Evl‹YÂ Çeleb‹ seyahatnâmes‹



Yüklə 7,57 Mb.
səhifə48/74
tarix14.02.2018
ölçüsü7,57 Mb.
#42780
1   ...   44   45   46   47   48   49   50   51   ...   74

Şehâdet i Hazret i Alî: Niçe müverrihlerin kavilleri üzre yine Mu‘âviye'den oldu, derler. El-uhdedetü ale'r-râvî. Eğer eyle ise da‘vâları huzûr ı Rabbü'l-İzzet'de görülür. Ammâ bi-kavl i müver­rihîn, ibtidâ hilâfet i Hazret i Alî ba‘de Hicreti'n-Nebevî sene 35 târîhinde idi ve müddet i hilâfetleri 3 sene ve 9 ay idi. Ve târîh i şehâdetleri sene 40 ve müddet i ömr i azîzleri sene 63 mu‘am­mer olup âhir Abdurrahmân Mülcem destinden şehd i şehâdeti nûş etdi ve dâr ı fenâdan dâr ı bekâya gitdi kim 2 âyeti sûretü'r-Rahmân'da nâzil olmuşdur.

Der-beyân ı kabr i pür-envâr ı Hazret i İmâm Alî

Ol vakit kim cesed i İmâm Alî'yi Arab cemmâl götürdüğü gice hâlâ meşhed i İmâm Alî mahallin­den bir nûr zâhir olup cânib i kıbleye kavs ı kuzah gibi müdevver çekilüp tâ Hazret i Risâlet-penâhın kabr i şerîfi üzre bir ucu nihâyet bulup yedi gün yedi gice kehkeşân-âsâ semâya ser çeküp necm i gîsûdâr gibi zâhir u bâhir ve sâbite idi kim zıyâsı cemî‘i ekâlîm i seb‘aya fer verirdi. Ve birkaç kerre bu nûrdan şihâb gibi pâreler kopup Şâm üzre Mu‘âviye'nin dam ı bâmına düşüp Mu‘âviye havfinden ka‘r ı zemînde serdâb ve zîr i zemînlere ve muzlim künce ve bunca yerlere gir­erdi. Âhir Mu‘âviye havfından lakve marazına mübtelâ olup andan vefât etdi derler.

Ve kırk gün kırk gice bu nûr, ber-devâm dur­duğundan bildiler kim Kûfe diyârına ibtidâ zâhir olan nûr yerinde cesed i Alî'dir, deyü Hazret i İmâm Hasan ve İmâm Hüseyin ve niçe bin muhibb i Hânedân ı Alîyân bir yere cem‘ olup müşâvere i netîce edüp "Hâk i Kûfe'de nûr ı Alî hâk i Medîne'de nûr ı Muhammedü'l-Mustafâ tulû‘ edüp evc i semâda birbirleriyle iki nûr ı mübîn cem‘ oldu." deyü müttefekun aleyh olup kırk birin­ci gün Medîne ve Kûfe'den tulû‘ eden nûreyn i bedreyn i münîreyn gâyib oldukda İmâm Hasan ve İmâm Hüseyin nûr tulû‘ eden mahalle müfîd ü muhtasar bir kubbe inşâ etdiler. İmâm Hasan Medîne'de merhûm olduğu gün kubbe i pür-en­vârın bir tarafı münhedim oldu.

Ba‘dehû [355b] Deşt i Kerbelâ hâdisesi olacağı gün kubbe i âlî serâpâ münhedim olup bir taşı taş üzre kalmayup kabr i münevverin zemîninde bir hûn ı la‘l-gûn kaynayup eyle cereyân etdi kim kabr i Alî olan fezâ-yı hûn semâya seyelân etdi. Cümle ehl i Kûfe ve ehl i Medâyin bildiler kim bu alâmet hayr alâmet değildir.

Hikmet i Hudâ ol günlerde Yezîd ile İmâm Hüseyin ceng edüp elli bin Ashâb ı güzîn Deşt i Kerbelâ'da şehîd olup hûn ı Hüseyin ve hûn ı Ehl i Beyt ile hâmûn ı Kerbelâ la‘l-gûn oldu. Ve bu bir gûne hâdise i kübrâdır kim tahrîrinde ve takrîrinde çendân meze yokdur kim âdemin ciğeri hûn ı Hüseyin yerine pür-hûn olur.

Bu mâdde i kübrâyı ve Hazret i Alî'nin kabr i şerîfinden nûr zâhir olup Medîne i münevvere'den dahi nûr tulû‘ etdüği kırk gün kırk gice sâbite olduğunu cemî‘i müverrihân ı mü’minânların tahrîr etdiklerinden mâ‘adâ milel i Nasârâ'dan Târîh i Yunan ı Yanvân'da ve Târîh i Mıkdısî dahi yaz­mış­dır. Ve kavm i Latin'de ve târîh i Kıbtî'de gâyet mufassal tahrîr etmişlerdir. Ammâ Fuzûlî i Bağdâdî muhibb i Hânedân ı Âl i Abâ olduğu haysiyetden dâğ ı derûn hâsıl edüp Hadîkatü's-Sü‘adâ nâm kitâbında hâdise i Kerbelâ'yı eyle tahrîr etmiş kim kırâat edenin zehresi çâk olur. Andan,

İmâret i sânî, merkad i pür-envâr ı Hazret i Alî i Velî: Sene (   ) târîhinde Irâk şâhlarından el-Melik Adud binâsıdır. Niçe yüz mülûk imâr et­mişlerdir ammâ Hazret i İmâm ı A‘zam'ın şehâde­tiyle dahi ziyâde imâr eden Mansûr ı Devânıkî'dir. Ammâ Âl i Emeviyyûn'un Âl i Abâ-yı Ehl i Beyt'e ihânetleri mukarrer iken sene 96 târîhinde Âl i Emeviyyûn'dan Velîd b. Abdülmelik Şâm halîfesi iken bin pâre gemiyle cezîre i Kıbrıs'ı ve cezîre i Girid'i ve diyâr ı İspanya ve Mağrib-zemînde şehr i Kurtuba ve Tilemsan ve Fes ve Merânkeş vilâyet­lerin cümle feth edüp gazâ mâlıyla Şâm'da Câmi‘ i Ümeyye tevsî‘ ve müceddeden binâ etdiği mahalde Hazret i Alî'nin dahi kabr i şerîfin sene 99 târîhinde eyle imâr etmişdi ki gûyâ "Ravzatün min riyâzi'l-cenne."1 edüp Emeviyyûn'un kabâhatlerin afv et­dirmiş idi. Zîrâ Âl i Emeviyyûn'un sâdâte etdikleri hiyâneti ve ihâneti kavm i Nasârâ bile etmemişdir.

Hatta Firdevsü'l-Ahbâr nâm kitâbında Mu‘âz ibn Cebel hazretleri buyurmuşlardır kim



2

buyurmuşlardır. Ve kâle'ş-Şâfi‘î radıyallahu anh,



3

buyurmuşlardır. Ve Âl i Abâ-yı Ehl i Beyt hakkında niçe hadîs i şerîfler olduğundan mâ‘adâ Kur’ân ı Azîm'de sûre i (   ):



4

âyeti nâzil olmuşdur kim cemî‘i müfessirîn müt­te­fekun aleyhdirler kim Âl i Abâ-yı Ehl i Beyt'den murâd Penc i Yâr ı Âl i Abâ'dır kim bizzât Hazret i Resûl i Ekrem ve Hazret i Alî ve Fâtımatü'z-Zehrâ ve . Hasan; ve . Hüseyin';dir demişler. Ve bir rivâyetde Ehl i Beyt'den murâd Çâr-yâr ı güzîndir kim Ebâbekir, Ömer, Osmân, Alî'dir demişler.

Hulâsa i kelâm Alî hakkında niçe bin gûne ta‘rîf ü tavsîf etmişlerdir. Ammâ kavm i Acem yüz mücelled kitâb kesret i muhabbetlerinden "Hazret i Alî peygamberdir." deyü Kelâm ı Alî cem‘ edüp "Kâle Hazret i Alî sallallahu aleyhi ve sellem" der­ler. Peygamber değildir desek "Cibril i Emîn şaş getiripdir yohsa nübüvvet Hazret i Alî'nin hakkı idi." deyü zu‘m ı bâtıla düşmüşlerdir. Ve cümle te­ber­râî ve melâhide ve Kalenderî râfizîler otursa ve dursa ve yatsa ve kalksa "Yâ Muhammed, Yâ Alî!" derler ve niçe bin Kızılbaş her sene hacca niyyet edüp niçe bin altun harc edüp şedd i rihal çekerek Hazret i Alî ve İmâm Hüseyin'i ziyâret edüp "Hacc ı ekbereyn etdim." deyü avdet edüp vatanına gider ammâ âsitâne i Hazret i Alî'ye bir kerre yüz süren elbette birkaç kerre dahi gelüp ziyâret kasd eder.

Sitâyiş i eşkâl i binâ-yı merkad i pür envâr ı Hazret i Kerrâr ı Alî radıyallahu anh

Evvelâ hâk i Necef'de ve sahrâ-yı Kûfe'de ve şehr i İmâm Alî içre evc i âsumâna kubbesi ser çekmiş bir kubbe i ser-bülenddir kim ayyûka kad keşândır kim gûyâ kubbe i Kâşân'dır. Deryâ-yı Necef i eşrâfdan üç menzil yakındır. Çölistândan nümâyân bir kubbe i imâmdır. Ve kubbenin tâk ı revâkına im‘ân-ı nazar ile nigerân edenin dîdeleri pür-nûr olur. Ammâ bu kubbe i âlî sâ’ir bir diyârın kıbâbları gibi rasâs ı hâs ı nîlgûn ile mestûr değildir. Serâpâ yah ve cıbıs ve kireç ve (   ) ile mestûr bir kubbe i ma‘mûredir. Bu hakîr diyâr ı Bağdâd u Basra ve Lahsa [vü] [356a] Ummân ve Yemen ü Aden ve Mekke vü Medîne'de bu kadar seyâhat et­dim, asla kurşum örtülü imâret görmedim.

Husûsan bu hâk i Bağdâd ve Kûfe ve Um­mân'da şiddet i hârdan kurşum eriyüp mahv olur. Ol kadar ıssı hevâsı vardır. Ammâ bi-emri Hudâ benî Âdeme ve gayrı hayvâna mü’essir değildir. İllâ hikmet i Hudâ bu diyârda arslanı ısıtma dutar, o da taraf ı Hak'dan bir rahmetdir. Eyle ol­masa diyâr ı Bağdâd'da esed derdinden bir âdem çöle çıkamazdı. Ammâ hikmet i Hayy ı Kadîr Hazret i Alî kasa­ba­sın­da asla hummâ ve tâ‘ûn ve zâtü'l-cenb misilli em­râz ı muhtelife yokdur. İllâ maraz ı zahîr çokdur. Ve hevâsı gâyet latîf olduğundan cümle ahâlîsi ten-dürüstlerdir. Ve bu âsitâneye bir marîz gelse bi-emr i Hudâ cemî‘i il­letinden pâk olur ve bu âsitânenin bâb ı mu‘allâsı cânib i (   ) meftûh bir bâb ı sa‘âdetdir kim cemî‘i selef pâdişâhları atebe i âlîsi ve süflîsi ve bâb ı şerîfinin cenâhları ve halka vü mismâr ve miftâh ü kıfilleri cümle (   ) (   ) mebnî bir bâb ı mu­sanna‘dır kim cihân meddâhlarının zebânları mid­hatinde kâsır ve küttâbların kalemleri kâsirdir. Ve bu derveze i cinândan içeri cümle ahâlî i züvvâr duhûl etdikde âdem gûyâ hayât ı câvi­dân bulup mesrûr [u] handân olur. Bu kubbe i bülendin tâ vasatında sandûka içre ol Dâmâd ı Hazret i Resûl i Ekrem ve güzîde i imâm ı muh­te­rem ol Düldül-süvâr Alî mehbit i nûr ı Hudâ'ya müstağrak olup gazanfer fer esed i heybet-misâl yatır.

Ve ba‘zı müverrihân ı selef bu Hazret i Alî sandûkası içre Hazret i Âdem Safî ve Hazret i Nûh Necî ile üçü medfûndur derler. Ammâ bu hakîr bir târîhde görmedim ki Hazret i Nûn Nebî Tûfân'dan evvel Hazret i Âdem'i ve Hazret i Havvâ'yı Cidde şeh­rinde azâb suyun görmesinler deyü Âdem ü Hav­vâ'yı kabrinden çıkarup Kuds i şerîfin {Ha­lî­lü'r-Rahmân kasabasında} Cânlar Kuyusunda defn etmişdir deyü tahrîr etmiş ve hakîr Hazret i Nûh'u bir dahi Şâm kurbünde Bekâ‘ sahrâsında Cebelü'l-Lübnân dâmeninde Kerek i Nûh nâm bir büleydede Hazret i Nûh'u ziyâret etdim. Binâ-yı âlîler ile mebnî bir âsitâne i azîmi var kim bu hakîr anda da ziyâret etdim. Ve Hazret i Alî kabrinde dahi medfûndur deyü tevâtür ile meşhûrdur. El-ilmu indallah.

Ve bu kubbe i pür-envârın içinde ol kadar ibret-nümâ âvîzeler ve maslûbât ve musanna‘ât eşyâlar var kim vasfında lisân kâsırdır. Ve niçe yüz bin seyyâhân ı berr ü bihâr ı züvvârânın birer gûne tuhef-i yâdigâr kıt‘a ve ebyât ı eş‘ârlarıyla rûy ı dîvâr eyle nakş ı bukalemun olmuşdur kim bir kıt‘a koyacak mahal kalmamışdır.

Ve bu İmâm Alî kasabasının hâricinde bir mesîregâh yerde makâm ı İmâm Mehdî: Kubbe i âlîsinin atebe i âlîsi üzre târîhi sene 631 tahrîr olunmuşdur.

....................(3 satır boş)....................

Der-sitâyiş i dürr i yetîm ve câm ı billûr bahr i bâris i Necefü'l-eşref

Müverrihân ı mütekaddimîn tahrîrleri üzre bu bahr i azîm çölistân ı Kûfe'de tâ Tûfân ı Nûh'dan kalmışdır kim ibtidâ Tûfân suyu Kûfe şehrinde ten­nûr ı Nûh'dan zâhir olup bu bahr i Necef i eşrefde karâr edüp ibtidâ keştî i Nûh Necî bu bahr i Necef'de şinâverlik edüp ba‘de't-Tûfân bu deryâ nâmı kaldı. Bir tarafı Basra ve Lahsa ve Yemen ve Mekke ve Ummân ve Kuc i Mekrân hudûdlarına varır bir bahr i azîm idi. İçinde niçe bin aded kelek gemiler ve niçe yüz aded haşeb keştîler gezüp şinâverlik ederdi. Bi-emri Hudâ Hazret i Alî'nin hûnu zemîne düşdüğü sâ‘at yevm be-yevm tenez­zülde olup ilâ hâze'l-ân deryâdan bir katre âbdan nâm [u] nişân yokdur kim bir çöl ü çölistân ü berr ü beyâbândır. Ammâ niçe Arab u Urbân bu bahr i rimâli içre ubûr ederken billûr u necef parçaları bulup Basra bâzergânlarına fürûht ederler. Anlar da ol billûr ve necefleri gözlük etdirüp ihtiyâr âdemler ol gözlükleri isti‘mâl etdiklerinde gözleri dûrbîn gibi görür. Ve necefden yüzük taşı ve bıçak sapı ve hançer kabzası yaparlar. Ve bu bahr i Necef'de kavm i Urbân niçe bin elvân cevâhir makûlesi gibi eşyâlar bulurlar. Andan,



Mescid i Hınnâne: Kûfe yolu üzre ziyâret­gâhdır. İmâm Hüseyin'in ser i sa‘âdetin koyup zemînden kan kaynayup bir âh ı serd sadâsı istimâ‘ olunduğiyçün bu mahalle zemîn i Hınnâ derler. Hâlâ kızıl kanlı bir yerdir. Mescidine dahi Hınnâ derler. [356b] Bir sâ‘atde,

Evsâf ı harâbâbâd ı şehr i azîm ve nazargâh ı kadîm ve tahtgâh ı Hazret i Alî ve ziyâretgâh ı Murtezâ-yı Velî, dâr ı Âdem Safî ve mekân ı Nûh Necî, belde i atîk i Kûfe

Evvelâ müverrihân ı selef ve ulemâ-yı diyâr ı Necef ü Müverrih Hıtat ı Mıkrısî kavilleri üzre Hazret i Âdem Safiyyullah civâr ı Rabbü'l-İzzet'den bu edîm i arza hubût etdikde diyâr ı Hindistân'da cezîre i Serendil'e indi. Murg ı tâvûs (   ) indi ve Hazret i Havvâ ana Cidde'ye indi ve yılan (   ) (   ) nüzûl etdi. Çünki Hazret i Âdem cezîre i Seren­dil'de kalup Rabbü'l-İzzet'den cüdâ düşüp bî-refîk ü bî-enîs kaldığından feza‘ u nâlişinden semâda kerrûbiyânlar âh [u] enîn i Âdem'den müte’ezzî olup Cenâb ı İzzet'e melâyikeler feryâd ı Âdem'den şikâyet etdiler. Hikmet i Hudâ kırlangıç kuşu Hazret i Âdem'e gelüp "Yâ Âdem, sana refîkan Havvâ'yı bulayım, bana sakalın telinden birkaç kıl ver." deyüp gîsû-yı şevârib i Âdem'den birkaç tel alup {ba‘zı müverrihîn Hazret i Âdem melek sıfat olup cennetde sakalı yok idi. Ve cümle âdem cen­netde yine gılmân sıfat sakalsız olup illâ çenesinde sehelce lihye alâmeti ve bıyık olsa gerekdir. Hazret i Âdem fırâk ı Rabbü'l-İzzet ile gamından sakalı diyâr ı Yemen'de geldi, derler. Niçe müverrihler Havvâ ana derdinden sakalı geldi, derler. Netîce i merâm kırlangıç murgı ol ân} per açup Cidde'de Havvâ'ya gelüp anın {dahi} gîsû-yı kaküllerinden birkaç tel alup Havvâ'yı Cidde'den Yemen'e, Âdem'i Serendil'den Hürmüz'e Hürmüz'den bu hâk i Kûfe'ye getirüp Havvâ'yı dahi Yemen'den Lahsa'ya andan Kûfe'ye getirüp andan . Âdem; ü . Havvâ;'yı ba‘de'l-hubût birbirlerine gîsûları alâmetleriyle mülâkât etdirüp vâsıtalık eden ibtidâ murg ı kır­langıçdır. Bu murgun âşinâlığ ı ezelîsi olmağın hâlâ benî Âdem sâkin olduğu beytlerde âşiyân etmek ezelîdir.

Ba‘dehû Havvâ ve Hazret i Âdem ibtidâ Cebel i Arafât'da müşerref olup ibtidâ bu edîm i arzda benî Âdemin imâr etdiği {Beyt i Cebel i Arafât'dır.

Andan} şehr i Kûfe i atîk, dâr ı Sıddîk'dır. Anda yetmiş sene sâkin olup Hazret i Şîs ve Hâbil ü Kâbil Kûfe şehrinde vücûda geldi, derler.

Andan Cenâb ı Rabbü'l-İzzet Âdem'e ibâdetgâh içün Cennet i Me’vâ'dan beyâz incü ile halk olmuş bir kasır gönderüp ana Beyt i Ma‘mûr derlerdi. Emr i Hakk ile bu Beyt i Ma‘mûr hâlâ Mekke i Mükerreme yerine vaz‘ olunup Hazret i Âdem fermân ı Hakk ile Kûfe'den Mekke zemîninde olan Beyt i Ma‘mûr kasrına hicret edüp rûy ı zemînde imâret i Âdem Serendil'dir ve ikincisi {Beyt i Cebel i Arafât ve} şehr i Kûfe ve üçüncü şehr i Mekke ve Bekke ve'r-râd-ı(?) Beyt i Ka‘be'dir. Ammâ bu şehr i Kûfe Hazret i Nûh Tûfânı'ndan mukaddem eyle imâr idi kim bir ucundan bir ucuna üç menzil yol idi. Tûfân ı Nûh'da harâb olup yine ba‘de't-Tûfân Nûh Nebî imâr etdi.

Hulâsa i kelâm bu şehr i Kûfe kırk kerre ma‘mûr u âbâdân ve kırk kerre harâb u yebâb ü berr ü beyâbân oldu. Kırk birinci kerre imâr olduğu ba‘de Hicreti'n-Nebeviyye sene 23 de Hazret i Ömer radıyallahu anh hilâfetinde imâr oldu. Bir rivâyetde Hicretin 17. senesinde imâr oldu.

Ba‘dehû yüz on beş sene imâr-ı ma‘mûr kalup andan kavm i Alkamî munkatı‘ olup şehr i Kûfe dibinden cereyân eden nehr i Furât'dan münşa‘ib olan nehr i Alkamî cereyân etmeyüp mu‘attal kalmağile şehr i Kûfe harâb oldu. Ve dahi harâb olmasının aslı hemân İmâm Hüseyin Deşt i Ker­be­lâ'da şehîd olup kırk elli bin ehl i Kûfe Kerbelâ'da şehîd olunca hemân şehr i Kûfe'ye nuhûset gelüp günden güne harâb oldu. Ammâ İmâm Alî'nin tahtgâhı iken muhabbet i Alî ile eyle imâr oldu kim nehr i Alkamî kenârıyla üç günlük yol tâ hâk i Ummân'a varınca bâğ u bostân ve gül i gülistân u reyhânistân idi. Ve nehr i Alkamî şehr i Kûfe içre yedi yerden cereyân ederdi.

Ol asırda Kûfe bâğ ı İremden nişân verüp yet­miş bin mesâcid ve kırk bin hânedân ı azîm ve on kerre yüz bin gayrı büyûtlar ve dörd kerre yüz bin dekâkîn ve on bin hân ve üç bin hammâm ve gayrı imâret i firâvân ile âbâdân olmuş diyâr idi. İmâm Hüseyin'in Kerbelâ hâdisesinden sonra harâba yüz dutdu. Ammâ be-kavl i Şeyh Muhyiddîni'l-Arabî sûre i (   ) 1 âyeti hurûfları târîhinde bu şehr i Kûfe eyle imâr ola kim bir zirâ‘ ı melikî zemîni sûk ı sultânîde bey‘u men-yezîd olup imâr ola. Allahu Ta‘âlâ a‘lem. Mezkûr imâristândan hâlâ Hazret i Alî'nin şehîd olduğu câmi‘ kalmışdır ve bin mikdârı fukarâ hâneleri ve niçe bin Urbân ı uryân kavmi obalarıyla konup göçüp meks eder. Andan gayrı imâristânın esâsları ma‘lûmdur.

Der-beyân ı binâ-yı câmi‘ i azîm, der şehr i harâb ı Kûfe, der Necefü'l-eşref

Bu câmi‘ i kadîmin esâsın binâsı içün cümle müverrih i âlem ve âlimler eyle tahrîr etmişler kim ibtidâ bânîsi Hazret i Âdem'dir. Ba‘dehû Hazret i Şîs Nebî'dir, demişler. Ve ba‘de't-Tûfân [357a] Hazret i Nûh olduğuna müttefekun aleyh ol­muşlardır. Tûfân'dan mukaddem binâ olunmasına câmi‘in kıble dîvârı delâlet eder kim Tûfân âbı görüp dîvâra rahne irmiş alâmetleri var. Lâ-ya‘lemü'l-gaybe illallah.2

Ve bu câmi‘ kadîm olmağile kıblesi gün batısı tarafına, Kudüs i şerîfe doğrudur. Ammâ yine hisâb olunsa bu şehirden Ka‘be cânib i garba vâki‘ olmuşdur. Zîrâ Mekke i Mükerreme'de dahi Beyt i şerîfin rükn i Irâkîsi cânib i şarka meyyâldir. Eyle olsa Irâk hâki şarka olup cümle kıbleleri cânib i garba vâki‘ olmuş olur. Zîrâ Beyt i şerîf ortada vâki‘ olup cânib i erba‘asındaki dîvârlardan ana mü­te­veccih olunca niçe diyâr ı İslâm'ın kıbleleri cânib i şarka ve garba ve şimâle ve cenûba râst gelir. Mîkât ı Ekâlîm nâm dâ’irede ma‘lûmdur. Ve bu câmi‘ i Kûfe nazargâh ı peygamberân olmağile hâlâ ma‘mûr u âbâdândır.

Be-kavl i müverrihîn eğer ibtidâ Hazret i Âdem binâ etdi ise Hazret i Âdem'den Hicret i Fahr i Âlem'e gelince sene 6750 olmuşdur ve eğer ba‘de't-Tûfân Hazret i Nûh bu Kûfe câmi‘in binâ etdiyse be-kavl i Muhammed b. İshak, Hazret i Nûh'dan vilâdet i Resûl'e gelince sene 4490 olmuşdur. Bu câmi‘ i Kûfe binâ olunalı vilâdet i Resûl'den de bu câmi‘i temâşâ etdiğimiz mahalle dek kâmil bin yüz yigirmi sekiz sene olmuşdur. Zîrâ temâşâ etdiğimiz mahal, Murtezâ Paşa sene 1065 târîhinde vâlî i Irâk idi, 63 yaşında iken de Hazret i Risâlet-penâh mu‘ammer oldu. Ol hisâb üzre Kûfe câmi‘in Hazret i Nûh binâsından vilâdet i Resûl'e gelince, andan şimdi temâşâ etdiğimiz bin altmış beş târîhine gelince cümle beş bin altı yüz on sekiz sene olmuş olur.

Bu hisâb ı dırâzdan murâd u merâm oldur kim bu kadar bin yıldan berü bu câmi‘ i Kûfe nazargâh [u] ibâdetgâh ı evliyâ ve enbiyâ olmağile hâlâ imâr olup derûn ı câmi‘ i pür-envârda eyle rûhâniyyet vardır kim pür-gussa olan âdem girüp rek‘ateyn ibâdet etse cemî‘i âfât ı semâvî ve arazîden masûn u mahfûz olur. Ve eğer münkerîn mezhebinde olan­lar bu kelâma mu‘âraza edüp "Ya niçün bu câmi‘de Hazret i Alî ibâdet ederken âfât ı arazîden halâs olamayup şehîd oldu" derse 1 emrini inkâr etmiş olur. Hazret i Alî şehâdeti ezelü'l-ezelde görülmüş da‘vâdır kim anın su’âl ü cevâbı bizlere lâzım değildir. Rahmetullahi aleyh.

Ammâ bu câmi‘ i Kûfe Mekke i Mükerreme'de câmi‘ i Sayf ve câmi‘ i Meş‘ari'l-Harâm ve câmi‘ i İbrâhîm Nebî kadar vardır. Cümle (   ) aded ka­pudur.

....................(2 satır boş)....................

Haremi bir sahrâ-misâl vâsi‘dir. Sultân Uzun Hasan ı Bayındırî binâ etdüği taraf sehel rahnedâr olmuşdur ve kıble kapusundan tâ mihrâb ı aliyyeye varınca arzı (   ) adımdır ve şarkdan garba tûlu (   ) adımdır. Ve cümle (   ) aded mihrâb add olunur kim niçe enbiyâ ve evliyâların mihrâblarıyla ârâste ve makâm ı aliyyeleriyle pîrâste olmuş câmi‘ i latîf u mahfil i münîfdir. Ve bu câmi‘ içre (   ) aded sütûnlar üzre tâk i Havernaklardır. Dahi mâfevkinde kıbâb sutûhları cümle kireç ve cıbıs ile mebnî sutûhlardır ammâ âvîze ve maslûbât ı musanna‘âtlar ile müzeyyen değildir ve cemâ‘atden garîb kalmış bir câmi‘ i garîbdir. Eğer bir câmi‘in ahvâline vâkıf olduğumuz mertebe evsâfın tahrîr eylesek bir mü­celled tomar ı dırâz olur.

Evsâf ı ziyâretgâh ı şehr i Kûfe i Necef; Eşref

Evvelâ mukaddemâ sene 1059 târîhinde Bağdâd'ın ve Hille ve İmâm Hüseyin ve İmâm Alî ve bu şehr i Kûfe'nin niçe yüz aded ziyâretleri tahrîr olunmuşdu. Ammâ şimdiki hâlde dahi ziyâdece ziyâret etdiklerimizi beyân eder:

Evvelâ deryâ-yı Necef kenârında makâmât ı İmâm Alî ve İmâm Hasan ve İmâm Hüseyin ve Selmân ı Pâk ve Kamber i Alî makâm ı aliyyeleri vardır. Rıdvânullahi aleyhim ecma‘în.

Makâm ı İmâm Alî ve İmâm Zeynelâbidîn makâmları yine sâhil i Necef'dedir. Ve makâm ı Hazret i Nûh Ulucâmi‘in küçük kapusu kurbün­dedir ve mihrâb ı İmâm Alî; Mülcem i la‘în İmâm Alî'yi bu mihrâbda ibâdet ederken harbe ile urup şehîd etdüği kanı hâlâ mihrâb dîvârında bulaşmış durur.

Ve mihrâb ı İmâm Hasan ve mihrâb ı İmâm Hüseyin ve makâm ı Hazret i Âdem Safî ve dahi mihrâb ı İmâm Ca‘fer Sâdık ve mihrâb ı Hazret i Ömerü'l-Fârûk ve dahi mihrâb ı dekketü'l-mi‘râc Hazret i Resûl i [357b] Ekrem mi‘râc yerine urûc etdikde bu câmi‘e gelüp iki rek‘at hâcet namâzı kılmışdır ve mihrâb ı dekketü'l-kazâ Hazret i Alî eyyâm ı hilâfetinde bu mihrâbda oturup kadılık ederdi.

Ve makâm ı İmâm Mûsâ Kâzım, Hârûnu'r-Reşîd asrında İmâm bu mihrâbda sâkin idi.

Ve mihrâb ı Hazret i Mûsâ Kelîmullah ve makâm ı Hazret i İbrâhîm Halîlullah ve makâm ı Hazret i İsâ Rûhullah ve merkad i Müslim b. Ukayl, İmâm Hüseyin'in ammîzâdesi ve müsellimi iken Yezîdîler şehîd edüp kabri Ulucâmi‘ içredir.

Ve merkad i Hânî b. Urve, Sahâbe i kirâmdandır kim şehîd olmuşdur.

Ve makâm ı sefîne i Hazret i Nûh, bu câmi‘ içre binâ olunmuşdur. Ve ziyâret i Seng i helâl ve Harâmzâde Hazret i Nûh gemisi binâ olunduğu yire karîb iki amûd durur. Arasından helâlzâde geçer ve harâmzâde geçemez.

Ve makâm ı Hazret i Yûnus Nebî aleyhi's-selâm. Ve merkad i Sitti Hadîce binti İmâm Alî, Ulucâmi‘in bâbu'l-katl kurbünde medfûndur ve merkad i Sitti Zeyneb binti İmâm Alî'dir ve bu câmi‘in taşrasında medfûndur. Ve kabr i Sitti Gülsûme-i duhter i İmâm Alî, bu da câmi‘ hâricinde âsûdedir.

Ve merkad i İmâm Muhammed b. İmâm Alî, bu dahi câmi‘in taşrasında medfûndur. Ve kabr i Hazret i Sehle, ashâb ı güzîndendir, Kûfe içre câmi‘ i harâbında medfûndur.

Ve kabr i Sa‘sağa b. Sûhân, Sahâbe i kirâmdan olup kendi Sa‘sağa câmi‘inde medfûn­dur.

Ve Mescid i Zeyd b. Sûhân, sahâbedendir, kendü mescidinde yatır.

Ve hâne i Hazret i İbrâhîm, mescid i Sehle içinde vâki‘ olmuşdur.

Ve hâne i Hazret i İdrîs, bu dahi mescid i Sehle içindedir.

Ve hâne i Hızır Nebî, bu dahi mescid i Sehle içinde vâki‘ olmuşdur. Ve Fâtıma Ana tennûru ve dahi bi'r i tennûr ı Nûh Nebî, Tûfân ı Nûh'da ibtidâ mâ i zulumât bu tennûr ı şerîfden tulû‘ etmişdir.

Ve ziyâret i Hazret i Kümeylî, Haccâc Yûsuf şehîd edüp Kûfe hâricinde medfûndur. Tarîk ı Kümeylî silsilesi ana müntehîdir.

....................(2.5 satır boş)....................

Rıdvânullahi Ta‘âlâ aleyhim ecma‘în.

Hamd i Hudâ bu ziyâretleri edüp yine cümle refîklerimizle nehr i Furât kenârıyla 6 sâ‘atde,



Karye i Mendiş: Üç yüz hâneli ve hurma bâğlı ve câmi‘ ü hânlı ma‘mûr köydür.

Ziyâret i İmâm Nûr ibn İmâm Alî radıyallahu anhümâ. İmâm Nûr, Kıbtî câriyesindendir, Hazret i Fâtımatü'z-Zehrâ'dan değildir, ammâ ziyâretgâh ı azîmdir. Hatta kubbe i pür-envârının etrâfında her gice niçe bin Hasanî ve Hüseynî arslanlar gelüp sabâha dek yatırlar. Sabâh olıcak arslanlardan ehl i züvvâr gelmeğe havf edüp İmâm Nûr'un türbedâr­ları asâlarıyla arslanları döğe döğe kovup giderler. Ammâ arkası siyâh tüğlü Yezîdî arslanlar bu ziyâ­rete gelseler ol ân mürd olurlar. Ziyâretgâh ı erbâb ı hâcât kubbe i azîmdir. Bânîsi Timur Hân'dır.

Andan yine nehr i Furât kenârıyla âbâdân içre taraf ı cenûba (   ) sâ‘atde,

Menzil i karye i Meyn-i Yân: Üç yüz hâneli ve hurmalı ve hân ve câmi‘li kend i ma‘mûrdur ve şehr i Semâvât hudûdudur. Ve,

Karye i Kirâm: Dahi bu kende karîbdir. Ba‘zı âdemlerimiz karye i Kirâm'a kondular ammâ üç küheylân at ve beş âdemimiz ol gice arslanlar helâk edüp ale's-seher bir sürü arslanlara râst gelüp ceng i azîm ederek bizden bir âdem atından tekerlenüp atı arslanlar pâre pâre edüp herîf i zarîf piyâde firâr edüp askere geldikde arslanlar lâşe i esbi yerlerken her tarafdan dirhemli tüfengler ile arslanları kurşu­ma dutup yedisini ol sâ‘atde katl edüp birisinin postu burnundan tâ kuyruğu ucuna varınca otuz üç karış bir gazanfer idi, Allahümme âfinâ.

Bu mahallerin hâvurlarında ve büklüklerinde esedler sürü sürü gezüp câmûs ı beyâbânı ve har ı çâr-pây-ı deşti ve gazal ı maralı ve gayrı gûne gûs­fend ü câmûs ve bakar ı beyâbânî şikâr edüp tenâvül ederler. Bu Bağdâd arslanı kadar mahbûb u şîrîn ve semîn ü müdrik esed bir diyârda yokdur. Ammâ mel‘ûnlar gâyet mehîb ü mahûfdur. Bir kerre kemîngâh ı hâvurdan tulû‘ edüp ra‘d-âsâ bir na‘ra ursa âdemin zehresi çâk, elbette ol mahalde ol âdem hâk olması mukarrerdir. Garâbet anda kim âdem yine na‘rasına karşu varmağa cür’et eder ammâ altında eğer atın aygır ise isterse iki yaşdan cılıkdan küheylânı olsun na‘ra i esedi istimâ‘ edince hemân ol ân dümmin hotas edüp firâr eder. Bin kerre mahmîz itsen feryâd edüp avdet eder. Ammâ eğer kısrak üzre bulunursan [358a] bi-emri Hudâ kısrak arslanın na‘rasından değil birkaç mühlik zahm ı pençesinden bile havf etmeyüp yine arslan üzre hamle eder. Ammâ dişi arslan yavrularına nafaka tahsîliyçün şikârbâz u cengâver olur. Eğer tokdur ve eğer açdır elbette şikâr arar. Ammâ erkek sübû‘ yigirmi dörd sâatde bir kerre şikâr alsa tok iken artık gayrı şikâra bakmaz ve asla ceng etmez. Ammâ Yezîdî gazanfer eğer aç ve eğer tok Yezîdî'dir elbette ceng eder ve gâyet bed-çehre vü hamlekâr u hîlekâr ve boz tüğlü ve gerdeni kalın ve arkası siyâh ve başı büyük ve tüğleri çim çim Marzıvân katırından iri Yezîdî arslan bî-emân olur. Ammâ hikmet i hudâ bu Bağdâd arslanları şikâr içün köylere ve büleydelere gelince avretler bu arslanları ortaya alup döğe döğe deyelerler. Arslanlar firâr ederken durup avretlerden tarafa aslâ nazar etmeyüp firâr eder, bir aceb hikmetdir.

Bu hikmete ehl i Kûfe eydür. "Bir gün Kamber i Alî'nin bir evlâdın bir arslan Hazret i Fâtımatü'z-Zehrâ'nın yanından kapup kaçarken Hazret i Fâtıma bir asâ ile esede yetişüp döğe döğe {esedden} ma‘sûmu halâs edüp ol mahalde iki rek‘at salât ı hâcet kılup eydür: İlâhî! Esedullah Alî hürmetine bu diyârın esedlerin nisâ tâ’ifesi destinde zebûn edüp cümle nisvân ı Bağdâd'ı isyândan ve âfât ı arslandan masûn [u] mahfûz eyle!" deyü du‘â etdiğinden ilâ yevminâ hâzâ hâk i Bağdâd'da avretler arslanın kuyruğundan yapışup "Yâ ibne'l-kelb!" deyü döğe döğe kovduğun bu hakîr dahi birkaç kerre görmek [nasib] olmuşdur.

Ammâ şimdi diyâr ı Bağdâd'da gâzî şahbâz u fetâ, dilâver ü server-i hünerver yiğitler vardır kim bir eline bir deste pembe alup bir eline şemşîrin alup bî-bâk u bî-pervâ bir iki arslana hamle edüp merdüm i şîr-hor [u] şîr-keş bahâdır erler var kim her biri kırkar ve ellişer arslan katl etmişlerdir. Ve niçe yiğitler dahi kemîngâhlardan kurşum ile urup katl edüp postun beş altı guruşa fürûht ederler.

Netîce i kelâm bu esedistân ı çölistânı ubûr edüp yine nehr i Furât kenârınca 5 sâ‘atde renc [ü] anâ çekerek,


Yüklə 7,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   44   45   46   47   48   49   50   51   ...   74




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin