Sitâyiş i kibâr [u] a‘yân: Çavuşlar kethudâsı Serhân Beğ birkaç kerre Basra emîr i haccı olmuşdur. Ve incü bâzergânı Yek-çeşm Hacı Muhammed ve Deli Beğli ve Muhtesib Ağası Abbâs Ağa ve Sâdât ı kirâmlar birkaç kerre âteşe girüp bi-emrillah yanmadılar. Ve ( ) ( ) ( ) ( )
Der-beyân ı ulemâ-yı tabîbân:
....................(2 satır boş)....................
Ta‘rîf i cerrâh ı fassâdân:
....................(2 satır boş)....................[361b]
Ta‘rîf i âlimân ı meşâyihân:
....................(2 satır boş)....................
Der-şi‘r i musannifîn i şâ‘irân:
....................(2 satır boş)....................
Der-ayân ı mazanne i kibâr ı mecâzibân.
....................(2 satır boş)....................
Der-medh i reng i rûy ı pîr [ü] cüvân:
....................(2 satır boş)....................
Der-beyân ı kabâ-yı ricâl [ü] nisvân:
....................(2 satır boş)....................
Temdîh i çehre i mahbûb [u] mahbûbân:
....................(2 satır boş)....................
Der-fasl ı esmâ-i râcilân:
....................(2 satır boş)....................
Der-zikr i nâmhâ-yı zenân:
....................(2 satır boş)....................
Der-alem i esmâ-i çâkerân:
....................(2 satır boş)....................
Alâmet i nâm ı cevâriyân:
....................(2 satır boş)....................
Der-beyân ı kelimât ı ehl i büldân:
....................(2 satır boş)....................
Der-manzara i ibret-nümâ-yı âbâdân:
....................(2 satır boş)....................
Medh i hevâ-yı şiddet i hâristân:
....................(2 satır boş)....................
Der-kavl i müneccimîn i ekâlîm i büldân:
....................(2 satır boş)....................
Der-fasl ı tâli‘ i imâristân:
....................(2 satır boş)....................
Bî-nâm ı deyr i râhibân ı muğân: Cümle ( ) aded kenîse i püt-hânedir ve yetmiş iki millet i fırak ı dâlle bu şehirde çokdur. Husûsan âteşperest Hindû ve kavm i Benyân ve kavm i Muğân firâvândır ve Gebrâ ü Tersâ ve Yahûdî vü Fireng ve Arab u Acem gâyet çokdur.
Sitâyiş i memdûhât ı sanâyi‘ât: Ekseriyyâ halkı incü delicilerdir. Bir sokağı sâfî incü-yı gûnâ-gûn nakb edüp bâzâr ı lü‘lûdur kim incü harman gibi yığın yığın durur. ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
Der-kavli kâr [u] kisb i râcilân: Ekseriyyâ halkı Hindistân'a ve Çin'e ve Hıtây ı Hoten'e varup cevâhir ve müşk i Hoten ve ûd ve amber ve niçe bin ıtriyyât makûlesi hoş-bû metâ‘ ve gayrı kâlâlar getirüp çârsû-yı hüsünde âdemin dimâğı mu‘attar olur.( ) ( ) [362a]
Der-fasl ı dârü'z-ziyâfe i imârât:
....................(2 satır boş)....................
Der-medh i hubûbât ı mahsûlât:
....................(2 satır boş)....................
Der-vasf ı et‘ıme i nefîs i hulviyyât: Evvelâ gıdâ-yı rûh olan ni‘metden memdûhu Basra'nın kıblesi hâricinde bir lezîz tuzu olur kim ekâlîm i seb‘ada nazîri yokdur. Cümle derde devâdır. Ve bu şehirde olan üstâd ı kâmil helvâcılar iki yüz elvân helvâ pişirmede meşhûrlardır.
Tavsîf i me’kûlât ı fevâkihât:
....................(2 satır boş)....................
Der-zikr i envâ‘ ı meşrûbât:
....................(2 satır boş)....................
Der-teferrüc i mesîregâh ı İremezât:
....................(2 satır boş)....................
Der-beyân ı aded i nahlistân ı bâğavât: Cümle bin altmış aded bâğ u bâğçesinde cemî‘i nebâtât [u] giyâhâtı ve şükûfe vü ezhârâtı firâvândır. Ammâ bu bâğlarda râzıkî gül ta‘bîr ederler bir gûne beyâz gülü vardır, Hudâ âlimdir râyihası âdemi mest edüp câna {cân bâğışlar}.
Der-manzara i enhârât ı cennât
Evvelâ şehr i Basra ve kal‘a i Dâru'n-nasra deryâ-misâl nehr i Şattu'l-Arab'ın sâhilinde vâki‘ olup nehr i Şat ve nehr i Furât'dan münşa‘ib olmuş hâk i Basra'[y]a saky etmiş on iki bin tur‘a idi kim her birini birer mülûk ı selef i selâtîn-i Âl i Sâsâniyân u Keyâniyân u Ekâsire ve Âl i Emeviyyûn u Âl i Abbâsiyân ve niçe yüz mülûk bu hâk i Basra'yı imâr etmeğiçün turalar cereyân etdirüp her bir tur‘a ve halîc ve havuzlarda gemiler yürürdü. Niçe bini mürûr ı eyyâm ile mu‘attal olup hâlâ altı yüz aded tur‘alar Şatt u Furât tuğyânında cereyân edüp vilâyet i Basra'yı saky ederek her nehr i tur‘ada keştîler şinâverlik eder ammâ cümle nühûrlardar mu‘azzam bahr i Şattu'l-Arab'dır kim Basra önünde deryâ-misâldir. Basra'dan aşağı bahr i Hürmüz'de bahr i Muhît'e mahlût olur.
Andan kalyonlar ve gurablar ve karakalar ve barçalar ve filipotlar ve gûnâ-gûn gemiler ile Cidde benderine ve Habeş'e ve Yemen ü Aden'e ve Lahsa ü Hindistân'a gidilir bahr i Ummân'dır. Ammâ nehr i Şattu'l-Arab bi-emrillahi Ta‘âlâ bu Basra altında medd [ü] cezimde ya‘nî nehr i Şatt vakt ( ) tuğyân ile taşup iki menzil yer kal‘a i Kurna'ya yakın varır.
Andan vakt oldukda yine Şatt çekilüp niçe Hindistân gemileri Basra önünde ve dahi aşağıda Mühennâvî kal‘ası dibine niçe gemiler deryâ-yı Şatt'a kum üzre kalırlar. Ertesi yine vakt ( ) oldukda Şattu'l-Arab taşup med oldukda cümle gemiler kum üstünden kalkup bahr i Şatt üzre şinâverlik ederler. Bi-emrillahi Ta‘âlâ ilâ mâşâallah Basra önünde nehr i Şatt'ın hâli kâh medd ü kâh cezimdir. Ve şehr i Basra içre bu nehr i Şatt'dan müteferrika olmuş bir tur‘a vardır. İsmine efvâh ı nâsda,
Nehr i Aşşâr: Derler. kal‘a i Basra ile Rabât mâbeyninde bu nehir cereyân edüp üzerinde haşeb cisri vardır. Bu nehr i Şatt'dan münşa‘ib olmağile bu da medd [ü] cezimdir kim bir temâşâ-yı sun‘ ı Lemyezel'dir. Ve biri dahi yine Basra'nın cânib i cenûbîsi kurbünde,
Nehr i Mühennâvî'dir kim Şatt'dan ayrılup yine nehr i Şatt'a mahlût olur. Ve biri dahi,
Nehr i Anter'dir. Şatt'dan ayrılup ( ) ( ) ( ) yine Şatt'a rîzân olur. Ammâ,
Nehr i Kârûniyye: Basra'nın karşu Acem tarafında vâki‘ olan Böğürdelen kal‘ası dibindeki Kârûniyye nehri diyâr ı Acem'in Huveyze nâm şehrinin dağlarından gelüp nehr i Şatt'a karışır.
Bu enhârlarda ve Basra içinde cereyân eden Aşşâr tur‘asında gezen kayıklara ma‘şûk derler. Bir turfe-gûne binâ olunmuş kayıklardır. Medrile derler bir gûne ağaçlarla bu gemileri sürerler ve Yemen'den gelen hasır ile örülmüş celbe gemilerine bu Basra diyârında merkeb derler. Ve Hind gemilerine gurâb derler beşer bin âdem alır kalyonlardır. Bu gemilerin cümlesi Makâm ı Alî önünde nehr i Şatt'ın medd ü ceziminde üç ay oturup eyyâm ı müsâ‘idde Hindistân'a giderler. [362b] Ammâ kal‘a i Kurna cezîresinde,
Nehr i Zekke i zülâl: Nehr i Şatt'dan ayrılup cezîre i Kurna içre Fethiyye kal‘alarını ve kendlerini reyy edüp yine nehr i Şatt'a rîzân olur. Ve,
Nehr i Ma‘kal: Benu nehrine karîb yerde nehr i Şatt'dan ayrılup Basra hâkin saky ederek şehr i Mînâ harâbistânı kurbünde,
Nehr i Übülle rîzân olur. Bu nehreyn bir oldukdan sonra bu iki nehre nehr i Safrâydenk derler.
Hazret i Ömer hilâfetinde Basra feth oldukda Melik Ma‘kal b. Beşşâre Basra nevâhîlerin reyy etmeğiçün Safrây nehrin Dicle'ye girmezden mukaddem ayırup nehr i Ma‘kal mahrecinden altı fersah aşağı Basra'yı geçüp kasaba i Übülle'nin ağzında nehr i Übülle'nin cânib i garbına cârî olarak andan Basra kurbünde nehr i Ma‘kal ile bir olup kal‘a i Mühennâvî'den aşağı Şatt'ın medd ü cezimi mahallinde nehr i Şatt'a mahlût olup bu nehr i Safrây ı Ma‘kal Şatt'ın medd ü cezmiyle rücû‘ u duhûl eder. Bu arz ı Irâk ve arz ı Basra'da "Bu nehr i Ma‘kal ve nehr i Übülle nısıf dâ’ire gibidir." demişler ve "Nehr i Şatt yedi kutub dâ’iresine müşâbihdir" deyü ukalâ-yı hukemâ-yı kudemâ ve sâhib i Coğraf ve Minor mü’ellifleri ile rivâyet etmişler ve nehreynden bu nehr i Übülle altından fersah karîb yerde Şatt'dan ayrılup harâbistân u esedistân içre cereyân edüp Şattu'l-Arab'a rîzân olur. Ve ,
Nehr i Ebü'l-Hatîb: Bu nehr i Yahûd ile mâbeynehümâları iki fersah zemînden cereyân ederek Şatt'a karışır ve nehr i Emîr, bu nehr i Ebü'l-Hatîb ile mâbeyni bir fersah yerde cereyân edüp Basra fevkinde Şatt'a rîzân olur. Ve,
Nehr i Sandîl i ekber: Şatt'dan ayrılup Basra nevâhîlerin saky eder. Bu mahallerden tâ Lahsa ve Ummân ve Tûc Mekrân ve Cezâyir vilâyetlerine varınca konup göçen Urbân ı bî-pâyânın şeyhine Şeyh Berrâvî derler.
....................(1.5 satır boş)....................
Evsâf ı tetimme i şehrengîz i külliyât ı diyâr ı Basra
Evvelâ şehr i Basra'da niçe bin temâşâ-yı garîbe ve mezâhib i kesîre sâhibi bî-dîn âdemler vardır. Cümleden seyr i garîb oldur kim kavm i âteşperest var. Anlardan biri mürd oldukda paşaya niçe bin guruş verüp akrabâları ol mel‘ûnları Mühennâvî kal‘asında alâ melei'n-nâs âteşe yakarlar. Eğer avretinin muhabbeti var ise erinin ardı sıra kendüyi âteşe atar. Ve,
Kavm i Gûrîler: Bunlar da mel‘ûn tâ’ifedirler. Müslümândan aslâ ta‘âm alup yemezler ve işret etmezler. Ve,
Kavm i Bâniyân: Cümle beyâz destâr u beyâz esvâb giyerler. Kimseden ta‘âm almazlar ve ni‘meti yalnız yerler ve ba‘de't-ta‘âm elbette suya girüp gasl ederler. Ve,
Tâ’ife i Âb-perest: Her sabah cümlesi Şatt kenârına çıkup "Dîdâr ı Hakk'ı görmüşdür ve biz hayâtı su ile bulmuşuzdur." deyü suya taparlar ve secde ederler. Ve,
Kavm i Muğân: Millet i Dâvûdî olmak zu‘mundadırlar. Ekserî eyyâm ı nuhusâtları savm ı Dâvûd ile güzer eder. Ve,
Kavm i Âfitâb-perest: Elbette şems i âteş-tâb merkezinden tulû‘ u gurûb etdikde birer kerre perestiş ederler. Ve,
Tâ’ife i Gâv-perest: Bunlara kavm i Gûrân derler. Basra içinde bâğ ı İrem-misâl; bir ahurda bir sarı sığır vardır. Şeker şerbeti içüp pirinç ü şa‘îr ve gendüm i gûnâ-gûn yemeden ol bakar câmûs ı Van gibi semiz olmuşdur kim on nefer huddâmı vardır. Bu bakarın necâsetin huddâmları hıfz edüp câmûsa secdeye gelenlerin alınlarına parmaklarıyla sığır boku sürüp gider. Bu kıyâfette bâzârda râygân gezerler. Garîb temâşâdır. ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
Der-beyân ı ziyâretgâh ı evliyâu'l-ârifîn ve asfiyâu'l-vâsılîn der şehr i Basra
Evvelâ şehr i Basra'nın enderûn [u] bîrûn berr ü beyâbân çölistânında niçe kerre yüz bin sa‘îd ü şehîd kibâr ı kümmelînler medfûnlardır. Evvelâ Basra'nın cânib i kıbleye nâzır olan Müşrâk kapusundan çıkup kâmil üç sâ‘at çöl gidüp ceyran şikârları ve arslan cengleri ederek sıhhat ü selâmetle,
Ziyâret i Hasan ı Basrî kaddesenallahu bi-sırrıhi'l-azîz: Cemî‘i ehl i turuk meşâyihin pîşvâsıdır. Tarîk kutbu derler. Hazret huzûrunda Alî'den me’zûndur. ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) Yüz yetmiş yaşında nakl edüp bir kubbe i serâmed içinde medfûndur.
Ziyâretgâh ı makâm ı câmi‘ i Hazret i Talha: Yolu üzre câmi‘ i azîmdir. Ammâ harâb olmadadır. Bu âsitâneden bir sâ‘at yine çöldür. Hazret i Talha radıyallahu anh Sahâbe i güzînin güzîdesidir kim Aşere i Mübeşşere'dendirler.
Ya‘nî Hazret i Risâlet-penâh on nefer kimesneye "Ehl i cennetsüz!" deyü tebşîr etdiler. İbtidâsı bu Hazret i Talha b. Ubeydullah'dır. İkincisi [363a] Hazret i Zübeyr b. Avvâm ve Hazret i Abdurrahmân ibn Avf ve Hazret i Sa‘d ibn Ebî Vakkâs ve Hazret i Sa‘îd b. Zeyd b. Ömer ve Hazret i Ubeyd b. Cerrâh ve Hazret i Ebâbekri's-Sıddîk ibn Kuhâfe ve Hazret i Ömerü'l-Fârûk ibnü'l-Hattâb ve Hazret i Osmân ı Zü'n-nûreyn ibn Affân ve Hazret i Alîyyü'r-Radî ibn Ebî Tâlib rıdvânullahı Ta‘âlâ aleyhim ecma‘în.
Bu on kişiye Hazret i Resûl cenneti müjde etdiklerinden Aşere i Mübeşşere derler. Bu Talha hazretleri anların biridir. Hâlâ ziyâretgâh ı hâss u âmmdır. Andan yine hâk i Basra'da ( ) fında
Ziyâret i Hazret i Âsaf ı Berhıyâ: Hazret i Dâvûd Nebî'den demircilik san‘atın tekmîl edüp Hazret i Dâvûd Melik Câlût ile Haleb kurbünde Mercidâbık sahrâsında ceng i azîm edüp Dâvûd Nebî Câlût'u sapan ı Dâvûd ile katl edüp Câlût Melik yerine Hazret i Dâvûd melik olup peygamber ü pâdişâh olduğuna delîl i kat‘î sûre i ( ) 1 ( ) âyeti Habîb i Hudâ'ya nâzil olmuşdur. Bu ceng i azîmde mezkûr Haddâd Âsaf Câlût'un askerine eyle kılıç urup şemşîrbâzlık, ser-firâzlık etdiğiyçün Hazret i Dâvûd Âsaf-ı Berhıyâ'ya bir kerîmesin verüp Câlût'un tahtı olan kal‘a i Van hükûmetin Âsaf'a verdi. Ba‘dehû Dâvûd Nebî intikâl edüp Âsaf ı Berhıyâ Hazret i Süleymân'a vezîr olup anın da tahtını berhevâ rûzgâr götürdüğü ecilden Rûm ı Yunaniyân ve sâhib i târîh Mıkdısî-i Yarmeniyân bu Âsaf ı Berhıyâ içün peygamberdir derler ammâ Hazret i Süleymân'ın vezîr i müdebbiri olduğu muhakkakdır ve bir ziyâretgâh ı azîmdir. Andan,
Ziyâret i Enes ibn Mâlik: Yüz üç yaşında Âl i Emeviyyûn'dan Velîd b. Abdülmelik hilâfetinde sene 91'de merhûm oldu ve yüz yigirmi nefer evlâdları kaldı. Bir kaçın Haccâc ı Zâlim Yûsuf şehîd etdi. Hazret i Enes Hazret'den iki yüz on hadîs i şerîf rivâyet eder.
....................(3 satır boş)....................
Şehr i Basra'dan diyâr ı Abbâdân'a ve vilâyet i cezâyir i Hardat'a ve deryâ-yı Hürmüz'ü geçüp diyâr ı Acem'de vilâyet i Hürmüz'ü ve şehr i Huveyze'yi beyân eder
Evvelâ Basra hâkimi Hüseyin Paşa yüz aded güzîde pür-silâh asker refîk koşup Basra'dan cânib i cenûba gidüp Şatt kenârıyla 1 sâ‘atde,
Evsâf ı kal‘a i Sultânî, şehr i kadîm Mühennâvî: Sene 241 târîhinde Hârûnu'r-Reşîd hâtûnu Zübeyde Sultân binâsıdır. Anınçün kal‘a i Sultânî {derler ammâ} kal‘anın lûgat i sahîhi ba‘zı müverrihîn kavli üzre Mühennâvî derler. Zirâ bunda zamân ı hulefâda cümle hınnâ destli havâtînler sâkin olmağile kal‘a i Mühennâ ya‘nî kınalanmış kal‘a derlerdi. Galat ı meşhûr evlâ olmağile kal‘a i Mühennâvî derler. Kal‘ası Basra hâkinde şekl i murabba‘ kerpiç ü türâb-binâ kal‘a i ra‘nâdır. Dâ’iren-mâdâr cirmi altı bin altmış adımdır ve gâyet mükemmel cebehânesi ve mefret topları vardır. Zîrâ bu mahalde medd ü cezm i Şatt üzre Hindistân gemileri ve Portukal kalyonları ve Donkarkız karaka gemileri bu kal‘a önünde yatup hurde iskelesinde ya‘nî gümrükhânede gemiler bâc verirler, latîf benderdir. Kal‘ası hâkimi ve yedi yüz neferâtları ve gemiler dîdebânları vardır. Ve cümle iki bin hânesi serâpâ türâb ile mebnî ve mestûr beyt i ma‘mûrlardır.
Ve câmi‘i ve hânları ve kifâyet mikdârı dükkânları vardır. Ammâ imâret i dârü'z-ziyâfesi yokdur ammâ bâğ u bâğçe ve gül i gülistân [u] nahlistânı çokdur. Ve ahâlî i Basra'nın bu kal‘a i Mühennâvî teferrücgâhlarıdır. Şehre bir sâ‘at karîb olmağile ehl i Basra teferrüc edüp berren ve bahren piyâdece ve kayıklar ile şehr i Basra'ya giderler. Aslen bu kal‘anın sebeb i binâsı "Gemiler gümrük vermeden firâr etmesinler." deyü binâ olunmuşdur. Hâlâ cümle gemiler medd ü cezm üzre top altında yatup gümrüğün tamâm etmeden giderse zarabât ı top ı kûb ile işi tamâm olur. Ve bu kal‘ayı mâ-vaka‘ı üzre tahrîr eylesek hâk i Basra'da bunun emsâli ( ) pâre kal‘alar vardır. Her birinin ta‘rîf ve tavsîfi birer müdevven kerrâs olur. Ancak her birin birer şemme mikdârı temdîh idelim.
Tatvîl i kelâm olup istimâ‘ eden ahibbâya melâl ü kelâl vermeye. Bu kal‘a i Mühennâvî,
....................(3 satır boş)....................
El-hâsıl Basra'dan üçüncü menzilde, [363b]
Evsâf ı kal‘a i Kapân: Sene 213 târîhinde Abâdân şâhlarından Mekrân Şâh binâ etmişdir. Kapân nâmıyla müsemmâ olmasının vech i tesmiyyesi oldur kim bu kal‘a Hürmüz deryâsı boğazında binâ olunup âyende vü revende keştîlerden bâc u kapân aldığıyçün kal‘a i Kapân derler. Bu sûr ı azîm Basra hâkinde nehr i Şatt cezîresi sâhilinde Hürmüz bahri boğazı kurbünde şekl i muhammes bir kal‘a i muhannesdir. Zîrâ bir kerre ahâlîsi bu kal‘ayı Portukal küffârına verüp kefere i fecere bu kal‘ayı esâsına varınca münhedim edüp ba‘dehû Melik Mansûr tula esâs üzre hâk i pâk ile bir kal‘a inşâ etmişdir ammâ gâyet metânet üzre mebnîdir. Dâ’iren-mâdâr cirmi dokuz bin adımdır ve iki kapusu var, biri cânib i şarkda bahr i Hürmüz kenârına mekşûfdur. Biri cânib i garba Übülle hâkine meftûhdur. Cümle sazdan ve kamışdan üç bin kadar müfîd ü muhtasar hâne i külbeleri vardır. Cümle halkı şiddet i hârdan çuka esvâb geyemeyüp beyâz lekfûrî hil‘at giyerler. Fukarâları arkalarına birer futa ihrâm giyüp kâr ederler. Tâ bu mertebe şiddet i hârı mü’essirdir. Ammâ hikmet i Hudâ halkı gâyet ten-dürüstdür. Ba‘de'l-asr ol kadar latîf hevâsı olur kim âdem hayât ı câvidân bulur. Ve her şeb bâd ı nesîm bu diyârda esmesi mukarrerdir.
Ve müte‘adddid câmi‘leri ve hânları ve ancak bir hammâmı var, hammâma muhtâc değillerdir. Zîrâ cümle halkı rûz-merre hammâmda durur gibi gark ı arak olup dururlar. Ve iki yüz mikdârı hâr ı hâşâk ı haşebden dükkânları vardır. Basra hâkimi tarafından hâkimi sancak beğidir. Kadısı ve dizdârı cümle mîr i livâsıdır kim andan gayrı hâkim yokdur. Cümle üç bin Urbân u uryân çeyşe mâlikdir. Andan üç menzilde,
Evsâf ı şehr i kadîm kasaba i Übülle
Müverrihân ı selef tahrîri üzre Hazret i İskender i Zülkarneyn bu hâk i pâke kadem basdıkda Hazret i Hızır İskender ile bile olup bu şehri inşâ edüp ismine Dâr ı Ebülhe derler, ya‘nî Oğuz şehri demek olur. Ammâ hâlâ elsine i nâsda mâ-kablinde elifi zamme ile kırâet edüp mâ-ba‘dinde zamîri tahfîf i kelâm içün ref‘ edüp Übülle derler. Zamân ı kadîmde şehr i azîm imiş. Hâlâ eser i binâları zâhir ü bâhirdir. Hâlâ bahr i Şatt sâhilinde bin hâneli ve müte‘addid câmi‘li ve hân u hammâmlı ve esvâk ı muhtasarlı bir kasaba livâ i Kapân hükmünde başka mukâta‘adır. Nehr i Ma‘kal ve nehr i Safrâ bu mahalle karîb nehr i Şatt'a mahlût olur ve nahlistânı cihânı dutmuşdur.
Andan beş günden taraf ı cenûba vilâyet i Cezâyir i Hardat'a kadem basdık ve yedi günde birbirine müşâbih türâb ile mebnî hurde kal‘aları seyr [ü] temâşâ etdik. Evvelâ,
i.Kal‘a i Sahhâr;: Vilâyet i Ummân ile cezîreden ba‘îd şehr i Ummân'a karîb şehirdir, ammâ ol kadar ma‘mûr değildir. Ammâ yine câmi‘ ü hân i hammâm vü medrese ve imâretleri ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ).
Bundan sonra cenûba 3 sâ‘atde,
Evsâf ı Cezâyir i diyâr ı Ummân, şehr i azîm Ubbâdân
Müverrihân ı selef tahrîri üzre bu şehri ibtidâ Hazret i Nûh binâ etdüği muhakkakdır. {Ba‘dehû Ummân b. Na‘sân imâr etdi kim bu Na‘sân Hazret i İbrâhîm neslindendir. Bu şehrin önünde bahre bahr i Ummân derler. Zîrâ Ummân şehri önündedir. Nitekim diyâr ı Acem ile Moskov diyârı mâbeyninde bahr i Harez'e bahr i Gîlân dahi derler, zîrâ Gîlân şehri kenârındadır. Ammâ bu mezkûr bahr i Ummân bahr i Muhît'e mahlût olur. Kur’ân ı Azîm'de sûre i ( ) âyetin 1 âyetin müfessirîn bu bahr i Ummân'dır demişler.
Ve kâle aleyhi's-selâm, 2 buyurmuşlardır.
Zîrâ sâhil i bahr i Ummân'da ve bahr i Fâris kenârında bu Ummân şehri kadar şehr i azîm ve belde i kadîm yokdur ve iklîm i sânînin evvelinde vâki‘ olmuşdur}. Zamân ı kadîmde ol kadar sevâd ı mu‘azzam imiş kim diller ile ta‘bîr ü kalemler ile tahrîr olunur değildir, ammâ hâlâ ol kadar imâr değildir. Basra eyâletinde sancak beği hükmünde nehr i Şattu'l-Arab bahr i Hürmüz ile bahr i Muhît'e mahlût olduğu mahalde yedi bin müfîd ü muhtasar hâneli ve kırk aded câmi‘li ve hân u hammâm ve medrese vü mekteb ü tekye ve çârsû-yı bâzârı müzeyyen şehr i ma‘mûr-şekilli belde i Ubbâdân'dır. Şehr i Ubbâdân nâmıyla mevsûf olmasının vech i tesmiyyesi oldur kim bu şehrin ahâlîsi Hazret i İsâ nübüvvetinde cümle İsevîler idi. Hazret i İsâ Hazret i Risâlet-penâhın altı yüz yıl sonra Hâtemü'l-enbiyâ Muhammedü'l-Mustafâ geleceğin bu halka tebşîr etdikde cümlesi altı yüz yıl mukaddem Hazret'e îmân getirdiler. Cümlesi müslim ü mü’min ü muvahhid oldular.
Ba‘dehû Bağdâd'da Tâk i Kisrâ münhedim olup Urfa'da âteşgede i Nemrûd sönüp niçe bin alâmetler zuhûr edüp Hazret i Resûl vücûda geldiği gice cümle kavm i Ubbâdân tecdîd i îmân etdiler. Anınıçün bu kavme kavm i Ubbâdân deyü tesmiye olunmuşdur. Ba‘dehû Hazret i Resûl'e kırk yaşında nübüvvet geldikde bu kavim cümle Hazret'e varup tecdîd i İslâm etdiklerinde Hazret buyurdular kim "Yâ kavm i ibâdullah-i âbidân ı Ubbâdân! Size müjde olsun kim Cenâb ı Allah sizin üzerinize ve şehriniz üzre cennetden bir kapu açdı kim subh u mesâ size ve hayvânlarınıza ve türâb ı pâkinize ve cümle mevtânıza ol rahmet kapusundan rahmet saçılup yetmiş aded âfât ı semâvî ve âfât ı arızîden halâs oldunuz." deyü bu kavm i Ubbâdân'a tebşîr etmişdir.
Hakîkatü'l-hâl gâyet zinde kavmi vardır ve gâyet ganîmet şehirdir kim hurması cihânı {dutmuşdur ve şehr i Merre bu şehr i Ummân'a karîbdir ammâ ol kadar imâr değildir. Bunda buğday olmaz. Me’kûlât u ekmekleri ve meşrûbât [u] bozaları cümle pirinçdir ve mâlları cümle devedir ve gâvları çokdur ve lisânları müsta‘cemdir kim gayrı lehceleri vardır kim tercümân ile lisânları fehm olunur}. Ve bu şehr i Ummân Basra'dan aşağı yine Basra ve Ummân bahri üzredir. Hind ü Sind ü Sîn gemileri limanında yatır kim a‘lâ lenger bırağacak yerdir. [364a]
Bu diyâr ı Ummân'ı ve bilâd ı Cezâyir i Harıdât'ı ve şehr i Mühre'yi ve ( ) ( ) seyr ü temâşâ edüp cümle refîklerimiz ile yek-dil ü yek-cihet olup Basra hâkimi Efrâsiyâbzâde Hüseyin Paşa'nın mektûb ı muhabbet-uslûblarıyla Acem diyârına gitme arzûları derûna gelüp,
Vilâyet i Basra cezâyirinden diyâr ı Acem'e gitdiğimiz menâzilleri ve seyr [ü] temâşâ etdiğimiz kend ü kılâ‘ vü şehirleri ayân u beyân eder
Evvelâ cezâyir i Harıdât'ın benderlerinden,
Bender i Mekrânâbâd: Nâm bender kim şehr i mu‘azzamdır. Basra'nın Lahsa ile intihâ-yı hudûdunda bahr i Hürmüz ile bahr i Muhît bir olduğu mahalde Basra hükmünde Mekrânâbâd bir bender-âbâddır. Hâkimi Basra hâkimi cânibinden yedi bin askere ve yetmiş pâre gemiye mâlik sekiz bin hâneli ve yetmiş mihrâblı ve hân u hammâm u imâret [ve] mescid ü medrese ve mekteb ü tekye ve çârsû-yı bâzârlı şehirdir ammâ cümle eser i binâsı türâb u top ile mebnî beyt i kavîlerdir. Ammâ sutûhları yine türâb ı pâk iledir. Ve nahlistânı bî-hadd [ü] bî-pâyândır. Bu şehirde bir gice mihmân olup ertesi ale's-sabâh yedi pâre gemiler cümle refîklerimizle süvâr olup mütevekkilen alallah deyüp muvâfık eyyâm ı sa‘d ile bir günde bahr i Hürmüz'ü ubûr edüp,
Evsâf ı vilâyet i Hürmüz i tâcdâr, hudûd ı diyâr ı Acem Şâh ı âlî-vakâr, sâhib i İrân u Turan u Kandehâr, {ya‘nî Bender i Tâcdâr}
Evvelâ sâhil i bahr i Hürmüz'de,
Evsâf ı Bender ( ) âbâd: Şâh ı İrân-zemîn Âzerbaycân hükmünde başka hânlıkdır. Yedi bin müsellah nökerâtla bu benderi hırâset eder. Zîrâ intihâ-yı serhadd i Fireng i bed-reng i pür-ceng Portukal ı dâlldır. Sene 925 târîhinde Şâh İsmâ‘îl çağında bu Benderçeye Portukal talâva vuranda bist-hezâr mürdamân ı Acem esîr-bend i hicrân hor-dem olanda Şâh İsmâ‘îl mu Benderçede bir hisâr ı üstüvâr yasayupdır kim heze çâr köşesi Kahkahâ-âsâ hisâr ı şâhîdir. Derûn ı kirmânda endek dü-hezâr hâne i çâr-kâr vardır ve niçe câmi‘ler ve hân u hammâm ve zâviye vü tekye vü mekteb ü medrese ve imâretleri ve çârsû-yı bâzâr ı şâhîsi vardır ammâ hevâsı gâyet sevâhil olmağile şiddet i hârdan âdem pişer. Ve pirinc ü şeker kamışı olur ve limonu ve turuncu ve narı ve zeytunu ve inciri ve servi dırahtı çokdur. Ammâ mahbûbu memdûh değildir. Halkı ekseriyyâ Urbân ı Cebrî mezhebinde melâhideden eşedd kavmi vardır ammâ hâkimi olan Hânkulu Hân nâm bir mest i müdâm Gürcîyyü'l-asl bir benâm kimesne idi. Ammâ halûk u hoş-sohbet merdüm-i merd idi.
....................(16 satır boş)....................
Andan yine cânib i şarka imâristân içre 7 sâ‘atde, [364b]
Evsâf ı ülke i müzeyyen-âvîze, ya‘nî şehr i ma‘mûr Huveyze;
....................(35 satır boş).................... [365a]
Andan yine cânib i garba kıble tarafına 5 sâ‘atde,
Dostları ilə paylaş: |