Der-beyân › imâret i varofl › kal‘a i Üstürgon
Evvelâ afla€› kal‘a yukaru hisâr›n cânib i garbîsi zeylinde [96a] nehr i Tuna kenâr›nda k›bleden cânib i flimâle tûlânîce yukaru kal‘ay› ihâta etmifl ve yukaru kal‘a kayas› dahi bu varoflu gö€süne alm›fl durur bir varofl › ma‘mûr u müzeyyendir kim aslâ bir kar›fl arz › hâliyesi yokdur. Nehr i Tuna kenâr›ndaki dîvâr› bir alçak hâ’it i üstüvârd›r, ammâ gâyet metîn ü müstahkem ve enli ve fieddâdî dîvâr › arîzdir ve bu dîvâr › kavînin tûlu Öziçeli Hac› ‹brâhîm câmi‘i yan›ndaki burun bedenden bu Tuna kenâr› dîvâr›yla yürüyüp cânib i k›blede tâ handak ›l›cas› kullesine var›nca bu Tuna dîvâr›n›n tûlu kâmil alt› yüz ad›md›r.
Ve cümle alt› aded tabyalard›r ve her tabyada sekizer ve onar aded balyemez toplar› cümle Tuna'ya ve karflu tarafda Tuna aflr› Ci€erdelen kal‘as›n›n ci€erin dö€er toplard›r.
Bu Tuna kenâr› ol kadar âlî ve iki kat olmadu€unun asl› bu afla€› kal‘an›n nehr i Tuna kenâr›ndan aslâ ve kat‘â havf u haflyet yokdur. Hattâ bu dîvâr›n Tuna kenâr› taflras›nda bu dîvâr dibine kâmil alt› yüz ad›m tûlu bir flarampav yal›n kat palanka dîvâr› var kim cümle kaz›klar› serâpâ Tuna içine kak›lm›fl mefle ve pelîd kaz›klar›d›r kim her biri onar arfl›n âlî ve âdem gövdesi kadar kal›n sütûn › müntehâlard›r. Bu flarampav kal‘a dîvâr›na siper olmufldur. Hîn i u€rafl savafl › perhâflda Tuna üzre gemilerle düflmanlar gelse guzât › müslimîn bu flarampavlar›n ard›na girüp ceng [ü] cidâl ve harb [ü] kıtâl ederler.
Ve bu Tuna kenâr› dîvâr›yla varofl hânelerinin aras›nda bir flâhrâh› var, aslâ kal‘a dîvâr›na muttas›l bir hâne yokdur, illâ dîdebânlar›n karavulhâne hücreleri var, gayri bir fley yokdur.
Ve dahi Il›ca kullesinden yine kal‘a dîvâr› üzre Budin kapusuna var›nca gâyet metîn ve kavî tafl dîvârd›r ve cümle dörd yüz aded hatvedir. Bu hisâb üzre afla€› hisâr›n cirmi cümle bin ad›md›r.
Ve cümle üç kapudur. Evvelâ k›ble taraf›na nâz›r Budin kapusu, iki kat hadîd metîn kapulard›r. Bu Budin kapusunun önünde bir kat dahi hisâr bölmeci€i var, Kanije kal‘as› dolmas› gibi on befl ad›m kal›n dolma dîvâr var. Ve bu dolma dîvâr›n iç yüzündeki handakda bir küçük kubbe ›l›ca var, Budin ›l›calar› gibi issi de€ildir, ammâ mu‘tedilü's-sühûndur. Cemî‘i garîb ve gurebâlar ve huddâmân makûleleri bu ›l›caya girirler. Bu ›l›ca handak›ndan gayri taflrada bir kat handak dahi var, bu handaka nehr i Tuna girüp leb-ber-leb olur. Ve bu handak üzre Budin kapusu flarampav› kapusu önündeki Tuna dolmufl handak üzre bir hafleb asma zincîrli bir cisr i metîn var. Ve bu cisrin iki cânibinde flâhî toplar› var.
Ve bu cisirden taflra bir flarampavl› küçük varofl dahi var, fukarâlar sâkindir. Ol kadar mükellef hâneleri yokdur. Bu varoflcuk içre bir küçük meydânc›k var, ol meydânda bir âb › hayât havz › fiâfi‘î var, musluklar›ndan cümle ehl i salât âbdest alup ibâdet i Yezdân ederler.
Ve bu meydânda on aded dükkânlar var. Ve bu küçük varoflun kapusu dibinde handak kenâr›nda tahtadan bir lonca köflkü var, cümle âyende vü revendeler bu köflkde ârâm ederler. Budin'den ve gayri serhadlerden gidüp gelenlerin cümlesi bu kapudan girüp içeri varofla girir, gâyet ifllek flâhrâhd›r.
Ve bu taflra küçük varoflun bir kapusu dahi hemân cânib i cenûba aç›l›r. ‹skele kapusu bir kat balvan direkden metîn kapudur, ammâ demir kapu de€ildir. Tuna kenâr›nda iskeleye gider ifllek kapudur.
Ve bu kapudan taflra Tuna kenâr›nda on aded cümle kassâb dükkânlar› var ve bu kapudan alarka bir handak dahi var, ammâ alçac›kd›r. ‹çinden nehr i Tuna cereyân edüp bu ark üzre kaz›klar ile mebnî bir cisr i metîni var. Bu cisrin karflu taraf› Tuna içinde bir cezîre gibidir. Bu cezîrecikde birkaç mahzenler ve yigirmi kadar saz örtülü evleri var. Bu cezîrede bu imâretlerden mâ‘adâ bir fley olmayup cümle b†u bâ€çe ve müflebbek bostânlar› vard›r, ve's-selâm.
Ez-în-cânib yine sadede rücû‘ edelim. Bu afla€› büyük varoflun bir kapusu dahi Öziçeli el-Hac› ‹brâhîm câmi‘i alt›nda küçük kapudur kim cânib i garba Tuna'ya aç›l›r küçük kapudur. Bundan araba girüp ç›kamaz, ammâ at gücile s›€up girüp ç›kar. Bu kapudan taflra aslâ varofl evleri yokdur. Ve bu kapunun iç yüzünde yukaru iç kal‘aya çarh ve zemberek ile giden su dollâb› kârhânesi var.
Evsâf › ibret-nümâ y› âsiyâb › çarh › mâ
Evvelâ bu kal‘a i Üstürgon'un [96b] afla€› büyük varoflunun cânib i garbîsi nihâyetindeki küçük kapunun iç yüzünde bir kârhâne i mâ vard›r. Üstü flindire tahta örtülü kubbesi var ve kubbe tahtadan mebnî olmak ile küflâde olmak içün ol tahta kubbede bir baca deli€i var. Üstâd › zû-fünûn bu bacay› bir arz › ma‘rifet içün etmifl, mahalliyle tavsîf oluna, bu bacadan âfitâb › âlem-tâb›n ziyâs› urup bu kârhâne içi bir münevver meydând›r ve bu baca alt›nda befl kulaç afla€› nehr i Tuna'dan gelme bir âb › hayât havz › müdevveri var ve bu havz içre gûnâ-gûn dollâblar var, cümle âletleri ile çarhlar› kal›n mefle ve pelîd ve santa a€açlar›ndan olup cümle Tuna içinde durur.
Ammâ bu çarh dollâblardan âlî bir mefle a€ac›ndan gûyâ araba tekerle€i gibi bir dollâbd›r. Dâ’iren-mâdâr tekerle€i kenâr›nda göz göz su girecek elli aded hücreleri var.
Ammâ bu dollâb afla€› dollâblar gibi su içinde de€ildir, mezkûr kârhâne içinde ayd›nl›k giren mezkûr baca alt›ndad›r.
Bu dollâb›n orta mîli âdem kolu kal›nl›€› demir mîldir ve afla€› Tuna içindeki a€aç dollâblar›n çarhlar› ve mîlleri cümle âdem beli kal›nl›€› demirden çarhlar ve mîllerdir. Ve niçe çarhlar› âdem bâzûsu kal›nl›€› deve gerdân› gibi e€ri bü€rü musanna‘ çarhlard›r kim üstâd › haddâd bu çarh › ibret-nümûnlara eyle san‘at sarf etmifl kim gûyâ kâr › haddâd › Dâvûd › Nebî'dir.
Ve bu demir çarhlar›n kenârelerinde top güllesi gibi k›rk elli dâne müdevver demir gülleler vard›r. Kaçan kim bu mezkûr olan âlât › çarhlar ve gûnâ-gûn a€aç dollâblar› su zor ile çevirdikde mezkûr çarhdaki müdevver tafl gibi gülleler Tuna nehrine urup Tuna suyunu zor ile demir su küngleri içine zor-a-zor suyu koyup çarhlar deverân etdikçe mezkûr müdevver gülleler ale'd-devâm birbirine ta‘kîb edüp Tuna suyunu demir küngler d›kup afla€› akma€a komayup tâ yukaruda iç kal‘adaki mezkûr çeflmenin hazînesine varup dökülüp andaki çeflmeden cereyân eder, ammâ cümle su küngleri demir muflkat tüfeng gibi boru künglerdir ve yalç›n kaya aras›nda dik yukaru niçe demir küngler râygând›r.
Bu demir su yollar› dik yukaru flazrevân gibi ç›kar. Üç minâre kaddi ve üç yüz kulaç âlî yere bafl yukaru su ç›kmas› vâcibü's-seyr ibret-nümâd›r, ammâ bu mezkûr çarhlar› nehr i Tuna çevirmez ve atlar ve s›€›rlar hod döndürmez, bu dahi bir temâflâgâhd›r.
Mezkûr iç kal‘a kayas›n›n tâ afla€›s›nda su de€irmenleri ve çarhlar› olan kârhâne içre bir kayadan ejder i heft-ser gibi bir ›l›ca suyu gürleyüp cereyân ederek yigirmi zirâ‘ afla€› nehr i Tuna'ya rîzân olur, ammâ suyu ol kadar germâb de€ildir.
Bu ›l›ca suyuna üstâd › kadîm i selef bir tarîk ile kayalar› oyup bir gûne bend i kârîz inflâ etmifl kim Mihadi Laslo Kral zamân›ndan berü ilâ hâze'l-ân iki yüz altm›fl y›ldan berü bu ›l›ca suyunun evveli ma‘lûm de€ildir. Hattâ Süleymân Hân'dan berü bu kal‘a dest i ‹slâm'da durup bu ›l›ca suyu yolu tathîr olunmayup ve menba‘ › âb › nâb› bilinmeyüp hâlâ durur. Üstâd › selef bu uyûn › hârra y› kârhâne içre olan çarh › âsiyâba u€radup cümle çarhlar› bu ›l›ca suyu çevirüp gayri yoldan Tuna'ya rîzân olur.
Der-tahkîk i temâflâgâh › çarh › âsiyâb › mâ
Bu kârhâne içre bu çarhlar›n hidmetine me’mûr fakad bir âdemdir. Bu kârhâneye birkaç yârân ile girüp murâd [u] merâm›m›z üzre bâlâda tahrîr olunan cemî‘i engâz çarh › dollâblar› seyr [ü] temâflâ etdi€imizden sonra de€irmenci babaya birkaç akçe verüp,
"Pîrim, lütf eyle bu çarh › dollâblar›n harekât [u] sekenât, deverânlar›n seyr [ü] temâflâ edelim" dedikde,
"O€ullar bu çarhlar›n ra‘d-vâr gürüldü ve sâ‘ikas›na tâkat getiremezsiz ve ibtidâ flazrevân› gök yüzüne pertâb etdikde ana dahi bakma€a cür’et edemezsiz" dedikde,
"Cân›m Baba, biz seyyâh › âlem ve nedîm i benî Âdemiz, bâri bunu da görmüfl olal›m. Her çi bâdâ bâd" dedi€imizde,
"‹mdi o€ullar korkman sehel alarka durun" deyüp ibtidâ dam›n mezkûr bacas›n›n kapa€›n açup kârhane küflâde olup mezkûr ›l›can›n Tuna'ya akan yolun sed edüp kârhâne içre olan çarh › âlînin su girecek a€aç hâneciklerin içlerine su dolunca hemân dollâblar deverân etme€e bafllayup el-azametullâh bir gürüldü kopdu kim gûyâ haflr [ü] neflrden bir yevmü'n-nüflûr olup ba‘z› çarhlar sa€a ve niçesi sola deverân edüp cümle çarhlar birbirlerine girüp gûyâ sâ‘at gibi çarhlar› deverân ederken hemân âsiyâb-bâz koca baba y› kurnaz "Korkman o€ullar" deyüp bir demir çeflme lülesi gibi lüleyi kuvvet ile burup çevirince kal‘aya ç›kan su borusundan âdem gerdân› kal›nl›€› bir su evc i âsumâna mezkûr baca deli€inden taflra ç›kup üç Süleymâniyye minâresi kaddi su evc i semâya g›jlayarak ve gürleyerek eyle ç›kd› kim tâ nihâyet mâ evc i semâya urûc edüp ba‘dehu kavs › kuzah-vâr flazrevân› bafl afla€› nehr i Tuna'ya dökülüp nîm sâ‘at temâflâs›nda [97a] dem-beste ve hayrân olduk, ammâ Hudâ'ya ayând›r ibtidâ suyun pertâb etdi€inden zehremiz çâk menzilimiz hâk olayazd›.
Tâ bu mertebe fakîr nehr i Tuna zor-a-zor muzîk borular ile gûnâ-gûn muhdes çarh › felekler ile evc i âsumâna berâber kaya bafl›nda olan kal‘a i bâlâya su ç›kmal›d›r.
Bu temâflâ y› flazrevân› seyr edüp koca baba yine mezkûr flazrevân çeflmesi lülesin bir san‘at ile çevirüp kapatd›kdan sonra su yukaru küngler ile evce urûc etme€e bafllad›, ammâ san‘at › garîbe vü acîbenin güzîdesi nehr i Tuna havz› içinde olan gülle-misâl demir toplar biri biri ard› s›ra Tuna suyun demirden su borular›na vurup suyu borulara zor ile d›kmas›nda san‘at › azîmedir. Ve,
Bir dahi san‘at › kübrâ: "Tuna suyu ibtidâ zoriyyeti als›n" deyü flazrevân îcâd edüp flazrevândan ziyâdesi azar azar kal‘aya ç›kup borular su ile doldukdan sonra flazrevân› kesüp kal‘aya su ç›kmas› sihr i halâl mertebesi kâr › ibret-nümâd›r. Hulâsa i kelâm,
fienîden key buved mânend-i dîden1
dedi€i m›sra‘›n mazmûnu üzre ta‘rîf [ü] tavsîfi mümkün de€il, görme€e muhtâc bir kârhâne i âsiyâb › revâc bir dollâb › çarh › felekdir kim bu kadar yüz y›ldan berü aslâ fenâ bulmam›fld›r. ‹lâ mâflâ’allâh ›nk›râzu'd-devrân bu âsiyâb deverân etmede ola, âmîn.
Ammâ mezkûr Tuna havz› kal‘a içindedir, ammâ hîn i muhâsarada küffâr nehr i Tuna'n›n kal‘a içine kehrîz ile girdi€in bilme{mek içün eyle} h›fz etmifl kim bu kadar yüz y›ldan berü ne menba‘ › kârîzi bilindi ve ne göründü ve ne meremmât olundu, derler.
Ammâ bu çarh › felek ›l›cas› suyuna kavm i zenân ve bintânlar girüp "Çarh suyudur" deyü gusl edüp k›rklan›rlar. Zu‘mlar›nca bahtlar› aç›lup nuhûsetden kurtulurlar bir nihânîce ›l›cad›r, zîrâ dâ’imâ mesdûd durur, miftâh› de€irmenbâz babadad›r. Beher yevm k›rkar akçe vazîfe i mu‘ayyenesi var bir pîr i fânîdir. Hattâ küffâr iki kerre bu kal‘aya istîlâ etdikde yine bu baba y› âlemi küffâr incitmeyüp yine de€irmen-bâz baba y› flehbâz imifl.
Hamd i Hudâ hayr du‘âs›yla fleref-yâb olduk. Hattâ Sadr›a‘zam Köpürlüzâde Ahmed Pafla bizim gibi bu temâflây› edüp engüflt ber-dehen etdikde babaya elli altun ve on akçe terakkî ihsân eder.
‹mdi azîz i men bu varoflun üç aded kapusu bu çarh de€irmeni kapusunda tamâm olup bu üç aded kapulu varofl › ma‘mûr içinde cümle kat-ender-kat iki bin tokuz yüz aded tahtânî ve fevkânî odalard›r, ammâ bâ€çeleri olmad›€›ndan mâ‘adâ aslâ havl›lar› yok darac›k kesîf evleri vard›r. Hattâ ba‘z› hânelerin meyyitlerin taflra sokaklarda gusl ederler, gâyet zîk hâneleri vard›r, ammâ hîn i muhâsarada bu varoflun evleri masûn u mahfûz ve tahta örtülü evlerdir.
Ve cümle alt› mahalledir. Hac› ‹brâhîm mahallesi ve Alaybe€i mahallesi ve Mahkeme mahallesi ve Çârsû mahallesi ve Budin kapusu mahallesi ve Taflra Varofl mahallesi ve ‹skele mahallesi ve Depedelen mahallesi, ma‘lûmumuz olan mahallâtlar bunlard›r.
Ve cümle dörd mihrâbd›r, ikisi cum‘ad›r ve ikisi mahalle mesâcidleridir. Evvelâ Öziçeli Hac› ‹brâhîm câmi‘i, kurflum örtülü çatma münakkafl tavanl› ve evkâf› metînli ve cemâ‘at i kesîreli ve kârgîr minâre i serâmedli nev-binâ bir câmi‘ i ra‘nâd›r.
Andan Mahkeme câmi‘i, binâ y› kadîmdir ve cemâ‘at i kesîreye mâlikdir. K›ble kapusun›n atebe i ulyâs› üzre celî hat ile târîhi budur:
Ad› belli flehîdler var yan›nda
fiehâdet eyledi hep hâss u âmm›
Kimi sa€›nda ve kimi solunda
Bu câmi‘ oldu flehîdler makâm›
Salâ oldu namâza bafllan›ld›
Kabûl ola namâz›m bi't-tamâm›
Muhammed Mustafâ'ya vakf olundu
Resûlün âb › rûy› hürmetiyçün
Görenler dediler târîhin an›n
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
Ve bu câmi‘ hareminde birkaç aded d›raht › müntehâlar var, gayri yerde bundan gayri flecere i bâlâlar yokdur. Ve kad› i fler‘ i Resûl i mübîn mahkemesi bu câmi‘in haremindedir.
Ve cümle iki aded medrese i âlimând›r. Biri Öziçeli el-Hac› ‹brâhîm medresesi, biri bu Mahkeme medresesi. Ve cümle dörd aded mekteb i ebcedhân › s›byând›r.
Ve cümle iki aded tekye i dervîflând›r. Biri Üstürgonî Ali Efendi tekyesidir, biri Hac› ‹brâhîm tekyesidir.
Ve cümle ancak bir küçük hammâm› vard›r.
Ve cümle iki yüz on aded dükkânlard›r, ammâ bezzâzistân› yokdur, lâkin cemî‘i zî-k›ymet metâ‘ vefret üzre bulunur ve çârsû içindeki küçük meydânda bir lonca köflkü vard›r. Cemî‘i gâzîler gazâ mâllar›n bunda y›€up mezâd ederler, ve cemî‘i serhad gurebâlar› bu kas›rda cem‘ olurlar, tahta örtülü bir mecma‘u'l-irfân yeridir. Ammâ bu flehrin hân› yokdur, ay›bd›r deyü sâhibü'l-hayrâtlar hân inflâ etmemifller. Hemân ki Arab u Acem'den bir garîbü'd-diyâr müsâfir tüccâr › berr ü bihâr bu flehre geldikde bir hâneye varup kendü evi gibi anda karâr edüp bir iki ay kisb [ü] kâr edüp bir yere dahi azm i diyâr eder, zîrâ bu flehrin cemî‘i kapular› müsâfirîne ve mücâvirîne meftûhdur. Bir alay [97b] gâziyân › mücâhid olma€ile ta‘âmlar›n yaln›z yemezler, elbette bir gece müsâfirsiz olmazlar. An›niçün bu flehirde hân yapma€a râz› olmazlar, bir acâ’ib ganîmet flehr i gâziyând›r.
Ve cümlesi her fleyden pâk ü pâkîze olduklar›ndan sokaklar› dahi pâk kald›r›m tafl› döfleli flâhrâhlard›r. Ve gâyet s›k ve ma‘mûr olma€ile flehrin her cânibi ve kal‘alar› ve handaklar› cümle pâkdir. Bu afla€› varoflun imâretleri dahi bu yüzden tahrîr ve tavsîf olundu, ammâ bu varoflun dizdâr› baflkad›r, zîrâ hîn i muhâsarada her biri askeriyle cenge âmâde olurlar.
Ammâ bu afla€› varoflun Budin kapusu ile yukaru kal‘a mâbeyninde Depedelen palankas›na havâle dörd aded azîm fieddâdî binâ tabyalar vard›r. Anlar›n dahi baflka neferâtlar›yla bir dizdâr› vard›r. Bu dörd aded tabyalar önünden tâ kal‘a i Tuna kenâr›na var›nca andan yine tâ cânib i flimâle yine Tuna kenâr›na var›nca yukaru kal‘ay› ihâta etmifl kara cânibidir kim bir Tuna'dan bir Tuna'ya var›nca afla€› dereden âlî bir kat palanka dîvârl› dolma r›ht›m kal‘a dîvâr› var, ard› ve önü yoldur.
Bu hisâb üzre kal‘a i Üstürgon hemân bir burunda bir yalç›n kaya üzre vâk›‘ olmufl. Hattâ Matyafl Kral bu Üstürgon'a mâlik oldukda bu mezkûr yal›n kat palanka dîvâr önünde alçak dereden bir Tuna'dan bir Tuna'ya var›nca kesme€e mübâfleret etmifl, ammâ Matyafl Kral mürd i mât olup vücûdundan ve eser i binâs›ndan bir fley kalmam›fl, ammâ e€er eyle olsa kal‘a i Üstürgon nehr i Tuna içinde bir cezîrede kalup h›sn › hasîn ve sedd i ‹skender olurdu.
Ve bu mezkûr yal›n kat palanka dîvâr›n›n handak› önünden Budin kapusu önünden afla€› Tuna kenâr›na vard›kda Tuna'ya havâle ve iskeleyi korudur su yolu kullesine var›nca kal‘an›n k›ble cânibin bir kat palanka dîvâr dahi ihâta etmifldir.
El-hâs›l bu kal‘a i Üstürgon kaç kat kal‘ad›r, diyecek de€ildir, zîrâ ba‘z› yeri üç katd›r ve ba‘z› mahalli befl katd›r. Ancak Tuna kenâr› iki kat sedd i Kahkahâ-vâr dîvâr › üstüvârd›r. Bir kat› Tuna'ya nâz›r yukaru hisâr dîvâr›d›r ve bir kat dîvâr› nehr i Tuna kenâr›nda afla€› varofl dîvâr›d›r. Gayri kara taraflar› üçer ve dörder ve befler kat bölme bölme dîvârlar ve palankalar ve tabyalard›r. Ve gerçi bu kal‘a küçükdür, ammâ flâhin ve flehbâz yuvas›d›r. Hîn i muhâsarada ale'l-gafle bu kal‘a içre befl bin aded âtefl i fitil tüfengli ve bin aded atl›, ka€an arslan, gâziyân, dilâverân yi€itler ç›kar. Ve bunda olan cebehâne i firâvân kal‘a i Ustolni'de yokdur. ‹le'l-ân emîn ola, hafizahullâhu Ta‘âlâ ilâ ›nk›râz›'d-devrân, âmîn ve yâ Mu‘în ve yâ Müste‘ân.
Evsâf › palanka i Depedelen
Bu palanka i zîbâ kal‘a i Üstürgon'un cânib i k›blesinde bir dere afl›r› ve bir ok menzili ba‘îd bir havâle depe var, küffâr › hâksâr bu depeden kal‘a i Üstürgon'u dö€e dö€e ald›€iyçün Lala Koca Mehemmed Pafla kal‘ay› kâfire verüp yine kâfirden ald›€› zamân bu depeden kâfirin depesin dö€üp kal‘a i Üstürgon'u cebren ve kahren mukaddemâ verdi ve yine kâfirden alup ba‘de'l-feth sene 1014 Koca Mehemmed Pafla asr › Sultân Ahmed'de bu palankay› müceddeden binâ edüp ismine Depedelen kal‘as› derler.
Bu dahi bir k›z›l kaya üzre vâsi‘ çemenzâr yerde bir sa‘b ve metîn dolma palanka i r›ht›m ve çatmal› ve flarampavl› kal‘ad›r. Dâ’iren-mâdâr cirmi kâmil befl yüz ad›md›r. Cânib i garba Üstürgon'a nâz›r bir küçük a€aç kapusu var kim bu kapudan içeri araba giremez, zîrâ sokaklar› ve evleri dard›r. Ve cümle yüz aded evleri vard›r ve cümle tahta örtülü ve tahta havl›l› evlerdir.
Ve bir câmi‘i ve dizdâr› ve iki yüz aded neferâtlar› vard›r. Ve müstevfâ cebehânesi ve yahfl› toplar› vard›r. Ve bu kal‘a yumurta gibi bir yalç›n kaya üzre üstü vâsi‘ her taraf› çâh › gayyâ zemînde olmak ile üç taraf›nda handak hafri yokdur. Ancak k›ble taraf›nda kesme handak› vard›r. Ve bu kal‘a içre yalç›n kayadan kesme bir âb › hayât kuyusu vard›r, Tuna'dan suyu gelir derler.
El-hâs›l sarp palankad›r, ammâ Allâhümme âfinâ ibtidâ düflman geldikde der-ceng i evvel bu hisâra sar›lup ald›kda andan kal‘a i Üstürgon'u top ile dö€e dö€e harâb u yebâb eder. Hemân buna çâre oldur kim bu Depedelen kayas›n befl on aded dörder ve befler hazîneli la€›mlarla ender-havâ mu‘allakest dedi€i gibi la€›mlarla bu depeyi sehel hâke berâber etseler henüz kal‘a i Üstürgon sedd i Kahkahâ olurdu, Allâhümme yessir.
Hattâ bir iki kerre küffâr tâ afla€›dan la€›m edüp bu kayay› atmak murâd edinmifl, kal›ndan kavratd›€iyçün la€›mlar› gerüye depüp niçe bin kâfir âtefl i Nemrûd'a piryân olup yerleri dârü'l-cahîm ve nâr › sa‘îr olur. Hâlâ la€›m deli€i afla€› kaya dibinde nümâyând›r.
Ve bu Depedelen kal‘as›ndan afla€› düz çemenzâra enince nehr i Tuna kenâr›nda bir ›l›ca suyu [98a] kayna€› oldu€u mahalde,
Evsâf › palanka i Nârhâne, ya‘nî âteflgede i Bârûdhâne
Sene 1014 târîhinde bu kal‘ay› dahi Koca Lala Mehemmed Pafla binâ etmifldir. Nehr i Tuna kenâr›nda bir alçak düz çemenzâr yerde flekl i murabba‘ dolma ve r›ht›m bir palanka i kavîdir. Dâ’iren-mâdâr cirmi alt› yüz ad›md›r, ammâ alçak yerde vâk›‘ olma€ile aslâ handak› yokdur. Ancak cânib i flimâle kapusu önünde handak› asma köprüsü vard›r. Ve çâr-rüknünde çâr kullelerinde flâhî toplar› ve muflkat tüfengleri vard›r. Dizdâr› ve iki yüz aded neferleri ve cebeci ve topçu ve bârûdcubafl› nâmân a€alar› ve neferâtlar› vard›r. Derûn › hisârda baflka bir bölme içre neferât hâneleri vard›r. Bârûdhâne kârhânesi baflkad›r. Bu dahi Budin bârûdhânesi gibi ibret-nümâ çarhlar› ve dollâblar› ve tuç havânlar› var. Bunun dahi cümle âlet i çarhlar›n ›l›ca suyu deverân etdirir. Bunun dahi âb › germâb› sehel nermâbd›r. Aceb hikmetdir kim bu mahmiyye i Üstürgon'da mezkûr oldu€u gibi üç aded ›l›calar vard›r, üçü dahi issi de€il, mu‘tedilce nermâd›r. Bunda dahi latîf bârûd › siyâh ifllenir. ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
Der-vasf › tetimme i flehrengîz i külliyât › flehr i Üstürgon
Evvelâ âb [u] hevâs›n›n letâfetinden ol kadar mahbûb u mahbûbeleri olur kim nisvân ve g›lmân› kemâl mertebe hüsn-i cemâlde ve lütf i i‘tidâlde olup hâllar›n›n her dânesi hâl i Hâflimî-vâr bin kez müflg i Tatar de€er gül-çehre ve perî-peyker ve melek-manzar g›lmânlar› olur, ammâ zenâneleri aslâ kapudan taflra ç›kmayup âhir nefesde 1 ile kapudan ç›karup Kurite(?) bâ€lar›n›n cebbânesine defn ederler.
Ve cemî‘i halk› garîb-dost halûk ve hüsn i ülfet sâhibi âdemler[dir]. Ve sahrâ y› Üstürgon'un n›sf› b†u bâ€çe ve müflebbek bostânlard›r. Hattâ kal‘an›n cânib i k›blesinde top alt›nda bârûdhâne olan yerde kefere zamân› ‹rflek flehri nâm›yla bir flehr i müzeyyen var imifl, gûyâ ‹remezâtü'l-imâd imifl. Hâlâ der [ü] dîvârdan bir eser kalmayup ol kadar b†u bâ€çe ve nahlistân u gülistând›r kim gûyâ ravza i cinând›r kim bu bâ€lar›n bir ucu tâ Süleymân Hâ[n] depesine var›r ve bir ucu kal‘adan bir top menzili alarka tâ fioflkot deresine var›nca serâpâ bâ€lard›r kim Âl i Osmân askerine "Salâd›r mahsûlümüz helâl olsun" dediklerinde cümle guzât gûnâ-gûn meyve i âbdâr yemeden müsta€nî oldular. Cümle meyvesi ve havâs› ve halk›n›n reng i rûylar› ve kâr [u] kisbleri ve libâslar› ve lisânlar› cümle Budinli gibidir, ammâ flehri koz içi gibi ma‘mûrdur ve sanca€› dahi ma‘mûrdur.
Ve cümle taht › livâs›nda yüz elli pâre ma‘mûr köydür, ammâ kâfiristân›n tâ Yan›k ve Komaran ve Beç ve Prag'a ve Pojan'a var›nca gâzîleri se€irdüp kâfirden bafl dil alup harâc dahi alup selâmet ile kal‘a i Üstürgon'a gelirler.
.................. (2.5 sat›r bofl)....................
Der-ziyâretgâh › flühedâ y› kal‘a i Üstürgon
.................. (1.5 sat›r bofl)....................
Bu ziyâretgâhlar› ve kal‘a i Üstürgon'u alâ kadri'l-imkân niçe ahbâb ile fleb [ü] rûz seyr [ü] temâflâ etdi€imizin beflinci günü Sadr›a‘zam Köpürlüzâde Ahmed Pafla y› mükerrem deryâ-misâl asker ile kal‘a i Üstürgon alt›na gelüp meks i h›yâm etdikde kal‘a i Üstürgon'dan ve Depedelen ve Bârûdhâne ve Ci€erdelen kal‘alar›ndan ol kadar top flâdumânlar› etdiler kim arz [u] semâvât ve kubbe i eflâk i kâ’inât güm güm gürleyüp bir sâ‘at kadar bârûd › siyâh›n dûd› ebr i kebûddan zâil olmayup bir sâ‘atden sonra kal‘a i Üstürgon dûd › muzlimden nûr › beyz-âsâ zâhir ü bâhir olup cümle ebrâclar› ve dendân › bedenleri flukka alemler ve sanca€ u bayra€ u f›land›ralar ile zeyn olmufl göründü.
Hemân ol ân Sadr›a‘zam bir ân durmayup nehr i Tuna kenâr›na gelüp ibtidâ alt› oda yeniçeriler ile Za€arc›bafl› ‹brâhîm A€a'y› ve Kad›zâde ‹brâhîm Pafla'y› ve Sührâb Mehemmed Pafla'y› ve Kaplan Pafla'y› ve H›s›m Mehemmed Pafla'y› cümle eyâleti askerleriyle Tuna'dan gemiler ile mezkûr vüzerâlar› ve mîr i mîrânlar› karflu tarafa Uyvar hâkine geçirüp karflu tarafda gemiler üzre cisir yapma€a bafllad›lar. Üstürgon taraf›nda dahi Sadr›a‘zam deryâ-misâl asker ile cisir yapma€a mübâfleret edüp bir gecede on aded gemi Sadr›a‘zam taraf›ndan ve yedi gemi karflu tarafda yap›ld›. Ve gece gündüz ale'l-umûm [98b] cisr i azîm itmâm›na cidd ü cehd, sa‘y ü ihtimâm olundu.
Sergüzeflt i udhike i garîbe
Hikmet i Hudâ efendimiz Kad›zâde ‹brâhîm Pafla cisir yapma€a Tuna'n›n karflu taraf›na gemilerle geçüp bu hakîr Üstürgon temâflâsiyçün beri tarafda kalup ta‘yînât›m›z olmad›€›ndan on bir re’s atlar›m›z ve hüddâmlar›m›z aç kalup zahîre ve alef peydâ etmek içün befl aded gulâm›mla ve on aded yâr › gâr › refîklerimle sahrâ y› Üstürgon'un cânib i garbîsine befl sâ‘at gidüp bir latîf yulafl› ve arpal› tarla bulup cümle atlar›m›z ba€layu[p] yulafa salup bizler arpa demetleri dü€me€e bafllayup fi'l-hâl birer cak yükü arpa peydâ edüp, "Bire meded, asker bu mahalle gelmeden dahi arpa dü€elim" derken an› gördük: Üç yüz aded cürd atl› pür-silâh gözleri k›zm›fl flehbâz gâzî yi€itler bize do€ru gelüp selâm {vermeden},
"Baka n’ifllersiniz, demet mi dü€ersiz. Kalk›n hey gidiler, arpa dü€meden ne bulursuz. Kalk›n varal›m kâfir k›ral›m, doyum olal›m, o€lan k›z alal›m, ordu y› ‹slâma inflâallâh doyum gelelim" dediklerinde,
Hakîr; eyitdim "Vallâhi {kardafllar} atlar›m›z açd›r, hidmetkârlar›m›z afla ekme€e muhtâcd›r. Bu kâfir diyâr›nda bildi€imiz yer yok ve yol bilir kula€›z›m›z yok. Kanda gideriz, arpam›z› dü€dük, biz döner orduya gideriz" dedi€imde,
"Bire var hey demetçi gidiler" deyüp hemân üç yüz aded flehbâz yi€itler at boynuna düflüp da€lar içine girüp gitdiler.
Biz dahi sehel arpa dü€elim derken hemân nîm sâ‘at geçmeden bu gâzîler bir kal‘a alt›na var›rlar. Görseler kim kal‘a kapular› mesdûd, cümlesi handak kenâr›na varup Ahyol› ve Müsevre flehirlerinin da€lar› çakallar› gibi ça€r›flma€a bafllayup,
"Bire dizdâr, bire kal‘a gidileri, bire aç›n kapular›, bire yo€urd, bire ayran, bire ekmek, bire arpa ve bire at nal› var m›" deyü her biri bir gûne feryâd edüp çakal gibi ça€r›fl›rlar.
Kimisi de "Bire serhad gidileri, gö€sünüzde îmân›n›z yok mu, bir ekmek kese€iyle birer çanak ayran›n›z yok mu" derler.
Me€er bu kal‘a Nemse kâfirinin Tata kal‘as› imifl. Küffâr mazgal deliklerinden bu kavmi görüp kimi handak kenâr›nda yat›r kimi durur ve kimi oturur ve kimi yo€urd ister. Hemân küffâr müflâvere edüp,
"Tedârik bunlar› kal‘a içine alup cümle esîr etmekdir" deyü yek-dil [ü] yek-cihet olup birkaç Türkçe bilir kâfirler kal‘a bedenleri üzre gelüp "Ne istersiz âdemler" derler.
Bunlar da Ayd›n ve Saruhan ve Mentefle Türkleri eydir "Bire cân›m serhadli kardafllar, aç›z. Bize yo€urd ve ayran ve ekmek ve atlar›m›za arpa verün, yeyelim, size du‘âlar edelim. {Andan} ordumuza gidelim" dediklerinde bedenler üzre {olan} kâfirler eydir:
"Baka yi€itler biz de bir alay serhad gâzîleriyiz. Size at yemi ve at nal› ve her ne isterseniz verelim, ammâ korkar›z, akças›na cefâ edersiz" derler.
Bu gâzîler dahi bellerinde kemerlerin ve ceblerinde ve kîselerinde altun gurufllar›n gösterdiklerinde hemân küffâr kal‘an›n kapusun açup asma cisrini yerine koyup,
"Geliniz, cümleniz atlar›n›zla içeri kal‘aya giriniz" dedikde bunlar›n iki yüz mikdâr› atlar›yla kal‘aya girüp yüz mikdâr› cisir üzre dururlar. Kimisi de kal‘a kapusun al›rlar.
Hemân bu kapu önündeki yi€itleri kâfir içeri koyup kapuyu kapamak isterler. Bunlar dahi,
"Biz atlar›m›zdan ayr›lmayup burada dururuz" derken bunlar kâfirle az€aflup kâfire vur ederler.
Hemân küffâr dahi içerde olanlara giriflince içerde olanlar henüz bilirler kim bu kal‘a küffâr›n imifl. "Bire vurun gâzîler flu kâfiri" deyince bu kal‘a içre girmifl üç yüz aded cürd atl› gâziyân › Anadolu kâfirin kal‘as›na tâ‘ûn › ekber gibi girüp küffâra eyle bir sâtûr › Muhammedî ururlar kim küffâr› k›ra k›ra iç kal‘aya t›kup taflra kal‘ay› âtefle urunca küffâr bunlara iç kal‘adan elli yedi pâre top atd›€›n biz arpa demetleri dü€dü€ümüz yerden istimâ‘ ederdik.
An› gördük, nîm sâ‘atden bu üç yüz aded gâzîler üç yüz altm›fl aded esîr i bend-i zincîr edüp ve yüz yetmifl aded saçl› küffâr kellelerin ârâyifl i nîze edüp gülbâng › Muhammedî çekerek elleri kan ve kollar› kan ve ci€erleri biryân bir alay gâziyân › Ayd›n ve Saruhan yan›m›za gelüp eyitdiler:
"Bire âdemler, dahi arpa demetleri mi dü€ersiz. Görün biz ne gûne gazâ etdik. Biz müslüman kal‘as› sanup kal‘a alt›na vard›k. Kâfir bizi hîle ile kal‘aya alup k›rmak istedi. Hamd i Hudâ biz anlar› k›rd›k ve iflte bu gümüfl deyenekli ve bafl› telli {kâfir} kal‘a kapudan› imifl" deyü kaz›yye i sergüzeflt [ü] serencâmlar›n hakîre bir bir takrîr etdiler.
{Biz dahi hemân} atlar›m›za arpalar›m›z› yükledüp bu gâzîler ile at bafl› berâber ordu y› ‹slâma gidüp dosdo€ru Sadr›a‘zam kethudâs› Semiz ‹brâhîm Kethudâ'ya varup {k›ssa i mâcerâlar›n bir bir} nakl etdiklerinde hakîr dahi ene eflhedüci idim.
Kethudâ Be€ bu gâzîleri Sadr›a‘zama götürüp cümle kelleleri [99a] huzûr › Serdâr › mu‘azzamda zemîne galtân edüp "Hemîfle devletli vezîr, dîn düflmanlar›n›n kelleleri böyle pâymâl i rimâl ola" deyü hayr du‘âlar edüp esîrleri de huzûr › vezîre keflân-ber-keflân getirüp cümle gâziyân › mücâhidân zemîn bûs edüp Sadr›a‘zam bu gâzîlerin ebü'l-kelâmlar›n söyledüp cümle serencâmlar›n bâlâda tahrîr oldu€undan mufassal sergüzefltlerin bir bir takrîr etdiklerinde Serdâr › âk›bet-endîfl buyurdular kim "Siz ne yerlisiz?".
Bunlar dahi "Ayd›n ve Saruhan sanca€› sipâhîlerindeniz" dediklerinde,
"Yâ siz kimin izniyle çeteye ve poturaya gitdiniz. Yâ esîr olsan›z, hâl neye müncer olurdu. Niçün fermâns›z çeteye gitdiniz?" deyince hemân içlerinden biri,
"Vallâhi devletli vezîr, at na‘l› ve arpa ve zahîre alma€a gidüp gördük, bu Üstürgon yan›nda bir kal‘a var, biz müselmân kal‘as› sand›k. Me€er kâfir kal‘as› imifl. Kâfir bizi içeri alup k›rma€a bafllay›m derken biz de dal sâtûr olup kâfirleri k›rup bu kadar gazâ edüp bu kadar mâl › ganâ’im alup huzûruna geldik" dedikde hemân vezîr i dilîr hüsn i tedbîr {edüp},
"Asâkir i ‹slâm ordudan pârekende ve perîflân olmas›niçün, ibret i âlem ola" deyüp,
"Tîz dutun flunlar›" deyince hakîr, ‹brâhîm Kethudâ'n›n yan›nda pinhân olup durdum.
Sadr›a‘zam, "Tîz cellâdlar gelsin" deyince cümle cellâd › bî-amânlar meydân › mahabbete gelüp dal tî€ i uryân olup fakîr gâziyânlar›n girîbânlar›na yap›flup serâperde önüne getirdiklerinde hemân hakîr ‹brâhîm Kethudâ'n›n destin bûs edüp,
"Amân sultân›m, flu garîb gâzîleri âzâd edeler" deyince hemân ‹brâhîm Kethudâ ve Serdâr Ali Pafla ve K›bleli Mustafâ Pafla ve Am›ca Hasan A€a ve niçe vüzerâ ve a‘yân-› kibâr Sadr›a‘zam›n aya€›na düflüp,
"Bir dahi etmesinler. Bunlar›n mâl › ganâ’imleriyle âzâd edin, ammâ bunlar›n alaybe€lerine ta‘zîr edin" dediklerinde ricâlar› hayyiz i kabûlde vâk›‘ olup cümlesin âzâd edüp üç yüz altm›fl aded esîrlerinin iki yüz adedin bu garîb gâzîlere ihsân edüp,
"Bir dahi fermâns›z bir yere gitmen" deyü tenbîh [ü] te’kîd olunup bunlar esîrlerden geçüp bafllar›n iki kerre kurtard›klar›na kâiller iken iki yüz aded esîrler ile ordular›na gitdiler.
Ve andan, "Ordu y› ‹slâm;'da kimse çeteye gitmeye" deyü nâdîler nidâ etdiler.
Ba‘dehu bu gâzîlerin alay be€lerine ikifler yüz deyenek urup, "Niçün askerinizi çete ve poturaya gönderirsiz?" deyü ma‘zûl edüp yerlerin âhara tevcîh etdiler. Allâh mu‘ammer eyleye.
‹brâhîm Kethudâ y› sâhib i himem i dîhîm hakîre mezkûr esîrlerden iki aded güzîde gulâm › mahbûbân verüp,
"Evliyâm, senin de ol gazâda hissen vard›r ve ol kadar gâzîleri sen ricâ etdin, ammâ Sadr›a‘zam anlar› öldürmezdi. Ancak sâ’ire bir gûflmâl olsun içün ‘Bire cellâd’ deyüp korkutdu, ammâ Evliyâm hakkâ ki gidiler ey gazâ etdiler" deyü niçe gâzîlerinin hât›rlar›n ele alup i‘zâz [u] ikrâmlar edüp sergüzefltlerin nakl etdirirdi.
Ba‘dehu bu hakîr iki re’s gazâ mâl› esîrimi alup "Hamd i Hudâ bu sefer i zafer-me’serde sehel bahâneyle iki güzîde esîr sâhibi olduk" deyü mesrûr u handân u flâdân gayri hüddâmlar›mla Tuna gemilerine binüp karflu tarafa geçüp ibtidâ Uyvar hâkine kadem basup Kad›zâde ‹brâhîm Pafla efendimizin dâ’iresinde haymemizle merkezimizde meks edüp ‹brâhîm Pafla efendimiz huzûruna varup k›ssa-i flütürânîyi(?) ve Sadr›a‘zam›n gâzîlere cellâd deyüp afv etdi€in ve bize iki aded esîrler ihsân olundu€un bir bir nakl edüp in‘âm olan gulâmlar› gösterdi€imde pafla y› sâhib i kerem,
"Tîz bu gulâmlar›n üzerlerine birer kat çuka dolama ve kontufl ve sar›k ve kavuk ve çizme ve pâbuç ve birer binek bârgîrler verilsin" deyü fermân edüp ol günde cümle ihsânlar› alup mükellef ü mükemmel iki köle sâhibi olduk. Efl-flükrülillâh.
Andan ‹brâhîm Pafla efendimiz Tuna nehri üzre gemilerle cisir yapma€a mukayyed oldular. Bu hakîr birkaç yârânlar›m›z ile Üstürgon mukâbelesinde Ci€erdelen kal‘as› temâflâs›na gitdik.
Dostları ilə paylaş: |