Fat‹hasures‹



Yüklə 1,75 Mb.
səhifə2/32
tarix03.11.2017
ölçüsü1,75 Mb.
#29910
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   32

19- Yahut bunlar karanlıklarla, gök gürültüsü ve şimşeklerle gelen şiddetli bir yağmura tutulmuş gibidirler. Ölümden sakınmak için yıldırımlara karşı parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah kafirleri çepeçevre kuşatmıştır.

20- Çakan şimşek neredeyse gözlerini alacak gibi olur. Bu onların önlerini aydınlatınca, o ışıkta yürürler. Ama üzerlerine karanlık bastırınca dimdik ayakta kalırlar. Allah dileseydi onların işitme ve görme kabiliyetlerini alırdı. Allah’ın herşeye gücü yeter.
Es-Sayyıb: Yağmur, Allah bu ayette Muhammed (s.a.v.)’in getirdiği hidayet ve ilmi yağmura benzetmiştir. Çünkü ruhların dirilmesi hidayet ve ilimledir, cisimlerin hayatının yağmurla olması gibi.

Bu darbı meselin şekline Allah (c.c) şu sözü ile işaret etti:

Temiz belde Rabinin izni ile bitkisini çıkarır. Kötü olan ise az bir şeyin dışında çıkaramaz”

Peygamber (s.a.v.) bu iki ayette işaret edilen bu meseli, muttefekun aleyh olan Ebu Musa hadisi ile izah etmiştir

Allah’ın hidayet ve ilimden bana gönderiğinin meseli, toprağa isabet eden yağmurun meseli gibidir. Onun bir parçası temiz idi, suyu aldı da bol çimen ve ot bitirdi. Ondan bir parça da çoraktı, suyu tuttu da Allah onunla insanları faydalandırdı. Böylece ondan içtiler, suladılar da ekim yaptılar. O sudan başka bir parçaya da isabet etti ki o ancak düzdür, suyu tutar, ne de ot bitirir. Bu Allah’ın dininde fakih olan ve Allah’ın benimle gönderdiği kimsenin meselesidir. Bildirdi de bildirdi ve örnekledi bununla doğrudan yükselecek olanı ve kendisiyle geldiğim Allah’ın hidayetini kabul etmeyecek olanı”

Allah (c.c) buyurdu ki:

İçinde karanlıklar vardır.” Allah bu ayette kafir ve münafıklara musallat olan Kur’an hakkındaki şek ve şübheleri, örnek olarak Kur’an’a benzetilen yağmurun karanlıklarına benzeterek örnek verdi. Kendilerinin üzerine zulmet olan bazı yerleri başka ayetlerde açıkladı. Çünkü o yerler, körlüklerini arttırıyor.

Üzerinde bulunduğun kıbleyi sadece Rasul’e uyan ile ökçesi üzerinde geri dönenleri bilelim diye kıldık. Bu Allah’ın hidayet ettiklerinin dışındakilere ağırdır”

Çünkü kıblenin neshinden dolayı yakinde zayıflamalardan şüpheleniyordu. Peygamber (s.a.v.)’in işinde yakin üzere olmadığı (şübhesi). Ki bir gün bir yöne yöneliyor, başka bir gün başka bir yöne. Allah’ın dediği gibi:

İnsanlardan sefih olanları diyecekler ki, onları üzerinde bulundukları kıbleden çeviren nedir”

Allah şu sözü ile kıblenin neshinin, Allah’ın hidayet ettiği ve yakınını güçlendirdiği kimselerin dışındakilere ağır geldiğini açıklıyor:

Bu Allah’ın hidayet ettiklerinden başkasına gerçekten ağırdır.”

Sana gösterdiğimiz rüyayı ve Kur’andaki ağacı insanlara ancak bir fitne kıldık.”

