkir i ibret-nümâ nümâyân olup yaklaşdı. [330b] Meğer Çıldır eyâletine mutasarrıf Vezîr Koca Sefer Paşa, Erzurûm Vezîri Mehemmed Paşa efendimizin emr i şerîfiyle Ahıska'dan ılgar ile Gürcîstân içinden Gönye kal‘asına imdâda altı bin Gürcîstân askeriyle ve Tomris Hân oğluyla ve Levend Hân oğluyla ve Aleksandır Hân oğluyla imdâda geldüğü Seydî Paşa'ya haber gelince Bâkî Paşa ve Ketağaç Paşa ve sâ‘ir mîr i livâlar ve alaybeğleri ve çeribaşılar cümle pür-silâh olup Sefer Paşa'ya istikbâle çıkdık. Azamet i Hudâ bir temâşâ yı ibret-nümâ dahi seyr etdik. Cebe vü cevşene gark olmuş küheylân atlı, eli sırıklı, beli şiş kılıçlı ve çiğini kalkanlı ve niçesi kılçıklı kebeli ve beli sadaklı ve tüfenkli Aznavurlar ve piyâde tüfenklileri ve sıkma çarıklı ve cümlesi kırçıl ihtiyârlar çoğu mutarraş ve saçlı Aznavurlardır kim her biri acebe-likâ ve garîbü'l-heykel âdemlerdir. Sefer Paşa alay ı mahsûsası ve mataracı ve tüfenkcileri ve şâtırlarıyla geldikde Seydî Paşa ve Bâkî Paşa at üzre selâmın alup Seydî Paşa sağına ve Bâkî Paşa soluna geçüp alay ı azîm ile Gönye kal‘ası altına gelindikde kal‘anın burc [u] bârûlarından bir yaylım sefâ geldin topu ve bir yaylım safâ geldin tüfenk şâdmânlar edüp Sefer Paşa cümle askeriyle zeyl i hisârda meks edüp ba‘dehû Ordu yı İslâma Gürcîstân ve Mikrilistân ve Lazistân'dan ve Batum sancakları nevâhîlerinden ordu yı İslâma zehâ’ir i firâvân gelmeğe başladı. Ertesi gün vakt i seherde Gönye kal‘asının cânib i cenûbunda Hopan ve Rize tarafında leb i deryâ ile bir alay ı azîm nümâyân olup meğer Tarabefzûn eyâletine mutasarrıf ( ) Paşa eyâleti askeriyle üç bin yarar ve nâmdâr müsellah asker ve deryâdan yetmiş pâre sandal ve yüz pâre meneksile Laz gemisi ile piyâde asker ve zahâ’ir ve on pâre şâhî top ile Tırabzan paşası geldüğü Serdâr Seydî Ahmed Paşa'ya haberi gelüp aslâ ve kat‘â istikbâline ne kendüsü ve ne sâ’ir asakir göndermeyüp Tarabefzûn paşası, eyâleti askeriyle üç bin güzîde âdemle Gönye kal‘asının bir cânibinde meks edüp ba‘dehû derûn ı kal‘ada Seydî Ahmed Paşa ile müşerref olmağa geldikde Seydî Paşa aslâ ta‘zîm etmeyüp cümle huzzar ı meclise hıtâben eydür: "Bak a ümmet i Muhammedim! Ben kankı sancâk hâkimiyim?" dedi. A‘yân ı vilâyet eyitdiler: "Sultânım! Hâlâ Tortum sancâğına mutasarrıfsız" dediler. "Ya Tortum bu Gönye kal‘asına kaç menzildir?" dedi. {"Dörd beş menzildir" dediler}. "Ya dörd menzil yerden bir ılgar ile gelüp kal‘a i Gönye'yi dest i küffârdan halâs edem. Husûsen me’mûr değil idim ve sancâğım hâki dahi değildir. Ben dîn i mübîn uğuruna yetişüp Gönye'yi istihlâsına bi-emrillah sebeb olam. Bak a Paşa! Sen Tarabuzen paşası olasın ve iki tuğlu mîr i mîrân olasın ve Gönye kal‘ası eyâletin hâkinde Tarabuzun'a iki menzil yer ola. Sen niçün yedi günden berü bu Gönye kal‘ası imdâdına yetişmedin. Tiz cellâd!" dedikde, Bâki Paşa ve Sefer Paşa ve Kategaç Paşa Seydî Ahmed Paşa'ya: "Sultânım! Kânûn değildir. Sen bir tuğlusun, ol iki tuğludır, katl etmen" deyü cümle ricâ etdüklerinde "Vallahi dîn i mübîne hâ’in oldukdan sonra yedi [tuğlu] paşa dahi olsa, askeriyle kırardım. Ammâ sizin hâtırınız içün katl etmem. Ammâ pâdişâhıma arz ederim. Tiz dîvân efendisin çağırın" deyü fermân edüp murâd [u] merâmı üzre arz tahrîr olunurken "Baş bölükbaşılar kaldıra şu Tarabuzun a‘yân ı hâ’inlerin" deyüp yetmiş nefer kimesneyi kayd-bend edüp Gönye kal‘asında habs edüp "Niçün paşanızı bu kal‘anın istihlâsına terğîb etmediniz" deyü vâfir ıtâb u şitâb edüp cümlesin habs etdi. Dîvân efendisi kal‘anın fütûhnâmesin ve Tarabefzûn paşasının adem i imdâdın tahrîr edüp üç aded mîr i mîrânların ve sâ’ir iş erlerinin ve Gönye kadısı ve Tarabefzûn kadısının memhûrlu arz ı mahzarlarıyla pâdişâha arzlar gönderilecek mahalde cümle Tarabefzûn a‘yânının yedikleri hapsi balıkları burunlarından fitil fitil çıkup "Amân Sultânım! Pâdişâha bizi arz eyleme" deyü Seydî Ahmed Paşa'nın hâk i pâyine düşüp niyâz-mend olduklarınca Seydî Paşa aşağı komayup "Elbette bu âsîleri arz ederim" deyü sözünde sâbît-kelâm olup Çerkes inâdına musırr oldu. Âhir Tarabefzûnlılar yine paşalara dahi düşüp anlar yine Seydî Paşa'ya ricâ edüp mâbeyne niçe mu‘tedil muslihûn iş erleri ricâ edüp üç gün keşâkeşden sonra hâh-nâ-hâh Tarabefzûn paşasından ve a‘yân ı vilâyetden ve eyâlet i Tarabefzûn'dan cümlesinden pes i perdece kırk üç kîse guruş ve üç tahta semmûr kürk ve on iki pençe i âfitâb mahbûb gulâm ı sührâb ve on iki mahbûbe i zenâne ve fitne i cihâne nergîs gözlü ve şîrîn sözlü Gürcî güzeli dûşîze ve pâkîze bintânlar ve Tarabefzûn paşası bir zerdûz harîr, münakkaş cedîd yedi aded cerekler (?) ile otağın verdi. Ve bir şemşîr i murassa‘ ve bir mücevher gaddâre ve yedi çarkâb [331a] tîrkeş ve niçe Tarabefzûn zergerinin memdûh kârlarından gûnâ-gûn sîm-âvânlarından buhurdân ve gülâbdânlar ve nice raht-ı gûn[â]-gûn ve sîm şa‘mdânlar ve topuz ve Tarabefzûn tarzı baltalar ve üç katar deve ve yedi katar katır ve "ılgar ile gelirken niçe atlarınız helâk oldu" deyü yüz yigirmi re’s atları ve cümle Seydî Ahmed Paşa'ya eyâlet i Tarabefzûn ahâlîsi verüp kendüleri sa‘âdetlü pâdişâha arz olunmadan halâs olup ancak Gönye kal‘ası fethin ve imdâdında bulunan mîr i mîrânları ve alaybeğilerini ve sâ’ir sancâk beğlerin hizmet i pâdişâhîde bulundukların cümle pâdişâha arz edüp cemî‘î beğler ve paşalar ve iş erlerinden dahi belağan-mâ-belâğ mâl [u] menâl [ve] metâ‘ ı firâvân alup istihlâs ı Gönye'yi, pâdişâha Gürcî Beğzâde nâmıyla ma‘rûf bir mütekellim kapucubaşısıyla der i devlete arz eyledi. Ve bir kapucubaşısıyla Erzurûm Vâlisi Defterdârzâde Mehemmed Paşa efendimize arz etdüğü sâ‘atde nehr i Çoruğ kenarından berü yine bir toz [u] gubâr evce peyveste olup bir asker i İslâm zâhir oldu. Meğer Erzurûm Valisi Mehemmed Paşa efendimizin Alacaatlı Hasan Ağası, Gönye kal‘ası imdâdına serdâr olup Erzurûm sancağının cümle erbâb ı timarları ve zü‘amâları cebelüleriyle ve Erzurûm ve Hasankal‘alarının nısf kal‘a kulları ve Paşa efendimizin cümle kendi kapu kullarıyla kırk bayrak sekbân ve sarıcalardan başbölükbaşı Küçük Acem ve Kulu bölükbaşı ve Çatal bölükbaşı ve Memü ve Çünûd heybeli ve Nakışlı ve Çalık Alî ve Zırhkenli ve Yamalı ve Uşkurta ve Sincânlı ve Kâdirli ve Mamalı ve Sücâhoğlu ve Cennetoğlu ve Kara Pîrî ve Solak Velî ve Gökçe Alî nâmân kağân arslan bölükbaşılar cümle pür-silâh üç bin çatal fitilli nâmdâr şehbâzlarıyla sâf sâf ve çifte çifte gülbâng çekerek ubûr etdiler. Ardları sıra bir bayrak üç yüz yiğit deli ve bir bayrak üç yüz yiğit gönüllü ve altı bayrak asâkir i Tatar ı sabâ-reftâr-ı adüv-şikâr ve bir bayrak altı yüz yiğit müteferrikagân ve bir bayrak üç yüz aded vâcibü'r-re‘âyâ ağavât ve bir bayrak iki yüz yiğit çâşnigîr ve bir bayrak iki yüz serrâcân ve bir bayrak ile taşra kilârciyânlar dahi iki yüz müsellah fetâlar ve iki yüz cebe vü cevşene gark olmuş kargı sırıklı iç ağaları çarha ince bayraklarıyla miftâh gulâm ağası zâbitleri olup alay ı mezbûr ile ubûr etdiler. Ve kırk aded sandelye sâhibi kırkar ve ellişer kafadârlarıyla süvâr olmuş kapucubaşılar kim her biri kırkar ve ellişer tevâbi‘li ve kantar sırıklı ve zırh-ı zireh-külaha müstağrak ve atları gümüş zeynli müzeyyen raht ve bahtlı ve bahrî hotaslı ve altı pâre çarkâb yancıklı küheylân atlı ve sâfinâtü'l-ciyâd, hassânlı muhteşem tevâbî‘leri polâd ı Nahşivânîye gark olmuş tevâbi‘ [u] levâhıklara mâlik zorba zorba ser-bevvâbânlar çifte çifte ubûr edüp dahi ardları sıra serdârları olan Alacaatlı Hasan Ağa sâde nefere faslıyla ubûr edüp Gönye kal‘ası zeylinde hayme ve hargâhları ve bâr ı bengâhlarıyla meks etdiler. Bu zikr olunan kapucubaşıların ekseri birer vüzerâyâ ve mîr i mîrânlara kethüdâ ve kâ’immakâm ve müsellem ve sancak zabt etmiş akl ı Aristo ağalardır. Bunlara Seydî Ahmed Paşa bir ziyâfet i azîm edüp ertesi gün cemî‘î kurâ ve kasabâtlardan gelen üstâd ı mi‘mâr ve bennâlar ile Gönye kal‘asının ta‘mir ve termîmine mübâşeret olunup deryâ-misâl cüyûş ı müslimîn ummâl-vâr çalışup kal‘anın handakların tathîr etmeğe mübâşeret olunup yedi yerden mehterhâneler çalınup yetmiş seksen yerden sımât ı Muhammedîler ile tâ‘am ı firâvânlar ile ziyâfetler olup şeb [u] rûz cümle guzât ı müslimîn sürûr [u] şâdmânda idiler. İbtidâ kal‘anın ihrâk olunan bâbını imâr edüp ve derûn ı kal‘ada Bâyezîd Hân ı Velî Câmi‘in imâr edüp gûyâ nûr ı mübîn oldu. Ve yedi yüz yeni kul ve yeni dizdâr ve sâ’ir levâzımât [ve] cebehânesin ve küffârdan alınan cemî‘î tüfenklerin ve gayrı âletlerin kal‘a cebehânesine koyup kal‘a i Gönye evvelkiden mahbûb u müzeyyen olup hamd i Hudâ bu hakîr i ahkar Evliyâ yı pür-taksîr bin ( ) târîhinde Azak gazâsına giderken bu Gönye kal‘asında ibâdet etmişdik. Hamd i Hudâ istihlâsında bulunup ibtidâ fethinde ezân ı Muhammedî tilâvet etmek müyesser olup gazâsında bulunduk. Ba‘dehû Tarabuzan eyâletiyle Batum sancakları Gönye kal‘ası muhâfazasında kalup altmış bin müte‘addid asâkîr i nusret-mü’essir ile nehr i Çoruğ kenarıyla sevâd ı mu‘azzam Erzurûm'a gitmeğe azîmet edüp sâhil i nehr i Çoruğ'da bir çemenzâr ve çimşiristân dırahtları içre meks edüp cümle guzât ı müslimîn ile meşveret edüp Seydî Ahmed Paşa eydür: "Bu Mikrilistân Tarabuzan eyâleti hâkinde olup küffâra imdâda gelirken kayıkların feth edüp pâdişâha böyle isyân etdiler. Ol kayıklarını ve Urus ı menhûs şaykalarını pâdişâhıma arz etdim. Tarabuzan kal‘ası limanında dursunlar. Taraf ı pâdişâhîden ne fermân sâdır olursa vali i vilâyet ana göre amel ideler. Ve bu kadar bin üsârâ Kazak ı ak ve imdâdlarına gelen Mikrîl i rezîl [331b] cümle guzât ı müslimînin şikârı olduğun dahi pâye i serîre arz eyledim. Ammâ şimdi bu cem‘iyyet i kübrâ ile bu asâkir i İslâm at üzre hâzır-baş iken bu Mikrilistân kâfirlerinden niçe intikâm alup bu kadar şedd i rahl çeken cüyûş ı muvahhidîn mâl ı ganâ’imle mu‘tenim olalar" deyü meşveret edince meğer Gürcîstân Hâkimi Sefer Paşa Mikrilistân beğlerine dilgîr imiş, hemân cümle Mikrilistâna bu asâkir i İslâm'ın piyâdesiyle atlıların pây-berâber ola deyü şikâra salalım ve bizim Ahıska gâzîleri ve Gürcîstân gâzîlerin bile kulağız verelim. Anlar dahi gazâ mâlından pay-berâber hisse-mend ola, deyü müşâvere tamâm olunup hakîr bu niyyete el-Fâtiha denilüp cümle guzât ı müslimîn içre dellâllar nidâ edüp "At ve don ve mahbûb ve mahbûbe gulâmlar ve kızlar ve mâl ı ganâ’im isteyen guzât ı müslimîn silâhlarıyla âmâde olsunlar" deyü nâdîler nidâ edince azamet i Hudâ ol gün ol gice cemî‘î guzât ı müslimîn kanıkmış arslan gibi gerindiler ve sündüler ve av sayup avnadılar ve eşindiler ve kaşındılar. Herkes gasller edüp fermân ı serdâra muntazır oldular.
İşbu bin elli yedi ( ) gurresinde vilâyet i Mikrilistân'a şebhûn etdiğimiz menâzilleri ve ceng [ü] cidâlleri beyân eder
Evvelâ Ketağaç Paşa talî‘a i asker olup üç bin benâm-ı nâmdâr ile nehr i Çoruğ kenarıyla cânib i Kıbleye revâne oldular. Ardı sıra Gürcîstân ve Ahıska eyâleti askeriyle üç bin güzîde Aznavur askeriyle azm i Mikrilistân etdi. Andan Serdâr Seydî Ahmed Paşa tokuz bin güzîde salt asker ile Mikrilistân'a girdi. Andan ardı sıra Bâkî Paşa dündâr olup üç bin asker ile gerüden gelmede. Erzurûm askeri ve Şebin Karahisâr sancağı askeri cânib i yemîne ve Kiğı ve Pasin ve Mamrevân askerleri cânib i yesârda cenâheyn-vâr serdârı ortaya alup mevc mevc gitmede. Ve Hınıs ve Tekmân ve Mala[z]cird sancaklarının beğleri askeriyle asâkir i İslâm'ın zehâ’ir ve şa‘îrine ve alef ve giyâhâtı tahsîline me’mûr olup ol gün 10 sâ‘at gidüp
Dostları ilə paylaş: |