Menzil i nâhiye i Mihrânrûd: Kasaba-misâl câmi‘ ü hân u hammâmlı kenddir. Nâhiyesinde cümle altmış pâre âvâdân kend i bahâristânı vardır. Andan yine şarka,
Nâhiye i Kend-i Rûd: Bu dahi kasaba-misâldir, güzer edüp ve
Kend i Esfah: Bunu dahi tay edüp,
Menzil i kend i Sa‘îd-âbâd: Tahmas Şâh vezîri imâr etdiğiyçün Sa‘îd-âbâd derler. Bu mahalden Süleymân Hân Bağdâd'a giderken harâb edüp hâlâ iki bin hâneli ve yedi câmi‘li ve hân u hammâmlı ve sûk ı şâhinşâhlı rabta i mu‘azzamadır.
Bâlâda ubûr etdiğimiz kendler dahi cümle kasaba-misâl kend i azîmlerdir. Bu Acem diyârında şâhların ve hânların hazînesinde mâlları kifâyet mikdârıdır. Cümle hazîneleri re‘âyâ vü berâyâ üzre olup kendleri ma‘mûrdur. Bu Sa‘îd-âbâd kendinini sağ tarafı şimâlinde kal‘a i Kumla hayli mesâfe i ba‘îdede kalup kend i Serâvrûd'u ubûr edüp ve kend i Dost'u geçüp,
Menzil i kend i Çevlânduruk: Tebrîz hâkinde bin hâneli câmi‘ vü hân u hammâmlı kend i imârdır. Bu Çevlânderuk nâm mahalden cânib-i cenûba ubûr ederken,
Kend i Al(l)ak-bullak: Nâm mahalli bin renc [ü] anâ ile ubûr edüp,
Menzil i kend i Ser-Cem hânı: Sahrâ-yı Sercem'de şehr i Merâğa ülkesi nâhiyesinde bin hâneli câmi‘ [ü] hânlı şîrîn kend i engübîndir. Zîrâ bâğ u besâtînine nihâyet yokdur.
Der-beyân ı gazâ-yı Serdâr ı Mu‘azzam İbrâhîm Paşa
Bu sahrâ-yı hâmûnda yedi yerde püşte püşte benî Âdem üstühânları mâl-â-mâl idi. Bizimle refîk olan yasavul ağası olan Zâl ı zamândan, "Bu üstühânlar nedir?" deyü su’âl etdikde ol kırçıl eyitdi: "Ey oğul! Sene 940 târîhinde Süleymân Hân Tebrîz'in Ucân yaylasında otururken Acem diyârın nehb ü gâret etmeğe İbrâhîm Paşa'yı seksen bin asker ile serdâr edüp Erdebil ve Merâğa ve Kehrevân ve Kum ve Kâşân câniblerin âlân u tâlân ide. Şâh dahi Osmânlı'nın bu hareketinden haberdâr olup yetmiş bin güzîde asker ile Halefüddîn Hân'ı sipehsâlâr ı mu‘azzam edüp gönderüp bu Sercem sahrâsı içre iki asker meks ederler. Çün inâyet ü himâyet i Bârî yârî olup Akkoyunlu beğzâdelerinden Murâd Beğ kim diyâr ı Horasân'dan üç bin fetâsıyla gelüp Osmânlı'ya mu‘în ü yâr ve Kızılbaş'a adüvv i hûnhâr olmuşdu. Hikmet i Rabbânî mezkûr beğ karavulda nigehbânlık ederken Acem askerinden bir korucubaşı ele getirüp Serdâr İbrâhîm Paşa huzûruna kayd ü bend ile getirüp Âsaf ı Berhıyâ İbrâhîm Paşa dili söyledir ve şâhın dahi geleceğin haber alır ve Hoca Hâfız ı Şîrâzî Dîvânı'ndan tefe‘ül edüp bu beyt gelir. Şi‘r:
Dü ser ez-cenâb-ı Âsaf -peyk-i beşâret âmed
Vez Hazret-i Süleymân usret-i esâret âmed1
beyti gelir. Hemân serdâr ı dilîrin cür’et ve şecâ‘at regleri hareket edüp Süleymân Hân'ın dahi Ucân yaylağından asker üzre ebyâta münâsib imdâda geleceğin haberi gelince hemân Serdâr İbrâhîm Paşa [304b] cenge âmâde oldukda gerüde Tebrîz cânibinden Süleymân Hân fermânıyla Gîlân Hânı Muzaffer Hân ve Hân ı Nahşevân ve Timur Şâh neslinden Mirzâ Hân bi'l-cümle bunlar on yedi bin asker ile imdâda gelüp hemân ol ân İbrâhîm Hân amân u zamân vermeyüp Acem ceyşi üzre bu Sercem sahrâsında Allah Allah deyüp hücûm idince kâmil yedi buçuk sâ‘at i nücûmî ceng i azîm ü neberd i elîm olup tarafeynden kırk bin benî Âdem dendân ı tîğdan geçüp Osmânlı askeri mansûr u muzaffer olup bî-hadd ü bî-kıyâs mâl ile muğtenim olup kırk bin kelle ârâyiş i nîze edüp Tebrîz kurbünde Ucân yaylasında kelleleri Süleymân Hân'ın pây ı serîrine rîzân etdiklerinde cümle ser i kârda olanlara Süleymân Hân hil‘at i fâhireler ve menâsıb i âlî ile çörekler ihsân olundu.
Andan yine Osmânlı epsem durmayıp tâ Isfahân'a ve Hemedân u Dergezîn'e ve sâ’ir büldân ı güzîne ve şehr i Karakan'a ve Kum u Kâşân'a tâ bâb ı Bağdâd'a varınca Osmânlı ili vilâyeti âlân u tâlân ve halkını esîr ü nâlân etdiler. Ba‘dehû biz bu Sercem deştinde Acem lâşelerin yedi yerde püşte etdik. Ammâ cümlesinin başları Ucân yaylasında tenleri bî-cân sahrâsındadır. Ve Osmânlı bedenlerin başlarıyla üç bin âdemi bir püşte etmişih. Men ol çağda on üç yaşı çağında yiğit idim. Bu cengi yahşı bilirmen" deyü refîkımız olan yasavul ağası {bu garâbeti} nakl etdi.
Andan cânib i cenûba ma‘mûr kendleri güzer edüp kend i Alkabidles ve kend i Lakderah kasabalardır. İkisin dahi ubûr edüp,
Sitâyiş i şehr i Zülkadriyye, ya‘nî kal‘a i Sultâniyye;
Sene 920 târîhinde Selîm Hân ı Evvel asrında Çıldır muhârebesinde şâh ı gümrâha imdâd eden Zülkadirli Şâhruh Beğ oğlu Muhammed Şâh Beğ Çıldır'da münhezim olup Selîm Hân havfinden bir dahi Mar‘aş'a varamayup Şâh İsmâ‘îl kendüye bu ülkeyi sadaka edüp bu kal‘ayı binâ etmeğile kal‘a i Sultâniyye derler. Kal‘ası Nehrevân Hânlığı hudûdunda bir yalçın püşte üzre müfîd ü muhtasar bir seng-binâ ve bir sûr ı ra‘nâdır. Şarka nâzır bir kapusu vardır ve derûn ı kal‘ada gâyet beytleri dardır ve sultânları nâ ber-hudârdır. Yine hâlâ Zülkadir nâbekârlarındandır. Aşağıda rabâtı bin {aded} hânedândır. Câmi‘ ve çârsû-yı bâzâr var ammâ vîrânkândan kıbleye kend i Alemdâr kend i Ustaşâyird dahi derler, bin hâneli ve cümle imâreti âbâdân kend[di]r. Andan,
Kend i Semâdühün: Bu dahi iki bin hâneli ve câmi‘ ve hân u hammâmlı kenddir. Bu kendler şehr i Kazvîn'e ve şehr i Karakan derbendine gâyet karîb kendlerdir. Andan cânib i cenûba 5 sâ‘at,
Kend i Kecâbâd: Bir kasabadır, anı geçüp bir sengistân ı siyâh ve bir meşakkat i cângâh çekerek nâhiye i Rûdekân'ı güzer edüp,
Sitâyiş i kal‘a i Karakan: Bu sahrâda Hulâgû Âl i Abbâsiyân'dan yetmiş bin âdem katl edüp kanları buhayre gibi olduğundan Deşt i Karakan derler. Ba‘dehû Timur Hân evlâdlarından ( ) ( ) Şâh bu vâdîde bir kal‘a bünyâd edüp kal‘a i Karakan derler. Cığaloğlu Sinân Paşa harâb edüp yine imâr olmuş. Kal‘ası seng-binâ bir küçük kal‘adır. Ammâ varoşunu Şâh İsmâ‘îl'in Kara Hân'ı binâ etdiğinden Acem tâ’ifesi Kara Hân yerine Karakan kal‘ası derler. Kehrevân nâhiyesinde başka sultânlıkdır kim bin kadar nökere mâlikdir. Câmi‘ ve hân u hammâm ve bâzâr ı şâhî vardır. Ve bir derbend i çalındır var kim bu edîm i arzda misli yokdur kim ubûr eden elbette kara kan nûş eder. Ve bu şehir hâricinde bir germâbı vardır kim diyâr ı İrân'da misli yokdur. Meğer Bursa ılıcaları ola. Gâyetü'l-gâye nâfi‘ germâbdır. Andan yine cenûba,
Evsâf ı kal‘a i şehr i Merâğa: Bânîsi sene ( ) târîhinde Mervân ibn Muhammedü'l-Hımâr olduğu ve Tebrîz hâkinde başka sultânlık olduğu sene ( ) târîhinde Tebrîz'e geldiğimiz mahalde cemî‘i imârâtıyla cümle ahvâlâtı ta‘rîf ü tavsîf olunmuşdur. Bu şehirden cânib i kıbleye sârîce sür‘at ile gidilse eyâlet i Şehrezûl'a ve hâk i kal‘a i Kerkük'e iki merhalede varılır. Merâğa'da bir gün meks edüp ale's-seher cânib i cenûba,
Kend i Turnaçayırı: Bir çemenzâr hâmûnda Kehrevân hâkinde bin hâneli sâfî Gökdolak Ermenî köyüdür.
Andan yine taraf ı cenûba kurâlar içre kend i Setgiz'i geçüp,
Kend i Manmâh: Bu iki kend birer belde gibi ma‘mûr u âbâdân câmi‘li ve hammâmlı ve bâzârlı kendlerdir. Andan,
Sitâyiş i kal‘a i Kehrevân: Sene ( ) târîhinde Süleymân Hân havfinden Avşar hânlarından Seyfî Hân binâ eyledüğü ve Koca Ferhâd Paşa'nın askerine bu mahalde rahne olduğu ve ba‘dehû Süleymân Hân vezîri Hadım Ca‘fer Paşa [305a] ale'l-gafle bu Kehrevân'ı basup kal‘asın feth edüp Meymendî Hân'ın meymenetin bozup katl eyledüğü ve Kehrevân'ı zabt etdüği bi'l-cümle sene ( ) târîhinde Tebrîz'den Erdebil'e giderken bu Kehrevân kal‘ası evsâfı cild i ( ) de ale't-tafsîl tahrîr olunmuşdur. Andan cânib i cenûba,
Kend i Şâhbender: Bir ulu kûh ı bülend dâmeninde câmi‘li ve hân u hammâmlı ve çârsûlu kenddir. Anı geçüp,
Nâhiye i Bayat: Bu dahi Erdebil hâkindedir. Andan yine taraf ı cenûba,
Evsâf ı şehr i azîm ve belde i kadîm, dâr ı kavm i zelîl, ya‘nî sûr ı atîk Harezbîl;
Kûh ı Ardalân dâmenlerine karîb yüzü cânib i şarka nâzır Irâk ı Dâdyân-misâl bir şehr i mu‘azzam imiş. Hâlâ eser i binâları râygândır. Sene ( ) târîhinde Hulâgû Hân ve sene 793 târîhinde Timur Hân ve sene 941 târîhinde Süleymân Hân Bağdâd'a giderken ve sene 1040 târîhinde {mâh ı saferin 27 gün} Murâd Hân ı Râbi‘ vezîri Hüsrev i şîr, vezîr i dilîri harâb etmişdir. Hâlâ yine imâr olmadadır. Erdebil hâkinde daroğalıkdır. Âzerbaycân ı Ermenîyye şehirlerindendir. Hâlâ yine yetmiş seksen bin kadar ankâ Ermenîleri vardır. Ekseriyyâ ebniyye i âlîleri deyr i ibret-nümâ olduğundan ve keferesi ankâ olduğundan her mülûk gâret idegelmişlerdir. Ammâ ibtidâ bânîsi Menûçehr'dir ve Enûşirvân ı âdil dahi ziyâde imâr etmişdir. Hatta bunda bir deyr i kebîri var kim gûyâ Kudüs i şerîfde deyr i Kamâme'dir. Derûn ı kenîsede beş yüzden mütecâviz ruhbânları var. Ammâ bu şehr içre Müslümânız diyen bî-dîn Kızılbaşları vardır. Câmi‘leri ve hân u hammâm ve bâzâr ı şâhîsi vardır. Ammâ kenîseleri hadden efzûn ve kıyâsdan bîrûndur. Bu şehirden beher sâl şâha elli bin altun harâc ı hemyân gider. Bâğ u bâğçesinin hisâbı lâ-yu‘addir. Maralî vü gazâlî nergis gözlü muğ-peçe Yarmenî mahbûb u mahbûbe-i mehpâre cüvânları olur. Bir şehir gibidir, lâkin kefereleri kesîrdir. Hâlâ yedi bin aded bâğlı u bâğçeli hânelerdir. Cümle kârgîr binâ-yı cîrdir. Ammâ cümle dâm u bâmları kec ü kagîrdir. Cümle hânedânlarının dûdkeşleri serv-misâl serâmeddir. Ve Hillegân kavli üzre iklîm i örfiyyenin on sekizincisinde bulunmuşdur. Ve cânib i kıbleye üç menzilde,
Kasaba i Musula'dır kim âhen ma‘deni kânıdır. Andan,
Sitâyiş i kasaba i Tıram Halhâl: Serâv hükmünde bin hâneli bâğ u bâğçeli ve câmi‘ ve hân ve hammâmlı ve çârsûlu bir rabtadır. Hevâsı sehel olduğundan güli ve gayrı meyvesi azca hâsıl olur. Nehr i Kandüzen'den ubûr edüp andan yine cenûba,
Evsâf ı menba‘ ı kân ı giyâh, ya‘nî şehr i kadîm kal‘a i Serâh
Lisân ı Moğolî'de "Serâf" derler. Lisân ı Ekrâd'da "Serâv" derler, ya‘nî "Baş-su" derler, ammâ asıl lûgatı "Serâh"'dır. Cümle halkı "Yâ Kahhâr" ismine mazhar olduklarından başdan ayağa varınca sağîr ü kebîri âh ı ser çekdiklerinden Ser-âh derler ve tâli‘ i imâreti akrebdir ve beyti Mirrîh i mâ’idir. Anınçün bu menhûs şehirde niçe kerre Âl i Osmân askeri münhezim olmuşdur. Evvelâ sene 993 târîhinde Sultân Murâd Hân ı Sâlis vezîri Cığalazâde Sinân Paşa serdâr ı mu‘azzamlık ile Tebrîz deryâsı kenârıyla bu sahrâ-yı Serâv'da deryâ-misâl asker i kerrâr ile meks eder. 1 hadîsine i‘tibâr etmeyüp müşâvere olmadan niçe vüzerâların mansıbların pespâye âdemlere verir. Tekelü Paşa'ya Van'ı ve Râziye Kadınzâde'ye Sivas'ı verüp cümle Anadolu eyâletlerin tevcîh i âhar eder. Bu hâl ile şâh üzre asker çeküp gider. Meğer bizzât şâh bunları dağ başından seyr eder. Kâmil vakt i asr olunca şâh şahin gibi dağdan süzülüp şâh askeriyle İslâm askeri birbirlerine karılup katılup mâbeynde toplar ve tüfengler atılup neberd i şâhî ve savaş ı pâdişâhî olur kim kanlar tarafeynden seyl i revân olur. Âhir nesîm i nusret Acem şâhı tarafına esüp anlar gâlib Osmânlı mağlûb olup "gaynın te’sîridir" deyü cây ı emne cân atup Âzerbaycân'da cânların halâs ederler. Ancak Tekyelü Paşa ve Karakaş Paşa ve Kacar Mehemmed Paşa Kızılbaş'ın elinden kaçup ordu-yı İslâma cân atarlar.
Mâdde yeniçeri ve sipâhân ve sâ’ir ümerâ-yı Kürdistân hem-‘inân olup tâ vakt i sehere dek yurd yerinde kalırlar. Cümle iş erleri paşaya gelüp "Müşâvere edelim." derler. Paşa tevâbi‘leri "Paşa istirâhatde." derler. Ale's-seher ki olur, cümle asker i İslâm gürûh gürûh olur. Cümle cebehâne ve bârhâne ve hazîne i Âl i Osmân ile toplar meydânda ve cemî‘i şühedâlar ile kalup Cığaloğlu da bir tarafa firâr eder.
Bu mahalde Cânpoladzâde Hüseyin Paşa [305b] on iki bin asker ile ve Bitlîs Hâkimi Ziyâeddîn Hân dahi on bin asker ile henüz imdâda gelirken görseler kim Cığaloğlu Sinân Paşa bozulmuş kaçarlar, hemân Cânpoladlı askeriyle Ziyâeddîn Hân'ın dinç askeri dağlar içre dörd yire yasavul edüp yatırlar. Acem askeri {ise} bozulmuş askerin ardına düşüp mevc mevc ve fevc fevc gelüp kovarak kırup geçmede. Bu kerre iki pusu askerin mâbeyninde Acem askeri kalınca girüden ve ileriden kemîngâhlar içre {Cânpolad askeri} sadâ-yı Allah Allah koparup Kızılbaş'a eyle satûr ı Cânpolâdî ururlar kim yigirmi bin güzîde Kızılbaş'ın başların tîğ i âteş-tâb ile tıraş edüp firâr edenleri kova kıra tâ asker i İslâm'ın bozulduğu yire gelirler. Meğer henüz şâh askeri "Osmânlı'nın bir hîlesi vardır." deyü ordu-yı İslâm'a vaz‘ ı yed etmemişler. Şâh askeri bu hâl i pür-melâli görüp Âl i Osmân dönek etdi zann edüp {cümle hazâ’in ve ordu-yı şâhı bırağup} firâr ederler. Vezîr i dilîr Cânpoladzâde bî-bâk ü bî-pervâ cümle cebehâne ve topları ve hayme vü hargâh ı bâr u bengâhları zabt {idüp} Kızılbaş'dan yigirmi bin kelle ve üç bin diri Kızılbaşları Bitlîs Hânı Ziyâeddîn Hân ile bir alây ı azîm ederek Van'a dâhil olunca Cığaloğlu hasedinden {eydür}: "Benim cengimde bulunmayup başlı başına böyle iş edersin!" deyü nâhak ol gâzî Cânpoladzâde'yi şehîd edüp "Askerin inhizâmına sebeb olmuşdur." deyü der i devlet'e arz eder.
Andan sonra Cânpoladzâdeler Haleb'de ısyân ederler. Hulâsa i kelâm bu sahrâ-yı Serâv'da bir gûne inhizâm olmuşdur kim Devlet i Âl i Osmân olalı bir serdâda olmamışdır. Hâlâ Serâv sahrâsında üstühân ı Sünniyân püşte püşte râygândır.
İnhizâm ı sânî def‘a, be-sahrâ-yı Serâv: Bu ma‘lûmumuzdur kim sene 1027 târîhinde Sultân Osmân Hân asrında Vezîr Dilâver Paşa ve Vezîr Halîl Paşa Acem serdârı olup Tebrîz'e vardılar. Acem sulha rağbet etmişken hâkim Osmân-ı gâfilin gurûruyla sû i tedbîrine uyup Tatar Hânı kırk bin yiğit ile Erdebil üzre talî‘a i asker edüp gitmede. Beri tarafda ordu defterdârı dûrbîn i âkıbet-endîş Bâkî Paşa bu işe hâşâ sümme hâşâ rızâ vermedi. Ammâ el-abdü yüdebbiru vallahu yukaddiru2 Erdebil'de Karçığa Hân haber alup seksen bin asker ile çıkup Kehrevân dağlarına ve Serâv yollarında kemîngâhlara askerin âmâde eder. Bunlar da Tatar ı sabâ-reftâr askeriyle azm i Erdebil deyüp Serâv sahrâsına ılgar ile gelüp meks etdiklerinde dörd günlük yolu bir günde almış atları yorgun olmuş ve kendileri argın kalmış hemân Kızılbaş askeri her tarafdan "Şâh! Şâh!" deyüp kılıç urmağa başlar. Cümle asker bî-tâb u bî-mecâl iken yine üç sâ‘at ceng edüp âhir Kızılbaş'da meydân kalup illâ Tatar Hân ile ileri serdâr olan Bıyıklı Hasan Paşa ve Arslan Paşa ve Diyârbekir Vâlîsi Mustafâ Paşa, ve niçe mîr i mîrânlar cümle şehd i şehâdeti nûş, gam ı dünyâyı ferâmûş eylediler. Ve Kara Bali Paşa ve Elmacı Mehemmed Paşa ve Rişvânlı Mustafâ Paşa bunlar ve niçe yüz ümerâlar esîr olup yigirmi altı bin âdem bu Serâv ı menhûs sahrâsında şehîd oldular. Hâlâ üstühânları yığın yığın zâhir ü bâhirdir. Bu dahi bir nuhûset i ekber idi. Hattâ bizler {şimdi} Serâv şehri içre seyr ü temâşâ tarîkiyle kahvehâneler önünden güzer etdiğimizce bayâtî makâmında usûl ile Kızılbaş ı bed-ma‘âşlar Cığaloğlu'nun münhezim olduğunu ma‘niyyât-ı bî-ma‘nîleri yüzünden,
Gûr be-gûr olasın hey Cığaloğlu
Nâ-murâd kalasın hey Cığaloğlu
deyü murabba‘ misâl okurlardı.
Sitâyiş i eşkâl i Serâv: Hâk i pâk i Âzerbaycân ı Ucân'da bilâd ı Ermen'dendir. Şehri bir deşt i hâmûnda çemenzâr ve alefzâr vâdîye vâki‘ olmuş bir şehr i mutavassıtadır. Kal‘asın Ferhâd Paşa Bağdâd'a giderken münhedim etmişdir. Bu şehrin ibtidâ bânîsi ( ) ( ) ( ). Niçe mülûkdan mülûka intikâl etmiş bir menhûshânedir kim cümle dörd bin aded kireç dîvârlı ve hâk ile mestûr bâm u damlı tamuhânelerdir. Câmi‘leri ve hân u hammâmları ve çârsû-yı bâzârı müzeyyendir. Bu şehir cebel i Seylân'ın şarkında ve cebel i Seylân anın garbında beş fersah yerdir. Cümle âbı nehr i Serâh'dır kim kûh ı Seylân'dan tulû‘ edüp Rûmiyye buhayresine rîzân olur. Hubûbâtı çokdur, meyvesi yokdur. Ammâ halkı beyâzdır.
Ziyâretgâh ı şühedâ-yı vüzerâ-yı Âl i Osmân Bıyıklı Hasan Paşa ve Arslan Paşa [306a] ve Mustafâ Paşa ve Sücâh Paşa
Cümle alâmetleriyle seng i mezârında târîhleriyle ma‘lûm merkad i pür-envâr âşiyânlardır. Ve bu Serâv'dan şehr i Erdebil cânib i cenûba bir mesâfe i dırâz ba‘îddir. Andan kıbleye iki menzilde,
Evsâf ı kasaba i Mencîl i Harezbil: Yine Erdebil hâkinde bir kûh ı bülend dâmeninde üç bin hâneli zeytûnu dünyâyı zeyn etmiş câmi‘ ve hân ve hammâm ve çârsûlu büleyde i ma‘mûredir. Hâyilindeki kûh üzre karı dâ’imdir. Bu Mencil'den üç konakda şehr i Kazvîn'e varmak mümkindir. Andan yine taraf ı cenûba,
Evsâf ı ülke i azîm ve taht ı İrân-zemîn i kadîm, vilâyet i şân ı celîl, ya‘nî kal‘a i Erdebil
Gerçi Âzerbaycân ı Ermen vilâyetindendir, ammâ Bağdâd'a karîbdir. Tebrîz bu Erdebil'in şimâlinde altı merhale ba‘îd yerdir. İbtidâ bânîsi Ermen meliklerinden Erdebil veled i Erdemini binâsıdır. Sene ( ) ba‘de hicreti'n-Nebeviyye Hazret i Ömer hilâfetinde Hazret i Sâriyetü'l-Cebel Nihâvend'i feth etdikde kefere i fecere E[r]meniler Hazret i Ömer havfinden bu Erdebil'i binâ etdikleri ve niçe mülûk destine girdikleri ve İrân-zemîn şâhlarının ecdâd ı ızâmı Şeyh Safî hazretleri bu Erdebil'de medfûn olduğu ve cemî‘i imâretleri ve arz ı beledi ve tûl ı nehârı cümle sene 1057 târîhinde Tebrîz hânıyla geldiğimiz mahalde ale't-tafsîl tahrîr olunmuşdur. Ol cild i ( ) nazar oluna. Ammâ bu mahalde letâfeti mahalline gelüp Erdebil hânı Avşarlı Ebü'l-feth Hân ile cân sohbetleri edüp bâğçe fasılları etdik. Ammâ sene ( ) Sultân Osmân hilâfetinde Serâv sahrâsında Dilâver Paşa ve Halîl Paşa asker i İslâm ile münhezim olup Tekyelü Paşa ve Bıyıklı Vezîr Hasan Paşa ve Arslan Paşa ve Diyârbekir Beğlerbeğisi Şeyhülislâm dâmâdı Mustafâ Paşa ve gayrı niçe mîr i mîrânlar şehîd olmuşlar iken yine Serdâr ı mu‘azzam Defterdâr Bâkî Paşa'nın re’y i ahseni ile var kuvveti bâzûya getirüp cümle perîşân olan asker i İslâm'ı cem‘ edüp bu şehr i Erdebil üzre yürüdüklerinde hemân şâh tarafından Burun Kâsım nâm nâmdâr ı benâm gelüp bin katar deve yükü zehâyir ve akmişe i fâhire serdâra hedâyâ getirüp Erdebil diyâr ı İrân'ın bir tekyesidir. Ve şâh ı şâhânların merkad i pür-envâr âşiyânlarıdır. "Ol şehri harâb u yebâb edüp hânelerin türâb itmen!" deyü ricâ ederler ve ricâsı hayyiz i kabûlde vâki‘ olup getirdiği hedâyâ ve zahîreler ile Serdâr ı mu‘azzam guzât ı Müslimîni bây eder. Ve yine Erdebil altına gelüp karâr edüp nasb ı hıyâm eder. Kızılbaş bu hâl i pür-meserreti görüp şehr i Erdebil'i cümle tezyîn etdi ve derûn ı şehirde medfûn olan şâhların ecdâdı Şeyh Safî hazretlerinin ve gayrı şâhların türbelerinde ne kadar gümüş ve altun âvânî ve cevâhir kanâdîller ve zî-kıymet eşyâlar ve harîr haliçeleri cümle Âsitâneyi götürmüşlerdi. Ve yine ol mahalde şâh tarafından İbrâhîm Kulu Hân elçi gelüp Sultân Ahmed Hân asrında Nasûh Paşa sulhü üzre Âl i Osmân beher sene iki yüz yük harîr ve yüz yük gayrı tefârûk ı bî-nazîr virmek üzre akd i sulh edüp şehr i Erdebil'de üç gün üç gice çerâğân olup şâdumânlar edüp Âl i Osmân askeriyle Acem ceyşi şehr i Erdebil içre emiş karış katış olup zevk u safâ etdiklerin hâlâ şehr i Erdebil'de nakl ederler. Karîbü'l-ahd olmağile bu sulh i Erdebil hâtırımdadır ve bu sulhnâme Şeyh Safî âsitânesinde Defterdâr Bâkî Paşa hattıyla mahfûzdur. Ve bu sulhun meserretiyçün şâh asker i İslâm'a bin katar bâr ı şütür zahâyir ve bin katar haml i cemel sâ’ir me’kûlât [u] meşrûbât ı et‘ıme i nefîse ve sükkerî nakıllar ve bî-hisâb müsmirrât hedâyâlar gönderir kim Âl i Osmân askerini bây eder. Ve Mirzâ Hüseyin nâm bir elçi i benâm nâmeler ile der i devlete gider. Ale'l-akîb serdâr dahi Âsitâne i sa‘âdete gider. Bu akd i sulh Erdebil halkı efvâhında şâyi‘dir.
Ahvâl i tetimme i şehrengîz i Erdebil:
....................(6 satır boş)....................[306b]
Andan şehr i Erdebil'in a‘yânı ve Şeyh Safî türbedârı Şeyh Vâcid ile ve Erdebil hânıyla vedâlaşup bir katar tâvûsî devesi yükü ile zahîre ihsân edüp cânib i cenûba Erdebil'e hâyil kûh ı Seylân, seylân taşı ma‘deni bunda olur, kûh ı la‘l i Bedahşândır, ammâ hâsılı harâcın ihâta etdirmediğinden Şâh Abbâs ı Evvel'den berü mu‘attaldır. Bu kûh ı Seylân'dan tulû‘ eden nehr i zülâller şehr i Erdebil'i reyy edüp mâbâkîsi Rûmiyye buhayresine rîzân olur. Bu dahi sene 1057 târîhinde tahrîr olunmuşdur.
Ba‘dehû bu cebel i Seylân'ı ubûr edüp yine cenûba İmâdiyye kûhları dâmenin ubûr ı hübûr ederek {cânib i kıbleye gidüp,
Ma‘den i âhen kasaba i Musula: Erdebil hâkinde başka sultânlıkdır kim bin nökere mâlikdir. Şehri iki bin hâneli bâğ ı İrem-misâl; dâmen i kûha vâki‘ olmuş kal‘asız bir ma‘mûr rabâtdır. Ammâ suyu demir ma‘denlerinden gelmek ile memdûh değildir. Câmi‘leri ve hân u hammâmı ve çârsû-yı şâhîsi vardır. Cemî‘i derveze ve revzenleri cümle demirdendir. Zîrâ bu şehrin hâyilinde olan kûhda yedi yerde âhen ma‘deni olur kim Gence diyârında olmazdır ve polad ı Nahşevân'dan latîf âheni olur.
Acâ’ibât ı kasaba i Musula: Bu rabta i ma‘mûrun hâyilinde bir yalçın kayalı havâle kûh-pâre var kim eflâke ser çekmişdir. Ammâ ol kayanın dibi gâyet incecikdir. Zelzeleden bu kaya münhedim olup şehri harâb etmesin içün bu kasaba kân ı âhen olup cümle ahâlîsi âhenger olmağile mezkûr kayayı niçe bin kulaç tavîl âdem bâzûsu kalınlığında demir zencîrler ile ol kayayı sâbite olan kûh ı bâlâlara sarup şehir halkı emîn olmuşlardır. Bir temâşâ-yı vâcibü's-seyr ibret-nümâ şehr i ra‘nâdır}.
Evsâf ı şehr i Âvend, ya‘nî kal‘a i Sehend;
İbtidâ bânîsi Keyûmers'in Âvend nâmında ciğer-kûşesi binâ etdi. Ve sebeb i tesmiyyesi oldur kim Âl i Abbâsiyân sene ( ) târîhinde iştihâr bulup İrân Turan'a ve Hindistân u Luristân ve Moltân u Horasân ve Belh [u] Buhârâ ve Dağıstân u Şâm ve Mısr u Habeş'e mâlik olup şa‘şa‘a i Abbâsî alemler saldıklarında kavm i Tatar'dan Hulâgû Hân Moğol u Kumuk ve Kaytak u Kozak ve Bulgar u Kılmah kavimleriyle Hulâgû yek-dil ü yek-cihet olup Çamapur askeri gibi derinti ceyş i pîş ile diyâr ı Acem'i urdukda Âl i Abbâsiyân'dan El-Mustansır Billah'ın Sehend nâm bir vezîr i dilîri bu şehr i Âvend'de hâkim idi. El-Mustansır Billah Sehend'e fermân edüp bir kal‘a binâ edüp ismine Sehend deyü vech i tesmiyye olmuşdur. Ammâ yine Hulâgû {Hân} harâb etmişdir. Ba‘dehû yine imâr olmuşdur.
Tâli‘ i binâsı burc ı akrebde ve beyt-i Mirrîh i mâîde vâki‘ olmağile içinden harb [ü] kıtâl eksik değildir. Hatta sene 962 târîhinde Sultân Süleymân Hân fermânıyla İmâdiyye Hâkimi Sultân Hüseyin bu şehr i Sehend kendi müşâsında olmağile ale'l-gafle bu şehr i Sehend'i basup eyle nehb ü gâret ve harâb u yebâb edüp taş taş üzre komayup eyle mâl ı ganâ’im almışdır kim ‘Hâlâ İmâdiyye kavmi Ekrâdları ol mâl ı ganâ’imle muğtenimdir.’ derler.
Andan ılgar edüp Kehrevân u Marâğa ve Ucân u Tebrîz ve Kumla vü Rûmiyye ve Hoy u Menend ve Tesûy u Salmas ve Ordubâr ve tâ Nahşevân'a varınca İmâdiyye hâkimi diyâr ı Âzerbaycân'ı harâb u yebâb ve halkın kebâb edüp mâl ı ganâ’imin cümle Süleymân Hân'a gönderüp kendüsi şehr i Sehend üzre diyâr ı imâdü'l-İslâm olan dâr ı diyârına girüp karâr-dâde olur. Ba‘dehû Şâh ı Acem ile İrân-zemîn hânlarından ve sultânlarından Hamîs oğlu Hamza Sultân ve Kertbây Sultân ve Memi Cân Sultân ve Bayat ümerâsından Seyfî Sultân ve Cân Apardı Hân ve Alî Sultân ve Dünür Halîfe Sultân ve Memkendî Sultân ve Aları Gözübüyük Sultân ve niçe yüz sultân hânlar ile Şâh ı Bağdâd ı behişt-âbâd üzre asker-keş olduğun yine mezkûr İmâdiyye Hâkimi Sultân Hüseyin {haber alup} Cizre ve İmâdiyye ve Akra ve Kelerni ve Hiron ve Espa‘ird ve Kesân ve Şervî ve Müküs ve Hasankeyfâ beğlerin ve askerlerin cem‘ edüp bir gice içre Taht ı Maşa altından ubûr edüp Şâh ordusun basup cümle Acem'i kırup kemân ı kuvvetlerin yasup Hüseyin Hân kılıcın arşa asup Bağdâd'ı muhâsaradan halâs edüp yine mansûr u muzaffer niçe bin bâr ı şütür genc i Kârûn ile İmâdiyye'ye dâhil olur. Ba‘dehû Süleymân Hân kendüye Musul eyâletin dahi ihsân eder. {Âhir ı kâr} bi'z-zarûrî Şâh sulha rağbet eder. Ba‘dehû yine şehr i Sehend'i imâr eder.
Der-beyân ı el-hâletü hâzihî imâret i şehr i Sehend
İmâdiyye kûhları dâmeninden bir merhale ba‘îd sahrâ-yı Sehend'de bâğ ı İrem'e mânend bir şehr i Âvend'dir, kal‘ası harâbdır. Erdebil hâkinde başka sultânlıkdır kim iki bin askere mâlikdir. Kadı ve müftî ve daroğa ve kelenteri vardır. Şehri cümle üç bin hâne i müfîd ü muhtasardır. Zîrâ bisyâr hasâre çekmiş şehr i mağdûrdur. Müte‘addid câmi‘lerinden Pîr Budak Hân Câmi‘in bilirim, gayrı ma‘lûmum değildir. Ammâ minâreleri çok idi. Ve hân u hammâmı ve çârsû-yı bâzârı ve kahvehâneleri gâyet müzeyyendir. Ve âb ı revânları kûh ı Sehend'den cereyân edüp Rûmiyye buhayresine giderken nehr i Seylân'a munsabb olup ma‘an halîc i Rûmiyye'ye rîzân olur.
Mahsûlâtından kızıl gendümi ve arpası ve pembesi memdûhdur ammâ engürü Akra Kürdlerinden gelir. Hevâsı burûdiyyet üzredir.
Bu şehr i Sehend'in şimâlinde şehr i Merâğa hâki üç menzildir ve şehr i Sehend şehr i Şehrezûl ile ve kal‘a i İmâdiyye ile üç şehir sac ayağı vâki olmuşdur. Mâbeynehümâları üçer merhale yerdir.
Dostları ilə paylaş: |