Çünkü İsra ve Mirac gecesinde gördüğü garib ve acaib şeyler kafirlerin, O’nun (s.a.v.) yalancı olduğuna inanmalarına sebeb olmuştu. Onların bu haber verdiği gerçekleşmez şeylerdir şeklindeki kuruntularından dolayı. Bu sapıkların sapıklıklarının artmasının sebebidir. Kur’ an’daki lanetlenmiş ağaç ta böyledir, ki o zakkum ağacıdır. Bu da aynı şekilde onlardan sapık olanların sapıklıklarının artmasının sebebidir. Çünkü Peygamber (s.a.v.) okuduğu zaman

O cehennemin aslından çıkarılan bir ağaçtır” dediler ki:

“Yalanı açığa çıktı. Çünkü ağaç kuru yerde bitmez, nasıl ateşin kökünden biter?”

Ve Allah’ın şu sözü gibi:

Onların sayılarını da kafirlere ancak bir fitne kıldık” Çünkü O (s.a.v.), Allah’ın:

Üzerinde ondokuz vardır” sözünü okuduğunda Kureyşin bazı adamları dediler ki:

“Bu az bir sayıdır. Biz onları öldüreblir ve cenneti zorla ele geçirebiliriz; Muhammed (s.a.v.)’in vehmettiği ateşin üzerinde kaim olanların azlığından dolayı biz oraya (cennete) gireceğiz.”

Allah Teala bunu ancak deneme ve imtihan olarak yapıyor. Bütün bunlarda sonsuz hikmet vardır. O (Allah) onların dediklerinden büyüklük ve yücelik olarak beridir.

Allah gök gürlemesi ile kalpleri rahatsız eden kulaklara çarpan Kur’an’daki sınırlayıcılara darb-ı mesel getirdi. Onlardan bir kısmını başka ayetlerde zikretti. Allah’ın şu sözü gibi:

Yüz çevirirlerse de ki sizleri yıldırım (la) uyardım”

Ben size bir uyarıcıyım. Nezdimde şiddetli bir azab vardır”

Sahih-i Buhari’de Tur Suresinin tefsirinde, Cebir b. Mutim (r.a.)’in, hadisinde şöyle dediği sabit oldu: “Peygamber (s.a.v.)’i Mağrib’te Tur’u okurken duydum.

Onlar hiçbir şeysiz mi yaratıldılar, yoksa yaratıcı kendileri mi -şu söze kadar- kontrol ediciler” ayetine varınca, Kur’an’ın çarpmalarından ve sıkıştırmalarından kalbim nerdeyse başka bir yere uçuyordu. Ki o (ayet) münafıkları korkuttu. Nitekim Allah Teala onlar hakkında:

Her bir gürültüyü kendi aleyhlerine sanıyorlar. Onlar düşmandırlar” buyurdu. Nitekim şu an işlediğimiz ayet münafıklar hakkındadır. Önemli olan lafzın umumiyetidir sebebin hususiyeti değil.

Allah şimşekle, Kur’an’daki net isbatlar ve kesin delillerin nuruna mesel getirdi. Kur’an’ın, Allah’ın kendisiyle şirk, şüphe ve cehalet karanlıklarını ortaya çıkardığı bir nur olduğunu açıklamıştır. Tıpkı Güneşle gecenin karanlığını yardığı gibi. Allah’ın şu sözü gibi:

Size apaçık bir nur indirdik”

Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle hidayete erdirdiğimiz bir nur kıldık”

Onunla beraber inen nura tabi olun”

Allah (c.c) buyurdu ki:

Allah kafirleri kuşatıcıdır”

Bazı alimler dediler ki: Kafirleri kuşatıcıdır: Yani onları helak edicidir. Allah’ın şu sözü de bu söze şahitlik ediyor:

Onu size getireceğim.Ta ki onunla kuşatılasınız” Yani: sonunuza kadar helak edileceksiniz. Denildi ki: Yenileceksiniz. Mana yakındır. Çünkü helak edici onları, bütün yönlerden kuşatılıp çıkabileceği hiç bir selamet çıkışı kalmayıncaya kadar helak etmez. Mağlubiyet te böyledir. Şairin sözü de bu şekilde:

Emin oluncaya kadar onları kuşattık. Gördüklerinden dolayı topluca barışa meylettiler.

Ondan biri de: Helak manasındadır Şu ayette olduğu gibi: “Meyvesiyle kuşatıldı”

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

Neredeyse şimşek onların gözlerini kapıveriyordu” Yani: neredeyse Kur’an’ın nuru, ışığının şiddetinden dolayı basiretlerini köreltiyor. Nitekim çok parlak kamaştırıcı şimşeğin, bakanın neredeyse gözünü kapıvermesi gibi. Özellikle de göz zayıf ise. Çünkü göz ne zaman daha da zayıflarsa, ışığın onu götürmesi daha da şedid olur. Şairin dediği gibi:

“Gündüz gibi insanoğlunun gözünü arttırır

Nur olarak, yarasanın gözlerini köreltir.”

Başka biri de dedi ki:

“Gündüz ışığıyla yarasaları köreder

Gecenin karanlık bir parçası ona uygun geldi.”

Kafir münafıkların basiretleri oldukça zayıftır. Nurun ışığının şiddeti onun körlüğünü arttırır. Allah bu körlüğü şu sözünde açıklamıştır:

Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen, kör olan gibi olur mu”

Körle gören bir olmaz” Ve bunun gibi diğer ayetler.

Bazı alimler dediler ki: Şimşek neredeyse gözlerini kapıveriyor, yani: Muhken Kur’an neredeyse münafıkların zayıflıklarına, avretlerine delalet ediyor.

Allah (c.c) şöyle buyurdu:

Önlerini aydınlattı mı o(nun ışığı)nda yürürler, üzerlerine karanlık çökünce dikilp kalırlar”

Allah bu ayetle münafıklara bir mesel getirdi. Kur’an onların hevalarına ve arzularına uygun olduğunda onununla amel ettiler.

Müslümanlarla evlenmeleri, mirasçı olmaları, müslümanların ganimetlerinin bir kısmının onların olması, içteki küfürlerine rağmen savaştan kurtulmaları gibi. Hevalarına uygun olmadığında da, emredildikleri Allah yolunda cihadda mallarını ve canlarını ortaya koymaları gibi, durdular ve geri kaldılar. Allah buna şu sözü ile işaret etmiştir:

Aralarında hükmetmesi için Allah’a ve Rasulune çağrıldıklarında onlardam bir gurup yüz çeviriyor, Hak kendilerinin lehine olduğunda itaat ederek ona geldiler”

Bazı alimler dediler ki: “Önlerini aydınlattı mı o(nun ışığı)nda yürürler” Yani: Allah onları mal ve afiyetle nimetlendirdiğinde dediler ki: Bu din haktır. Ona yapıştığınızdan beri bize sadece hayır isabet etti. “Üzerlerine karanlık çökünce dikilip kalırlar” yani: Onlara fakirlik ya da hastalık dokunduğunda ya da erkek değil de kız çocukları doğduğunda, dediler ki: “Bize bu dokunan bu dinin uğursuzluğudur. Ve ondan uzaklaşırlardı. Allah’ın şu sözü bu yöne delalet ediyor: “İnsanlardan kimi de Allah’a tek şekil üzere ibadet eder. Ona bir hayır isabet ettiğinde onunla mutmain olur. Ona bir fitne dokundu mu da yüz üzeri geri döner. Dünya ve ahireti kaybetti. Bu apaçık bir hüsrandır.”


21- Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratanRabbinize kulluk edin ki, korunasınız.

22- O ki, yeri sizin için döşek, göğü de bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. O halde bile bile Allah’a eşler koşmayın.
Bu ayette öldükten sonra dirilmenin delillerinden üç tane delile işaret etti ve onu başka ayetlerde ayrıntılı olarak beyan etti.

Birincisi: Şu sözüyle ilk olarak işaret edilen, insanların yaratılmasıdır:

Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin”

Çünkü ilk icad, ikinci icada en büyük delildir. Bunu pek çok ayetlerde izah etmiştir.

O ki yaratmayı ilk olarak yaptı. Sonra onu tekrar eder”

İlk yaratmayı yaptığımız gibi onu tekrar ederiz”

Diyecekler ki kim bizi geri döndürecektir. De ki, sizi ilk defa yaratan.”

De ki onu ilk defa yaratan diriltecektir.”

Biz ilk yaratmada yorulduk mu ki? Aksine onlar bir karmaşa içindedirler”

Ey insanlar, eğer dirilişte şüphe içinde iseniz, biz ki sizi topraktan yarattık”

Muhakkak ki siz ilk yaratılışı bilmişsinizdir”

Bunun için Allah dirilişi inkar edenin ilk yaratılışı unuttuğunu zikretti. Şu sözünde olduğu gibi:

Yaratılışını unutarak bize bir mesel getirdi”

İnsan diyor ki, öldüğüm zaman ben mi diri olarak çıkarılacakmışım. İnsan, o bundan önce hiçbir şey iken bizim onu yarattığımızı hatırlamıyor mu?”

Sonra da şu sözü ile delilin neticesini bunun üzerine tertib etti:

Rabbine andolsun ki muhakkak biz onları haşredeceğiz” Ve bunun gibi diğer ayetler.

İkinci delil: Şu sözü ile işaret edilen göklerin ve yerin yaradılışı:

O ki size yeri döşek göğü de bina yaptı”

Çünkü o ikisi yaratılmışların en büyüklerindendir. En büyük olanı yaratabilen, beşkalarına haydı haydı gücü yeter. Allah bu delili pek çok ayetlerde izah etti.

Göklerin ve yerin yaratılışı insanın yaratılışından daha büyüktür”

Gökleri ve yeri yaratan onlar gibisini yaratmaz mı? Elbete yaratır. O çok bilen yaratıcıdır”

Gökleri ve yeri yaratıp ta onları yaratmaktan yorulmayan Allah’ın ölüleri diriltmeye kadir olduğunu görmediler mi? Evet”

Gökleri ve yeri yaratan Allah’ın onların benzerlerini yaratmaya kadir olduğunu görmediler mi”

Siz mi yaratılışça şedidsiniz yoksa çatısını yükselterek düzene sokup yarattığı gök mü?”



Üçüncü delil: Yerin öldükten sonra dirilmesi. Bu öldükten sonra dirilmenin en büyük delillerindendir. Nitekim ona burda şu sözüyle işaret etti:

Gökten su indirdi de onunla size rızık olarak meyveler çıkardı” Onu pek çok ayetlerde izah etti. Şu sözü gibi:

Ayetlerinden biri de; sen yeri sinmiş olarak görürsün de üzerine bir su indirdiği zaman kendine gelir ve canlanır. Onu dirilten ölüleri de diriltir. Muhakka ki O her şeye kadirdir”

Böylece onunla diri bir beldeyi diriltiriz. Çıkış ta böyledir”

Yani: Kabirlerinizden çıkarılışınız, çürümüş kemikler olduktan sonra dirilme.

Ölümünden sonra yeri diriltir. Sizin çıkarılışınızda böyledir”

Nihayet (rüzgarlar) ağır ağır bulutları yüklenince, onu ölü bir memlekete yollarız; onunla su indirir ve türlü türlü meyveler çıkarırız. İşte ölüleri de böyle çıkaracağız. Her halde bundan ibret alırsınız”
23- Eğer kulumuza indirdiğimizden şüphede iseniz onun benzeri bir sureyi siz getirin. Eğer doğru sözlü iseniz... Bu konuda Allah’tan başka bütün şahitlerinizi de yardıma çağırın.

24- Böyle birşeyi yapamadığınıza ve hiçbir zaman da yapamayacağınıza göre, yakıtı insanlarla taşlar olan ve kafirler için hazırlanan ateşten sakının.
Bu kerim kulu burada açıklamadı -Allah’ın salat ve selamı üzerine olsun- O’nun ismini başka yerde şu sözü ile açıkladı:

Muhammed’e indrilene iman edin” -Allah’ın salat ve selamı üzerine olsun-

Bu taşlar hakkında alimlerden bir çoğu dedi ki: Bunlar kükürtten taşlardır. Bazıları da dedi ki: Onlar ibadet ettikleri putlardır. Allah’ın şu sözü onu açıklıyor ve şahitlik ediyor:

Siz ve Allah’ın dışında ibadet ettikleriniz cehennemin çakıllarısınız.”



25- İman edip salih amel işleyenlere, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele. Her ne zaman kendilerine oradan rızık olarak bir meyve verilse, “Bu bizim daha önce (dünyada) rızıklandığımız şeydir” derler. Orada onlara böyle birbirine benzer şeyler verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler vardır ve onlar orada sonsuza dek kalacaklardır.
Burada bu nehirlerin çeşitlerini açıklamadı. Fakat Allah bunu şu sözü ile açıkladı:

Ondan suyu acı olmayan nehirler, tadı bozulmayan sütten nehirler, içenlere lezzet veren şaraptan nehirler ve süzülmüş baldan nehirler vardır”

Burada bu eşlerin sıfatlarını açıklamadı. Ancak onların güzel sıfatlarını başka ayetlerde açıkladı.

Yanlarında gözlerini kendilerine diken eşler vardır”

Onlar sanki yakutla mercandırlar”

Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar”

Ezvac: Zevcin cemi’dir. Fasih dilde hasızdır. Zevcetün lehçedir. Bazılarının zannettiği gibi i’rab hatası değildir.

Enes’in Peygamber (s.a.v.)’den rivayet ettiği hadisinde:

İnneha zevceti: O benim eşimdir.” Müslim tahric etti. Şahitlerinden biri de Ferazdak’ın sözüdür:

“Eşimi bozmak için çalışan Çöl aslanına koşup onu işettiren gibidir.”

Başka bir söz:

“Kızlarım ağladı, onları ve eşimi üzdü O yöne doğru geçenler parçalanıyorlar.”


26- Allah bir sivrisineği veya bunun üstünde birşeyi örnek vermekten çekinmez. İman etmiş olanlar onun Rabb’leri katından bildirilen bir gerçek olduğunu bilirler. Kafirler ise ‘Acaba Allah bununla neyi kastetmiştir?” derler. Allah onunla birçoklarını sapıklığa düşürür, birçoklarını da doğru yola iletir. Allah’ın onunla sapıklığa düşürdükleri, fasıklardan başkaları değildir.

27- Bunlar, Allah’a vermiş oldukları sözü kesinlik kazandırdıktan sonra bozarlar, Allah’ın birleştirilmesini emrettiğini keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Zarara uğrayacak olanlar da bunlardır.

Burada bu birleştirilmesi gereken şeyi açıklamadı. Onlardan birinin akrabalık bağları olduğuna şu sözü ile işaret etmiştir:

Geri dönüpte yerde fesat çıkarmayı ve akrabalık bağlarını kesmeyi mi umuyorsunuz”

Başka bir yerde onlardan birinin bütün peygamberlere iman olduğuna işaret etti. Bir kısmına inanıp diğer bir kısmına iman etmemekle bu konuda peygamberleri birbirinden ayırmak caiz değildir. BuAllah’ın şu sözündedir:

Bir kısmına iman eder, bir kısmını da inkar ederiz, derler. Bunun arası bir yol edinmek istiyorlar. İşte onlar kafirlerin ta kendileridir.”
28- Allah’ı nasıl inkar edersiniz ki? Siz ölü idiniz de Allah sizi diriltti. Sonra sizi yine öldürür ve ardından tekrar diriltir. Bundan sonra da O’na döndürülürsünüz

29- Yeryüzünde bulunanların tümünü sizin için yaratan O’dur. Bunları yarattıktan sonra göğe yönelerek onları da yedi gök halinde düzenledi. O herşeyi bilmektedir.
Bunun zahiri: Yeryüzündekilerin hepsi bilfiil gökten önce yaratıldı. Fakat Allah başka yerde yaratılmasından muradın takdir etmesi olduğunu beyan etti. Araplar takdiri yaratma olarak isimlendirdi. Zehir’in sözü gibi:

“Sen yarattıklarını ince ince kesersin. Kavmin bazıları ise yaratırlar sonra da uzunlamasına kesmezler”

Bu Allah’ın şu sözünde vardır:

Onun besinini içinde takdir etti”


30- Bir zamanlar Rabbin meleklere ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, demişti.
Sözündeki halifetun’un, alimlerin tefsirine göre iki yönü vardır.

Birisi: “Halife”den murad babamız Adem’dir -Ona ve Peygamberimize salatu selam olsun- Çünkü O Allah’ın, emirlerini uygulama konusunda arzındaki halifesidir. Denildi ki: Çünkü O kendisindin önce yeryüzünde yaşayan cinlere halef oldu. Bana göre halife: Failetün olup Fail manasındadır. Denildi ki: Çünkü O öldüğünde ondan sonrakiler ona halef oldu. Buna göre Failetun Mef’ul manasındadır. Halifenin Adem oluşu, ayetin siyakının apaçık zahirindedir.

İkincisi: Halife sözü kendisiyle cemi’ murad edilen bir müfreddir. Yani Halaifu’dur. Bu da İbn Kesir’in tercihidir. Müfred, cins isim olduğunda Arab sözlerinden kendisiyle cem’ murad edilen olarak isimlendirilmesi artar. Allah’ın şu sözü gibi:

Muhakkak ki muttakiler cennetlerde ve nehir(ler arasındadır)

Ve bizleri muttakiler için imam kıl”

Nefis olarak ondan bir şeyden ötürü size hoş gelirse”

Arab sözlerinden benzeri de Akil b. Ullefa el-Mery’in sözüdür:

“Fezzara oğulları herhangi bir şeyden ötürü şer idi, Ben onlar için Beni Uheyna’nın tebessümü idim.”

Ve Abbas b. Mirdas es-Selmi’nin sözü:

“Dedik ki, müslüman olun bizler kardeşiniziz Göğsün nefretinden teslim ettim”

Alkame b. Abdetu’t-Temim’in sözünü ona Sibeveyh şiir yaptı:

“İş yorgunluğun leşi, dişleri ise yumurtadır; cildi ise çeliktir.”

Başka bir söz:

“Karnınızın bir kısmına yiyin, afiyet olur. Çünkü zamanınız açlık zamanıdır.”

Eğer bu ayeti kerime zikredilen iki vecih üzere ise bil ki diğer ayetler ikinci veche delalet etmiştir. O da halifeden muradın, Adem’in tek başına kendisi değil, kendisi ve oğullarindan halifeler olduğudur. Allah’ın şu sözü gibi:

Dediler ki: Sen orada, orayı fesada verecek ve kan dökecek birini mi (halife) kılacaksın”

Malumdur ki Adem -Ona ve Peygamberimize salatü selam olsun- orda fesat çıkaranlardan ve kan dökenlerden değildi. Şu sözü gibi:

O ki yeryüzünde halifeler kıldı”

O ki sizi yerin halifeleri kıldı”

Ve sizi halifeler kılıyor”

Buna halifeden muradın Adem olduğu cevabı verilebilir. Allah meleklere, Adem’in zürriyetinden bu fesadı yapacak ve kanı dökecek birilerinin olduğunu öğretti. Dediklerini dediler: Ademin hilafetinden murad Şer’i hilafettir. Onun zürriyetinin hilafetinden murad bundan daha geneldi. O da onlardan bir asır gidip başka bir asrın onlara halef olduğudur.

Uyarı: Kurtubi bu ayet-i kerimenin tefsirinde dedi ki: Bu ayet halife ve imamın makamında asıldır. Dinlenilir ve itaat edilir. Ki onunla güç birliği yapılsın ve onunla halifenin hükümleri uygulansın. Bunun vacibliği konusunda ne ümmet arasında ne de imamlar arasında hilaf yoktur. Ancak el- Assam’dan rivayet edilenler hariç. Ki o şeriatten sağır (habersiz)dır, dediklerine ek olarak: Delilimiz Allah’ın şu sözüdür:

Ben yeryüzünde bir halife kılacağım”

Ey Davud biz seni yeryüzünde halife kıldık”

Allah onlardan iman eden ve salih amel işleyenleri, onlar mutlaka yeryüzünde halife olacaklar diye va’detti.”

Yani: Onlardan halifeler kılacak.

Sahabe ta’yin konusunda muhacirin ve ensar arasında Sakife Beni Saide hakkındaki ihtilaftan sonra es-Sıddık’in takdimi üzerine icma etti.

Nitekim ensar dedi ki: Bizden bir emir, sizden bir emir (olsun). Ebu Bekir, Ömer ve muhacirler onlardan bunu reddettiler. Ve onlara dedi ki: Araplar ancak Kureyş’ten bu diriye boyun eğerler. Ve onlara bu konudaki haberi rivayet ettiler. Dönüp Kureyş’e itaat ettiler. Eğer imamet vazifesi ne Kureyş’ten ne de diğerlerinden olması vacip olmasaydı üzerindeki bu manzaralar ve diyaloglar kolay olmazdı. Diyeceklerdi ki: O ne Kureyş’ten ne de onların dışındakilerden olması vacip değildir. Öyleyse çekişmenizin ne bir yönü ne de vacib olmayan bir işin faydası yoktur. Sonra da es-Sıddık (r.a)’a ölüm geldiğinde hilafetten Ömer’i sorumlu tutmuştu. Kimse de demedi ki: Bu ne bize ne de sana vacib olan bir şey değildir. Onun vucubiyetinin delaleti, onun müslümanların kendisiyle ayakta durduğu dinin desteklerinden olduğudur. Hamd alemlerin Rabbi’nedir. Kurtubi’den aktarma bitti.

Kaydedicisi dedi ki -Allah onu affetsin- Dinin zaruretinden bilinen apaçık bir şeydir ki; Allah’ın hükümlerinin O’nun arzında kendisiyle uyguladığı ve gücün kendisiyletoplandığı imamlık makamının kurulması müslümanlara vacibtir. Ebu Bekir el-Assam el-Mutezili onda aşırıya kaçanlardan başka kimse bunda muhalefet etmedi. O (görüş) ki Kurtubi’nin sözünde geçti. Dırar, Hişam el- Kurtubi ve onlar gibilerinden (başka kimse onda muhalefet etmedi.)

Sahabenin -Allah onlardan razı olsun- icma’ı, daha önce geçen ve onun benzerlerinin delalet ettiği gibi Şeriat yoluyla büyük imametin vacib olduğu, çoğu alimlerin kabulüdür. Çünkü Allah Teala Kur’an’la yaptırmadığını sultanla yaptırır. Nitekim Allah (c.c) şöyle buyurdu:

Muhakkak ki biz Peygamberlerimizi apaçık delillerle gönderdik ve onlarla beraber kitabı, mizanı indirdik ki insanlar aralarında adaletle iş görsünler. Ve demiri de indirdik ki onda şiddetli bir sertlik ve insanlara (bazı) faydalar vardır.”

Demiri de indirdik ki onda şiddetli bir sertlik var” sözünde delilin ikamesinden sonra çekinme durumunda kılıcın kullanımına işaret vardır.

İmamiyye dedi ki: İmamet, şeriatla değil akılla vacibtir.

Hasan el-Basri ve Cahız el-Behi’den: O hem akılla hem de şer’an vacibtir. Bilesin ki İmamiyyenin Ebu Bekir, Ömer ve sahabeden onlar gibileri hakkındaki uydurduğu iftiralar, oniki imam hakkında uydurdukları, masum muntazar imam hakkında uydurduğu ve bunun ğibi hurafe batıl yalanlarının hepsi batıldır, aslı yoktur.

Bunun tahkiki üzerinde durmak istersen: Biricik Allame Şeyh Takıyyuddin Ebu’l-Abbas İbni Teymiyye’nin Allah O’nu rahmetine soksun- “Kaderiye ve Şia’nın Kelamının Reddinde Sünnet-i Nebeviye’nin Yolu” kitabına yapışmalısın. O bu kitapta bütün bu değişik hurafelerin batıllığı üzerine yeteri kadar mutlak ispatlar ve kesin deliller getirdi. Müslümanlara büyük imamlığın nasbının vacibliğini tahkik ettiğinde bil ki şu işlerin biri ile imemlık tamamlanır.



Birincisi: Peygamber (s.a.v.) birini imam olarak belirleseydi ne olurdu. O bununla çözülürdü.

Bazı alimler dediler ki: Ebu Bekir’in (r.a) imamlığı bu cinstendir: Açıktır ki Nebi (s.a.v.)’in namaz imametini O’na takdim etmesi en önemli şeydir ki onda büyük imamet için işaret vardır.



İkincisi: Ehl-i hal ve’l-akidin onun beyatı üzerinde ittifak etmesi.

Bazı alimler dediler ki: Hilaftan sonra Ensar ve Muhacirinden Ehl-i hal ve’l-akidin icma’ından dolayı Ebu Bekr’in imameti ondandır. Bazılarının rızasının olmamasının bir önemi yoktur. Sa’d b. Ubade’nin (r.a), Ebu Bekir (r.a)’a beyat etmemesi gibi.



Üçüncüsü: Kendinden önceki halifenin kendisine ahdetmesidir. Ebu Bekr’in Ömer’e yaptığı gibi -Allah ikisinden razı olsun-

Bu şekilden biri de: Ömer (r.a)’ın hilafeti, Peygamber (s.a.v)’in kendilerinden razı olarak öldüğü altı sahabenin arasında şura esasına bağlı kıldı.



Dördüncüsü: İnsanlara kılıcıyla galip gelmesi ve hilafeti zorla alması. İşleri yolunda gidip insanlar ona itaat edinceye kadar. Kendisine karşı çıkıldığında da o zaman müslümanların yolundan ayrılır ve kanlarını döker. Bazı alimler dediler ki: Abdulmelik b. Mervan’ın Abdullah b. Zübeyr’e karşı kıyam etmesi ve Haccac b. Yusuf’un eliyle sadece onu Mekke’de öldürmesi de bu kabildendir. Böylece işleri yolunda gitti (yönetim onun oldu) İbni Kudame’nin de Muğni’de dediği gibi.

Alimlerden kimileri de diyor ki: Tek bir bey’atla imametin ona kararlaştırılması. Saide oğulları Sakife’de Ömer’in Ebu Bekr’e olan beyatını ondan kıldılar. Kurtubi de buna meyletti. İmamul-Harameyn ona icma’ı anlattı. Dört kişinin bey’atıyla ve bunun gibi de denildi.

Bu büyük alimlerin, imametin kararlaştırılmasına dair sözlerinin özetidir. İbni Teymiyye’nin “el-Minhac”taki sözleriningereği şudur: İmamet uygulanabileceği kişilerin bey’atıyla kararlaştırılır. Çünkü insanlardan birileri gibi buna gücü olmayan imam olacak değildir.

Bil ki büyük imamlığın gerektirdiği şartlar vardır:



Yüklə 1,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin