Fat‹hasures‹



Yüklə 1,75 Mb.
səhifə13/32
tarix03.11.2017
ölçüsü1,75 Mb.
#29910
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   32

Nevevi, Müslim’in Şerh’inde şunları söyledi:insanlar ibn-i Abbas’ın hadisinin cevap ve te’vilinde ihtilaf ettiler. En sahih olana göre onun manası: işin başında kadın:Sen boşsun, sen boşsun, sen boşsun denildiğinde ve te’kid ve yeniden başlama niyet edilmediğinde tek talakın vaki olduğuna hükmedilirdi. Çünkü buna yeniden başlama iradeleri azdı. Bunun için te’kidin iradesi olan çoğunluk üzerine hamledildi. Ömer’in zamanı olduğunda, insanların bu biğayı kullanmaları artığında, yeniden başlama iradesi onlara galib geldiğinde (bu şekilde) söylendiğinde üçe hamledildi. Bu asırd geçen çoğunlukla amel edilerek anlama yoluna gidildi.

Kaydedicisi dediki:Kastın değişmesi ile halin değiştiği cevazından dolayı bu vecihte problem yoktur. Çünkü ameller niyetlere göredir ve herkese niyet ettiği vardır. Takdim ettiğimiz gibi lafzın zahiri de buna delalet ediyor.

Her halükarda Tavus’un mezkur hadisinin manasını, üçün tek lafız olduğu iddiası delilden yoksun bir iddiadır. Nitekim bunu gördün. Bunu Nebi (s.a.v)’e dayandırmaya cür’et eden, Allah’tan korksun. Oysa Tavus’un hadisinin rivayetlerinde zikredilen üçün tek lafızla oluşu hususuzda bir şey yoktur. Bu ne lügattan, ne şeriattan venede akıldan belirlenmedi. Nitekim görüyorsun.

Kaydedicisi-Allah onu afetsin-dediki, mezkur üçün tek lafızla olmadığına şunlar delalet ediyor. Daha önce ibn-i ishak’ın Daud b. Hasin’den, ikrime’den, ibn-i Abbbas’tan, Ahmed’den ve ebu Ya’ladan aktardığı hadisindeki şu sözü: Karısını tek mecliste üç olarak boşadı. Ve Peygamber (s.a.v)’in, onu nasıl boşadın, sözü. Dediki, tek mecliste üç olarak. Çünkü meclis lafzı ile tabirden, onun tek lafızla olmadığı anlaşılıyor. Eğer bir olarak olsaydı, bir lafzı ile söyler meclisi zikretmeye ihtiyaç olmazdı. Zira daha genel vasfın zikri için, gerekçesiz olarak, daha özel olanın terkine gerek yoktur. Nitekim bu ikinci cevabın zahiridir. İbn-i Abbas’ın bu hadisinden: Hadisin manası, Ömer’in zamanıda ise onu çokça kullandılar.

Bu görüşe göre, onu onların aleyhine tamamladık, sözünün manası:O kendinden önce yapılmış olan, talakın düşmesi hükmünü yaptı. Bu te’vili ibni Arabı terci etti ve onu ebu Zer’a Raziye nisbet etti. Beyhaki de onu sahih isnadı ile ebu Zer’aya isnad etti. O dediki:Ban göre bu hadisin manası şudur:Siz sadece üç olarak boşuyorsunuz. (onlar ise) bir olarak boşuyorlardı. Mevevi dediki, buna göre haber, özel olarak insanların adetinin ihtilafından kaynaklanır, tek meselede hükmün değişmesinden değil. Bu cevabı Krutubi, (Talak ikidir)aetinin tefsinide Muhakkık -Kadı ebu’l-Velid el-Baci, kadı Abdulvahhab ve el-Keya etTiri’den nakletti. Kaydedicisi dediki, ulamenın bazı uluları bunu dediyse bile, bu cevabta biraz zorlama olduğu gizlenemez.

Üçüncü Cevab: İbn-i Abas’ın hadisinin mensüh olduğu görüşüdür. Bazı sahabede sadece Ömer zamanında neshi gördü. Beyhaki sünen-i Kübra’da, üçü bir kılanlar kısmında, Şafiinden şunalrı nakletmiştir:ibn-i Abbas’ın, Nebi (s.a.v) döneminde üç, bir sayılıyordu sözününmanası, bunun peygamber (s.a.v)’in emri ile olduğudur. Allah bilir ya, ibn-i Abbas birşey olduğunu bilseydi neshederdi.

Denilse ki, dediğine delalet eden şey nedir?Denili ki, ibn-i Abbasın Rasululah (s.a.v)’denrivayet edip sonarad Nebi (s.av)’en onda hilaf olduğunu bilmediği bir şeyle ona muhalefet etmesi olmaz. Şeyh. ikrime’nin rivayetnde ibn-i Abbas’tandediki:Nesh olmuştur. Onda bu te’vilin sıhhatine te’kid vardır. Şafii dediki: Denilse ki:Belki bu Ömerden irvayet ettiği şeydir de ibn-İ Abbas onda Ömerin görüşünü söyledi. Denildiki, ibn-i Abas’ın Ömer’e, mut’a nikahı, iki dinarın bir dinarla alınması ve annelerin evlad alması gibi konularda muhalefet ettiğini bilmişizdir. Nasıl olurda Peygamber (s.a.v)’den rivayet ettiğinin hilafına olarak ona muvafakat eder?Hüccet mahallinde Beyhaki’den aktarım bitti. Hafız ibn-i Hacer, Fethu’l-Bari’de şunları söyledi:Üçüncü cevab nesih davasıdır. Beyhaki, Şafii’den şöyle dediğini nakletti:ibn-i Abas’ın bunu nesheden bir şey bilmesi olmaz. Beyhaki dedi ki; Ebu Davud’un Yezid en-Nahvi yoluyla ikrime’den, (onun da) ibn-i Abbas’tan olan şu sözü onu güçlendiriyor. Adam karısını boşadığında, üç talaka boşamışsa bile, onu geri almaya daha çok hak sahibidir. Bu neshedildi. Ebu davud’un mezkur hadisin altında zikrettiği tercümenin sözü şudur:“Üç talaktan sonra dönmenin neshi kısmı “ibn-i Kesir, Allah’ın :(Talak ikidir) sözünün tefsirinde Ebu Davud’un mezkur hadisin bir daha ileri sürdükten sonra şunları dedi:Onu Nesai, Zekeriye b. Yahya’dan, ishak b.İbrahim’den, (o da)Ali b. Hüseyin’den rivayet etti. ibn-i Süleyman, Hişam b.Urve’den, (o da) babasından (aktararak) söyledi. Bir adam karısına dediki, seni asla boşamayacağım aslada barındırmayacağım. (Karısı) dediki bu nasıl olur?Ecelin yaklaşıncaya kadar boşar, geri alırım. peygamber (s.a.v)’e gelip ona bu anlattı. Bunun üzerine Allah (c.c):(Talak ikidir) ayetini indirdi. Dediki, insanlar talakı boşayan ve boşamayan olarak karşılasın. Onu Ebu Bekir b. Merdeveyh, muhammed b. Süleyman yoluyla Ya’lab. Şebib, Zübeyr’in efendisinen, Hicam’dan, babasından, ( o da) Aişe’den rivayet etmiştir:

Onu daha önce geçen gibi zikretti. Onu Tirmizi, Kuteybe’den, Ya’la b.Şebib’ten rivayet etti. Sonra onu Ebu Kerib’ten, İbn-i idris’ten, Hişam’dan, babasından mürsel olarak rivayet etti, dediki:Bu daha sahihtir. Hakim, Mübtedrek’inde Yakub b. Hamid b.Kuleyb yoluyla Ya’la b. Şebbi’ten rivayet etti, dediki isnadı sahhitir. sonra ibn-i Merdeveyh dediki:Bize Muhammed b.Ahmed b. İbrahim söyledi. Bize ismali b. Abdullah söyledi. Bize Muhammed b.Hamid söyledi.

Bize Seleme b. el-Fadl, Muhammed b. İshak’tan, Hişam b.Urve’den, babsından, (o da)Aişe’den aktararak söyledi.(Aişe) dediki: Talakın vakti olmadı:Adam, iddeti çiğnemeden, karısını boşar sonra geri alır. Ensardan bir adamla ehli arasında, bazı insanların arasında olan oldu. Bunun üzerine dediki; vallahi seni terkedeceğim, ne dul olursun defalarca yaptı. Allah Azze ve Celle şunu indirdi:(Talak ikidir. Bundan (sonra) ya güzellikle tutmak ya da iyilikle salıvermek vardır)Böylece talak, üç olarak belirlendi. Üçten sonra onda ric’at yoktur, başka bir koca ile evleninceye kadar. Kata’deden bu şekilde mürsel olarak rivayet edildi. Onu Süddi, ibn,i Zeyd ve ibn-i Hacer de bu şekilde zikretti. Bu ayetin tefsirinin bu olduğunu kabul ediyorum. İbn-i Kesir’den aktarım bitti.

Bu rivayetlerde üçten sonra dönüşün neshine açık delalet vardır. el-Mazeri’nin nesh iddiasını inkarı merdüddur. Hafız ibn-i Hacer, Fethu’l-bari’de onu reddetti. O, Mazeri’nin çeşitli açılardan neshi inkarını naklettikten sonra şunalrı söyledi:Derim ki, Nevevi bu bölümü Müslim’in şerhinde nakletti. O (bazı) yerlerde peşpeşe gelir.

Birisi:Hükmün neshini iddia eden demedi ki:Nesheden ömer’dir. Ki bu durumda ondan, zikrettiği (ni söylemesi) gerekir. Ancak şunu söyledi:Bu nesihten bir şey bilmesi gerekir. Yani, merfu olarak rivayet ettiğine nesheden bir hükme muttali olması. Bunun içinde onun hilafına fetva veriyorum.

el,Mazeri kelamı sırasında, icma’larının neshedene delalet ettiğini teslim etmiştir. Bu, nesh iddiasından muraddır.

İkincisi:O’nun zahirden çıkış inkarı ilginçtir. Te’vil ile cem’e çalışanlar kesinlikle zahirinin hilafını irtikab ediyorlar.

Üçüncüsü:Murad neshin zuhürudur diyenin karıştırması da ilginçtir. Çünkü zuhuundan muradı, yayılamsıdır. İbn-i Abbas’ın, onun Ebu Bekir zamanında oluduğu sözü, onu yapanların kendilerine nesh ulaşmayanlar olduğuna hamledilmiştir. Onların hata üzerine icma’larından zikredilmesi gerekmez. Fethu’l,Bari’den aktarım bitti. Onda sorun yoktur.

Çünkü sahabenin bir çoğu bilmedikleri pek çok hükme muttali oldular. Bu Ebu Bekir, Ömer ve Osman’ın hilafetinde vaki’ olmuştur. Ebu Bekir, Muğire ibni Şu’be ve Muhammed b. Mesleme kendisine haber verinceye kadar nebi (s.a.v)’in, ninenin mirastaki hükmünü bilmiyordu. Ömer de, zikredilen önceki iki kişi kendisine haber verinceye kadar Nebi’nin (s.a.v) mecusilerden cizye aldığını bilmiyordu. Ebu Musa el-Eş’ari ve Ebu said el-Hudri haber verinciye kadar, (eve girmekiçin) üç defa izin isteme (hükmünü bilmiyordu). O smanda, Feri’a binti Malik kendisine haber verinceye kadar Peygamber (s.a.v)’in kocası ölen iddeti elde geçirmelidir, hükmünü bilmiyordu.

Abbas b. abdulmuttalib ve Fatımatü’z,Zehra, Peygamber (s.a.v)’in şu sözünü bilmiyorlardı. “Biz nebiler topluluğu, miras bırakmayız.” Ki nitekim ikisi Rasululah (s.a.v)’den miraslarını istediler. bunun örnekleri gerçekten çoktur. Benzerinin vuku’u ve mut’a nikahında ona muhalif olanın itirafı ile mezkur neshle görüşten sorunu gideren delilizah edildi. müslim, Cabir (r.a)’den rivayet etti. “Kadınların mut’ası nebi (s.a.v), Ebu Bekir dönemlernde ve Ömer’in hilafetinin başlarında yapılıyordu.

Dekiki:Sonra Ömer bizi nehyett biz de vazgeçtik. Bu aynen üç talak konusunda vaki’ olanın benzeridir. “Bu gece dün geceye ne kadarda benziyor”

........................................

İnsaf sahibi kişinin birinde neshin mümkün olduğunda kabul edip bir diğerinde imkansızlığını iddia etmesi garib bir şeydir. Oysa ki ikiniside Müslim yüce sahabeden rivayet etti:Bu iş Nebi (s.a.v) ve Ebu Bekir’in döneminde ve Ömer’in hilafetinin başlarında yapılıyordu.

Mut’a nikahının neshini caiz yapan ve üçü bir kılan neshi dönüştürene denir ki, sana ne oluyor ki kimsenin çekiştirmediğini çekiştiriyorsun?Eğer mut’a nikahı bir nüsha ile nassı doğruladı dense, derizki:Üçten sonra dönmenin neshi ile ilgili önceki rivyaetleri gördün. Üçün bir kılındığına inananlardan biride imam Ebu Davud’dur. Ona göre onun bir kılınması ancak üç ve daha çok boşamadan sonra döşünün olduğu bir zamanda oldu. Sünen’inde dediki, “Üç talaktan sonra dönmenin neshi kısmı “Sonra senedini ibn-i Abbas’ın hadisine dayandırdı.

Dediki:(Boşanmış kadınlar kendilerini üç kuru’ gözetlerler. Allah’ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri kendilerine helal olmaz). Buna göre adam karısını boşadığında, üç talakla boşamışsa bile, onu geri almaya daha çok hak sahibidir. Bu neshedildi. Dediki:(Talak ikidir) Nesai bunun benzerini çıkardı. İsnadında Ali b. Hüseyin b. Vakıd vardır. Onun hakkında ibn-i Hacer Takrib’te dediki0Vehmeden bir sadıktır. Malik Muvatta’da Hişam b. Urve’den, babasından rivayet etti, o dediki:

Eğer adam karısnı boşarsa, iddeti bitmeden önce onu geri alabiliyordu.

Onu bin kere boşasa bile adam karısına niyetlenir de, iddeti bitesiye kadar boşar, geri alırdı. Sonra dediki, seni ne barındırır ne de boşarım. Allah Teala şunu indirdi. (Talak ikidir. Ya ikilikte tutmak yada güzellikle salıvermek vardır (bundan sonra) insanlar, boşamış olsun yada olmasın, o günden itibaren talakı yeniden karşıladılar.

Bunu şuda destekliyor:Çok olmalarına ilimlerine ve vera’ların arağmen üçün bir defada düşmesi hususunda Peygamber (s.a.v)’in hiç bir ashabı Ömer’i inkar etmedi, onu desteklediler:Pek çok yüce, alime sahabe görüşü bu şekilde doğruladılar. İbn-i Abbas, Ömer, ibn-i Ömer ve sayılamayan halk. Bazı alimler dedilerki0Üçten sonra dönüşü nesheden, Allah’ın şu sözüdür: (Talak ikidir)Nitekim önceki rivayetlerde açıklandı. Ne aklen ne de adeten Ömer’in hilafetine kadar birçok insanın bunun gibi bir neshediciyi tanımamalarına mani yoktur. Oysa Rasululah (s.a.v) onun neshini ve kıyamete kadar haramlığını açıkladı. Fetih gazvesinde, veda’ Haccında, Nitekim Müslimdeki rivayette geldi. Nitekim Kur’an es ve caireyinin dışındakilerin haramlığına delalet etti. Şu sözü ile: (onlar ki ırzlarını korurlar. Ancak eşleri ve cariyeleri hariç) Malum durki mut’a ile evlenilen kadın ne eş nede cariyedir. Nitekim bunun tahkiki Nisa Süresinde: (onlardan meta’landırıklarınız) ayeti hakkındaki sözlerde gelir inşaallah. Neshi savunanlar, Ömer’in sözünün manasnıda dediler ki: İnsanlar sabır görtermiş oldukları işte acele ettiler...dan murad, onlar talakta yavaş davranır, üçü tek vakitte düşürmezlerdi. Acele ettiklerinin manası ise, onlar onu tek lafızla düşürür oldular. Görüşe göre, hadisin manası budur.

Manasının o olduğunun belirlenmezliğini takdim etmişizdir. öyleyse lazım olan (Ömer’in)onu aleyhlerine geçermesidr. “Onu aleyhlerine geçirsek bile” sözü ile çelişmez. Yani onları, dediklerinin gereği ile meçbur kıldık. Benzeri de:Cabir’in mut’a nikahı hakkında Müslim’de ki sözüdür; “Ömer bizi ondan nehyetti” O ikisinin tümünden anlaşılan onun Ömer’in ictihadı olduğudur. Gördüğün gibi her ikisinde de nesh sabittir. ......da mensüh değildir. O ancak, üçü birdefada düşürmek şeklindeki acelenin olmayışındadır. Birinci görüşe göre:Bir kılınan üçten murad sen boşsun, sen boşsun, sen boşsun.

Daha öncede geçtiği gibi; onun için boşamayı aleyhlerine geçirmekten anlaşılan, onların kasıtlarını te’kidden te’sise değiştirmesidir. Bundada sorun yoktur.

Ömer’in; Resulullah (s.a.v)’in tek lafızla üçü bir kıldığını bildiğene, rasululah (s.a.v)’inmuhalefetine kastedip onu üç kıldığına, sahabeden hiç kimsenin onu inkar etmediğine..gelince, ondan sonrası gizlenemez. Gerçek ilim Allah katındadır.

Dördüncü cevabı ibn-i Abbas (r.a)’ın hadisinden. tavus’un, ibn-i Abbas’tan yaptığı rivayet, ashabında Hafızın kendisinden rivayet ettiğine muhaliftir. Ondan, üçün bir defada lüzümünü said b. Cümeyr, Ata b. ebi Rabah, Mücahid, ikrime, amr b. Dinar, Malik b. el-Haris, Muhammed b. İyas b. Bukeryr ve Muaviye b. ebi iyaş el,Ensari rivayet etmiştir. Nitekim Beyhaki, Sünen-i Kübra’da ve Kurtubi ve diğerleri onu nakletti.

Beyhaki, Sünen,i Kübra’da dediki:Bunların, Tavus’un ibn-i Abbas’tan rivayetine muhalefetten dolayı buhari bu hadisi çıkarmadı.

El-Esrem dediki:Ebu Abdullah’a, ibn-i Abbas’ın hadisinden sordum:Rasululah (s.a.v), Ebu Bekir ve Ömer dönemlerinde üçün talakı bir idi. Onu ne ile çürütürsün?Dediki, insanların ibn-i Abbas’tan rivayeti ile onun hilafının vecihlerinden. Aynı şekilde ondan ibn-i Mansur nakletti. Bunu Allame ibnü’l-Kayyim söyledi.

Kaydedicisi dediki, bu; zamanında, akaidi değişmeye ve temelleri sarsılmaya yüz tuttuktan sonra Allah’ın islam’ın kendisiyle devat ettirdiği müslümanların efendisi, muhaddislerin imamıdır. Ebu Abdullah Ahmed b. hanbel, Esrem ve ibn-i Mansur hakkında dediki:O, ibn-i Abbas’ın hadisini kasıtlı olarak reddetti. Çünkü ona göre; Hafız’ın ibn-i Abbas’tan buna muhalif olan rivayetinden ötürü tek lafızla üçün lüzümunda bununla delil getirilmez.

Bu imam Muhammed b. İsmail el-Buhari’dir. Ondan hafız Beyhaki onun, bu hadisi kasten terkettiğini zikretti. imam Ahmedin onu terketmeye gerekçesinden doloyı. Şüphesiz ki o ikisi, sadece bunu gerektiren gerekçeden ötürü onu terkettiler. Denilse ki:Tavus’un rivayeti merfu’ hükmündedir. Zikredilen gurubun rivayeti ibn-i Abbas üzere mevkuftur. Merfu da mevkufla çelişmez.

Cevab:Sahabi, rivayet edilene muhali olduklarında, alimlerin iki görüşü vardır:Onlar da Ahmed’den iki rivayettir.

Birincisi:Hadisle delil getirilmez. çünkü insanların onu en çok bileni, ravisidir. Onunla amel etmeyi terketmiştir. O da adldır, ariftir. Bu rivayette sorun yoktur.

Alimlerin yanında meşhur olan diğer rivayette ise:Önemli olan rivayetidir, sözü değil. Manası açık olması yada onunla beraber mukabilini zayıflatan göstergenin olmasından başka, rivayeti öncelenmez. Bu manadan başkasına güçlü bir ihtimalle muhtemel olduğunda ravinin irvayet edilene muhalefeti, terkedilen bu muhtemelin rivyet edilenin manası olmadığına delalet eder. Nitekim takdim ettikki; Tavus’un mezkur hadisineki üç talak lafzının ayrık talaklar olması kuvvetle muhtemeldir. Nitekim Nesai de bunu kesin olarak ifade etti. Nevevi, Kurtubi ve ibn-i sarih te bunu tashih etti. Özetle; ibn-i Abbas’ın tek ağızla üçü bir kılmasından dolayı terki, rivayet edilen hadisin manasının tek lafızla olmayışına delalet ediyor. Nitekim onun beyanını bundan sonraki cevabta, Kurtubi’nin el-Mefhem’deki kelamında göreceksin.

Bilki ibn-i Abbas’tan onun, tek ağızla üçün bir olduğuna fetva verdiği sabit olmadı. Ve Ebu Davud’un Hammad b. Zeyd yoluyla Eyub’tan, ikrime’den, ibn-i Abbas’tan rivayet ettiği şu söü:Tek ağızla, sen üç olarak boşsun, dediğinde o tektir.

Ebu Davud’un kendisinin ismail b. İbrahim yoluyla Eyub’tan, ikrime’den şu rivayet ettiğine çelişiktir:Bu ikrime’ni görüşündendir, ibn-i Abbas’ın değil. ibn-i Abas’ın onu bir değil üç olarak kıldığı hususunda; hafızların ismail’e muvafakkatlarından dolayı, ismail b. ibrahim’in rivayeti, Hammad’ın rivayetine tercih ediliyor.

Beşinci Cevabızayıf olduğu iddiasıdır. Onu zayıflatmaya çalışanlardan bazıları ibnü’l-Arabi el-Maliki, ibn-i Abdülbirr, Kurtubi

İbnü’l-Arabi el-Maliki dedi ki:Ahır zamanda bir topluluk hata yapıp dedilerki:Tek kelimede üç talak gerekmez. Onu tek kıldılar, ilk selefe nisbet edip onu Ali, Zübeyr, Abdurrahman b. Auf, ibn-i Mes’ud v ibn-i Abbas’tan aktardılar. Onu zayıf konumlu, derecesi bilinmeyen Haccac b. Erta’ya dayandırdılar. Bu konuda asılsız bir hadis rivayet ettiler. Ehlü’l -Mesail’den bir gurup yoldan saptıda bidatçinin hevasına uydular. Dedilerki:Sen üç olarak boşsun sözü yalandır. Çünkü üç olarak boşamadı. Nitekim0Üç olarak boşadım, derse sadece bir talak boşamış olur. Ve nitekim:Üç olarak yemin ediyorum, derse tek yemin olur.

Uzak ülkeleri dolaştım, islam alimleri ve tümü sadık olan mezhep sahibleri ile karşılaştım. bu mesle hakkında bir haber duymadım, onunla ilgili bir eser hissetmedim. sadece mut’a nikahını caiz gören, talakın vakı’ olmadığını düşünen Şi’a hariç. bunun içinde ibn-i Sükre el-Haşimi onlar hakkında dediki:

.........................................

........................................

.......................................................

İslam alimleri ve ahkam konusunda yetkili kişiler; bazılarının görüşünde haram, diğerlerinin görüşünde bid’at bile olsa, lazım olduğu husunuda ittifak ettiler.

İslam ilmi ve din alimi o dertliler nerde. Muhammed b. İsmail el,Buhari Sahhi’inde demiştir ki:“Üç talakın caiz olması kısmı” Allah’ın (Talak ikidir)sözünden dolayı.

Lian hadisini zikretti:Peygamber (s.a.v) ona emretmeden önce karısını üç talakla boşadı. Nebi (s.a.v) de ne aleyhine değiştirdi nede batıllığını ikrar etti. Çünkü ayırmasında kendisinin olan genişliği birleştirdi. Şeriatta onun hükmünü gerektirdi. Sahabeye nisbet ettiği işe katışıksız yalandır. Ne kitapta ne de kendisinin herhangi kimseden rivayetinde aslı yoktur.

Malik’in Muvatta’ına Ali’den koyduğuna göre, haram olan, tek kelimede lazım olan üçtür. Bu onun manasındadır, açıkladığında nasıl olur. Haccac b. Erta’nın hadisi ise dinde makbul edğildir, hiç bir imamın yanında da yoktur. Eğer; Müslim’in Sahihi’inde ibn-i Abbas’tan vacdır ve ebu’s-Sehba’nın mezkur hadisi zikredildi, denilse, derizki:Bu beş açıdan onunla ilgili değildir:

Birincisi: O, sıhatinde ihtilaf edilen bir hadistir, ümetin icma’ına nasıl takdim edilir. Taiin derecesinden düşük bir kaimden başka hiç kimseden bu meselede herhagi bir hilaf bilinmedi. Üçün luzumuna dair ittifakın üzerinden iki kerim asır geçmiştir. Bunu onlardan herhangi birindn rivayet etseler, onların sizden kabul ettiklerinin dışında onlardan kabul edilmez:Adl olan adl olandan nakletti. Bu meselenin seleften herhangi birisine nisbet edildiğini asla görmezsin.

İkincisi:Bu hadis sadece Tavusyoluyla ve sadece ibn-i Abbas’tan rivayet edildi. Sahabeden sadece bir kişinin ve onlardan da sadece bir kişinin rivayet ettiği şey nasıl kabul edilir?Nasıl bütün sahabeden gizli kaldı da ibn-i Abbas’tan başkası onda sustu?Nasıl, Tavus’un dışındaki ibn-i Abbas’ın ashabına gizli kaldı?İbnü’l-Arabi’den aktarım bitti. İbn-i Abdulbirr dediki:Taus’un rivayeti vehmdir, yanlıştır. Mağrib, Maşrık, ırak, Şam ve Hicazdaki büyük şehir fukahalarından hiç kimse onu farketmedi.

Denilmiştir ki, ebu’s,Sehba’, İbn-i Abbas’ı bilmiyor.

Kaydedicisi dediki, bunun gibisi ile bu hadisin zayıflığı isbat edilmez. Çünkü ma’mer, ibn-i Cerih gibi imamlar, onu imam olarak ibn-i Tavus’tan rivayet ettiler. İbrahim b. Meysesede onu Tavus’tan rivayet etti. O sikadır, hafızdır. Sadece bir kişi kendisinden rivayet etmişse, bilgi Sahabenin tek kalması (rivayete) zarar vermez, Nitekim meraki, Elfiyesinde buna işaret etmiştir:

Yani:Şeyhan, Müseyyeb b. Hüzn’ün hadisini çıkardı. Ondan da oğlu, said dışında kimse rivayet etmedi.

Buhari, Amr b. Teğallüb en-Nemri’nin hadisini çıkardı. Denilirki Abdiden sadece hasan el-Basri rivayet etti. Bu onun muradıdır, ibn-i Ebu Hatim, Hakem b. el-A’rec’n de Amrb. Teğallüb’ten rivayet ettiğini zikretmiştir. Onu ibn-i Hacer, ibn-i Abdülbirr ve diğerleri de söyledi.

Özetle; Tavus’un hadisi, Müslim’in Sahih’inde sahih bir senetle sabittir. Böyle olduğu sürece, açık bir emirle olmak dışında zayıflatılması, mümkün değildir.Evet, biri şöyle diyebilir: Ahad haber, naklinin gerekçeleri olurda bir yada bir kaç kişi onu naklederse bu onu sahih olmadığına delalet eder. Gerekçelerin çok olmasının yönü, onun tevatüren naklini ve meşhurluğu gerektirir. Meşhur olmasının yönü, onun tevatüren naklini ve meşhurluğu gerektirir. Meşhur olmaması, vaki olmadığna delalettir. Çünkü lazımın olumsuzlanması melzumun olumsuzlanmasını gerektirr. Bu, usulde kararlaştırılmış bir kaidedir. Meraki’de es,Suud, haberin sahih olmadığına hüküm noktasında atıf olarak şu sözü ile işaret etti:

......................

........................

Birden çok usulcü bunu kesin dille ifade etmişler. Cem’ul -Cevamini sahibi, haberin sıhhatsizliği noktasındaki kesin ifadedeye atfen dediki; reddedenin hilafına olarak nakline gerekçelrein çok olması noktasında nakledilen haberin ahad olmasıdır.

İbn-i Hacib, muhtasarı el,usuli’de bir mesele söylemiştir:Nakline gerekçelerin arttığı bir şeyde birisi tek kaldığında, halk ta ona çok müşareket etmiştir. Tıpkı, Şia’nın hılafına olarak, birisi bir şehir de hatibin minber üzerinde katli konusunda tek başına kalırsa o kesinlikle yalancıdır. ondan amaç noktasında aktarım bitti. Meselede, usulde bilinen münakaşalar ve cevapları vardır.

Kaydedicisi dediki: Şüphesiz ki tavus’un mezku hadisinin manasının, üçün tek lafızla olduğu şeklindeki görüşe göre bu (mana) Nebi (s.a.v), Ebubekir dönemleri ve Ömer’in hilafetinin başlarnıda bir kılıyrdu. Sonrada Ömer, Rasululah (s.a.v)’inve Ebu Bekir zamanıdakimüslümanların üzerinde bulundukların değiştirdi. Sahabenin genil yada tümü de bunu biliyorlar. Rasululah (s.av) ve ondan sonraki müslümanların üzerinede bulunduklarının naklinin gerekçeleri o kadar çoktur ki inkarı mümkün değildir. Çünkü Ömerin gerçekleştirdiği değişiklik, sahabenin tümünün buna sükut etmesi ve bunu sadece ibn-i Abbasın nakletmiş olması apaçık bir şekilde iki durumdan birine delalet ediyor:Birisi, Tavus’un ibn-i Abbas’tan irvayet etitği hadisin manasının tek lafızla olduğu değil, akisne, daha önce de takdim ettiğimiz gibi, tek vakitte üç lafızla olduğudur. Nitekim Nesai de bunu kesin dille ifade etmiş Nevevi, Kurtubi ve Bin,i Sarih te doğrulamşılardır. Bunda bir problem yoktur. Çünkü Ömer’i hükmü değiştirmesi, kasıtlarını değiştirmeye mebnidir. Peygamber (s.a.v) de buyurdular ki:“Ameller ancak niyetlere göredir ve kişiye de sadece niyet ettiği vardır” Bir kimse sen boşsun, sen boşsun, sen boşsun der de te’kid kastederse bu birdir. Her biri ile ayrı bir boşamayı kastederse bu üçtür.

İki telafuz edenin niyetlerinin farklılığından dolayı tek lafzın göndermelerinin farklı olması, nebi (s.a.v)’in “Kişiye de sadece niyet ettiği vardır” söz gereğince problem teşkil etmiz.

İkincisi: Naklinin gerekçelerinin çok olmasıyla beraber ahad olarak nakledilmesinden ötürü hadisin sıhhatine hükmedilmemiş olması.

Birincisi, ikincisinden daha evla ve daha hafiftir. Kurtubi, el-Mefhem fi’l-Kelam’da Tavus’un mezkur hadisi üzerine dediki:Siyani gerektiriyor. Bunun gibisinde adet olan hükmün ifşa edilmesi ve yayılmasıdır. Öyleyse onda tek tek nasıl yalnızkalındı?dediki:Bu yön, onun zahiriyle amel etmemeyi gerektiriyor, eğer kesinti (kat) batıllığını gerektirmiyorsa. İbn-i Hacer’in Fethu’l-Bari’de kendisinden aktarım yolu ile ondan aktarım bitti. Gördüğün gibi o da usulde karalaştırılana göre gerçekten güçlüdür.

Cevab: Altıncısı ibn-i Abbas (r.a) ın hadisinden o da, rükane’nin hadisnde takdim ettiğimiz gibi, hadisetki üç lafzının hamlinin elbette ondan murad olduğudur. O, ibn,i Abbas’ın da rivayetindendir. Hafız ibn-i Hcer Fethu’l,Bari’de, bu cevabı zikrettikten sonra şunları söyledi:

O kaviydir ve buhari’nin bu bab’a, kesinlikle kendisinde olan eserleri koyması onu te’yid ediyor. Kendisine üç olduğu açıklaması olan hadisler de (onu teyid ediyor) Sanki o, ikisi arasındaki farksızlığa ve elbettenin, söylendiğinde üçe hamledildiğinde işaret ediyor. Ancak, boşayan bir kastederse kabul edilir. Bazı ravileri sanki, elbette lafzını üçe hamletmişler, ikisi arasındaki eşitliğin meşhurluğundan ötürü. Bunun üzerine de onu üç lafzı ile rivayet etti. Murad ise sadece lebette lafzıdır. Birinci asırda, elbette lafzı ile bir kastetim diyeni kabul ediyorlardı. Ömer’in döneminde ise üç, hükmün zahirine geçilirdi. FEthu’l-Bari’den aktarım bitti. Görüldüğü üzere bu bağlamda da yaklaşılabilir.Kimileri üçün tek oludğu lüzümünü zikretti. Kimisi de, bütün mezhebini kendisiyle tashih etmek için, teorik sebeplerden, lüzümsuzluğunu ifade etti. Sözü bonunla uzatmadık. Çünkü zahir, bütün bunların sükutudur. Ve bu meselenin nakil açısından tahkiki olmadığında, akıl açısından mümkün olmaz. Sen üç olarak boşsun (lafzının), eğer ona (kadına) tek lafızla yemin ettirse caiz olmaz noktasındaki lian yeminlerine kıyası, farıkın (ayırıcının) varlığı ile beraber kıyastır.


Yüklə 1,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin